Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
19 Nisan 2017 Çarşamba Akademi 3 >>toplumsallığın getirdiği sahte bireyselliğe yani bireyciliğe, kendisini diğerleri karşısında üstün ve diğerlerinin iradesine egemen olmaya layık gören, doğası gereği bencil ve benmerkezci öznellik türüne homo economicus’a doğru savruluyoruz. Gündelik yaşamımızı çevreleyen ve kendileri de yabancılaşmış ilişkilerin ürünü olan kimi kurumlar parçalanmışlığımızı yeniden üretiyorlar. Söz konusu kurumlar içerisinde piyasa, devlet ve medya etki açısından diğerleri arasında öne çıkıyor. Bu kurumlar toplumsal ilişkilerimizin temeline yerleştirilmiş, iktisadi olan ile siyasi olan arasındaki ayrım ve bunun bilincimiz üzerindeki etkilerini kuşatan ilişkilerin ürünüdür. Mevcut toplumsal ilişkilerin sürdürülmesi açısından sahip oldukları önem nedeniyle içerdikleri çelişkileri görmezlikten gelmemizi sağlayacak şekilde bilincimize nakşedilmişlerdir. Bununla birlikte vaat ettiklerinin tam tersini sunmakta, bize dayatmış oldukları davranış biçimleri ve ideolojilerle yabancılaşmanın ve tahakkümün devamını güvence altına alma işlevini yerine getirmektedirler. l Piyasa Piyasayı ele alalım. Kendisini modern dünyanın özgürlükler alanı olarak kutsayan mitin ardında yatan gerçek bugün hepimiz için çok daha açık bir hale gelmektedir. Bugün piyasanın aklın ve insani güçlerin geliştiği bir ortam değil insana ait her ne varsa mübadelenin konusu haline getirildiği bir alan olduğu çıplak bir biçimde görülmektedir. Evet bir piyasa vardır, toplumsal ilişkilerin büyük bir çoğunluğuna hükmetmektedir ve bunu sadece bize ait olan her şeyi nicel bir değere indirgeyerek yapmaktadır. Özgürlük değil sermaye birikim sürecine köleliği, istihdam değil işsizler ve iş sahibi olanlar için daha çok sömürüyü, zenginlik değil borçluluk yaratmaktadır. Bizleri borçlarımızı ödeyebilmemiz için mevcut çalışma koşullarına boyun eğerek yabancılaşmayı kabullenmeye yönlendirmektedir. l Devlet Devlet de benzer bir biçimde adaleti sağlamak yerine sınıfsal ayrımın, etnik ve cinsel farklılıkların eşitsizliğini üretmektedir. Bunun yanında sağlık, afet ve savaş gibi sorunları çözmek yerine derinleştirdiği eşitsizlikleri kullanarak bir güvenlik paranoyası yaratmanın aracı haline gelmektedir. Tüm bu işlevlerini sermaye birikim sürecinin gerekleri doğrultusunda yerine getiriyor oluşunun en somut örneği kentlerin yeniden biçimlendirilişinde oynadığı roldür. Mevcut eşitsizliklerin derinleştiği ve adeta mutlaklaştırıldığı bir süreç olan kentsel dönüşüm sermaye üretiminin ve sermayenin egemenliğinin bir parçasıdır. Tüm bu süreç içerisinde aynı zamanda temsiliye tin anlamını tamamen yitirmesine neden olmakta ve toplumun geniş kesimi için siyasal öznelliğin anlamının yitmesini sağlamaktadır. l Medya Medya ise tüm bu sürecin akıldışılığının insanlar üzerinde yarattığı etkinin redde ve karşı koymaya dönüşmemesi için üretilen bilgilerin merkezi halini almaktadır. Yapılan her haber, yazılan her yazı, üretilen her program ile insanların hakikatten bir adım daha uzaklaşması sağlanır. Bilinç yerine aklın ve duyguların kontrol edildiği bir mekanizma ile karşı karşıya kalırız. Doğrunun ve güzelin değil, yalanın ve sahte duyguların, sahte acıların ve öfkenin üretilmesi medyanın en kritik işlevidir. Her şeyin piyasanın kontrolü altına girmiş olmasının ve toplumun bir bütün olarak devlet eliyle eşitsizlikler üretiyor oluşunun gizlenmesi önemli bir iştir. Genellikle ekonomiden siyasete kapitalizmin neden olduğu yapısal arızalar belirli kişilerin beceriksizliği ile açıklanır. İnsanların sistematik bir biçimde tecrübe ettikleri olumsuzluklar karşısında duydukları öfke ve tepki yanlış yerlere yönlendirilir. Sahte hedefler belirlenir. Kapitalist sistemin bütünlüğü, yabancılaşmaya neden olan ilişkiler görüş alanının dışına itilir ve bu boşluğu doldurmak için sayısız miktarda “istisnai” kötü örnek vs. sıra lanır. Ta ki toplumun çok büyük bir bölümü gerçeği kavramaktan uzaklaşana kadar bu makine yalan ve sahte duygular üretmeye devam eder. Homo economicus’un yani neoliberal öznenin gündelik yaşam içerisindeki varlığı yukarıda ele alınan kurumlar tarafından kuşatılmıştır. Daha doğrusu insansızlaştırılmış ve kompartımanlaştırılmıştır. Performansa dayalı olarak sürekli kârzarar hesabı ile sürdürülen yaşam, karşılığında toplumdan kopukluğu, sosyal ve siyasal açıdan güvencesizliği ve yanlış bilinci getirmektedir. Bu durum yabancılaşmanın ortadan kalktığı değil, her zamankinden daha yoğun bir biçimde yaşanıyor olduğunu gösteriyor. n * Yabancılaşma teorisini kavrayabilmek açısından en önemli iki çalışma Bertell Ollman ve Istvan Mészáros’a aittir. 1970’li yılların başında yayımlanan bu iki çalışmadan Ollman’ınki daha sistematik, Mészáros’unki ise felsefe alanında daha derinleşmiştir. Bkz. Bertell Ollman, Yabancılaşma, çev. Ayşegül Kars (İstanbul: Yordam Yayınevi, 2012) ve István Mészáros, Marx’s Theory of Alienation (Londra: Merlin, 1970). 1 David Harvey, Neoliberalizmin Kısa Tarihi, çev. Aylin Onacak (İstanbul: Sel, 2015), 1027. 2 Harvey, Neoliberalizmin Kısa Tarihi, 3941. 3 Bkz. Gérard Duménil ve D. Lévy, The Crisis of Neoliberalism (Cambridge: Cambridge University Press, 2013); Ben Fine ve Alfredo SaadFilho, “Thirteen Things You Need to Know About Neoliberalism”, SOAS Research Online, (2016), http:// eprints.soas.ac.uk/22614/, erişim tarihi 11 Ağustos 2016. BİRİKİM • AYLIK SOSYALİST KÜLTÜR DERGİSİ SAYI: 336 GEÇEN AYIN BİRİKİMİ ÖMER LAÇİNER 16 Nisan’dan sonra • REFERANDUMA DOĞRU SEMA KAYGUSUZ Ejderhanın cinneti • MENDERES ÇINAR AKP’nin ikinci “başkanlık sistemi” hamlesi • YÜKSEL TAŞKIN Referanduma giderken: Tek adam vesayetçiliğini milletliderdevlet kaynaşması üzerinden meşrulaştırma çabalarına dair bir eleştiri • SEMA ASLAN İlk ne zaman korktuk? • AYBARS YANIK 16 Nisan: Politik patronaj olarak bir siyaset gramerini kurumsallaştırma denemesi • ÜMİT AKTAŞ Kararcılık ve pragmatizm eleştirisini Türkiye üzerinden okumak • DAVUT DURSUN Seçim yayınlarının denetimindeki belirsizlikler • EKONOMİ REFET S. GÜRKAYNAK Türkiye ve ekonomisi • İKTİDAR ERSİN YILDIZ AKP devletinin ideolojik mekanizmasına kavramsal bir bakış • LAİKLİK VE DİN MURAT COŞKUNER Toplumsal ve kutsal: Türk tarihinde dindevlet ilişkilerini yeniden değerlendirme ilkesi olarak toplumsallık • MUHAFAZAKÂRLIK BURAK ONARAN Payitaht Abdülhamid vesilesiyle: Tarihkurgupropaganda • GÜNCEL SANAT BARIŞ ACAR BURAK DELİER SÜREYYYA EVREN Günümüzde avangard, çağdaş ve güncel sanat ve sanatta duygular sorunu üzerine söyleşi • TIP VE İDEOLOJİ ÖZEN B. DEMİR Bir kairos olarak klinik karar: Netameli bir temrin • TARİHÇİNİN SIRT ÇANTASI MEHMET Ö. ALKAN İslâm’ın ilk referandumda evet kampanyasına alet edilmesi Eposta: birikim@iletisim.com.tr • web: www.birikimdergisi.com Genel Dağıtım: Telefon: 212 496 10 50 Faks: 212 551 30 13 Eposta: punto@puntokitap.com • web: www.puntokitap.com