24 Nisan 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CU5ÎHURÎTET 28 Şubat 1937 Ankaranın verdîği misal Güreşçiierimizin zaferi Güreş üstadlarının memleketinde yapılan müsabakalar, Türkün kudret ve kuvvetini ve kazandığı galebelerin tesadüfî olmadığını bir daha isbat etti Helsinki (Fin lândiya, hususî mu~ habirimizden) Türk güreşçileri burada yaptıklan mü ~ sabakalan muvaf fakiyetle sona erdirmişlerdir. Netice itibarile GrekoRumen ve serbes olarak ya~ pılan 14 müsabakanm 8 ini Türkler, 6 sını Finlândiya lılar kazanmışlardır. 61 kilo dünya Çöban, Jarvinen'le güreşiyor GrekoRumen bi " rincisi Yaşarın kolunun sakatlanmış ol Maamafih ertesi günü intişar eden ga ması ve güreş ekipimizin en kuvvetli bir zetelerin hepsi Kenanın daha iyi bir güşekilde bulunmaması da gözönüne ahna" reşçi olduğunu yazdılar. Nitekim ertesi cak olursa Türk takımınm uzun ve sar günkü parlak galebesi bu iddianın doğru sıcı bir yolculuktan sonra güreş üstadla" olduğunu isbat etti. nnın memleketinde aldığı bu neticenin Yaşarın miisabakası kıymeti daha açık bir şekilde ortaya çı İkinci maç Yaşarla K. Pillajamaki kar. arasında oldu. Yaşann İstanbuldan ayBüyük bir intizam içinde ve çok ka" rılırken kolunun sakat olduğu malumdu. Iabalık bir seyirci kütlesi önünde yapılan Bu güreşçimiz bu sakat koluna rağmen müsabakalar, GrekoRumen ve serbest Olimpiyad ikincisi ile karşılaşmıştır. Ya" olmak üzere kanşık bir şekilde icra edil şar, Olimpiyadda yenildiği bu güreşçiyi miş ve iki gün devam etmiştir. mutlaka yenmek azmile güreşe başladı. Ve güreştiği beş dakika zarfında tama llk müsabaka mile hâkim bir vaziyette idi. Fakat sakat Birinci günkü müsabakalar şu şekilde kolu beş dakika sonra minder haricinde cereyan etmiştir: vaki bir düşüşünde yeniden sakatlandı. llk maç Kenanla Kusseli arasında Ve müsabakayı terketmek mecburiyetinde GrekoRumen olarak yapıldı. Güreş bükaldı. Bu suretle Finlândiyalı güreşçi yük bir süratle başladı. Kenan ecnebi bir Yaşara ikinci defa da galib gelmek şan~ memlekette büyük bir şampiyonla haya" sına mazhar oldu. tmda ilk güreşi yapmakta olduğu için çok heyecanlı idi. Çok çekingen güre Yusuf Aslanın muvaffakiyeti şiyordu. Finlândiyalı bundan istifade e~ Yusuf Aslanla P. Pihlajamaki ara derek mütemadiyen hücum ediyordu. smdaki serbest maç başlamadan evvel Fakan Kenana karşı tatbik etmek iste herkes Finlerin dünya serbest güreş üçündiği oyunlarm hiç biri para etmiyor, Ke cüsü meşhur güreşçisinin galib geleceğine nan hepsinden kolaylıkla sıynhyordu. emindi. Fakat Yusuf Aslanın çıkardığı Nihayet Kenan Finlândiyalıda um fevkalâde güreş, bütün bu tahminleri duğu üstünlüğün mevcud olmadığını gö" altüst etti. Dünya üçüncüsü eğer bu güreşte tuşla rünce yavaş yavaş canlandı ve hücuma mağlub olmamışsa, bu, ancak büyük başladı. Vaziyet bir anda değişmişti. Şimdi Kenan oyuna tamamile hâkim bu şansından ileri gelmiştir. Hakikaten as lunuyordu. Finlândiyalıyı muhakkak biı lanlar gibi güreşen Yusuf Aslan, raki tuştan ancak müsabakamn bittiğini bil " bini mahveder gibi yendi. diren düdük kurtarabildi. Fakat Kenan, Saimin güreşi ilk on dakikadaki çekingenliğinin ceza Saim de ayni şekilde fevkalâde bir gü" smı hükmen mağlub addedılmekle çekti. reşle ve bütün ümidlerin hilâfında ser best güreşte meşhur Leino'yu mağlub et~ meğe muvaffak oldu. Bu güreşçi Finlerin en teknik serbestçisi sayılmaktadır. Hergün muntazam hamlelerle büyüyen ve güzelleşen hükumet merkezimiz Türkiyenin diğer şehirleFutbol şampiyonası burinin imarı için çok muvafık bir nümune olabiiir günkü maçlarla bitiyor Lik maçlannm son üç oyunu bugün Taksim stadyomunda yapılacaktır. Şimdiye kadar yapılan maçlar tasnifte birinci olacak kulübü belli etmişse de ikincilik, üçüncülük ve dördüncülük bugünkü o yunlann neticelerine bağlıdır. Filhakika Fenerbahçeliler bugün Topkapıya mağlub olsalar bile birinciliği mu" hafaza edeceklerdir. Halbuki Galatasarayla Güneşin alacaklan neticeler, hatta Galatasaraylıların bugün Eyübe atacak" ları gol sayısı bile tasnifte rol oynıyacaktır. Güneş takımı bugün Istanbulsporla yapacağı maçta galib geldiği takdirde ikinci, berabere veya mağlub olduğu takdirde ise dördüncü olacaktır. Galatasaraylılar bugün Eyüb takımile yapacaklan maçı kaybettikleri veya berabere kaldıkları takdirde dördüncü, üçten fazla gol atıp maçı kazandıklan takdirde ise, Güneşin alacağı neticeye göre, ikinci v;ya üçüncü olacaklardır. Galatasaraylıların Eyüblülere karşı üçten aşağı atacakları gollerle temin edecekleri galibiyetle Güneşlilerin Istanbu!" sporla berabere kalmaları takdirinde ise Beşiktaş takımı ikinciliği kazanmış ola • caktır. Lik maçlarının son karşılaşması Şehir plânlı ve sür'atli bir istihale geçiriyor Adnan hafif bir farkla yenildi Adnanla Nardling arasında yapılan GrekoRumen müsabaka da çok çetin oldu. Neticede çok ufak bir farkla Adnan mağlub sayıldı. Mustafa beş dakikada galib geldi Nihayet sıra Mustafa ıle meşhur Vento'ya geldi. Greko~Rumen olarak yapr lan bu müsabakada Mustafa fevkalâde bir güreş çıkardı ve rakibini 5 dakika 38 saniyede su götürmez bir tuşla mağlub etti. Bu tuş o kadar anî ve kat'î oldu ki Vento şaskmlıktan bir müddet yerinden kalkamadı. Ankaravıı~ın gıızel lunurıuruMun biri" : Yenışehır caddesi Çobanın miisabakası Birinci günün son müsabakası gene serbest olarak Çobanla Jarvinen arasında yapıldı. Çoban güzel bir güreşten sonra galib gelerek uzun uzun alkışlandı. İkinci gün yapılan müsabakalar İkinci günü yapılan ilk serbest müsa Sözle olsun, yazı ile olsun, insan bir fıkrini anlatmak isterken misal getirmek, mukayese etmek ihtiyacını duyar. Bizde, bir iki senedir, şehircilik, belediyecilik münakaşa ve yazılan modası ortaya çık" tı. Mevzu daima aynidır: İstanbulu di ğer büyük dünya şehirlerile mukayese ederek tenkid ederiz, Berlıni muntazam ve temiz, Parisi her bakımdan cazib bu~ luruz. Halbuki onlar nerede? Bizim İs tanbul nerede? O şehirlerde asırlardanberi imar fikri yürüyor, Istanbulda a " sırlarca imha fikri hâkim olmuş. * * * Şimdi bu mukayese ihtiyacını tatmin etmek için uzak ve yabancı şehirler gözönüne getirmeğe lüzum yoktur. İşte An" kara! Tabiatin hertürlü hissetlerile mü cadele ederek hergün büyüyen ve gü zelleşen bir şehir, Ankara! Plânlı, tedricî ve mütemadî tekâmül ve terakki neticesi olarak şehrin nekadar değişmekte olduğunu içinde oturanlar o kadar hissetmiyebilirler. Fakat Ankaraya arada bir gelenlerin gözüne çarpan ilk şey son gidişlerinde bıraktıkları Ankara ile şimdi bulduklan Ankaradır. Ya Ankaranın eski halini bilmiyen ~ ler? Böyleleri şimdi Ankaraya geldıkleri zaman onlara eski hali anlatmak, ve onlan inandırmak kabil midir? Ankara diye bir şehir yoktu. Sadece bir yer ismi vardı. Ev yoktu, yol yoktu, ışık yoktu. Su yoktu, ağac yoktu... Yoktu.. Yok tu... Bir de bugünkü haline bakmız: Meydanlarile, geniş asfaltlı yollarile, ağaclı, gölgeli bulvarlarile, bol ışık ve s.uj';le, modern apartıman ve evlerıle, muazzam resmî binalarile, stadyom ve hipodromile tam modern bir şehir! * * * Ankaranın muvaffakiyetlerinden biri de Belediyenin şu temiz, muntazam otobüs servisidir. Senelerce hertürlü zah " metlere katlanıldı. «Dolmuşa bir adam» şeklindeki otobüs ve «kaptı kaçtı» lara tahammül edildi. Fakat yolların ortasına şimendifer rayı döşenmesine müsaade e" dilmedi. Tramvay yapılmadı. Ve yavaş, yavaş yollar muntazam, modern bir otobüs servisine müsaid bir şekle gelince dünyanm her tarafında olduğu gibi tramvay yerine halkı taşımak için Bele diye otobüslerirü ortaya çıkardı, bunu daha evvel yapsaydı muvaffak olamıyacaktı. Fena yollarda «Belediye ismine yakışır» iyi bir otobüs servisi yapmak imkânı yoktu. Bugünkü halinde şu oto " büs servisinin maddî neticesi ne olursa müddet kalsm. Bunlan söyliyerek Nuri, Azminin ellerini çözdü ve bir elinde silâhı bulunduğu halde onu boş bir iskemleye oturmağa davet etti. Azmi, biraz sükununu iktisab etmiş olarak: Söyle bakalım, ne istiyorsun ben den?.. Vallahi beyefendi, size bazı sırlarımı faşedeceğim ve muhakkak bu ifşaat sizin pek işinize yarıyacaktır.. Söyle, seni dınliyorum. Sizin isminizi kâfi derecede kul landım, yerinizi kâfi derecede işgal et tim. Artık tütün şirketi müdürü olmıya da hevesim kalmadı. Size isminizi ve yerinizi iade etmeğe hazırım ve bunu yapmaktan büyük bir zevk duyacağım. Zaten bu ismi ve bu yeri bana zorla yüklettıler. Benim için büyük bir şeref amma... Dedim ya, zorla... Anlıyorum, Samoilofun işi... Evet... Bu vaziyette size bir pazarlık teklif edeceğim. Kibarca bir hareket değil mi? Düşününüz ki şu dakikada sizi kendi silâhınızın küçük bir kurşunile yeryüzünden kaldırmak elimdedir. Amma ben size yaşamak ve yerinizi iade etmek olsun, manen Ankara Belediyesi için bir muvaffakiyettir. *** Bizim ötedenberi şehircilıktekı umumî kanaat ve zıhniyetimize rağmen Anka ranın böyle güzel meydana gelişi başlı basına tetkık edilmeğe değer bir mev zudur: Plân ve programla iş görmek! Uzaklara gitmeğe ne lüzum var? Daha on, on iki sene evvel az kaldı Ankarayı îstanbula benzetecektik. Bu tehlikenin eserlerini Karaoğlan çarşısında ve bura" dan Adliyeye giden cadde, hatta Yenişehirde bile hâlâ görmek kabildir. Yenişehirden Ulus meydanına gelir ~ ken, tepede, adeta yolun ortasına dikil " miş gibi, Parti bahçesi ittisalindeki şu bi" na gözünüze çarpmıyor mu? İşte tehlikenin bu cihetten durdurulduğu nokta. Ulus meydanından istasyona doğru giderken soldaki Evkaf evleri, plânsız şehrin istasyona doğru yürümesine sed çekilen hududu göstermiypr mu? Bu hududdan istasyona ve şimendifer yoluna kadar, yolun sağındaki ve solundaki şu büyük düz sahaların bugünkü en büyük kıymeti boş kalmış olması değil midir? Bunlan böyle boş bırakmanm çaresi düşünülmeseydi sağdaki şu stadyom ve hipodrom sahasını nerede bulabilirdık? Sol taraf böyle kalmasaydı, burası için düşünülen güzel projeler belki de akla bile gelmezdi. * * * Ankarada plânsız şehir tehlikesinin ö" nüne geçilirken diğer şehirlerimizde An" kara kadar geniş ve büyük boş sahalar bir daha elde edılmesi kabil olmıyan bü" yük servetler gibi plânsız mahalleler haline getirilerek memleket ve şehir için kayboldu. Diğer birçok şehiı!°rimiz bozulurken Ankarada tehlikenin önü alındı. Plân yapıldı. Ankara ortaya çıkmağa başla dı. Hergün biraz daha iyi beî:riyor, gün geçtikçe büyüyecek. Herşeyde olduğu gibi Türkiyede şehirciliğe de nümune ve model olacaktır, daha şimdiden olmuş tur. Şehirlerimizi imar etmek için projeler yaparken Ankaranın yalnız plânını değil, kabartma harita gibi büyük ma " ketlerini önümüze koymak ve ona göre hareket etmek lâzımdır. Memleketimiz, şehirlerimiz için imar meselesinden barr sederken artık yabancı şehirlerle muka yeseye lüzum kalmamıştır. Ankarayı gözönüne getirmek kâfidir. B. Takımları maçı B takımları arasmdaki lik maçlanna dün devam edilmiştir. Eyüb takımı gel" mediğinden Galatasaray hükmen galib ilân edilmiştir. Fenerbahçe de Tapkapr yı 9 0 mağlub etmiştir. Istanbulspor da Güneşe 2 ~ 0 mağlub olmuştur. Voleybol maçları Istanbul voleybol şampiyonasına dün de devam edilmiş, Eyüb Davudpaşaya, Istanbulspor Ortaköye, Hılâl da Fener yılmaza hükmen galib gelmişlerdir. Ga ~ latasaray da Anadoluyu 3 " 15, 12 15 mağlub etmiştir. dan uzak kalmalannm büyük bir hata olduğundan bahsedıldi. Finlândiya federasyonu reisi «serbest güreşte Türkler bizim üstadımızdın> dedi. Bu suretle yaptığımız serbest güreş • lerin hepsini kazandığımızı ima etmek istiyordu. Beynelmilel federasyon reisi Victor Sueds te bir nutuk söyliyerek: « Bugün buraya gelen Türk güreşçileri bundan elli sene evvel dünyayı altüst eden Koca Yusuf, Kurddereli, Kara Ahmedlerin evlâdlan olduklarını bize göstermişlerdir. Bugün kendileri onların yerlerini muvaffakiyetle tutabilirler» dedi. Fınlandıyada hakemhğı feıkalade lakdır edılen Seyfı Cenab orada bır maç tdare ederken bakada Kenan büyük bir farkla Mau nula'yı yendi. Yaşar güreşemediğinden mağlub sayıldı. Yusuf Aslan kendi kendine düştüğü kapanla dünya şampiyonu Koskela'ya tuşla yenildi. Ayni şekilde Saim de Virtanen'e mağlub oldu. Bun " dan sonra Adnan serbest güreşte Maki'" yi, Mustafa serbest güreşte Tuomi'yi, Çoban da Greko Rumende Nystrom'u yenmeğe muvaffak oldular. Berlinde kazamlan zafer tesadüfi değildir Gazeteler bu vesile ile lehimizde uzun yazılar yazmakta ve «Türklerin Berlinde kazandıklan galebenin bir tesadüf eseri olmadığını görüyoruz. Yaradılışta güreşçi olan bu milletin dünyada yenil mez bir kuvvet olacağına hiç şüphe yoktur. Şimal ile temas etmek suretile başla" dıkları bu yolda devam ederlerse bir iki sene sonra bunlara karşı gelmek çok zor olacaktır. Türkler bize teknik, kuvvet ve cesaret nümuneleri gösterdiler» diyorlar. Güreşçilerimize verilen kupalar Güreşçiler şerefine verilen ziyafet 23 şubat akşamı güreşçilerımiz şere " fine büyük bir ziyafet verıldi. Bu münasebetle çok sitayişkârane nutuklar söylen" di. Türklerin şimdiye kadar bu temaslar Evet, Azmi, dedim. Hasan Azmiyim... Senin gibi bu şirketin umumî mü dürü... Benim. Anlıyamıyorum. Hiç birşey anlıyamıyorum. Allah Allah... Anlaşılmıyacak ne var?. Bılmem. Hiç te bir muamma kar şısında değılsiniz. İki şahıs içinde bir tek Hasan Azmi var. Demek istiyorum ki biz iki kışi gibi görünüyoruz amma hakikatte bir tek adamız. Onun için sizin malınız benim de malım demektir. Yani hiç olmazsa yarıyanya... Birden kendine gelen Hasan Azmi yırük bir kahkaha kopardı. Vay vay... Sen de Hasan Azmisin ha?.. Tebrik ederim. Hakikaten benziyorsun azizim... Amma bu kadar küstah olmakla herşeyi temin etmek mümkün değildir. Emin ol... Sanıyor musun ki ben mahmı mülkümü seninle taksim edece ğim? Aldanıyorsun!.. Şimdi imdad zılini çalacağımı tabiî tahmin edemezsin... Hayır, tahmin edemiyorum müdür beyefendi... Eğer buna muktedir olamazsam imdad diye bağıracağım. Gayet sakin ve kendinden emin bir sesle Nuri: Mustafa, Finlândiyanın en maruf güreşçisi Vent&yu işte töyle mağlub etti En iyi serbest güreşçi kupası Yusuf Aslana, en iyi Türk güreşçisine hediye edilmek için konan tablo da Mustafaya verildı. îstokholm sefaretimiz tarafından en iyi Finlândiyalı için konan kupa da Koskela'ya hediye edildi. Hakemler arasında yapılan en iyi ha* kemlik seçmesini de Seyfi Cenab kazanarak taltif edildi. Aynca Türk ve Fin sporunu temasa getirdiği için kendisine Finlândiya federasyonunun yüksek madalyası verildi. Bu madalya şimdiye kadar ancak iki lsveçliye verlmiiştir. Ve pek az kimsede mevcuddur. Hulâsa güreşçilerimiz Helsinki'den pek büyük bir muvaffakiyetle aynldılar. ** Hayır, hayır... Vazgeç!.. Demekle iktifa etti. Öteki hiddetle devam ediyordu: Gelecek olanlar sahte ile hakikiyi ayıracaklar, hangimizin Hasan Azmi olduğunu tayin edeceklerdir. Haydi, defol şuradan haydud herif, senin yerin burası değil, hapisanedir. Hayır, aziz dostum Azmi Beye fendi... Baştan aşağıya aldanıyorsun. Başkalarını çağırmakla eline hiç birşey geçmiyeceğini bilemiyorsun. Evvelâ hiç te emin olmıyan bir işe tevessül etmiş olacaksm, yani hakikisi hangisi, sahtesi hangisi? Bunu anlıyabilecekler mi acaba?.. Ben size o kadar benziyorum ki sizi benden, beni sizden zor ayırırlar. Sonra şu elinizin altındaki paracıklan da fedaya mecbur olursunuz. Hayır Azmi Beyefendi hayır... Böyle bir heves uğruna, bu kadar fedakârlık etmeğe değmez. Ne lüzumu var? Rahat rahat yaşayıp gitmek mümkünken... Haydi Azmi Bey, itidalinizi toplaymız, şöyle oturun da konuşa lım. Evvelâ bağları çöz. Peki, amma şu silâhçığı size iade edemem. Biraz daha sabrediniz üsta'dım. Sizin silâhmız benim elimde ihtiyaten biı V. BİRSON teklifinde bulunuyorum. Müdiriyet odasındaki masanızın başında sizi görmek, bana yapılan tazimlerm size döndüğünu görmek, benim cebime girmeğe başlıyan sonsuz serveti size çevirmek, nihayet Nigâr Semahatin koynuna girmenizi temin etmek en büyük gayemdir. Benimle alay mı ediyorsun? Vallahi değil. Son derece ciddi yim, sözlerimi derhal tatbika hazınm. Pek ciddî ha?.. Peki amma bir pazarlıktan bahsediyordun ya?.. Elbet... Mukabelesiz hangi hizmet temin olunabilir?... Size yerinizi iade edince benim ortadan kaybolmam lâzım. Tabiî!.. Yoksa hapisane hazır. Ortadan kaybolmak, polisin eline düşmemek için ne lâzım? Tabiî para... Hem de mühimce bir para... Ah, ah, para, herşeyde para!.. Teklifini daha açıkça söyle.. Biz iki Azmi değil miyiz? Haki katte tek olan Hasan Azminin böylece iki müsavi parçaya ayrılışı hakça bütün mallannın da ikiye inkısamını icab ettirir. [Arkası var] I Köşe minderinin esrarı Zabıta romanı : 60 Evvelâ, kendisine hücum eden adamı gec« bekçisi sanan Hasan Azmi çırpınırken: Hayvan, hayvan herif... Ne yapıyorsun?.. Müdürünü tanımadm mı? Baksana yüzüme... Ben Azmiyim!.. Nuri müstehzi ve lâkayd: Affedersiniz beyefendi... Affınızı rica ederim. Şimdi bu ciheti tetkik ederiz. Bunları söyliyerek bir hamlede Az miyi duvara kadar sürükledi ve bir dosyanın ıplerini elde ederek onun ellerini arkasmdan bağladı ve yüzünü çevirdi. Şimdi yüzyüze gelmişlerdi. Kuvvetli ışıklar Hasan Azminın yüzünü parlattığı halde Nuri karanlıkta kahyordu ve Hasan Azminin heyecanı, hayreti, korkusu yüzünden belli oluyordu. Hasan Nuri, rakibinin ceblerini arıyarak küçük bir silâh buldu: Vay Brovning yok mu? Bu küçük oyuncaktan başka silâh taşımaz mısmız?.. Mersi... Alâ... Şimdi beni de iyice görüp tanıyabilirsiniz. Şöyle aydınlığa geliniz.. Fakat kaçmak yok ha... Tehlıkeli işlere gırişmiyelim. Konuşmamız lâzım... Biraz daha aydınlıkta düşmanınm yüzünü gördüğü zaman Hasan Azminin geçirdıği korkuyu tasvire imkân yoktur. Karşısındaki adamm kim olabileceğini tahmin ediyor, fakat buna inanamiyarak hâlâ kendi kendisini aldatmağa çalışı yordu. Şimdi kendi silâhı kendisine çev rilmişti. Bu küçük slâhın nekadar tehli keli olduğunu o pek iyi bilirdi. Bu iki adam karşı karşıya ayni ziya dalgaları içinde sanki karşılıklı iki aynada tek bir adamın akisleri gıbiydiler. Biri müstehzi, istihfafkâr, öteki hayret çinde bütün kuvvetini kaybetmiş, bacak ları titriyerek bekliyordu. Nihayet şunlan söyliyebildi: Kımsın sen? Soyle kimsin?.. Allah Allah... Kim olacağım?.. Senin gibi, ben de Hasan Azmiyim!.. Azmi mi?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle