Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 Mart 1936 CUMHURİYET ( TERBİYE BAHİSLERİ ) BSz bize * Kaçırmak hastalığı Eskiden korkunc bir âdet vardı: Eşkıyalar sık sık köyleri, şehirleri basarlar, beğendikleri kızlan dağa kaldınrlardı. fazan: Selim Sırrı Tarcan Bu âdet asırlarca dünyanın her ye rinde hüküm sürdü. Çocuk dünyaya gözlerini açtığı za meli, dikkatlerini uyandırmalı. Bir aralık analar babalar, Smurlerhü man görmesini değil bakmasını bile bil Bu terbiye küçük yaşta ihmal edil törpüterek yetiştirdikleri sevgili kızlanmez. Yalmz karanlık bir zindandan ay diğindendir ki dünyada bu kadar bakar MERD lerde yer tutan bir Türk kelimesidir. BuBilmem hangi diyann iilke ülke dola^j nm, değil sokağa çıkmalanna, hatta pendınlığa çıkan yavru durmamasıya göz körler vardır. «Merd» sozünii «Burhanı Kati» ter na farsça süsü vermeğe mahal yoktur. şan fıkralanndandır: Can vermek üzeref cere önünde görünmelerine cesaret ede İki mühim vak'ayı anlatarak bu hakilerini kırpıştmr. Hayatmm daha birinci cümesinde tek kelime olarak bulamıyoRECÜL bulunan bir hastanın eşi, hayat yoldaşn mez olmuşlardı. ayında dikkat edilirse yavrunun gözlerini kati tebarüz ettirmek isterim. Abdülharuz. Bu sözle yapılan bir takım üreme Kız kaçırma vak'alan, kadınlar açılıp «Kamus» tejrcümesi, (recül) sözünü nın bu acıklı vaziyeti önünde kendini tuj daima ışık gelen tarafa çevirdiği görülür. mid devrinde Kadıköyünde Dörtyol ağtamaz, dövüne dövüne ağlamağa ve »{ saçılmıya, başladıktan sonra yavaş yavaş ve birleştirme sözler yazıldığı halde sözün şöyle tarif ediyor: Pencere açılınca aydmlık onun mini mi zmda bir evde oturuyordum. Benim o meyanda da yalvarmağa başlar: azaldı. Bugün şarkta bile böyle şeylere kendisi yazılmıyor. «Burhanı Kati» fars«(Errecül)! Ranm fethi ve cimin ni gözlerini mıknatıs gibi çeker. Biraz dam yammızdaki evin bahçesine bakı ça olduğuna tamamile kanmadığı keli Bir dileğin, son bir arzun, bir va<j yordu. Orası bir mutasarnf mazulünün raslanmıyor artık. zammı ve tahfiften sükunu ile malumdur zaman sonra odanm içinde bir ışık gez meleri almamayı, fakat farsça olmıyan siyetin var mı? Söyle, bari onu söyle! Fakat insanlar mutlaka birşey kaçîrdirilirse yavru onu bakışlarile takib eder. evi idi. Bir gün bana bahriyeli merhum sözlere farsça ekler veya kelimeler katı ki nev'i insandan ancak büluğ ve şebabeDünyadan göçmek üzere bulunan has| miralay Enver misafir geldi ve konu mak huyundan bir türlü vazgeçemiyor oMuhakkaktır ki aydınlıkla karanlığın larak yapılan üreme ve birleştirmeleri tiyet kartesine varmış erkeğe denir; etfal tanın ışıksız gözlerinde dermansız bir şurken komşumuzda eski Kütahya muta lacaklar ki bu kalkan âdetin yerine he farklannı hisseder, yalnız muhtelif renkfarsça saymayı düstur edinmiştir. Bu lu ve sübyana itlak olunmaz. Fariside (mer nln doğup söner ve kuru dudaklannc sarnfınm oturduğunu ve bu zatın Kütah men bir yenisi geliverdit Çocuk kaçır leri ayırd edemez. Fakat günler, aylar gatte «merd» sözünün bulunmaması, fa düm) ve türkide (er kişi) tâbir olunur. gamlı bir vasiyet dökülür: yada çok büyük eserler vücude getirdi mak. Alakavlin tevellüd ettiği saatte (recül) geçtikçe kırmızıyı, sonra sanyı, siyahı, Mikrobunu ilk defa olarak Amerika kat «merdüm, merdümek, merdane» gibi ıtlak olunur. Musaggannda (riiceyl) değini arkadaşıma söyledim. Mezanma atılacak toprak kuruma* daha sonra yeşili nihayet maviyi beller. da gördüğümüz bu hastalık Atlas Okya üremelerinin yazılması, kelimenin kendisi nir ve (rüveycel) denir... Ve piyadeye ymca evlenme, başka birine yâr olma! Enver başım salladı, ben buna kat'iyBu başka, başka renkleri ayırd etme nusunun bu taraflanna da geçiyor; tam farsça sayılmadığı kanışını veriyor. denir. Ve kâmil ve mürüvveti tam adama Fıkranın son parçası, bu vasiyetle ö* den önce parlak şeyler onun daima göz yen ihtimal vermiyorum! dedi. Sebebini «Kidnapper» kelimesini hepüniz öğreni Böyle bir düstur tutmamış olan «Fer ıtlak olunur.» lüye karşı vicdanî bir taahhüd altına lerini memnun eder. Bilhassa bu eşya sordum. Beni pencerenin yanına çekti. yoruz. hengi Şuuri» de «merd» kelimesi vardır. miş olan o eşin, cenaze merasiminden bir1 müteharrik olursa, yavrunun gözleri ona Şu bahçenin haline bak dedi. Her gün Kelimenin etimolojik şekli şudur: Kelimenin etimolojik şekli şudurt Dünyanın en büyük şehirlerînin, en kaç gün sonra gün doğar dogmaz bir yel*l içinde oturduğu evinin bahçesini böyîs büyük bir hayranlıkla takılır kalır. Işığa (1) (2) (3) (4) ' paze yakalıyarak mezarhğa koştuğunu v e | (1) (2) ( 3 ) ( 4 ) ısırgan otlannın bürüdüğünü görmiyecek büyük binalannın en »on katlanndaki alışkınlık ta önceleri oldukça zahmetli (eğ '+ er +' ec + ül) (eğ + eın + er f ed) apartımanlarda, dadılar, tayalar elinde henüz nemli duran yeni kabrin kenanna dir. Meselâ yavrunun gözüne birdenbi kadar zevkten mahrum olan bir adamın (1) E ğ : Kuvvet ve kudret anlamina çömelerek toprağı kurutmağa çalışhğı (1) E g : Kuvvet ve kudret anlamina elinden güzel iş çıkacağına ben inan konınan minimini yavrular güpegündüz re parlak bir ışık yaklaştırılırsa hiç memana köktür. kaçmhyor, seferber edilen polis ordulan ana köktür. anlatır! nun olmaz, bilâkis müteessir olur ve bumam! dedi. Merhum Ziya Paşa: (2) Er: Ana kök mefhumunun bir nm arayıp bulamıyacaklan yerlere götü* * * (2) Em: Ana kök mefhumunu üzehoşnudsuzluğunu gözlerini durmadan a Onlar ki verir lâf ile dünyaya nizamat rülüyorlar. Ve aylarca süren araştırma rine alarak temsil eden elemandır. süje, obje, saha veya noktada temerküz Bin türlü teseyyiıb bulunur hanelerinde Büyük tıb alimlerinden Hamdi Süadiı çıp kapıyarak başını çevirerek belli eder. lardan sonra ekseriya zavallı küçük ma(3) E r : Ana kök mefhumunun her ve takarrürünü anlatan ektir. Halbuki tatlı ve mülâyim bir ışığa karşı Üniversiteye armağan bıraktığı bir ser Beytini boşuna söylememiştir. sumlann ancak çürümüş etleri bulunabiAna kök, kendisinden sonra gelen bu Piece vardır. Bunlar, üzerlerinde uzı hangi bir süje veya obje veya saha üzeyavru gözlerini kıvançla açar. Mütareke senelerinde idi. Şehrema liyor. rinde temerküz ve takarrürünü ifade eden ekle kaynaşarak (er) şeklini alır ki (er) yıllar çalışılmış, ilmî bir ihtimamla yetij İlk aylarda hatta daha sonralan ço neti Beyoğlunda altıncı daire binasma Bütün 'dünya, elini beline dayamîş bu ektir. ve (erkek) sözlerindeki (er) in kendisi tirilmiş nebat havuzlandır. Üstadm Al cuğun en hoşlandığı renkler san ile kırtaşınmıştı. tstanbula Avrupa görmüş bir korkunc içtimaî derdin devasım aramakmızıdır. Bu renkler köylülerle halk için Şehremini tayin ettiler. Biz de bir arka(4) E d : Bu temerküz kendi üzerin dir. Daha ilk adımda (recül) ün (er) manyada dikkat uyandıran broşürleriU la meşgul. de pek sevimlidir. de vâki olan sahib ve faili gösterir ele ve (erkek) le birleşmesi dikkati çekmeğe Rusyada saygı kazanan konferanslannıı daşımla bir iş için Emanete gitmiştik. değer bir şeydir. Kız kaçırma hastahğının çaresi zaman mandır. kaynaklan da bu Piecelerdir. Kendis Çocuklar üç yaşmı bulduklarradan iti Kapıdan çıkarken dostum bana bu yeni la kendiliğinden bulunmuştu. Cemiyet, (3) E c : Burada bunu oldukça uzak Üniversiteden aynldıktan sonra bile bi barem gözlerine bu renk terbiyesi verile eminden sitayişle bahsediyor, lstanbulu (Eğ ~Ç em "f er "+" ed = Eğemehaydudlarm emrine, ihtiyaçlanndan fazsaha gösteren bir ek gibi alamayız. Çün yük ilim müessesemizi ziyarete gelen bilir. Onların gözlerinin önüne konacak bir Avrupa şehri gibi tertemiz bir hale la miktarda kadm arzetmekle tehlikenin red) sözünde şu fonetik ve morfolojik kü, ( 4 ) mımarada en geni; şümul sahaeşya, oyuncaklar, giydikleri elbiseler, koyacağmı söylüyordu. Ben hiç zannetbancılar, Piecelerin kuruluş tarzına ve değişmeler olmuştur: önünü almıştı. sını gösteren ( L ) konsonunu görüyoruz. lâlet ettikleri ilmî manaya hayret ve haj hatta odanm renkleri birer terbiye vası miyorum, dedim. Telâşla sordu: Ken I. Ana kök kendisini temsil eden Fakat çocuk meselesi o kadar basit Fazla olarak Arab söyleyişinde (c) nin raniyet gösteriyorlardı. tası olur. Yalnız çocuklann çiy renkleri disini yakmdan tanıyor musun? Hayır, (em) elemanile kaynaşmıştır. Bu (em) değil. telâffuzu tamamile (g) gibidir. Burada Bevdiğini görerek bu iptidaî kavimlere hiçbir münasebetimiz yok! dedim ve deŞimdi Hamdi Suad öldü. Onun, Kızlanni asil bir fedakârhkla sokaga kelimesinin türkçede «ilâç, deva» anla (c) konsonunun bir süje veya obje göstemahsus olan zevkin onlarda kök salma mirpannaklık kapınm üstünde tozdan mina istimali şayidir. İlâç ve deva dahi rak altında hızla çürümeğe mahkum sma göz yummak doğru olmaz. Çiy renk camlan kül rengi olmuş havagazi fene bırakan Amerikalı fabrikatorlar, acaba bir hastalığı ortadan kaldırmak kuvvet ve ren (ğ) ve onun kategorisinden olan kon aziz vücudü gibi bu Piecelerin de kt sonlar yerine geldiği meydandadır. Bu ie parlak rengi birbirinden ayırd eftnek rini gösterdim. Bak! dedim, bir Şehre dolarlannın bir kısmından da ayni kolay kudretini haiz olan şeydir. lıkla feragat edebilirler mi? halde (ec = eğ) diye alırsak (erkek) yup heder olmaması Îâzımdır. Öldürüc îâzımdır. Şarklılar ve Avrupanın cenub a mini hergün girip çıktığı kapınm üstün II. Ana kökü içinde kaynaştîrarak ve (recül) sözleri ilk üç elemanlarında bir ihmalin ecel olup Hamdinin Piecele N. halisi umumiyetle parlak renkleri sever deki fenerin camlannın pisliğini görmezrine yapışması, kendinin ölümünden temsil eden (em) kökünün vokali de tamamile birleşmiş olurlar. |er, çiinkü o renkler kendi memleketle se, onun şehrin noksanlannı görebileceha hazin bir zrya olacaktır. O, öldü. B« düşmüştür. rinin parlak semasile pek bağdaşır. Is ğine benim imanım yoktur, dedim. (Ec) elemanımn buradaki rolü süje ri Pieceleri yaşasın! Izmir Vilâyet meclisi açıldı III. En sonda sahib ve fail ifade veya objeyi göstermekten ibaret olduğukandinavyalılar san ve mavi renklere İzmir (Hususî) Vilâyet Umumî İyi görebilmek için dikkatli bakmak, M. TURHAN TAN eden (ed) elemanımn vokali de düşmüş na göre, «kuvvet ve kudretin bir süje bayılırlar. Bu da zannederim onlann göz dikkatli bakmak için güzel görme kabili Meclisimız açıldı. Valimiz Fazh Güleç lerinin ve saçlannm rengile ahenkdar ol yetini küçük yaşta terbiye etmek lâznn açma söylevinde selefi General Kâzım tür. üzerinde takarrür ve temerküzü» anlamı Adanada yetişen turfanda Diriğin yerine tayininde İzmiri, başlanBöylece kelimenin aldığı son fonetik kendiliğinden ortaya çıkar. iduğundandır. dır. mış çok güzel ve faydalı köy işleri için ve morfolojik şekil ( M E R D ) dir. sebze ve meyvalar SELİM SIRRI TARCAN Muhtelif iklimlerde yaşıyan halkm hu(4) Ü l : İşte (erkek) ten ve (merd) de bulduğunu ve köylüyü bazı yükler( M E R D ) : Kuvvet ve kudret kendi den aynlık noktası bu son ekte görülüAdana (Hususî) Bu yıl havaların eusî zevkleri ne olursa olsun yürümeğe ve den hafifletmek için ona aid vazifelerSuriyenia, eski Başvekili »inde temerküz ve takarrür eden bir sa yor. (Erkek) sözünde son ek kelimeyi çok müsaid ve ılık geçmesi vüzündenj konuşmaga başlıyan çocuklarm ne üst den bir k\smını Vilâyete almağı muvalennde, ne ae efraırnaa gotc u«an \ıj »«rm TC iunam eıtiği, (mcıü) kelimesin zaten turfanda memleketi olan Adanariye hükumetioİB eski> Başvekili Şeyh ııit gordugunu. mustansu KoyFuye laz bu demekrir.t ve fazla parlak şeyler bulundurmamah de ise sahib ve failini gösterdiği halde, mızda kabak, enginar ve badem, erik la vazife tahmil edilince köylünün is ve bu renklerden hoşlanma zevkini on Taceddin Fransaya gitmiştir. Not: 1. Görülüyor ki (er) ve (er burada kuvvet ve kudretin süje üzerinde ve emsali sebze ve meyvalar daha er Şeyh Taceddinin bu seyahati tekrar tihsale aid mesaisini, kısmen olsun, bularda beslememeli. Çocuğun gözlerine kek) sözlerinde en başlı rolü oynıyan ve temerküz ve takarrürü hâdisesinin «alelit ken yetişmek imkâmnı bulmuştur. BuBaşvekâlete getirilmesi için Fransız hü raya sarfa mecbur kalacağını, halbuki gün Sebze Halinde bu turfanda sebze her fırsatta tatlı bir ışıkla mülâyim renkVilâyetin de bazı vazifeleri taahhüd et kuvvet ve kudretin temerküzünü gösteren lak» olduğunu, «gayet şamil ve gayrikumetile müzakereye girişmek maksa ve meyvalar satılmaktadır. Pek yakın ler sunmalıdır. mesile köylünün daha fazla istihsalât (r) elemanı (merd) kelimesinde de ayni muayyen» bulunduğunu anlatan ( L ) eda Hale hıyar da getirilebilecektir. dile yaptığı söylenmektedir. yapabileceğini ve bu suretle umumî va rolü yapmaktadır. Üç yaşmdan itibaren çocuklara beyaz, lemanmı buluyoruz. Bir, iki gündenberi havaların yağışh Şeyh Taceddin bu seyahatinde ilk de ziyette daha büyük bir iyilik doğabile «iyah, kırmızı, san, mavi, yeşil... gibi gitmesinden dolayı, bütün ovada canlı (Erkek) ve (merd) kelimelerinin etiİşte bu ek, «Kamus tercümesi» nde renk farklannı kumaş, tahta, taş, yaprak, fa olarak sarık, cüppe ve şalvannı atmış, ceğini, devletin aldığı tedbirler saye frak ve melon gjyrniştir. sinde köylünün vaziyetinin gittikçe dü molojik şekillerini altalta yazarak karşı «alakavlin tevellüd ettiği saatte (recül) bir «pamuk ekimi» hazırhğı başlamış çiçek gibi elle tutulur ve gözle görüliir tır. Havalar açar açmaz ekim başlıya zelmekte bulunduğunu söylemis ve köy laştırahm: ıtlak olunur» denmesindeki manayı göseşya üzerinde belletmeli ve biraz büyü caktır. Hububat mahsulü şimdilüc çok Bursa tütüncülerinin bir lü varidatını tamamen kendi muhitle (1) (2) (3) (4) termektedir. Henüz doğan bir erkek ço uygun bir durumdadır. dükleri vakit bu renklerin hangilerinin birrine hasretmek ve onları tam manasile şikâyeti cuğa bile (recül) denilmesi, kelimenin Erkek: eğ + er + eğ + ek birile bağdaştığını ve hangilerinin yanyaBu sebeble çiftçi olan veya çiftçilere Bursa (Hususî) Bursa havalisinde yükseltmek gayemiz olacaktır. Bu mü manasındaki bu şümulden ileri gelir. Merd : eğ + em + er + ed alâkası bulunan bütün halkımız yarına na gelince sınttığmı öğretmelidir. nasebetle köylünün cemiyet içindeki ki bazı tütün müstahsilleri İktısad VeGörülüyor ki ana kök birdir. (Erkek) (Eğ 4 er + ec + ül = eğerecül) büyük bir umudla bakmaktadır. Göz terbiyesinde gene üç yaşmdan iti kâletine bir şikâyette bulunmuşlardır mevkiini tayin ve ona karşı yardım hissözünde ( 3 ) üncü unsur olarak gelen sözünde ana kök kendisinden sonraki unbaren çocuklara uzunluk, genişlik, de Bu şikâyetlerine Bursa Ticaret Odası lerini çok zaman evvel daha birçok şeytemsil edici eleman, (merd) sözünde (2) surla kaynaşarak ve baş vokal de düşerinlik, yükseklik hakkında malumat ver da iştirak etmiş olduğundan Vekâlet bu lerle birlikte işaret eden Büyük Şefi bir şey değildir. Etimolojik şekillerini karişin tahkikini bildirmiş ve şikâyet mev mizin huzurunda bir kere daha iğilirim! nci gelmiş, yani yer değiştirmiştir. Bu rek kelime son morfolojik ve fonetik şek şılaştıralım: mek için en yakm bulunan eşyalar araDemiş, Meclis müzakeresini açmıştır. elemanın birinde (ğ), ötekinde (m) kon lini ahr: ( R E C Ü L ) . smda mukayeseler yapmalı. Kanşla, ku zuile Müddeiumumilik meşgul olmıya (1) ( 2 ) ( 3 ) (4) Bunu müteakib ikinci reis, kâtib ve en sonile gösterilmesi, (ğ = v) ve (v = m) başlamıştır. Şikâyet edilen mesele şu ( R E C Ü L ) , kuvvet ve kudret kendilaçla, adımla ölçtürmeli, kara tahta ü Recül: eğ 4 er 4 eğ (c) 4 ül cümenler intihabı yapılmış, çalışmağa olduğundan dolayı, birliği bozmaz. Tadur: sinde şamil bir surette takarrür ve temerterinde çizgilerle de bu farklan göster Rical: iğ f ir + iğ (c) 4 al Tütün müstahsili, tüccardan evvelce başlaranıştır. karrür ve temerküz ifade eden ek, (erküz etmiş olan bir süje demektir. meli. Doğru, eğri, dik, yatık, yılankavi Görülüyor ki bütün elemanlar birdir, avans alarak satışa bağlanıyor. Fakat değirmi hatlar çizmeli. Eski Çin Başvekili Almanyada kek) te (2) nci, (merd) de ( 3 ) üncü Not 1. (Recül), (merd), (erkek) Birine müfret, ötekine cemi adı verilen satış zamanı tüccar, köylünün tütünü olarak aynidir. (Erkek) sözünde keli kelimelerinin etimolojik şekillerini altalta Biraz daha büyüdükleri vakit mesafe nü depolara getirtiyor. Burada balya iki kelime arasmda hiçbir fark yoktur. ameliyat olacak meyi tamamhyan son ek yerinde (merd) yazalım: tahminine alıştırmalı. Bir topu veya bir larıru açtırıp muayene ediyor. Lâkin bu Not: 3. (Recül) kelimesinin Türfc Berlin 15 (A.A.) Gelecek hafta de sahib ve fail gösteren bir unsur vartaşı muayyen bir uzaklığa attırmalı sonra sefer, evvelce aralarmda kararlaştın Berline gelmesi beklenen eski Çin Baş(I) ( 2 ) (3) ( 4 ) aslından gelmji olması, bu kelimeyi beadımlatmalı. Muhtelif eşya arasmda bü lan fiat yerine tüccar tütünlerin fena vekili Wangçingvelin iki kâtibi bugün dır. Erkek: eğ + er 4 eğ 4 ek nimsemeğe ve kullanmağa sebeb olamaz. yüklük farklannm tahminini öğretmeli. lığından bahisle istediği gibi bir fiat buraya gelmişlerdir. Merd : eğ 4 em 4 er 4 ed Görülüyor ki şekilce çok farklı göKelimedeki şümul ve gayrimuayyenliK Hulâsa göze doğruyu eğriden, güzeli teklif ediyor. Müstahsil buna muvafa • Wangçingvelin bir kliniğe yatırılması rünmesine rağmen (merd) sözü ile (erRecül : eğ 4 er 4 eğ 4 ül manası, bu sözün Türk dünyasında bir çirkinden, temizi kirliden, zarifi kaba kat etmezse tüccar avansını geri istiyor için lâzım gelen bütün tertibatı, Berlin kek) sözü arasmda kuvvetli bir etimoGörülüyor ki her üç kelimenin de ana yer tutmamış olması, bu kelimeye ihtiyaç clan, iyiyi kötüden farkedecek bir ter Bittabi köyden gelen müstahsilin ce •deki Çin elçisile birlikte müştereken a lojik yakınlık vardır. elemanları ve anlamlan birdir. Yer deolmaması, (recül) kelimesinin Türk kölacaklardır. biye vermeli. Üç yaşından yedi yaşma binde han parası bile olmadığından bu Not: 2. (Merd) sözü, Türk dün ğiştirmeler ve son elemandaki farklar, ke künden geldiğini bilmekle beraber, onu avansı geri veremiyeceği için mecburen Çin devlet adamı, profesör Saver kadar çocuklara yalnız görmeyi değil tütünlerini tüccarın teklif ettiği fiata bruch tarafmdan tedavi ve ameliyat e yasında ve hele Türkiyede pek çok kulla limelerin birliğine halel verecek şekilde kullanmamak için kâfi sebeblerdir [ 1 ] , tetkik ermeyi de ögretmelidir. Tutulabi terketmiye razı oluyor. /. N. D1LMEN dilecektir. Kendisi, geçen sene maruz nılan, hatta okuma yazma bilmez halk değildir. len, kaldınlabilen şeyleri mümkün ol İşte, Müddeiumumilik bu gibi tüccar kaldığı suikasd neticesi olarak el'an arasmda bile (merd adam, merdce hareNot: 2. (Recül) ün cem'i denilen [1] «Homımo ve «Man» sözterinin anaidukça canlı olarak kendilerine göster lar hakkında tahkikat yapmaktadır. mustarib bulunmaktadır. ket, merdlik, merdcesine...) yollu söz (rical) sözü de gene (recül) den başka lizlerini de yann yazacagız. Gözlerimiz ve bakar körler Erkek anlamlı kelimeler Merd ve Recül kelimelerinin tahlili ve ((Erkek)) le mukayesesî Dil üzerinde çalışmalar Onun Pieceleri bari kurumasa? ( değeri var... Peki, neye güveniyor? DeAli Tuncun kulağma fısıldadı: mek ki bana, itimadı var... Bu itimad, ne Orada, temiz bir otelin salonunda Aşk ve macera romcmı den? otururuz. Fakat tanıdık bir yer olsun, anFazla düşünmek istemedi; düşünürse, lıyor musun? çıldıracakh. Otomobil, Taksim meydanına çıkar ken, gene kadm, sordu: Taksimde nereye gidiyoruz? Üçüncü kattaki arka salonun kapısını Ali Tuncun da muayyen bir fikri yok açan metrdotel, gene kadmın önünde yertu. Fakat gene kadın; bir yerde oturalım, lere kadar iğilmiştL Yazan: MAHMUD YESAR1 Nilüfer, salona girer girmez Ali Tunkonuşmak istiyorum! dediği için, onu, Neresi olursa olsun! 43 %*» Harbiyede, bir arkadaşmın apartımanına ca döndü: Ali Tunc, şoföre:' götürecekti. Arkadaşı bekârdı ve apartı Mantomu alınız. Nilüfer, kaldırnnda, durmuştu; otelin rakalım. Taksime çek, dedi. manını, Ali Tuncun emrine bırakabilirdi. Ali Tunc, gene kadının kürkünü omuzönüne sıralanmıj otomobilleri gözden ge İşin acele ise, götürelim, usta! Beyni, çürük gibi sızlıyordu. Yanın Fakat birdenbire cesareti kırılıvermişti: lanndan aldı ve emir bekler gibi durdu; çiriyordu. Ali Tunc, döndü, gene kadma baktı. Hiç! dedi. Nilüfer, güldü: Ali Tune, koşebaşında, «Siyah otomo Gene kadm, gülüyordu; fakat onun gü daki kadın, onu, korkutmağa başlamıştı. Kendinden nekadar emindi? Nereye, ne Nasıl hiç! Mersi... Niçin elinizde tutuyorsu bîl» i görür gibi oldu, titredi. Gene ka lerken gözleri öyle çelik sertliği almış, resi olursa? diyor ve hiç aldınş ermiyor Biraz hava değişsin, diye, küçük bir nuz? Bir iskemle üzerine atan... dm, Ali Tunca baktı: yüzü öyle değişmişti ki Ali Tunc, biraz Bir taksi tut.... Senin ahbablann evvel göz ve gönül dinlendiren bir ferah du. Kendine güvenmiyen bir kadm, bu tur yapıp dönelim, dedim. Ve kapmın önünde bekliyen metrdoGene kadm, bir kahkaha attı: yardır. lık vererek içe gülen yüzün aldığı meş'um kadar korkusuzca omuz silkebilir miydi? tele adeta hakaret eder gibi emretti: Ali Tunc, düşünüyordu: Ali Tunc, taksflere bakarken, bîr iki acılıktan korktu. Sen, şövalye devrinden kalma bir Şampanya getirin... Bol meyva ishususî otomobilin de kapıları açılmış ve Bu kadın, kokot değil... Belki çok adama benziyorsun .Vah çocuğum, ya terim... Bol buz... Bol meyva... Gene kadm, Ali Tunca sokulmuştu, başlar görünmüştü: yüksek kokot... Üstündeki mücevherler, lan, hiç te ağzına yakışmıyor. fısıldadı: Metrdotel, tekrar yerlere kadar iğilmiş Usta, bir emrin n» v»r> •Mğİ'* Şoföre, seslendi: Hususfleri bırak... Bir taksi alalırn. başlıbaşına bir servet... Ya, kendi güzelti, geri dönüp uzaklaşıyordu, Nilüfer, sesyer« gideookBca, hemen fiv Dönelim, bizi Tepebaşında bırak... lendi t AH .Tunç, ilerideki taksilerden bi liği!^. Mücevherlerden yüz misli fazla rine işaret ettikten sonra yürüdüler. Otomobile bindikleri zaman, Ali Tunc, sordu: Nereye> Nilüfer, kaşlannm arası buruşarak cevab verdi: Gezmekten vazgeçelim... Bir yere oturalım... Seninle konuşmak istiyorum. Peki, neresi? Gene kadm, büsbütün kaşlannî çataııştı: Oteldeki telefon Pardon... Bu katta telefon var mı> Şimşek gibi dönen, metrdotel tekrar iğildi: Var, hanımefendi. Nilüfer, elini almndan geçirmişti: Peki... Emrediyorsanız, açalım. Hayır... Sadece öğrenmet istedim* Metrdotel, gene yerlere kadar iğildi ve uzaklaştı. Gene kadm, ayakta duruyordu; AH Tunca uzun uzun bakb. Zümrüd ye gözlerinde çelik sertliği yoktu. Gözlerini kapadı; uzun kıvrık kirpikleri, beyaz mat yanaklarını bir ağ gibi gölgeledi. Ali Tunc, salonun ortasındaki roasa * nın yanında durmuş, sağ elini masanıni kenanna dayamış, sessiz ve hareketsiz, sadece bakıyordu. Nilüfer, gözlerini aç i mıştı; tekrar Ali Tunca uzun uzun baktı. Içinden bir ışık geçirilmiş gibi mat beyaz yüzü, biran pembeleşti, yandı ve sönüverdi. Gene kadın, tekrar gözlerini kapamışu. (Arkan var)