26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

8 Akademi 1 Mart 2017 Çarşamba Saldırganlık ve şiddetin öznel kökenleri Cem Kaptanoğlu Şiddet tanımlarının tümü “kişinin bedensel ve/veya ruhsal bütünlüğüne zarar veren” bir davranışın varlığına vurgu yapar. Şiddet kavramının sınırları, zaman içinde fiziksel zarar vermekten, sembolik zarar vermeye doğru genişlemiştir.1 Gündelik hayatın ayrıntılarına gizlenmiş ayrımcı tutumlar, ekonomik baskı gibi birey üzerine uygulanan sosyal, kültürel baskıların çeşitli türlerini tanımlayan sembolik şiddet kavramı, şiddetin zihinsel veya psikolojik boyutuna dikkatimizi çeker. D. Riches’e göre, “Maddi olarak şiddet, nesneleri çarpıtmak, hasara uğratmak veya yok etmek için zor uygulanmasıyla ilgilidir; zihinsel olarak ise kimliklerin saldırıya uğramasıyla. Zihinsel tasarımdaki bir unsur tehdit edildiği zaman saldırı gerçekleşmiş olur.”2 Şiddet davranışının ortaya çıkışında rol oynayan etkenler ve şiddetin uygulanış şekli açısından farklı şiddet türleri tanımlanabilir. Örneğin bireysel ve grup şiddetinin dinamikleri farklıdır. Yine bireyin veya grubun kendisini savunmak için şiddete başvurması, önceden planlanarak gerçekleştirilmiş saldırı şeklindeki bir şiddet davranışından farklı ele alınmalıdır. Birey kendisine yönelik şiddet uygulayabilir. İntihar veya kendine zarar verme, bu tür bir şiddet davranışıdır. Bireyin ruhsal rahatsızlığı nedeniyle kendisine veya çevresine şiddet uygulaması psikopatolojik şiddettir. Şiddet, genellikle insan saldırganlığı için kullanılan bir kavram olmasıyla, daha kapsayıcı bir anlama sahip saldırganlık kavramından farklılıklar gösterir. Etologlar, hayvanlardaki saldırganlığı, “fiziksel saldırganlık veya saldırganca sosyal işaretlerle karakterize davranış” olarak tanımlıyorlar.3 Örneğin sürü liderliği için dövüşen iki erkek geyik veya yumurtalarına yaklaşıldığı zaman tehdit edici sesler çıkaran kuluçkadaki bir tavuk, saldırgan bir davranış sergilemektedir. Hayvan davranışları üzerine yapılan araştırmalar, daha önceden bilinenin aksine, hayvanlarda her an boşalmaya hazır bir hayvani saldırganlık içgüdüsünün olmadığını, hayvanların ancak belirli durumlar ve uyaranlar karşısında saldırganlaştıklarını göstermiştir. Hayvanlar, yaşam alanlarını ve yavru Madrid’deki Prado Müzesi’nde sergilenen Francisco de Goya’nın 3 Mayıs 1808’i (El tres de mayo de 1808 en Madrid, 1814). larını yabancılardan korumak, eş bulmak, liderlik ve beslenme gibi içgüdüsel dürtülerinin doyumu engellendiğinde saldırganlaşabilmektedirler. Etolog K. Lorenz’e göre, “Hayvanlar âleminde, normal koşullarda, aynı türün üyeleri arasında ciddi yaralanma veya ölümle biten saldırganlık enderdir.”4 İnsanlarda öfke ve saldırganlık yaratan durumlar, hayvanlarla karşılaştırılamayacak kadar çeşitli, karmaşık, bir başka deyişle insanidir. İnsan yavrusu, kültürün simgesel dünyasına girerek, sosyalleşir yani insanlaşır. Bu “insanlaştırıcı” süreç, insanın biyolojik, içgüdüsel gereksinimlerinin kültür içinde yeniden tanımlanıp insani arzulara, hedeflere dönüşerek “insanileştiği” bir süreçtir. İnsana özgü bu dönüşüm süreci aynı zamanda içgüdüden dürtüye dönüşüm sürecidir. İnsan yavrusunun, kültüre girdikten sonra saldırganlık dahil davranışlarını belirleyen, biyolojik içgüdüleri değil, sosyal çevresiyle ilişkileri içinde öğrendikleri ve deneyimlediklerine dayalı olarak şekillenen insani dürtüleridir. lEgonun Narsisistik Özdeşimleri İçgüdüler, o türün her bireyinde ka lıtsal olarak ortaya çıkan, öğrenmenin ve değiştirmenin mümkün olmadığı davranışlardır. Biyolojik, içgüdüsel yönelimlerin (bağlanma), toplum ve kültür içinde toplumsal ilişkiler üzerinden simgesel anlamlar kazanmasının bir sonucu olarak, hayvanlardaki gibi içgüdüsel gereksinimlerin engellenme siyle açıklanamayacak çok çeşitli “insani” saldırganlık veya şiddet nedenleri ortaya çıkar. Bu nedenler, hayvani içgüdülerin doyumunun ötesinde, toplumsallaşmanın, insanlaşmanın, kültürel bir varlık olmanın getirdiği kimlikler, bu kimliklerle ilişkili arzular, hırslar, özlemlerle ilişkilidir. Bu özdeşimlere yönelik bir tehdit algılandığında veya onlara zarar verildiğinde, insani öfke, saldırganlık ve şiddet ortaya çıkar. Bu nedenle, kocasını başka bir kadınla yakalayan ve boşanmak isteyen kadının, “Sen beni başka bir adamla yatağımızda yakalasan ne olurdu” sorusu bile öldürülme nedeni olabilir. Okey oyununda gösterge taşını göstermesine izin verilmeyen oyuncu, diğerini öldürebilir. “İyi eğitim” almış bir enişte, çocuğu yaşındaki yeğenine gösterilen ilgiyi kıskandığı için çocuğun yüzüne asit atıp kör edebilir. Bir başbakan, polis kurşunuyla öldürülmüş bir çocuğun yaslı annesini, bir mitingde taraftarlarına yuhalatabilir. Tüm bunlar, narsisistik ego kurguları şu veya bu nedenle sarsılmış sıradan bireylerin uyguladığı “insani” şiddettir. İnsanidir, çünkü hayvanların egoları ve bu egolarını inşa ettikleri, “adam gibi adam” olmak, “hep en gözde, en çok sevilen” olmak, “milletin adamı, reisi” olmak gibi ölesiye sarıldıkları narsisistik özdeşimleri yoktur. Psikanalist G. Rochlin’e göre “İnsanın en büyük incinme kaynağı, narsisizmidir. Saldırganlık onun tarafından davet edilir.”5 Bireyin narsisizmini nelerin yaralayabileceği yani onda hangi uyaran ve ?KİMDİR Cem Kaptanoğlu, 7 Şubat 2017 tarihli 686 sayılı KHK ile ihraç edildi. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Psikiyatri Anabilim Dalı’nda çalışıyordu. 19932010 yılları arasında anabilim dalı başkanlığı yaptı. Ruhsal travma, psikanalizkültür ve psikoterapi alanlarında çalışıyor. Türkiye Psikiyatri Derneği Destekleyici Psikoterapi Çalışma Birimi Koordinatörü. Türk Tabipleri Birliği Yüksek Onur Kurulu ve Türkiye Psikiyatri Derneği Merkez Onur Kurulu’nda görev yaptı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı kurucu üyesi. İşkencenin etkin şekilde soruşturulması ve belgelendirilmesi için hazırlanmış bir kılavuz olan Birleşmiş Milletler’in resmi belgesi İstanbul Protokolü’nü hazırlayan 50 bilim insanından biri. Her yıl yüzlerce 1., 5. ve 6. sınıf tıp öğrencisine Davranış Bilimleri, Evrim Kuramı, Ruhsal Tanı, Psikofarmakoloji, Psikoterapi derslerini anlatıyor, klinik uygulama yaptırıyordu. ya davranışların öfke ve saldırganlığa yol açabileceği sorunu da son derece “insani” bir sorundur. Bu nedenle saldırganlık “insanileştikçe” nedenleri karmaşıklaşır, anlaşılması zorlaşır. Gündelik yaşamda karşılaştığımız çeşitli şiddet davranışlarını, insanın hayvani doğasıyla açıklamak, hayvanlar üzerinden insanı, benzerlerimizi temize çıkarmak çabasından başka bir şey değildir. Şiddet karşısında sıklıkla söylenen “Bunu yapan insan olamaz!” sözü, saldırganın insan olması, yani bize benzemesiyle yaralanan egomuzu onarma, kendimizdeki insani (egoistik) saldırganlığı görmezlikten gelme çabasıdır. lİndirgemeci Yaklaşımlar İnsan davranışlarını yalnızca biyolojik veya evrimsel boyutuyla kavramaya çalışan biyolojik psikiyatri, evrimsel psikoloji gibi indirgemeci >>
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear