Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 İkinciteşrin 1938 KT Atatürk ve cihan Taymis'in mühim bir başmakalesi Bir zamanlar Avrupaya fiızulî girmiş sayılan Türkiye, Atatürkün sayesinde Avrupanm iç politikasında kıymettar bir aza olmuştur ingilterenin en mühim siyasî gazetesi olup ayni zamanda İngiliz Hariciye Ne zaretinin de naşiri efkârı (Taymis) in, ebedî Şefimiz Atatürkün vefatı münasebetile bir başmakale neşrettiğini telgraf haberleri olarak bildirmiştik. Son posta ile gelen îngiliz gazetesinin (Cumhur Reisi Atatürk) serlevhası altında neşrettiği bu yazıyı ehemmiyetine bi naen aynen naklediyoruz: «Yeni Türkiyenin müessis ve banisi Cumhur Reisi Kemal Atatürkün vefatile büyük bir asker, büyük bir devlet adamı ve büyük bir lider dünyadan kaybedilmiş oluyor. Mustafa Kemal 1919 senesinde küçük Asyadaki Türk ordusu bakiyyesinin ku mandasını deruhde ederek millî hareketin liderliğini eline aldığındanberi Türkiye nin tarihi, kendi hayatının hikâyesi olmuştur. müştü. Zihnî inkişaflan ekseriya körleşrilmiş ve içtimaî faaliyetleri kalben müıewer Türklerden pek çoğunun tasvib tmediği kanun ve âdetlerile tahdid eeülmişti. Atatürk, cezriliğine karşı kafalarını allıyan gayrimüslimlerin ademi tasvibleine bakmıyarak arkasını şarka ve yeni milleti Avrupa tarafma çevirdi. O Av upa ki, o zamana kadar Türkler kendierine düşman telâkki etmeleri yolunda erbiye cdilmişlerdi. Atatürkün muvaffakiyetleri memlekeinin dahilen Avrupalılaştırılmasına münasır kalmamıştır. Ekseriya bizzat telkin ettiği ve bazan dare eylediği yeni Türkiyenin haricî siaseti bu memleketi garb milletleri cenüetine ithal etmiş ve eski düşmanlarını endisine dost yapmıştır. On yedî milyondan biri KO9G Atatürkün oksuz bıraktığı çocuk neler anlatıyor? Dokuz sene evvel Atatürk tarafından himaye altına alınan Sıgırtmac Mustafa'nm ihtisasları PENCERESİNDEN Onun fecri ütün cihan tek bir lisan halinde muhteşem gurubun melâlini terennüm ediyor. Şarktan garba ve garbdan şarka dökülen radyo meVcelerinde hep o terennüm var. Avrupalı, Asyalı, Afrikalı ve Amerikalı her mütefekkir medenî Atatürkün ölümünü beşeriyet için bir zıya ve bir gurub telâkki ederek elem duyuyor, gazeteler bu eleme yanık yanık tercüman oluyor. Tarihte ölümü derin akisler yapan büyük şahsiyetler yok değildir. Fakat ölümü önünde bütün medeniyet âleminin, mahzun ve mağmum rükua vardığı insan parmakla sayılacak kadar az olup Atatürk bu seçkin zümre arasmda da temayüz etmektedir. Denilebilir ki onun ölümü tabiatin umulmaz gurublarından biri ve çok elem verici bir hâdise oldu. Gurub, kürenin bir yanında tuludur. Atatürkün ölümile beliren hissî gurubu bütün küre bir anda gördü ve gene bir anda onun hüznünü yaşadı. Kendi ırkından on yedi milyon çocu Ertesi günü kaplıcalara çağırdılar. Kağun babası olmak saadetine eren Ata pıdan içeri girince, hiç şaşalamadım. Heürkün öksüz bıraktığı yavrulardan biri: men gidip elıni öptüm: Sıgırtmac Mustafa!.. Mustafa.. dedi, seni çiftliğime kâhOnu, uzun yıllardanberi kaybetmiştik. ya yapacağım! îster misin?.. Hayal meyal hatırlıyorduk: Bundan doSordum: uz sene evvel, Yalova yolunda büyük Kâhya ne demek?. esadüfler ilâhı; Atatürk denilen insan Çobanların en büyüğü odur! mucizesinin şekline girerek dağlarda sığır Cevab vermedim. O tekrar sordu: tlatan bir köylü çocuğunun yolu üstüne Kâhyalık işi için ayda dört lira ıkmıştı. versem yetişir mi?.. Büyük Önderin Ölümü üzerine, yeni Siz bilirsiniz! dedim. !en taze bir hüviyet alan bu çocuk, şimdi Gülümsedi: Biz Türkler Atatürkün nurunu, haraerede? Hayır, Mustafa... Seni kâhya yap retini daha yakından ve candan duymaya Onu arayıp bulmak zamanı gelmişti. mıyacağım, mektebe göndereceğim. Ora ahşkm olduğumuz için hissettiğimiz elem Ancak, haber vereyim ki, Sıgırtmac da okuyup yazma öğreneceksin! de çok başkadır, dille tarif ve kalemle vlustafa admda bir çocuk, nüfus kayıdSevindim: tavsif olunamıyacak kadar derindir. Bizannda artık yaşamıyor. Bu sözlerimden Sovyet Rusyasile dostane münasebatı Mektebe gönderiniz!.. Bu, daha zat gurubun içinde dolaşıyor ve yaşıyor öldü sananlara gene, hemen haber dame etmek ihtiyatkârlığında bulunmaiyi.. dedim. gibi alev alev ıstrab duyuyoruz, Ayni zaereyim ki bu yaşamıyan şey, Mustafa ı; Ingiltere ile mükemmel münasebat te Demirin kendisi değil, sadece sığırtmachAradan yirmi dört saat geçmeden ken manda benliğimizde, ruhumuzun özünde, Cesareti ve vatanperverliği kendisini üis eylemesine mâni olmamıştır. dimi Şişlideki çocuk hastanesinde bul beynimizin bütün hüceyrelerinde Büyük ıdır. midsiz bir teşebbüsün yani küçük, takatten Bir zaman irsî ve ebedî düşmanı sayımuştum. Bana, orada, çok güzel bakı ölünün ölmez habralannı safha safha Atatürkün dokuz yaşında elinden tutkesılmiş ve bidayette tefrikaya uğramış bir yorlardı. Dört ay içinde tanınmıyacak açılmış görerek kendimizi onunla adeta an Yunanistanla yaptığı anlaşma, ittifak uğu küçük sıgırtmac, on dokuz yaşında miüetin muzaffer İtilâf devletlerinin hodkadar değiştim. Yüzümün sanlığı kaybol yanyana buluyoruz. Gözbebeklerimizde emeresini vermiştir. Komşusu Balkan ve ir delikanlı oldu. Ve şu dakikada, Kubinane taleblerine karşı mukavemet hareO, kalbimizin çarpınhsında O, dimağunıarbî Asya devletlerile misaklar akdet eli askerî lisesinde, geceyi gündüze katazın faaliyetmde O var. ketinin başına getirmişti. Yüksek ruhu ve ak, şerefli Türk ordusunun sinesinde yer miştir. Atatürkün sayesinde Türk diploImağa çalışıyor. sebatı sayesinde herhangi kumandanın siVarhğımıza bu kadar nüfuz, bu kadar masisi muvaffakiyet üzerine muvaffakiAtatürk öksüzile, bir tatil gününde hulul eden ve on yedi milyon insanda birnirini kıracak zorluklan ve talihsizlikleri ?el kazanmıştır. görüsmek fırsatına erdim. leşen büyük hakikat, zaman zaman kendi sarsılmaksızın atlattırmıştır. Umumî 1936 senesinde toplanan Montrö konDerin ve içli matemini, asker vakarıışığile tecelli etmekten ve her satın silinHarbde Gelıbolu yarımadasındaki kahraeransında Türkiye harbde kaybettiğini ın sert kabuğu içinde gizlemesini bilen bu mez bir zıya ile yazılmış bir tarih gibi samanlık destanı olan mücdelede ve İstiklâl müzakere ile istirdad ederek muzaffer iddî delikanlınm bir zamanlar, dağlarda hife sahife açılmaktan da geri kalmıyor. Harbindeki davada yüksek dehsı kendisiığırtmaçlık etmiş olduğuna güçlükle ina adaşız! lmuştu. O zaman biz Atatürkün fecrinden başîıSonra, birdenbire: ıilırdı. ne tam ve parlak zafer kazandırmıştır. yarak ışığı bütün cihanı hayrette bırakan Son defa da yeni diplomasi usuller es «Gazi» yi tanır mısın? diye sordu Oyle güzel konuşuyordu ve cümleler Türkiye sekiz sene hemen hemen bilâ ii tabiyelerle mahirane tevhid edilerek bir deha güneşi oluşuna kadar imtidad ey Tanımam! dedim. ırasına serpistirdiği kelimeleri öyle iyi seliyen hayatını temaşaya başhyoruz. inkıta devam eden harbden dolayı son de skenderun sancağını Türkiye geri al Onu sever misin? iyordu ki, kendisini söyletmekte biber recede ezilmişti. Yolları, ticareti ve zira mıştır. Bu meseleye Atatürkün nekadar cısı gibi yakıcı bir tad buldum. Severim! Onun fecri, yann güneş olacak bir de Niçin seversin? hanın hayata ilk doğuşu ve üzerindeki ati harabî ve perişani içinde idi. îçimde taşmamak için güçlük çeken hemmiyet ve alâka gösterdiği, hastalığı O günkü sıgırtmac aklımla §u cevabı kudreti sabah ışığı gibi hissetirmesi deKürdlerin bulundukları eyaletlerde hü >aşlamış olmasına rağmen geçen yaz îs )nulmaz kederi, kajnına taş basan aç inverdim: mektir. Bunu gene kendi hatıraları arasmkumet nüfuzu bulunmamakta idi. Tür lcenderun sancağı hududuna yaptığı se ınlar gibi, irade kuvvetimle yenmeğe Paşa olduğu için, severim! da, sanki o fecrin belirişine bizzat şahid kiyeyi Umumî Harbe sürükliyen îttihad fahatle de sabit bulunuyor. Fakat bu se gayret ederek: Tekrar gülmeğe başladı. Ben, o ta olmuşuz gibi canlı canlı okuyoruz. Mese Biliyorum ki Mustafa, dedim, heve Terakki komitesi bakayası, memleketi ahatin sonu sıhhati için mühlik olmuşlâ Selânik Askerî ruştıyesındeki nya^iyc )imiz gibi, sen de büyük yas içindesin! rihte, cılız, çelimsiz, hasta bir çocuktum. gaynkabıli içtinab görünen felâketten kur ;ur. «Bu adam, benimle eğleniyor galiba..» hocası Mustafa Efendinin küçük adaşına, Başmı yere eğmişti. Ilkin hiç cevab dedim. Fakat O, sorgularının arkasını taran eski münekkidlerini kıskanıyorlar yarının yegânesi olacak minimini dâhiye Bir zaman Avrupaya fuzulî girmiş bir ermedi. Sonra, yavaş yavaş, nemlenen kesmiyordu; bir aralık sordu: Dokuz sene evvelki Çoban Mustafa «Kemal» adını vermesi?... dı. devlet sayılan Türkiye, Atatürkün li mavi gözlerinde, kıhc parıltısına benzi Sen, ne iş görürsün? ile bugün Kuleli lisesinde okuyan en keskin bir ışık yandı: Büyük ölünün idrakimize, hissiyatımıPanislâmizm entrikacıları, kazanılan za derliği altında Avrupanm iç politikasının Adeta canım sıkıldı: yarının subayı Mustafa Demir Evet, biliyorum... Atatürkün ölüza ve bütün hayatımıza hulul etmiş olan ferden heyecana geldıklerinden, Türki kıymettar ve terakkiperver bir aza olmuş İşte şu gördüğün sığırlan güderim! u, iştiham yerine geldi. Hastaneden çık hatıraları arasmda bu vakıa, parlak bir mü... yeyi tekrar müfrit islâmcılann mızrakbaşı :ur. dedim. ktan sonra sözünün burasmda dudakla fecre işaret teşkil etmez mi?.. O hocanın Yüzüne baktım: Ağhyordu. Fakat, bu Ne kazanırsın? yapacaklarını ümid ediyorlardı. Türkler; bu hayretbahş adamm hale ağlayış, biz sivillerin ağlayışına benzemiını koparacak gibi ısırıyordu Atam, beni bu pırıl pırıl parlıyan zekâ önünde kapıl Ayda üç lira.. Bu ümidlerin nasıl inkisara uğradığını, :ini kolayca bulamıyacaklardı. Bere /en, «kalb gözü» ile hakikî bir kan a.ğene aratarak, Beşiktaşta 19 uncu ilk dığı hayret ve «senin adın Kemal olmalı» Peki, söyle bana, ayda üç lira, semu\affakiyetli bir askerin ve muzaffer ket versin ki mumaileyh; diğer millî li ayıştı. mektebe yazdırdı. demek için duyduğu zaruret ne derin bir nede kaç lira eder?.. kumandanın cesur ve kuvvetli ve ayni za derler gibi eski arkadaşlannı uzaklaştıBir geceyarısı hiç unutmam, hastane hakikat ifade etmektedir? Sordum: Kendisinin ve yanındakilerin yardımi Ona nasıl rastlamıştın, Mustafa? re gelmişti. Doğruca benim yattığım odamanda ihtiyatkâr ve uzağı gören bir dev an, yahud mahveden müvesvis ve kıs Riyaziye muallimi Mustafa Efendi, le, ayda üç liranın bir senede ne ettiğini Çıkık yanak kemikleri, hassas bir kalb a girdi. Onu görünce şaşırmıştım. Ayağa müstesna bir fecrin iltimaı önünde büyük let adamı ve ıslahatçı olduğunu diğer bir kanc olmak hastalığma hiç uğramamıştı. hesablıyarak cevab veıdim: gibi çarparak, beni dinliyordu. Cevab calkmak istedim. Atatürk elile mâni ola bir görüş kabiliyeti göstererek istikbalin sahfemizde mufassalan izah ediyoruz. 36 lira eder! Daima kendisine müzaheret eden mukte vermek için hayli güçlük çektiğini, farkemalini müjdeledi ve o fecirden bütün Sana bu otuz altı lirayı versem, ne ak: Eski usul teokrasinin başlıca kalesi sa dir muavinleri vardır. Kendisinin abidesi iettim ve bekledim ki, yavaş yavaş ken Sen ayağa kalkmağı bırak da, bu cihanm tanıdığı, sevdiği, hayraniyet gösyaparsın?.. yılan Turkiyeyi muzafferane bir surette olan Türkiyenin ictimaî ve siyasî yeni dine gelsin. adan nasıl çıkacağmı düşün! diye gü terdiği büyük güneş doğdu. Hiç!.. Almam ki... asn]e=tirmeğe ve dünyevileştiımele mu binası sağlam temeller üzerine kurulmuş Nihayet kendine geldi ve gözlerini, ümsedi. Neden almıyorsun?. Ah, ne olurdu, her tulua mukadder ovaff^k o'rra' her münekkidi şa«irtır. görünüyor. Lâtin harflerinin kabulü, ka meçhul bir noktaya dikerek anlatmağa Sonra: Otuz altı lira çok para... lan gurub bizim güneşimizi bu kadar er^tetürk, Turkiyeyi hasta adam saya dınların hürriyeti, idare tarzınm ıslahı, başladı: Hani, dedi, seninle pazarlığa giriş ken bulmasaydı ve tarihler halkeden AtaSonra, biraz düşünerek ilâve ettim: O zaman, daha sekiz yaşında idim. miştık, dört lira aylığa razı olmuştun! türk nihayet bir tarih olmasaydı!.. rak bmun defin mfaMmi duasını birçok yollann, maliyenin ve ziraat usullerinin Nereden aldm? diye sorarlar... Babam, beni Yalovada, Süleyman admTanımadığım yolcu, tekrar gülümsi Şimdi ver bakalım, hastane paralarını... defa okumus olan Avrupanm salâhiyet yilestirilmesi, yeni ve insanî kanunların da birinin çiftliğine vetmis bes kuruş haf M. TURHAN TAN Küçüktüm, sığırtmactım amma, şaka yerek: sa^iSi bir sürü ad=>rnını da tekzib etmişli. raz'ı övle ıslahathr ki bunlann arkasın taWa vana^na olarak verdi. Aferin oğlum.. dedi, böyle olmalı.. ettiğini anlamıstım: Çjnkü bunlar; Tü r k mılletinın gızlı da bütün Türk efkârı umumiyesi bulu Çiftlikteki vazifem sığırtmachktı. Her döndü ki adeta yere yıkılacak gibi cjdum. Sen koskoca Gazi Paşasın. Elbette Fakat, bu parayı, yol gösterdiğin için ve^abah, gün a^armadin sısırları önüme Arkadaşlar da pencerelere üşüşmüşlerbir takım yay'ara m?lık olup bunla nuvor. hastane parasını da verirsin! dedim. r katar, v^lla'dT. d;"lenp d'nVne, dere ke riyorum sana!. Kimse birşey demez!.. di. Vapurlarm bayraklanna baktık: MekFilvaki bu ıslarnttan bazılan mahaîlî rın hare''ete ge!° ek devleh yeniden cannarlarında, bol otlu çayılarda onları doHâlâ benimle alay edıîdiâinı sanıyor tebin bayrağı gibi, onlar da yarıya indiJpncl.rması irin bir liderin parmağını te muhalefetlere karşı tatbik edilmiş ve bu Beşiktaştaki mektebe bir sene kadar rilmişti. Ders borusu çalıncıya kadar, a^'rırdım. dum. Otuz altı lirayı kabul etmeğe bir rras ettırmesi kâfi geleceğini unutuyorlar muhalefet, Cumhur Reisi tarafından bir 929 yıhnın yaz aylan içinde bir gün şartla razı oldum. Yolda yemek için ge devam ettikten sonra, Atatürk, beni Maç kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Kor kadaki Feyziye lisesine yazdırdı. Lisenın harb şefi giddet ve gayretile bertaraf dü. Her zamanki gibi sığırlarımı alıp, da tirdiğim yarım okka kadar ceviz vardı: d. kunc hakikate bir türlü inanamıyorduk. ğa çıkMm. Hayvanlara öğle suyunu ver Türkiyevi ziyaret eden Avrupalıların edılmıstir. Bu cevizleri alırsan, ben de senin dokuzuncu smıfında iken, imtihan vere Acaba, ölmüş miydi? Bu bayraklar, rek, Kuleli Askerî lisesine geçtim.» birço^unun h'lâfına olarak bu cesur idea Filvaki liberal düsünce sahibi birçok mek için ağır ağır Balaban deresinin yo paranı alınm! dedim. gelişigüzel, yani farkmda olunmadan da unu tuttum. Mekteb üniformasmın ciddî çizgileri list adam, güzel hayaller beslemiyordu. şarblı; ilk günlerdeki (otoriter) metodO, bana bir avuc para verdi, ben ona yarıya indirilmiş olamaz mıydı?.. Fakat o gün, hava biraz serindi. Sığırçinde, ne ağırbaşh bir duruşu vardı. bir avuc ceviz verdim. Böylece ödeşmiş larını ve vazettiği ve siddetle muhafaza Avrupalı düşman ve menfaatperest dev Nihayet smıflara girdik. Fransızca öğlar, çok geçmeden, ısınmak ihtiyacile sa Burada geçirdiğin askerlik haya letlerin arasında nüfuz ve kuvvetten mah ettiği bir parti sistemin: iyi nazarla gör ğa sola kaçısmağa baslaymca, arkadaşım olduk. retmenimiz Hakkı Akselin dersi vardı. Ayrılacağımız sırada, tekrar adımı sor tından memnun musun? diye sordum. rum \e (kafes arkasmda oturan) padı memislerdir. Hemen, kendisine sorduk. çoban Ahmedi telâş aldı: Sığırlardan biTopukları üzerinde vaziyet alarak, az du: Lâkin teferruata ve usule aid bu gibi ri, ortada yoktu. Ahmed, bu telâş arasm Ne var?.. Bayraklar niçin yarıya şahlann debdebesi ve islâmın mukadderakonuşan, çok iş yapmağa hazırlanan a Mustafa.. dedim. inik?... tenkidler; plânını düşünüp tatbik ettiği da: tına hâkim o!mak sevdası kendisine cazl Benimkı de Mustafa amma, dedi, damların manalı sükutile memnuniyetini Hadi, dedi, sen sürüyü çekip köye Öğretmenimiz, kendini zaptedemiye Türk inkılâbının; vatandaşlarına eski ıdabedar olamamıştır. yanmda «Kemal» i var.. Mustafa ile Ke fade etmiş oldu. götür... Ben de hayvanı bulunca arkanrek ağlamağa başladı: En acıklı sualimi en sonraya sakla mal, bir araya gelince ne olur?.. Açık ve sert nazarı; bunlann ölmüş bir relere nazaran daha hür, daha mükem dan yetişirim! Atatürk öldü, çocuklar... Küçük kafamm içi, birdenbire karıştı. mıştım: mel, daha emin bir hayat temin ettiği haimparatorluğun ve göçmüş bir âlemin baDağılan sürüyü toplıyarak, Balaban O zaman, sınıfın içinde, hep bir ağızİlk defa olarak kendi kendime: «Ata» nın ölümünü nerede ve nasıl kikatini setredemez. deresinden çıktım. Sığırlan otlata otlata kayasından başka birşey olmadığını gör dan acıklı bir vaveylâ koptu!» Sakın, dedim, bu atlı; Mustafa Ke haber aldm?.. Harb ve ihtilâllerden doğan yeni Av çiftliğe geliyordum. Derken, uzakta, yir mütü. mal Paşa olmasın?.. Bu 19 yaşındaki delikanlının metaneKeşki hiç sormasaymışım. Yüzü bir Nazarını bunlardan çevirip ordulannın rupanın liderlerinden hiçbiri; Atatürkün mi kadar atlı belirdi. Sık sık, böyle atlıtile daha fazla oynamağa gelmezdi. Bir Sonra, etrafındakilerin ona karşı gös anda paslanmış çelik rengine girdi. Du karşılaştığı müşkülâtm daha büyüğüne lara rastladığım için, aldırmıyarak yolubelkemiği olan Anadolu çiftçisine mu terdikleri saygılı hareketleri hatırlıyarak dakları titremeğe başladı. Şakaklan, kırk anda tufan gibi bosanacağını anlamış ma devam ettim. Kim olduklannı merak derece hararet içinde, ısıtma nöbeti geçi tım. Bahsi değiştirerek ona, şu suali sorhabbetle tevcih etti. Padişahlarm davet maruz kalmamış ve ondan daha fazla hiz bile etmemiştim. kararımı vedim: met göstermemiştir. Odur!. Odur!.. Gazi Paşadır!. ren bir hastanın nabzı gibi atıvordu; ağ dum: lerine icabet ederek birçok batınlar tar Fakat baktım: En öndeki atlı bana Atatürk milletini matem içinde bırakıp doğru eeliyordu. Yaklaşınca, atından in Amma, kendisine, onu tanıdığımı belli et lıyamaması, belki de gözlerinde, akıtacak Sen de bir Atatürk olarak yetiş lalarını ihmal eden ve kanlarmı akıtan yaş kalmadığı içindi. Fakat, bu tarif edil mek ister misin?.. gitti. Türk milleti hiç olmazsa şunu bile di; çiftliğe nereden gidildiğini soruyordu. medim. Anadolu köylüsü, kaybolacağı muhak mez teessür hali; bin kişinin koparacağı Giderken sordu: Derhal ayağa kalktı: Elimle işaret ettim: kak olan bir harbde, kazanılacağı şüphe^ rek teselli bulabilir: Türkiyenin Ingilte Beni, başka bir yerde görsen tanır hüngürtüden daha kuvvetli idi. Siz, yanlış yoldan gelmişsiniz... Ben mi?... siz olan bir harb gibi, ayni metanet v redeki eski düşmanları şimdi Türklerin Nihayet, anlatmak için kendinde kuvmısın?.. Çiftliğin yolu, şuradadır!.. Sonra, heyecanla: sebatla gayret göstermiştir. Artık Ana dostu olmuşlardır. Vaktile korkunc bi vet buldu: Başımı salladım: Bu atlı benden admıı da öğrenmek is Ben Atatürk olamam! diye bağır dolu köylüsü harbden biraz istirahat et düşman sayarak hayranı olduklan böyl tedi: Tanımaz mıyım ya.. Sen Gaz Öğle yemeğinden yeni çıkmıştım. dı ve ilâve etti: mesini ve kendi haline bırakılmasını isti bir büyük adamın vefatile Türkiyenin vı îçimde anlıyamadığım bir sıkıntı vardı. Mustafa! diye cevab verince gü Mustafa Kemal Paşasm! Hiç kimse Atatürk olamaz! Avrupanm uğradığı zıyadan derin tees Hayvanlarını dörtnala sürüp gittiler Bir de, ne göreyim: Mektebin bayrağı lümsedi: yordu. sür duymaktadırlar.» SALÂHADD1N GÜNGÖR Benim de adım Mustafa... Demek Ben de sığırlarımı alarak çiftliğe döndiim yarıya inmiş!.. Başım birdenbire öyle Türkiye kadınlarının da halini gör