27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

10 Akademi 29 Mart 2017 Çarşamba Aydın ve ülke gerçeği Ahmet Özer Konu bugünlerin gerçek aydın tutumuna duyduğu ihtiyaçtan ötürü de önemli. Sorularım şunlar olacak: Aydın kime denir? Aydın kime karşı sorumludur? Aydının ülke gerçeği karşısında tavrı nasıl olmalı? Ve Türkiyeli biliminsanları ne kadar aydındır? Bu ve benzeri soruları irdelemenin tam zamanı. Çünkü yaşadığımız günler bu konuda tam bir turnusol kâğıdı işlevi görüyor. Şunu belirtmek gerek: Her insanın bir düzenden memnun olmama hakkı vardır. Ancak sadece bu hakka sahip olmak, bu hakkı kullanmak yetmez. Memnuniyetsizlik aynı zamanda bize memnun olmadığımız düzeni değiştirmek için bir görev yükler. Aksi takdirde herkes müstahak olduğu düzende yaşamayı hak eder lafına haklılık kazandırılmış olur. l Aydın kime denir? Aydının geçerli bir tanımını yapmak için bu tanımı felsefi dayanakları olan bir temele oturtmak gerekir. Öncelikle sorgulanması gereken kritik soru şudur: İnsanı bu kadar vazgeçilmez kılan nedir? Kanımca insanı vazgeçilmez kılan insanın değerli bir varlık olmasıdır. İnsanın değerli bir varlık olması onun özelliğinden kaynaklanır. Peki, insanın özelliği nedir? İnsanın özelliği onu diğer varlıklardan ayıran yanıdır. Bu temel ve belirleyici fark, insanın akıl sahibi bir varlık olmasıdır. l Temel fark Dolayısıyla aydın olmanın ilk adımı onun akıl sahibi bir varlık olmasıdır. Aydın bağlamında ele aldığımızda akıl bilgi üretmeye yarar. Demek ki ikinci adım akıl sahibi kişinin bilgi üretmesidir. Bilgi realiteyi anlamak ve açıklamak için gerekli olan araçtır. Realiteyi bilince çıkaran varlık, diğer varlıklardan farklı olarak realiteye karşı sorumludur aynı zamanda. Bilmek sorumlu olmayı gerektirir. Sorumluluk da etrafında olan biteni anlamaya çalışırken yanlış giden şeyler karşısında müdahil olmayı ge lrektirir. Sadece yorumlamak yetmez değiştirmek gerek Aydının dünyayı sadece yorumla yan değil, aynı zamanda onu değiştirmek için çaba sarf eden kişi olması da bundandır. Burada bir soru daha devreye giriyor: Diyelim “kişi biliyor” L’Aurore’nin, Émile Zola’nın Fransa Başkanı Félix Faure’a yazdığı “İtham ediyorum!” başlıklı açık mektubunu içeren 13 Ocak 1898 tarihli baş sayfası. ama müdahale etmiyor. O takdirde bu durumu nasıl değerlendireceğiz? Hemen “aydın olmanın namusu” devreye girer. Aydın olmanın namusu ise bilmeyi yeterli görmez, müdahale etmeyi de görev sayar. Bu yanıyla aydın entelektüelden, uzmandan, bürokrattan ve akademisyenden ayrılır. Daha doğu bir tanımlamayla aydın yukarıda sayılan kişi veya mesleklerden fazla bir şey ifade eder. Bu anlamda koşulları sağladığı takdirde bir torna ustası aydın olabilir, koşulları sağlamadığı takdirde bir üniversite profesörü aydın olamaz. Demek ki diploma veya akademik kariyer aydın olabilmek için yeterli bir koşul değildir. “Müdahale” gerekliliği, soruna ister istemez toplumsal bir boyut katmaktadır. lDeğişim için müdahale şart Aydın aklını ve enerjisini kullanırken, bencil davranmayan, kendisi dışındaki insanları ve toplumu da düşünen kişidir. Bundan dolayıdır ki aydın yanlış giden bir durum varsa sadece onu eleştirmek ve yorumlamakla kalmaz, müdahalede bulunur. Bu müdahale aydın için bir etik sorunudur. Çünkü bilmek sorumluluktur. Sorumluluk ise paylaşmayı gerektirir. Bu gereklilik aydın için son bir sınavı devreye sokar: Riski yüklenme. Çünkü aydın, yanlış tavırlar veya durumlar karşısında müdahalede bulunduğunda egemenlerin gazabına uğrayabilir. Bu durumda aydın ile düzen arasında çatışma başlayacaktır. Bu çatışmada aydın hiçbir zaman egemen güçlerin ve düzeninin yanında yer almaz. Tersine muhalefet eder. O nedenle güçlü güçsüz mücadelesinde aydın güçsüzlerin yanında yer almalı, kimsesizlerin ve güçsüzlerin sesi olmalıdır. Bu durum ister istemez aydını risk altına sokacaktır. İşte aydın için asıl zor aşama budur. ?KİMDİR Ahmet Özer, Hacettepe Üniversitesi’nde felsefe okudu. Aynı üniversitede Sosyoloji, Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde bilim ve siyaset felsefesi alanında yüksek lisans yaptı. “GAP’ın SosyoEkonomik, Kültürel ve Politik Boyutları” adlı doktora tezi ile 1995 yılında sosyoloji doktoru oldu. 1993’te İsrail’de, 1994’te Almanya ve İtalya’da yerel yönetimlerle ilgili inceleme ve araştırmalarda bulundu. 1995’te Avrupa Topluluğu’nun davetiyle Portekiz’de konferanslara katıldı. 1996’da İstanbul’da Birleşmiş Milletler tarafından düzenlenen HABİTAT II Zirvesi’ne delege olarak katıldı. 1997’de ABD’de yerel yönetimler, insan hakları ve başkanlık sistemi, Kürt sorunu konularında araştırma ve incelemelerde bulundu. 2009’da “11 Eylül, ABDTürkiye ve Küreselleşme” tezi ile profesör oldu. Yayımlanmış 27 kitabı ve çok sayıda makalesi vardır. Toros Üniversitesi’nde öğretim üyesi. lMüdahale riski gerektirir Sonuç itibarıyla aydın, akıl sahibi kişidir. Bilgi üretir. Bu bilgilerle evreni anlamaya çalışır. Aklını ve enerjisini kullanarak çevresini anlarken yanlış giden bir şey varsa müdahale eder. Bu müdahale sürecinde bütün engellemelerin bilincinde olarak riski yüklenir. Bu tanımlamada akıl, bilgi, anlamak, müdahale etmek ve riski yüklenmek kavramları önem kazanıp öne çıkıyor. Demek ki aydın, akıl sahibi kişi olarak bilgi üreterek çevresini anlamaya ve açıklamaya çalışan, yanlışlara karşı riski yüklenme pahasına müdahale etmeyi ve mücadele etmeyi göze alan kişidir. Düzene muhaliftir, egemenlerle başı hep derttedir, onun için geri kalmış ülkelerin aydınları çoğunlukla ya hapiste ya da sürgündedir.* lAydın kime karşı, nasıl sorumludur? Salt zihinsel etkinlik gösteren kişi nin entelektüel, belli bir alanda >>
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear