15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Nüfus artıyor, yiyecek azahyor Bugün dünyadaki insanlann üçte ikisi açtır veya, aç denecek derecede, az gıda almaktadır. Yapılan bir hesaba göre, son bir asır zarfında Çinde 100 milyon kişi açlıktan ölmüştür. Hindistanda da, hattâ Kalküta gibi nisbeten tnüreffeh şehirlerde, açlıktan caddelerin cesedlerle dolduğu yakın tarihin muhtelif devirlerinde görülmüş bir şeydir. Umumiyetle kıtlık ve açlıktan ölüm Asyada sık sık vuku bulan bir hâdise olmakla beraber, bu afet dünyanın başka yerlerini de ziyaret eder. Son harb esnasında achk Avrupada bombardımanlar kaHar hayata kıymıştır. Bu halin sebebini muhtelif zaviyelerden mütalea edebiliıiz. Fakat hepsi bizi şu neticeye götürecektir: Dünya, bugünkü nüfusu çekemez hale gelmiştir. «Dünya» derken kasdettiâimiz şey, bize yiyecek veren Toprak Anadır. Hepimiz biliriz ki dünyanın dörtte üçü su (deniz) .ancak döıtte biri toprak (kara) dır. Fakat bu kara parçalannın hepsi toprak değildir. Dağları, çölleri, buz sahalarını da hesaba katmak lâzımdır. O zaman görurüz ki dünyanın dörtte birini teşkil eden kaıaların yansı, yani bütün yeryüzünün ancak sekizde biri topraktır. Fakat bu toprakların hepsi ziraate elveıişli midir? Hayır. Gene bu işi tetkik etmiş olanlann hesablarından öğreniyoruz ki sekizde bir nisbetinde olan toprağın da yarısı kuraktır ve ancak diğer yarısı ziraate elverişlidir. O halde demek oluyor ki bugün yeryüzündeki iki buçuk milyar insan bütün yiyeoeklerini dünyanın ancak on aitıda bitinden temin etmek zorundadır. «Eskiden de böyle değil mıydi?» diyeceksiniz. Değildi. Çünkü bindiği dalı kesen gafilin hikâyesinde olduğu 31bi, insanlar da, farkında olmadan, kendi hayatlarmı baltalamaktsdır. Burada «balta» kelimesini hakikaten yerinde kullanıyoruz diyebiliriz. Çünkü toprakları kurak hale getiren insan yapısı şeylerin başında ormanlara giren baltalar gelir. Bu, içinden çıkılmaz bir dairedir: Insanlar çoğaldıkça ve medeniyet ileıiedikçe yeni şehirler, "teşekkül ediyor, mevcud şehirler genişliyor; buna muvazi olarak ihtiyaclar arttıkça yapı kurmak, muhtelif sanayi şubelerine ham madde temin etmek için ormanlardaki ağaclar kesiliyor. Bunun neticesi olarak da. bir taraftan şehirlerin yayılması üzerine, tarlalara tahsis edilen topraklar azahyor, bir taraftan da ormanlar azaldıkça yağmuı daha az yağmaya başhyor, ziraat • için kalan mahdud topraklar da kuraklaşıyor. İnsanhk tarihindeki bu büyük nata, ilim ve fenne fazla güvenmek ten ileri gelmiştir. Makine devrinin ilk günlerde birdenbire yarattığı refah karşısında insanlar yanm düşünmez olmuşlar ve her şeyi medeniyetten beklemişlerdir. Fakat şunu unutmamak lâzımdır ki medeniyet bugüne kadar ne bir tek elma yaratmıştır, ne de tarladaD buğday toplamadan bir somun ekmek vücude getirebilmiştir. Bizi doyuran gene Tabiat Anadır. Vâkıa bugün lâboratuarlarda Bun'î yiyecekler yapılmaktadır. Fakat bunlar tecrübe sahasındadır ve sun'î yiyeceklerin tabiatteki derecede bollaşabileceği devir henüz pek uzaktadır, hattâ belki de fabrikalar hiç bir zaman insanlara tabiat kadar mebzul yiyecek yetiştiremiyeceklerdir. *** Yeryüzünde ziraate elverişli toprakları azaltmak bakımından insanlaruı kendilerinden başka biı düşmanları daha vardır ki o da, dünya sakinlerine daha başlangıçtanberi yiyecek temininde pek hasis davTanan denizlerdir. Her sene kilometrelerce araziyi aşmdıran denizler bu suretle insanların ekmeğini biraz daha kesmektedir. Bir taraftan büyüyen şehirler ve azalan ormanlar, bir taraftan topraklan silip süpüren, alıp götüren denizler insanlann buğday ambarlarını, patates depolarım gittikçe boş bırakırken, tabiat anadan yiyecek bekliyen ağızlarm sayısı durmadan artıyor. Istatistiklere göre, yeryüzündeki insanlar her sene 20 milyon çoğalmaktadır. Buna cevab aramadan, ikinci (müsbet) çareyi gözden geçireiim: Yeryüzündeki insanların sayısını azaltmak, veya hiç olmazsa bugünkü miktarda muhafaza etmek yerine, nüfusun çoğalmasına müsaade edip, onlara kâfi derecede yiyecek temin etmek şüphesiz bilâtereddüd terci hedilir. Acaba bu kabil midir ve nasıl kabil olabilir? Ziraate müsaid toprakların genisliği mahdud olduğuna ve gittikçe de azaldığına göre. yapılacak şey mevcud tarlalardan eskisine nisbetle daha fazla mahsul almaktır. Vakıâ, medenıyetin ve sanayiin insanlara öğrettiği fennî usullerle bugün daha verimli bir ziraat imkânı hasıl olmuştur. Fakat bu, kâfi değildir. İlmin bugün bize verdiği müjde, daha ümidvardır. Amerikada ve İngilterede yapılan ilmî araştırmalarda nebatlara ve hayvanlara bazı hormon asıları yapmakla, onları devleştirmek kabil olmuştur. Bu suretle, aşılı yumurtadan çıkan tavuklar hindi büyüklüğünü buluyor; karpuz büyüklüğünde elmalar yetiştiriliyor. Eğer bu usul, lâboratuarlardan çıkıp geniş hayata tatbik edilebilecek olursa bir elmayı bir kişi yerine dört, beş kişi yiyebilecek, bir tavukla bir sofra halkı doyabilecektîr. Yalnız, bu devleştirme aşısını insanlara tatbik etmemek şartile! ! (Oomenica del Corricre) ^ f Tecessüsler CÜMHURtTET ..•ÖJ YUNUSNADIJ Günün mevzulan mÜMÜCADELEYE AİTBİR HATIRA 45 İtilâf devletlerinin işgali albndaki İstanbula gelmiştim. Kızgm çöllerde, uzak cephelerde «Eğer gidersem vatan toprağını öpeyinı!» dıye and etmiştim. Bu yeminimi ha tırladım ve derhal yeıe kapandım. Fakat öpemedim. Düşman askerleri tarafından çiğr.ıenmekte olan bu aziz toprağı öpmeğe hakkım var mı? diye düşündüm. Hasretlerini çektiklerüna kavışmuştum. Yirmi iki yaşında oır teğmendim. Param vardı. Fakat hiç bir arzum yoktu. Bir otomat gibı dolaşıyordum. Bir gün «Şirketi Hayriye» vapuru ile Üsküdara giderken iskele gazinosunda çalışan ve her zaman bahşiş verdiğim gayritürk bir garsonun hakaret ve tecavüzüne maruz kaldım. Anî olarak başıma ve göğsüme vurulan yumruklardan dolayı bayılmıştım. Gözlerimi açtığım zaman beni ayıltm^ğa çalışan bazı âşina simaları ; görri "i. Çanakkalede, Rumanyada, v Ar? " '•"1a ve Azerbaycanda senel' r çok mahrumiyetler içinde h Ttmiş, yaralanmış ve yorulnu; ~n. İzmir, Yunanlılar tarafındarı işgal olunmuştu. Her tarafta Türkler dövülüyor, öldürülüyordu. İşte ben de sırf Türk olduğum için, subay olduğum için tahkir olunmuş ve dövülmüştüm. Bu hakaret ruhumda bir reaksiyon yaptı. Bu yumruklar yorgun vücudüme, ö!gün ruhuma yapılmış bir kuvvet enjeksiyonu gilji geldi. O dakikada vatanım kurtuluncaya kadar mücadeleye etmeye yemin ettim ve derhal Anadoluya geçtim. Niğdedeki 11 inci tümene tayin olunmuştum. Fırka Kumandanı Mümtaz Beyin teşkil ettiği aMüdafaai Hukuk» cemiyetinde ben de dahildim. Bir gün Ata Beyle (bilâahare İç İşleri Bakanı olan) gene arkadaşı Üsküdarda Doğancılarda Ihsaniye caddesinde oturan tüccar Cemal Bey toplantıya geldiler. Dediler ki: «Mümtaz Bey dün müttefikimiz, silâhımız varken yenildik. Bugün hiç bir şeyimiz yokken nasıl yeneceğiz?, Fırka K. nı Müm taz Bey de bizi göstererek: «Bu gencler düşman yumruğu altında yaşıyamıyorlar. Ben de bunlarla beraber mücadele edeceğim ve öleceğim. Siz de bizimle beraber ölmez misiniz?» diye cevab verdi. Onlar da: «Şimdi mücadelemizin mânasını anladık. Biz de sizinle beraber öleceğiz» cevabmı verdiler ve yemin ettiler. Hakikaten de bu zatlar Millî Mücadelede yararh işler başardılar. Bir gün Fırka Kumandanı Mümtaz Bey beni istemişti. Gittim. «Oğlum sana bir vazife vereceğim. Bunun şerefile beraber tehlikesi de büyük. Silâhlarımızın mekanizmalan, toplanmızın kamalan ve makineli tüfeklerimiz • düşman tarafından toplattırılarak İstanbuldaki depolara koyduruldu. İşte sen bunlarm kaçak suretile Anadoluya sev kini temin edeceksin, ne dersin?» dedi. Ben de: «İstanbulda maruz kaldığım hakareti biliyorsunuz. Dai ma sızhyan bir izzetinefis yaram var. Bunun acısını tehlikeli işlerde çahşarak unutabilirim. Verdiğiniz vazifeyi minnetle kabul ediyorum!» diye cevab verdim. Bana Sıvas Temsil Heyeti 'Reisi Mustafa Kemal Paşanın emirlerini ihtiva eden bir mazruf verdi. Uzerinde «İstanbul Müstahkem Mevki Kumandanı Miralay Şevket Beyefendiye» diye yazılıydı. Bir de fırka ile muhabere etmek için şifre miftahı verdi. Muhabereye Şehzadebaşındaki Kafkas Fırkası Kumandam Kemaleddin Sa mi Beyin (Berlin Büyük Elçisi) tavassut edeceğini ve İstanbulda kim lerle ve nasıl çahşacağım hakkındaki talimaü da Müstahkem Mevki Kumandanı Şevket ve Harbiye Dairesi Reisi Naim Cevad Beylerden alacağımı söyledi ve «Allah muinin olsun evlâdım!» sözünü ilâ îilâhlar Kaçırıhrken ve etti. Hâdiselere kanşmca vatanımın kurtulacağı hakkmdaki müphem ümidim kuvvetlenmeye başladı. Tehlikeli bir vazife deruhde etmiştim. Fakat tekrar servet ve itîbanna kavuşan müflis bir tüccann duyabilecğinden çok fazla haz duyuyordum. Bir buçuk ay evvel me'yus ve ümidsiz terkettiğim İstanbula formunu bulan bir pehlivan gibi neşeli geldim ve derhal vazifeye başladım. İstanbulun Türk sakinlerinin hemen hepsi yasta idi ve vatanın kurtulması için en fedakârane vazifeleri derhal yapacak ruh haleti içmdeydiler. Tesadüf ve talih bu vazifeyi bazılarımıza tevcih etnJşti. Miralay Şevket Bey vakur, sakin ve mütevekkil bir vatanperverdi. Harbiye Dairesi Reisi kurmay binbaşı Naim Cevad Bey aynı zamanda mücadeleci fikirleri pervasızca etrafa yayıyordu. Yakışıkh, natuk, metin bir zattı. Ben bu ateşîn hali ve içli hassasiyeti ihtilâl mmtakalarmda ve İnönü harblerinde yaverliğini yaptığım İstiklâl Harbinin büyük kurbanlaruıdan 4 üncü Fırka K. nı Nâzım Beyde de görmüştüm. Soysuzlaşiv.s bir hanedanm son ve hain ev'âdı Vahideddinin muhafız taburu bile, Kuvayi Milliyeye, yani vatana hizmeti kabul etmişierdi. Onların da yardımı ile bir büyük parti hazırlandı. Mekanizma ve makineli tüfek sandıklan da diğer askerî malzeme sandıkları gibi idi. Yalnız kaçak eşya sandıklarında küçük birer işaret vardı. Hâdisesiz bunlan mavnalarla Haydarpaşaya sevkettim. Vinçle mavnalardan alarak vagonlara yerleştiriyorduk. O esnada işgal kuvvetlerinden bir askerle bir tercüman geldi. Ve «Oficier» diye koiumdan tutarak subaylannın yanına götürdüler. Bu sub3y tercüman vasıtasile: «Bu silâh ve ceohaneyi nereye gönderiyorsunuz, kimden emir aldımz?» diye sordu. Ben de: Silâh ve cephane deme?inden hakikati bilmediğine intikal ederek: oBen Padişahm hocasının oğluyum. Sultan taraftarıyım. Bu sevkettiğim şeyler de yalnız nal, mıh, karavana, matra ve elbise gibi eşya vardır» diye cevab verdim. İnanmadı. Çavuşuna sandıklan muayene etmesi için emir verdi. Odadan çıktık. Onlar balta, keser getirmeye gittiler. B°n de eşyalarm başına döndüm. İlk defa kaçmak ve nefsimi kurtarmak hatınma geldi. Derhal vazgeçtim. «Ya eşyayı dâ kurtarırım veya ölürüm» diye düşündüm. Ve sonra da kurtarma çarelerini aramaya başladım. Bulmuştum. Bu islerde çalışmak üzere fırka d an Mudurnulu Eşref çavuşla Niğdeli Rasim onbaşıyı getirmiştim. Eşref çavuşa: «rMavnalann başında olan Rasim onbaşıya söyle, sandıklar ecnebi askerleri ta rafından simdi muayene ediiecek. Vince kat'iyen kaçak esya sand'klarından vermesin!n dedim. Çavuşum «anladım» diye cevab verdi ve mavnalann bulunduğu tarafa doğru koşarak gitti. Artık müsterihtim. Vince kaçak eşya verilmiyordu. Biraz sonra ecnebi askerleri ellermde balta ve keserlerle geldiler. Kendilerini sükunetle karşıladım. O esnada her nasılsa vinçteki sandıklardan bir kaç tanesi yere düştü. Parçalandılar. Büyük katana nallan etrafa yayıldı. Vinçten inen diğer sandıklan da onlar kırdılar ve içindeki askerî eşyayı gördüler. «Tamam!» der gibi başlarını saüadılar ve çekilip gittiler. Biz de vatanımızı kurtaracak olan on binlerce mekanizma ve 14 makineli tüfeği bu suretle kurtardık ve derhal Konyadaki Kolorduya sevkettik. İhsan İdikut Kurtuluş Savaşı malullerinden Kadıköy Rasimpaşa, Rıhtım iskelesi 42 No. da. İnsan Hakları Beyannamesinin ikinci yıldönümü sosyal konseye sevkolunmuştur. 1948 yılı sonbaharında da tasdik için, Pariste toplanmış olan Bıreşmiş Milletler genel kunıluna sunulmuştur. Orada ne olduğunu Mrs. Roosevelt'ten dinleyelim: «Beyanname genel kurulun üçüncü komitesinin (1) gündemine konmuştu. Genel kurulun komiteleri, bildiğiniz gibi, Birleşmiş Milletlerde temsil edilen 58 hükumetin her biri adına gelecek birer üye ile kurulur. Üçüncü komitede başkan ve raportör olmak şerefi bana ve Lüb nandan Dr. Ch. Malik'e tevcih edilmişti. Üyelerimizin bir kaçı insan haklan komisyonunda çalışanlardan ir kaçı da hem o komisyonda hem de ekonomik ve sosyal komisyonda çalışanlardandı .Fakat bunlarm saıları çok arîı ve diğerleri beyannameyi ;. e.jyeni bir fikir halinde ele aldı!ar ve daha önce kimsenin bakmadığı gibi bakülar ve onu ince elediler.» Üçüncü komite beyanname için 85 toplantı yapmıştır. Bu, genel kurulun herhangi bir organının şimdiye'kadar yaptığı toplantılarm hepsinden daha fazla zaman almıştır. Bu beyanname en nihayet 7 aralıkta ve onu takib eden üç günde müzakere edilmiş, 10 aralık lecesi genel kurulca kat'î olarak kabul olunmuştur. 48 memleket muvafık, muhalif yok, iki namevcud, sekiz müstenkif bulunuyordu. Beyanname bir önsözle 30 maddeyi ihtiva eder. Türkçe metni 27 mayıs 1949 tarihli Resmî Gazetede intişar etmiştir. Bu beyanname şimdiye kadar alı şılan ve bilinen insan ^ıaklarını ihiva ettiği gibi bugün henüz yavaş yavaş anlaşılmakta olan yeni ekonomik ve sosyal haklan da ihtiva eder. Ör.sözde «insanın haysiyet ve değeri» bilhassa tebarüz ettirilmiş olduğu gibi birinci ve ikinci maddelerde bu haklann ve hürriyetlerin herkese ve her yerde tatbik edi eceği Eçıklanmıştır. Uçüncüden cn beşinciye kadar maddeler eskiden bilinen yaşama haklarını, şahsın serbestî ve emniyetini, kanun muvacehesinde şahsın hukukunu tekrarlar. Köleliği, şkenceyi, zulmü, gayriinrııî ve aşm cezaları, keyfî tevkifi, mesken ,'eya haberleşmeye keyfî müdahaeyi kanun d'.şı kılar; milliyet hakcını, yer değiştirme hürriyetini ve başka bir devletin himayesine girmeği tanır. On altıncı madde evlenmek isiyen kaduı ve erkeklerin kendi cendilerine karar vermeleri hakkını oildirir. On yedinci madde müliyet hakkını ve herhangi bir mülkün keyfî olarak elden alınamıyacağını bildirir. Bundan sonra da, din hürriyeti, fikir ve ifade hürrieti gelir. 20 ve 21 inei maddelerde herkesin toplantı yapmağa, cemiyet kurmağa ve kendi memleketinin hükumetine iştirake hakkı olduğu belirtilmiştir. Yirmi ikinciden yirmi altıncı mad deye kadar ekonomik ve sosyal haklar ilân edilir. Bunlara iş hakkı, ücreti ödenen periyodik tatiller ve işsizlik sigortası, bir iş seçebilme ve bir meslek teşekkülüne gire bilme, eşit işe eşit ücret anlamları girer. Beyanname aynı zamanda herkesin hakkı olarak, istenen bir hayat standardını da bildirir ki bu (tkinci sahifeden devam) na mesken, tıbbî muayene, hastalık Aklın almıyacağı harb hileleri V?£ Ben meşhur bir hokkabaz ve sihirbaz ailesine mensubum. Babam Maskelyne ilk Dünya Harbinde cereyan eden Jutland deniz muharebesinden sonra Ingiliz Amiralhk dairesine bahriye topçulannın daha seri hizmet etmelerini mümkün kılacak bir sır tevdi etmişti. Ben ise herkes ve bilhassa kurmay heyeti tarafından bir hokkabaz olarak muamele görüyordum. Fakat günün birinde bir emir aldım: Ingiliz on.iuları Başkumandanı Lord Gort teftişe çıkmıştı. Bu münasebetle benim bir makinelitüfek mevziini maskelfmem isteniyordu. Bütün maharetimi göstermem icab ediyordu. Çünkü böyle bir fırsatı bir daha bulmam güç olacaktı. Hemen işe koyuldum ve sanaümın bütün imkânlarını kullandım. Neticede kurmay heyeti bizim kesime geldiği zaman maskelenmiş makinelitüfek mevzinin yanmdan geçtiği halde hiç bir şeyin farkma varamadı. Heyet azaları yanıldıklarını zannederek geri dönmeğe hazırlanmakta idiler ki birden iki metre ötedeki mitralyözü generale çevirerek «davranma» diye bağırAıft.Lord Gort işin ehemmiyetini der hal anladı ve bana memleketime faydalı olmak imkânlarını temin etmekte gecikmedi. Hitler Fransayı çiğnedikten sonra Ingiltereyi istilâya hazırlandığı sırada sihirbazlığın harbde ne büyük rol oynadığını gözönüne getirmemek suretile büyük bir hata işledi. Führer Fransır ordusu ile birlikte Ingilterenin müdafaasma lüzumlu fırkalan ve malzemeyi de perişan ettiğini sanıyordu. Halbuki hava akınlan sırasında alman fotograflar Hitlere Ingilterede her cins ve çapta havan topu, ağır top, tank savar ve uçaksavar bulunduğunu gösteriyordu. Almanlar Kamuflajın bütün hilelerine vâkıftı. înfraruj şualar sayesinde her türlü maskelemenin derhal farkına vanyorlardı. Fakat Ingiliz toplannın yollarda derin izler bıraktığı, atıldıklan zaman alev çıkardıklan resimlerde görülüyordu. Hitler, İngilterenin silâhı olmadığını sanmakla aldandığmı zannetti ve asıl o zaman hataya düştü. 1940 senesinin temmuz aymda bizim çok az askerimiz ve daha da az topumuz vardı. Onun için paçalan sıvamış, her gün kartondan binlerce top imal ediyor ve bunlan oradan oraya sürüklüyorduk. Bilhassa sahillere bu toplarlardan pek çoğunu yığmıştık. kilometre ötede bulunan ve şekli Iskenderiyeyi andıran Mariut limanı imdadımıza yetişti. Avcı uçaklan uçaksavarlar ve projektörler arasında kalan düşman pilotlarınm bu limaniarı birbirine karıştırmaları pekâlâ mümkündür. Gasuslarm dikkatini çekmemek için geceleri çahşarak Mariut limanuıı maskelemeğe başladık. Uydurma zırhlılar inşa ettirdik, gereken yerlere projektörler yerleştirdik; velhasıl ne lâzımsa ;^tık. Artık iş düşmanın ziyaretini beklemeğe kalmıştı. Intizarımız fazla sürmedi. Daha ilk hücumda evvelce aldığımız tertibat sayesinde zırhlılardan bazılarinda infilâklar yaratarak düş manı aldattık, fakat düşman mükemmei çalışıyordu. Her tarafa hücum ediyor, yangmlar çıkanyordu. Iskenderiyeden bir kaç eski gemi de getirdik. Aldatmamanın imkânı yoktu. Bunun üzerine itibarımız çok arttı. Artık «Sihirbazlar çetesine» öyle yüksekten bakmıyorlardı. Günün birinde Süveyş kanalındaki projektör tertibatmı gözden geçirerek kuvvetlendirmeınizi istediler. Bunun da çaresini buldlJk: Her projektöre 24 aynadan mürekkeb bir tertibat yaptık. Projektörlerin ışığı müthiş kuvvetlendi. Bunu anlamak için bir gece beş bin metreden projektörlerin sahasına girmek istedik: Işık o kadar korkunçtu ki pilot ne yapacağını şaşırdi. Bana gelince sanki başım kopacakmış gibi oluyordu. Otomo'oil farlannın cazibesine tutulmuş tavşanlara dönmüştük. Projektörlerln sahasından çıkabilmek için ne yaptığımızı bilmez bir halde dakiiıalarca uğraştık. Hem nalına, hem mıhına Polis otoritesi hale eden hir komisere kavgacılardan birinin hücum ederek onu yaraladığı haberi de vardı. Bir çok mcmleket gezdim. Hiç hirinde, ortalığı karıştırmak. asayişi bozmak maksadile yapılan grevler. siyasî nümayişler miistesna olmak üzere, halkın. polisin emirlerine itaatsizlik eltiklerini <örmedim. Çünkü oralarda nolisin otoritesi büyiiktür. Bu otorite polise verilen kanunî ve nizamî salâhiyetlerle, zabıtaya itaatsizlik edenlere karşı tatbik edilen müessir cezalarla temin edilmiştir. Türkiye nüfusunun yansına yakın nüfusları olan Londra ve NewYork gibi şehirlerde, bir avuc polis, bu otorite sayesinde emniyet, asayiş ve intizanu mükemmelen muhafaza etmektedirler. Bizde de böyle olması için polis otoritesinin, bütün ileri demokrasi memleketlerinde olduğu gibi, kuvvetle tesisi lâzımdır. Bu da, kanunların. nizamlann, cezaların bu gayeye göre tanzimi ve hiç müsamahasız tatbikile kabildir. (îkmd sahifeden devam) Çocuk Esirgcme Kurumunun dünkü toplantısı Bu, tarihin kaydettiği en muazzam hile olmuştur. Geceleri projektörlerimiz harekete geçtiğinden bunu gören Almanlann Heinkel ve Junker'leri tepemize üşüşüp bombardımana başlarlardı. Bombardıman bittikten sonra hücuma uğnyan yerleri maskelemek, buralan tahribata uğramış gibi göstermek icab ederdi. Sabahleyin de Alman keşif uçakları gelir yaptıkları tahribatın resimlerini ahr ve memnun dönerlerdi. Bu şekilde sahte köyler ve kasabalar yarattık. Bunlan o derece maharetle tertib ediyorduk ki düşman farkma varamıyordu. Yavaş yavaş hakikî silâhlarımız da çoğahyor, hattâ sayılan sahte olanlannkini geçiyordu. 1941 senesinde uçaksavar toplarımızla avcı tayyarelerimizin Hitler'in istilâ tasanlarına ağır Şehirlerin ve köylerin halkı her darbeler indirdiği muhakkaktır, fagünkü işile, gücile meşgul olurken kat 1940 ta asıl işi bizim dekorlar <re akşam yiyeceği yemeği az çok görmüştür. temin ederken dünyayı tehdid eden bu tehlikenin farkında değilBir müddet sonra beni Kahireye dir. Fakat .ilerisini düşünmek vazifesini bütün insanlar hesabma gönderdiler. Fakat orada kimse bekendi üzerine almış olan âlimler ni ciddiye almıyordu. Hattâ bazı bu mesele uzerinde ciddi bir şekil subaylar benden bir takım. iskamde ve endise ile kafa yormaktadır bil hilelerini öğrenmekte ısrar ediyorlardı. lar. Maamafih ben gene bir ekip kur Şimdiye kadar hiç bir kat'î çare mağa muvaffak oldum. Ekipimde bulunamamıştır. Akla gelenler ara bir karikatürist, cam üzerine resim smda biri menfi, biri müsbet iki yapan bir artist, bir çömlekçi, bir çare vardır: Biri. insanların bun elektrik mühendisi, üç kirrg,ager, dan daha fazla üremesine mâni ol bir dekoratör vardı. Bize «Sihirtnak; diğeri de tabiati daha bol bazlar çetesi» ismini takmakta gemeyva vermeğe sevketmek. cikmediler. Birinci çareyi düşünen'eve göre. Evvelâ İngilterenin Akdenizde bilhassa son yarım asır zarfmda başlıca üsîerinden biri olan Iskentıbbm ulaştığı terakkiler nastahk deriyeyi kamufle etmemizi istedilan kahir bir zaferle mag'ub etmiş. ler. Iskenderiye o tarihte sık sık ölüm nisbetini azaltmıştır Ihtiyar Mihverin hava akınlarma maruz lar gittikçe daha çok yasarlaıken kalıyordu. Fakat herkesin bilcüği dünyaya gelecek yeni nisafirlerin bu koca limanı maskelemek ve zırhsayısını tahdid etmekte bir mahzur lıları eörünmez bir hale getirmek yar mıdır? kolay değildi. Bereket ki bir buçuk Çocuk Esirgeme Kurumu İstanbul İl Merkezlnde dün saat 15 te Merkez Başkanı ZühtU Çubukçuoğlunun başkanlığı altında bir toplantı yapılmıştır. İstanbul İli Çocuk Es Tgeme Kurumu şube ve kol bagkanlarının lştirak ettıkleri bu topîantıda göçmen çocuklar rına Genel Merktzin yaptığı toplu yardımın bundan sonra gelecek olanlara da devamlı surette yapılmasını sağlaır.ak üzere Çocuk Esirgeme Kurumunun İstanbul İl Merkezınde (Göçmen çocuklarına yardım komitesi) namı altında bir komitenin teşk li takarrür etmiştir. Bu komite her göçmen kafilesl geldiğirdc misafirhaneleri ziyaret ederek ihtıyaclarını tesbit edecekler ve gereken yardımı yapacaklardır. Kurumun Cağaloğlundskl merkezinde her gün göçmen çocukları için yapılacak bağışlar kabul olunacaktır. Bundan başka kış münasebetile kimsesiz ve yardıma muhtac çocuklara yapılacak yardımlar etrafında görüşülmüş General Wavell bir müddet son ve bu kış bin kadar çocuğa elbise, palto ve ayakkabı dağıtılmasına karar verilra beni şöyle bir mesele karşısında miştir. bıraktı: Tanklan o şekilde maskeD. P. İlçe kongreleri başladı leyecektim ki bunlar havadan, hatDemokrat Partl İlçe kongrelerine düntâ yerden ve kısa mesafeden bakıldığı zaman basit askerî kamyon den ltbaren başlanmıştır. Dün ilk olarak Kadıköy İlçe kongresi yapılmıştır. hissini versin. Bundan başka mas Kongrede İl Başkanı Enver Oder İle keleme işinin ucuza çıkması, tankın Genel Meclis üyelerinden bazıları haatış kudretine engel olmaması iste zır bulunmuşlardır. niyordu. Kongreyl açan İlçe Başkanı, umumî Bizim ekip hemen işe koyuldu ve heyeti Kore'de şehid düşen askerlerimlüç saat sonra generalin istediği ol zir. hatırasını taziz için saygı duruşuna davet ermlş, müteakıben gündemin du. Oyle bir tertibat yaptık ki tank tatbikına geçitmlştir. Delegeler ldare arkasından kamyon izi bırakıyordu. kurulunun idarl ve malî raporunu tasBunu 12 hakikî kamyon arasma vib ettikten sonra, memleket ve sehlr kattık ve kurmay başkanı General meseleleri hakkında görüşlerinl bellrtmişler, Ihtiyac ve dileklerini ifade etCraig'in önünde bir tecrübe yaptık. mişlerdir. Kongre bilhassa beledl hlzGeçtik, bir daha geçtik, nihayet ge metler uzerinde durmuştur. neral sondan bir evvelki kamyonun Bu arada İl Başkanı ve Şehir Mecllsl sahte olduğuna karar verdi. O za üyeleri konuşrr.alar yapmışlardır. man içinde benim de bulunduğum Bugün saat 14 te Eyüb İlçe kongresi asıl sahte kamyon sıradan aynla yapılacaktır. rak generalin yanma geldi ve böyHandan Sezenel davası lece Craig'in yanıldığı görüldü. Handan Sezenell oturduklarl apartlWavell'e daha sonra sahte toplar, man balkonundan atarak öldürdüğü lddiasile bir müddettenberi 1 lncl Ağır sahte tanklar da yaptık. Bunlar Si Cezada duruşmasına başlanan AIi Kocilyanın istilâsuıda bile kullaruldı. çulunun muhakemesme dün de devam Amiral Cunningham'a sahte de edilmlştir. Dünkü celsede mücevhercl nizaltüar teslim ettik, Modern zırh Franguli. terzi Jak, polis komiserl lılan eski battal gemi halüıe koy Lutfi Ö2kan, polis Kaya ve Serkis saduk, casuslan şaşırtmak için kasa hid sıfatile dinlenmişlerdir. Bu sahidlerin hemen hepsi de nâdlse hakkında balann şeklini değiştirdik, bazı yer ademl malümat beyan etmişler, Hanleri bir gün bombardımandan ha dan Sezenelin AU Koçulu tarafından rab olmuş gibi gösterdik, ertesi gün balkondan atıldığını görmediklerini sapasağlam bir halde Rommel'in söylemişlerdîr. Handan Sezenelin oğlu Cihad Barış keşif uçaklanna arzettik, Maltanın görünüşünü tebdil ettik. Kıbnsla da bu şahidlerin ifadelertntn almdığı sırada mahkeme başlıanlığına bir diYunanistanuı ve Yugoslavya ara lekçe sunmuş. sahid sıfatlle huzura sında muntazam muhabere servisi ahnmasını taleb etmiştir. Mahkeme bu vücude getirdik. isleği kabul etmiş, Cihad Barış da şahid sıfatile dinlenmiştir. Bu şahid Ali KoçuHitler sadece bazu kuvvetine da lunun daima annestni tehdid ettiğini söy yanmıyarak biraz da kumazlık gös lemişse de sanık bu beyanlarının dogru termiş olsaydı muhakkak ki bize olmadığını ifade etmiştir. çok fazla zarar verebilirdi. Harb Duruşma bazı cihetlerin tetkikl lçto bittikten sonra ben şöyle düşün başka güne bırakılmıştır. düm: «Harbde bütün marifetlerimi Emekli öğretmenler şerefine bir gösterdim. Bana bu sahada yapaçay verildi ca kbir şey kalmadı.» Bunun üzeBu yıl emeküye ayrılan Sğretmenler rine hemen eski mesleğime döneşerefine öğretmenler demeği taraiından rek gene Londra çocuklannı hok dün saat 15 ile 19 arasında Konak kabazhk ve gözbağcılıkla eğlen Oteli salonlarında bir çay verilmiş ve emektar öğretmenler burada tahassüsdirmeğe başladım. Conotellation'dan lerinl belirterek gene meslekdaşlarına öğüdlerlnl belirtm:şlerdir. halinde bakım, dulluk ve yaşhlık meseleleri girmektedir. Tahsil hakkı vardır ve cemiyetin kültür hayatına katılma hakkı ile fennî faydalar paylaşma hakkı da mevcuddur. Yirmi sekizinci madde «Herkesin işbu beyannamede derpiş edilen hak ve hürriyetlerin tam tatbikmı sağlayacak bir sosyal ve milletler£rası nizama hakkı vardır.» der. Böyle bu haklann ancak buna uygun bir hükumet formile ve ancak milletler arasında bir işbirliği teminile ortaya çıkabileceği anlaşılır. Yirmi dokuzuncu madde bütün bu haklarla beraber başkalannın hak ve hürriyetlerine karşı duyacağımız saygı ve mesuliyetlerin de ortaya çıktığını hatırlatır ve herkesin topluluğa karşı vecibeleri vardır der ve ikinci paragrafta «...Bunlara saygı gösterilmesini sağlamak maksadile ve demokratik bir cemiyett* ahlâk, nizam ve umumî refahın muhik icablarmı karşılamak için tesbit edilmiş kayıdlamalara tâbidir.» le biter. Üçüncü paragrafta da bu hak ve hürriyetlerin hiç bir veçhile Birleşmiş Milletlerin amaç ve prensiplerine aykırı olarak kullanılamıyacağı yazılmışnr. Otuzuncu ve sonuncu madds metni de işbu .beyannamenin hiç bir hükmü, içinde ilân olunan hak ve hürriyetlerin bir devlet, zümr» veya ferd tarafından yok edilmesinl güden bir faaliyete girişmeğe veya bilfiil bunu işlemeğe herhangi bir hak gerektirir mahiyette yorumlanamaz.j şeklindedir. Türlü türlü insanlann hemen iM yıla yakın sıkı bir çalışmasırun mahsulü olarak ortaya çıkan bu eser uzerinde herkesin ittifak ettiği türlü hak ve hürriyetleri bir araya getiren ve insanlık tarihind» mühim yer alan ve bu yerini daima muhafaza edecek olan hakikatea mukaddes bir eserdir. Yeni bir sosyal nizamm projesidir. Dünya tarihinde bu kadar çok sayıda dev. let mümessilinin hiç itiraz etmeksizin otuz maddelik ve bu önemd» bir metni müştereken kabul etmesi ilk defa vaki olmuştur. Mukaddes kelimesini kullanışımın sebebi d« budur. Artık bu beyannameye göre, bu haklar ve hürriyetler insanlara İsveçli, Arab, Hıristiyan, Budist, Eskimo veya Ho*antolu olduğu için değil insan olduklan için verilmiştir. Birleşmiş Milletler her yerde bu prensiplerin kabul ve tatbik edilma sini temin için bütün gayretile çalışmaktadır; henüz iki yıldanberi elimizde dolaşan ve beşinci genel kurul toplantısındanberi de her yerde esas tatbikatına başlanılan bu beyannamenin hükümleri, ruhu, düşünüşü, yazımın başında kay dettiğim gibi, beyinlerimizden uçmağa başlarsa ve bu işte insanlık zamana mağlub olursa, çöküp gitmeden önce son defa eline geçen en büyük fırsatı kaçırmış olacaktır. Loıd Nelson'un Trafalgar'da Victoria'dan filosuna verdiği son emri hatırlıyarak, dünya, herkesten kendi vazifesini yapmasmı beklemektedir, cümlesüe yazımı bitiriyorum. (1) Genel kurulun altı esas komitesi vardır. Üçüncü komite Sosyal, Hümaniter ve Kültürel komitedir. Şehrimize bugün 12 deli geliriliyor îrfan Çocuk Bakımevi açıldı Dün saat 15 te Kadıköyde İrfan Çocuk Bakımevi törenle açılmıştır. Törende hazır bulunan Vali muavinl Fuad Alper hasta olan Vall Gökayın bir mesajım okumuş ve Bakunevini açmıştır. Çocuk yuvalan Demeği tarafından tesis edilen bu Bakımevi Derneğin tesis ettiği ikinci Bakımevidir. Kasımpaşada tesis edilen birinci Bakımevi üç senedenberi faaliyet halindedir. Çalışmak mecburiyetinde olan işçi kadmlar yavnılarıru bu Bakımevine emanet ederek rahatça işlerine devam edeceklerdir. Yeni yurd, Dernek idare kurulundan Dr. Bedii Şehsüvaroğlu ile arkadaşlan tarafından davetlilere gezdirilmiştir. Yabani domuzlarla mücadele Eskişehir 9 (T.HA..) Son zamanlarda büyük bir tehlike halini alan yabani domuzlarla mücadele etmek için geniş bir faaliyete girişilmiştir. Eskişehir köylerinde avcı gruplan teşkil edilerek sürek avlan tertib edilmiş ve bir çok yabani domuz öldürülmüştür. Plevne kahramanlannı anma töreni Bir müddettenberi Çengelkby ve Beylerbeyinde bir hırsız çetesi türemiş ve o havalide yirmiye yakın ev soyulmuş tu. Enıniyet Müdürlüğü hırsızları yakalamak üzere Eminönü komiserlerinden ve değerli emnlyet memurlarından Hasanı buraya gönderdiğî gibi Emniyet Müdürlüğü sivil memurları da gece sabahlara kadar buralarda dolaşarak hırsızı yakalamak yollarını aramışlardır. Nihayet Cidell Ahmed ismindeki şahıs yakalanmış ve cürmünü itlraf ederek çaldıgı eşyaları sattığını Itiraf etmiştcr. Hırsızın arkadajları da yakaianmak üzeredlr. Çengelköy havalLsindeki evleri soyan hırsız jakalandı Ankara 9 (TJÎ.A.) Türk Kültür Derneği tarsfından hazırlanan Gazi Osman Paşa ve Plevne kahAdana vapuru bugün gidiyor ramanlannı anma töreni bugün Dil Adana vapuru bugün saat 14 te Do Tarih fakültesinde Millî Eğitim Bağugüney Akdeniz seferine çıkacaktır. kanı ve bir çok davetlilerin huAyrıca Adana vapuru yolcuları arasında yemekler hakkında bir anket zurile yapılmıştır. yapılmıştır. Amerikan ordusunun iaşe Törende Dernek adına söz alan müşavirl olan bir zat yemeklerin fev Mehmed Ateşoğlu ve bir çok hakalâde zengin ve lezzetli olduğunu bildirmiştir. Bununla beraber idare :aşe tibler bu şerefli günü belirtmişlerdir. işinl tetkik etmektedir. Ankara vapuru revizyona ahndı Millî Eğitim Bakanı Tevfik Üeri Ankara vapuru dün Halice alınmış topîantıda hazır bulunanlan son tır. «Ankara» nm revizyonu 3 ay de derece mütehassis eden bir konuşvam edecek, yemek ve diğer s^.lonlarm havalandırma terîibatı ıslah ediiecek, ma yapmış ve yüzlerce gene tören üst güvertede yazlık bir bar yapılacak sonunda Millî Eğitim Bakanının ve gemi beyaza boyanacaHir. elini öpmüşlerdir. Baştarai\ 1 inci sahifede çoğaldığı ve hastalık nevilermin ge çen asırlara nisbetle bir artış gösterdiği noktası uzerinde duruyorlar Gene. eldeki mevcud istatistiklere göre, yeni tedavi usulleri bulunduğu halde bir çok memleketlerde, hasta insanların miktan umulmadık derecede artmaktadır. Bizim memleketimize gelince: Bu rakamların gün geçtikçe çoğalmakta olduğunu görüyoruz. Şehrimiz Sosyal Yardım MüdüriüBir gümrük motörümüz Sağlık veöğrendiğimize göre, geçen ğünden yıl hastanelere müracaat edenlerin Yunan balıkçılarının sayısı kırk bin civarındadır. Bu ateşine maruz kaldı miktar, 1950 yılında 60 bine yükİzmir 9 (Telefonla) Foçanın selmiştir. Hakdere bölgesine üç mil mesafe*** de bir gümrük muhafaza motörüÇeşidli hastahkların yanında, amüz Yunan balıkçılarının ateşine, maruz kalmış ve mukabele etmiş. kıl hastahğmın da ehemmiystini tir. Musademe bir saat kadar sür her halde küçümsememek icab emüştür. Motörümüz isabetler al der. Bu hastalık da diğerleri gibi, mıştır. Insanca zayiaümız yoktur. eon yıllarda nisbeten çoğalmıştır. Meselâ, Izmirdeki memleket hasAdalet tefkilâtmda yeni tanesüıin akliye servisi dolup taştığrndan, orada biriken hastaların nakil ve tayinler Bakırköyündeki akıl hastanesine Ankara 9 (TJIA.) Adalet Ba gönderilmesine karar verilmiştir. kanhğı mensublan arasında yapılan İlk on iki kişilik kafile bugün vatayinler bugünkü Resmî Gazetede purla şehrimize gelecektir. ilân edilmiştir. Akıl hastanesi Başhekimi Prof Izmir Cumhuriyet Sava Yardım Dr. Fahri Celâl; bakın bu hususta ası Kemal Berkalp Urfa Savcılığı ne diyor: na, Giresun Savcı Yardımcısı Mus« Delilik pek de çoğalıyor bir tafa Oktülmüş İzmir Savcı Yar vaziyette değildir. Buna mukabil, dımcılığına, Biga Savcısı Avni Er hastasını evinden ziyade, hastanede kunt Bahkesir Sava Yardımcılı tedavi ettirmek istiyenler çoğalıyor ğma nakil ve tayin edilmişlerdir. Meselâ bizim hastane 1949 yılmda beş bin hasta devretmiş. Bu hastaİnsan haklan beyannamesinin nenin yeni şeklini almasından sonyıldönümü kutlandı ra kaydedilen bir miktardır. İnsanİnsan hakları beyanamesinin Blrleş lann galiba artık evlerinde hastamiş Milletler tarafından kabulünün euıa bakmak şefkati azahyor. Meyıldönümü münasebetile dün Üniversi selâ inmeli bir hastaya bakmak kotede kutlama merasimi yapılmış ve Anayasa Hukuku Ordinaryus Profesörü lay değildir. Onun temizliğini yapAU Fuad Basgil İnsan hakları hakkında mak için bile, ayrıca bir adam isalâka ile dinlenen bir konferans ver ter.» mistir. Ayrıca Devletler Hukuku Or Hastanenize müracaat edenler dinaryüs Profesörü Crozat d» DevletleT Hukutaı bakımından beyannameyi tah azalıyor mu; yoksa çoğalıyor mu? «t Biz, Türkiyenin her tarafınlil eden bir müsahabe yapmısrır. dan hasta kabul ederiz. Hastaneye Sur dibindeki kıptı evleri nakledilecek günde 2030 kişi girer. Hudud viKale diplerinde kurduklan gecekon lâyetlerimizden bile, hasta kabulü dularda oturan ve bilhasas turistlk ba için müracaat yapılıyor. Kır bekkımdan çok fena manzara arzeden çisi, jandarma, polis şüphelendiği kıptı evlerinin bulundukları mahailerden kaldırılarak kendilerlne gösterile bir vakada yakaladığmı bize göncek blr eraziye nakilleri tekarrür etmiş derir. Eroin iptilâları, külhanbeyive bunlara Veliefendl çayın civannda lik arttığl için olacak, hem fazlablr yer bulunarak bu yerin haritası ve laşıyor; hem de polis sıkı bir tabina lnşası için parseîâsyonu yapılmış kibe tâbi tuttuğu için, hastanemiztır. Nakledilecek kıptı evlerinin sayısı 173 olup ş^mdilik gecekondu tarzmda de tedavi edilenlerin adedi artmışev insa etmelerine müsaade edilecektir. tır. Adlî servisimiz de böylelerle do Fatih. Eminönü kaymakamları İle ludur. Bir kısmı cürmünü mazuı Belediye İmar Müdürlüğü mühendisleri göstermek için, «bıçağı çekmişim dün mahalline giderek tetkiklerde bu gerisini bilmiyorum», der; işte, lunmuşlardır. Boştaraft 1 inci sahtfede zere Saracolğu adı ile bir mahalle kurulmuş, fakat inşaat bittikten sonra bu evler yüksek maaşlı memurlara tahsis edilmişti. Devlete çok pahalıya malolan bu evlerin durumu ile bir çok milletvekilleri alâkalanmış ve bundan bir müddet evvel bu evlerin Emlâk ve Kredi Bankası vasıtasile sattırılarak karşılığı ile yurdun muhtelif bölgelerinde mesken sıkıntısı çeken dar gelirli vatandaşlara yardım yapüması hakkında Büyük Mil let Meclisinc 23 imzah bir kanun tasarısı sunulmuştu. Bu tasarının muhtelif maddeleri uzerinde Baymdırlık Komisyonunda müzakereler cereyan ettiğini ve komisyon üyeîerinin büyük bir kısmının bu evlerin satılması fikrinde olduklan nı evvelce bildirmiştik. Bu defa aîdığımız malumata göre, Saracoğlu evleri. şehrin en mutena semtinde 326.528 metrekarelik arsa üzerinde kurulmustur. Bu arsanın istimlâki için bütçeden 2.325.811 lira tahsisat verilmiştir. Evler, 44 bîok ve T5 apartıman oimak üzere 431 kat ihtiva etmektedir. B3hçe tanzim masrafîarı da da hil olnak üzere bu mahslle 15 miyon 853.180 liraya malolmuşrur. Eu evlerin î'v.'.îması için senevî ve her dairsy? ortalama olsrak 10 ton kok kömüvü hesabı ile 4340 ton kömür SErîî:U!rr;cl:te, bu da iki yüz bin liraya yakın bir para tutmaktadır. Masr?fım hiç bir zaman koruyamıyan bu evlere her yıl bütçeden bir buruk milyon lira ayrılm?ktadır ki, dairo basma 3500 lira eder. bir de'ilik bshenesi uydurmsğa çal:sır. 3?.z'.ları da hakikaten bunlar gibi. bizi aldatmağa çalışmazlar. Su çunu deli clduğu için işlemiştir. Mahkeme bizden istediği raporla, «cürüm delilik esnasmda mı yap:lrmşt:r; yoksa aklı başında mıy dı?», diye tavzih etmemizi ister. Sualler pek de kolay cevablandırılamaz: fakat, galiba yapmacıeı en mümkün olmıyan hastalık delilik olsa gerektir. Bakırköy hastanesi yurdun en büyük hastanesidir. Haa ta mevcudu ise 2700 e yakmdır. • Memleketin her köşesinden günde 2025 telgraf alıyonız. Bu telgrafların hepsinde hasta kabul e« dip edemiyeceğirnizi bize sorarla» Paviyonlarımızın sayılannı çoğalt^ makla bu ihtiyacı gidermeğe çalı^ şıyoruz.» Necdet EVLİYAGn Saraçoğlu mahallesinin mahiyeti
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle