28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

18 TEMMUZ 2008 CUMA haberler YORUMLAR OSMAN ÇUTSAY C 7 Burun Böyle Sürtülür! vasız uzman, hâlâ Amerikan rüyasına yatmakta ve bunun için bir AvrupaAmerika işbirliği önermektedir. Geçen yıl yayımladığı kitabının başlığı, inadı konusunda manidardır: “İkinci Şans” (Second Chance). “Barack Obama ABD’sini” yeni bir şans sayıyor olmalı. Olur mu bilemeyiz, ama uluslararası arena önemli ölçüde değişmiştir ve yeni aktörlerin Washington’un her dediğini yapmayacaklarını düşünme hakkımız var. Brzezinski, dedik: ABD’nin mutlak egemenliği dışında hiçbir şeye kafası basmayan, ama Afgan oltasıyla SSCB’nin sonunu hızlandırdığını kabul edebileceğimiz bu “şahin”, kızı Mika ve oğlu Mark Brzezinski ile birlikte Obama’nın en önemli destekçilerindendir. Peki, Lizbon’dan Vladivostok’a kadar uzanan ve iki kıtayı birleştiren en büyük siyasal coğrafya “Avrasya”da, Amerikan egemenliği için yollar arayan bu sülale, acaba son “Akdeniz için Birlik” vodvilinden bir mesaj almış mıdır? Bilinmez. Ama biz sahnedeki oyuna bakarak rahatça söyleyebiliriz: Boyu kadar zekasıyla Washington ve Berlin politikalarını sürklase edebileceğini sanan Paris aslanı, kuyruğunu fena kıstırmış bulunuyor. Berlin politikalarının Rusya ve Çin ile ilişkilerde ne kadar duyarlı, atak ve dikkatli olduğunu gördükçe, Amerikan elitinin yeni dönemin gereklerini hiç anlayamamış olduğunu ileri sürmek kolaylaşıyor. Sarkozy biraz da bu nedenle burun üstü düştü. Bush ise zaten burnunun üzerinden kalkamıyor. McCain veya Obama’nın bu yeni Amerikan kaderini değiştirebilecek bir yeteneğe sahip olup olmayacağını şimdiden söyleyemeyiz. Doğru olmaz. Fakat, Paris’teki hesaplar kadar, Ağrı’da kaçırılan Alman dağcılar ve Kürt hesaplarına da bu gözle bakmak da, tabloyu yeniden değerlendirmeyi kolaylaştıracaktır. Berlin, Avrasya’daki en önemli emperyal güç olduğunu Moskova ve Pekin ile kurduğu ilişkiler üzerinden değil sadece, Paris’teki küçük oyuncuların burnunu sürtererek de hatırlatıyor. Böyle bir sürecin solculukla hiçbir ilgisi yok. Berlin’den demokrasi ve solculuk bekleyenlerin, Avrasya’nın her köşesinde, ağır hüsranların kucağına doğru koştuğunu söylemekle yetinelim. Ama belki de koşmak istiyorlardır. Sol adına sahneye çıkan ama bizim en fazla “emperyal sol” diyebileceğimiz döküntü uşaklar, başka nereye koşmak isteyebilir ki? cutsay?gmx.net İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde düzenlenen törende şehit polislerin yakınları ayakta durmakta güçlük çekerken, sık sık “Şehitler ölmez vatan bölünmez” sloganları atıldı. ABD Başkonsolosluğu’na yapılan saldırıda şehit olan üç polis için yapılan törende terör lanetlendi Gözyaşlarıyla uğurlandılar İstanbul Haber Servisi ABD’nin İstinye’deki İstanbul Başkonsolosluğu’na yapılan silahlı saldırıda şehit düşen 3 polis son yolculuklarına uğurlandılar. Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde düzenlenen törende şehit polislerin yakınları ayakta durmakta güçlük çekerken, sık sık “Şehitler ölmez vatan bölünmez” sloganları atıldı. Törenin ardından şehit polis memuru Mehmet Önder Saçmalıoğlu’nun cenazesi memleketi Osmaniye, Nedim Çalık’ın cenazesi Rize, Erdal Öztaş‘ın cenazesi ise Çorum’da toprağa verilmek üzere meslektaşlarının omzunda cenaze aracına konuldu. Türk bayrağına sarılı cenazeler, konvoy eşliğinde memleketlerine gönderilmek üzere Atatürk Havalimanı’na götürüldü. ABD İstanbul Başkonsolonsluğu’na yönelik silahlı saldırıda şehit düşen polisler için ilk tören İEM’nin Vatan Caddesi’ndeki ana binasında düzenlendi. Törene şehit polislerin ailesi ve yakınlarının yanı sıra İçişleri Bakanı Beşir Atalay, spordan sorumlu Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu, Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, İstanbul Valisi Muammer Güler, 1. Ordu Komutanı İsmail Koçman, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kağan Köksal, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, eski Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı, Mehmet Ağar, eski İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, ABD İstanbul Başkonsolonsu Sharon Wiener, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, askeri erkân, şehit polislerin meslektaşları ve çok sayıda yurttaş katıldı. Törene Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Yaşar Törene şehit polislerin ailesi ve yakınlarının yanı sıra çok sayıda siyasi ve askeri yetkili de katıldı. Büyükanıt, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda kişi çelenk gönderdi. AİK CUMHURİYET HEDEF ALINDI’ Atatürk ve tüm şehitler için saygı duruşu ile başlayan törende Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün gönderdiği başsağlığı mesajı okundu. Gül, yolladığı mesajda polise yönelik gerçekleştirilen hain saldırı ile terörle mücadeleden vazgeçmeyeceklerini vurguladı. İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah da yaptığı konuşmada gerçekleştirilen saldırının laik Cumhuriyeti hedef aldığını belirterek, “Şer güçleri tarafından gerçekleştirilen saldırı ile laik Cumhuriyet ve polisimiz hedef alındı. Ancak unutulmamalıdır ki bu bölücü unsurlar karşılarında Atatürk’ün kurduğu polis teşkilatını bulacaktır” dedi. İstanbul Valisi Muammer Güler, saldırının Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğünü hedef aldığını söyledi. Şehit polislerin hatıralarının her zaman yaşayacağını belirten Güler, “Emniyet teşikilatımızın tarihine altın harflerle yazılan bu kardeşlerimize rahmet diliyorum” dedi. UMHURİYETİ YIKMAYA KİMSENİN GÜCÜ YETMEZ’ Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kağan Köksal Türkiye’nin 3 evladını teröre şehit vermenin acısını yaşadığını ifade ederek, “Şehit kardeşlerimiz son ana kadar görevini yerine getirmiştir. Bugün bu kardeşlerimizin acısını yaşarken, o hainlere verilen cevabın da gururunu yaşıyoruz. Atatürk Cumhuriyetini yıkmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. ” diye konuştu. İçişleri Bakanı Beşir Atalay, terörün hain yüzünü bir kez daha gösterdiğini söyleyerek, “Terörün dini, imanı, milliyeti yoktur. Terör dünyanın neresinde olursa olsun lanetlenmiştir. Terör kendisini besleyenleri de bir gün mutlaka vuracaktır” dedi. Törenin ardından gazetecilere açıklama yapan ABD İstanbul Başkonsolonsu Sharon Wiener, Türk hükümeti ile teröre karşı ortak mücadelenin sürceğini belirterek, “Türkiye, ABD’nin müttefiki olmaya devam edecektir. Hiçbir şey bizi ortak mücadeleden ayıramaz” dedi. ‘L ‘C ŞERİATÇI TERÖR SORUŞTURMASI Konsolosluğa yapılan saldırıda ‘kirli eller’ iddiası ayyip Erdoğan’ın 11 Temmuz 2008’de Bağdat’a giderek Başbakan Maliki ile “Stratejik bir anlaşma yapması”, AKP iktidarının BOP’a yeni bir desteğini oluşturuyor. Maliki, ABD, İngiltere ve İsrail’in Bağdat’ın oturttuğu kukla hükümetin yöneticisidir. Tayyip Erdoğan’ın kendisinin de kabul ettiği üzere, Maliki ile “BOP’un stratejik ortaklarından biridir.” İki BOP stratejik ortağı, kendi aralarında da ek bir stratejik ortaklık oluşturarak, işi “çifte kavrulmuş” bir hale dönüştürmüşler. Yapılan anlaşma ile AKP hükümeti, “işgali meşrulaştırma yolunda önemli bir adım atmış” ve ABD’nin önünü açmıştır. Çünkü Washington hem Birleşmiş Milletler’de hem de dünya kamuoyunda “gayri meşru” konumu yüzünden baskı altındaydı. AKP, işgalcilerin gayri meşru konumlarını “meşrulaştırmaları açısından” verdiği destekle, Washington’dan bir ödülü hak etti. Duruma serinkanlı bakalım ve değerlendirelim; 1) İşgalciler tarafından Talabani’nin cumhurbaşkanı, Maliki’nin başbakan yaptırıldığı ve kuzeyde bir Kürdistan kurdurularak başına Barzani’nin getirildiği BOP düzenlemesi AKP hükümeti tarafından desteklenmiş oluyor. ABD işgal suçuna katılacak destek arı İstanbul Haber Servisi ABD Başkonsolosluğu’na yönelik gerçekleştirilen silahlı saldırı ile ilgili gözaltına alınan 6 kişi adliyeye sevk edildi. Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ndeki işlemlerinin ardından Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne gönderilen 6 şüpheli , soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcıları Fikret Seçen ve Murat Yönder tarafından sorgulandı. Bu kişilerden 5’i, savcılık ifadelerinin ardından serbest bırakılırken silahlı saldırıda kullanılan otomobilin sürücüsü olduğu iddiasıyla yakalanan Cebrail K., tutuklanması istemiyle mahkemeye sevk edildi. Cebrail K. da mahkeme tarafından serbet bırakıldı.Öte yandan İstanbul’daki terör saldırısını aydınlatmaya çalışan polis ekipleri ilginç bilgilere ulaşıyor. Gözaltındaki zanlılar, saldırıyı organize eden Erkan Kargın’ın, devlet içinde görevli bazı kişiler tarafından eylem öncesinde sık sık ziyaret edildiğini ileri sürdü. Emniyet müdürlüğünden edinilen bilgiye göre saldırıyı organize eden ve 2007 yılında Afganistan’dan Türkiye’ye dönen Kargın’ın, eylem öncesinde devlet içinde görevli bazı kişilerle sık sık bir araya geldiği iddia ediliyor. Kargın’ın gözaltına alınan akrabalarının ifadesine yansıyan bu bilgi üzerine, soruşturma yeni bir boyut kazandı. Eyleme katılan teröristlerden birinin, cinayet bölgesine giderken sık sık cep telefonu kullandığı iddia ediliyor. Görüşme trafiğini inceleyen polis, bazı kişileri gözaltına aldı. icolas Sarkozy’nin “Akdeniz Birliği” veya “Akdeniz için Birlik” taktiği, Berlin’in tashihleri sonucu, direkten dönmüş sayılıyor. Fakat tıpkı Türk medyasındaki gibi: Alman medyasında da bu girişimin gerçek amacı ve rakiplerin konuşlanması hakkında “esasa müteallik” analizlere, açıklamalara rastlamak çok güç. Popüler olmayan bazı yerlerde, internetin dip, köşe ve bucaklarında bir yerlerde, işin aslını açık eden yorumlara yine de tesadüf edebiliyoruz. İyi de, ne oluyor? Akdeniz üzerinden Almanya ve Berlin’in ağırlığını, AB’nin motor gücü konumundaki bu ekonomik devin siyasal gücünü frenleyebileceğini sanan “Fransız Tayyip”, Sarkozy, kendisine gösterilen köşeye çekilmek zorunda kaldı. Alman sermayesi, böylece hem arka bahçesindeki “egemenlik haklarını”, ki Türkiye’yi de içermektedir, hem de bölgesel rakipsizliğini korumuş oldu. Fransa, her geçen gün daha da bir önem kazanan Kuzey Afrika’daki enerji kaynaklarını ve sorunlu da olsa pazarları tek başına denetleme hayallerini gömüverdi. Bu, temelde, ekonominin dikte ettiği bir sonuçtur. Ekonominin yasaları –isteyen “sermayenin yasaları” da diyebilir uluslararası ilişkileri belirliyormuş demek ki. Bunun başka sonuçları da olur. ??? En önemlisi herhalde şudur: Avrupa Birliği coğrafyasında, Almanya’nın rızası hilafına, yani ondan izin almadıkça, herhangi bir şey kurmak, mevcut tabloda rötuşlara cüret etmek falan kesinlikle mümkün değildir. Bunun –şimdilik askeri yaptırımları yok. Ama ondan çok daha önemlisi, bunun ekonomik ve siyasi yaptırımları var. Başka türlü de söyleyebiliriz: Avrupa’da, ABD’nin bile artık Almanya’yı karşısına alarak herhangi bir değişimi zorlaması mümkün değildir. Bu, aslında 90’ların başından beri artarak böyledir. Böyle bir cepheleşme, Washington’u çok kötü hırpalar. Malum, Irak bu konuda yeterince ipucu vermiş bir maceradır ve muhtemel yeni Başkan Barack Obama önceki gün açıkça “Irak’tan çekileceğiz” bile dedi. ABD’nin Irak topraklarından çekileceği kaç on yıla yayılacak ve belki paramparça Irak’ı değil ama yeni “Kürt devletini” nasıl bir “ana üs” olarak kullanacak, göreceğiz Ne mi olacak? Bir “uzman” üzerinden yanıt arayabiliriz: Zbigniew Brzezinski. Malum, 20’nci yüzyıldan 21’inci yüzyıla gözünü kan bürümüş böyle bir antikomünist “jeostratejist” de miras kaldı. Sol olan her şeyin amansız düşmanı bu per N Alibeyköy Barajı kurudu İstanbul Haber Servisi Türkiye’nin megakenti İstanbul’un barajları yine alarm veriyor. Barajların doluluk oranları, büyük sıkıntının çekildiği geçen yılın bile altına düştü, Alibeyköy Barajı yine kurudu. Melen Projesi’nden umduğunu bulamayan yetkililer de yurttaşlara “tasarrufa devam” çağrısı yapmayı sürdürüyor. İSKİ’nin verilerine göre kente su sağlayan barajların doluluk oranı geçen yılın bile altına düşerek yüzde 29.99’u gördü. Büyük sıkıntının çekildiği geçen yıl 15 Temmuz günü bu oran yüzde 32.88 idi. İstanbul’daki barajlarda kullanılabilir su miktarları şöyle: “Terkos 101.913, Ömerli 78.815, Büyükçekmece 48.342, Darlık 17.944, Sazlıdere 9.424, Elmalı 3.904, Istırancalar 0.923, Kazandere 0.329, Alibeyköy 0.098 milyon metreküp.” Günde 2 milyon metreküp suyun verildiği İstanbul’un barajlarında toplam 261 milyon metreküp su bulunuyor. Bu rakam kentin 130 günlük suyu kaldığını gösteriyor. Kentin önemli su kaynaklarından biri olan Alibeyköy Barajı geçen yıl olduğu gibi bu yıl da sıfırlandı. 0.098 milyon metreküp suyu bulunan ve kapasitesi 36 milyon metreküp olan Alibeyköy Barajı’nda şu an inekler otluyor. İstanbul’un bir günlük su ihtiyacını bile karşılayamayacak olan Alibeyköy Barajı’nda artık su yerine Mimar Sinan’ın 5 asır önce yaptığı Mağlova Kemeri yükseliyor. ELEN’İN SUYU AZALIYOR İSKİ yetkilileri de geçen yıl bütün umutlarını bağladığı Melen Suyu Projesi’ni bu yıl çok fazla gündeme getirmiyor çünkü Melen’in kaynağındaki suda ciddi bir azalma var. Yetkililer yine tüm sorumluluğu İstanbulluların üzerine atıp “tasarrufa devam” çağrısı yapıyor. Göreve geldiği 2004 yılında “İstanbul’un su probleminin 2040 yılına kadar çözdük” açıklamasını yapan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, 2008 Şubatı’nda verdiği bir demeçte, kentin 56 aylık suyu kaldığına işaret ederek, “Cidden sıkıntıdayız. Tasarrufun devam etmesi lazım” demişti. Topbaş’ın 7 Temmuz’da yaptığı son açıklama ise sıkıntının artık kapıya dayandığının itirafı niteliğinde: “Melen suyunda azalma var, tehlike çizgisindeyiz. Yaşam kaynağımızın kullanımı konusunda İstanbulluların tasarrufa devam etmesi gerekiyor...” M T BIÇAK SIRTI EROL MANİSALI yordu; Ankara bu konuda başı çekmiş oldu, hem de süslü ve cafcaflı bir ad takılan stratejik anlaşma ile. 2) Bağdat yönetimi, Arap dünyası da dahil olmak üzere, “göstermelik ve kukla bir hükümet” olarak görülmektedir. AKP hükümetinin bu tavrı, 1 Mart tezkeresindeki ezikliğini telafi etmek içindir. Amaçlardan biri budur. 3) Talabini, Maliki ve Barzani’nin o koltuklara, BOP’u yürütmek üzere oturtulduklarını, “Aptalı oynayanlar dışında” herkes biliyor. Bir süre önce Abdullah Gül Talabani’yi Çankaya’ya davet ederek onurlandırdı ve BOP’u meşrulaştırdı. Erdoğan’ın bu düzen ve yerleştirilenlerle stratejik bir anlaşma yapması, “Dolaylı olarak Irak’ın kuzeyindeki kukla devleti tanıması, kabullenmesi anlamına geliyor. Hükümet aynı şeyi Kıbrıs konusunda da yaptı, Temmuz 2005’te imzaladığı belge ile, Rumları, Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanıdı. Burada da benzer bir dolaylı ta Bağdat Seferi mi? BOP Seferi mi? nıma” vardır. Amerika’nın kendi çıkarları için işgal ettiği, kan gölüne çevirdiği Afganistan’a asker ve “sivil yönetici” gönderiyoruz. Afganistan, Amerikan halkının utandığı bir “ikinci Vietnam” olmuş, bizim orada işimiz ne? İsrail Lübnan’ı bombalıyor, dümdüz ediyor, TSK “Biz asker göndermeyelim” diyor; AKP çoğunluklu Meclis, “gönderelim” diyor: Gidip İsrail’in pisliğini temizliyoruz. Ve şimdi Irak; ABD, İngiltere ve İsrail Mart 2003’ten beri hukuk dışı, insanlık dışı bir katliam sürdürmüşler. 1.5 milyon insanı katledip onun iki katını sakat bırakmışlar. Sonra kendi emirlerine bir kukla yönetimi, BOP’u yürütmek üzere oturtmuşlar. Hitler’in Fransa’yı işgalinden sonra Paris’e oturttuğu gibi. AKP hükümeti gidiyor, böyle bir kukla yönetimle “stratejik bir anlaşma yapıyor.” İşgalcilerin katlettiği, kan gölüne dönmüş bir ülkede, kukla bir yönetimle imzalanan belgenin anlamı ne? Bu “stratejik anlaşmanın” içinde, Erbil’de inşa edilen “stratejik askeri üslerin” de adı geçiyor mu? Hiç sanmıyorum, onlardan Maliki’nin bile haberi olmaz. ABD, hükümeti kendine mecbur kılmak için her şeyi yapıyor. Çünkü İran için Ankara’nın desteği gerekiyor. Türkiye içinde çıkarttığı kaosla, “AKP’ye köprüleri attırmak istiyor; onu dönüşü olmayan bir tünele sokmaya çalışıyor.” Devlet kurumlarının bölünmeye çalışılması, darbe senaryolarının yeniden yazdırılmasının arkasındaki neden bu. Yaşadığımız karanlık tablonun içinde “İran sorunu” var. “İran’ın halledilmesi”, Kürdistan projesi ile birlikte BOP’un en önemli köşetaşları. 11 Temmuz’da Erdoğan’ın Bağdat’taki kukla hükümetle imzaladığı “stratejik anlaşma” AKP üst yönetiminin bu tuzağa itilmekte olduğunun bir kanıtı gibi. AKP, Amerika için, 1 Mart 2003’te yapamadığını, şimdi başka yollardan sağlamaya çalışırken, “kendisini, seçeneği olmayan çok dar bir alana hapsetmek üzere.” Bağdat seferi de AKP için, dönüşü olmayan bir yolun başlangıcı gibi... www.istanbul.edu.tr/iktisat/emanisalı SICAKLIKLAR ARTACAK Türkiye’nin batı kesimlerde etkili olmaya başlayan sıcak hava dalgası, sıcaklıkları 58 derece daha yükseltecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear