Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ortada olmayanlar lep haksız çıkar; ama.. TARÎH ve HELLENİZM ANADOLU'nun Yızan: HALİKARNAS BAUKÇISI Batıh açıdan Hellenizme bir s Hıristiyanlık karışıyor, ve ellenizm Bizansh oluyor. Buurun size, tüm ayrı bir uygark ve kültür. Hem de eski klâk Grekçe ölü bir dü sayıldıkın sonra. Ama, ne var ki Sokıtes'in ölumü îsa'nın ölümüne snıehliyor ve klâsik Atina, Hıstiyanhğın mü]dccisi sayıhyor. okrates'le Platoo ve Aristote• S«n Ogustin ve Akinalı Tos ıas yoluyla Hıristiyanlığa kauşuyor. Böylece Hıristiyan umlar, Hellecinntn mümessil:ri ve hattâ klâsik Atina kulirü, putperestüktan ziyade Hııstiyan kulturu sayıhyor. Oysai klâsik Greklerle, Bizan» RumLnnın arasmdaki uygarhk ve ültıir zıtiıği gıbisi tarihte az ulunur. Iyonya'nın söy leyeceğ i bir söz vardır: "Anadolunun sesi,, sasi Ya o zamanın lyonya ve Anaolusu? Onların kiütür üriinleınin çoğu Peleponessos savaşlaında çarçur olmuştu. Geride alanları da ki zaten pek azı :almı$tı Iskenderiye kitaplıjnda yandi. Bizans Imparatoru eodos, tskenderiye Piskoposu 'eofilos'a «putperestlerin kitapannj hep yak» diye buyurunca, yonyadan kalan yapıtlar da yok ldu. Bu emir yalnız kitaplar ;ıc degildi; klâsik heykeller de »arçalaadı, Fransızlar «Les abents ont toujours tort» derler. Ortada olmayanlar hep haknz ııkar» demektir. lyonya böylece essiz ve haksız kaldı. Ama Aıadolu ve lyonyarun da söylereceği bip insan sözii vardır. Oıa: «Anadolunun Seri» diyoruz. ve karabasanlar görürken uyanŞimdi lyonyayı, yani Anado^mış. £aten, açık gözlerle uyanıluyu ele alacağız. Şimdiye dek, lınca, karabasanlar mı kalır? Ebir sürü yavan teferruata dalcinniler, devler, putlar, Tanrılar mak, soy kanşımına parmak apar topar bir kaçışla yokolubasmak. onunla ilgili karmakaverirler. O loş kuyudan yavaş rışık mitolojik akımlaTi. tarihyavaş, bir insan kafası ve usu sel gerçekleri bildirmek zoru çıkmış. Çıplak insan gözü sipsifvardı. Bunlar yapılmasaydı buntah doğa ve evrende fırdolayı dan sonra yazılacaklar havada gezmiş. kalacaktı. Thales (t.ö. 640 550) 1 ö. 28 Hellenistan hakkında birçok, Mayıs 585 yılında olacak güneş lyonya yani Anadolu hakkında tutulmasmı bir yıl önce hesappekaz kitap yazılmıştır. Kitabm lamıştı. Böyle bir hesabın yapıyanlışı, yanılmışı olur ama, kölabilmesi, ancak yüzyıllardan betüsü olmaz. Bir kitap ne denli ri bilginin birikmiş olmasıyla gerçekten sapmış olsa da, sapımümkündü. Bu bilgi, başka yerşıyla doğru yolu göstermiş. bir de değil, Anadoluda bırikmişti iş görmüj, insanlığa yararh olve Doğudan gelmişti. Hem bilmuş olur. Ama kitap, ezberlegi olarak gelmişti, hem de bilgi nip, Helleninn diye altında ezitaşıyan insanların doğudan bahp çürümek için okunraaz. Kitıya göç etmesiyle gelişmişti. tap insanoğullarına bir orouz veZaten Herodotos önce de yariştir ki, başka insanoğulları, o zıldığı gibi Thales'in ırk itibaomuza çıkarak dimdik dinelsinriyle Fenikeli olduğunu yazar ler ve ufukların ötesini görebil(Kitap I, 16870). Belki de Fenisinler. GörmeJc de kendi kafa keli değildi, ama bunun doğru ısıfıyla olur. Kendi kafa ıstğınolması ihtimali vardı ki böyle da göriilen gerçek ne ise, insanoğlu ona tanıkltk etmek ve bi diyebiliyordu. Bu da Anadolu'da halkın ne denli karışık oldureysel çıkarı dolayısiyle yalancı ğunu gösterir. Bugün, antik çatanıklık etmemek zorundadır. ğın başlangıcındaki olaylarm çoYalancı tanıklıkla insan yalnız junun, hemen hemen ne zaman yurduna değil, toluduğu havaolageldikleri hesaplanabiliyorsa, ya, içtiği suya, yediği ekmeğe, bu, Thales'in sayesindedir. kendi canına, insanlara, taa evFİLOZOF PLATO Tarihte ilk ket «Teologos» ünvanı, Aristotel rene ihanet etmis olur. tarafından Plato'ya venlmiftir. asını (yani ebedî masay.) anlıyamam» dediği için adam gülünç sayılmıştır. Sandık ıçinde yaşıyordu, deniliyor. Atina'da o jırada, Atinalıların ikiyüzbinden aşkını, sandık ve mağaramsı oyuklar içinde yaşıyorlardı. Fukara Diyojen oligark Platon gibi bir evde oturabilir miydi? Ama, oligarkların hiçbirinin Büyük Iskender'e diyemediğıni. o, tok sesle, cDefol oradan, gölge edip durma!» dedi. Mısır'la Babilon'da kimi empirik bilgiler edinilmişti. Onları lyonlular ö'ğrendiler. Ama Mısır'da, Babilon'da, günümüzün anlayışına göre «fen» denebilecek bilgi yoktu. Mısır'da din, salt ölümden sonrasıyla ilgilendiği için, Mısır bir mezaristana dönmüştü ehramlarla. Nil suyunun kabarmasını hesaplamak için, papazlar azbuçuk astronomi bilgısi edinmişler, bir çeşit de resim yazısı icat etmişlerdi, o kadar; Sümerler ve daha sonra Semitik imparatorluklar büyüde ve kâhinlikte yararı dolayısiyle yıldızlarla ilgilenmişlerdi. Onlar da bir çeşit kunyeform yazı icat ettiler ve orada durdular. cisimleri yoktu, beyir.siz de düşünemezlerdi. Gövdenin yok olmasıyla, kişi de yok oluyordu. lyonlardan önce Mısır v e Sümerlerin empirik buluşlan, bir sürü büyüsel. kabasaba mitolojiyle yüklüydü. Anadolu kafası o yükleri fırlatıp attı. Ortada papaz ve kıral da yoktu ki, insan kafası, işini gücünü bırakıp, onların müktesep haklarını savunma yolunda perişan oUun. Evet, kölelik vardı, ama kölelik'i, Atina'daki gibi, sanatları ve teknikleri, yani toplumun yar a n n a olan her davranışı hor gören bir üstün oligartlar smıfı yaratmamıştı. lyonyalı düşünürler, kendiler i r e füozof demiyorlardı. Filozofos Hellenlerce, •hikmet sever» demek, yani toplumlardan uzak ve toplumlara bir lokma ekmek yararmca faydalan dokunmaâan, bulutlar üzerinde oturup, aşağıhk yeryüzüne boyuna moral ve metafizik inciler saçan adam demektir. tyon düşünürlerine gelince: «Fusilogos» (Fusis: doğa, logos: bilgi) diyorlardı. Logos, asıl «söz», ya da «söz eden> demektir. Çünkü. altıncı yüzyıla kadar, günümüzün anlamında «edebiyat», ya da yazı yoktu. lyonya'da yazı başladı ve yazarlarla okuyucular önce orada peyda oldular. «Logografi» sözcük yazanlar demektir. Daha önce hiçbir şey yazılmaz ama anlatıhr, ya da türkü diye söylenirdi. «Logos» aslında budur. Ama. lyonlarca bu sözcük, bilgi anlamında idi. Böylece Fusilogos «Doğa Bilgini» demektir. Günümüzde bu düşünürlere «Fizikçi» denir. Zaten, atom sözcüğünü de onlar uydurd u k l a n için, onlara «Anadolu Atomistleri», yani »tomcuUn. denir. Sonradan «Logos», b a ş ka dillerde, birkaç tümcede çevrilemiyecek kadar çok v e güc anlamlara b ü r ü n m ü î t ü r . insan aklı (usu) demektir, lyonyalı yazarlarca «Evrenin temel nedeni» anlamma da gelir. Sonradan, Hellen «Stoyik» leri «Lo gos» u tanrılaştırdılar. Sen J a n (Evanjelist) asıl Incil'in dördüncü Testamanının baş tümcesinde «Başlangıçta Logos vard". ve Logos tanrıydı ve Logos, t a n n y la beraberdi» der. Bunu Iyonyada öğrenmiştir. Efesos'lu Heraklit'e göre «Logos» Kozmos'a üstün değildi ama onun özündeydi ve değişmenin, hareketin kendisinde ve kendisiyîe bir olan öz yasasıydı. En özet olan «Liddel ile Scott» un sözlüğünde «Logos» u anlatmak için beşbinden çok sözcük kullanıhr. üççağ Burada şunu anlatmak zorundayız: Insanlar uygarlık yolunda üç asama, ya da çağdan geçmişlerdir. l Büyü (ya da afsun) çağı, 2 Din çağı. 3 Fen çagı (buna akıl çağı da diyebiliriz1». Bu aşamalann birinden ötekine geçişte, toplumların önceki çağdan tamamen sıyrıldıklarını sanmamalı. Günümüzün teknoloüde en ileri sayılan toplumlarında bile dîn, hattâ büyü aşamasının kalıntıları vardır. Br aşamaların üçünde de amaç ekmektir. YARIN AKIL YOLU • 7 • • tOi ölümden sonrası... lyonlarm moral tannlan yoktu, ondan ötürü kafaları, şunu bunu yasakîayan kutsal buyruk ve yasaklarla bağlı değildi. ö lümden sonrası, öteki dünyayla iîintili a priori bir düşünceleri de yoktu. Bundan ötürü, ölümden sonrası için kafalan, bencil korkularla ve umutlarla bağh değildi. Ölüler, gözsüz göremez. kulaksu iş.itemezlerdi. Onlara «gölgeler» deyip geçiyorlardı. Çunkü onların csolid» bir t&amn •ncıan nnranDn an a&naızrL MGI arann a a a a a ac m nnanaaaa • ann sana a acma aaB • •PüRi aa^i nan oaa aaO Ld C19I39G33 Haftalık bulmacamn halledilmiş şekli İnsaıaklı İnsan aklt yan uykulu yarı nyanık, sanki bir kuyu loşlufcunda, kortunç mitolojik düşler Sinop'lu Diyojen Bilindiği gibi, Hellenistan'ın düsünürleri ebedî gerçekleri ve erdemin nerede olduğunu aramakla meşguldüler. Anadolulu, Sinoplu Diyojen'in Atina'd» güpegündüz fenerle insan aramasını gülünecek masal saymak, gü« lünçtür asıl. Bir şeye, düşünmeden gülmek, çok tehlikeli bir iş tir. Bu, Diyojen denilen Nasrettin Hoca'msı ve domuzuna Bektaşimsi canın ne olduğunu bilmiyoruz. Belki de Platon'a, «Masayı anlarım, ama masanın ide Diçi Bond IJVIOOESTY (BLJUSE. İ STA 06.25 06 30 06.50 07.00 07.05 07.30 07.45 0750 08.00 08.20 0840 09.00 0910 0920 09.45 1015 10 15 10.25 10.40 1100 11.03 11.55 12.15 1230 1245 13.00 OMA' . 13 20 13/ÎO 14.00 14 20 14.35 14.50 15.40 15.55 16.00 16.40 16.55 17.15 17.20 17.50 19.00 19 45 20.00 20.15 21.00 21.05 21.25 21.45 22.00 22.45 23.00 23 45 24.00 1655 17.00 17.30 18.00 18.30 19.00 19,30 20.15 21.00 21.15 21 4". 23.30 24.00 01.00 123456789 dl, bir soru edatı. 9 Güney Afrikada bir bölge, eski Türk imparatorlanna verilen unvarüardan. YtKARIDAN AŞAGlTA: 1 Beethcrwen'in genfonilerlnden birinto adı. 2 «Büyük çaptaki beygire bir goz at!» karşıhgı üç sözlü blr cmir. 3 Yürek, yü rüyerek giden kişi. 4 Tersi «sebep olduğu bir zaran ödeyen» mânasına gelir (eski hukuk terlmi), çok de£a «sivri» sörünün önünde bulunur. 5 Çevrilince halı ve kumaşlariyle ün kazan N BU L Trffany Jones TIFFANY JONESİ Acıhs ve Drograro Turküler Ovun havalan Kbvle haberler Sabah melodileri Haberler ve hava durumu İftanbul'da bueiın Kücük ilânlar Bu sabah sitinle Hafif müzik orkestrası Sarkllar Anneler icin Tanaolar Turküler Keman sololari Müzik k u u u u Tarım dünvnnız Fahrive Caııcr'den tarkılar Arkası yarın . , . Kısa hali»r!pr Sabah konseri C İnöntetj* orkfsirası Dör; rs. dört saz Sarkılar Ssrkılar Habrrlcr ve Resmi Gaıetede bııcun Hafif mkzik Reklâm oroeramları Sallve FiUz'den «ark.lsr N. Kovütürk Orkestraii Sarkılar Kıbrıs saati Turküler Kısa haberleı Okul radvosu Cocuk bahcesi Her ülkeden bir demet Kısa haberler Karma fasıl toDİuluâu Reklâm Droeramları Haberler ve hava durumu Parlâmemoda eecen hafta Ü. Tokcandan turküler Yuksek öerenim eencliii 24 saatin olaviarı Ekonomi dünvamız Sarkılar Anılarla Atatürk Reklâm Drocramlarl Haberler ve hava durumu Büvük besteciler Hafif müzik İSTANBUL İL FADYOSt Acılıs ve Drosram Sizin icin Kücük konser Ivl aksamlar Senionik nıuzık Türkive've hos aeldıniz Aksam konseri Beraber secelim Dört rüıaânn eetirdiei ezeiler Koncertolar Fransızca =arkıla» ttalva «eceleri Gece varısı icin Proeram ve kaDams mış bir şehrimlzin halkindaa o lur. 6 Bir hayvanın yarısı, bi rinin ismini söyleyip hâtırasın; yad ederek. 1 Bir cins top rak, tersi Sov 1 2 3 4 5 6 7 8 9 yetRusyanınbi ijH|AiM!Pjt.|Tp|oU.| çeşit uçakları ?Ul<UI:lüfcyı<TÂ Tim a ^ ^ . 8 «Terbiyesi kö tü» karşüığı ik söz. 9 Eski lerin «yola çık ma» tnânasını kullandıklan bi Cv»etkl rflnkü söz, bir edatu BnlmacaniD kısaltılmışı. SOLDAN SAĞA: 1 Bu mevsimde kır gezintist yapanlarm uygun bir yerde sofra kurup derme çatma fakat keyif ve zevk içinde yemek yemeleri ifKdilimize yerleşmişbu yabancı söz söylendigi gibi yazılmıştır va çoğu şeklidir). 2 «Fasılalı olarak borcunu ver!» anlamına üç sözlü bir emir. 3 Kirlenmiş bir yeri temizleme hareketlerinden, «muhabbet bağla!» mânasına bir emir. 4 Üstüste sıralanrnjş maden veya toprak katlanna böyle derler, duman çıkmaya mahsus yerin yarısı. 5 Yeşil hayvan yiyeceklerinden, para babası. 6 İstanbul caddelerinden kaldırılmış olanlardan, bir erkek adı. 7 «Dedelerin kalm ve kaba kumaştan paltosunu yere döşemek» karşılığı iki söz. 8 önemll bir konu haktonda hazırlanan kanun tasansına eskiden böyle denilir Evvelki çünkü bulraacanu halledilmiş şekli NASU. HA1XEDİLEC£K Yakar>daki rakaml) bulmacada sa dece 4 tane anahtv (ipucn) ve 8 taoe »oouç vardır Boj kalan l karenin içine I den S • kadar uygvın biret rakam koyarak ve top lama çarprna. çıkartma, bölme işaretlerine dikkat ederek soldaı sağa ve yukandan aşağıy« bulmacada göstertleo sonuçlan bulunui Biraz vaktiniri alıt ama, bos vaktiniıi bojça geçirmis olursunuı FRİEDRİCH DÜRigNMATT 31 O zaman sorgu hâkimi ikinci defa olarak soğukkanlüığını yitirdi. Ve çocuğu kolundan kavraj'ip sarsarak; cSersem çocuk!» diye bağırdı. «Ne biliyorsan söyleyeceksin bize hem de hemen şimdi!» Bizler de deli gibi, saçma sapan şeyler söyliyerek haykırmağa başiadık. Kendimizi kaybetmiştik çünkü. Kızcağızı tartakhyor, hattâ tokatlıyorduk, minik jey sarı yapraklarm arasmda yatıp kalmıştı. Bizlerse zâlimce, delice onu dövüyor. bağırıp çağırıyorduk. Çocuk öfkemiz geçene kadar bekiedi. Her şey birkaç saniyede olup bitmişti. Ama o bütün bir ebe diyet boyunca sessiz, hareketsiz yattı orada. Sonra biıden ö'yle tüyler ürpertici, öyle gayri tabii, insan sesine benzemiyen bir sesle haykırmaya başladı ki kanımız dondu: «Yalan söylüyorsunuz! Yalan! Yalan!» Dehşet içinde kalarak başmdan çekildık. Çığlık ları bizi kendimize getirmiş, kendi yaptıklarımıza karşı içimizi utanç ve tiksintiyle doldurmuştu. • Hajranlar gibi hareket ediyoruz» diye mırıldandrm, nefes nefese. Çocuk şimdi ormanm kenarına doğru koşmaya başlamıştı. «Yalan söylüyorsunuz! Yalan!» diye öyle fecı bir sesle çığlıklar atıyordu ki hepimiz onun çıldırdığını sandık. Fakat çocuk dosdoğm anasmın kucağına koştu. Zira durumu büsbürün kötüleştirmek istcrcesine, tam o anda, meydanlığm kenarında Liesel beli rivermişti. Bir bu eksikti doğrusu! Liesel herşeyi biliyordu. Öğretmen kadın ona tutup her şeyi anlatmıştı. Şimdi de Liesel meydanlığın kenannda dur muş, ağlayan yavrusunu bağnna basmıştı. Bize bakan gözlerinde, demin kızmın gözlerinde görmüî olduğumuz bakış vardı. Daha kötüsü Liesel hepimi zi tanıyordu. Durum gülünç derecede gergindi. He pimiz bir utangaçhk duyuyor, kendi kendimizi mas kaıa ettiğimizi hissediyorduk. Pis, sefil bir komedyadan ibaretti bütün mesele. Çocuk hâlâ, kendinden geçmiş bir halde «Yalan! Yalan! Yalan!» diye haykınyordu. «Yalan! Yalan! Yalan» Sonra Matthai ana kıza doğru ilerledi; perişan, tutuk. Nâzik, hattâ alçak gönüllü bir ifadeyîe: «Liesel», dedi, «Liesel...» Ama saçmalıktı bu. Zira artık yapılacak tek bir şey vardı ve o da bu meseleyi kapamaktı tamamen ve ebediyyen umıtmak. «Liesel, meçhul bir adamın Annemarie'ye çikolata vermiş olduğunu öğrendim. Bu adamın, bundan bir süre ör.ce bu ormanda küçük bir kızı öldüren ca ni oîduğunu sanmamız için ortada çok sağlam sebepler var.» Gayet ölçülü konuşuyordu. Öyle resmi bir ifadesi vardı ki az kalsın gülecektim. Kadm sessizce onun gözlerinin tâ içine baktı. Sonra da aynen Matthai gibi nâzik ve resmi bir ifadeyîe ve yumufak bir sesle, «Annemarie'yle beni sırf bu adamı bul mak için mı evinize aldınız. Bay Matthai?» diye sordu. Matthai, «Başka çaresi yoktu, Liesel» diye cevap v«rdu Çetiren: NİHAL YEĞİNOBAU AN K A RA konu ve resim: AYHAN BAŞOĞLU BEYAZGOL 06.25 07.00 07.05 07.30 06.44 Os.00 08.10 08.40 09.00 09.20 09.35 09.40 10 00 10.20 10.55 11.13 12.00 12.13 12.30 13.00 Acıhs ve üroâram Köye haberler Saıkılar Haberler ve hava durumu Sabah müzieı Aukara'da buaün Her telden Turküler eecidi Bir kitaD. bir ulâk. bir olav Sabah konseri Kısa haberler Arkası yarın Okul radvosu Olcay Aktalav'dan sarkilar Melodiden melodlve Konser saati Türkuler Kıbrıs saa'.i Beraber ve solo sarkılar Haberler ve Resmı Gazeıede bueün 13.no Heklâm Droeramları 14.00 Cocuk bahcesi 14.15 Sarkılar 14.35 Bueür. icin sectıklerimiz 1455 Kısa haberler 15.00 Turküler 15.15 Konser saati 15.45 Plâklar arasında 15.55 Ttirküler 16.10 Sarkılar 16.30 Cesitli müzik 16.55 Kısa haberler 17.00 Yurttan sesler 17.30 Köv odası 17.50 Reklâm Droeramları 19.00 Haberler ve hava durumu 19.15 Türküler 20 00 Birlikte düsüneüm 20 20 Sarkılar 20.55 Uvkudan önce 21.00 24 saatin olavîarı 21.05 Mîkroionda Tivatro 2205 TBMM saati 22.25 Sarkılar 22.45 Haberler ve hava durumu 23.30 Ocera albürr.ünden 23 45 Gece varısına doiru 24 00 Kaoanıs. AN'KARA İL RADHOSU '7.00 17 30 1800 18.30 39.30 20.00 20 20 21.00 23,00 23.30 01.00 16.55 Sevilen melodiler Bir senfoni Hafif melodiler Aksam konseri Rubv Fraff ve Trumoetl Kücük konser Avruna'da bir eezi Batıva bakıs Dünyanın dört buc«J!ından Gee* ve müzik Proeram ve kaoanll. ACJIIS ve Droeram Kadın ifadesini hiç değiş,tirmeksizin, sâkinliklı «Aşağıhk herifin birisin sen» dedi. Çocuğun elinden tuttu ve ağaçların arasmdaı evine doğru yollandı. * * * Meydanlıkta, ayaklarımız sarı yapraklara batm: olarak, daha şimdiden sıklaşmış olan gölgeleri içinde durakalmıştık. Her şey bitmişti. Her şey ar lamsızlaşmış. gülünçleşmişti. Bir ıiyasko bir r < zalet. Sadece Matthai kendıni toplamış durumdaj dı. Üzerinde mavi jşçi tulumu olduğu halde dimdi duruyordu, resmi, vekarlı. Sonra sorgu hâkimini hafifçe eğilerek selâmli dı. Gözlerime ve kulaklanma inanamıyordur Matthai. «Şimdi artık yapabileceğimiz tek şey beklemej devam etaıektir, Bay Burkhard> diyurdu. Başt yoi yok. Bekleyeceğiz, bekleyebileceğimiz kadar. i na altı adamla telsiz cihazını bırakırsanız yetişir ! nıyorum.» Hâkim dehşet ve telâşla eski mütettişuns: baktı. Böyle bir şeyi hiç bekiememişti. Hattâ h pjmizi paylamaya hazırlanmaktaydı. Arna şım bir kaç kere yutkundu, alnında biriken terleri s di ve sessizce dönerek yürüdü, gitti. Yanında He zı olduğu halde ağaçların arasmda kayboldu. B nim bir işaretim üzerine Feller de gitti. Matthai'yle ben basbaşa tealdık. Ben, «Sen bana baksana. posası çıktı bu işir bunu kabul etmemiz gerek» diye bağırdım He: fin aklını teşma getirmeye niyetliydim Bu saçn plânı desteklediğim ve bu fiyaskoya yol açtığı için kendi kendime de müthiş kızıyordum «E haftadan fazladır bekliyoruz ne gelen var, ne ı den.» Matthai cevap vermedi. Hen elrafına bakıyr du, tetikte, meraklı. Gidip me.danlıgın etrafı döndü dolaştı. sonra gene yanıma geldi. «Çocuk onu bekliyordu» dedi. Başımı yandan yana salladım: «Çocuk bura tek başma olmaya geldi dere kenarında otun bebek oynamak. hayaller kurmak. şarkı söy'em için. Onun bu hareketlerinden biz kendimizce t anlam çıkardık o kadar.» Matthai beni can kulağı ile dinledi. sonra natla: «Annemarie'ye birisi kirpi veriyordu» dedi. «Annemarie'ye birisi çikolata veriyordu. bu) sı doğru. Ama herhangi bir kimse tutup bir (, cuğa çikolata verebilir. Bu pıtırlı çikolata'arın ı simdeki kirpiler olduğunu sen söylüvorsun. Ma hai. Ama bunun böyle olduğuna dair hiç bir c lil yok.» Matthai'den gene cevap çıkmadı. Meydanl: bir kere daha dolaştı. Yapraklarm kümeleştigi k yeri eşeledi, bir şeylere baktı ve sonra gene yaı ma döndü. «Burası cinayet işlenecek yer» dedi, «İnsan h sedebiliyor bunu. Ben beklemeye devam etmek ı yetindeyön» «Baçtan asağı saçmalıyorsun» diye cevap vı dim. (Arkası «ar]