26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

1 Mart 2017 Çarşamba Akademi 13 >>öğrenci, polis değilsem, muhalif değilsem, muhafazakâr değilsem, gerçekten neyim ki?” Diyeceğim o ki, her şey roldür ve sadece sahnede değil ömrün her dakikasından gibi yaparak geçeriz. Bu iyi ya da kötü değildir, olağandır. Yeri geldi, Shakespeareyen sloganımı atayım: “Bütün dünya bir sahnedir!” Kendilik yerine hakikati koyduğumuzda da durum değişmez. Hakikat tarihin herhangi bir noktasında verili değildir. Onu biz kurarız aklın emeğiyle. lTiyatro seyirci deneyimidir Başa dönelim. Platon’un icadı olan Sokratik iro ni tam olarak tiyatronun kendini içine yerleştirdiği, seyirciyi bilgi açısından sahnedekilerden daha üstün bir pozisyonda tutma stratejisini benimsemiştir. Platon’un diyaloglarında diyelim ki Sokrates hep tribüne oynar. Kurbanını adım adım, ondan koparmak istediği yanıta yaklaştırırken, tribün sorgunun nereye çıkacağını hep kurbandan önce fark eder. Tiyatro sahnesinin yirmi beş yüzyıllık numarasıdır bu. Seyirci sahneden önce uyanır, büyük resmi görür, Oidipus’un ya da Hamlet’in neyin içinde olduğunu, hangi kapana doğru yürüdüğünü onlardan önce fark eder. Fark etmek demişken, tragedya formunun “anagnorisis”inden söz etmek gerekecek. Trajik olanın teatral formu olan tragedyanın kalbinde zonklayan o tuhaf gecikme ile gelen bilgi anına. Kahramanın nihayet neyin içinde olduğunu anladığı o an, biraz da tiyatronun öğretme metodunun prototipidir. Olay örgüsü öyle bir dizilir ki, öğrenmemek, fark etmemek ve evet tartışmamak olanaksızdır. Tiyatro tarihi kendi içinde kıvrıla savrula, yıka yapa ilerlerken bana kalırsa bu anı korumaya, içine gitgide daha fazla an içermeye ya da ana gitgide daha fazla yatırım yapmaya başlamış, denebilir ki bütün ayırt edici özelliğini andan edinmeye yönelmiştir. Bu yeni yönelimiyle de şu “öğretme” denilen meseleyi sorgulanmaya açık hale getirmiştir. Tiyatroda her şey seyircidir. Ulus Baker Kanaatlerden İmajlara kitabında Deleuze’un hatırlattığı bir noktaya vurgu yapmıştı. Psikanaliz dediğimiz alan İtalyan Rönesans ressamı Raffaello Sanzio’nun Atina Okulu (Scuola di Atene, 15091511) ve iki detay. Resim felsefeyi temsil eder. Yukarıdaki detayda en sağdaki figür Socrates. Diğer detaydakiler Platon ve öğrencisi Aristo. analistler kadar analiz edilenlerin üzerinde yükseldiyse, nasıl Anna O. diye akıllı bir kadın olmasaydı, sahiden Freud diye biri olmayacaktıysa, Antik Yunan tragedya seyircisi diye bir şey olmasaydı Antik Yunan tiyatrosu diye bir şey de olmayacaktı. Deneyim seyirciye aittir ve tiyatro –Poetika’da tragedyanın kapasitesinin performanstan bağımsız olduğunu iddia eden Aristoteles beni bağışlasın, ya da sonsuza dek küssün– deneyimdir. O “olmasa da olur” dediği performans anı, tragedyanın da dahil olmak üzere tiyatronun mümkün olduğu tek andır. Çünkü evet tiyatro edebiyat değil tiyatrodur. Şimdi bu an meselesi üzerinde biraz durmam lazım. l An meselesi An zamansal bir birimdir fakat ölçüsü yoktur. Ölçülebilir birimlerin dışında, darlığında bir sınırsızlık, kapalılığında sonsuz bir açıklık vardır. Algımızla dünya arasındaki sonsuz sayıdaki an, birbirine bitişik ve ayırt edilemez biçimde asılı dururken, herhangi bir nedenle dikkatimizi çeken, bize kendini gösteren bir tanesi, edindiği nitelik ile varlığının farkına varmamızı sağladığında diğerlerinden sıyrılarak, diyelim ki bir ürpermeyle doygunluk kazanır. Şimdi karşı karşıya olduğumuz hakkında belli bir farkındalık kazandığımız, üzerinde düşünmeye ve konuşmaya başladığımız ve “an” olma niteliğini kazanmış bir somutluk, bir temsildir demek ki. Soyut zaman biriminin, belirginleşmiş, bir isme, bir kokuya, bir geçmiş parçasına, bir duruma, bir duyguya çevrilerek somutluk kazanması. Etimolojik olarak değilse de çağrışımsal olarak, anıların malzemesidir anlar. Anlamayı ve anladığını anlatmayı, anlatıya dönüştürmeyi, anlaşmayı sağlayan hep aynı ansal malzemedir. Deneyimin hem dili hem konusudur. Hem içeriği hem formudur. Bana kalırsa tiyatroyu sinemaya karşı savunmanın biricik yöntemi ana içkindir. Anın yaşayan somut bir deneyim olarak kavranması, sinemanın yarattığı, bir perdeye yansıyan görüntülerle, ikinci elden ve hep bir alıntı olarak kalacak anlatısı arasındaki farka da işaret eder. Sinema, tekniği ile muazzam illüzyon dünyaları kurarken tiyatronun çıplak sahnesindeki illüzyonu küçümseyenlere, tiyatroyu modası geçmiş bulanlara verilebilecek yanıt burada saklıdır. Canlı oyuncunun bir anı gerçekten bizimle paylaşması. Tiyatro dondurulmuş anların, ölü ezberine dönüştükçe bu olanağı kaybeder, içindeki hayatiyeti, nabız gibi atan anı demek ki varlık nedenini yitirir. Bu da ikinci ders, tiyatroyu an bilgisiyle kavramadığımız, an dramaturgisiyle, an oyunculuğuyla yapmadığımız sürece, sahne canlı oyunculara rağmen ölüdür. Ve sinemanın cesetleri elbette daha cazibelidir. Tiyatro an meselesidir. An meselesi söz öbeğinin içinde nabız gibi atıp duran imkân, Spinoza gibi söyleyeceksek, başka mümkün dünyalara işaret etme potansiyelidir. Tiyatro bu potansiyeli yüksek modernizmin bir türlü kavrayamadığı bir işbirliği ile kurar. Sanatı tekil bir yaratım; sanatçıyı, biricik, özerk bir isim diye. Sanat izleyicisini de bu dünyevi zevkin hazzına tek başına varan kişi diye tarif eden sanat kavrayışının “tiyatro bir sanat mıdır?” tartışması “zengin mutfağı”nda yapılır. An deneyimi üzerine kurulu bir tiyatro, sahnenin ve seyir yerinin birbirine eşzamanlı biçimde “teslim olacağı” bir ana doğru kurar kendini. Umberto Eco anlatmıştı. Kartaca Piskoposu Nimidialı Donatus, Diocletianus’un iki yıllık zulüm döneminde kutsal metinleri, onları yakacak olanlara teslim eden din adamları tarafından yerine getirilen dini törenlerin geçersiz olduğunu savunmuştu. O güne dek “teslim etmek” anlamına gelen “tradere”, günümüzde ihanet anlamına gelen “tradire”ye dönüşecekti. Yüzünü anın deneyimine dönmüş tiyatro belki de “teslim”den işteş bir fiil kurar da sözcüğün tarihinde yeni bir dönüşüme yol açar. Belli mi olur belki de adına “tesliş olmak” der. Giderayak son bir slogan atayım: “Tiyatro an meselesidir!” Ve savunulacak bir mevzidir. Bu mevzii savunmaya devam edeceğiz. n
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear