Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET 22 İkincikânun 1936 Hikfiye Ahk Abdül Halid Ziya Uşaklıgil 2 hep şundan bundan işjtirdim, zaten ne zaman komşular arasında bir toplanh olsa köyün bu garib kahramanı hakkında söz söylenmiş olurdu. Onun azçok bütün hallerine vukuf hasıl olmuştu, meselâ bilinirdi ki su çekmekten başka hiçbir işe rağbet eünezdL Onu yormıyan yalniz bu iş vardı, bu işi görürkea sonuna varmadan evvel dinlenmek bilmezdi. Yalnız bazao acaba su azalmış olmasm diye mi merak ederdi? bir lâhza durur; kuyunun kapağım açarak iğilip bakar, ta suyu göresiye kadar dikkat eder, sonra tekrar doğrularak, şırak!.. diye hızla kapağı yerine salıverirdi. Bu gene adam hiç şüphe yok bir hastaydı. Hep böyle miydi, sonradan mı böyle olmuştu? Bu köyün içinde arasıra kurcalanan bir meseleydi. Kendisinden sormak elbette mümkün değildi, merak edenler arasında anasından soranlar olmuştu, kadın bu neviden bir sual karşısında başmı ufkun bir tarafına çevirir, du daklarını burarak: «İştle böyle!..» de mekle sanki bütün esran anlatmış olurdu. Ben seyranlanmın arasında ona arasıra tesadüf ederdim, o bana bakmadan ge çerken her defasında ben aşnalık eder dim: «Merhaba, Abdül!..» derdim. O Iâkırdıya tutulmaktan korkarak bana bir asker selâmı verip geçiştirir, bazan o da: «Merhaba!.» derdi, bir iki defa da: «Eyvallah beyim!..» diye iltifat etti. Hissederdim ki bana karşı bir teveccühü vardı. Bunun sebebini, kulübeyi yaparken anasına «Kolay gelsin!..» diye söz söylemis. olmakhğıma hamlederdim. Nihayet bizde de çamaşır için anasına, su için Abdüle ihtiyac hasıl oldu. OnIar erkenden geldiler. Ben evvelâ çamaşırhkta anasını gördüm: «Safa geldın, Nefise Hanım!..» dedim. «Eksik olma, efendi!..» dedim. Devam etmek istiye rek: «Abdül beraber değil mi?» diye sordum. «Bahçede kuyunun başında...» cevabmı aldım. Biraz daha cesaret ederek sordum: «Kuzum, Nefise Hanım!.. Çocuk hep böyle dalgm mıdff? Yoksa sonradan mı?..» v Bugün, bu gece DAMPİNG u Heryer 15 kuruş 3 film birden : Birinci film : Gazi Antebde pazar yerleri RADVO akşamki program ) Artık ana ogul, anadan ziyade oğul, Ahk Abdül köyün içinde kendilcrine mahsus bir şöhret ve ehemmiyet almı? oldular. Ne zaman bir evde çamaşır birikmiş. olursa Nefise Hanıma haber gider, ne zaman bir evin su ihtiyacını karşılamak icab ederse Abdül aranır oldu. Hele Abdülün gedikli evleri vardı; sabahleyin başlar, akşam geç vakte kadar bunları dolaşır, kollannın bitmek tükenrnek bilmiyen kuvvetini çeşid çeşid tulumbalann kollarına, çarklanna tevzi eder; havuzlan, depolan doldumr, sofuk almadan üç kat yukarıda çatıarasına kadar su yollamak için ciğerlerinin mebzul nefesini, bazularının hiçbir zaman tükenmiyen gücünü bol bol sarfederdi. Böyle sekiz on saat ev ev dolaşıp, sanki topraklann altmda gizlenen suyu meydana çıkarmış olmaktan büyük bir zevk duyarak, adeta dalgın yüzüne bir neşe parıltısı gelerek, iş latili rasimesini yapardı. Bu rasime sabahleyin en son çahşacağı eve bıraktığı iki tenekeyi orada doldurup kendi evine, ta köyün ücra köşesinde, iki kova suyu bulunamıyacak olursa yasıyamıyacak olan kulübesine götürmek olurdu. Bunlar ağzı açılmış, ortasma birer kalınca değnek geçirilmiş, su çalkandıkça dökülmesin diye içine birer tahta parçası konulmuş, omzuna aldığı bir sırığm iki ucunda birer iple sallanan iki gaz tenekesiydi. Artık her iş bitince bunları doldurur, hafifçe iğilerek sınğı omzuna alır, ve yürüyüşünün ahengile tenekelerin sahntısını tevzin ederek, hafif bir raksa benziyen adunlarla, doğru, arhk çamaşırdan dönmesi yaklaşmış olmak lâzım gelen anasmı beklemek için kulübeye, yönelirdi. Bu gedikli evlerden bazan haftalık alırdı, bazan da her defa için ne verirlerse onu kabul ederdi. Bana anlatmışlardı ki hiçbir zaman verilen paraya bakmazdı, onu yavasça sanki utanırcasına cebine indirir, ufak bir ternenna ile teşekkür eder, fakat ağzından bir söz çıkmazdı. Zaten onun söz söylediğine, «orulan şeylere lâkırdile cevab verdiğine pek nadir tesadüf olunurdu, ekseriyet üzere başının bir işaretıle geçiştirir. mutlaka birşey söylemek lâzım gelirse bu dudaklarının, kilidlenmeğe lüzum gören dişlerinin arasından istemiye istemiye çıkmij üç dört sözden ibaret kalırdı. Evlerin sırasını hiç şaşırmazdı, yalnız bu întizamın bir istisnası vardı. Her yerden ev\rel anasının çamaşıra çağmlmış olduğu yere uğrar, burada su ihfiyacmı temin ettikten sonradır ki ötekileri dolaşırdı. Böyle ana oğlun beraber çalıştıklan yerler hemen hergün tekerrür ederdi. O suyunu çekerken, kadın çamaşınnı yıkarken bazan ana, kollan sabunlu sıcak sularla tüterek çamaşırhğın kapısında görünür, oğluna bakar, bir bahane bularak: «Abdül!..» diye seslenir, o işini bırakmadan, başmı çevirmeden: «Ne var, ana?..» derdi; kadın ya onun yalnız bu kadarcık sesini işitmekle doyar, gene içeri çekilir, yahud bir ilâve yapmağa lüzum görerek meselâ: «Oğleye doğru gene bir kere uğrayıver, belki suyum bitmiş olur..» derdi. Onun hiç kimse ile konuştuğu, uzun uzun sohbete giri?tiği görülmemişti; yolda tesadüf edenler «Ne haber, Abdül? Böyle nereye?» diye sorarlarsa başmı çevirmeden, durmadan elile ilerisini gösterir, soranı bu isaretten nc anlarsa onda serbcst bırakırdı. Çarşı rçini de anası görürdü, bazan kadın ise fazla tutulmus olursa sunu bunu almağa onu gönderirdi. Bakkala uğrar, meselâ: «Pirinç!.», «Fasulya!..» diye istediği şeyin adını söylerdi. Ne m:ktan, ne parası onun ehemmiyet verecegi birşey değildi. Onu takdir etmek bakkalın dirayetine bırakılmış bir vazifeydi. Tartılıp paket eline verilince cebinden para çıkam, bakkala uzatırdı. Hiçbir zaman onu aldatana tesadüf edilmezdi. Hatta bir kere ondan, on kuruş yerine şaka ollun diye elJi kuruş alan bir bakkal çırağı ustasmdan iki tokad yemijti. Ben ona müteallik olan bu malumatı Sevmek Yaşamaktır MÜNIR NURETTIN U R F A L I HALK ŞARKISI Bir anaya karşı en muvafık tabiri bu dalgm kelimesinde bulmuştum. Ne oldu, bilmiyorum, lesimde hakikaten yüreğimin acısına terceman olan bir ihtizaz mı vardı, bu ananın eleminde o mu bir hareket uyandırmış oldu? Bir saniye durdu, ellerini önlüğüne sildi, serçeparmaklarile gözlerinin ucunda beliren birer damlayı durdurduktan sonra titrek bir sesle, sanki uNöb*»tri eczaneler Bu film büyük Fransız donanmasının vardıtnile ve milyonlar aarfile yapılmış olduğu gibi bütün harb tanarak: «Hayır, efendi; dedi; harbden Bu gece nobetçl olan eczaneler şun • •ahneleri hakikî DENİZ MUHAREBELERi «afahatından ahnmıştır. döndükten sonra bu hale düştü. Nasılsa H M H i ^ i B H i H Telefon: Ipek 44289 Melek 40868 m^mmmmmmmm^m^m lardır: bir kazadır oldu. Askerliğini bitirerek döİstanbul cihetindekiler: nünce sanki kendisini de bitirmi? oldu...» çasıdır. Su bu kayanın kovuğunda bırıkir. Aksaravda (Şeref), Alemdarda (Sırrı Dunyanın en küçuk yıldın M . Dehası ile en büyük... I Rasim), Bakırköyünde (Merkez), Be Onun için hiç korkma, çek! Suyun biteSözünün burasmda boğazına bir hıçkıyazıdda (Asador Vahram). Eminönünde nk tıkandı. Boğularak lâkırdıyı kesmek ceği yoktur. (Salih Necati), Fenerde (Hüsameddin>, Bana şöyle bir iğri baktı. Sağ kaşı biKüçükleri güldüren va büyükleri teessüre gark eden 6 yaşındaki istedi: «Ne sen sor, ne ben söyliyeyim. Karagümrükte (Kemal). Küçükpazarda raz daha çekik, gözü biraz daha açıktı, yıldız size, tebessümünü, sarışın saçlannı ve Bu pek acıklı bir hikâyedir...» (Necati), Samatvada (Teofilos), Şehreve yüzünde işitilen sözlerden memnun olmininde (Nazım), Şehzadebaşında (ts Ve artık beni daha fazla soruşturmakmamışçasına bir ifade vardı. Sanki bana: mail Hakkı). tan meneden bir hareketle çamaşırlan tek Pek iyi bildiğim bu şeyleri söylemeğe Beyoğlu cihetindekiler: nede ıslatmağa koyuldu. Ben bahçeye ne lüzum var? Ben senden ders almadan Beşiktaşta (Nail), Haskb'yde '(Yeni çıktım. Abdül kuyunun başındaydı. Kaevvel köyün hemen bütün kuyularını herTürkiye), Karakövde (Karaköy), Ka pağını kaldırmış, dizüstü çökmüş, kuyugüzel filmini takdim edecektir. Yann akşamdan itibaren kesten iyi tanıyıp ö'ğrendim. demek istedi. sımpasada (Yeni Turan), Şişli Şafak sonun dibini görmeğe çalışıyordu. Ben bu manayı sarahatle anladım, ve kağında (Nargilecivan), Taksimde (ErBenim ayak seslerimi farketmedi, bir herşeyden evvel banşmağa lüzum görerek tuğrul ve Dellasuda), Yenişehirde (S. müddet durdum. O hep dikkatle bakıyor cebimden tabakamı çıkardım, bir sigara Baronakyan). Hamiş: Bu sevimli filmi ilk görecek 3.000 çocuğa SHIRLEY du. Seslendim: «Ne bakıyorsun, Ab verdim, arkasından kibrit kutusunu da uÜsküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: TEMPLE'in resmini havi bir güzel bro? hediye edilecektir, dül?» dedim. Birden sıçnyarak kalktı, zattım: Hele, dedim; bir sigara tellenBüyükadada (Sinasi), Heybelide (Yu Yerlerinizi evvelden aldınmz kuyunun demir kapağını sahverdi. Ka dir de ondan sonra işe başla.. suf), Kadıköy Muvakkithanede (Saa pak gürültü ile düştükten »onra bana det), Kadıköy Söğüdlüçeşmede (Osman Anlaşılan onun zayıf daman tütünde/döndü: «Hiç!.» dedi. Hulusi), Üsküdar Imrahorda (tmrahor). di. Hemen banştı ve birinci defa olarak Mutlaka kuyuda yetişecek kadar su icabmda medenî bir adam olduğunu da var mıdır kaygusile işe başlamadan evvel göstermeğe lüzum gördü, güzelce: Temuayeneye lüzum görmüş olacağmı dü şekkür ederim, dedi. «ünerek dedim ki: Köyün kuyularında Şe de Tamamile keyfini çıkarmak için oraFokone ve Mauı daima su vardır. O kadar derinden değil, ya, kuyunun yanına çömeldi, sigarasını Haydar Rifat sekiz kulac kadar dibden her vakit su yakb, ciğerlerinin en derin yerine kndar kaynar. Köyün altı adeta bir göl gibidır. göndererek dumanını çekti; birden kaşı Yalnız 2 g ü n kaldı T U R K SİNEMASINDA Dürkhaym nazariyelerinin örf Nekadar su çekersen çek. bir yandan et biraz inmiş, gözü biraz büzülmüş gıbi ol40 knış rafın deliklerinden su gelerek eksilen su du. Ben de onun zevkine mâni olmaınak yun yerini doldurur. Kuyularm dibı de için uzaklandım. Arkası vannFransız Tiyatrosu ANNABELLA JEAN MURAT CHARLES VANEL tumsuz, topraksız, tertemiz bir kava parHALİD ZİYA USAKLIGlL İSTANBUL: 18 hafif musiki. plâk 19 haberler lkinci fiim : 19,15 muhtelif plâklar 20 senfonik (Mozar) plâk 20,30 stüdyo caz, tango ve orkestra grupları . 21,35 son haber Içtimaî, hissî ve heyecan filmi ler, saat 22 den sonra Anadolu Ajansı Ücüncu film : nın gazetelere mahsus havadis servisi verilecektir. VİYANA: GÜRSES tarafından 17,10 gramofon 17,55 konuşma 18,10 konser 19 san'at hayatı, konuşma, esperanto dersi, haberler, hava raporu ve Şehzadebaşi H İ İ 8 İ Sinemasında saire 20,25 şan ve piyano 21,05 bü yük konser: Şan ve orgla Lisztin eser Hayvan pazarından bir görünüf İeri . 23.20 haberler 23.30 eğlenceli yaGazi Anteb (Özel) Şphrimizde ha vardır. Meselâ; çarşıda on kuruşa almaym 23,40 cazband takımı 24,05 ko yat birçok \ilâyetlere nisbetle pahah bilen bir metaı burada sekiz veya do nuşma 24,20 cazbandın devamı. dır. Ekmeğin kilosu on, etin kırk iki kuz kuruşa tedarik etmek mümkündür. BERLÎN: dir. Ev kiralan tenzilâta pek muhtac Arasa, günün hemen her saatinde dolu 17,05 konuşmalar 17,50 Şuberte da dır. ve alışverişin fazla olduğu bir yerdir. ir 18,35 maluller evinden nakil 19,05 Bu aene memleketimize gelen fiArasanın ittisalinde odun ve kömür Nüfusu kalabalık ve geçimi pahalı Frankfurttan 20.50 günün akisleri • limlerin en jrüzeli ve husuı! bir olan böyle bir yerde halkın ihtiyaclan pazan vardır. Münhasıran bu yerde sa21.05 haberler 21.20 konuşma 21,50 san'atkârane kıycoeti olan nı mümkün mertebe ucuza tedarik e tılan mahrukat fiatleri geçen yıllara askerî musiki 23,05 habelrer 23,35 debilmesi için pazar yerlerine lüzum nisbetle bir iki kat fazla iken son bir ay Kolonyadan. vardı. Antebde vakıâ henüz modern ve içinde oldukça inmişür. Halk, deve sırtBUDAPEŞTE: lannda getirilen odun ve kömürü bu düzgün bir pazar yeri yoktur. 17,15 genclerin zamam 18.05 askerî Yerli halkça Arasa tabir edilen çarşı pazardan satm alır. Buğday ve hayvan pazarlan da var musiki 19.05 konferans 19,35 Çingene eski bir pazar yeridir. Burası birkaç yüz dükkândan mürekkeb olacak ka dır. Her çeşid hayvan, yalnız hayvan musikisi 20,45 piyes 22.30 piyano muFilmimiz YARIN SABAH SAAT dar genişçe ise de asra uygun şekilde pazannda satılır. Burası da günün her sikisi 23,05 haberler 23.25 opera or tatn 10,15 de MELEK Sinemasında kestrası 24,25 cazband takıma 1,10 muntazam değildir. Bununla beraber saatinde doludur. hususî bir seana halinde şehrimiz Arasa, Antebin yegâne mühim pazar Bunlara rağmen Anteb modern ve haberler. MATBUAT ERKÂNINA takdim veridir. Burası her sabah köylü ve şe düzgün bir pazar yerine şiddetle muh BÜKREŞ: edileceginden ISTANBuL sinema hirli halkla dolar. Köylüler tarafından tacdır. Pazar yerleri, Uray için de de 17,15 genclerin zamanı 20,05 Haberve film muenesah direktörleri ve getirilen j'ağ, peynir, pekmez, tavuk, vamlı bir gelir keynağıdır. Yapılacak ler 20,20 gramofon . 21 posta kutusu aileleri ile sinemalantnırm serbest hindi ve yumurta gibi yiyecek madde masrafm birkaç yılda çıkanlması kabil 21,20 dinî musiki 22,10 şan konseri duhuliye kartı hâmillerinin tejrifler hem temiz ve hilesizdir, hem de u olduğuna göre memlekete fayd^lı ola 22,35 haberler 22,50 küçük orkestra cuza verilir. Arasa ile çarşı fiatleri a cak böyle bir teşebbüsü geciktirmemek nın konseri 23.50 fransızca ve almanca leri rica olunur. rasında mühim denecek kadar farklar lâzımdır. haberler 24,05 küçük orkestra konse rinin devamı. LONDRA (Regional): 20.05 haberler 20,35 salon orkestrası21,05 musiki 21,20 orkestra konseri 22,20 karışık yayın 23,20 kısa hikâyeler 23.35 salon musikisi 24,05 haber ler 24.35 dans orkestrası. PARİS (P. T. T.): 19,05 senfonik musiki 19,35 konfe rans 20.05 senfonik musiki 20,35 haberler 21,40 senfonik musiki 22.05 konferans 22,25 şan konseri 22.35 piyano musikisi 23,20 oda musikisi ve şan 24,35 haberler 24.50 ingilizce haSinemalannda berler. birden ROMA: 1805 senfonik konser 19,30 yabancı Avrupanın 20 sencdenberi yapüğı en büyük ve en gUzel fllml olan dillerde haberler 19,55 havadis 20 05 haberler, almanca konferans 20,25 mgilizce haberler 20,50 fransızca haberler 20,55 Yunanistan için yayın 21.10 havadis 21,20 haberler 21,40 Milân daki Scala operasından naklen opera Şaheserler şaheserinin ilk gösterilmesi şerefine jjala müsameresi vavmı. Büyük harp fılmi Garb Cephesinde Kanlı Hücumlar İPEK ve MELEK Sinemaları Müdürliiğünden; SİLÂH BAŞINA AŞK BANDOSU Cuma akşamı TÜRK YARIN AKŞAM İKİ SAAT DURMADAN NEŞE, KAHKAHA ZiganMacar Gene kızlar ve caz orkestralarile SİNEMASINDA SiLAH BASINA Baş rollerde: ANNABELLA VİKTOR FRANCEN S H I R L E Y T E M P L E İPEK v MELEK e L GÜLDÜREN GOZLER SARAY sinemasında KONİGSMARK HİNDİSTAN KAHRAMANI ^ SOSYOLOJi bS. " Hilâl Sİnemasma gelivor ] SON U ÇU Ş Yeni zabıta romanımız: 20 satmanızı. Kanlı Bilmece Yazan: Edgar Wallace Ursula Ardfern gene bahçedeydı. Hamağa uzanmış kitab okuyordu. T a b Hollandı görünce ayağa kalkmadı, Yalnız gülümsiyerek elini uzattı. Tab, onun elini o kadar ihtiyatla tuttu ki gene kızı güldürdü. Ursula Ardfernin rengi hafifçe sararmış olduğundan daha fazla yailı gözüküyordu. O kadar ihtivata lüzum yok Mister Holland, dedi. öyle çabuk kırılmam. Lutfen oturunuzl Burası nekadar güzel.. Biz «eHrlerde kendi kendimizi öldürüyoruz. Çünkü şehirlerde bize ücret veri yorlar. Mister Holland bana bir iyılikte bulunur musunuz? Emredersiniz! Ne arzu ediyorsu z? nuz? Şu Mister Trasmerenin mah zeninde bulunan mücevherleri. Tab Holland hayretle sordu: ~ Mücevherlerinizi satacak mısınız? Niçin?... Yoksa malî vaziyetçe biraz... Hayır, ben pek o kadar fakir değilim. Çalışmağa muhtac olmadan geçinecek kadar param var. Son piyesim büyük bir muvaffakiyet kazandı. Bıraktığı kâr epeyce... Hulâsa fakir değiljm. Şu halde mücevherlerinizi nicin satıyorsunuz? Başkalarını mı alacaksınız? Aktris basmı salladı. Hayır, kararım şu... Ben bu kıy metli mücevherleri satacağım ve elde edeceğim parayı hayır işlerine sarfetmek üzere size vereceğim. Ne diyorsunuz? Ben bu işleri pek az bilirim. Öm rümde hayır işlerine para vermedim. Zaten verecek param da yoktu. Hulâsa siz bu parayı daha iyi dagıtabilirsiniz. Ciddî mi söylüyorsunuz? Çok ciddî söylüyorum. Zannıma Benim mücevhelerimden bazılannı kalırsa bunlann her biri 100 120 sterlın kıymetindedirler. Onlardan tamamile so eve gidip yemek yiyelim. ğudum. Derhal elden çıkarmak ve oaraKalktılar. Gene kızın koluna girmesi smı dağıtmak istiyorum. Karanm böyle Hollandın pek hoşuna gitti. Mümkün oldir. saydı bir bebeği kucaklıyan sütnine giSi Lâkin muhterem Mis Ardfern... onu kucağına alsa ve bu çiçekler arasınAktris delikanlıyı taklid ederek atıl dan geçirse... dı: Gene kız da ayni şeyleri düşünüyor Hayır muhterem Mister Holland. muş gibi sordu: itiraz yok, eSer bana hakikaten yardım Mister Holland çocuklardan hoşetmek istiyorsanız dediğimi yapmak lâ lanır mısınız? zımdır. Bayılınm. Şüphesîz dediğinizi yapacağım. Fa Ben de o kadar çok severim ki... kat bu para pek büyük bir yekun tutu Tab evvelce bir kaç aktris daha lanıyor. mıstı. Bunlann hepsi süse düskün hafıf Dağıtmak için belki büyük bir pa kadınlardandı. Ursula Arfern onlardan ra, fakat saklamak için daha büyük.. Sız nekadar ayrı idi. Yemekte mükâleme tamamile şahsi bir den başka bir hizmet daha istiyeceğiın. Benim ismimi söylemiyeceksinîz. Hayır şekil aldı. Ursula Ardfern sordu: seven herhangi bir kadın diyeceksınİ7... Dostlarınız çok mudur? Isterseniz bir lordun karısı diyiniz, bir Holland: doktor diyiniz. fakat kat'iyyen aktris demiyeceksiniz. Bana bu hizmeti yapar mı Topu topu bir tane! dedi. 3' m Ji sınız? o da o kadar zengin olmuştur ki kendisine Yaparım. dostum demeğe çekiniyorum. Mademki bu iş tafcarriîr ettî, Reks mi? Evet Reks Lander. Sizinle tanışmayı çok istiyor. En hararetli takdırkârlannızdan biridir. Bu gene kimdir? Halk opereti Bu akgam ıa«t 20,30 da Ihtiyar Trasmerenin yegenî... A evet, tanıdım. Siz bana ondan evvelce bahsetmiştiniz. Büyük operet Yazan: Yusuf Süruri Müzik. Karlo Tab Holland düşündü. Fakat Reks ten ona bahaettiğini bir türlü hatırlıya KapoçeUi. Telefon : 41819 madı. Gişe gündöz açıktır Demek o pek zengindir, öyle mi? Fakat öyle olması tabiî... Mademki Tra« Fiatlar 35 50 60 75 . 100, loca 300400 merenin yeğenidir... Kendisi amcasına benzer mi? Ben hayatta birbirine bu kadır az İBu senenin en büyük ve zenyin filmiI benziyen iki insan gördüm. Reks sis manca ve tam manasile tembel bir gencJEANETTEMACDONALD ayrıca dir. Trasmere ise zayıf ve yaşına nisbetle GECE BÜLBÜLU ve Pnramount »on derece faaldi. Bütün diger vasıfları dunya haberleri da böyle tabantabana zıddır. Ben size Üsküdar Hâle sineması Reskten ne zaman bahsetmiştim? Ne vakit söylediğinizi hatırlamıyo rum. Rica ederim beni bosuboşuna dü Her gece paydosta sinema önünden sündürmeyıniz. Bu dostunuz şimdi ne Doğancılar, Nuhkuyusu, Bağlarbtşı, redc? (Arkası var) Kısıklıya hususî tramvay vardır. DENİZ HAVASI F E R A H Sinemada MARYETTA Kiralık Gönül