23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURtYET DOĞAN NADİ tÇÎN SAHtFE ÜÇ "Sen, seni kovanları kovsaydın Fevzi Lütfü KARAOSMANOĞLU EÇENLERDE gazetede Doğan hastadır, iyl oluncaya kadar yazıları çıkmayacaktır haberiai okuduğum vakit, işi anlamıstım. Ondan sonra her sabah Cumhuriyet'te telâş ve kuşku Ue yazısını anyor, bulamayınca içim sızlıyordu. En sonunda acı haber geldl, Londra'da gözlerini yummus. G Içi riyası» ve pervasn yakm bir dostumu ksybettlm, elem içindeyim. Istanbul'a her gidişlmde kaldığım otelde ona rastgeleceğim için aynca sevinlrdlm. Kendine mahsus o kısık kahkahalan hâlâ kulağımdadır. En rahat ve çekinmeden konuşulan bir lnsandı. Benl saydığını, bana inandığını her hallyle gösterirdl. Ben de onu severdlm. Yalnıs bitmeyen bir tariz'i Y« slteml vardı. Onu her zaman tekrar eder: «Ah, Fevzi Lütfi bey!, başında da sonunda da şu Menderes'i idare edemedin, onun için işler kötüye gitti, gorumlusun» derdi. Ve hiç bir cevap da dlnlemezdl. Bir gün: «Yahu Doğan, ben ne yapabilirdim, beni partiden çıkardılar yolumnz aynldı» dedlm. «Sen, seni kovanlan kovsaydın da bn işler olmaaaydı» dedi. 1 şin içinden çıktı. Onunla memlekete ve kendimize ait acı tatlı çok hâtıralanmız vardır. 1946 seçim fâcialannı, Ege mmtakasında Manlsa ve ilçelerinde beraber yaşadık Beraber ağladık, beraber kızdık Elem İçindeyim... Zavallı çocuk zavallı Doğan... Allahın rahmetl bol olsun. Şimdi gözyaşlan arasmda bunu dilivorum. Her dakikası hayattı şimdi nerdeyse gelir,, spri, neçe, iyilik, dostluk, yardım severlik... Herkesin Doğan Nadi için hâtırası başka baska ama, hepsinde. de en çok geçen kelimeler bunlar.. Bir insan için hayatta kendini böylesine sevdirmis olmak ne mutlu. ii E 11 TEMMUZ 1950 ARŞİV TARİHLİ BU FOTOĞRAFIN ALTINA DOGAN NADÎ BİZZAT ŞÖYLE YAZMIŞTI : «FEVZİ LÜTFÜ DOĞAN'LA KONUŞUYOR... ZATEN ESKİ AHPABIDIR... MÂRIFET BİR ŞEY DEĞİLDİR...» Ölüm haberinin duyulduğu gece, O'nun yerinde bütün bakıslar sâbitleşmiştl sanki.. Buğulu bakı?lann arasında, O, gülüyor, nejelenlyor, neşelendiriyordu adeta.. Evet, Park ve Divan Otellerinin, bir sohbet otağı olan Amerikan barlannın etrafınd», Dosttan» ırak bir gec« yaşanıyordu. Bir bank« müdürü ki çocukluk arkadaşıydı dirseklerini bara dayamı?, hüngür hüngür ağlıyordu. Arada bir cebinden çıkardığı resme bakıyor, yeniden göz pınarlanndan yaşlar akıyordu.. Bir başka arkadajı, yüreğinde bir dostu kaybetmenin derin acısıyle, •Her günü, her dakikası bir hayattı» diyor, arkasmdan da «Şimdi nerdeyse gelecek. Öylesine lnanması güç onun öldüğüne» soz'.erini ekliyordu. , Turgut Gürsel'in bu sözlerini. diğer dostları, başka başka cümlelerle, fakat ayni anlamda tekrarhyorlardı.. Park Otelin bannda, Divan Otelin bannda tüm konuşmalarda O, vardı. Geride bıraktığı anılarda gene Doğan Nadi ve anılar yaşadıkça, o da yaşıyacaktı.. F.K.G. rümuzu Doğan Nadi'nin icadıydı Ardından kidfn Doğan Nadi denfllnce: BİR DAKİKA: gelırdi. Simdi. «bir dakika» denillnce Doğan bey, hatırlayacağu. «hd, •ergiyle OTYAM oğan Nadi'nin ölüm haberine inanamayanların baSinda, Park ve Divan Ote11nin barmerüeri gelmekteydl. O gün, barmenler için «natem» günüydü sankl 1947 yılından berl Doğan Nadi'yi tanıyan Park Otel barmenlerinden Izzet Uğur Ise, şunlan anlattı: « O, bizim için bir müşteri değil, insana en yakın, candan bir dost ve arkadaştı.. Çok yardımı ve iyiliği severdi. Kaba ve patavatsız insanlardan hoşlanmaı, kaçardı. Onunla konuşmaya doyamazdık. O geldiği zaman, buranın havası değişir, renk' ve neşe gelirdi.. Elim ayağun tutmuyor inan ki.. Tepeden tırnağa kadar bütün tüylerim ürperiyor Çalışmak dahi istemiyorum.» Divan Oteli barmenlerinden Avni Salbaş ise, Doğan Nadi'nin olümüyle sarsılanlardan bir diğeri idi. «Kafam saman gibi oldu» diyebiidi o anda.. «Ne söyliyeceğimi bilemiyorum. Tek kelime ile, inanmıyoram» dedi ve sustu. Gözleri doldu, bir dokunan olsa, orada, müşteriler arasında ağlayacaktı. Doğan Nadi'ye 25 yıldan beri hizmet eden barmen Emrullah Şengül, komışurken kelimeler sanki boğazmda düğümleniyordu. Doğan Nadi'nin acısı yüreklerine çöreklenmişlerden biriydi Emrullah.. «O'nun ölümünü duyduğum zaman, âdeta dnndum» diyerek konuşmaya başladı ve: « Doğan Bevin barda kendisine mahsus esprileri vardı. Bizi salonda gördüğü zaman bir ok işareti yapar ve «Oğlum Emruş yerine geç: dcrdi. O geldiği zaman bütün arkadaşları etrafına toplamrdı. Hep ncşe saçardı. Dünvanın en iyi ve esprili insanıydı ve kimseye kötülük düşünmezdi» dedi. Barmen Mehmet Akyıidız ise, 22 yıldan beri Doğan Nadi'ye hizmet etriğin: beîirterek, «O'nun rpsmi. buradaki dolabımda asılı durur. Olüm haberini verdikleri zaman, telefon elimde kaldı.. Temiz kalbli idi. O kadar çnk hâtıralar var ki. Doğan bevi ölümsüzleştirmeye >eter. O'nun burdaki köşesi boş kalacak ve hiç doldurulamayacak» dedi. Müşteri değil condan bir dost D rağmen aynı tempoda devam ediyor. Insanların esas meçgaleleri dıjında bir de tiryakilikl» bağlandıkları zevkleri \ardir. Ömrüm boyunca gazetelere karfi sarnlmaz sevgi duyan bir insanım. Bun lann kolleksiyonunu yapmak, kupürlerini saklamak itiyadımdır. «Geçmij zaman olur, hayail dhan değer» diye «airin mıgraı ile keyifli keyifli kolleksiyon ve kesileri karıştırdığım zaman karşırada acı tatlı, mânâlı, tebessümleri ile Doğan'ı göriirüm. Zaman olurmuşBir Dakika>smda beni iğnelemiş, bazan da hafta «oh betlerinde çuvaldızı baurmiîtır. Üzerinden haftalar, aylar geçer rastlaşırız. Sesinin kendine h»ı to nu ile beni uzaktan selâmlar, yahut eline geçirdiği ufak bir kftğıtla merhabasmı yollar. Bazan da dayanamaz yanıma gelirdi. Birbujuk ay evvelsi Park Otele gitmistim. Gen* onun g»smî .duydum. Siterr.le yanıma geldi: «Bnraya ge lirsin de beni aramazsın» dedi. Kucakladı. Istıraplannı, Londra ve Istanbulda geçirdiği tıbbi müdahaleleri uzunuzun anlattı. Sonra hüzfinlü bir ıcsle «Biliyornm, bn beni götürecek» dedi. ram Efendl ile birlikte kendisinı teselli ettik. Hayatında herkesin bir tiryakıliği oiduğunu yukarda işaret etmiştim. Doğan'ın gazete dışında tiryakiliği Park veya Divan Otellerinin köşesinde sohbet etmesiydi. Kısa bir müddet sonra sayın Nadir Nadi bey, Doğan'ın hastaneye yattığını söyledi. «Hayat Sıhhat Turdu»na koştum. O gün sabah saatlerinde hastaneden çıkmıştı. Evine telefon ettim, uyuyordu. Rahatsız etmek istemedim. Londra'ya gidecegini öğrendim. Aynı gün ben de Izmir'deki Asabiye Kon feransına gidiyordum. Son bir defa daha görüşememenin üzüntüsü içindeykeo acı haberi radyodan duyunoa mı üzüntüm daha da arttı. Geçen yılın sonbaharında refikamla bir İskenderun vapur seyahati yapmıştık. Antalya'nın turistik otelini geziyorduk. Gene aynı samimî hava içersinde masa başında bizi karşıladı. Bâki Süha ile sohbet ediyorlardi. UMHURİYET tarihimizle yaşıt ve onun adını taşıyan gazete ile çıktığı günden beri münasebet ve hukııkumuzun hemen arahksızdır. Vali olmadan evvel devamlı yazarlan arasında idim. 1949 yirmi Ekiminde, ktanbul Vali ve Belediye Başkanlığı görevine başladiktan sonra da Cumhuriyet ailesiyle yakın münasebetlerimiz, acıtatlı hâtıraİarla devam etti. Ve bugün de kuşaklann deği^mesine C Artık ne iğne, ne çuvaidız, ne kendine Ims dosl jeslleri Ord. Prof. Dr. F. K. GÖKAY EVGİU dinleyiciler, hepinizin tanıdığmız, fıkralarmı zevkle okuduğunuz Doğan Nadi'nin evindeyiz. Doğan Nadi'nin evl Rumelihisarında çiçekler ve ağaçlar içinde. Bülbül lesleriyle dolu bir yuva. Burayı çok «evmiş ki Rumelihisan'nda oturuyor. Onun için ilk sualim Istanbul'un en çok hangi semtinl sever5İniz, burada oturduğunuza göre Rumelihisan'nl mı »eversiniz? Bakl doğruan pek gezetnedlğim tçin t«tanbul'Tin dillrre destan semtlerini bilemiyorum. Ama ber blrinin kendisine mahsus renkli bir gfizelliğl olduğnna söphe yok. Peki bir «ualim var. Hemen arkasmdan, Istanbul çirkinleşiyor mu Doğan Nadi? Yoksa güzelleşiyor mu? Bn bir mühim mesele. Ama bngünkü haliyle çirkinIeşmemeye gayret ediyor. Galiba Allaha şükfîr bn mflcadelesinde şimdilik tek batnna muvaffak oluyor gibl Peki başka bir sual? Adalan mı seversiniı yoksa Boğaz'ı mı? Denlı yoln •evmedfğim için, ssdece bn «ebepten boğsn terclh ediyornm. Peki Doğancığım, Istanbııl'da çocukluğun nerede geçti? Ben GSztepe'de doğdnm fakat çocuklufum Beylerbeyi'n de geçtl. Gerçi şimdi bizim eski Beylerbeyi'nden pek bir sejr kalmadı ama hatıraUr benl yine oraya bağlar. Ehemmiyetli bir sual sora cagım şimdi burada, M. Elizabeth Hanım da yok. Cesaretle cevap verebilirsiniz. Istanbul'da ilk aşkın hangi semtte bssladı söyleyebilir misin? Haaa. Bn suali en az bnndan 30 sene evvel sorsaydınız, belkl bir cevap verebilirdim. Bildiğimiz Tekel değil bu sadece bizim sağ el Ilk aşkların hâtırası bile yok S Beş yıl önce Bâki Süha Ediboğlu taraftndan hazırlanan ve İstanbul Radvosunda yayınlanan nzun bir röportajdan bir bölümü sütunlanmıza ahyoruz... Sual cevap şeklindeki bu konuşma, Doğan Nadi'yi bazı karakteristik yönleriyle canlandırması bakımından dikkate değer bir anıdır. A SON BİR DEFA 1953 yılında Taksim Belediye Gazinosunda «Gazeteciler Bayramı» kutlanmıştı. Bu veslleyle verilen yenıek sırasında Dofan Nadi ve Fahrettin Kerim Gökay aynı masada oturuyorlardı. Do?an Nadi'nin yanındaki merhum Erciiment Ekrem Talu'dur. #1 Annelik bir traş yap çok güzel olsun a Alâaddin fideta perişan ederdl. O kadar dost canlısı idi Canının en sıkkın olduğu anlarda dahl beni görünce hemen güler, sakalaşırdı. Evlendiğim zaman, karımın nikâb şahidi olmuştn. Üstüste iki oğlum olunca, kendisine bas esprileriyle «Gene şahitliğe bekle Kemal!* derdi. Annesine, böylesine düşkün, annesini böylesine seven bir insan azdır.. Valide hanımefendiyi ziyarete gideceği zaman gelir, bana «Beni annelik bir traş yap» der, «çok güzel olsun» diye de eklerdi. Bazan kendisine traş nasıl diye »orardım. «Eve gidiyorum, nasıl olursa olsun» cevabını verirdi. Şunu da söyliyeyim ki, ilk ve sonbaharlar, Doğan Beyi çok etkilerdi. Bahar aylarında çok neselenirdi ve benden «bahar tezahürü» deyip, çapkınca bıyık yapmamı isterdi;. Son traşını, evinde yapmıştım. Tine biraz neşelenelim diye «Doğan abi, traş nasıl olsun?» diye sorracstum. Cevabı: «Yasaksavar taradndan» seklinde oldu. Nur icinde yatsın Doğan abi..» BİLGİ «KIZIYOR MUSUN?» K.G. rumuzu onun icadıydı. Bu patenti kendisinden başkasımn kullanmasına ta hammül etmezdi. Dostlarım beni gördükleri zajnan «Doğan'ı okudunuz mu?» derlerdi. Onun ne iğnesi, ne de çuvaldızı batardı. O bana sorardı: «Kızıyor musun?» F Ben ona şu cevabı verirdim: « Politikada hoş görürlüğii benimsemeyen insan çabuk yorulun ve hastalanır. Okursun, gülersin, haksız yazılmı? bir şey varsa münasip lisanla deşarjı yapar, işine devam edersin. Hele Baküs ilâhının ilhamıvia iğne harekete gelmişse karşısına ondan daha kuvvetli olan muhabbet ilâhını çıkarır. rahatlıkla uykuya dalarsın.» O da bana, «Tann bu hoş pörürlüğii bize de nasip etsin» der, kahkahayı basardı. Artık ne 'ğne, ne çuvaidız, ne de onun kendine has dost jestleri. O'na Tanrıdan mağfiret, ailesine sab)r diler, dost Doğan'ın sevgilerle dolu hâtırasmı muhabbetle ananm. İVAN OteU berberi Kemal Kamburoğlu, 14 yıldanberi Doğan Nadi'yi traş eder. O da, ölüm haberini aldığı zaman, kulaklarına Inanamamışlardan.. Kendisini gördüğümüz zaman, koltuğa çökmüş, derin bir üzüntü içindeydi.. «Kafamı toparlamak için fırsat verin» diyen Kemal, daha sonra Doğan Nadi'yi nasıl tanıdığım şöyle anlattı: «Bir gün otele ngramasa ve o kendisine has kahkahalannı dnymasam, hemen bara koşar merakla neden gelmediğini sorardım. Bazan da perşembe oiduğunu nnutnr ki perşembe gunleri Doğan Beyin yazı günü idi sonra hatırlayınca da rahatlardım. Cfak tefek rahatsızlıkJannda beni eve çağırtır, traş etmemi isterdi. Başkalannın onu sakallı ve rahatsız görmelerine taharamül edemezdi. Bazan kendisiyle şakalaşır, bazan da dertleşirdik.. Bana öyle bir «Kfmalciğira» deyişi vardı ki, sesi hâlâ kulaklarımda.. Aynca, dostlarının üzüntüsü onu D OĞAN Nadi'yi tanıyan bir başka berber de, Park Otelin yarım asırlık berberi Nikolin Kanarya idi. Bu 69 yaşmdaki berber de, Doğan Nadi'yi 12 yaşından beri tanıyordu. Ve Doğan Nadi, Londra'ya tedavi için gitmeden bir gün önce kendisini traş etmişti. Yaşlı, efencfîden bir insan olan Nikolin, ölüm haberinin acısı içinde, şunlan söyledi: D «Rahmetli Doğan Bey, 12 yaşındaydı. Rahmetli babası Yunns Nadi Bey onu bir gün elinden tntarak getirdi. Eski Tokatlıyanın yanındaki büyük berber saionunda çalışıyordum o zamanlar. Aradan yıllar geçti. Ve ben Nadiierin familya ı berberi oldum. Doğan Bey, tek cümle ile, çok iyi bir insandı. Karakter bâbında bilhassa çok iyi insandı. O, Londra'ya giderken sağlığı pek kötü durumda değildi. Doğrusn hiç mi hiç. beklemivordum bu acı haberi..» Arkadaşım rahmetli Cahit Sıtkı hayatın yansı 35 yaşında idrak ettiğine göre, ben onun 15 sene ilersindeyim. Ne yazık ki hatıran bile kalmadı o ilk aşklann™ Ama bir şey vardır. Bir başka kerem beklemez ÎNANAMITOR • NSANLARIN en iyisl, en I ileri görüşlüsü, en zeki'siydi.. Bizimle, bir aileden gibiydi. Beni ise, bir çocuğu gibi severdi. Bazı günler erkenden gelir, «Bak senden önce burayı açıyorum» diyerek takılırdı. Bazan şarkı söyler, ben de kendisini iştirâk ederdim. Hayat, neş'e dolu bir insandı. O'nun gibi bir İnsan tanımadım, tanıyamam da. Ona, benlik, beğenmişlik, kibirlilik diye bir şey yoktu.. Alt tabakaya inmeslnl bllirdi. Bizimle konuşurken, bizden biriydi sanki. Ne diyeyim, aklun durmuş glbü. înanın bana, babam ölseydi o kadar üzülmezdim.» ölüm haberini «lınca «şoke» nian garson ömer Karabayır, Park Otelin barında, Doğan Nadi'yi anlatırken, çok defa gözyaşlannı tutamadı ve bir çocuk gibi, hıçkıra hıçkıra ağladı. Tam 20 yıldan beri Doean Natfi'yi tanıyan ve kendisine hizmet eden ömer, yanaklanndan tüzülen yaşı ellnin tersiyle rildikten «onrt, snzlerini, «Htlft Doğan Beyin ölflmane Inanami7«nu«t> dly«rek bltirdi. artık gelecekten. İnsan ki yaşar hatıralarla.. Bu rfa güzel değil mı? Güzel ama unutulmamak şartıyla. Doğancığım buraya gelirken, çıkarken üst kata kapının yanında küçücük bir çocuk piyanosu gördüm. Bu kimin o senin çocukluğur.dan kalma feir piyano mu? Yok canım. Piyano çalmak •Vadir'in isidir. Biz piyano çalmava vakit bulamadık. Şimdi ancak daktilo öğrenebiliyoruz. O pivanoyu bizim çocuk öğrenecek diye aldık, mamafih ben de yalnız sağ elle.. Şimdi hoca arıyorum sol eli işletsin diverekten. Cç hoca buldum. Üçii de muvaffak olamadı. Bakalım bir dördüncü hoca gelecek muvaffak olursa, belki biraz da... Peki bu piyanoda hiç bir şey çalamaz mısın? Çalarım. Tabi çalmaz olur muyum? MÜCAP OFLüOĞLC DOĞAN NADİ Keyini bir günün neqeU hâtırası Paydosla ayaklarda dolaşan kâğıt top 1927 \Tİında girmiş Cumhuriyet'e Başmürettibimiz HUsnil Turcan. Yıl 1927. Doğan Nadi 14 yaşınıda. Öğle paydosıında; iş aaatleri Ğışıncla kâğıttan yapılan top ayaktan ayağa dolaşıyor. Yıllar geçıyor. Doğan Nadi, Yazı Işleri Müdürlüğü görevini yüklemyor. Hüsnü Turcan da çırakljktan kurtulmuştur. Sayfaları arrık Doğan Bey çiziyor ve bağhyor. Onun miirettiphaneye çıkması akşamları dört gözle bekleniyor. Öyle hoş sohbet bir kişi ki, savfanın bağlanmasmdan kimse yorgunluk duymuyor bile. Sonra Doğan Bey Müessese Müdürlüğüne getiriliyor. Bu devredeki çal'.sması için de «Daha önccki çalışma süresinde de kendisinden istediklerimizi hiç hir şekilde reddetmezdi. Gazetede çalışanların üzerine titrerdi ârlcta» diyor. Hi'^iıi Tıırcan da şimdi 42 yıldır tanıdığı Doğan Nadi'yi bir daha y^t.n.i.ecek olman:n derin üzüntüsü içinde. Sllt sık «En büyük kaup» aıye tekrarlıyor. Ptrk Otclin berlıeri Niknlin. >aıım asırdaıı beri Nadi'leri lanır. Dogan Nadi'yi ise Londra'ya gitmeden bir gün önce traj etmi«.. Sevgili nımız E, Iütfet de bir şey çal. Ama tek elle Mersi Ama bildiğimiz Tekel değil. Bu sadece bizim sağ el... (Bu arada piyanoda tek elle parça çalar..) Çok guzel pek santimantal.. llk konserini ne zaman vereceksin Doğanc:ğım? llk boş salon oldugu zaman. iiersiî LtJMÜN ya«ı yok, zamanı yok; yaşı ve zamanı hlçe sayan ölüm, seni de aldı götürdü... Annesinin sevgili oğlu, kardeşlerinin sevgili kardeşi, dostlannm sevgili dostu Doğan Nadi; hayat dolu, espri dolu, zekâ ve sıcaklık dolu Doğan Nadi, yavaş di olsa sırasız da olsa, hepimizin gidecegi o yerde, bizi boklemeye gitti. Tannnın, senin için tanıdığı bu öncelik, geride bıraktıtm bizleri, anlatamıyacağım ölçüde büyük acıya gömdü. Güler yüzünü görmeye alışkın gözlerimiz, sen'zliğln kederi içinde j*aşlarla dolu. Üç beş satırla, günün en önemli konularını hicveden kalemin bir daha yazamıyacak, fıkralanru okuyup keyifli kahkahalar atan okurlann artık eski yazalarındaki esprllerlni hatırlayıp, ancak seni anabllecekler. Dostlann yokluguna nasıl katlanacaklar onu bllemem. Bu gece bizim tiyatronun basın gecesi. Sen de bulunacaktın aramiKİa. latemiye ist«mlye de olsa, konusunu sana anlattıfım o eglenoell oytmu oynıyacagıa. Beni affet, blzdm mesleğin en acı tarafı da bu. O
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle