23 Kasım 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

30 Ağustos 2017 Çarşamba Akademi 13 >> dakikadır bekliyorum!” Eğer diğer yolcular da oraya geldiğinde söz yöneltmeye devam ederse, adam kendini rezil rüsva edecektir; söz yöneltmeleri kendisiyle orada olmayan bir otobüs arasında bir SenBen ilişkisi kurmaktan ziyade bir dramatizasyon ya da kendi imgesinin bir inşasına hizmet edecektir. Dolayısıyla, seslenmeye dayalı söz yöneltmenin, şiirsel sesin kendisini inşa etmek için bir nesneyle ilişki kurmaya yarayan bir yöntem olarak yorumlandığı üçüncü bir okuma düzlemi olduğunu ileri sürebiliriz. Nesne bir özne, sırası geldiğinde bir tür Sen’i anıştıran bir Ben olarak değerlendirilir.6 Gerçekten de söz yöneltme insanın normal koşullar altında yapmayacağı türden bir şeyi imler. Cansız bir varlıkla, bir mekanik aygıtla iletişim kurmaya çalışmak kuşkusuz ilk bakışta boşuna ve gülünçtür. Ancak ne kadar saçma ve yersiz olursa olsun, tepkisini yönlendireceği bir başka insanın yokluğunda bireyin tek seçeneğidir: Çevresindeki insanlar ve okurlar lirik öznenin ya da şairin sözlerine kulak asmazken söz yöneltilen varlık ya da kavram itaatkârca lirik özneye bağlıdır ya da bağlı olduğu varsayılır. Şair kurmaca bir diyaloğun ya da söylemin koşullarını ve işleyişini kendi belirler ve bu belirleme sayesinde bir diyaloğu/monoloğu garantiler. l Dinsel kullanım Ne var ki söz yöneltme yalnızca otobüs durağı örneğinde olduğu üzere anlamsız görünen durumlarda görülmez. Kılgısal diyebileceğimiz durumlar da söz konusudur. Bir ölünün mezarında dua etmek, Tanrı’ya ya da ilahi güçlere yakarmak da bir tür söz yöneltme olarak görülebilir mi? İmanlı birisi için dua etmek kuşkusuz yakaran kişiye yanıt veremeyecek bir güçle konuşmak, onunla iletişim kurmaya çalışmak anlamına gelmez. İlahi güç ya da güçler yakarıyı duyacak, adanan kurbanlara tepkisiz kalamayacak, dilekler gerçekleşecektir. İmanlı kişi yakarısının bir şekilde duyulacağını ve muhtemelen er ya da geç dikkate alınacağını önsel olarak kabul eder: Ülkenin ordusu düşmanı alt edecek, kuraklığın sonunu muştulayan yağmurlar sonunda yağacak, girilen sınavdan başarılı bir sonuç alınacaktır. Yakarının ontolojisi bu yazının çerçevesinin dışında kalıyor; bu nedenle bu kısa gözlem ile yetinilelim. (Bu konuda Culler’ın söz yöneltmeyi utanç verici bir durum olarak yansıtmasını seküler bir yaklaşım olarak gören ve eleştiriler yönelten Hopps’a bakılabilir.7) l Yakarı Dinsel kullanımın yanı sıra ve ona benzeyen bir başka durum özellikle epik şiirde görülen yakarıdır (invocation). Bu kullanım da bir anlam Hürriyet Fecrin her soluğuna Denize vapurlara Azgın dağın üstüne Yazarım adını Paul Eluard (18951952) Çev. M. C. Anday O. V. Kanık da kılgısaldır. Antik Yunan ve Roma metinlerinde tanrılara yakarış görünürde bir söz yöneltme olsa da şiirsel bir alışkı olarak tanımlanmalıdır. Örneğin Homeros’un esin vermeleri için tanrılara yakarısı bir söz yöneltme olarak görülse de değildir. Bu tür seslenişler özellikle epik şiir okuyan icracı ozanın (rhapsode) ya da lirik ozanın kendisini ve sanatını alçakgönüllü bir tarzda sunmasının, şiirsel üretimin ilahi bir vergi olduğunu göstermenin bir yoludur. Türk halk şiirinde de söz yöneltme örnekleri görülür. Örneğin Âşık Veysel’in “Bülbül” türküsünde yer alan söz yöneltmede ozan bülbüle seslenir; bu sesleniş bir yakarış, bir yardım talebi, bir duygudaşlığın dışavurumu, kendini feda etmeye hazır ve razı oluş gibi işlevlere sahiptir. Halk şiiri geleneğinde bülbülün yanı sıra sıkça görülen keklik, turna, ördek gibi kuşlar söz yöneltmeli seslenişin nesnesi olarak karşımıza çıkabilir ve epik şiirdeki yakarışı andırır. Halk şiirinde yaygın ve yerleşik bir teknik halinde görülen bu kullanım, yalnızca didaktik ya da duygusal bir işlev değil, aynı zamanda poetik bir yöntem olarak da görülmeyi hak eder. lSöz yöneltme neden kullanılır? Bir şair neden söz yöneltme kul lanır? Söz yöneltme lirik şiirin ayırt edici özelliklerinden biri olarak görülebilir mi? Burada John Stuart Mill’in lirik tanımına başvurulabilir: “Belagat / hitabet duyulur, şiir ise kulak kabartılan şeydir”;8 ya da kabaca söyleyecek olursak, lirik şiir konuşan birinin konuşmasına kulak misafiri olmaktır. Hitabette bir dinleyen vardır; şiirde ise bir kulak kabar tan. Adeta şairi bir dinleyici kitlesine değil de kendi kendine konuşurken yakalarız. (Bu şiir okurunu bir ihlal anına hapsetmez mi? Bir mahremiyeti çiğneyen konumuna? Ve şairi tuhaf bir anda hazırlıksız yakalamaya?) Ya da tiyatro sahnesinde bir monologu icra eden bir aktördür şair; okur ise kendisine hitap edilmediğini bildiği halde onu dinleyen/izleyen seyirci. Söz yöneltme değişik açılardan irdelenmeye muhtaç bir konudur. Örneğin söz yöneltilen şeyin, kişinin ya da kavramın ontolojisinin incelenmesi ilginç sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Ölen bir kişiye yapılan yöneltme, ölen bir kediye, kuruyan bir ağaca, denize, bir makineye yapılan yöneltmelerden farklı şeyler ima eder zira yöneltmenin nesnesi baştan karşılık veremeyecek bir varlıktır. Ölen kişiye yöneltilen söz (örneğin W. H. Auden’ın “In Memory of W. Butler Yeats” adlı ağıtında olduğu gibi) gecikmiş bir sözcedir, kaçırılmış bir fırsattır, ancak şiirin ontolojisi açısından tuhaf kaçmaz: Şairler yalnızca çağdaşlarıyla değil ölmüş öncelleriyle de bir diyalog içindedirler. Çiçek, kedi, ağaç ya da deniz ise asla bir sözcenin alımlayıcısı, bir diyaloğun tamamlayıcısı olamaz. John Clare’in kanarya otuna yazdığı şiir (“The Ragwort”) sıradan bir çiçeğe yöneliktir; ancak bu lirik öznenin sıradan şeylerde güzellik bulma yetisine yorulabilir. Ancak tamamen soyut şeylere, kavramlara yapılan söz yöneltmeler söz konusu olguyu daha da çetrefil hale getirir. Özgürlük, demokrasi, yalnızlık gibi soyut kavramlar öncekilerden farklı olarak doğada var olan şeyler değil, duyumsanan, algılanan olgulardır; kısacası lirik öznenin bilincinde ya da ruh halindeki belirimlerdir. Örneğin Paul Eluard’ın “Özgürlük” şiirinde lirik özne özgürlük idealine doğrudan seslenerek onu somut nesnelerle, gündelik şeylerle ilintilendirir, onu somutlaştırmaya, görünür kılmaya çalışır: “Denize vapurlara / Azgın dağın üstüne / Yazarım adını.” Söz yöneltme şiirde önemli bir tekniktir ve Batı eleştiri dünyasında bu konuyu irdeleyen çalışmalara az da olsa rastlamak mümkündür. Ülkemizde ise bu konuda yapılmış çalışmalara ihtiyaç olduğunu söylemek abartılı olmayacaktır. Örneğin söz yöneltmenin en karmaşık örneklerini ortaya koyan İkinci Yeni (özellikle farklı söz öbeklerine, eğretilemelere söz yönelten Edip Cansever’in) şiirinin bu açıdan irdelenmesi şiirin içerden kuşatılmasında eşsiz veriler ortaya koyacaktır. n 1 Melih Cevdet Anday, Ölümsüzlük Ardında Gılgamış (İstanbul: Adam, 1998), 264. 2 Edip Cansever, Yerçekimli Karanfil (İstanbul: Adam, 1993), 354. 3 William P. Thayer, LacusCurtius. Ad Herennium – Book IV, 118, p229, http://penelope.uchicago.edu/Thayer/E/Roman/Texts/Rhetoricaad Herennium/4A*.html. 4 Aktaran Fred J. Kauffeld, “Grice’s Analysis of Utterance: Meaning and Cicero’s Catilinarian Apostrophe”, Argumentation 23: 2 (2009): 239257, burada 244. 5 G. O. Hutchinson, “Deflected Addresses: Apostrophe and Space (Sophocles, Aeschines, Plautus, Cicero, Virgil and Others)” The Classical Quarterly 60: 1 (2010): 96109, burada 96. 6 Jonathan Culler, The Pursuit of Signs (Ithaca, New York: Cornell University Press, 2001), 156157. 7 Gavin Hopps, “Beyond Embarrassment: A PostSecular Reading of Apostrophe”, Romanticism 11: 2, (2005): 224241. 8 John Stuart Mill, “What is Poetry?”, The Broadview Anthology of Victorian Poetry and Poetic Theory içinde, haz. Thomas J. Collins ve Vivienne J. Rundle (Broadview Press, 1999), 1126.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear