18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 İldncikânun 1936 CUMHTJRÎYET Nil kenarmda yeni yeni fırtınalar hazırlamrken.. Sinema âleminde iki hâdise John Gilbert öldü Bir Fransız muharriri (İngilizler, boc&îıyorlar. Mısır Greta Garbonunım da ağır hasta oldugu bildiriliyor meselesini halletmezlerse bu fcrtınalarm kuvvetli bir kasırsaya tehavvülımü beklemelidirler» diyor Son filmi «Yirminci asır» da Şarlonun başından neler geçiyor? Bu kordelâ Şarlonun birçok filimleri gibi insanı katıltacak derecede güldüren, fakat cemiyetin bugünkü esaslarile alay eden vak'alarla doludur Şarlonun yeni yaptığı «Yirminci Asm> filmi hakkında şimdiye kadar bazı şeyler yazılmıs olmakla beraber bu kordelânın tam olarak mevzuu hiçbir yerde neşrolunmadı. Sinema meraklılannı hiç şüphesiz alâkadar edecek olan bu macera sade seyredıldiği vakit değil, okunduğu zaman da güzel bir hikâyedir. Onu size anlatmak istiyoruz. Bir zavallı serseri büyük bir şehre geliyor, iş bulmak için birçok yere başvurduktan sonra nihayet büyük bir fabrikaya amele olarak yerleşiyor. Bu fabrikada nizam ve intizam lüzumundan fazladır. İsçıler müthiş sıkılmakta ve kendilerine fena muamele edilmektedir. Hatta o yüzden buraya «Pranga fabrikası» denmektedir. Bınlerce amele hergün ayni makinenin başında ömür tüketip gitmektedirler. Biçare Şarlo da onlar gibi yıpratıcı ve yorucu işinin başından bir dakika ayrıla «Yirminci Asır» filminin bitmesi dolayısile Şarlo, verdiği ziyafette mamakta, dinlenecek, istirahat edebile karısı ve o filimdeki partöneri Paalette Goddard, meshur romancı cek kısa bir zaman bulamamaktadır. Bir Wels, rejisör Cecil B. de Mille ile birlikte gün bir yeri kaşınıyor, dayanamayıp kacendere onu boğazından yakahyor ve sirle bir demir parçası yakalayıp isyan şımak istiyor, bu hareketi yaparken ye gene demir bir kol çorba tabağını ağzın edenlerin kafasına vuruyor, bu hareketi rine koyacağı bir çiviyi yerleştiremiyor dan aşağı boşaltıyor. Çorba çok sıcak hapisane direktörlüğünce takdir edilerek ve bu hata bütün makinenin intizamını olduğu için Şarlo feryadı basıyor, çırpı serbest bırakılıyor. bozuyor, bir müddet için fabrikanın fa nıyor, çabalanıyor. Şarlo, dışanya çıktığından pek te aliyeti duruyor ve tabiatile bütün kabaîkinci yemeğin vaktinden evvel gel memnun değildir. Çünkü her tarafta buhhat Şarlonun sırtına yükletiliyor. mesi makinenin henüz mükemmel bir ran var.. İş bulmak çok müşkül.. Tekrar Ustabaşı üzerine pürhiddet hücum eşekle girmemiş olduğu kanaatini veriyor, hapisaneye girmek istiyor, fakat kabul etdince zavallıya bir merak ve hastalık fakat etraftakılerde bu kanaatin hâsıl miyorlar. Aç kalmamak için hırsızlık eânz oluyor, nerede bir çivi görürse sıkışolması için fedakârlık yapmak gene Şar diyor, o sırada kendisi gibi çok fakir ve mak, mıhlanmak için kendisini beklediği lonun hissesine düşüyor, tabağın içinde ayni kabahatten dolayı polis tarafından zannına, hulyasma düşüyor.. Hatta uski yemek Şarlonun ağzına değil, yukan takib edilmekte olan kimsesiz bir kıza ) tabaşınm burnu bile ona bir çivi gibi görasgeliyor. Şarlo onu gizlemek isterken idan aşağı üstüne dökülüyor. rünüyor, elinde bir İngiliz anahtan onu Makineyi düzeltmek istiyorlar. Mü kisi birden yakalanıyorlar. Onlan hapi * da sıkıştırmağa gidiyor. O sırada genc hendis düzeltme işini yaparken tabağın saneye götüren araba bir kazaya uğnyor, bir kâtib kız oraya giriyor, onun da etekkızla Şarlo bu fırsattan istifade ederek liğinde çiviler gören Şarlo bu sefer kı kaçıyorlar. zm üzerine ahlıyor. Kız kaçıyor, Şarlo Kimsesiz kızın epey marifetleri var.. kovalıyor ve bu kargaşalıkta fabrikada Güzel dansediyor. Fakat temiz elbisesi kırılacak, dökülecek ne varsa harab olu olmadığı için tabiî hiçbir müessese sahibi yor, ortalık altüst oluyor, herkes birbi onu angaje etmek istemiyor. İkisi bera rine giriyor.. Hatta mesele yalnız çalışber elbise mağazasına giriyorlar, üstlerima salonlarındaki gürültüden ibaret kalni başlarını mükemmelen düzdükten sonmıyor, genel direktörün odasına kadar sira ayaklarındaki patenler vasıtasile ka rayet ediyor. '„ yıp kaçıyorlar. Çünkü geneî direktör hususî bir ekran ]' Kız dansöz olarak bir yere giriyor, vasıtasile fabrikanın en ücra köşesinde |" Şarlo da garson olarak çalışmağa başhcereyan eden en ehemmiyetsiz bir hareyor. Filmin sonunda Şarlo tekrar hayat keti bile görmektedir. Büyük bir opar mücadelesine atılacak ve kız da hastabalor onun sesini müessesenin her tarafına kıcı hemşire olacak, Şarlo tekrar dönüp yaymaktadır. geldıği zaman kız onunla beraber yaşa Genel direktör, düğmenin birini çevirmak istemiyecek ve meşhur komik bütün diği vakit fabrikanın içinde cereyan eden eserlerinde olduğu gibi harab ve sefil bir anarfiyi apaçık görüyor ve bütün bu re halde gene yalnız başma kalacaktır. zalrti çıkaranm Şarlo olduğuna o da kaFakat bir taraftan da bu acıklı neti îl oluyor. cenin değiştirilmiş olduğunu söyliyenler «Yirminci Asır» filminden Şarlo bir de bakıyor ki, hiddetli bir ve kordelânın mes'udane biteceğini id • bir sahne •es mütemadiyen kendi ismini tekrar ediiçinde iki tane vida unutuyor, bu çivileı dia edenler var.. Böyle olursa Şarlonun ve bu ses bütün salonların köşele etle beraber Şarlonun ağzına yuvarla filimlerinde mühim bir değişiklik ve yerindeki oparlörlerden fırlıyor. Keza sa nıyorlar. Şarlo çivileri yutmak üzere nilik vücude geliyor demektir. lonlardaki erkanlarda genel direktörün iken güçhalle parmaklarile tutuyor ve «Yirminci Asır» da Amerikalı komîbir deli yüzüne dönmüş olan kızgın surahiddetle söylene söylene bunları fırlatıp ğin diğer kordelâları gibi sessiz olarak; tı görünüyor.. atıyor. çekilmiş, icab eden yerler sonorise edil • Şarloya müthiş bir korku veren bu Makinenin şimdilik bir işe yaramıya miştir. Lâkin sözlü değildir. Ne Şarlo • gayritabiî haller hemen onun sinirlerini cağı muhakkaktır. Binaenaleyh tecrübe nun, ne de diğer aktörlerin, aktrislerin, yatıştırıyor ve biçare bir kuzu gibi tıpış ağzından tek bir kelime çıkmamaktadır j ye nihayet vermek lâzım geliyor. tıpış tekrar yerine dönüyor. Etin içinden çıkan vidalar, Şarloda Genel direktör, bu gürültü ve karışık çivi korkusunu yeniden uyandırmışhr. lıktan müessese lehine istifade etmek istiFabrikadan kaçmağı kuruyor. Bahçede yor. Amelenin yemek yemeğe hasrettik Ronald Kolman I duran kamyonun çivilerinden birkaçının Ieri zaman zarfında çahşamamalan yü gevşemiş olduğu gözüne çarpmca onlan Ronald Kolmanın son çevirmekte olzünden fabrikanın büyük ziyana uğradısıkıştırmak için üstüne atılıyor, bu sırada duğu filmin ismi «Monte Karlo banka ğını düşünüyor. Buna bir çare bulmak da kamyon hareket ediyor, Şarlo da bir smı bombalıyan adam» dır. Bu filim vab* için kafasını yorup dururken bir âlim likte gidiyor. Yollar çok bozuktur. Kam tile sessiz olarak yapıldığı vakit çok muj kendisine müracaat ediyor, ameleyi otoyon dalgalı bir denizin üstündeki vapur vaffakiyet kazanmıştı. matik bir şekilde, işlerine hiç halel getirgibi çalkalanmaktadır. Bu çalkantılann Margaret Sullavan meden doyurmayı temin edecek bir maşiddetlilerinden biri Şarloyu kamyondan kine icad etmiş olduğunu söylüyor. ««Jhon Boles» le oynadığı filimde ka*.î alıp sokağa fırlabyor. Şarlo yere düştüğü Kabak gene Şarlonun başma patlıyor, vakit bakıyor ki kamyonun arkasında ya dın fedakârlığını çok büyük bir meharetbu keşif evvelâ onun üzerinde tecrübe e pışık olan kırmızı bezin bir parçası elin le yaşatan Margaret Sullavanı Holivudj dilecektir. Şarloyu yakaladıklan gibi ma de kalmıştır. Grev yapmış olan kalabalık da sık sık ayrıldığı kocasının en aziz dos1 kinenin önüne getiriyorlar. Demir bir bir amele grupu gürültü patırtı ile fab tunun kolunda görüyorlarmış. Hususî haj rikadan çıkarken elinde kırmızı bayraklı yatla sahne ve filimlerdeki vaziyetlerial bir adam görünce bunun kendilerinin re birbirine hiç uymadığı bir daha meydanaj isi olduğuna hükmediyorlar ve şiddetli çıktı demektir. Kazandıkları paralar gösteriler yapmağa başlıyorlar. Mısırlı üniversite talebesinin nümayislerinden bir intıba: Başbakan Nesim Paşanın otomobilini yolda durdurarak kendisine karşı bir takım ağır sözler söyliyen talebeler Kahire, ikincikânun Kahireyi, hiç bir zaman bu kış gününde olduğu kadar güzel görmemiştim. lnsanlar mütebessimdi, gökyüzü mavidi. Hava ne çok sıcak, ne çok soğuktu. Herşeyde mükemmel bir muvazene. Yeni senenin fantezilerile siislü birkaç mağaza vitrini önüne birikmiş, hayran, kendi halinde kalabalıklar müstesna, hiçbir tarafta, nazan dikkate çarpan birşey yoktu. Fakat şüpheye mahal var mıydı; hâdisenin vücudü muhakkaktı. Birkaç haftadanberi, memleket, vahim kargaşahk larla sarsılraıştı. Polis müdürü henüz, yediği dayaklann asarmı taşıyordu, bir gözü patlıyan müdür muavini hastanede amelıyat olmuştu. Kahirede olsun, Mansurede veya Tantada olsun, tezahüratçılardan 1 7 ölü ve pek çok yaralı vardı. Fakat Mısır böyledir. Vapurdan pazar günü şehre çıkan yolcu, eğer önceden haberi yoksa, cuma günü halkın vuruştuğu nu mümkün değil tahmin edemez. En şiddetli isyanlann bile, burada, birdenbire sükunet bulması, zâhıre aldanan Ingilizlerde, bu hareketlerin ehemmiyeti olmadığı ve geçiştirilen ayaklanmanın ertesi günü durulduğu kanaatini uyandır maktadır. İngilizler, sahra rüzgârlarile birdenbire savrulan bu kum fırtınalarile alay ederler. Rüzgâr durabilir, fakat kum yerindedir. Mısır meselesi istenildiği gıbi halledılmedıkçe, Ingıltere yeni yeni fırtınaları göze almalıdır. Ve bu fırtınalar, günün birinde, karşı konulamıyacak kadar kuvvetli bir kasırgaya dönebilir. Muvakkaten asayişi temin etmek bahanesile Mısıra gelen İngilizler, elli üç yıldanberi, memleket üzerinde açıkça hak iddia edebilmek imkânını göreraemişlerdir. Bilâkis, yüksek makam sahibi İngiliz memurlannın Ingilız devlet adamlan nın, İngılterenin Nil kıyısını kendi mah telâkki etmedığine ve bir gün gelip, Mısırlılara tam bir istiklâl vermeği vadettiğine dair olan sözlerinin haddi hesabı yoktur. Filhakika, Mısınn hakları münakaşa kabul etmez haklar olmak gerektir. Zira, İngilizler buraya yerleştikleri tarihte, yeni arsılusal ahlâk henüz ilâân edilmemişti. Cenevrenin kitabı mukaddesi henüz mevcud değildi. İngilizlerin, ayni tarihte, «hak kavinindİD> düsturuna uyarak Boerlere yaptıklan muameleyi, bütün dünya muvacehesinde, Mısırlılara da tatbik etmelerine hiçbir mâni yoktur. Fakat buna hiçbir zaman cesaret edemediler ve daima yakında çekilip gideceklerini va dettiler durdular. Mısırlılar sabır gösteriyorlardı. îsyan edecek kudretleri olmadığı için daha uzun müddet sabrettiler. Fakat, Büyük Harbin sonunda, bütün dünyaya, adalet devrinin tesis edileceği, milletlere, kendi mukadderatını kendileri idare etmek hakkımn verileceği ilân olunduğu zaman Mısır, bu yeni prensiplerin tatbikı sırasmda kendine de hürriyet bahşedilmesini iste mek üzere Avrupaya bir heyet gönderdi. Bu heyetin nasıl karşılandıgı ve Said Zağlul Paşanın başma gelenler malumdur. Maamafih, îngiltere, nihayet, Mısmn azçok istiklâlini tanıyan bir temel yasasma muvafakat etmeğe mecbur kaldı. Vefd partisi, 1920 temel yasasmı kâfi clerecede kuvvetli bulmadığı için reddetti. 1923 temel yasası, tatbik edilmesile beraber fesholundu, İngilizler bunu tatbik imkânından mahrum telâkki etmişlerdi. Ve hayat, didişmeler, kurnazca entrikalarla clolu olarak zarzor devam etti. İngilizlerin bütün siyaseti, eski usulleri mucibince, fikirlere ayrılık sokmak, şahıslar ve fikirler arasmdaki tezadlan kendi menfa , Mısırdaki tngiliz yüksek komiseri Sir Miles Lampson atleri aleyhine kullanmaktan ibaretti. Seneler böylece geçti ve ortaya îtal yan Habeş patırtısı çıktı. înğüterenin aldığı vaziyet, Mısırhlan ümide düşürdü. Tehdid edilen hürriyetlerin ateşli müdafii kesilen, millî hakimiyetleri her çareye başvurarak korumağa atılan ve bu münasebetle, renkli kavimler hakkındaki an'anevî noktai nazannı bile ayaklar altına alan İngiltere, artık Mısıra serbesti ver mekten nasıl geri durabilirdi? Resmî teşebbüslerin arkasından, için için bir kaynaşma başladı. Bu vaziyet o dereceye geldi ki, nihayet, o zaman, Dış Işlen Bakanı olan Sir Samuel Hoare izahat vermek zorunda kaldı. Hulâsa olarak söylediği şuydu: «Habeşistanın selâmetini teminle meşgulüz. Mısırla uğraşmağa vaktimiz yoktur.» Barutu ateşliyen, Üniversitelileri, 17 kişinin b'lümüne sebeb olan 14 ve 15 teşrinisani isyanına sevkeden bu nutuk ol muştur. Sir Samuel Hoare bu hadisat karşı sında durumunu değiştirmemiş, kânunu evvel başında Mısırlılara ikinci defa olarak şu sözleri söylemiştir: « Biz nasıl sabırlı ve uslu duruyorsak, siz de öyle olunuz.» Bu müstehzi sözler biraz aşm görül dü. Ayaklanma tekrar başladı ve eğer, hükumet, zabıtayı silâh kullanmaktan kat'î surette menetmemiş olsaydı, işin nereye dayanacağını Allah bilirdi. •J> •* *P * John Gttbert Greta Garbc Ameıctkadan gelen bir haber, sine.na artisti John Gilbertin ölümünü büdırmektedir. John Gilbert, sessiz filim zamanmda pek meşhurken seslı fılim çıkınca an cak bir ikı fılım çevirdıkten sonra si nemadan ayrılmıya ve ancak arasıra sahnede oynamıya mahkum kalmış bır artistti. Sessiz fılımlerde bılhassa Greta Garbonun partöneri olmakla tanınmıştı. Onunla birlıkte sessiz olarak <Aşk kurbanı», «Şehvet ve şeytan>, <Anna Ka renin» fılimlerini çevirmişti. Kendisi çabuk seven ve çabuk bıkan bir adamdı. Pek gencken mütevazı bir genc kızla evlenmiş, sinema artisti İna Claire'i görünce onunla sevişmiş ve ilk karısmdan ayrılmıştı. Bir müddet sonra İna Claireden de ayrıldı Bu aralık Greta Gar boya âşık olduğu rivayetleri çıktı. Hatta evlenecekleri bile şayi oldu. Lâkin birdenbire bozuştular. Ayni fılimde bile oynamaz oldular. O sıralarda John Gilbert yeniden âşık oldu. Sinema artisti Virginia Bruce'ü sevdi. Ancak birkaç ay beraber yaşıyabildiler. Son zamanda tek başma meyusane bir hayat ge çiriyordu. Ne garıb bir tesadüftür ki iki eski partönerden birinin ölüm haberi geldiği gün diğerinin de hasta olduğu dün yaya yayıldı. Daily Express gazetesi 8 ikincikânun tarihli sayısında Stokholm muhabirinden aldığı bir habere nazaran senebaşı tatilini geçirmek üzere Ho livuttan memleketine gelmiş olan İs veçli yıldız Greta Garbo altı haftadan beri boğazından muztarib olduğunu, fakat son günlerde nekahet devresme girmiş bulunduğunu bildirmektedir. Avrupada her tarafı su basıyor!.. "I I 1 ingiltereden sonra Fransanın cenv bunda da feyezanlar vukua gelmiş ve büyük bir felâket halini almıştır. Yukanda bu su basması neticesi Avignone kasabasmm sokaklarında Venedikte oldu ğu gibi sandallarla gezildiğini görüyor sunuz. SİNEMA HABERLERI Bazan unutulur gibi oluyor. Mısırda, nasıl bir kral varsa, bir de hükumet vardır. Nesim Paşa ve Kral Fuad, Mısıra tam bir hürriyet vermesini İngiltereden istemek hususunda müttefik olan Mısırlılarla mutabıktılar. Nesim Paşa, 1923 temel yasasmı mer'iyete koymak ve buna istinaden vakit geçirmeden seçime başlamak hususundaki karannı İngiliz yüksek ko miseri Sir Miles Lampsona bildirdi. Sir Miles Lampson, günlerden cumartesi oldugu için ördek avına gideceği ve binaenaleyh Başbakanı kabul edecek vakti bulunmadığı cevabını verdi. Üç gün sonra da, temel yasanın mer'iyete konmasına karşı kat'î bir Veto da bulundu. Bu Veto pek muvakkatti, az devam etti. Mısırlılarm, Kasrülâyn hastanesine, bir ay ve üç yıldızlı, matem ve kan rengi olan siyah kızıl ihtilâl bayrağını çekme Ieri, onlara hak zandıımağa kâfi gelmedi. Nesim Paşanın savurduğu istifa tehdidi de belki bajıbaşına kâfi gelmiye cekti. Fakat, büyük bir hadise oldu. Daima cenklesen muhtelif parti şefleri birleştiler ve 18 birincikânun İ935 te millî bir cephe kurdular. Millet ferdleri çoktanberi nasıl blok teşkil ediyorlardise, şimdi de şefler blok teşkil etmişlerdi. İngiltere, ricattee ba$ka çare göremedi. Şimdi, bu vaziyetten, vakit kazanarak sıyrılmak ümidindedir. Süratle seçim yapmak istiyen hükumete bin türlü itirazlarda bulunuyor. İlkönce o çapraşık kapitülâsyon meselesini halletmekten bahsediyor. îngilterenin asıl umduğu şey yeniden ihtilâflar çıkmasıdır ve bu ihtilâflan hazırlamağa çalışıyor. Bir İngiliz gazeteci, Nahas Paşanın ağzından, diğer parti liderlerine zarar verebilecek mahiyette lâflar aldı. Nahas partisi, buna derhal mu j kabele ederek, ötekilere bir intihab anlaş I ması ve suitefsir uyandırabilecek bütün meseleleri önceden dostça halletmek tekliflerinde bulundu. Işte vaziyet bu merkezdedîr. Nesim Paşa ilkbaharda seçim yapmak istiyor, bu seçimin, bütün Mısınn tam ve kat'î hakimiyetini ele almak hususunda besle diği azim ve arzuyu parlak bir surette göstereceğini söylüyor. İngilizler bocalıyor, manevra çeviriyor, intihabi senbahara atmaktan bahse<üyorlar ve Nil bir yandan akıyor. Bu mesele nihaî bir hal şekline bağ Ianmadıkça, bu akan suya, aradasırada, bir kan sızıntısı kanşmakta devam ede cektir. Edoaard Helaey (Le Joamal) «Yirminci A«r» filminden diğer bir sahne Polisler geliyor, amele ile zabıta memurları arasında dehşetli mücadeleler oluyor, zavallı Şarlo en geride kalmış olduğu için polisler kendisini yakalayıp hapse tıkıyorlar. Fabrikadaki hayahndan bezmiş olan Şarloya hapisane oradan daha tatlı geliyor. Çünkü karnı mükemmel doyuyor.. İş te oradaki kadar yorucu değil.. Yemek masasındaki arkadaşı keyif verici maddeler müptelâsıdır. Bir gün ye mek yerlerken o maddelerden bir kısmını boş bir tuzluğun içine koyuyor. Şarlo, eti tatsız bulduğu için tuzluğun içindekileri yemeğin üstüne boşaltıyor.. Tam o sırada mahpuslar arasında bir isyan hareketi çıkıyor. Şarlo keyif verici maddenin üzerinde husule getirmiş olduğu te Küçük artist Shinley Temple heı hafta bankaya 200 dolar yatırmaktadırj Warner Bakster biriktirdiği paralarla a| razi alır ve ticarî işler yapar. Mea West boyuna elmas sahn alır, Fredric Marcl ta bütün parasını esham ve tahvilâta yatırır. «Korku» filme çekiliyor Bir ay evvel gazetemizde tefrika ola rak neşredilen Stephan Zweigin ese «Korku» yakında filme çekilecektij Başrolü Gaby Morley oynıyacaktır. Maça kızı Puşkinin meşhur eseri ve tanınmış pera parçası «Maça Kızı» filme alına caktır. Bu kordelânın rejisini Rus sal: vazii Fedor Ozep idare edecektir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle