25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAfftFE DÖRT CUMHTTRÎYET DOĞAN NADt tÇÎN U Şnbat İK» gtintt Milliyet Gazetesinde yayınlanan Tekel Zamrnı ve Vergiler» basjıklı düşunenlerin forumuna Doğan Nadi de katümıştı. Tekel zamları konusunda föyle diyordn: •Devletin başvnraeagı en son çare, eünde tuttuğu mallann fiatmı arttırmaktır. Bu, en kolay yoldur. Ben zam yaperun, «en lıteı Iç, iater içm» demesl bayret verid biı jey.» •B«nce devletin asü jörevi zam yapmak değil, baska zamlaruı bile önüne geçmek obnalı. Zamlarla bir cığır a^ılıyor, bnnlar •onunda «çığı kapama&a da yaramıyor. Neden yenl gelir çarelerl aranmıyor da dofrndan dojmyg töketim maddelerlne bajvnrnlayoT? Devlet, eitndekl bütün tmkânlan tfiketir, ynrttası da bnna inandırma sam aneak o zaman mftkftl olnr. •Aslını ararsanız, Türkiye'de vasıtalı vergi, vasıtasız vergi dlye bir ayınm da neredeyıe ortadan kalkmak üzere. Gelir verfisi gibi vasıtasız vergilerin kontrolü boıuldukça, vasıtaiı verjilere doğnı gidij hızlanıyor. Devletin yaptığı zamlara bakarak, Ithalâtçı da, öbür sektörler de ıamma baslıyor. Bana kalıraa, verji kacakçıbjh milyann üstündedlr. •Sijar» ve içki imalatı, Türkiye'de Tekelin değil de özel •ektörün elinde olsaydı, sigara maliyetinl etkileyen masraflarda hlçbir artıj olmadığı halde, fiatlann bu ölçüde artmasma devlet göz yumar mıydı sanki? Arttırahilirler miydi fiatlan? arttıramazlardı. Bu zamları yapmak kolay tabiî.. Ama devlet idate etmek pek kolay oimasa gerek...» Bir kitabın önsözü Çefttll fıknlannı «Blr Daktka> adlı kitapta toplayan Doğan Nadi, bu eserinl 1*5* yılında yaymlamif, kitabına bir de önsoz yazmiftir. OkuyanUr, bu öatözii de hkralan kadar güsel bnUcakUrdu. u kuçuk Tazılara 1M5 sonlannda Tasvir Gazetesindc bafladik. Tek parti devrinin hakikaten bitip bitmediğinl, Demokrat Partinin hakikaten bir muhalefet partisi (hatta ndcc* demokrat M olup olmadığını kimsenin kestiremediği lamanlardı. Şefin |eflikt«n nasıl olup da vazgeçeceğine akü erdiremiyenl«r, muhaliflerin bu i?in içinden nasıl çıkacaklarına (rıatti neye giri|tiklerine?) bütün bütün cevap bulamıyorlardı. Arkadaşlanm Ziyat Ebüzziya ve Dhat Babanla beraber, Nasrettin Hoca'nın meşhur yoğurt hikâyesinde olduğu gibi cYa tutarsa..» kabilinden biz de kaleme sanldık. Tutarsa yiyeceğimiz bir »ey yoktu ama, memlekete demokrasi gelecekti, hürriyet gelecekti, müsavat gelecelrti. Şeflik gidecekti, korku gidecekti, imtiyazlılar gidecekti. DurunuzL. Bir Dakika! Ali ULVI H B tjte aradan on sene geçti. Bu yazılara hâlâ, ne yank ki, ya tutarsa... diye (gimdi Cumhoriyet'te) devam edip gidiyoruz» Kimbilir? Günün birinde in^allah.. Umit dünyası bu! Doğan NADİ * IIZLA donüp Jururken dünya, kişinin harcı değil «Bir dakika » deyip; yaşamın akışını, yaşamın faydasına dönük bir güçle durduruvermek.. Birer dakikalarla örülü bir ellialtı yıl düşünüyorum. Fıkra başlıklanna oturttuğu «Bir dakika>sı ile ellialtı yılını yaşama sevinci, insan sevgisi. doğaya karsı duyduğu onulmaz tutkuyla karıp satır, satır işlemiş. «Doğan Nadi» için «Erken SIdü» bile demeyin. Ellialtı yıl insanın yasam kapısınd'an yeni girmesi ashnda. İnsan ömrü, insanın «Bir dakika!.» derken bile sözünü bitiremeyece^i kadar kısa. Ama 56 yıh çarpm 365 Künle, böiün gürderi birer dakikaya; ölümsüz bir yaşam sayısı varacak ellerinize.. «Do{sn Nadi bn kex yaşıyor..» diyeceksiniz. Bir yiğın an var içimde DoJan'a ait. Bir stadyum kapısın 8İR ÖM'ÜR da buluyorum kendimi. Karçılaşmamız bir dakikalık bir rast lantı. Neyin maçını yapacak hangi takım.. Hatırladığım, Doğan Nadi'nin Mücap Ofluoğlu ile birlikte stadın basın girişi önünde biraz öfkeli, biraz telâşlı davranışları.. Gişeler dolu, basın kartı yaşama sevincıne adanmış bir günün telâşı ile bir yerlerde ureutulmuş... Gi ri? kapısına kendi kartımı uzatıp «Girelim» dediğimde o gün birlikte seyredilen bir oyundan sonra; ertesi gün gazete merdivenlerini tırmanırken. sanki fıkra sütunlarından acele ile fırlamış bir espriyle beni kar.«ılayacâğını hiç düşünmemiştim. Odasının kapısından sesleniyordu Doğan Nadi: Ben kartımı haftara yine VE BiR PAKİKA... onutacafeım. Sen kaçta stadın önündesin I'lvi? Son defa Dı%'an'ın bannda karşılaştık. Tonguç Yaşar'Ia birlikte Orhan Boran'ı arıyorduk. Doğan Nadi, Erol Simavi ile yaşamanın en iy bir dakikasını arıyorlardı. O gün Orhan'ı bulamadık. Ne bilirdik ki, Yarın Doğan'ı bulamayacağız. I Nadi Ailesinl bir arada gösteren cok eskl günlere ait bir fotoğraf. Yunus Nadi Bey ve Nazmıe Nadi Hanım. yavruları ile birlikte. Ortadaki Nadir Nadi'dir. Sol başta ellerini birbirine kavuşturmuş oturan, o tarihte heniiz «açları kesilmeraiş çocuk Doğan Nadi'dir. Diğerleri de kızkardeşleri. Leylâ «Uşaklıgih (sağ başta) ve Nilüfer Nun. lortada). lYıl 1917) F.kralanndan seçmeıer Deli hikâyeleri pek çoktur ama. bir okuyucumuzun gönderdiği. şu aşağıdakini, belki siz de duymamışsınızdır diye, naklediyorum: Vaktile bir tımarhanenin delileri, sabahlan duvardan atlayıp kaçarlar, akşam oldu mu, bin türlii yara bere içinde tekrar timarhaneye dönerlermiş. Alâkahlar bu garip hali merak ctmişler ve gizlice delilerin peşine duşmüşler. Bir it ne görsünler? Deliler kocaman bir armud ağacının dallarma tırmanıyorlar. İçlerinuen bir tanesi yerde kalıyor. Ağaçdakiler bagırıyorlar: «Oldu mu?» yerdeki «oldunuz» cevabını verince de sapır sapır kendilerini koyuveriyorlar. Meğer, biçareler bütün gün bu oyunla vakit geçirirlermLş. BÜTÜN AILE Yalnız gazete sahıbi değil gerektıği zaman sağa sola koşan ateşli ve heyecanlı bir muhabirdi Malumu ilâm Merkez Bankası ciddl ciddl ilân ediyor: Pembe 10 liralıklar bilmem hangi tarihten itibaren kıymetini kaybedecekmiş. Haberde bir yanlışlık olsa gerek. Zira pembe olsun, kırmızı olsun, mor olsun, 10 liralık, 50 liralık, 100 liralık olsun, madeni olsun, kâğıd olsun. bizira bildifimiz, bütün bu paralar kıymetlerini, hanidiiiuir, kaybettller. Bundan Merkez Bankasının haberi olmaz olur mu? 27 Mayıs Devriminden hemen sonra Aııkara'ya koşan Doğan Nadi, ihtilâlin lideri Gürsel'i ziyaret etmış. ondan özel bir beyanat almıjtı. oğan Nadi ömrü boyunca meslek heyecanını bir an kıybetmiş değildi. Daimî bir içi içine sığmazlık halindeydi. Dünya matbuatını üç dilde ve biiyük bir ilgiyle izler, gazetesine Batılı anlanıda medeni bir yön vermeğe gayrt ederdi. Masa başı adanıı değildi. Seçim gezilerine çıkar. nabız yoklamaları vapar, dış iilke seyahatlerinden nefis röportajlarla ve bol malzeme ile dönerdi. Gerçek bir gazeteci herşeyden önce iyi bir muhabir olmalı» dediğini ve bunu sık sık tekrarladığını yakınlan, arkadaşları gayet iyi bilir. Bu yıl da se<;im yoklamasına tıkmak arzusundaydı. Fakat rahatsızlığı meydan vermediği için üzulerek vazgeçmek zurunda kalnııştı. D Ümid diinyası Maliye Vekâletinin vergi ödeme müddetini ansızm 15 gün uzatmağa karar vermesi münasebetle İzmirli bir musevi vatandaş. etrafa şöyle diyormuş: « Ben her zaman söylemezmi\im? Devlet "birşey isterse, son dakikaya kadar bekle. Belki vazgeçer. Yok eğer devlet birşey verecekse. bir gece evxelinden git, kapıda bekle. Belki vazgeçer.» Kim ne derse desin, hayatı iyi anlamış insanlardır, şu Museviler doğrusu! Doğan Nadi. yukarıdaki fotoğrafta cok sevdiği küçük kızı Mina ile birlikte görülüyor. Biiyük kızı Suzan'ın vocukluk resmi ı Foya Inanmayın; sakın inanmayın! yın! Bu şehrin sokaklan normal olarak pistir. Size şirin görünsün diye temizlediler. Istanbulun zaptındanberi bir türlü atılamayan tonlarca çöp daha dün denize döküldü. Bu şehrin dükkânlan ve duvarlan normal olarak cüzzama tutulmuş gibi delik deşiktir. Size şirin göıonsün diye bir gecede boyatıld:. Bu şehirde normal olarak tozdan topraktan geçilmez. Size şirin görünsün diye sulatıldı. Bu şehrin taksileri normal olarak birer mikrop yuvasıdır. Size şirin görünsün diye en temizleri tahsis edildi. Bu şehrin mahut sokaktaki kadınları bile böyle defildi. Size şirin görünsün diye takıp takıştırıp sokağa çıkarıldılar. Teşekkür mü? Ne münasebet. Sakm teşekkür? kalkmayın! A?ıl bızler size mütpşckkıriz. Saypnızde su tstanbulu biz de biraz şirin görüyoruz! Doğan Nadi yedek subaylık görevini yaptığı yıllarda Garabetlerimiz Geçen gün, içinde kıyamet kadar iş adamı yazıhanesi bulunan, büyük bir hana yolum düştü. En üst katta bir dostumu görecegim. Asansöre bindim. Bekle babam bekle kaldıran yok. Civarda da, halinden kapıcı olduğu anlaşılan (zira artık bu da İstanbul tipleri arasına girdi) bir adam dolaşıyor. Oğlum asansörcü yok mu? Benim. E, hadi, beni beşinciye çıkanver. Daha olmadı. Ne olmadı? Kadro tamam değil. Birdenbire kavrıyamadım. Meğer oranm asansörll dört kişi olmadan harekete geçirilmezmiş. Gerçi bu münasebetsizlik Dördüncü Vakıf hanı, Liman hanı gibi bir çok umumi yerlerde yapılıyor ama «kadro» kelimesine bayıidım dogrusu. Done dolaşa asansörü de briç gibi, poker gibi «kadro» lu oyunlar arasına soktuk. Tavsiye ederim. Yüksek bir yere jrdecpğiniz zaman yanınıza l T riort arkadaş, da alın. Yoksa eksık kalır, kadroyu dolduramaz i < sınız. RARAHAN Tnnus Nadi Bey, iki ojlnnun efitiminf büvflk 5nem DHDHUHR vermekle kalmamış, onlan mükemmel birer gazeteci olarak vetistirmek için en küçük yaştan itibaren mesleçe alıstırmata ve bu dalda yetistirmeEe başlamıs tır. FotoÇraf, Tunus Nadi ile Dofan Nadi'yi bir yolculuktan önce vedalaşma sırasında gösterrnektedir... f | | J | | | A Aradan yıllar gecmis. oğullar büyümüş ve emaneti bahadan devir lM«Wfc#l alarak, büyük bir ciddiyetle çalışmağa başlamışlardır. Boylece ağabeyi Nadir Nadi ile birlikte Doğan Nadi de günün birinde işin başma geçmişler ve Cumhuriyet Gazetesini başarı ile yürütmeğe haşlamışlardır. Mathaadaki oda«ında çekilen bu fotoğTaf, Doğan Nadi'yi yaztlarından hirini kaleme alırken gösteriyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle