25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26Kaaml950 Tecessüsler j Tarihî Odalar: Yazan: Haluk Y. Şehsuvaroğlu Otuz Sene Sonra Tam 120 Yaşına Kadar Yaşayabileceğiz! Asıriar ve vasati insan ömrü üç Abdülmecidin son hastalık aylannda, Serasker Rıza Paşayla bazı taraftarlarınm, Veliahd Abdülazız Efendıyi saltanat hakkından mahrum ederek Murad Efendiyi tahta çıkaracaklan rivayet olunuyordu. Bu rivayetler ve şayialar, Veliahd Abdülaziz Efendile, validesı tarafmdan da duyu .uş, kendılerıne verilen ciddî teminatlara rağmen kalblerindeki endişe dağılmamıştı. Hasta Padışahın ecelle pençeleştiği günlerde Dolmabahçe sarayının Veliahd daıresınde güzel hayallerm yanında korkulu ıhtimaller de hatıra getırılıyor ve aradaki gizli vasıtalarla mütemadiyen yeni haberler toplanıyordu. Nihayet beklenen âkıbet zuhura gelmiş, 25 haziran 1862 salı günü Abdülmecid vefat etmişti. Bu haber hemen şüyu bulmuş harem daıresinde kadınlar aynalan, pencere camlarını kırarak feryad ve çığlıklar koparmaya baş lamışlardı. Son dakikalannda Padişahın baş ucunda bulunan Sadnâzam Kıbrıslı Mehmed Paşa, Serasker Rıza Paşa, Kaptanderya Mehmed Ali Paşa hemen dışarıya çıkarak hızlı adımlarla Veliahd dairesine geçmişlerdi. Veliahd daıresinin kapısı kapalıy dı. Üç paşa telâşla kapıyx yumruklamışlar ve bir cevab alamayınca Mehmed Ali Paşa huluskârlık arzularile (kapıyı kırahm) demeye başlamıştı. Nihayet kapı açılmış ve paşalar sofanın karşısına rastlıyan merdiven üzerinde Veliahd Abdülaziz Efendiyi sakosunu giymif hazır bir halde bulmuşlardı. Sadnâzam Kıbrıslı Mehmed Pa }a bir iki adım ilerliyerek Veliahdi selâmlamıj ve (Efendimiz başmız sağ olsun, biradeıiniz vefat etti, tahtı saltanat teşrifinize muntazırdır) demişti. Kıyafetinden ve bekleyişinden her şeyi öğrendiği zannedilen Abdülaziz Efendi, gösterdiği teessürle paşalan şaşırtmıştı. Sadrıâzamın sözlerine karşı Veliahd (Vah birader vefat etti mi, ne vakit vefat etti.) diye ağlamaya başlamıştı. Sadnâzam derhal su getirtip kendisine içirtti, bir iki yudumdan sonra kendisine gelen yeni hükümdar paşalara ne yapılmak lâzım geleceğini, merasimin nelerden ibaret bulunduğunu sormuştu. Veliahd dairesinin merdiven ba şında Osmanh tahtının yeni bir devresi açılıyordu. Üç paşa Abdülazi Efendiyi önlerine abp (Dairei Hümayun) a gitmek ü ve "1 ve bunun üzerine Veliahde emniyet gelmiştı. Süleyman Paşa, merdiven başındaki sahanhkta Veliahd Murad Efendiye yerden bir temenna ederek: (Buyurun teşrifinize muntazınz, asker sizi bekliyor) demişti. Bunun üzerine Süleyman Paşa önde, Murad Efendi arkada merdıvenlerden inip bahçeye geçmişlerdi. Bahçede asker yeni hükümdan selâralamış ve derhal kendisini aralanna alarak dış kapıdan çıkarmışlardı. Bu sırada ağalar ve hademeler dairelerinden Veliahdin götürüldüğünü görmüşler ve aralannda (Murad Efendi bir >iainlilr etti, Efendimiz asker gönderdi aldırdı, nefiy veya kaüederek cezasını verecektir) diye konuşmuşlardı. O sabah Murad Efendi, birbiri arkasmdan bir çok vesilelerle kor ku ve telâşa düşmüş, Babı Seraskerideki biat merasiminden sonra, V. Murad unvanile âsabı yorgun ve perişan bir halde Dolmabahçe sarayına dönmüştü. Dohnababçe sarayırjda bir diğer merdiven başı da TL Abdülhamidin siyasi bir kararile tarihimize geçmiçtir. H. Abdülhamid, hâdiselerin zorile sadarete getirdiği kanunu esasi ve meçrutiyet taraftan Mithat Paşayı bir an evvel bertaraf etmeyi kunnuç ve mflretteb jurnallarla kanunu esasinin 113. maddesine dayanarak, kendisini memleket hududlan dışına çıkart tırmıstı. (Mührü Hümayun) un almması ve kendiskün hemen Dolmabahçe önünde h»TTTİan»Ti İzzeddin vapuruna bindirümesi maksadile Mithat Paşa 5 şubat 1876 günü Dohnabahçede Paşa Dairesine getirtilmisti. Dairede Mabeyin Feriki Said Paşa iradeyi kendisine bildirmiş ve Mithat Paşanın bazı ricalarını da Padişaha arzetmek üzere saraya gitmişti. İşte bu esnada II. Abdülhamid Dolmabahçe sarayının Mabeyin dairesi taş merdivenleri sahanlığında asabî bir halde dolaşıyordu. Said Paşayı görünce (ne yaptın?) diye sormuştu. Said Paşa, (Işte efendim Mührü Hümayununuz) cümlesile sadaret mühürünü takdim etmişti. Mithat Paşanm memleketten çıkarılmamak hususundaki istırhamını arzedince II Abdülhamid bu merdiven başında Mabeyin Fe rikine telâş ve asabiyetle (Bu olamaz, mutlaka gitmeli, bundan sonra bu adamı burada bırakrruk daha ziyade tehlikeyi mucib olur, al bu zaptiye jurnallarını da kendisine göster) demişti. Mağara çağı I. d anr 18 sene 22 însanın ömrünü uzatmak fçin Slımlerin bilhassa son senelerde girıştikleri teşebbüsten ve vardıklan memnuniyet verici neticelerden şımdiye kadar çok bahsedildi. Fakat bu bahse dair okuduklanmızın veya duyduklanmızın hiç biri bundan bir iki hafta evvel Dr. Gardner'in verdiği müjde kadar kat'î değildi. 1950 1980 65 120 maden ve vitamin ilâve ederek bu nisbeti % 50 ye çıkarmıştır. Dr. Gardner'in meşhur hind domuzu da insan ömrünün 70 senesine tekabül eden bir çağa geldığı zaman ihtiyarlamış bulunuyordu. Fakat Profesor ondan sonra hayvana «nükleık asidi) vererek onu birdenbire gencleştırmiş ve ömrunü % 100 uzatmıştır. Ondan sonra aynı tecrübe insan ömrünün 90 seMeslek havatımn büyük bir kısnesme tekabül eden bir yaştakı baş mını ömrü uzatmak ve ihtiyarlığı ka hınd domuzlanna da tatbik eyenmek meselelerini tetkike vakdılmiş, onlarda da gencleşme alâimi fetmiş o!an Amerikalı Slim Dr. görülmüştür. Thomas S. Gardner diyor ki: Bütun tecrübeler, muhtelif mad «Bueün insan ömrünü kısaldeler arasında bilhassa bu asidin tan sebebler ve ihtivarlığı doğuran ömur uzatma kabiliyetini açığa âmiller hakkında çok şey biliyoruz. vurmaktadır. «Nükleik asid» ın YaiiHn tecrübeler bu hususta çok mayadan çıkanlması ve yoğurdun mühim neticeler vermiştir. EJar da mayah bir yiyecek maddesi olömrü uzatan ve ihtiyarhğı yenen ması, ötedenberi yoğurdun ömür bilailerimizi toplu bir halde ta'tbık Hayatı uzatan maddeler uzatmaktaki hassasına dair söyleedecek olursak zaman saatini derTıbbm bilhassa son çeyrek asır nenlerin hiç de yalan olmadığını ha) geriye alabiliriz. zarfındaki terakkisile bir çok has gcsterir mahiyettedir. «Buçün ilim, insan ömrünü va talıklar hemen hemen kat'iyetle Hayatın sırları ve uzun ömrun satî olarak 6065 yaj arasında tes yenilmiş, bir çoklan üzerindeki çahıkmeti hakkında bugüne kadar bıt ediyor. Araştırmalanmızı iler lıjmalar da ilerisi için büyük ümid öğrenilen hakikatleri bu suretle letip neticelerini daha sıkı bir su ler vermiştir. huîâsa eden !>. Gardner sözlerini rette tatbik edecek olursak bu raFakat, hayatın bir diğer derdi şöyle bitiriyor. kamı on sene içinde iki misl'ne olan ihtiyarlsma henüz tamamile «Ben, şımdiye kadar vücudüçıkarabiliriz. O zaman 120 yaş in yenilmiş değildir. Vâkıa, yukarıio sanın tabiî ömrü olarak pekâlâ da söylediğimiz gibi, hastahklin mü jnprattlğım için, belki yetmişime varmadan öîürüm. Fakat kaza ve ksbul edilebilır.» yenmekle ömrü nisbeten uzatmış atom harbi müstesna kızım pekâlâ Dr. Gardner bunlan söylerken bulunuyoruz. Fakat ömrü as;l uza120 yaşına kadar yaşıyabılır!» önünde iddiasını ispat için canlı bir tacak şey ihtiyarhğı yenmektir. (Magazine Diçest'ten) mahluk bulunuyor. Vâkıa, bu bir Bugün bn sahaöa da muhtelı/ insan değildir. Fakat insan üzerin ilim müesseseleri ayn ayn ça'ışD. P. Şehir Meclisi Grupu deki araşhrmalarda daima tecrübe maktadjrlşr. Şimdiye kadar alınan toplantısı fareliği etmiş olan Hinddomuzu neticeleri şu şekilde hulâsa edebidur Tecrübelerde ku"~nılan beyaz liriz: Demokrat Partı Şchır Meclısı Grnpu farelere ve tavşanlara benziyen bu Columbia Üniversitesi jcir^va dun saat 15 te Osmanb€>de Sur.a Çay hıwar,lar lâboratuarlarda çok çek profesörlerinden Dr. Henry Clegg saionunda toplanmıştır. TopUuıtıda tl Başkam ve Ü tdare m.'Mer, fakat üzerlerindeki *ecrü Sherman farelere yalnız A vitamib>ioin iyi veya fena netice ver ni vermekle bu hayvanlann ömrü kurulu uyelerl lle Parti Müfettijl Htı«' nü Yaman, tstanbul ırjlletvekill riruzan m°^ile insanlara büyük iyilik et nü %10 nisbetinde uzatmışür. Tekıl hazır buiunınustur. mHerdir Çünkü onlann hünyeleri Avustralyalı âlim Dr. T. B. Ro İl Baskanı Enver Safder Oderin açıs c in amn biinyp"'' t>PT>n>!je uyar. bertson üzerinde tecrüb* yapj|> konujmaaından sonra gündemin tatblki. ne geçılnıls Parünln Beledıye seçınıi mu Onlara iyi gelen ilâc insanlara da fareleri, mayanm terkibinde bulu nasebeül» yayınladıgı beyannazne ve iyi gelir. aan cnükleik aaid» le tabil ömür Be'.edıyeye ald çejldli mes»leler müz«Dr. Gardner'in Hinddomuzu, â lerinin %17 si nisbetinde fazla ya kere olunmustur. UyeJer gorüsierinl ifad» «tmljler ve bundan sonra yapıli~n tatbik ettiği beslenme ve ba gatmaya muvaffak olmuştur. kım savesinde bugün insan ömrüChicago Üniversitesi profc lörle lacak îcraat hakkında kararlara vanl nun 140 senesine bedel bir yaja rinden Dr. Anton J. Carlson fare miftır. Saat 20 ye kadar devam eden bu toplantıda Parti Muiettigl de bir konuj. gelmiştir. teri üç, dört günde bir gün aç bı ma yapmıştır. Vücudü ne yıpratır? Şehir Meclisi gelecek hafta fevkalâde rakmakla hayatlannı %20 nısbnolarak toplanacaktır. Olüm, bir hastalık neticesinde tinde uzatmışür. DünJkü sis vuku bulmasa bile, vücudün yıp. Cornell Üniversitesinden Dr Dun sabah da lımamrmzı sis kaplaranması seklinde nihayet gene ba MeDay da farelerin aldıkları kaşa eelir. Fakat son yapılan tetkık loriyi bir miktar azaltarak, buna n.ış ve şehir hattı vapurlarının ilk ler «ihtiyarlıktan ölüma ün de ni mukabü yiyeceklerine daha fazla scferlerinde gecikmeler olmu«tur. SU saat 9.30 a kadar devam etm!;tır. havet bir veya muhtelif hastahklann neticesidir. Vücud, aktile ge" : Higi ve sonunda yendiği hast=l>Hardan nihayet öyle yıprannuş bir hale gelir ki «ömrünü dolduruo» öldüğü zaman gene dolayısile bu hastalıklann esiri olmuş sa'b! 18 inci asır 19 nnıc uasır 35 40 tin temellerini kuran batı memleketlerüvde ölüme karşı mücadelede büyük bir terakki kaydedilmiş değildi. Vâkıa, Romalılar devrine nıs betle mühim bü terakki vardı: Vasati ömür 35 seneyi bulmuştu; fakat bugüne nisbetle gene azdı. Bu rakamın 1850 de 40 ı, 1950 de de 65 i geçtığıni görüyoruz. Demek ki ilk 100 sene zarfında vasatî ömür beş sene, son 100 sene zarfında da 25 sene artmış bulunuyor. Bugün, ileride bu nisbeti ya'rnz muhafaza ermekle kalmıyacağısaız, daha mühim terakkilere ulaşacağımız muhakkaktır. Bu hesabca 1980 de, yani otuz sene sonra, bugünlıü vasatî ömrün 120 yaşı bulacağı r ah min ediliyor. Bu suretle ,nasıl bugünün genci bir vakıtler ihtiyar sayılıyorsa, buşünün ihtiyan da yarın gene sayılacaktır. VıicuHü yıpratan âmill«»rin başmda kalb, karaciğer, akciğer, böb rek ve damar hastalıklan gelir. Bir?^naleyh bu hastalıklara .ıtu'up su veya bu şekilde yendikten yanı vücudü yıprattıktan sonra C!Fğıl, onlan bize musallat olmadan evvel önlediğimiz takdirde, «ihtıyarlık» âmillerini büyük nisbette havatınuzdan sürmüş oluruz. Bu hususta bir çok doktorlar çok daha ileri gidiyorlar ve bütün hastalıklara kat'iyetle karşı koyabUaceğini, bir insanın yüzlerce sene yaF bileceğini scylüyorlar. Bu arada Columbia TTni"ersi*«>sinin Tıb Fakültesi profesörlerinden Dr Henry S. Simms diyor ki: «Vücudümüz, hastalıklara kar şı koymak hususunda on yaşındaki mukavemetini bütün hayat boyunca devam ettirebilse insan ömrü 800 sene, hattâ bazı kimselerde 2 "1 sene si>ebilir.ı> Bujıün.ün ihtiyan, yanmn gend Bu mukavemet zamanımızda gerek hayat ta'zımız, gerek sağlık bı'imiz sayesinde bir hayll artnrştır. Bunu inkâr edemeyiz ve dckt^rlara ilerisi icin büyük ümidler veren de budur. Tetkikler gdsteıyor ki mağsra devrinde 'ısaaın vasatî ömrü 18 sene idi. Bugün gediğin baharı saylan bu çağ o k :nsanlar için ibtiyarhk devresi idi. Çünkü, ssğhğın muhaf?7ası, hastalıklara karşı korunma h' ::nda hiç bir bilgisi olmıyan rr^şara adamı gerek yaşayış tarzır ı, gerek cehaletinin tesiri altında o yaşta bugünkü yetmişlik bir ihtiyar gibi yıpranmış bir hale gelırdı. yeryüzünde ilk medeniyeti k*ıran milletlerden biri olan Romalılar zamanında vasatî ömür pek fazla artmamıştı. Vfikıa Imparator Augustos 77 yaşına kadar yajamıçtı ve belki daha ihtiyar kimselere tesadüf ediliyordu; fakat o devird^'ı ins3nların vasatî yaşı 22 yi genmiyordu. Aradan on yedi asır geçti. 1750 eenelerinde yeni ilim ve sanayi bil zere yola çıkmışlardı. Bu esnada hâlâ Murad Efendinin padişah olacağına ve oğluna suikasd yapılacağına inanan Pertevniyal Kadmefendi merdivenlere doğru telâşla koşuyor ve pajalann arkasından (aman oğlumu almaymız, bana bırakınız) diye haykinyordu. Bu hâdiselerden on beş sene sonra gene aynı dairenin harem merdivenleri başında yeni bir Osmanlı veliahdi tahta davet ediliyordu. Abdülaziz idaresinin kötülüğüne karar veren, memlekette mejrutî bir idare kurulmasını istiyenler 29 mayıs 1876 gecesi sabaha karşı Dolmabahçe sarayuu harbiye talebelerile, askerl birliklerle kuşatmışlardı. Dolmabah çe caddesi süngülü askerlerle dolmuş, zabitler yer yer yapılacak işin büyüklüğünü, padişahın fena idaresini anlatmaya başlamışlardı. Bu sırada hareketin başlannda olan gene bir mirliva, büyük bir cesaretle Veliahd dairesinin sokak tarafınd&ki kapısından içeri ginniş ve yanındaki iki bölük askere veliahd bahçesinde mevki aldırmıştı. pısma doğru yürümüş, veliahdin adamlan ve harem ağalan üzerinde paşalık alâmeti taşımıyan ve belinde siyah bir kayış bulunan bu kumral şahsın kim olduğunu anlıyamamışlardj. Süleyman Paşa, tereddüd içinde bulunan veliahdin adamlanna: (Kapıyı açın Efendimizi isterim) kumandasını vennişti. Fakat onlann tereddüdü dağılmaymca hiddet ve tehevvürle (Çabuk olunuz, Efendimize haber veriniz, dışan teşrif etsinler) diVeliahdin ağalan, harem daireye gürlemişti. sinin merdivenlerinden inip bahKapı omuzlanarak açıldı. Sü çe kapısına açılan büyük sofada leyman Paşa büyük bir salona sabırsızükla bekliyen Süleyman girmişti. Bu esnada veliahd Mu Paşaya (Efendimiz sizi görmeyinrad Efendi bahçe üstündeki bü ce, çıkmıyaeak, buyurun içeri yük yatak odasında uyuyordu. A girin) demişlerdl. Ve bu sırada damlan kendisini derin uykusun (Efendi Hazretleri şayed korkar) dan (bir binbaşı sizi istiyor) di sözile tabancasını da almjşlardı. Süleyman Paşa sofanın merdiven ye uyandjLrnuşîardı. Asabt mizaçlı, yorgun Veliahd başına açılan kapısından geçerek yatağından korkuyla dogrulmm hızlı adımlarla yukan kata çıktu. Yüzü sararmış ve gozleri bü maya başlamıştı. lem istemiş ve başına bir tehlike gelmek ihtımaline karşı biraderi Abdülhamid Efendiye hemen: (Birader beni götürüyorlar, lâkin nasıl ve ne için gittiğimi bilmiyorum. Evlâd ve âyalim evvel Allaha, saniyen sana emanet) diye bir tezkere yazmıştı. Veliahd, kapısında bekliyen harem ağalarına da kendisini istiyen adam için (içeri gelsin bakayım, göreyım, onun üzerine çıkayım) demişti. yümüştü. Sultan Azizin her şeyi ögrendiğı ve kendisini tevkife geldikleri vehmine kapüraıştı. Veliahdin validesile bazı yaşh hazinedarlar da başbaşa verip vaziyeti söyleşmeye başlamışlardı. Bu anada aceleyle giyinen MuHarbiye Mektebi Nazın Süleyman Paşa bundan sonra bina ka rad Efendi bir kâğıdla, hokka ka Süleyman Paşayla, Veliahd bu merdivenlerin üstünde (salonvarî) bir yerde karşılajmışlardı. V. Muradın, validesi Şevkefza Kadmefendi, başı örtülü olarak oğlunun arkasında duruyordu. Efendinin lalası Süleyman Ağa, Harbiye Mektebi Nazırını görünce (Bu Süleyman Paşadır) demis. DÜNYA BASINI\DA\ Acheson'un değiştirilmesi isteniyor Amerikan Dış îsleri Bakanının değijtırılmesi için Başkan Truman'a yapılan tzzyik geçen hafta da devam etmiytir. Fakat Baskamn bu hunuta henüz lehte veya aleybt* bir karar vermedığl blldirilmekle beraber, Acheson'un degijti1 rllecegina pek ınanılmajnaktsdır. Washington'un siyui cevrelerindeki kanaate gore, Bajkan Truman Hr. Acheson'u yerinde tutmaya, her tıirlü tazyıka karşı,, devam edecektir; zira Acheson Truman'ın en kara günlerinde yanından aynlmamif bir zattır. 1948 da. Cumhurıyetçiler ekserıyetl kaGüzel bir kız gibi... zandıkları zaman Truman'ı kanılamaMllletlerarası tesekkullen ötedenberi y» utMyonc pek az klıt gelmiü ki en fazla me§gul eden mevzulardan bırı Acheson bunlardan biri idi. 1948 feçim »tartf» meselesidlr. Son zamanlarda mücadelesinln o kara günlerinde de Birişemiş Mılletler Kurumunu da Acheson Başkan Truman'ın yanından •tecavuzun taniı» meselesl bir hayli aynlmamıgtı. mefgul etti. (Nevrtveek) Kurumun son toplantılanndan blrin. de bu mesele göruşuJuyor, tecavüzün tam ve kafî bir tanfıni yapmak içm formul aranıyordu. Bu sırada Holanda mumessilîerinden biri meseleyi gorunuşte alaylı. fakat hakıktte gayet dogru bir jekıldo «öyle lzah etti: « Tecavuz de tıpkı guzel bir kız gfbidlr. Güzelin tarifini yapmak zordur. Fakat karşıdan guzel bir kızın geldiğını görünce bunu bapimız kabul ederiz.» (Neıcsatek) * * * Kızıl Çın kuvvetlerınin Kore harbina mudahalesıne ne gibi sebeDlerin âaııl olduSu. o gundenberi üzerınde duşunulen ve turlu turlü tefsir edilen bır ıneseledir. fakat son günlerde Washington sıya«1 çevrelerinde hâkım olan kanaat bu suaü kâfl derecede aydınlatır mahıyettedir. Bu çevrelerm kanaatıne göre, Eusva kızıl Çını Kore harbine mudahaleje teşvık hattâ mecbur ea?rken o Eira^a Amenkada seçim yaaıtaak üzere olduğunu duşünmus ve Amerikcn efkârı umumjyesaıi endışeye s,evkedexek Denıokratlar alejhınde bır cereyan yaratroak istemıjtir. (Nevjsıceek) * * * Yeni bir Kus oyunu New York'fa.. MR5.VALIRE LAFRANCE VEBEYftz/ Ş BİR SÜLÜN UÇ DEFft KULUCKA OLOUKTAN SONRA 6RKEK OLMUŞTUR BU Siıliin M.ch.MiVın Tito'ya itibar 6UYUKLUÛUNDE Maresal Tıto Batı devletlerinden tarafa dondukçe bu hareket: Rusyanm buyuk bir dıkkatle takıb ett'âi goruluvor. Hattâ son günlerde Rusjanın Tıtoyu tekrar kendınden tarafa kazanmaya çEİıştığmı veya hic olmazsa dujundağısai gösterecek delıller vardır. Bu arada, Birlcşnış Milletler teşkilâttndaki Yugoslav mumessiller. Rusjanın son bir hareketını manalı bulmaktadırlar7 kasımda Sovyet ihtilâlinin yıldonitau kutlanırken Washinçton'daki Rus Büytik Elçiligmde verilen kokte\l parti ve Ruslar 1348 denberı ilk ciefa olarak Yugoslav Dış Is'erı Bakanı Karde!j ıle Biriesmiş Mılletler m'nnpsJı Ales Bebler'i de çağırmıçîardır. (Neıvstneek) * * * Gecen hafta Fransada. sankı R'isv3r>ın gobegmde cereyan edıyorrrı c M esrarengiz bir şekılde ve pek i:sa bır zamanda bır facia oynandı' Bir gun oğleden sonra saat bırde, U7«rlrde kızıl bir yıldız bulunan yostın yesili boyah. çtft motorlu blr tayyare Parisin cenubundaki bir hava meydanjna indi. C 47 002 isaretini taşıyan bu tayyare Sovyet Dıj İsleri Bakanı Andrey Vichinsky'ye alddi. Fransız Komünist Partisinin ileri gelenlerinden 300 kadan toplanmış bakarlnrken, Parti lideri Maurıce Thrrez sed>eyle getirildi. Üzerine kahverengi bir battaniye örtülmustu. Yanında da karısı Jeanette Vermeersch lle ikı doktor vardı. Sedye tayyareye konuldu ve C . 4T 002 saat ikiye çeyrek kala havalandı. Moskova ıstıkametınde gözden kayboldu Vaktile Bulgar Başbakanı Georgi Dimırtov gibi, Thorez de Moskovaya •tedavi edllmiye» gidiyordu BU YAZl PANfttofNDft Aynı akıbete doğru mu? CENUBI AMERİKADftKİ TABlî KIÜ5E «ENÛ/ KBNDİNE VÜCVTBULMUŞ SUTUNLbRI VF BUKİÜ1ENİN KUMDM MtyuAHA GELMİş Blk . SUYUN ONLARA BİR &İDECEĞ'mİ İDDİt\ DOMDURULtAOS $\% OOMÜZUN ÜZER\NE ' *İU fe{\HSİ KAZANMlŞriR! opero gileri üzerine bugünkü medenry*
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle