Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
oldukça kısa sürdü. Aradan sadece dokuz ay geçtikten sonra yeni kurulan CNN Türk ekibinde yer alması istenince televizyonculuk kariyeri başladı. Kanalın başındaki Mehmet Ali Birand’la yeniden birlikte çalışıyorlardı. Lakin buradaki çalışma ortamına ısınamadı. Aşırı rekabete dayalı iş temposundan rahatsız oldu ve maaşının yarısını geride bırakarak Ankara’ya gitti. Burada AB ile ilgili Kriter isimli bir program hazırlıyor, büroda çalışıyordu. Milliyet’in arşivinden 2000 yılına ait bir haber, ileride yaşanacakların habercisi olabilir miydi? Bakalım: “Ahmet Sever, Kriter’de FP milletvekili Abdullah Gül ile partisinin AB’ye yaklaşımını konuşacak. Türkiye’nin AB macerasını 20 yıldır takip eden gazeteci Ahmet Sever hazırlayıp sunuyor. Bu haftaki Kriter’in flaş konusu ‘Fazilet Partisi’nin AB’ye bakışı’ olacak.” Gül ile Sever’in daha önce Brüksel’de defalarca kesişen yolları bu kez de Ankara’daki CNN Türk stüdyosunda buluşuyordu. Gül’ün kitabı detaylı okuduğundan emin Kitabı yazmaktan dolayı pişman değil. Rahatsız da değil. İddiaların aksine Abdullah Gül’ün kitabı basılmadan önce detaylıca okuduğundan emin. O nedenle birisiyle ilgili, o kişiye rağmen bir şey yapmış olduğunu düşünmüyor. Ayrıca kitabın bir biyografi kitabı olduğu, bir gazetecilik çalışması olduğu iddiasında değil. Gerçek olaylardan yola çıkarak, yer yer kişisel gözlemlerini paylaştığını söylüyor. Derken telefonu çaldı. Karşıdaki isim Aydın Doğan’dı. Doğan görüşmek üzere kendisini İstanbul’a çağırıyordu. Hemen gitti, görüşmeden çıktığında Hürriyet’te bir köşesi vardı. Televizyona bir program hazırlayacaktı. Ve Aydın Doğan’ın AB danışmanlığını üstlenmişti. O dönemde bir gazetecinin hayallerini süsleyebilecek türden bir teklif, hiç beklemediği bir anda en üst seviyeden, patron katından gelmişti. İkinci kitapta medyaya cevap var Sırada ikinci bir kitap daha var. İlk kez açıklıyor. Aklında normalde ikinci bir kitap yazmak yokmuş. Fakat ilk kitabın ardından başta yandaş medya olmak üzere kimi çevrelerden yükselen tepki onu ikinci kitabı yazmaya yöneltmiş. İkincisinde, sadece yandaş medya değil, diğer yayın organlarında yer alan kimi iddialara cevap vermeyi, onlarla da yüzleşmeyi düşünüyor. Kısacası ikinci kitap, birinci kitaba verilen tepkiler üzerine olacak. DOĞAN: BAŞBAKAN ÇAĞIRIRSA GİDERSİN Hikayenin bundan sonrası Ahmet Sever’in kitabında da var. 18 Kasım 2002’de başbakanlık koltuğuna oturan Abdullah Gül’le bir röportaj yapmanın peşinde iken Gül tarafından makam aracına davet edilmiş, gazeteci olarak bindiği araçtan başbakan danışmanı olarak inmişti. Kitapta yer almayan bir ayrıntı ise şöyle: Evet, o makam aracında görevi kabul edebileceğini söylemişti fakat bir de Aydın Doğan’a danışması gerektiğini belirtmişti. İstanbul’a dönmüş, Aydın Doğan’a Gül’ün kendisine “Sana ihtiyacım var” dediğini anlatmıştı. Doğan’ın kendisine yanıtı ‘Bir başbakanın sana ihtiyacı varsa gideceksin, yapacak bir şey yok’ olunca, görevi kabul ettiğini Gül’e bildirmişti. Sonrası malum. Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı ve nihayet Çankaya’da danışman olarak geçen 12 yıl. Ve ardından büyük tartışma yaratan o kitap. Demirel'in Cumhurbaşkanlığı döneminden bir Milliyet buluşması. Güneri Cıvaoğlu, Taha Akyol, Ahmet Sever, Süleyman Demirel, Derya Sazak, Yalçın Doğan ve Sami Kohen. (soldan sağa) RUŞEN ÇAKIR’IN ISRARIYLA SİYASET Kriter programı devam ederken Sever’in yakın arkadaşı Ruşen Çakır, İsmail Cem’in başını çektiği Yeni Türkiye Partisi’ne katılma önerisiyle geldi. O döneme dek siyasete girmek gibi bir fikri yoktu. İsmail Cem iki deneyimli gazeteciye kendilerini partide görmek istediklerini söylemiş, Çakır da Sever’e taşın altına ellerini sokma vaktinin geldiği konusunda ısrarcı olunca kendisini bir anda 2002 seçimlerinde YTP’den milletvekili adayı olarak buluvermişti. Ruşen Çakır ve Ahmet Sever’in partiye katılmaları CNN Türk’ten canlı yayınlanmış, ikili daha sonra parti adına çeşitli tartışma programlarında boy göstermeye başlamıştı. Fakat işler tahmin edildiği gibi gitmedi. İsmail CemHüsamettin Özkan ikilisine başta destek veren Kemal Derviş rotayı CHP’ye doğru kırınca YTP’nin oyu yüzde 1,15’te kaldı. Zaten iki gazeteci de listelerde arka sıralardan aday gösterilmiş, bu durum ikisinde de hayal kırıklığı yaratmıştı. Rüzgar gibi geçen bir siyaset deneyiminin Sever’e mirası, işsiz ve parasız geçen günler olmuştu. Hayatının maddi açıdan en sıkıntılı bu döneminde evde otururken araya siyaseti soktuğu için bir daha gazetecilik yapabileceğinden kuşku duyuyordu. Gül’e ne kadar yakınsa, Erdoğan’a o kadar uzak Konuşunca anlıyorsunuz. Katılın, katılmayın o Abdullah Gül’ü insan olarak seviyor. Olaylar karşısında Gül’ün verdiği tepkilerin olgunluğunu beğeniyor. O günkü koşullar altında Gül’ün yapılabilecek her şeyi elinden geldiğince yaptığına inanıyor. Gül’ün insan hakları, düşünce özgürlüğü, AB konusundaki yaklaşımlarını kendisine yakın buluyor. Can Dündar’ın yazısında dediği gibi, bir kusur aranacaksa Gül’ü Gül’den çok ve Gül’e rağmen sahiplendiği için aranmalı sahiden. Ve yine benim bir gözlemim: Erdoğan’la Gül’ün bu konularda taban tabana zıt olduğunu düşünüyor. O nedenle Gül’e ne kadar yakınsa Erdoğan’a bir o kadar mesafeli. İkiz çocukları var Ahmet Sever yapımcı Ayşen Sever’le evli. Onu, BKM ile birlikte hayata geçirdikleri Kurtuluş Son Durak’ın yapımcısı olarak tanıyoruz. Hükümet Kadın’ın ilk filminde de yine onun, bu kez idari yapımcı olarak imzası vardı. AhmetAyşen çiftinin lisede okuyan ikiz erkek çocukları var. Onlar eğitimlerine Ankara’da devam ediyorlar, o nedenle ailenin bir ayağı hâlâ Ankara’da. Şu andaki işi dinlenmek Sever danışmanlıktan ayrıldığı günden bu yana emekli hayatı yaşıyor. Bu arada bir not: Danışmanlıktan ayrılmak için devirteslim törenini beklememiş. Törenden kısa bir süre önce istifa etmiş. Şimdi dinlenmekle meşgul ama gazeteciliğe çok da uzak olmadığı hissediliyor. Uygun şartlar olursa gazetecilik yapmayı düşünüyor. Seçimlerden çıkan sonuç sonrası bu şartların oluşma ihtimalini daha güçlü buluyor. 28 HAZİRAN 2015 9