Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6C haberler SÖZDEN YAZIYA GÜRAY ÖZ 11 TEMMUZ 2008 CUMA Rahşan Ecevit’le Genel Başkan Zeki Sezer kavgasında ‘olağanüstü’ kurultay zorlanacak DSP’de kılıçlar çekildi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Rahşan Ecevit, DSP Genel Başkanı Zeki Sezer’e karşı açık savaş açarken; tüzüğe göre ancak genel başkanın seçimli olağanüstü kurultay toplayabileceğine dikkat çekildi. Rahşan Ecevit’e destek verenler, yönetimin, güven tazelemek için olağanüstü kurultay toplamasını isterken; DSP Genel Başkanı Sezer ise “Olağanüstü bir güvenle karşı karşıya olmanın mutluluğunu yaşıyorum” diyerek buna yanaşmayacağını ortaya koydu. DSP’nin kurucu genel başkanı Rahşan Ecevit, “Parti tıkandı, büyümüyor” diyerek DSP Genel Başkanı Zeki Sezer’i açıkça hedef aldı. Rahşan Ecevit’in son açıklamasından sonra Sezer istifa etmeyeceğini kesin bir dille ortaya koyunca, olağanüstü kurultay tartışması başladı. Ancak DSP tüzüğüne göre, yönetimin isteği dışında seçimli olağanüstü kurultay toplanması kolay görünmüyor. DSP tüzüğüne göre, genel başkan istifa ederse 45 gün içinde seçimli olağanüstü kurultaya gidiliyor ya da genel başkan seçimli olağanüstü kurultay çağrısı yapabiliyor. Zeki Sezer’in istifa etmek ya da olanı sağlarsa, tüzük değişikliği ile seçim maddesinin gündeme alınmasını sağlayabilir. DSP Genel Başkanı Zeki Sezer ise “Güven tazelemek için olağanüstü kurultay toplamaya düşünüyor musunuz” sorusu üzerine “Olağanüstü bir güvenle karşı karşıya olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Bütün örgütlerimiz, kadrolarımız görüşlerimizin arkasında olduğunu ifade ediyor. Her gün kurultay yapan bazıları gibi düşünmüyoruz, bunun yararlı olmadığını biliyoruz” açıklamasını yaptı. Sezer, “Rahşan Ecevit’in aklında başka bir isim mi var” sorusu üzerine de “Örgütün aklında, Türkiye’nin aklında Zeki Sezer var” diyerek istifa etmeme konusundaki kararlılığını açıkça ortaya koydu. Rahşan Ecevit’e destek verenlerden Eskişehir Milletvekili Tayfun İçli, yönetimi güven tazelemek için kurultay toplamaya çağırdı. İçli, “sağsol ayrımının yapay olmadığını, sadece bu kritik dönemde bu ayrımların geri itilmesi gerektiği görüşünde olduğunu, kendisinin solcu olduğunu” sözlerine ekledi. Elimdeki Dehşet Belgesi lizin yerini kışkırtma alınca, bir gazetenin ombudsmanı, “gazeteler haber için riski göze alabilirler” diye yazarken örnek aldığı “risklerin” birilerini karalamaktan ibaret olduğunu dikkate almıyorsa, hiç şaşırmayacaksınız. Bekleyeceksiniz. Neyi bekleyeceksiniz? Yukarıda sözünü ettiğim ihbarcıların sizi de ihbar etmelerini bekleyeceksiniz. ??? Peki hiç mi belge yok? Olmaz olur mu? Bugünlerin bazı gazetelerini saklayın. Onların hepsi birer belgedir. Gazeteciliğin gömüldüğünün belgesidir. Yazarlığın ihbarcılıkla yer değiştirdiğinin belgesidir. Servis edileni yazmayı gazetecilik zannedenlerin egemen oldukları bir medya dünyasının belgesidir. Ve en önemlisi, bir büyük planın nasıl adım adım uygulandığının, bu plan uygulanırken halkın devre dışı bırakılması için nasıl bir korku havası yaratılmaya çalışıldığının belgesidir. Terör nedir bilir misiniz? Eski dilde tedhiş denilirdi. Sindirme, yıldırma, boyun eğdirme demektir. Terör onun Fransızcadan tüm dünya dillerine girmiş halidir. Onunla insanları kendi dar dünyalarına hapseder, her şeyden korkar hale getirirsiniz. Öyle yalnızca silahla, bombayla olmaz terör. Terörün en büyük silahı korkudur. 12 Mart’lardan, Kanlı Pazar’lardan, Balyoz harekâtlarından, 12 Eylül’lerden, 1 Mayıs alanlarındaki kırımlardan tanıyoruz biz bu terörü. 12 Eylül terörü o kadar etkili oldu ki, bugün sokaklara düşüp darbeci arayanlar, o korkunun etkisiyle olsa gerek, anayasanın 12 Eylülcüleri koruyan maddelerine değil, laikliği koruyan 2. maddesine gözlerini dikmişler, ABD’nin “İslam ülkesi Türkiye” planına su taşımaya koyulmuşlardır. Yok canım, ben de çok iyi niyetliyim. Korku imparatorluğunun karanlığı onlar için değil, bizim içindir. guray?cumhuriyet.com.tr DSP kurucusu Rahşan Ecevit. ğanüstü kurultay toplamaya niyeti olmadığı dikkate alınırsa; Rahşan Ecevit’in önünde sadece delegelerin yirmide birinin imzasıyla seçimsiz olağanüstü kurultay toplayıp, tüzüğü değiştirme yolunu zorlamak seçeneği kalıyor. DSP tüzüğüne göre, “Tüzük ve programda değişiklik yapılması konusun Genel Başkan Zeki Sezer. da veya parti politikasını ilgilendiren konularda karar alınmasına ilişkin öneriler, ancak bunların genel başkan, parti meclisi veya kurultay üyelerinin en az yirmide biri tarafından yapılmış olması durumunda gündeme alınabilir” deniyor. Rahşan Ecevit, ancak delege ağırlığı Atatürk Evi’ne Tayyip köşesi ERZURUM (Cumhuriyet) Atatürk’ün Erzurum Kongresi sırasında kaldığı evde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için özel bir köşe oluşturuldu. 3 Temmuz 1919’da Erzurum’u ziyaret eden Atatürk, kongre öncesinde Yukarı Mumcu Mahallesi’ndeki bir konakta 52 gün kaldı. Bina daha sonra müzeye dönüştürülerek “Atatürk Evi” olarak halka açıldı. Başbakan Erdoğan da 23 Temmuz 2003’te Bakanlar Kurulu toplantısı için bulunduğu Erzurum’da, restorasyonu tamamlanan Atatürk Evi’nin yeniden açılışını yaptı. Bu açılış töreninde çekilen fotoğraflardan da müze için özel bir bölüm oluşturuldu. Atatürk’ün Erzurum’u ziyaretinin 89. yıldönümü nedeniyle Atatürk Evi’ni ziyaret edenler Erdoğan köşesini görünce şok geçirdiler. Müzeyi ziyaret edenler olaya tepki gösterirken, Müze Müdürü Mustafa Erkmen, Erdoğan köşesi için “Bir sakıncası yok” dedi. Erkmen, “Restorasyon sonrasında yapılan açılışta çekilen fotoğrafları panoya yerleştirdik. Bundan önce de eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in fotoğrafları vardı” diye konuştu. (Fotoğraf: RECEP KAPUCU) ‘Erdoğan’ın hayal ürünü’ E nterprise Enstitüsü uzmanlarından Rubin, Ergenekon soruşturmasını ‘komplo’ olarak tanımladı Michael Rubin, Erdoğan’ın Ergenekon soruşturmasını kendisini eleştiren, yolsuzluklarını ve iktidarı kötüye kullanmasını sorgulayan kişilerden intikam almak üzere bir ‘bahane’ olarak kullandığını söyledi. ya’da Putin’in demokrasiyi ortadan kaldırmasına benzediğini söyledi. Rubin, “Ergenekon komplosu kendisini eleştiren, yolsuzluğunu ve iktidarı kötüye kullanmasını sorgulayan kişilerden intikam almak için Erdoğan’ın bahane olarak kullandığı kendi hayal ürünü olarak ortaya çıkıyor” şeklinde konuştu. amacıyla kullanıldığını da vurguladı. Rubin, AKP’nin hukukun üstünlüğünü küçük görmesine karşın devletin kurumlarını kötüye kullanma eğilimi içinde olduğunu ifade ederek son gözaltıların bu açıdan “ironik” olduğunu ifade etti. Pek çok Batılı diplomatın ve Türk yetkilinin AKP’nin kapatma davası konusunda bir “uzlaşı” sağlanmasını umduğunu ve Türk uzmanların Erdoğan’ın pişman olduğunu düşündüğünü ifade eden Michael Rubin, “1 Temmuz baskını uzlaşının mümkün olmadığını gösterdi” dedi. Rubin, “Ya AKP kapanacak ya da Kemalizm ve hukukun üstünlüğünün yerine dinin siyasi amaçlar için fırsatçı bir biçimde kullanıldığı ve özgür medya ve özgür sivil toplumun hor görüldüğü Putin tarzı bir yaklaşım gelecek” şeklinde konuştu. 1 Temmuz’daki gözaltıların Erdoğan’ın AB üyelik sürecine yönelik samimiyetsizliğini de ortaya koyduğunu belirten Rubin, “Erdoğan Türkiye’ye sömürge valisi gibi emreden AB yetkililerini kucakladı. Ancak barışçıl siyasi muhalefeti ezmenin Türkiye’nin refahı ve demokrasisinden daha önemli olduğunu gösterdi” dedi. Rubin, “Bağımsız medyanın, Türk işadamlarının, Türkiye’nin çok uzun süredir ihmal edilmiş çiftçilerinin, aydınlarının ve hukukun üstünlüğünü destekleyen herkesin Erdoğan’ın Putin’in yolunu izlediği bir dönemde demokrasiyi savunma görevi bulunduğunu” ifade etti. Rubin, “Batılı diplomatların da Türk yargısının ardında durarak hiçbir siyasetçinin hukuktan üstün olmadığı kavramını desteklemesi gerektiğini” dile getirdi. Elçin POYRAZLAR WASHINGTON Washington’daki düşünce kuruluşu American Enterprise Enstitüsü (AEI) uzmanlarından Michael Rubin, “Ergenekon” soruşturmasını bir “komplo” olarak tanımlayarak bunun Başbakan Tayyip Erdoğan’a ait bir “hayal ürünü” olduğunu söyledi. Erdoğan’ın bu soruşturmayı kendisini eleştiren, yolsuzluklarını ve iktidarı kötüye kullanmasını sorgulayan kişilerden intikam almak üzere bir “bahane” olarak kullandığını söyleyen Rubin, Erdoğan’ın Rusya Başbakanı Vladimir Putin’e dönüştüğünü ifade etti. Rubin, 1 Temmuz’da Ergenekon soruşturması çerçevesinde gerçekleştirilen gözaltılara yönelik Cumhuriyet’e açıklamada bulundu. Gazetecilerin ve siyasi muhaliflerin gözaltına alınmasının Türk demokrasisine zarar verdiğini söyleyen Rubin, bu durumun Rus lime bir belge geçti. Öyle bir belge ki, tümünü açıklarsam yer yerinden oynayabilir, ortalık altüst olabilir, Türkiye karışır. Bu nedenle yalnızca bir iki ipucu vermekle yetinmek zorundayım. Belge kuşkuya yer bırakmayacak kadar açık. Ama kuşkusuz taraflara doğrulatamadığım için “belgede yer alan iddialar” klişesini kullanmak durumundayım. Belge kısaca, Türkiye’nin kısa bir süre içinde bir darbeyle karşılaşacağını gösteriyor. Dış destekçileri konusunda yalnızca şifreli bilgilerin yer aldığı belgede, bu destek S harfiyle gösteriliyor. T, YŞ, Z gazetelerinin medya desteği sağladığı ileri sürülen darbe planında, başbakanın görevden alınarak, FG’nin çok güvendiği birisinin onun yerine geçirilmesi de öngörülüyor. TSK’nin kazanılması, en azından tarafsızlaştırılması için yapılan girişimlerden sonuç alınmak üzere olduğu da belgede yer alıyor. Önümüzdeki günlerde bu belgeye dayanılarak geniş tutuklamaların yapılabileceği, bu konuyla ilgili isim listelerinin hazırlandığı da belirtiliyor. İlk aşamada üç emekli generalin ifadesine başvurulacağı, daha sonra AA, YÇ ve FK’nin de ifadelerinin alınacağı söyleniyor. Soruşturma kapsamında elde edilen ilk bulgulara göre darbecilerin Ergenekon, Hrant Dink’in katli, Malatya cinayetleri, Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar, Danıştay saldırısı ile ilişkili olduklarının ortaya çıktığı, bu arada YŞ gazetesine bomba atmak ve T gazetesinin camlarını kırmak için harekete geçmeyi, böylelikle hedef şaşırtmayı planladıkları, bir kaos ortamı yaratarak, öncelikle bir yargı darbesiyle amaçlarına ulaşmayı düşündükleri belirtiliyor. ??? Şaka tabii. Elime böyle bir belge geçmedi. Geçseydi de hiç ama hiç dikkate almaz, yayımlamak ne kelime, güler geçerdim. Ama olamaz mı? Saçma sapan işlerin bu kadar prim yaptığı bir ülkede pekâlâ da olabilir. Darbe dönemlerinde birebir yaşadığımız ipe sapa gelmez senaryoları günümüzün “gazetelerinde” görünce artık şaşırmak gerekmiyor. Haberin yerini ihbar, ana E Havaya ateş açmış ANTALYA (Cumhuriyet Bürosu) Akdeniz Üniversitesi’nde 6 Nisan’da solcu öğrencilere kurşun sıkan Ömer Ulusoy’un da aralarında bulunduğu sanıkların yargılanmasına başlandı. Görüntülerde silahını öğrencilere doğrulturken görülen Ulusoy, havaya ateş açtığını iddia ederek “Yaklaşık 78 el ateş ettim. Kastım olsaydı, mutlaka birilerini vurur veya yaralardım. Üzerlerine ateş ederdim. Ayrıca kimseyi suç işlemeye teşvik etmedim. Daha üniversiteye girer girmez olayların ortasında kaldım” dedi. Akdeniz Üniversitesi Kampusu’ndaki Akdeniz Öğrenci Yurdu’nda ülkücü öğrenciler ve öğrenci olmayan kişilerin solculara saldırmasıyla başlayan olaylarla ilgili ilk duruşma Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde gerçekleştirildi. Saat 10.30’da başlayan duruşmaya öğrenci gruplarına ateş ettiği görüntülerle tespit edilen, alnındaki kılıç dövmesiyle de dikkat çeken provokatör Ömer Ulusoy’un da aralarında bulunduğu 22’si tutuklu 46 sanık katıldı. Duruşmaya siyah takım elbiseyle katılan Ulusoy’un sakal ve bıyıklarını kestiği görüldü. Zanlıların adliyeye getirilişi sırasında polis görüntü alınmasına engel olmak isteyince, polisle gazeteciler arasında arbede yaşandı. Ulusoy’un getirildiği araç binaya tamamen yaklaştırılarak gazetecilerin görüntü alması engellendi. Zanlılardan ilk olarak, öğrenci olmadıkları halde olaylara karışan, ülkücü oldukları idda edilenlerin ifadesi alıdı. Kampus içerisindeki olaylarda tabancayla 9 el ateş ettiği tespit edilen ve “öldürmeye teşebbüs”, “suç işlemeye tahrik”, “silahlı tehdit” suçlamalarıyla toplam 13 yıldan 25 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan Ulusoy, ilk olarak söz aldı. Ulusoy, mahkeme başkanının, “6 Nisan günü öğrenci değilsin, ne işin var orada, seni kim çağırdı” sorusuna, “Bizim arkadaşlarla birlikte, bu olaylar nedeniyle oraya gittik” yanıtını verdi. Hâkimin, “Öğrenci değilsin, ne işin vardı senin orada” diye yinelemesi üzerine Ulusoy, “Gazeteciler de oradaydı, onların ne işi vardı” şeklinde karşılık verdi. Kampusta olaylar olduğunu, arkadaşlarının yardıma çağırdığını anlattı. Basına yansıyan fotoğraflardaki kişinin kendisi olduğunu kabul eden Ulusoy, polise kendisinin teslim olduğunu belirtti. Duruşma sonunda mahkeme heyeti, tutuklu 15 sanığın tahliyesine, Ömer Ulusoy’un da aralarında Ömer Ulusoy’un da aralarında bulunduğu sanık bulunduğu 4’ü olayların yargılanması Antalya 2. Ağır Ceza Mahkeme lara dışarıdan karışan, si’nde gerçekleştirildi. Öğrenci gruplarına ateş et 3’ü üniversite öğrencitiği görüntülerle tespit edilen, alnındaki kılıç si 7 sanığın tutukluluk dövmesiyle de dikkat çeken provokatör Ulusoy, halinin devamına karar havaya ateş açtığını iddia ederek “Yaklaşık 78 el vererek duruşmayı erateş ettim. Kastım olsaydı, mutlaka birilerini vu teledi. rur veya yaralardım” diye kendini savundu. ‘GÖZALTILAR İRONİK’ Rubin soruşturmanın Vakit, Yeni Şafak, Zaman gazetelerinin yanı sıra Turkish Daily News gazetesindeki bazı köşe yazarları tarafından Erdoğan’ın hukukun üstünlüğü ve yargıyı küçümsemesini örtmek ve bahaneler bulmak rgenekon soruşturmasında sapasağlam girdiği cezaevinden canlı cenaze olarak çıkan Kuddusi Okkır... Bir deri bir kemik kalmış yüzünde kocaman açılmış, boşluğa bakan ama görmeyen gözleri. Çok şey anlatıyordu o gözler. O gözler kadar, o gözleri görmezden gelen göz lerden de rahatsızlık duymuştuk. İşin hukuksal tarafı bir yana. Suç muç, dava mava, savcı mavcı bir yana, bir insanlık dramıydı yaşanan.. ya da ölünen... Sessizlik, yüreği olan insanların yüreğine dokunuyordu. Daha iddianamesi bile hazırlanmamış bir davada 59 yaşında bir zanlı, dolgun yüzü, gür saçları ve bıyığı ile cezaevine konmuş, bir yıl sonra yaşayan bir ölü haline gelince ‘tahliye’ edilmişti. Kuddusi Okkır olayı, Ergenekon gürültüsü arasında önce dikkati çekmemişti. Oysa Ergenekon olayının simgesiydi Kuddusi Okkır’ın gözleri. O gözler sonsuza dek kapandı. Kuddusi Okkır öldü. Neyle suçlandığını bile E GENİŞ AÇI HİKMET BİLA bilemeden, yargıç karşısına bile çıkamadan göçtü gitti. Bugün basında yer alan haberlerden öğreniyoruz ki, hastalığı ciddiye alınmayan Okkır, hastane hastane dolaştırılmış. Kanserli olmasına rağmen zatürree teşhisi konmuş. Yine haberlerden öğreniyoruz ki, çete finansörü olarak suçlanan Okkır’ın BağKur’a bile borcu varmış. Sabriye Okkır, eşinin cenazesini Edirne’den Yalova’ya gönderebilmek için gazetecilerden yardım almış. ??? Bugün medyanın Kuddusi Okkır olayını büyük ve geniş haberle ele aldığını görüyoruz. Kuddusi Okkır Gibi Daha Kaç kişi Var? CHP, Kuddusi Okkır olayının peşini bırakmayacakmış. Bırakmasın. TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyesi, CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in açıklamaları, insanın kanını donduracak bir gerçeği gözler önüne seriyor. Olaya bakınız: Okkır’ın eşi, 4 Haziran’da eşinin durumu için Komisyon’a başvuruyor ama konu gündeme bile alınmıyor. Ahmet Ersin, Komisyon Başkanı Zafer Üskül’e başvuruyu gündeme alması için başvurduğunda şu yanıtla karşılaşıyor: “Bu durumda olan çok kişi var.” Zafer Üskül, başvuruyu gündeme almıyor. Şimdi acil olarak yapılması gereken şudur: Zafer Üskül’ün dediği gibi, Kuddusi Okkır’ın durumunda olan çok kişi varsa, bunların kim olduğu açıklanmalı ve tedavileri yapılarak yaşamaları sağlanmalıdır. ??? Kuddusi Okkır olayı, her şeyden önce bir insanlık davasıdır. Komisyon üyesi ve CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal da konuyu araştırma ve soru önergeleriyle Meclis gündemine getirmeye hazırlanıyor. Medya her geçen gün olaya daha büyük ilgi gösteriyor. Kuddusi Okkır’ın cezaevinde başına gelenler, mali durumu birer birer ortaya dökülüyor. Ama Avrupa’nın insan hakları şampiyonlarından yine tıs yok. Lagendijk’lerden, Rehn’lerden, Barroso’lardan tıs yok. Onlara göre Kuddusi Okkır olayı hiç yaşanmadı. Ya da iyi ki yaşandı. ??? Tekrar söylüyorum; Kuddusi Okkır’ın gözleri Ergenekon davasının simgesidir. O gözleri unutmayınız. hikmet.bila?ntv.com.tr