25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURIYET 11 Ikincikâmın 1937 Antakya TARIHI Yazan : Ahmed Faik Türkmen 20 ( Şehir ve Memleket Haberleri ) Siyasî icmal Çocuğunu sokağa atmak istiyen ana Izmitte ekmek işi hallediliyor Kör ve Sağırlar kongresi toplandı Şimalî Fasta Almanlar H spanya işleri, dünya politikasmı gfln |J geçtikçe daha ziyade kanşünyor. Birbirinden daha vahim hâdiseler tevali edip duruyor. Alman gönüllüleri, bundan on gün evvel, Ispanyanın cenu bunda Cadix (Kadiks) limanında ka raya çıkarak General Franko'nun Madrid cephesini takviyeye gönderilmişlerdi. Gönüllü Alman taburlannm Ispanyalı ve Fash kuvvetlere iltihak etmelerile harbin vaziyeti birdenbire değişti. Madrid önünde durmuş olan General Franko'nun ordusu derhal tekrar şiddetle ve geniş mikyasta taarruza geçebildi ve ilerledi. Çok geçmeden Italyan gönüllüleri Cadix limanında karaya çıkarak General Franko'nun cephesini ve toplannı bir kat daha takviye ettiler. Bu esnada şimalî Ispanyanın Anlantik kıyılarında dolaşan bir Alman donanması, açık denizde Alman bandıralı bir vapurdan İspanyalı bir yolcu ile yükünden bir kısmının İspanyol hükumeti memurlan tarafından alıkonulmasını sebeb götererek bu sahilleri sıkı bir abluka altına almıştır. Şimdi de şimalî Fasın Akdeniz ve Atlantik sahillerinde diğer bir Alman do nanması karaya asker çıkarmıştır. Alman ordusuna mensub bulunan bu kuvvetler, Cebelüttarık Boğazına cenubdan hâkim bulunan Septe müstahkem mevkiini ve bu boğazla Cezayir arasındaki Melile kalesini ve Atlantik sahilindeki Elâriş mevkiini işgal etmişlerdir. Ayni zamanda şimalî Fasta bulunan dünyanın en zengin demir madenlerinı, Almanya hesabına işletmek için Almanyadan birçok mühendis ve mütehassıs amele gelmiştir. Şimalî Fasta karaya çıkan Almanlar Ispanyanın cenubunda ve Atlantik sahi linde Cadix'te sivil kıyafette karaya çı kanlıp sonradan ispanyol ihtilâlcileri kıyafetine girerek cepheye gidenlere benzemiyorlar. Bunlar, en asrî silâhlarla mü cehhez bulunduklan halde, Alman ordusu üniformasile Alman harb gemilerinden ıhrac edilen muntazam kuvvetlerdir. Alman askerî kuvvetlerile maden mürettebatınm karaya çıkarılmasının ehem" miyeti pek büyüktür. General Franko nun başlıca üssülharekesini teşkil eden şimalî Fasm, Fransanın himayesi altında bulunan orta ve cenubî Fas ile Cezayir müstemlekesinde yapılacak tahrikâtla Ispanya aleyhine ayaklanması her zaman muhtemeldir. General Franko, şimalî Fastaki İspanyol unsuruna mensub kuv vetleri cepheye göndermek üzere Akde nizin şimal sahiline celbetmiş olduğundan şimalî Fasta herhangi kıyam hareketini bastıracak itimada şayan bir kuvveti yoktur. Filvaki Faslı müslüman askerler îs panyanın Avrupa tarafmda mükemmel surette îspanyol hükumerine ve sol partilere karşı harbediyorlar amma Faslı askerlerin Faslı kıyam erbabma karşı harbetmelerine ihtimal yoktur. Almanlar, karaya çıkmakla General Franko'nun üssülharekesini yerlilerin muhtemel hareket ve kıyamlanna karşı korumuş oluyorlar. Bundan başka Fransadaki sol cenah hükumeti faşist General Franko'nun bütün Ispanyayı zaptetmeğe ve Pyrenees (Pirene) dağlarında Fransaya karşı mevki almağa hazırlanmasından hiç te memnun değildir. General Franko Madridi alıp daha ziyade ilerlediği takdirde bunun kuvvetini kırmak için Fransanın, Fasm ortasındaki Fransız kuvvetlerini İspanyanın himayesindeki şimalî Fasm üzerine yürütmesi muhtemeldir. Burada General Franko'nun kuvvetleri az olduğundan Fransızlar kolayca Akdenize kadar inebilirler. Antakya hiçbir vakit Arab tesiri altında kalmamıştır Evliya Çelebinin Antakyanm 17 nci asırdaki durumunu anlatan bu görüşleri çok dikkate şayandır. Eğer Evliya Çelebi Antakyada arabca konuşulduğunu işitseydi ve Arablığa aid bazı noktalar müşahede etseydi hiç şüphesiz bundan uzunuzadıya bahsederdi. Çünkü bir Türk olan Evliya Çelebi, o zamanın bütiin îstanbul münevverleri gibi Arab tesiri altında kalmış dindar bir şahsiyetti. Bu haleti ruhiyesini bize eserlerinin bir çok yerlerinde izhar etmiştir. Çünkü 17 nci asırda îstanbul münevverleri Arab diline karşı büyük bir hürmet beslerler di. Medreselerde okunan Zimaşeri'nin Mukaddümet el edeb isimli eserinde şöyle bir fikre rashyoruz. Bütün lisanlar, tek bir kökten çıkmıştır. O da arabcadır. Bu lisan cennet lisanı olup Hazreti  dem bu lisanı centetten dünyaya indir miştir. Hazreti Ademden türemiş olan bütün milletlerin konuştuklan dillerin arabcaya olan nisbeti ise şu iki şekilde izah olunmuştur. 1 Arabcanın haricinde kalan bütün lisanlar arabcanın bozularak fasihliğini ve temizliğini kaybederek deforme olmasından neşet etmiştir. 2 Arabcanın haricinde kalan bütün lisanlar bir takım galat söz yığınları olup bu lisanların gayesi kendilerini arabcaya yaklaştırmak ve arabca ile münasebet tesis etmek olmalıdır. İşte îstanbul medreselerinde bu eseri okuyan ve bu fikirleri itirazsız kabul eden îstanbul münevverleri bir taraftan türkçeyi arabcaya yaklaştırmak ve yükseltmek için galatat (1) isimli eserler yazarken bir taraftan da Divan Edebiyatçılan san'at sahasmda bu gayretkeşliği tamamlıyorlardı. Mün şiler ise resmî lisanda Barbarizm yaparak bir çok türkçe kelimelerini Arab kaide sile cemilendiriyorlar ve arabcaya male diyorlardı. Ve nihayet Tecvid isimli Arab fonetiği Türk kelimelerinin güzelli ğini deforme ederek onlan Arab zevkine uydurmağa çahşıyor ve arabcaya malediyordu. Hulâsa böyle bir haleti ruhiye taşıyan bir muhitte yetişmiş olan Evliya Çelebi, elbette Türklük ve arablık meselesinde bitaraf kalamazdı. Rasgeleceği bir muhitte ufak bir Arab tesiri görse orasma Arabdır diye hükmederdi. Işte Antakya hakkında böyle bir hüküm vermeyişi 17 nci asırda Antakyanın hiçbir Arab tesirine maruz kalmamış olduğunu tebarüz ettirebilir. 17 nci asrın nihayetlerinde, sonra Osmanlı devletinin dahilî isyanlar devri esnasında Hatay ilinde Türklerin tekâsüf etmeğe başladığını gösteren yeni bir amille daha karşılaşıyoruz. Askerliğin psikolojisi adlı kitabımızın 4 üncü faslında izah ettiğimiz veçhile bu devirde Osman* lılann bir nevi Türk askerî aristokrat sıfatı demek olan sipahilik rejimi Osmanlı hükümdarlannın hatası yüzünden zayıf düşüp, bir takım ücretli askerleri başma toplıyan paşalar hakimiyeti devri başlamıştı. Bu devirde artık her devlet adamı şahsma sadık ve şahsına mahsus asker beslemeğe mecbur kalıyordu. Istanbulda bulunan bu askerî şefler vilâyetlerde sık sık isyanlar oldugu için merkez tarafm dan vali sıfatile o memleketlere gönderilr yordu. Bittabi bunlar böyle yan isyan halinde bulunan yerlere tekbaşlanna gidemedikleri için kapı halkmı ve kendile rine para ile bağlı askerlerini beraberle rinde götürürlerdi. Fakat o zaman fitne ve fesad kaynağı olan îstanbul için bir valiyi birkaç seneden fazla bir vilâyette tutmak vaki olmazdı. Bu suretle gözden ve mevkiden düşen vali tekbaşına îstanbula döner ve kapı halkile askerlerini bizzarure o memlekette bırakırdı. Iraka ve Suriyeye giden yollann başında bulunan Haleb vilâyeti, Osmanlı ülkesi için hususî bir ehemmiyeti haizdi. Buradaki valiler daha az bir müddet tutunabiliyor du. Haleb vilâyeti salnameleri bize bu sık sık değişen valilerin uzun bir listesini vermiştir. Bu valilerden büyük bir kısmı menkuben ayrıldığı için kapı halkmı orada bırakmağa mecbur oluyorlardı. Anadolu ve Rumeli Türklerinden seçilen bu kapı halkı ve valinin hususî askerleri yer lilere karışarak maişetlerini temine çalışıyorlardı. Işte gerek Halebde gerekse sair Arab memleketlerinde birçok ailelere (Kabasis) isminin verildiğini görüyoruz. (Bu kelime kapusuz yani kapusu elinden alınmış adam manasınadır.) Işte bu vesile ile birçok Türkler, Arab memleketlerine yayılmış ve yerleşmişlerdir. Haleb vali lerinin terkettiği bu kapu halkı ve asker lerin ekserisi Hatay iline gelerek yerleşiyorlardı. Çünkü Antakya İskenderun muhiti hem tabiî zenginlikleri bol, ve hem de Türk olduğu için bittabi Arab mu hitine ısmamıyan bu gibi bikeslere iyi bir melce oluyordu. Işte bu vaziyetlerde 17 nci asırdan sonra Hatay ilinde Türk nüfusunu tekâsüf ettiren amillerden biri oluyordu. 19 uncu asnn başmda beynelmilel ticaretin inkişafı, tabiî yoilar üzerinde bulunan iskenderun limanı ve civarında ticarî ve iktısadî faaliyeti artırmış, burada hakimiyeti ötedenberi ellerinde tutan Türk unsuru yanında bir takım ticaretle geçinen ecnebiler de birleşmeğe başlamıştı. Bu tarihe kadar pek ender tesadüf edilen yabancılar bu iktısadî ve içtimaî âmilin tesirile (pek az olmalarına rağmen) kendilerini hissettirecek miktarda artmışlardır. Maamafih bu miktar hiçbir zaman Anadolu sahil şehirlerinin karakteristik vaziyetinden ileri gitmemiştir. Bunların yanında ticaretle geçinen Türkler de mevkiin ehemmiyeti ve faaliyeti saikasile buralara akın etmeğe başlamışlardır. Hatay ili askerî ehemmiyetile iştihar edegelmekte iken bir de ticarî ve iktısadî kıymet kazanmış ve bu sahada da terakki etmiştir. Yani iskenderun körfezi garbî Anadoluda îzmirin oynadığı ticarî role benziyen bir ticaret iskelesi olmuştu. Işte vilâyeti şarkiyeden gelip yerleşen bu Türklerle Anadolunun şark vilâyetlerine ecnebi malı sevkeden İskenderuna ve civanna oralardan gelme Türk tüccarlar da gelip yerleşmişler ve Türk kesafetine katılmışlardır. Zavallı Ayşe iş bulup ha Belediye, otomatik bir Cemiyet bir sene içinde yatını kazanmak için fırın yaptıracak azasına birçok yardım İzmit (Hususî) İzmitte bir ekmek başka çare bulamamış yaptı meselesi vardır. Bundan halkla bera Dün Adliyeye çok hazin bir hâdise intikal etmiştir. Abdullah kızı Ayşe is mind bir kadın, bundan iki ay evvel kocası öldükten sonra yalnız ve kimsesizkaldığından bir iş bularak çahşmağa başlamış, fakat bir hafta evvel bir çocuk doğurması bütün işlerini bozmuştur. Çünkü hiçbir yer, çocuklu bir kadını işçiliğe ve hizmetçiliğe kabul etmemiştir. Zavallı kadın bu vaziyet karşısında günlerce aç kalmış ve bir iş bulup yaşı yabilmek için çocuğunu bir yere bırak maktan başka çare bulamamıştır. Ayşe, bu kararı verdikten sonra çocuğu kucağında Fatih camisinin önüne gitmiş, yavrusunu gözyaşlan arasında son defa ö püp kokladıktan sonra pencerenin içine bırakmıştır. Fakat orada oynıyan çocuklar, bir kadınm çocuğunu bırakarak gittiğini görünce hâdiseyi hemen polise haber vermiş lerdir. Polisler de kadınm arkasından koşarak hıçkırıklar içinde uzaklaşmakta olan kadını yakalamışlardır. Müddeiumumilik kapısında atkısına sardığı çocuğunu sallıyan zavallı Ayşe bir muharririmize şu sözleri söylemiştir: « Ne yapayım? Hizmetçilik yapacakhm, çocuğumu öne sürerek kabul etmediler. Darülâcezeye başvurdum, al madılar. Açhktan ikimiz de ölecektik. Hem onu, hem de kendimi kurtarmak için ciğerparemi camiye bırakmaktan başka birşey bulamadım.» ber Belediye ve fırıncılar da şikâyetçidir. Belediyenin bütün gayret ve dik katine rağmen, İzmitte nefis, temiz ve .pişkin ekmek bulmak mümkün olamadığı gibi, bir cins ve bir halitada ekmek yemek te kabil değildir. Belediye, ötedenberi şehrin liu ha yatî derdile alâkadar olmakta idi. Nihayet işi, bir elden idare temek lüzum ve zarureti hâsıl olmuş, otomatik fırınlar tesisi için bir teşebbüs yapılmıştır. Bu teşebbüs şudur: İzmit Belediyesi, Rusya haricî ticaret mümessilliğila bir anlaşma yapılarak Sivanof isminde bir fırın mütehassısım İzmite getirmiştir. Mütehassıs şehrimizde üç gün kaldık tan sonra memleketine dönmüştür. Mütehassıs, üç otomatik fırın yapacak ve şehrin ekmek ihtiyaa Belediye tara fmdan temin edilmiş olacaktır. Ayni zamanda îzmitte bir cins ve bir nevi temiz ekmek yemek te kabil olmuş bulunacaktır. Türkiyedeki ekmek derdini en iyi bir şekilde halledeceğine kani bulunan Belediye reisi Kemal Öz, bu mesele etrafmda şunları söylemektedir: « Rusyadan bir mütehassıs getir dik. Yaptığımız temaslardan çok memnunuz. Belediye kanunumuz fırın yapmak ve işletmek için belediyelere sa lâhiyet vermiştir. Bize yapılacak tek lifleri olgun bir hale getirdikten sonra, Belediye Meclisine arzedeceğiz. Bu yüzden vâsıl olacağımız netice, umarım ki, herkesi sevindirecektir.> Dün İstanbulda, hiç konuşulmadan, bir gürültü, bir ses çıkarılmadan, yalnız el, ağız ve çehreye verilen manalarla ifadei meram edilen bir kongre akdedildi. Hazır bulunanların 18 i kadın ve erkek, 12 si de henüz sekizle on iki yaş arasında çoçuklardan ibaret bulunan bu kon gre, «îstanbul Dilsizler, Körler ve Sağırlan Koruma Cemiyeti» nin kongresi idi. Kongre, cemiyetin umumî reisi Süleyman Gökün riyasetinde toplanmıştır. U mumî reis, merkezi Ankarada, şubeleri de Izmir ve tstanbulda bulunan Dilsizler, Körler ve Sağırlar cemiyetinin faaliyet ve gayelerini uzun uzadıya, işaretlerle dinleyicilere anlattıktan sonra yerini Is tanbul şubesi reisi Medeniye terketmiş • tir. O da İstanbul şubesinin senelik mesaisini, varidat ve masraflarını işaretlerle izah ettikten sonra cemiyetin iki senelik faaliyet programını azalara bildirmiştir. Bu programa göre Dilisizler, Körler ve Sağırlar cemiyeti, bu müddet zarfında şunlan yapmıştır: iki gözü kör, Mustafaya 15 lira ve rerek seyyar satıcılık yapması, Rusyadan gelen ve cemiyetin himayesine sığınan Taramanın bir müddet iaşe ve ibatesi, sonra da bir trikotaj fabrikasında çalış ması, Erzincanh Ismaile, bir küfe satm almak suretile hamallıkla ekmeğini ka zanması, kimsesiz Kemaleddine bir bo ya kutusu alınmak suretile çalışması temin edilmiştir. Bundan başka sa ğır, dilsiz ve körlerin bannması için bir yurd tesis edilmiş, bir de mekteb açılmıştır. Cemiyete aza olan dilsizler her ak şam bu mektebde ikişer saat ders gör mektedirler. Cemiyet anaları ve babalan tarafından terkedilmiş sekizle on iki yaş arasında 15 çocuğu da himayesine almış bulunmaktadır. Bunlar da her akşam ders görmektedirler. Bu çocuklar kısa bir zaman zarfında herhangi bir îbareyi o kuyabilecek bir hale gelmiş bulunmaktadırlar. Cemiyet bütün bunları, îstanbul da 500 e yakın dilsiz, kör ve sağır bu Iunmasma rağmen yalnız 32 si cemiyete kaydedilmiş olan azasının verdiği aidatla ve takvim, muhtıra defteri satmak suretile elde ettiği temettü sayesinde yapa bilmektedir. İzmit köylerinde sesli sinema makinesi îzmit (Hususî) İzmit Maarif müdürlüğü köylerde gösterilmek üzere seyyar sesli sinema makineleri satm almıştır. Bu sinemalar köy köy göste rilecektir. izmit Maarif müdürlüğünün bu te şebbüsü, köylerde büyük bir alâka uyandırmıştır. Uludağda tetkikat ,, Bursa (Hususî) Türk Spor Kuru U mu Dağcılık federasyonu genel sekreteri İ. Sınal, Bursanın dağcılık işlerini yerinde tetkik etmek için federasyon ca buraya gönderilmiştir. Kurban bayramında Uludağda Spor Kurumu kayak müsabakları yaptıra caktır. Ayrıca Ankaradan büyük bir grup bu müsabakaları seyTetmek ve kış sporları yapmak üzere Uludağa gele cektir. İzmit ve mıntakası iyi cins meyva yetiştirmekle şöhret bulmuştur. Bugün îstanbul piyasasını dolduran meyva ve sebzelerin % 60 ı îzmitten sevkedilir. Fakat bu mebzuliyete rağmen İzmitli ler bugünkü şart ve kayidlerden memnun değildir. Çünkü izmit meyvacıları daima zarar görmektedir. Fakat meyvacılığın inkişafı için Ziraat Vekâletile yapılan temaslar müs bet bir netice vermiş ve Kirazca köyünde bir meyva ıslah enstitüsü kurulması kararlaşmıştır. Ankaradan gönderilen, Yüksek Ziraat Enstitüsü, meyvacılık, sebzecilik ve bağcılık direktörü doktor, profesör Glaysberg, Sapanca, Feshane, Kirazca, Maşuka, Derbend ve Arifiye köylerinde etüdler yapmış ve Kirazca köyünün Faaliyet programından sonra cemiyet meyva fidanlığı için çok müsaid olduğu yeni idare heyetini seçmiştir. idare heyekanaatini hâsıl etmiştir. Fidanlık için tine Medeni, Ibrahim, Baha ve Hamdi arazi istimlâk edilmek üzeredir. seçilmişlerdir. Meyvacılığa büyük ehemmiyet veriliyor Avcılık kulübü Bursada spor faaliyeti Bir Felemenk heyeti şehrimize geldî Bursa (Hususî) Bursa spor bölgesi burada bütün mevsim müddetince devam edecek olan futbol maçları hazır lamıştır. İlk maç bu hafta şehrin en kuvvetli takımları arasında yapılacak ve hasılatı Adana felâketzedelerine yar dıma tahsis edilecektir. Gelecek haftadan itibaren Parti kupası maçlarma Nisbeten daha yakın bir maziye aid o başlanacaktır. Bu maçları lik maçları lan bu hâdisenin izleri daha bariz olarak takib edecektir. görülmektedir. Şark vilâyetlerinden gelip ECNEBt MEHAFİLDE Spor bölgemiz ayrıca güreşçilerimi İskenderun ve Antakyaya yerleşen ve zin devamlı surette antrenman yapmakumüsyonculukla geçinen bu tüccarlann larını temin için Alacamesçid isminde Italyan büyük elçisi geldi ve en büyük faaliyeti memleketlerindeki ma ki camiyi mmtaka güzel salonu yapmış Ankaraya gitti nifaturacı ve hırdavatçılara mal gönder ve bu salona güreş minderi konmuştur. Mezunen memleketinde bulunmakta mekti. Bu maksadla şark vilâyetlerinden Güreşçilerimiz her gece burada antren olan İtalyanm Ankara büyük elçisi M. Karlo Galli dün sabahki Semplon eksgelip Antakya ve Iskenderunda yerleşen man yapmağa başlamışlardır. presile şehrimize gelmiş ve istasyonda aileler kendi şive farklan ve aile isimleriBayat sigaralar satılmıyacak Italya konsoloshanesi erkânı tarafın le kolayca kendilerini belli ederler. Meînhisarlar Umum müdürlüğünden a dan karşılanmıştır. selâ Şernakzadeler, Urfalızadeler ilâh... hnmıştır: M. Karlo Galli dün akşamki trenle Antakyada ticaretle meşgul aileler olup Satışı binnisbe ağır olan yüksek nevi Ankaraya gitmiştir. bu iktısadî âmille bir asır evvel Hatayın sigaralarm uzun müddet bayiler elin Türk kesafetine katılmış şarklı muhacir de kalarak bozulmasına ve halka bayat 8 kilo nikel para çalmış lerden birkaçıdırlar. ve bozuk mamulât satılmasına mâni olYeldeğirmeninde Mehmed isminde (1) Galatat adlı eserlerin en meşhuru 16 mak maksadile, paketlerin altma (... ta birisinden Vehbi isminde diğer bir şahıs nci asırda İbnl Kemal tarafından yazılmış rihinden sonra satılamaz) ibaresinin 8 kilo nikel parasmı çalmıştır. Vehbi tır. derci înhisarlar îdaresince usul ittihaz yakalanmıştır. edilmiştir. Sırf tütün müstehliklerinin piyasa dan daima taze mamulât tedarik ede bilmeleri endişesile paketlerin arkası na yazılan bu ibarenin, o tarihten sonra o nevi sigaranm imaline nihayet verileceği şeklinde tefsir edildiği görülmüştür. Bu yüksek nevi sigaralarm imaline muayyen bir tarihte nihayet verilmesi, yahut piyasadan kaldırılması mevzuubahs değildir. Sayın halkımızm bu pa ketlerin arkasma konulan tarihe bil hassa dikkat ederek satılma mühleti geçmiş sigaralan satın almamaları rica olunur. îzmit, avcılık için çok müsaid bir yerdir. İstanbuldan bile birçok meraklı avcılar kafile kafile hududumuza kadar gelmektedir. Fakat İzmitte avcılık çok ölgün ve geridir. Birkaç meraklı isrtisna edilecek olursa, bu işi yapan yal nız Ziraat müdürlüğü, muzır hayvanlarla mücadele teşkilâtıdır, diye biliriz. îzmitte bir avcılık kulübünün kurulması zaman zaman mevzuu bahsolmakta, fakat kuvveden file çıkmamaktadır. MÜTEFERRÎK Güzel San'atlar Akademisinde sömestr tatili yok Güzel San'atlar Akademisi müdürlüğü, Akademide yeni ıslahat yapıldığı ve yeni profesörler henüz işe başladığı için bu sene sömestr tatili yapılmama sına karar vermiştir. Akademi talebesi ise sömestr tatili yapılması için Maarif Vekâletine mü racaate karar vermiştir. Elektrik ve tramvay ücretleri İptidaî maddelerin ucuzlaması ve İsviçre frangının kıymetten düşmesi üzerine elektrik tarife komisyonu elektrik ücretlerini kilovat başına 90 para indirmiştir. Elektrik fiatlarmm bu suretle indirilmesi tramvay ücretlerinin de tenzilini icab ettirmektedir. Bu münasebetle tramvay tarife komisyonu şubatm birinci günü toplanarak biletler üzerinde 30 50 paralık bir tenzilât yapacaktır. Teşviki sanayi muafiyetleri Bursa lisesinden yetişenlerin kongresi Hükumet, teşviki sanayi muafiyet lerini bu sene haziranmdan itibaren Fransızlann böyle bir harekette bu •> kaldırmağa karar vermiştir. Bunun yerine kaim olacak şekil, ham lunmalanna mâni olmak için GeneraL madde ithalini kolaylaştıracaktır. Franko'nun Alman ordusundan ve do " nanmasmdan imdad istediği aşikârdır. A'manların, bu davete icabet etmeleri Fransayı son derecede şaşırttı. Şimdi Fransa, şimalî Afrikadaki bütün imparatorluğunu Alman ordusunun ve donan ~ masının tehdidi altında görmekte ve müttefiki Ingiltereyi harekete getirmeğe çalışmaktadır. Muharrem Feyzi TOGAY Cumhuriyet Nüshası 5 Kuruştnr J Türkiye Hariç Atinada Türkiye için bir sergi açılacak Memleketimizde bazı iktısadî teşebbüslerde bulunmak üzere altı kişilik bir Felemenk heyeti dün sabahki Semplon ekspresile şehrimize gelmiştir. Heyet Sirkeci garında Felemenk sefiri v» seAtinada bu ayın 22 sinden şubatm 12 sine kadar devam etmek üzere bir farethane erkâru tarafından karşılan «Türk güzel san'atlar ve neşriyat ser gisi» açılacaktır. mıştır. Serginin tertib ve idare işlerile İs Felemenk sermayedar grupu memleketimizde bilhassa liman inşaatı işlerile tanbul meb'usu Salâh Cimcoz meşgul olacaktır. alâkadar olacaktır. Bursa lisesinden mezun olup ta îs tanbulda yüksek tahsilde bulunan genc ler dün Eminönü Halkevinde senelik toplantılarını yapmışlardır. Bu toplantıda, İstanbulda akrabaları olmıyan Bursalı talebelerin yatıp kalkmaları için bir yurd tesis edilmesi mevzuu üze • rinde müzakereler cereyan etmiştir. Müzakerelerden sonra bu hususta te • şebbüsata girişilmesi kararlaştırılmıştır. Senelik 1400 Kr t700 Kr. Altı ayhk 7S0 1450 Üç aylık 400 800 Bir aylık ÎSO yoktur şeraiti* [ v° to°
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle