29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 2 Mart 1937 Şehir Meclisinde Milli küme maçları başlıyor Sporculuğa yaraşan hakikî fazilet Ondüle makinelerine damga vurulması kabul edildi Şehir Meclisi dün ikinci reis vekili Tevfiğin riyasetinde toplandı. Muhtelif işlere aid bazı mazbatalar okunarak aid olduklan encümenlere verildi. Ondüle makineleri hakkında Mülkiye Encümeni tarafından tanzim edilen mazbata Mec~ lisce kabul edildi. Buna nazaran 937 senesi haziranına kadar bütün berber dükkânlan Belediye fen heyeti tarafından teftiş edilerek fenne muvafık görir len makinelerle diğer alât damgalana cak; fenne uygun görülmiyenler müsa dere edilecektir. Haziranın birinden iti baren de damgasız makine ve alât kul lanan berberler tecziye olunacaklardır. Bundan sonra Sürp Agob mezarhğına aid davanın iki taraf arasında sulhan halli muvafık olacağı hakkındaki Kavanin Encümeni mazbatası okunarak bu da kabul edilmiştir. İstanbul cihetine yeni den iki bin küsur elektrik lâmbası konacağı hakkında Belediye ile Şirket ara sında tanzim edilen itilâfnamenin Sıh hiye, Mülkiye ve Bütçe Encümenleri tarafından tetkiki tasvib edilmiş ve Medi" sin on beş gün daha temdid edilmesine karar verilerek celse tatil olunmuştur. Dört kuliib dün kur'a Finlandiyada muvaffakiları çektiler, maçlara yet kazanan Türk çocuk14 martta başlanacak larını takdir etmektedir Futbol Federasyonu tarafından hazır " lanan millî küme maçlan 14 martta Is tanbul, Ankara ve îzmir mıntakalannda başlamış olacaktır. Millî küme maçlan başlamadan ev vel kulübler sıra numaralarını çekmek ü" zere dün bir toplantı yapmışlardır. Federasyon Reisinin bulunduğu bu toplantıda Fenerbahçe 1, Beşiktaş 2, Güneş 3, Galatasaray 4 numarayı çek mişlerdir. Çekilen kur'aya nazaran 14 martta ilk maç Galatasarayla Güneş, Fenerbahçe ile Beşiktaş arasmda yapılacaktır. 20 ve 21 martta Beşiktaş İzmirde, Fenerbahçe Ankarada oynıyacaktır. 27 martta İzmir takımı îstanbulda Fenerbahçe ile, 28 martta İzmir takımı İs tanbulda Beşiktaşla maç yapacaktır. 3 nisanda Ankara takımı Îstanbulda Güneşle, 4 nisanda Ankara takımı îs tanbulda Beşiktaşla oynıyacaktır. 10 nisanda Güneş İzmirde, Beşiktaş Ankarada, 1 1 nisanda Galatasarayla, Fenerbahçe İstanbulda, Güneş îzmirde, Beşiktaş Ankarada maç yapacaklardır. 17 ve 18 nisanda Galatasaray îzmirde iki maç yapacaktır. 18 nisanda Beşiktaş Güneşle îstanbulda oynıyacaktır. 24 nisanda Ankara, Fenerbahçe ile îstanbulda, diğer Ankara takımı da îzmirde maç yapacaktır. 25 nisanda Ankara İstanbulda Beşiktaşla, gene bir Ankara takımı îzmirde maç yapacaktır. 1 mayısta îzmir takımı îstanbulda Beşiktaşla ve bir îzmir takımı Ankarada maç yapacaktır. 2 mayısta îzmir takımı îstanbulda Fenerbahçe ile, bir İzmir takımı Ankarada oynıyacaktır. 8 mayıs Fenerbalıçe, îzmirde, Güneş Ankarada, 9 mayısta Galatasaray, Beşiktaşla, Fenerbahçe îzmirde, Güneş Ankarada oynıyacaktır. 15 mayıs îzmir takımı îstanbulda Galatasarayla, 16 mayısta İzmir takımı İstanbulda Güneşle maç yapacaktır. 22 mayısta Galatasaray Ankarada, 23 mayısta Fenerbahçe, Güneşle, Galatasaray Ankarada oynıyacaktır. 29 mayıs Ankara îstanbulda Fenerbahçe ile, 30 ma yısta Ankara takımı îstanbulda Galata " sarayla oynıyacaktır 5 haziranda îzmir takımı îstanbulda Günejle, 6 haziranda îzmir takımı İstanbulda Galatasarayla, 12 haziranda Ankara takımı îstanbulda Güneşle, 13 hazi randa Ankara takımı İstanbulda Galatasarayla, 20 haziranda Güneş, Beşik taşla, 27 haziranda Fenerbahçe, Beşik taşla, 3 temmuzda Galatasaray, Beşiktaşla, ve Fenerbahçe Güneşle karşılaşacak ve millî küme maçlan bu suretle bitmiş olacaktır. Bu maçlan kazanan takım millî küme şampiyonu olacaktır. îstanbulda millî küme haricinde ka lan diğer takımlan çalıştırmak maksadile İstanbul Futbo] Ajanlığı tarafından yeni bir program da düsünü]mektedir. Türk güreşçilerinin memleket dahilin" de ve haricinde kazandıklan muvaffakiyeti çekemiyen ve bunu her vesileden istifade ederek küçültmeğe çalışan birisi vardır. Bu zat, sözde sporcudur, spor i" dareciliği yapmıştır ve gene sözüm ona gazetecilik yapar. Fakat hernedense Türk güreşçilerile hiçbir vakit yıldızı ba" fışmaz, onlann muvaffakiyetlerini çekemez, kazanan her güreşçinin galibiyetini sıfıra indirmek için binbir dereden su getirir. Türk güreş takımı, Finlândiyalı gü " reşçilerin geçen sene memleketimize yapmış olduklan ziyareti iade etmek ve ayni şerait altmda müsabakalar yapmak için Finlândiyaya gitti. Şimdi Finlândiyadan gelen haberler, güreşçilerimizin, o güreş üstadlannın memleketinde de zaferden zafere koştuklannı halkımıza müjdeliyor. Eksik bir kadro ile ve biraz da hazırlan" mamış bir vaziyette dünyanın en yüksek güreşçilerile boy ölçüşmeğe giden bu Türk çocuklarmın kazandıklan zaferleri alkışlamak ve kendilerini tebrik etmek bir borcdur. Fakat bu borcdan kendisini vareste tutan yalnız o malum zatbr. O, şimdi de başka bir cepheden ve başka bir yoldan güreşçilerimize yumruk sallamanın ve kazanılan müsabakaların kıymetini hiçe indirmenin yolunu tutmuştur. Finlândiya şehirlerinde güreşçilerimi zin yaptıklan her müsabakadan sonra ahnan neticeleri biz bu sütunlarda hususî muhabirimizin bize çektiği telgraflara istinaden neşrettik, mektubla gönderilen müsabakalann tafsilâtını yazdık, resimlerini bastık. Hatta Finlândiya gazetele rinin güreşçilerimiz hakkındaki çok sita~ yişkârane neşriyatmı da sütunlanmıza geçirdik. Bütün bunlar iftihar edilecek şeylerdir. Ateş böceğinin zehrine karşı panzebM 246 ncı madde mucibince Almanlar tarafından Kaliforniyada, son zencilere iadesi meşrut olan Mokono saltanatının midye zamanlarda, yemek, bile bile zehir yemek kafatası üçleşince Ingilizlerin vaziyeti çok güçleşti ten farksız bir i c Versaille muahedesine giren kuru kafa! Duymadıklarımız ve bilrnediklerimiz zıyorlar: «Türklerin Berlinde ka zandıkları galebenin bir tesadüf e«eri olmadığını göriiyoruz. YaratıIışta güreşçi olan bu milletin dünyada yenilmez bir kuvvet olacağına hiç çüphe yoktur. Şimal ile te mas etmek suretile başladıkları bu yolda devam ederlerse bir iki sene «onra bunlara karşı gelmek çok zor olacaktır. Türkler bize teknik, kuvvet ve cesaret nümuneleri gösterdiler.» Beynelmilel Güreş Federasyonu Reisi de: Şehrimize bir Avusturya takımı gelecek Yirmi ve yirmi bir mart tarihlerinde Fenerbahçe ve Beşiktaş takımlan milli küme maçlan dolayısile seyahatte ola caklardır. Galatasaray ve Güneş takımları bu tarihte bir Avusturya takımile maç yapmak üzere tesebbüslere girismişlerdir. lar da biz burada telgraflar, mektublar, hatta resimler uydurarak onlan gaîib gösteriyormuşuz gibi bir hava uyandır mak maksadıle dün imzasmı atmağa ce saret edemediği bir yazı yazmış, «Finlândiya güreş maçlannın vaziyetini araştınyoruz» diye bir şeyler karalamış. Bu id" dialara bakılırsa, güreş takımımızın Finlandiyada aldığı neticeler hakkındaki mübhemiyet devam ediyormuş, işin acr nacak tarafı Güreş Federasyonu da kendisine sadre şifa malumat vermemiş, Finlândiyalılaruı k'arşımıza çıkardıklan oyunculardan bir kısmı Olimpiyada gelmiyen güreşçilermiş, güreş programına serbest güreşler dahil değilmiş, kafile reisi, Greko Rumen güreşlerdeki muvaffakiyetsizliği örtbas etmek için gösteriş şeklinde serbest güreşler de yaptırıyormuş, fakat bu hareket samimî bir sportmenlik değilmiş, efkân umumiyeyi yakından alâkadar eden bu gibi hâdiselerin hakikatine hürmet etmesini bilmeli ve onlan olduğu gibi kabul etmeliymiş ... Bu sözlerin ne maksadla ve ne gibi düşüncelerle yazılmış olduğunu bizimle beraber herkes te anlamakta güçlük çek" mez. Yalnız, güreşçilerimizle bir türlü uyuşamıyan bu adama, bu defalık biz cevab vermiyelim de Finlândiya gazete" lerinin neşriyatmı ve Beynelmilel Güreş Federasyonu Reisi Vietor Sueds'in söz~ lerini nakletmekle iktifa edelim: « Bugün buraya gelen Türk güreşçileri bundan elli sene evvel dünyayı altüst eden Koca Yuauf, Kurddereli, Kara Ahmedlerin evlâdlan olduklarmı bize göstermişlerdir. Bugün, kendileri onlann Fakat o malum zat, güreşçilerimiz Fin yerlerini muvaffakiyetle tutabilirlandiyada mütemadiyen mağlub olmuş ler.» diyor. «Hakikî fazilet, düşmanın şehadet edip kabul ve itiraf ettiği fazilettir» derler. Rakiblerimiz, bizim hakkımızda bu suretle takdirkâr sözler söyler ve Türk güreşçilerinin kıymetini göklere çıkarır larken, içimizden birisinin, bu Türk çocuklarmı, güreşte temayüz etmiş ecnebi bir memlekette bugüne kadar yaptıklan 36 maçtan 24 ünü kazandıklan halde, hâlâ kötülemeğe çalışması, onun nasıl bir ihtirasın zebunu olduğunu göstermeğe kâfidir. Türk Spor Kurumu başkanı iyileşti İki üç aydanberi istirahat etmek üzere mezunen Balıkesirde bulunan Türk Spor Kurumu Başkanı General Ali Hikmet bugünlerde Ankaraya dönerek vazifesine başlıyacaktır. Beşiktaş Güneş maçı B. I. T. O. K. tan: 24 şubat 1937 çarşamba günü yapılması lâzım gelirken havanm fenalıgı dolayısile tehlr edilen dostluk kupası final maçı 7 mart 1937 pazar günü Güneş ve Beşiktaş arasmda yapılacalktır. 1 Maç Takslm stadyomunda oynacaktxr. 2 Maç hakemi Penerbahçe antrenörü Bay Eliotftur. 3 Maça saat 15 te başlanacaktır. Fl nal maçı olduğundan, berabere kalındığı takdirde yarun saat temdid vardır. 4 Fiatlar Balkon 100, tribün 50, dühullye 25 kuruştur. Bu maç için evvelce dağıtılan davetiye ve kulüb büetleri muteberFinlândiya gazeteleri şunları ya dlr. Evet efendim, cevabmı verdi. Murad Ferdi Bey sizi bekliyor. Emriniz ü zerine onu herkesin içine çıkarmıyarak benim odamda alıkoydum. Âlâ... Bu cesur ve zeki adamı hemen gönderiniz. Fakat herşeyden evvel size şunu da haber vermeliyim: Aşağıdaki kasa ve evrak dairesinin bekçisi evvelki akşam da, dün akşam da vazifesinin başmda bulunamamıştır... Nasıl olur? Anlaşılan müdür beyefendi, zatıâliniz ona bir müddet için izin vermişsiniz. Ha... Evet... Olabilir. Amma \galiba onun yerine başka birisini oturtmayı unutmuşsunuz müdür beyefendi... Ah, sahi... Bu yüzden birşey oldu mu? Mahzende fevkalâdelik var mı? Hayır... Yok müdür beyefendi... Yalnız sabahleyin nöbetçi servisine baş larken aşağıdaki lâmbalardan birisinin yanmakta olduğunu göraıüş. Gidip her tarafı araştırmış, birşey bulamamış ve fakat. Kimseye de birşey söylemeğe cesaret edememiş. Sade kapıcıya meseleyi anlatmış. Ben de kapıcıdan duydum ve olmuş ve midyı yüzünden ölüm vak'aları fevkalâde çoğalmıştır. Kaliforniya Unıversite si profesörlerinden Kofold isminde bir âlim bu hâdiseyi pek meraklı bula rak tetkikata girişince, Pasifik denizi sahillerinde yaşıyan midyelerin kâmi« len zehirli olduğunu ve bu zehrin de, gıdadan husule geldiğini meydana koymuştur. Meğer, Pasifik midyeleri, denize fosforlu parlaklık vermekten başka hiçbir kerameti olmıyan bir nevi ateşböceği yiyerek gıdalanmağa başlamışlar. Bu bö cek ise, dünyanın en müthiş zehirlerinden birini neşrediyormuş. Şimdi, profesör Kofold. denizdeki ateşböceğinin zehrine karşı bir panzehir aramakla meşgulmüş. Katil midye ve katil istiridye yetiş tirmek hususuda, bizim Boğaziçi ve HaTanganıka havalisinde muhafaza edüen mukaddes kafataslan liç suları da Pasifik kıyılanndan aşağı Versailles muahedesini okuyanlar, o [giliz mümessiline müracaat ederek, mağ kalmaz. Profesör Kofold şu panzehiri nun 246 ncı maddesinin şarkî Afrikanm lub Almanyanın, Sultan Makaoua'nm bulursa, belki bizim balıkçı esnafının Vahehe zencilerini alâkadar eden bir kafatasını milletine iadeye mecbur edil da duasını alır. Adam kafası gtfndermek meseleden bâhis olduğunu bilirler. Bu mesini istedi. yasak! madde aynen der ki: Fakat işin gülünc tarafı burada başlıŞLmalî Birmanya Posta idaresi, neş * «Almanyanın himayesindeki şarkî yor. Versailles muahedesinin 246 ncı Afrikadan kaldırılıp Almanyaya götürü maddesi hükmünü yerine getirmeğe me rettiği bir tamimle, <badema posta palen Sultan Makaoua'nın kafatası, işbu mur olan Berlin Kolonialmuseun direk keti halinde adam kafası göndermenin muahedenin mer'iyet mevkiine vaz'ından törü, Harbi Umuminin, müze servisle sureti kat'iyede yasak» olduğunu ilân etmiştir. itibaren altı ay zarfmda, Almanya tara rinde bir takım karışıklıklar tevlid ettiğini Adam kafasile posta paketi arascnda fından, Sa Majeste Britanya hükümda ve Sultanm kafatasını tesbit etmenin immünasebet tasavvur etmek kirnsenin kânsızlığını ileri sürerek, Londraya bir rının hükumetine teslim edilecektir.» akhndan geçebilecek hezeyanlardan yerine üç kafatası göndermiş, MakaouaVersailles muahedesinin bu garib değildir amma, gelgelelim, Birmanya maddesi hükmünün, Almanya tarafından nm kafatası bunlardan hingisi olduğunu da, adam kafasile adam bedeni arasıntatbik edilip edilmediğini öğrenmeden ev tesbit vazifesini îngilizlere bırakmıştı. daki rabıtayı meselâ kavun tarlasile vel, bu meşhur kafatasının mahiyeti ve Ingilizler, bu harekeri nahoş telâkki kavun arasındaki münasebet kadar izamacerası hakkında biraz malumat ver etmişler ve Almanları, kafatasının mut lesi kolay ve tabiî saymak âdet olmuşmek faydalı olacaktır. laka bulunması için icbar eylemişlerdi. tur. Birmanya yerlüeri, biledikleri si Afrikah Vahehe zencilerinin, bu sene Hatta bu sebeble, Berlinle Londra ara lâhların keskinliğini birbirlerinin kel lesinde tecrübe ederler. Bu bir an'ane yüzüncü doğum yılmı kutlulıyacakları smda bir hayli müddet şiddetli notalar dir. Bu güzel an'anenin yanısıra bir Kral Makaoua, Harbi Umumiden çok teati edildiği rivayet olunur. Bunun ha an'ane daha vardır ki, o da, kesik ka evvel, Tanganika gölü ile Hind denizi a kikat olması ihtimali de pek uzak değil fayı dinî merasimden mahrum kalma • rasındaki muazzam kıt'ada hükümran o dir. Zira Vaheheler durup dinlenmeden, ması için, sahibinin ailesine gönder lan bir sultandı. Akıllı, dirayetli, müdeb bıkıp usanmadan Sultanın kafatasını is mektir. Birmanyalılar. Posta idaresinin bir bir hükümdar olan Makaoua'nın tiyorlardı. her paketi ashabına göndermekle mü komşularile iyi geçinmekten başka gayeGerçi, Ingilizlerin elinde üç tane ka kellef olduğunu düşünerek, kesik ka si yoktu. Fakat, Almanlar, beş sene sü fatası bulunduğuna göre, bunlardan geli faları da o vasıta ile göndermeğe başren bir muharebeden sonra 1898 de Va şigüzel bir tanesini Afrikaya gönder layınca is sarpa sarmıştır. tşin gülünc tarafı, Posta idaresinin, hehelerin arazisini zaptedince, Sultan mekle işin halledilmiş olacağı aklı gele tamimde dermeyan ettiği sebebdir. Makaoua'nın saltanatı da nihayet bul bilirse de, Vahehe iihirbazlarının elinde, du. Zira, kendisi, bir musademe esnasın Makaoua'nın kafatası mucizeler yarata Tamün, kesik kafalarm «posta nizamnada, kafatasını delip geçen bir kurşunla bilir, halbuki alelâde bir Vahehe kafata&ı mesinde, bu kabil emanet kabul edilevurulup ölmüştü. bu yolda bir mucizeyi kat'iyyen göstere bileceğine dair kayid bulunmamasın dan» dolayı kabul edilemiyeceğini söyAlmanlarla Vaheheler arasmda ayni mezmiş. Şu halde, îngiltere, hakikaten lüyor. sene zarfında akdedilen muahedede, Sultana aid olduğu iddiasile Vahehelere tster misiniz Birmanyalılar müşterek Sultanm naşının .milletine teslim edilece lâalettayin bir kafatası gönderdiği tak bir arzuhal verip «nizamnameye, kesik ği yazılıydı. Muahedenin bu hükmü ay dirde, kendi prestiji noktai nazarından kafalarm da kabulü için madde ilâve nen tatbik edildi. Ancak, Almanlann zararlı bir hareket yapmış olacaktır. teslim ettikleri bu cesed başsızdı. HalbuDiğer taraftan, bu kafatası hakkında edin» dive avak diresinler. ki, Vaheheler, bir insanın ruhunu, başm şöyle bir iddia da mevcuddur: da farzettîkleri için, başsız cesed, onla Almanlar, müstemlekelerinden kat'iy Tarihî bir caminin çinileri rm indinde hiçbir kıymet ifade etmiyor yen vazgeçmiş değillerdir. 1919 da, înçalındı du. gilizler Versailles muahedesinde bu kaSilivrikapıdaki meşhur Bali Süley • îşte Versailles muahedesinin 246 ncı fatasından bahsetmek lüzumunu duy man Ağa camisi meçhul bazı kimseler maddesinin, 1898 senesindeki menşei bu duklan zaman, Berlin hükumeti, bu ku tarafından tahrib ve bu arada içinden ru kafanın mutlaka akla gelmez ve padur. 18 parça kıymetli çini çalınmıştır. Vaheheler, Sultanm başsız cesedini a ha biçilmez bir kıymet ifade ettiğini düMüzeler müdürlüğü bu hâdise hak lınca fena halde canları sıkılmıştı. Sene şünerek, hakikisini emin bir yere sakla kmda tahkikata başlamıştır. lerce müddet sağa sola başvurdular. Bü mış ve îngiltereye gelişigüzel üç kafatası tün Alman nezaretlerine, Alman maka göndermiştir. matına müracaat ettiler, hatta bizzat İmAlmanlann, bu müstemlekeyi tekrar Vahehelere göndermiyor. Fakat, şu son paratora bile ricada bulundular. Fakat elde ettikleri ve oraya Sultan Makaoua tahminler ve mülâhazalar doğru ise, Albütün teşeb'büsleri boşa çıktı. nın kafatasile beraber gittikleri tasavvur manların da, müstemlekecilik sıyaseti Bunun üzerine işe sihirbazlar karıştı. edılsin. O takdirde, şarkî Afrikanın bü noktai nazarından îngilizler kadar açık Onlar da birşey yapamadı. Nihayet tün zencileri, galibiyetlerine rağmen bun göz ve ileriyi görür olduklan anlaşılmakHarbi Umumî Almanyanın mağlubiye dan istifade etmesini bilmiyen Ingilizlerin tadır. Ne olursa olsun mihveri kuru kafa otile neticelenince, Vahehelerden mürek safiyetile alay etmez mi? keb bir heyet Zankibar sahilinde kâin îşte Ingilizler bütün bunları düşünerek lan bir müstemleke siyaseti insana oldukbüyük bir liman olan Darüsselâmdaki ln ellerindeki üc kafatasından bir tanesini ça garib görünüyor. keyfiyeti size anlatmağa lüzum gördüm. Başka birşey olmamışsa... zaran yok. Belki lâmbayı açfk bırakan ben dim. Teşekkür ederim Perihan Hanım... Şimdi Murad Ferdiye söyleyiniz de içeri girsin. Konuşayım. Başüstüne efendim... Murad Ferdi içeriye girdiği zaman hiç ummadığı bir hararetle karşılandı. Bu kendisini adeta kucaklamak istiyen, ellerini uzatan, gülen bir Hasan Azmiydi.. Koca Ferdi... Gel bakalım... Gel, şöyle karşıma otur... Halbuki bu sırada Ferdinin hiç te keyfi yerinde değildi. Gayet ciddi idi ve belJi ki pek ciddî ve vahim meselelerden bahsetmek istiyordu. Yüzünde mühim hâdiselerle karşılaşmış adamların sert çizgileri toplanmıştı. Kendisine uzanan el leri görmemiş gibi, elleri cebinde, gözleri Hasan Azminin gözlerine dikilmiş ola rak, bir dram aktörü evzaile ileriledi. Vahşi bakışlarını Azmiden ayırmıyarak durdu. Ne var, ne yok ihtiyar? Yeni bir şeyler var mı? Murad Ferdi alaycı bir sesle: Yeni mi? Evet, yeni birçok şeyler var beyefendi!.. Haydi bakalım, bildiklerini söyle. Esrarını yumurtla... Hemen söyliyeyim: Benim yeni haberlerim meyaıunda şu var oğlum: Sen Hasan Azmi değilsin. Kabil değil!.. Elimde deliller var. Hem de kat'î deliller... Anlıyor musun efendi. Kahkaha ile gülerek Hasan Azmi cevab verdi: Anlıyorum efendi... Yalnız... Şimdi îzmirden geliyorum. Anla dın mı? Vay, vay... Demek uzunca bir seyahate çıktın ha... Mükemmel... Yalnız her seyahatten olduğu gibi bundan da elin boş döndün. Yahud bir kafese kon dun. Nerden biliyorsun? Nerden mi?... Sana derhal tevdi edebileceğim küçük bir sır... Maamafih muhakkak bu sırrı da gidip şu senin müdürün, sabık veya lâhik müdürün Fahri B"eye anlatır mısın?.. Bütün öğrendikle rini anlatıyor musun? Tabiî... * Otur bakayım azizim... Müdür beyefendi sana ne dedi? Karşısmdakinin soğukkanlılığından son derece sinirlenen ve adeta kendi kendine emniyetini kaybetmekten korkan Ferdi, geniş bir kanapeye düşer gibi oturdu: Bana ne mı dedi?.. Söyliyeyim: Bu işi kendi haline bırak, dedi. Mademki kimse «ben Hsan Azmiyim» demiyor. Ortada mühim bir mesele de yok demektir, nemize lâzım, karışmıyalım, dedi. Çok güzel. Şu Fahri Beyi çok beğeniyorum, basiretli bir adam vesselâm... O bir çok meselelerin kanştınlmadan halledildiğini ne biliyor. Bazı hâdiseler kertdi kendine de inkişaf eder. Kalk ayağa Ferdi... Sen yüzünden göründüğün kadar aptal değilsin. Kalk, gel, şöyle pencerenin kenanna. Daha aydınlık bir yere... Hah... Şimdi yüzüm» bak. Ellerini bana ver. Yüzüme dikkatli bak. Ve şimdi söyle: Ben Hasan Azmi miyim, değil miyım?.. Bunu söyliyerek Murad Ferdiyi elin den tutmuş, pencerenin kenanna götür müştü. Gözlerini onun gözlerine dike rek": Söyle, dedi. Ben yalantı Hasan Azmi miyim? lArkası var] Köşe minderinin esrarı Zabıta romanı : 62 Derken sözünü kesti ve birden başka bir lâkırdıya geçti: Bu sabahki gazetelerin Nigâr Hanım hakkında verdikleri haberi size bildirmeğe mecburum. Ne haberi? Bir kaza mı? Evet... Tabiî gazetelerde okuya caksmız. Maamafih siz uyanmadan ben telefon etmeyi muvafık bulmadım. Za ten... Galiba pek te mühim birşey değil. Oyle mi? Anlatsana... Nigâr Hanımm bindiği bir otomobil Bakırköyden şehre gelirken devrilmiş, hanımı yaralı olarak Aksarayda hasta neye yatırmışlar. Tabiî bugün kendisini 7İyarete gidersiniz. Tabiî gideceğim... Nigâr Hanımın hiçbir tarafında bir kınk olmadığını yazıyorlar. Yalnız yan taraflannda ezikler, bereler varmjş. Birkaç günlük bir mesele diyorlar. Hele şükür!... Zavallı Nigâr... Bu muhavereden sonra Hasan Azmi acele kendi şahsına gelen mektubları gözden geçirdi. Gazeteleri, bu meyanda Nigâr Semahate aid en fazla tefsilât verenleri okudu ve giyinmeğe başladı. Tam saat onda Türün şirketinden içeriye giriyordu. Bütün memurlann tered düdsüz karşılayışlan ondaki hafif tereddüdü izale erti. Doğru yazıhanesine gi dip oturdu. Memurlarından Necati ve daktilosu Perihan hemen geldiler ve arzı tazimat ederek imzalanacak ban mek tublan ve vesikaları verdiler. Hasan Azmi âmirane bir tavırla: Necati, dedi. Şungar ismindeki Macara açtığımız bir kredi vardı. Evet efendim. Bu kredi iki misline çıkanlacak. Emredersiniz müdür beyefendi. Necati dışarı çıkar çıkmaz Perihan Hanım ilerledi ve müdiriyet masasınm yanıbaşında durdu. Bana mahremane söylenecek bir şey mi var, Perihan Hanım? Sualine gene ve güzel kız, sesinin to nunu biraz alçaltarak:
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle