27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 Subat 1937 CUMHURİYET Kömür sergisi haricde de| Saikımsöğüdde bi îngiliz millî müdafaası ı .. buyuk alaka uyandırdı ..ı |A? 1 1 define bulundu Bir minarenin temelinden lı Ankara beynelmilel kömür sergisini 26 martta çıkan altınîarı ameleler Dün Avam Kamarasında uzun münakaşalardan Nerede o atlar, nerede paylaştı sonra kanun kabul edildi. Bahriye Nezareti yao biniciler? * açmak üzere hazırlıklar devam ediyor Saikımsöğüdde yıkılmakta olan bir kında 28 milyon îngiliz liralık siparişatta bulunacak tlardan bahseden arabca bir minarenin temelinde bir altın definesi bu" lunmuş ve ameleler bu altmlan paylaşarak kaçışmıslardır. Salkımsöğüd camisinin minaresi yaya kaldınmı üzerinde olduğundan o kaldı rımda yürüyenler için daimî bir tehlike teşkil etmekteydi. Belediye bu tehlikeyi ortadan kaldırmak için minarenin yıktınlmasma karar vermiş ve işe başlanmıştır. Minare yıkılmış, temeller sökülürken amelelerden birinin kazması sert bir cisme temas etmiştir. Bu amele merakla büyük bir demir çekmeceyi andıran cismin etrafını temiz" liyerek meydana çıkarmış ve: Arkadaşlar! Define buldum. Zen" gin oldum, diye bağırmıştır. Bunun üzerine amelelerden bir kısmı işlerini bırakarak çekmecenin başma üşüşmüşler ve çekmecedeki kıymetli altın" ları paylaşmışlardır. Paraları cebine koyan ameleler akşamüstü işlerinden çıkmışlar ve bir daha ortalıkta görünmemiş" lerdir. Hâdiseyi haber alan Emniyet ikinci şu" be müdürlüğü derhal tedbir almış ve amelelerden bir kısmile altınlardan bir mik" tarını bulmağa muvaffak olmuştur. Tahkikata devam edilmektedir. ÎBaştaraft 1 inoi sahtfeâf\ Komünist meb'uslardan Gallacher İn" gilterenin tekrar silâhlanma siyasetini tenkid etmiştir. Sir John Simon, hükumetle muhalifler arasmda ciddî bir görüş farkı olmadığını söyliyerek müzakereleri hulâsa etmiştir. Nazır, demiştir ki: « Şimdiki ahval karşısında Ingilte" renin müdafaa silâhlarını esaslı surette arthrmak lâzımgeldiği hususunda müttehidiz. Hedefimiz, dünya sulhunu kuv vetlendirmektir.» Sir John Simon bundan sonra kuvvetli silâhlara malik büyük devletler Milletler Cemiyeti haricinde kalmış olduğu içm müşterek emniyetin tatbikı müşkülât kesbetmiş olduğunu beyan etmiştir. Nazır, tekrar silâhlanma plânını tetkik etmiş ve muhtelif servisler arasında insicam husule getirmek meselesinin hususî bir dıkkatle tetkik edilmekte olduğunu kaydef tikten sonra hava müdafaasına da ehem" miyet verildiğini ve bu maksadla bilhassa sivillerden mürekkeb vâsi bir erkânıharbr ye teşkil edilerek eyalet ve belediye makamatınm teşriki mesaileri temin edilmiş olduğunu ilâve eylemiştir. Gaz maskelerine gelince, Sir John Simon, günde 100,000 maske imal edilmekte olduğunu ve bu miktarın da kâfi olduğunu beyan etmiştir. yon îngiliz lirasına mal olacak üç yeni zırhlı kruvazörün inşası mevzuubahstır. Bundan başka yakında Dido tipinde beheri 5,000 tonluk diğer üç kruvazör inşa edilecektir. Diğer siparişler arasında bir filotillâ ana gemisi ile sekiz torpito muhribi ve beş ılâ 8 bın tonluk yedi kruvazör ve bir miktar küçük gemilerle denizaltı gemi leri mevcuddur. kitab var: Ikdül'ecyad fi fafinatilciyad. Orada «Çölkızı» diye anılagelen Arab atlarımn vasıflan gerçekten şairane bir lisanla yazılı, her vasfın yanmda bir de şiir asılı. Ben bu vasıflarla «Kitabülmakbul fi halil huyul» da Türk atları için tesbit olunan vasıflan karsılaştırdım. Vardığım netice şudur: Arablar zarafete, Türkler kuvvete değer vermişler. Fakat Türkün atta aradığı kuvvet te bediî tenasüble hemahenk. Sonra dedelerimiz at tarifinde hiçbir millet tarafından taklid edilmesine imkân bulunamıyan bir orijinalite gösteriyorlar, bir atta aranılmasinı gerekli gördükleri yirmi yedi vasfın herbirini «ya» ile başhyan kelimelerle tesbit ediyorlar, işte o yirmi yedi kelime: için istenen tahsisat tngilterenin yeni bütçeti Londra 26 (A.A.) 193738 bütçe projesinin 13 nisanda meclise verileceği ve bu bütçe yekununun esas itibarile 960 milyonla bir milyar sterlin arasmda olacağı zannedilmektedir. Bu miktara sivil kısımlar için 500 milyon, millî borçIar için 230 milyon ve askerî kısımlar için de 235 milyon kadar mütemmim tahsisat ilâvesi icab edecektir. Bu suretle yeni bütçe şimdiki bütçeden yuvarlak rakam 200 milyon kadar bir fazlalık gösterecektir. Ankarada serginin açüacağı tma Ankara 25 (Telefonla) Martın 26 sında, Ankarada Sergi Evile sahasında açılacak Beynelmilel Kömür Sergisi, hakikaten beynelmilel bir alâka uyan dınnış bulunmaktadır. Sanayi erbabı, fabrikacı ve san'atkâr olmak üzere, ecnebi memleketlerden birçok müracaatler alınmış bulunuyor. Bu vaziyet sergi teşebbüsünün, haricdeki akislerini ifade etmesi itibarile de memnuniyet uyandırıcı bir mahiyettedir. Sergi, memlekette kömür sarfiyatını artıracak vesaitin en modern ve en kullanışlı şekillerini halka tanıtmak maksadile açılmaktadır. Bu tanıtma, memle kette kömür sarfiyatım artırmağa matuf ilk mühim ve faydah adımı teşkil ede cektir. Türkiyemiz, zengin bir kömür memleketidir. Mevcud olanlardan gayri, yeni ve geniş kömür ve linit havzalarının keşfedılmesi, Türkiyenin büyük sanayici memleketlerden biri haline gelmeğe tabiî bir namzed olduğunu da gösterir. Zira memleketin madenî ve ziraî iptidaî maddeleri mütenevvi ve mebzul olduğu gibi, bunların çıkarılması, işlenmesi için, Türkiyemiz, ayni zamanda coğrafî bakımdan da çok mühim tabiî imtiyazlara malik bulunmaktadır. Maden kömürü ve linit havzalarımızın rasyonel bir şekilde işletilmesi, ayni zamanda sanayileşme hareketinin kolaylaştınlması ve hızlandmlması, deniz ticaret filomuzun, kara, deniz, göl münakalât vasıtalarımızın çoğalması ve ucuz işletilmesi, Türkiye içinde her tarafa ucur ve iyi kömür tedariki imkânını vererek ileri cemiyetler hayat ve icabatının temini ve hayat standardmın yükseltil mesi, civar memleketlerin kömür ihtiyaclannı en iyi ve ucuz şekilde ka/şılıyarak komür ihracatının ticaret ve tedıye muvazenemizde en büyük rakamlardan biri haline gelmesi gibi millî iktısad bakımından büyük ehemmiyeti haiz gayelerin tahakkukile alâkadar bir davadır. Sergide teşhir edilecek maddeler şunlardır: Madenî mahrukatın taktiri suretile elde edilen müstahsalât, maden kö mürünün yüksek hararet derecesinde tak" tiri, turb, linyit, bütümlü şist taktir müstahsalâtı ve bunların müştekatı, havagazi ve tatbikatı, her türlü teshin âletleri, su ısıtma âletleri, soğutma cihazları, buhar makineleri, nakil vasıtalan, sobacılık ve teferruatı, çini mamulâtı, teshin malze" mesi, ev ve mutfak edevatı ve saire. Sergi evi dahilindeki şimdiden mal teşhir edecekler tarafından tutulmuştur. Sergiye gerek iştirak edenlere, gerek ziyaret mak,sadile gelenlere, nakil vasıtalarında, otellerde büyük kolayhklar ve tenzilât temin edilmiş bulunuyor. Maden tetkik arama enstitüsü, sergide, millî kömür davasınm büyüklügünü ve ehemmiyetini gösterecek derecede mu azzam bir kısım işgal etmektedir. Beynelmilel kömür sergisi, her bakımdan ma nah bir müessese olacak ve Türkiye Cumhuriyetinin merkezi Ankarada hem beynelmilel hem millî bir toplantıya da vesile verecektir. Havzadan memleket içine kömür yolu açılmış. olması, Zon guldak havzasındaki kömür servetinin dörtte üçüne sahib olan Ereğli şirketinin bütün hukuk ve menafii ile birlikte " hükumete intikal etmesi ve nihayet, or man servetimizi konıyacak olan mühim hükümlerin kanunlaşmış bulunması, serginin daha şimdiden manalı birer teza hürü savılabilir. Sovyetlerin denizaltı kuvvetleri [Bastarafr 1 tnd sahtfe&ei ŞEHtR İŞLERİ M. Prost geliyor Bir müddettenberi Avrupada bulunmakta olan şehircilik mütehassısı M. Prost önümüzdeki hafta içinde Istan bula gelecektir. Mütehassıs, gelir gel mez buradaki tetkiklerine devam edecektir. Caddelerde geçid yerleri Büyük caddelerin geçid yerlerine çivi ile işaretler konması düşünülmüş, fakat bunun tatbik edilemiyeceği anlaşılmıştı. Daha sonra tecrübe edilen renkli boya usulü de iyi netice vermediğinden geçid yerlerinin asfalt döşenilmesi üzerinde tetkikat yapılmaktadır. Şimdilik en iyi usu" lün bu olacağı görülmektedir. tktısad Vekâleti müfettişlerinin yaptıkları tetkikat iktısad Vekâleti müfettişlerinden mü" him bir kısmı muhtelif vesilelerle şehri mizde toplanmışlardır. Vekâlet teftiş heyetleri reisi Hüsnü Yaman da bayram dolayısile şehrimizde bulunmaktadır. Dün îktısad Vekâleti müfettişleri Hüsnü Yamanın reisliği altmda Ticaret O" dasında bir toplantı yapmışlardır. Top lantıda bilhassa şirketlerin heyeti umu" miyelerinde hükumet namına bulunacak müfettişlere vazifeler verilmiştir. Bu sene şirket heyeti umumiyelerine büyük bir itina gösterilmektedir. Geçen sene meydana çıkan sigorta şirketleri iflâsı gözö " nünde tutularak şirketlerden etraflı ve esaslı bilânçolar istenmiştir. Darülâceze mevcudü çok arttı Darülâcezenin mevcudü son günlerde ziyadeleşmiştir. Buraya toplananlar ya " kın zamana kadar sekiz yüzü geçmezken şimdi bin elliyi bulmuştur. Bir takım dilenciler de bugünlerde şehirden uzaklaşa" rak köylere dağılmışlardır. Bunların da toplanması için tertibat alınmıştır. Gazete, Japonyanm bu inkişafı büyük bir endişe ile takib ettiğini ve çünkü buna ilâveten Sovyetlerin Vlâdivostok böl" gesi içinde bombardıman tayyareleri için John Simonun aözlerî Londra 26 (A.A.) Dün avam birçok limanlar inşasım tasarladıklarını kamarasında millî müdafaa istikrazı hak bildirmektedir. kında cereyan eden müzakerelerin sonu" na doğnı, işçi meb'us Morgan'm hüku ~ tngiliz mühendislerinin yapmetin tekliflerine şiddetle muhalefet ettığı tetkikat rr.esi üzerine Iç Bakanı John Simon hü" Istanbul limanınm tamir ve ıslahı için kumet adına söz alarak bilhassa hava tetkikat yaparak bir rapor hazırlamak ümüdafaasınm acele kuvvetlendirilmesi zere gelmiş olan îngiliz mühendisleri lilüzumuna işaret etmiş ve demiştir ki: manın yükleme, boşaltma, ticarî eşya « Bütün milletleri ihtiva eden bir nakliyatı, antrepo ihtiyacı, hava şeraiti, cemiyet mevcud olmadıkça, kollektif emniyetin normal bir şekilde işlemesini su cereyanları ve derinlikleri hakkındaki ilk etüdlerini bitirmişlerdir. Müstakbel temin etmek çok zordur. îngiliz bahriyesinin yeni siparişleri liman ve rıhtımlar üzerinde ilk krokiyi Londra 26 (A.A.) Bahriye Ba hazırlamakta olan mühendisler dün nhkanlığı, yeni silâhlanma mucibince, önü tımm Sarayburnu kısmında çahşmışlar, müzdeki aylar içinde en az 28 milyon sonra Boğaziçinde bir cevelân yaparak kömür depoları işini gözden geçirmijlerîngiliz liralık sıparişte bulunacaktır. Bilhassa beheri yuvarlak hesab 8 mil dir. Yürgen, yükrük, yeykin, yassı, yüksek, yoğun bilekli, yumuşak tüylü, yastagıç karınlı, yumru tırnaklı, yancıklı, yağız, yufka derili, yay boyunlu, yürekli, aytağı geniş, yipni, yelesi ince ve uzun, yedleken, yoş, yatgın, yüzgeç, yedi yaşh, yüzü güzel, yapılı, yırtmaçlı, yacana, yırtılmış. Gene Türkler iyi bir atın üç nokta* dan kadına, üç noktadan deveye, üç noktadan susığırına, üç noktadan da katıra benzemesi lâzım geldiğini söylerler. Kadına benzemesi istenilen taraflan yüz, saç ve yancıktır. Ahn yüzü bir kadın çehresi gibi güzel, yelesi gene kadın saçı gibi ince ve uzun, yancıklan da kadm yancığı gibi çok olmak gerektir. Dedelerimiz, bu yirmi yedi vasfı taşıyan herhangi bir atm mutlaka güzel huylu olacağına ve çabuk terbiye edilebileceğine kanaat taşımışlardır. Çünkü gene onların telâkkisine göre güzel yüzlü, heybetli, kuvvetli, uzun boylu, yassı yağrınlı, hoş sesli bir insanın huyca güzel olması gibi atın da taşıdığı güzellik ve tenasüb nisbetinde iyi huy tajıması tabüdir. • * * Bir tesadüften istifade ederek at mevzuu üzerinde kitab sahifesi çevirip dururken hatırıma bir dostun şu hikâyesi geldi. Dost dediğim eski valilerdendir. Yıllarca Anadoluda dolaşmıştır, Büyük Harbden önce her yerde tatil günleri cirid oynandığını gören bu zat, harb sonunda birçok şehirlerin, kasabaların ve köylerin bu millî oyunu bırakmış olduğunu görür, sebebini araştırmak istiyerek şehrin birinde ihtiyar bir adama sorar: Artık cirid oynanmıyor galiba. Çünkü ortada ne at, ne atlı görüyorum. Ne oldu o güzel atlar, o yiğit biniciler? ihtiyar, gamlı gamlı düşündükten sonra şu cevabı verir: O senin tanıdığın yiğit biniciler, gene o senin gordüğün güzel atlara bindiler, başka diyara göçtüler. İhtiyar adam, harb şehidlerine telmih ediyordu ve bu telmih şüphe yok ki acı bir hakikat taşıyordu. Atseverliğin yenibaştan vücud bulması çok iyi olur. Çünkü bu sevgi kadar Türk karakterine ve Türk tarihine uygun düşen zevk, gerçekten azdır. | Kadıköy Kız Orta mektebi talebesinin tetkikîeri Sırt hamallığının kaldırılması Sırt hamallarının kaldırılmasma dair tetkikata devam edilmektedir. Nihayet bir aya kadar bu kararın filen tatbikatına başlanacaktır. Yalnız arkalannda küfe ile satış yapan seyyar satıcılann vaziyetle" ri henüz belli değildir. Bunlann hakkmda da bir karar verildikten sonra emrin tatbikına girişilerpktir. Çivi fiatları hakkmda yapılan tetkikat lktısad Vekâleti, gerek çivi tacirleri gerek çivi fabrikatörlerinin yaptıkları şi~ kâyetleri tetkik işini Ticaret Odasma vermişti. Oda her iki tarafı da dinlemiş ve dünya piyasalannı da tetkik ettikten sonra çivi imalinde kullanıîan demir çu buklann tonunun altı ay evvel 4,5 îngiliz lirası iken şimdi 7,15 îngiliz lirasına çıktığmı tesbit etmiştir. Oda bu vaziyetten çivi fiatlarmın bir miktar yükselmesi lübütün standlar zumuna kani olmuştur. ÎNHlSARLARDA tnhisarlar umum müdürlüğü bütçesi înhisarlar umum müdürlüğüne aid yeni sene bütçesi hazırlıklanna başlanmıştır. Yeni bütçe ile beraber idarenin geçen bir sene zarfındaki satış, muba yaa ve yeni teşkilât işlerine aid bir rapor tanzim olunmaktadır. Umum müdür Mithat Yenel yeni bütçeyi bir hafta sonra Ankaraya götüre cektir. münasebetine aid birçok hatıralan da uyandırıyordu. Hep birden harekete geldikleri için birbirlerini sarih bir mizansenden mahrum ederek zayıf düşüren bu hatıralar, içine sık sık Vedianın ve Orhanın silik şekilleri batıp çıkan, tırmandıkları güneşli ve tozlu yokuşun manzarasile, bir pencereden boşaltılan suların şarıltısile, karşı kaldırımda oynıyan çocuklarm haykmşmalarile ve arkalarından gelip te onlan ezmemek için ara vermeden klakson çalan bir otomobilin gürültüsile de karışarak dağılan, alacalı ve bulanık bir hatırlama seli halinde akıp gittikten sonra, yerinde kuvvetli bir tek duygunun ağırlığını bıraktı: Necati Orhanın Vediaya nekadar bağlı olduğunu bütün ehemmiyetile ancak şimdi farkedebiliyordu. Kızm geçirdiği büyük tehlikeyi gözönüne getirince, bu neviden bir ihtirasın bütün neticelerini tasavvur eden muhayyilesi, bir felâket serisini içine alan sahnelere kadar açılıyor, birine bir hal olursa ötkinin de yaşıyamıyacağı vehimlerile doluyordu. Fakat Orbanı Vedia ile buluşturarak bu hastaneye getiren vak'aya aid merak, Necatiyi, içinde bulundukları hakikatin daha yakm safhalanna doğru çekti. Bayram münasebetile verilen tatilden bilistifade Kadıköy kız ortamektebi ta lebeleri, muallimlerinin nezareti altmda dün Istanbul Üniversitesi karşısmdaki Sütdamlasma giderek amelî ders tatbikatı yapmışlardır. Ev idaresi ve çocuk bakımı mevzuları üzerinde tetkikat yapan mektebin üçüncü sınıf talebesi, öğleye doğru Süleymaniye camisini, Mimar Sinan türbesini, Türk Islâm müzesini, ve Üniversite kütübhanesini ziyaret etmişlerdir. dan bir hususî hastan«ye kaldırılmasına karar verdim. Bir hasta nakliye otomo bili getirtildi. Vedianın uyandığı zamanki halini anlatamam. Şimdi nefesim ye tişmiyor. Bir kriz daha. Ne olduğunu söylemiyor. Yalnız, haykırışları arasın da «çantam, defterlerim...» gibi birşeyler söylüyor, bir de «yalıya haber ver meyiniz!» diyor. Bu iki sabit fikir ara sında birçok sayıklamalar. Bu hususî hastaneye naklettik. Onun odasında bana da bir yatak vermekte epey tereddüd ettiler. Fakat hasta da istiyordu bunu. «Ondan başka kimsem yok» diyordu, beni göstererek. Bir de hastabakıcıyla beraber razı oldular. Müthiş bir başağ rısı. Kırka yakm ateş. Sayıklamalar. Haykırışlar. Nedir bu hastalık? Birdenbire! Doktorlar da birşey söylemiyorlar. H a . . . Yalnız... O «defterlerim» dediği şey. Arattım. Vapurda kalmış, buldur dum. Çantası da beraber. Açıp bakma dım daha. Ne ona, ne ötekine. Her zamanki gibi tok bir sesle anlatıyordu; senelerce muallimlik etmiş ol maktan gelen bir itiyadın daima tanzim ettiği cümlelerinde, bir kitab ibaresi kadar toplu ve mazbut kelime istifleri yerine, bu defa, her zamanki hüviyetine yabancı, yüzüne bakılmazsa adeta onu sözlerinden tanınmaz bir hale getiren, kesik, bazan yokuşun arızalarına göre tenef M. TURHAN TAN Akmdan Akma Okunacak, saklanacak bir eser. Alımz, mutlaka alınız. füsünün ritmini takib eden, fakat bazan da bütün şahsiyetinin mihverinde bir bozukluktan ve değişiklikten şüphe ettiren savruk ve düzensiz bir konuşuşu vardı. Necati onun en telâşlı zamanlannda bile sözlerinin tuvaletini bu kadar ihmal ettiğini görmemişti. Başmı geriye çeviren Orhan, birdenbire sıçradı ve bağırdı: H a h ! Tamam, boşmuş! Ve arkalanndan gelen otomobili durdurdu. Onun birçok teheyyüçlerini bilen Necati için, böyle yol ortasmda sıçrıyarak bağırması da, otomobilin kapısmı hızla açarak ve basamağa ayağı takılarak içeriye kendini atması da, iki elini. sallıyarak ona «gel, gel, çabuk...» diye telâşlı işaretler yapması da yeniydi. Cumhuriyetin edebî tefrikası: 2 BİZ ÎNSANLAR Yazan: Peyami Safa Ne halde olduğumu tahmin edersin. Içindeki acelenin ayaklarına daha fazBir hastanenin haranlıh merdiven la sirayet etmemesi için agır adımlar atalerinden gözleri karararah inen Or rak, yokuşun dikliğile çarpan kalbi arahan, arkadaşı Necatile karşılaşır. Be sında bir muvazene kurmıya çalıştı. raber hastaneden çıkarlar. Orhanın Necati, sabahleyin Orhanın kâğıdını küçük bir kâğıdla daveti üzerine hasaldığı zaman, üç aydır onunla teması taneye gelen Necati, ilkSnce onu haskalmıyan Vediayı hiç hatırına getirmeta zannettiği halde, sorunca öğrenir mişti. Oğleyin mektebden «çıkar çıkmaz» ki, hasta Vediadır ve orada yattnakhastaneye uğramasmı rica eden arkadaşı, tadır. «Nesi var, tehlikeli mi?> diye yazdığı kâğıdda, bu siganın delâlet sorar; Orhan cevab verir: «Fena!» ettiği aceleden başka hâdisenin ehemmiVe yere bakarak tekrar eder: yetini sezdiren hiçbir işaret vermediği gi Çok fena. Bir menenjit geçiriyor. bi, mahiyetini de bildirmiyordu. Necati, Demin asistan söyledi: Menenjit tüber üç gün ev\el kendsinden sapasağlam aykülöze benziyormuş. Doğru ise ümid rılan Orhanın birdenbire hastalanmış olyok. Felâket. Kırk sekiz saattir başıma masından başka bir ihtimal üstünde zihin gelenleri bilmezsin. Iki gecedir uykusu yormadı. Hastanenin merdiveninde karzum. Dündenberi yemek yemedim ve kaç şılaştıkları andan bahçeye çıkıncıya kapaket sigara içtiğimi Allah bilir. Gözle dar, onu kuvvetli bünyesinin geçirdiği rim ondan kararıyor. Geçer şimdi. Geçi fena safha içinde de görünce, ilk tahmiyor. Fakat çok sarsıldım. Şimdi ona ba ni kanaat haline gelmişti. kan doktoru aramağa gidiyorum. Gel Fakat Vedianın birdenbire ortaya çıbenimle beraber. Öğleye kadar resmî kan ismi, kendi hayali arkasından, yavaş hastanelerde çalışıyor. Beraber gidelim. yavaş bu kızm Orhanla üç buçuk senelik [ilk tefrikanın hulâsası] Saat beş, beş buçuk. Eve telefon ettiler. Allahtan evdeydim ben. Şimdi gideceğimiz hastaneden. Telefon eden sertabib. Vedia isminde bir hanım tanıyıp tanımadığımı soruyor. «Vapurda bir fenalık geçirmiş, bize getirdiler, sizden başka kimsesi olmadıgını söylüyor.» dedi. «Geliyorum» dedim ve gittim. Hastanede oda yokmuş. Mmfakkaten onu nöbetçi asistanm odasma yatırmışlar. Enjeksivonlar, filân. Yüzü bembeyaz. Uyuyor. Ihsan Âdil orada, en iyi dahiliyecimiz. Vedianın başı sarılı. Vapurla Boğaziçinden gelirken, saat iki filân varmış, vapur köprüye yanaşmca, kamarot, hayır, bir yolcu galiba... kamarot, kamarot, vapur yanaşınca yan kamaranın kapısını açmış; bakmış ki yerde bir kız yatıyor. Öldü sanmıs. Çımacılar filân koşarlar. Vedia birdenbire kendini kaybederek yere düştüğü için başının arkasını fena çarpmıs, başı ondan sarılı. Gözlerini açmış ama çenesi kilidliymiş. Hiç konuşamı yormuş. Ilkönce yürüyememiş de. Polisler onu kucaklarında taşıyarak eczane ye götürürler. Başmdan kanlar aktığı i çin orada bulunan hayır sahibi bir a dam, hastanenin sertabibine telefon eder. Onun sormasına bırakmadan, Orhan Tanışıyorlarmış, biraz. Vediayı otomo tıkanık bir konuşuşla hâdiseyi şöyle an bile bindirerek oraya götürür. Bir kriz. Fakat endişe verici bir harareti de var. latıyordu: İki gün evvel. Pazartesi. Akşam. «Yatması lâzım» dediler. Hemen ora B Münasebetlerinin hiçbir anmda ona sükunet tavsiye etmeeğ lüzum görmiyen Necati, otomobilde yanına oturunca, ilk defa bir ihtarda bulunmağı düşündü: Bana öyle geliyor ki fazla yorul muşsun, dedi, biraz mübalâğa ediyorsun. Otomobilin çabukluğuna kavuşmak tan gelen muvakkat bir neşe içinde, sert birsey uğar gibi ellerini birbirine sürten Orhan, kendisini topladı ve hareketsiz durdu. lArkasi varl
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle