Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
10 Akademi Aklın uykusu tiranları çağırır Engin Delice “Aklın uykusu canavarlar yaratır.” Francisco Goya Francisco Goya’nın Los Caprichos (17971798) adlı resim grubundaki 43. desen, “Aklın uykusu canavarlar yaratır”, serinin ikonlaşmış parçasıdır. Goya’nın estetik deneyleri sayılan bu desenler, yaşadığı topluma ilişkin neredeyse bir “akılsızlık” suçlamasıdır. Rasyonalitenin çöküşü değerler alanında kabul edilemez bir yıkıma yol açmış; “aptallık ve gericilik”, “acımasızlık ve baskı”1 yaşama egemen olmuştur. Bu ortamda akıl almaz çılgınlıklar ve sıkıntı, yaşamı tahrip eden gerçekliğe ya da The Colossus El Coloso (18081812) tablosundaki gibi, doğaüstü korkulara dönüşür. Sonunda korku, yarattığı devlere çocuklarını yedirir (Çocuklarını Yiyen Satürn Saturno devorando a un hijo, 18191823). Estetik alandaki bu sahnenin politik alandaki en masum karşılığı, iktidar mutlaklaştıkça yurttaşlık haklarının gerilemesidir. Bu nedenle tiranların icadı uykudaki yurttaşın aklıdır. Devletyurttaş ilişkisinde “egemenlik” ve “tabilik/bağımlılık” tarzı, nitelik ve sınır açısından siyaset ve hukuk felsefesinin tartışma konusudur. Rönesans hümanizması ve Aydınlanma’dan geçip modern döneme kadar süren tartışmalar, adeta Sofist Kallikles’in (MÖ 5. yüzyıl) “yasaları kim yapar”2 sorusuna verilen yanıtlar ve eleştiriler ile katlanarak büyümüş gibidir. Ancak egemenin hukuku ihlal etmesi durumunda bireyin korunmasının olanakları sorunu halen geçerliliğini korumaktadır. Romalı şair Juvenal’ın (MS 1. yüzyıl) “sed quis custodiet ipsos custodes”3 sorusu, “iktidar korkusu” karşısında korunmanın talebi olmayı sürdürmektedir. Hiç tartışmasız, politik iktidarın gücünü korku aracına çevirmesi, gerçek anlamda suç ve “terör”dür. “Yasayı suç üzerindeki bıçak”tan “muhalifler” üzerindeki giyotine dönüştüren Robespierre’i de yine aynı iktidar gücünün kullanmasındaki ölçüsüzlük son yolculuğuna uğurlamıştır. Öyle ise egemenliğin kullanım tarzının yeniden düzenlendiği bugünlerde akıl, trajik sonlarla uyanmayı beklemeden, kendisinin egemenin karşısında korunmasının koşullarını daha fazla tartışmalıdır. lSosyal sözleşme ve direnme hakkı Tanrılar çağından miras kalan babanın iktidarını yitirme korkusu, modern zamanlarda politik iktidarın yitirilmesi korkusu olarak sürmektedir: Hesiedos’un Thegonia’sında Uranus’un iktidarının elinden alınacağı endişesi ile çocuklarını yok etmeye çalışması metaforu, politik düzlemde temel hakların ve özgürlüklerin ortadan kaldırılması olarak görülür. Tanrı’nın çocuklarını korkutması ya da hukuk bağlamında hakların ortadan kaldırılması ile çözülen problem, egemenlik hakkının korunması ve sınırlarını genişleterek 10 Mayıs 2017 Çarşamba ?KİMDİR Engin Delice, 22 Kasım 2016 tarihli 677 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008’den beri Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Felsefe Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışıyordu. Doktorasını Ankara Üniversitesi, Felsefe Bölümü’nden almıştır. Doktora sonrası araştırma için gittiği Londra’daki Brunel Üniversitesi’nden döndüğü hafta üniversitesi tarafından adı “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildiri metninin imzacı listesinde yer aldığı gerekçesiyle hakkında soruşturma açılmıştı. devamının sağlanmasıdır. Hobbes’un Leviathan’ında (1651) “herkesin herkese karşı savaşı”4 ve “ölüm” korkusu karşısında “korunma” istemi, “yasalar”ın ya da “devlet”in meşruluğu olarak gösterilse de hakların terk edilmesi olarak “sözleşme”5 ile devletin egemenliğinin (“kılıç”,6 sözleşme dışında “korku içinde tutan” “genel güç”7) meşruluğu belirlenmektedir. Burjuva hukukunun bu argümanındaki kaygı verici sorun, sivil itaatin devletin varlığının meşruluğu ile birlikte ele alınmasıdır. “Devlet çıkarları” denilen şey bahane edilerek insanların temel hak ve özgürlüklerinin hemen askıya alınabilmesinde, ortadan kaldırılabilmesinde sivil itaatin işlediği varsayılmaktadır. Rousseau, Toplum Sözleşmesi’nde (1762) “İnsan özgür doğarsa da her yerde zincire vurulmuştur”,8 derken özgürlüğün bu kontrol edilebilirliğine vurgu yapmaktadır. İnsan kendi yarattığı bürokratik organizasyona, devlete, kendi varlığının ifadesi olan temel kavramları yok etme ya da askıya alma hakkını neden verir? Ben, varlığımın temel niteliklerini, gerekli gördüğünüz durumlarda >>