19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET Arahkl952 Livadya Saraymda gizli bir toplantı Yazan: Chester Wilmot Roosevelt, Yalta konferansmın dördüncü günü Stalin'le yaptığı hususi görüşmede Churchill'in bulunmamasını kendisinden bizzat istediği gibi, görüşmeler teknik sahaya döküldüğü zaman da İngiliz kurmay heyeti müzakerelere iştirak etraedi. Roosevelt ne konuşulduğuna dair kendi maiyeti erkânına bile gayet az malumat verdi. Hattâ, Stettinius bile, Dış İşleri Bakam olduğu halde, ancak görüsme lerin gelismekte olduğundan habe^dar edildi. Stettinius, müzakerelerde kendi Eakanlığından bir mümessil bulunup bulunmadığmı sorduğu zaraan Roosevelt şu cevabı verdi: «Görüşmelerimiz her şeyden önce askerî mahiy^ttedir ve bu m=>hiyette kalması daha iyidir.» 3aşkanm bu eevabı tatminkâr değildi. Zira Rusyanın Japonyaya karşı harbe girmesi çoktan kararlaştırılmıştı; şimdi bu işbirliğine dair pazarhk yapılıyordu. Stalin, Almanya mağlub edildikten sonra Japonyaya karşı harekete geçsceğini 1943 ekiminde bildirmişti. Bir ay sonra Tahran konferansında da bu va'dini, ikinci cephe açılmasına ve «Ödünçkira» kanunundan istifade etmesine bir mukabele olarak tekrar teyid etmi?ti. Roosevelt de buna karşılık Stalin'in Mançuryadaki Dairen limanı üzerinde emellerini ve sıcak denizlere inme arzıısunu kendiliğinden kabul etmişti. Stalin, Başkamn «pek yumuşak» olduğunu görünce Sovyet isteklerini arttırdıkça aıttırdı. Halbuki Amerikanın Uzakdoğuda Rus yaHımma ihtiyacı günden güne azalıyordu. Stalin pazarlığa hazırlanıyor 1944 ekiminde Churchill, Moskovaya gittiği zaman Stalin ona şöyle demişti: «Almanya mağlub edildikten üç ay sonra Sovyetler Birliği Japonyaya karşı harekete geçecektir. fakat bir şartla: Elverir ki Amerika icab edecek yedek malzemeyi temin etsin ve Rusyanın Japon har bine iştirakinin tazammun edeceğ: siyasi durumu aydınlatsın.» 1914 teki dört muhtelıf temaste olduğu gibi o gün de Stalin Rus yanın deniz kıyısı bölgelerindek hava ve deniz üslerinin Amerikan kuvvetlerine de açılîcağım vadet miş, fakat ekim ayındaki görüşme lerde bu va'dini geri almıştı ki m timal bunu Yalta konferansında bir pazarhk unsuru olarak kullanmay düşünüyordu. 8 subat 1945 te Yaltada Livadya sarayının bir salonunda, gizli ola rak cereyan eden Roosevelt Stalin görüşmesinde neier konuşulup n kararlar verildiğini tafsilâtile bilmiyoruz. Zira bu göriişmeye iştirak edenlerin hiç biri bildiklerin: açıklamamıştır. (Görüşmede ik «büyük» ten başka birer mütercim ve bir de Amerikan elçisi Harriman bulunmuştu.) Hatıralînnda bu gizli görüşmeden bahseden Amira Leahy, Shenvood ve Stettinius'un anlattıklan ancak başkalarından duyduklarıdır. Bununla beraber, bu toplantıda alınan kararlann neler olduğu Yalkonferansı sonunda Roosevelt, Churchill ve Stalin imzalarile yaymlanan beyannameden alaşılmaktadır. Zira, diğer kararlann hangi toplantılarda alındığını bildiğimize göre, o toplantılarda bahsi ;eçmiyen mevzulara dair olan kararlann gizli görüşmede alındığı kendiliğinden ortaya çıkıyor. Beyannamede Japonya bahsinde ezcümle şöyle deniliyordu: «Almanya teslim olduktan iki, üç ay sonra Sovyetler Birliği Japonaya karşı harbe girecektir.» Yalmz, bazı şartlarla: «Dış Moğoiisandaki hali hazır durum» muhaaza edilecek; Kuril adalan, Japonanın kuzeyi «Sovyetler Birliğine erilecek»; Rusyanın 1904 harbinde Japonyanm galebesi üzerine kaybettiği haklar tekrar kendisine ade edilecek. (Bu suretle Sahalin Arkası Sa. 5, Sü. 6 da Şehir =haberleri Tkaret Bakanı şehrimizde Bakan dün Ticaret Müdürlüğüne giderek İstanbulun ekrnek durumu hakkında izahat aldı Ticaret Bakanı Enver Güreli dün sabahki Ankara ekspresile şelırimize gelmiştir. Bakan dün evvelâ Bölge Ticaret Müdürlüğüne giderek Müdür Muhsin Baçtan İstanbulun ekmek durumu hakkmda izahat almış ve burada bulunan Pertev Arattan değirmen ve fınnlann sıkı surette kontrol edilmelerini istemiştir. Peıtev Arat esasen birkaç gündür ekipi ile birlikte bu işi yapmaktadır. Ekonomi ve Ticaret Bakanı birkaç gün şehrimizde kalıp t.kmek mevzuu ile alâkadar olduktan sonra Yugoslavyaya gidecektir. Bakamn seyahati buğday ilnacatile ilgili görülmektedir. Millî Eğitim Müdürlüğünde müfettişlerin toplantısı Milll Eğitim Müdürlüğü müfettişleri dün Eğltim Müdürlüğünde bir toplantı yaparak, mütehassıs bir kooperatifçinin izahatını dinlemişlerdir. Müfettişler edindlklerl bilgilerin kooperatlf kanununa uyacak şekllde ckullarda tatblk edllmesinl, müdürlükten istiyeceklerdir 1 Gİ\II\ HUKUKI MESELELERİ İHEM NALINA M1HINA Emniyet Müdür Muavinliği Adalet Bakanından sonra, Başbakan da Malatya hadisesinin dinî türlü maksadlara âlet etmek istiyen lerin toplu bir halde çalışma karannda olduklannı gösterdiğini söyledi ve hürriyeti yok etmek, hürriyeti tanımamak prensipinin memleketimizde hâkim olduğunu hatırlattı. Bu mesele, hukukun en mühim meselelerinden birini teşkil etmektedir. Öyle ya, fikir hürriyeti, ifade hürriyeti, cemiyet ve siyasî parti kurma hürriyeti varsa ve bunlar insan hak ve hürriyetlerinin başhcalanndan ise, neden meselâ diktatörlüğü veya dini esaslara dayanan devlet rejimini yani teokrasiyi veya komünizmi fikir olarak müdafaa edemiyeyim veya bunları gaye edinen bir cemivet yahut siyasî parti kurmıyayım? Demokrasi çoğunluğun idaresi demekse neden çoğunluğun fikrini bu yollara sevkedemiyeyim ve yarın seçim yollarile yani meşru bir şekilde iktidan ele ahnca Anayasayı değiştirip istediğim rejimi tesis edemiyeyim? Bu sualler, ilk nazarda insana basit gibi gelir. Üzerinde fazla durulmazsa, insanın «Doğru, bunlar olmadıktan sonra hürriyet rejimi nerede kalır. diyeceği gelir. Hele birçok demokratik rejimli memleketlerdeki tatbikata c'a bakarsa, insanın biraz şüphesi \'arsa o da ka'.maz. Filhakika, mesolâ İngilterede Faşist partisi de, Komünist partisi de menedilmiş değildir. Bunların propagandalan serbestçe yapılabilmektedir. Hürriyeti yoketmek hürriyeti Yazan: Doçent 1 » Altına dair enim değil, fakat pek küçük yaşvmdan itibaren beraber büyüdüğüm çocukluk arkadaşlanmın emlâk ve akar sahibi, zengin bir amcalan vardı. Bn amca bey kürkünü giyer; gelin çocuklar, size kasamı göstereceğim diye yedl sekiı yaşlarında olan biz dört beş (ocuğu bir araya toplar; kasasını açardı. Biz de kasanm önünde bağdaş kuran amca beyin etrafına dizilir, kasanın içini ve onu seyrederdik. Am ca beyin iki katlı kasası altın ve gümüş paralarla dolu idi. Üst katta altınlar vardı. Bir tarafta Osman lı beşibiryerdeleri, iki buçukluklan, tek liralan. üstüste sıralanmıştı. Yanm liralar, çeyrek llralar ayn ayn tahta kâseler içinde pınl dardı. Öte tarafta en başta bir süvarinin, Batılılann dragon dedikleri bir ejderhayı kargıladığını gös teren kabartma resimle süslii tnpiliz altınlan olmak üzere, diğer ecnebi altınlan boy boy vükselirdi. Kasanın alt katı pümü? sikkelere tahsis edilmişti. Nal gibi meddiyeler, onkurnşluklar, çeyrekler üstüste dizilmişti. İki kuruşluk, bir kuruşluk gibi ufakhklar da, gene kâselere doldurulmuştu. Amca bey altınlan, sanşuı bir gene kızmış gibi, okşayarak eline aldığı altınlan birer birer sayarak intizamla tekrar yerine koyardı. Bütün ötnrü boynnca bekâr kalmi] olan amca beyin paracıklannı sayarken büyük bir levk duyduşunu yüzünün ifadesinden anlardık. Biz çocuklar, o zamanın terbiyesl icabı, amca beyden bir kuru; dahi istemeden bu altın ve gümüj yığmlarını seyreder, dururduk. Bay ramlarda amca beyin flini öptüğümüz zaman, o kasasını açar, askerî birliklerini dikkatle muaycne ve teftiş eden bir kumandan pasa gibi paralarını gözden geçirir, bir saat süren bu muayene resminden sonra, elleri titriye titriye bize birer. ikişer tane çil kuruş bayram bahşişi verirdi. Hiç bir bayramda, çeyrek altın söyle dursun, bir gümüş çeyrek bile vermeğe kıyamazdı. Amca beyin ağabeysi olan Hacı bey ise. hayırsever, hayatı »ever cömerd bir Insandı. Her bayramda, kendi çocuklanna, bu arada bana da ipekli mendillerin ucuna bağladığı birer çil altuı, bayramlardan baska zamanlarda da sık sık sahaveti tutar; hepimize hlrer mecidiye dağıtırdı: fakirleri giydirir, yedirir, hastalara v* muhtaclara yardımdan vicdan hazzı duyardı. Amca beyin, bütün ömrü altınlarını saymak, okşamak ve sevmekie geçti: nihayet günün blrinde. bir türlü harcamaya kıyamadığı paracıklannı hasta yatağından seyrede ede, Allahın rahmetlne kavuştu: kefenin eebl olmadıçı !cîh de paraianm ber»beri»de götiiremedi: arkavndan da hayır dua den kimse çıkmadl. Muhterem Başbakan Adnan Mea deres, Büvük Millet Me<li=inin biitçe komisyonunda 1953 biitçesini müdafaa ederken şöyle diyon «Altmm. kssalarda saklanmaktan jiyade, iktisadî hayatta vatandaşların yasama, ve 'stihsal seviyesini arttıracak istikamette kullanılması . erinde olur. Altm ve döviz ihtiyatmın kasalarımızda en fazla bulundu&u devirde. memleketin iktisadî ve içtimaî sefaleti de en ileri dere:ede idi. Bugün, altın ve döviz ihiyatlarmın eridiği hakkında yerjiz feryadlann yükseldiği devirde ise, vatandaşm yaşayış seviyesi, iş ve istihsal hacmi, dıj ticaret yekunu, bütçe geliri, memleketimizin şimdiye kadar görmediği en i'erl noktaya vasıl olmuştur. Memlekete, istihsali arttıracak muazzam potanjiel getirdik, 'stihsal alet ve vasıtası ithal ettik. Memleketi şiırHiye kadar görülnıemiş bir şeküde teçhiz etmiş bulunuyoruz. Bü'ün bunlar, memleketin yarınım mşa ?decek olan tütçemizi 5 milyaıa ;ıkaracak olan İlk vasıtalardır.» Bu sözleri okuyunca, ömrünü sadece kasasındaki paralan okşamak la geçiren. fakat hayattan hiç bir kâm almıyan, künteye ve cemiycte hiç bir hayn dokunmıyan aHın babası amca beyin altınlarını hatırladım. Yerinde ve zamantnda kullaaılmıyan, mem'°kete faydası dokunmıyan altm külceleri kann doyurmaz ki... Altın bir gaye deSil, bir vasıtadır. Mesele, altım biriktirmekte de&il, yaratieı bir vssıta olarak kullanmak'adır. Bugün harcanan altmlarla sağlanan istihsal vasıtalarının, yarın daha bol altın stoku yanmamızı nümkün kılacağına şüphe mi var? Dr. Nurultah Kunter delerde suç sayılmıştır. Keza, lâikliğe aykırı olarak devletin içtimaî, iktısadî, hukukî veya siyasî temel nizamlannı, kısmen de olsa, dinî esaslara ve inançlara uydurmak gayesile cemiyet ve parti kurmak veya bu gaye ile dini, diııî hissiyatı, dince mukaddes tanılan şeyleri âlet ederek propaganda yapmak da 163 üncü madde ile cezalandırılmıştır. Aynı madde, siyasî meniaat veya şahsî nüfuz temin eylemek maksadile din, dince mukaddes tanılan şeyler veya dinî hissiyat âlet edilerek propaganda yapılmasını da yasak etırıiştir. Anayasanın tanıdığı ana hakları, ırk mülâhazasile kısmen veya tamamen kaldırmağı hedef tutan cemiyetler kurulması da, bu yolda propaganda yapılması cia keza suç sayılmıştır. Görülüyor ki fikir hürriyeti, ifade hürriyeti, cemiyet kurma hürriyeti bakımından memleketiiTiizde de birçok tahdidler vardır. Dikkat edilirse, bu tahdidlerin hepSinde azınlıkların hak ve hürriyetljrini korumak endişesinin hâkim clduğu görülür. Zira cemiyet kurulması ve prcpagandası yasak edi'en bu fikirlerden herhangi biri ekseriyeti kazanırsa bir kısım valandaşlar Anayasanın ve insan Hakları Beyannamesinin tanıdığı haklardan mahrum olacaklardır. Bu tahdidler, son senelerde moda olan tâbiri biz de kullanalım, antidemokratik rmdirler? Bu sualin nıânası, bu mevzuatın demokrasi rejimine, insan haklarına aykırı olup olmadığıdır. Demokrasi çoğunluğun kanunî iktidan mânasma alınır ve başka hiç bir cihet düşünülmezse iktidardaii partinin memlekette istediğini yapabileceği, dilediği rejimi kurabileceği neticesine vanlır ki bu da çoğunluğun istibda hna yol açar. Demokrasi, hürriye'.l'ne değer verdiği nisbette makbul bir rejimdir. Zaten onun içindir ki bir kanunun antidemokratik olup olmadığını anlamak üzere, insan haklarına ve hürriyetlerine aykın olup olmadığma bakılmak icabe^er. Antidemokratik kanunları tesbit için teşkil edilmiş olan ilim heye Emniyet Müdür Muavinliğine 1 iııci Meselenin cevabını verebilmek Şube Müdürü Ahmed Topaloğlunun tayinl takarrür etmlştlr. Bugünlerde em için kanaatimizce bu kadar acele rinin tebUgl beklonmektcdlr. edilmemelidir. Evvelâ, memleketi Yeni bir istihlâk kooperatifi kuruldu Merkezl Yalova ve çalışma bölgesi Istanbul olmak üzere 15 yıl «üre ile yeni bir istihlâk kooperatifl kurulmuştur. Kooperatif, azaları arasinda çeşldli mal almak ve istlhlâke arzetmek, Kooperatifler Federasyonuna iştlrak etmek gibi gayeier gütmektedir. Şehir Tiyatrosunda bir hâdise Şehir Tiyatrosunun kıymetli sanatkârlanndan Sami Ayanoğlunun istifa ettiğl hakkmda bir şayia çıkmıştır. Bizim aldığımız malumata göi'e böyle bir lstlfa vaki değüdir. Sanatkâr rahatsızlığını ileri sürerek bir müddet için ızin lstemiştlr. İdare Kurulu ilk topantısında meseleyi muzakere edecektlr. Bu yılın 6 ncı Hasta bir ihtiyar kendini aştı Aralık ayı başında mide ülseri teşhislle Cerıahpaşa hastanesine yatırılan Kasımpaşada oturan 55 yaşlarında Süeyman Acar dün gece kendini pljanıaının uçkuru lle1 helâya asarak lntiht.r etmiştlr. mizdeki mevzuatı gözden geçinneliyiz, sonra bu mevzuatın demokrasi rejimine, insan haklarına £.ykırı olup olmadığını araştırmalıyjz. Komünizm ve anarşizm gayesile cemiyet kurmak ve bu fikirlerüı propagandasını yapmak, Ceza kanunumuzun 141 ve 142 nci maddelerile suç sayılmıştır. Bunlar sol fikirlerin «aşırı sol» cephesini teşkil eder. Kanunumuzda «aşırı sağ» grupuna giren fikirler bakımıncian da bazı memnuiyetler kabul edilmiştir. Gayesi cumhuriyetçiliğe veya demokrasi prensiplerine aykın olarak devletin tek bir ferd veya bir zümre tarafından idare eıîilmesini hedef tutan cemı'y^tler, partiler kurulması veya bu yolda propaganda yapılması da aynı rnad ti, bunun içindir ki pek haklı olarak şu ölçüyü kabul etmişti: «Siyasi hakları, âmme haklarım ve insan haklarını kaldıran veya tahdid eden kanunlar antideraokratiktir.o. Maamafih, bu ölçüyü de tahdid etmek mevzuunda, olduğu gibi almamak lâzımdır. Çünkü hak ve hürriyetlerin tahdid edilmempsine imkân yoktur. Anayasamızın da belirttiği gibi, dHürriyetin herkes için sınırı, başkalannın hürriyeti sınırıdır.» Cemiyet hayatı, hürriyetlerin sınırlandırılmasını zirurî kılar. Mesele, bu tahdidin zarurî olduğu nisbette, yani asgarî deıecede yapılmasıdır. Burada da karşımıza bir başka mesele çıkmaktadır. Zaruret ve derecesi nasıl anlaşılacaktır? Bu husustaki telâkkilerin ehemmiyeti büyüktür. Zira tahdid derecesi, ona göre ayarlanacaktır. Bizce, bu yolda tutu'.acak yol basittir. Bütün medeni dünyanın elele verip hazırladığı ve müştereken ilân ettiği «İnsan Hakian Beyannamesi.> ne bakmak lâzımdır. Bırleşmiş Milletlerin dört sene evvel kabul ettiği bu beyannamenin 29 uncu maddesi, insan hak ve hürriyetlerinin ne şekilde tahdid edilebileceğini göstermiş bulunmaktadır. Beyannameye uygun bir tahdid, elbette ki, antidemokratik sayılamıyacaktır. 29 uncu maddenin ikinci bendi aynen şöyiedir: «Herkes, haklarını kullanmak ve hürriyetlerinden istifade etmeit hasusunda, ancak kanun ile sırf başkalannın hak ve hürriyetlerinin tanınmasını ve bunlara saygı gösterilmesini sağlamak maksadile ve demokratik bir cemiyette ahlâk, nizam ve genel refahın muhik icablanru karşılamak için tesbit edilmiş olan kayıdlamalara tâbidir.». Üçüncü bend de şöyledir: «Bu hak ve hürriyetler, hiç bir veçhile, Eirleşmiş Milletlerin amaç ve prensiplerine aykırı olarak kullanılamaz.». Beyannamenin tetkikinden çıkan netice şudur ki, bir kısım vatandaşları İnsan Hakian Beyannamesinin tanıdığı haklardan ve h ü m yetlerden mahrum etmeği heJef tutan fikir ve faaliyetler tahdid e İKRAMİYE EVİ beş odalı, bahçeli EV 19 5 3 İstanbulda Ğöztepede, Iskenderun Şubemîz müşterilerinden Metin Akçay'a isabet etti. Cüzdan No. 2629 Bir müddet evvel Şehremininde hamile karısı Ssdiyeyl kanca İle başına urmak suretile öldüren Hamza Canın duruşması dün 2 nci Ağır Cezada nihayetlenmiştir. Suçu sabit gören mahkeme, hâdisede :ahrik gördüğü veçhlle Hamzanın cezasında indirme yapmış ve neticede 14 sene ağır hapse ve 2000 lira tazmlnat ödemesine karar vermiştir. Kansını öldüren bir şahıs 14 yıl hapse mahkum oldu SALİH ZEKİ TÂKYİNİ En kıymetli arkadaşınız ve yardımcınız olacaktır Her yerde ısrarla arayınızEirinci hamur kâğıd üzerine basılmış zent;in ve çeşidli münderecat 4 renkli dünya bayraklarını, zehiıli, zehirsiz mantarları ve synca seyrüsefer işaretlerini gösterir tablo'.arı, güzel bir Türkiye haritasile faydalı bir cep ansiklopedisidir. Bez cildli fiatı ya'nız 130 kuruş Pandazot ciidlisi 150 kuruştur. Müracaat yeri: Ziraat ve Ticaret Gazetesi Ankara caddesi 135 5 İstanbul. 195 3 te Komünlst propagandası yapmaktan anık Esad Adil Müstecibhoğlu ve Zeynelabidin 2 nci Ağır Ceza mahkemeince 6 şar ay hapse mahkum ediimişerse de suça mevzu hâdise Af Kanuıundan evvel cereyan ettiğl lçLn ceza kaldırılmıştır. Esad Adil Müstecablıoğlunun duruşması neticelcndi dilebilecek, hürriyetlerin bu yolda kullanılması menedilebilecektir Dikkat edilirse görülür ki mevzuatımızdaki tahdidler de, Beyannamenin 29 uncu maddesine uygun tahdidlerdir. Zira yasak edilen propaganda ve cemiyet kurma hürriyetleri, bu hak ve hürriyetlerin Birleşmiş Milletlerin gayelerine aykın bir şekilde kullanılması şeklinde tecelli etmektedir. Filhakika meselâ demokratik rejim yerine teokratik rejim kurulma«ı, yani din esasma göre nizamlar konulması veya saltanatın iadesi, Birleşmiş Milletlerin gayelerinden olan «demokrasi» ye aykın olduğu gi çok partili rejimi, ister cebren, ister seçimle iktidara geçmek yol ile olsun, kaldırmak gayesi veya insan hak ve hürriyetlerini tanımıyan rejimler kurulmak istenilmesi de gene Birleşmiş Milletlerin «insan hakian ve hürriyetleri» gayelerine aykındır. Şu halde fikir, ifade veya cemiyet kurma hürriyetlerini Birleşmiş Milletlerin gaye ve prensiplerine aykırı olarak kullanmağı menetmek hiç de antidemokratik değildir. Bu fikrimizi teyid için yabancı memleketlerden bazı mısaller getirebiliriz. Meselâ demokrat olduklarında kimsenin şüphe etmediği Isviçreliler, 1940 da Avrupa harbini komünistlerin dahilî harbe çevirmek istediklerini anlar anlamaz Komünist partisini kanun dışı addettiler ve komünist propagundasuıı suç saydılar. Bilâhare, 1945 de komünizm tâbirini kaldınp Anayasaya dayanan nizamı tehlikeye sokan hareketleri, siyasî müesseseler ve bilhassa demokratik prensipler aleyhine yapılan tecavüzleri suç saydılar. Birleşik Amerikada da Komünist partisinin ileri gelenleri 1949 da tevkif ve muhakeme edildiler, neticede hükumeti şiddetle devirmeğe teşebbüsten mahkum oldular. Amerikada diktatörlük rejimini kurmak, Komünist partisine mensub olanlan devlet hizmetinde kullanmak 1950 de kabul edilen ve 1951 de tâdil gören Dahilî Emniyet Kanunu ile yasak edilmiştir. Meseleyi kat'î bir neticeye vardırmak için son bir suali daha cevablandırmamız lâzımdır. Neden her demokratik memlekette bu yolda kanunlar sevkedilmemiştir? Meselâ ne^en birçok memleketlerde Komünist partileri resmen tanın mıştır? Bu sualin cevabı, o memleketlerin bünyeleri ile, halkmın psikolojik durumu ile alâkaltdır. Fikir httrrivetlnin ; buMı icabettirdiği gibi hatalı bir telâkki oralarda hâkim olabilir. Yahud daha mühim mi bu partiler, o memleketler için bir tehlike teşkil etmekten henüz çok uzaktırlar, onun için seroest bırakılmasında mahzur görülm>>miştir, mahzur görülse de Amerikada olduğu gibi başka yollarla cnlenmektedir. Yahud da bazı italyan müelliflerinin de itiraf ettiği veçhile, İtalyadaki Komünist ;>artisinin durumunda olduğu gibi, c!urum hukukî değil, fi'lîdir. Hulâsa, fikir, ifade ve cenv.yet kurma hürriyetlerinin, Birleşmiş Milletlerin gayelerine ve prensiplcrine aykın olarak kullanılmasmı menetmek, insan Hakian Beyannamesine uygundur ve bu itibarla antidemokratik değildir. Zaten aksini kabul etmek, demokrasinin bindiği dalı kesmesi olurdu. Kanımlanmizdaki bu hükümler, demokrasinin çoğunluk istibdadı haüne gelmemesini temine yarayan hükümlerden bir kısmıdır. En az 250.000 Lira değerinde KÜÇÜK HABERLER > •• İKTİSADÎ İşblrliği servis başkanı * .luhiddin Dizdarer dün uçakla Parise gitmiştir. * ŞEHRİMİZDE bulunan İtalyan piano sanatkârîarından Agustino Arlzio ılillî Eğitim Müdürlüğünün ricası üzene, öğretmen ve öğrencilere yarın ;aat 16 dan sonra bir konser vermeyi :abul etmiştir. • İZMİT Lisesl Müdürü Gündüz Akıyık. İstanbul Milli Eğitim Müdür 'ardımcılığına tayin edilmiştir. # ELEKRİK Gaz ve Motör'lü Taşıt şçllerl Sendlkasmın yıllık kongreleri iugün, saat 10 da Marmara Lokalinde apılacaktır. D9GUBANK ASMAALTI TARLABAŞI Ajanslan ' Yakında rruhterem müşterilerinin hizmetindedir. Güzel bir yılbası hediyesi 12 Ev 600 PARA ve ME V Ll D Hârika desenlerle piyasaya ç ı k t ı. E=ki Kocaeü milletvekili TALIHLIYE İKRAMİYESİ İBRAHİM SÜREYYA YİĞİT'in ruhuna ithaf edilmek üzere, vefatının 40 ıncı gününe tesadüf eden 15, 12 1952 pazartesi günü ikindi namazını müteakıb Şişli Camilnde okunacak Mevlldi Şerife, merhumu sevenlerle akraba ve dostlarının teşrifleri rica olunur. Eşl: Mediha Yiğit Oğlu: Nuyan Yiğit Kızı: İnci Yiğit HESABINDAKt KADAR (En çok 1000 lira) DOGUBANK Denizcilik Bankasının Zengin ikrimiye keşidelerinm ilki yarınki Pazartesi günü saat 10 da Galata Yolru Salonunda Noter huzurunda çekilecektir. Arzu edenler keşidede hazır bulunabilecektir. (490) Otel derin bir sessizlik içinde idi. Ondan başka herkes galiba hâlâ uykuda idi. Belki otel müstalıdemleri bile uyuyorlardı. Zili çaldı, biraz sonra gelen nöbetçi garsona: Bana bir kahve yaptuabilir misin? dedi. Başüstüne paşam, yaptırahm. Bu tenbihe lüzum olmadığını kendisi de biliyordu. Ama tenbih etmezse otel garsonlannın bir hatâ yapacaklarından korkuyormuş gibi, işi sağlama bağlamak istiyordu. Kahvesini içti. Sonra beklemeğe başladı. Saatler geçiyordu. Otelin içinde, yavaş yavaş gürültüler başlanu^tı. Kapılar açılıp kapanıyor, arasıra, garson çağıran bir müşterinin çaldığı zilin sesi duyuluyordu. Mütemadiyen inip çıkan asansörün uğultusu da bu seslera karışıyordu. Öğleye kadar odasında bekledi. Saat on ikiyi biraz geçe, aşagı indi, Tarıka telefon etti. Yazıhaneye de gelen giden olmamıştı. Zeki, o gün öğle yemeğine bile çıkmadı, civar lokantalann birinden yemek getirtip otelde kann doyurdu. Gene beklemeğe başladı. Nihayet, akşam üstü saat altı sularında, garson bir haber getirdi: Telefondan sizi istiyorlar efendim. Zeki, koridordaki kat telefonuna gitti. Kendisini arayan Tankü. = Şimdilik Asm.ıaltı Kitabcı han kat 2 de her türlü banka Muameieîerine devam etmektedir. KAMEFA Eşarplan Zarif ve güzeldir. KAMEFA Eşarplan Renk, kalite itibarüe üstündür. ARALIK 14 Rebiülevvel 26 tklndl YAPI ve KREDİ BANKASI r o V. | 7.18 12.09 14.29 16.41 18.20! 5.30 7.27 9.47 j L2.00 1.39, 12.49 ı § • o M § o 1i 9 KAMEFA Markası Ciddiyet ifadesidir. A Telefon: 21359 KAMEFA Modanın •â kendisidir. GECE GELEN «CUMHUKIYETD in letrikası:7S Vakleden: HAMDİ VAROGLL Öğledenberi, hayatta tek başma bir adammış gibi hareket ettiğini ancak o zaman, hayretle düşündüFazla hafif hislerle hareket etm deâil miydi acaba? Eşoist kardeşlerüıden öc zevki. onu yoksa yanlış bir mı götürüyordu? Ya Tankla Ekrem haklı iseler? Ya, Cemile, teşebbüsünde hakikaten fazla ileri gider de, işi adalete ihbara kadar götürürse? Ya bu ihbar netices;nde, Tarıkla Ekremin akılanna gelen kntü ihtimalHr gerçekleşir de, vaktile hakkında veriîen hüküm b c u l u p bir mahkumiyet giyerse? O zaman, Mürüvvet ne oîacaktı? Onu yüzüstü bırakmağa hakkı var mıydı? Hattâ, isimlerine leke sürülmesinden korkan kardeşlerini feda ederken, onu da beraber feda etmeğe. onun ismini de lekelemeğe var mıvdı Zeki. yüree n'le garib bir sıkıntı ile yerinden kalktı, odantn içinde; dolaşmağa başladı. | • Bu otel odası, kenan patlak iki çirmeği denedi. Bir cümleyi birkaç tane koltuğile, yamprileşmiş aynah defa üstüste okumadan mânasmı dolabile, yer yer delik muşambala kavrayamıyordu. n, el sürülerniyecek kadar kirli Aklı hep aym mevzua takıh, ışık »rdelerile, bir hapısane kovuşu etrafında dönen pervane gibi, onun ar ona kasvetli göründü. Orada etrafında dolaşıyordu. ,.ila duramadı. Bir parça dolaşCemile ile adamlarının arzusuna mak, hava almak, içini dolduran bir kerecik boyun iğmek, yolu üskasveti gidermek için sokağa fırla tünde kurulmuş bir tuzağa kendi mak istedi. ayağı ile tutulmak demekti. BirinAlt kata indi. Üç müşterj, orada, ciden sonra, isteklerin arkası keholde oturmuş, kahve içiyordu. silmiyeceğini biliyordu. Fakat bu Bir an, oradj oturmağ:, o adam birinci isteği reddetmenin tehlike1 larla ahp^b •'/: çdıp vakit geçirmeğisi de ânî olabilirdi. Kendi istikbadüşündü. Sonra vazgeçti. ÎTavan lile birlikte, Mürüvvetin hayatı ve yaş lâkırdı düıleyecek hali yoktu. saadeti de şu dakikada ellerinin ve Otelden çıktl. Caddeler kalaba dudaklannın arasmda idi. Bir tek lıktı. Aydınlık vitrinleri seyrede kelime, ikisini de mahvedebilirdi. rek, Taksime kadar bir boy yürüZeki, kâbuslu bir geceden sondü. Zihni öyle meşguldu ki bak ra, uyandığı zaman ortalık henüz tığı yeri gormüyordu. Ancak göz ağarmıştı. Once, nerede bulundulerini oyalamaktan ibaret bir ge ğunu birderbire anlayamadı. Sonzinti yapıp otele döndü. Yol yor ra, köyden İstanbula gelişi, Tarıkın gunu olmasına rağmen uykıısu yazıhanesinde kardeşlerile araJayoktu. Kararsızîık uykusunu k;tç> nnda geçen konuşma, gö/iünün I nyordu. Gazete okuyarak vakıt ge önünden birer birer geçü. \ Benim, Zeki ağabey, otelde misin diye sormak istemiştim. Evet, oteldeyim. Niçin sordun? Cemile Hanım şimdi yanımda. Kendisile bizzat görüşmek istediğini söyledim. Seni görmeğe gelecek. Bekliyorum, buyursun. Peki, şimdi geliyorlar. Zeki telefonu kapadı, aşöğıya indi, bekleme salonuna girdi. Tank ageliyorlar» dediğine göre, demek ki o yabancı adam da Cemile ile beraberdi. Yanm saate yakın bekledi. Sonra ,bir garson, misafirleri onun yanına aldı. Zeki misafirleri karşılama kiçin ayağa kalkmıştı. Birden, yüreği şiddetle çarpmağa başladı. Damarlanndaki bütün kan, bir anda çekilip yüreğini doldurmuş gibi, göğsünde bir tazyik hissetti. Bekleme salonunun kapısından girip kendisine doğru ilerliyen kadın, Zehra idi. Yüzünün bütün ifadesile, bakışlannın bütün manasile; gözlerinin rengi, saçlarınm rengi, yürüyüşü, duruşu, hafif gülüşile, Zehranın tâ kendisiydi, Heyecanını zaptetmek için, hayretle, dehşetle bağırmamak için ken dini zor tuttu. Bir şey söylemek istedi. Dili, ağzında işlemedi. Ayakta, düşmemek için sandalyenin arkahğına dayanarak, hareketsiz durdu. Gözleri Ce d bckledL yüiüufl Hayrinin, kulağına birdenbire çar pan sesi onu bu uyuşukluktan uyandırdı. Zehranın hayaletini görmüşçesine donup kaldığı andan itibaren, karşısmda, Cemilenin yüzün den başka bir şey kalmadığı için, ondan başka her şey silinip kaybol duğu için, kadmın yanındaki bu yabancı adamın mevcudiyetini farketmemişti. Hayri, Cemileyi de, kenaisini de ona tanıttınyordu: Baldızınız Cemile Hanım. Benim adım da Hayri, efendim. Tank Bey tarafından geliyoruz. Zeki, bir parça sakinleşmişti. Buyurun, oturun, dedi. Oturdular. İki taraf da, lâkırdıya önce karşısındakinin başlamasmı bekliyordu. Kısa fakat sıkıcı bir sükut oldu. Sonra, Zeki konuştu: Bir miras meselesi varmış, dedi. Tankla görüşmüşsünüz. Fakat bu iş sadece beni ilgil?ndirdiği için araya vasıta koymadın konuşup meseleyi halledelim diye düşündüm. Hayri cevah verdi: Doğrusu da odur. efendim. Zeki .Cemilenin yüzüne bakarak konuşuyordu. Fakat kadın, avukat tuttuğu için, yanlış bir lâf edip davayı kaybetmek korkusile kendisi konuşmak istemiyen bir dava sahibi gibi, susuyor, cevabı Hayriye bırak;vordu. Buiia rağmen, Zeki gene Cemileye hitaben konusmakta ısrar etti: Noktorlann Nazan Dikkatine Pariste MİDY Lâboratuarı tarafından hazırlanan sıhhî filmlerden, Romatizma Siatiğin cerrahî tedavisi ve kolon vertebral radyografisi mevıulu çok kıymetli 3 film Fransız Konsoloshanesinin konferans salonunda 17 Aralık Çarşamba saat 18.30 da projekte cdilecektir. Giriş serbesttir. \ MESUD BİR EVLENME Tekirda|mda Dr. Ziya Karagözün kızı MERAL ile, Keşan eşrafmdan Hasan Yenicenin oğlu avukat AHWED YENİCE'nin dügünleri, 11 12'952 akşamı Taksim Belediye Gazinosunda güzide bir davetli huzurunda yapılmıştır. Yeni evlilere saadetler dilerlz. f O T O Ğ R A F STVOfOSJ Î4TİKLÂ1 CAC. 3 8 8 Ü IİTİENDE RADYOLAR1NDAN, daha iyisi yoktur.^ Turhıyt Umuml Vckili t ' CUMHURİYET Niisbası 15 kuruşîur Abone şeraiti Türkiye Haric Senellk Altı ayhk O« aylık Bir ayıık LUa Kr. 42 00 22^0 12.00 4.50 Ura Kr. 8100 43.00 24.00 »00 KOIAYAR ESAT ARSIAN» Ga.aıa, Bonkolor Coddni 18iO k ' lel : 43956 T<lg : SElENlıt. Gazetemize ponderflcn tvrak c» vaııiof D t K K A T (Arkast var) lusredllrin tdilmetin lade olunnuu kabul
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle