Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
12 C söyleşi 11 TEMMUZ 2008 CUMA Çin’in Ankara Büyükelçisi Sun Guoxiang’la Türkiye ilişkilerini ve enerji konusunu görüştük ‘Gelişmemizi görmek istemiyorlar’ SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Çin’in Ankara Büyükelçisi Sun Guoxiang’la, büyükelçilik rezidansının salonunda konuşuyoruz. Türkiye ile Çin arasındaki ilişkilerin her yönden hızla geliştiğini söylüyor. Türk pazarını istila eden ucuz Çin mallarının piyasaya darbe vurduğu eleştirilerine ortadan cevaplar veriyor. İkili ticaretin Çin lehine geliştiğine dikkat çekmem üzerine bunun kendilerini de pek memnun etmediğini belirtiyor. Dünyada bütün tarafları tatmin edecek “kazankazan” formülünün çatışmaları engelleyebileceğine inanıyor. Ancak günün birinde, 6 trilyon dolar dolayında bir paranın döndüğü petrol ve doğalgaz pazarına egemen olma iştahı içinde olanlar yüzünden enerji çatışmaları çıkabileceği endişesini de gizlemiyor. Çin’in sürekli alternatif enerji kaynakları arayışı içinde olduğuna dikkat çekiyor. Ülkesinin felsefesinin her zaman “barış” olduğunun altını çiziyor. Son söz olarak da AKP’ye kapatma davasıyla ilgili olarak ülkesinin istikrarlı bir Türkiye görmek istediğini dile getirerek konuşmamızı noktalıyor. Türkiye’yle Çin arasında askeri de dahil olmak üzere her alanda ilişkilerin geliştiğini biliyoruz. Bunların ayrıntılarını anlatır mısınız? S.G. İki ülke halkları arasındaki karşılıklı anlayışın daha da arttırılması lazımdır. Cumhuriyet gazetesi dahil Türkiye’deki bütün basın ve medya organlarının karşılıklı anlayışın arttırılmasında pencere, köprü işlevi görmelerini bekliyoruz. Çünkü Türk halkının çoğunluğunun Çin’e gitme fırsatı yok. Çin hakkında ancak medya kanalıyla bilgi edinebilir. Çin’le Türkiye arasındaki ilişkilerin çok uzun bir geçmişi var. İki ülke halkları arasın da da öteden beri kardeşlik duyguları bulunuyor. Son zamanlarda bu ilişkiler önemli gelişme gösterdi. Siyasi alanda karşılıklı güven duygusu gittikçe artıyor. Her alanda karşılıklı temaslar da yapılıyor. Örneğin iki ülke dışişleri bakanları arasında düzenli bir siyasi istişare mekanizması bulunuyor. Bu karşılıklı temas ve istişareler iki ülke arasındaki anlayışın yerleşmesinde büyük rol oynuyor. Ekonomi alanında ikili ticaret hacmi 2006’da 8 milyar dolar, 2007’de 11 milyar 700 milyon dolar dolayındadır. Bu ticaret büyük ölçüde Çin lehine işlemiyor mu? Böyle bir durum olduğunu sanıyorum. Doğru söylüyorsunuz. Bu sorunun yanıtını daha sonra ayrıntılı olarak vereceğim. İkili ekonomik ve ticari ilişkileri daha kapsamlı olarak anlatmak istiyorum. Sadece ticari alanda değil yatırım alanında da işbirliğimiz gelişiyor. Örneğin Çin taahhüt firmaları Türkiye’de altyapı çalışmalarına yatırım yapıyor. Bu yılın başında biz Ankaraİstanbul arasında hızlı tren projesinin ihalesini kazandık. Bu proje 1.270 milyon dolarlık bir proje. Çin hükümeti bu proje için 720 milyon dolar tutarında çok tercihli kredi verdi. Bana göre bu hızlı tren projesi iki ülke işbirliğinin ne kadar iyi geliştiğinin simgesidir. Bundan da anlaşılıyor ki Çin firmalarının Türkiye piyasasına yönelik ilgileri giderek artıyor. Bu proje başarıyla tamamlanırsa bundan sonra daha çok Çin şirketi altyapı projelerine yatırım yapacaktır. Ayrıca askeri alandaki işbirliğimiz de çok iyidir. İki ülke genelkurmay başkanları ve kuvvet komutanları arasındaki karşılıklı ziyaret ve temasların yoğun olduğunu memnunlukla görüyorum. Genelkurmay başkanlıkları arasında yıllar önce bir askeri işbirliği anlaşması imzalan mamış mıydı? Kapsamlı bir işbirliği anlaşması imzalanmıştı. Bunların dışında kültürel ve eğitim alanında işbirliğimiz var. Bu işbirliği çok iyi biçimde gelişiyor. İkili işbirliği geliştikçe Çince öğrenmek isteyen Türk gençlerinin sayısı da artıyor. Çin hükümetinin de yardımcı olmasıyla Türk üniversitelerinde Çince öğretilecek olan bir Konfüçyüs Enstitüsü açılacak. Bunun için Boğaziçi ve ODTÜ üniversiteleriyle anlaşma imzalandı. Yakında hayata geçmesini bekliyoruz. Öğretmen ve eğitim malzemelerinin hepsi Çin tarafından karşılanacak. Her yıl Çin hükümeti Türk öğrencilere Çin’de okumaları için burs veriyor. Her yıl 100 ya da 200 Türk öğrenci bu bursla Çin’e gidiyor. Ayrıca masrafını kendi karşılayan öğrenciler de Çin’de okuyabiliyorlar. İki ülke üniversiteleri arasında da karşılıklı işbirliği anlaşması var. Bunların dışında iki ülke arasında kültürel etkinlik değiş tokuşları yapılıyor. Bir de nisan ayında TBMM Başkanı Köksal Toptan Çin’e resmi bir ziyarette bulundu. Bu ziyaret zaten iyi olan ilişkileri daha da iyileştirmiştir. Bundan sonra ilişkilerin daha da gelişip derinleşeceğinden hiç kuşkumuz yok. Bu hem iki halkın hem de ülkelerimizin ortak çıkarları doğrultusundadır. UCUZ ÇİN MALLARI Demin ikili ticaretin Çin lehine çalıştığını hatırlatmıştım. Çok ucuz Çin mallarının Türk piyasasını istila etmesi Türkiye’de iş çevrelerinin yakınmalarına neden oluyor. Bu durumu düzeltmek için herhangi bir adım atıldı mı? Bu ticaret dengesizliğinin ikili ilişkilerde bir sorun yarattığını fark ettik. Bunun halledilme sine biz de çok önem veriyoruz. Çin hükümeti hiçbir zaman ticaret fazlası sağlamayı amaçlamamaktadır. Hedefimiz ikili ticari ilişkilerde dengesizlik olmamasıdır. Bu sorunun üstesinden gelmek için geçici bir önlem de alıyoruz. Örneğin geçen yıl Çin üç kez bir alım heyetini Türkiye’ye gönderdi. Dolayısıyla Türkiye’den mal alımlarımız sürüyor. Önemli olan da bu. Ama bu malların Çin piyasasına uygun olması lazım. Üstelik de fiyatların rekabet gücü olmalı. Aksi halde bu malları başka ülkelerden alabiliriz. Bu söylediğim uzun vadeli bir önlem ya da çözüm değil. Ben size bazı rakamlar vermek istiyorum. Çin’in geçen yılki ticaret hacmi 2 trilyon 100 milyar ABD doları dolayında gerçekleşti. Peki, bunun içinde ihracat kalemi ne kadar tutuyor? Bir trilyon 200 milyar ABD Doları. İthalat ise 900 milyar dolar. Bu rakamlardan Çin’in uluslararası piyasaya ne kadar açık olduğunu görebilirsiniz. Biz ayrıca bir süre önce Dünya Ticaret Örgütü’ne de üye olduk. Çok kısa bir zamanda da Çin dış piyasalara başarıyla açıldı. Bir mal Dünya Ticaret Örgütü standartlarına uyuyorsa Çin piyasasına girebilir. Tabii ki biz daha çok Türk malının Çin piyasasına girmesini istiyoruz. Ama dediğim gibi Türk mallarının rekabet edebilir nitelikte olması lazım. Aynı kalitede ve aynı fiyatta olan Türk mallarına Çin piyasasına girmeleri için öncelik tanıyacağız. Bu ticaret dengesizliğini aşmak için iki taraf da çaba göstermelidir. Ayrıca şuna da dikkat çekmek isterim ki Çin malları ucuz olmakla birlikte kalitesiz değildir. Şöyle bir söz dolaşıyor: Çin malları ucuz ama kalitesiz. Ben bunu hiç kabul etmiyorum. Bir de malları ithal ettiğiniz kanallar konusu var. Bu konuyu açar mısınız? Eğer resmi yollardan ithalat yaparsanız hiçbir kalite sorunu yaşamazsınız. İkinci olarak da, malın cinsine ve kalitesine göre fiyat da değişir. En düşük fiyatlı bir malı ithal ederseniz tabii ki kalite biraz düşük olur. Bakın Çin mallarının kalitesi düşük olsa her yıl biz nasıl bir trilyon 200 milyar dolarlık ihracat yaparız? Biz Türkiye’ye giren Çin mallarının hem ucuz hem kaliteli olmasını sağlamak için işbirliği yapmak istiyoruz. ÖNÜMÜZDE UZUN YOL VAR Yenilenebilir enerji kaynakları çabası Çin’in de bulunduğu Avrasya bölgesinde enerji haritalarının yeniden çizileceği hesaplanıyor. Bu bölgede çok önemli doğalgaz ve petrol kaynakları olduğunu biliyoruz. Uluslararası alandaki enerji çekişmeleri sizce nereye varır? Bir ülkenin ekonomik gelişmesi için enerji temel unsurdur. Çin dahil, bütün dünya ülkelerinin önemle üzerinde durduğu konu en düşük enerji maliyetiyle en verimli ekonomik sonucu almaktır. Çin, yüksek maliyetli enerji tüketimiyle yüksek bir ekonomik artış elde etmişti. Ama Çin hükümeti bunun sorun ortaya çıkardığını gördü. Şu anda Çin’in hedefi en düşük maliyetle enerji tüketip en yüksek verimi almayı sağlayacak ekonomik modeli yakalamaktır. Her yıl ekonomik gelişme yükseliyor. Ama buna paralel olarak da enerji tüketiminin düşürülmesi gereği ortaya çıktı. Bu Çin’in politikasıdır. Belli bir ekonomik artış olurken enerji tüketim düzeyinin de belli bir rakam olarak saptanması lazımdır. Aksi halde ekonomik gelişme sayılmaz. Bir fabrikanın enerji tüketimi yüksekse o zaman o fabrika kapatılacaktır. En düşük enerji tüketimi seviyesine ulaştığı zaman o fabrika üretime devam edebilecektir. Dünyada da böyle bir eğilim var. Enerji kaynakları sınırlı. Öte yandan ekonomiler sürekli geliştiği için enerjiye ihtiyaç gittikçe artıyor. Dolayısıyla enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi konusunda çok ciddi çaba harcıyoruz. Yenilenebilir enerji kaynakları bulmaya çalışıyoruz. Çin’de bugün elektriğin yüzde 75’i kömürden elde ediliyor. P O SUN GUOXİANG R Beijing Yabancı Diller Üniversitesi’nde T yükseköğrenimini yaptı. Çin Dışişleri kısa süreli bir eğitimin R Üniversitesi’nde ardından ABD’ye giderek Johns Hopkins E Üniversitesi’nde master derecesini aldı. Çin Dışişleri Bakanlığı’na 35 yıl önce girdi. Bakanlığın pek çok kademesinde çalıştı. Bakanlıkta Güney Asya İşlerinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı yaptı. Sri Lanka ve Maldiv Cumhuriyeti Büyükelçiliği görevlerinde bulundu. Kasım 2006’da Çin’in Ankara Büyükelçisi olarak göreve başladı. Çin’in önümüzdeki 20 yıl içinde küresel stratejik büyük bir güç olacağı hesap ediliyor. Çin bu başarıyı nasıl yakalıyor? Şu anda dünyada Çin’in eriştiği potansiyel ve bunun boyutu hakkında çeşitli yorumlar var. Ama Çin’in önünde daha çok uzun bir gelişme süreci bulunuyor. Ülkenin nüfusu 1.2 milyar. Çin dünyanın dördüncü büyük ekonomisi olmasına karşın kişi başına yıllık gelire bakıldığında bu rakamın çok düşük olduğu görülüyor. Bugün kişi başına yıllık gelir yaklaşık 3 bin dolar. Her şeyi 1.2 milyar nüfusla çarpınca çok büyüyor. Ama bir de bu her şeyi 1.2 milyar nüfusa bölünce rakam çok küçülüyor. Dolayısıyla daha çok çaba harcamamız gerekiyor. Çin devlet yöneticileri bu durumu çok iyi biliyorlar ve Çin’in önümüzdeki 20 yıl sürekli gelişme politikasını şekillendirdiler. Bu politikalarla Çin halkının yaşam düzeyi önümüzdeki 2030 yılda büyük ölçüde yükselecektir. Böylece ekonomik gelişmesi de bugünkü gelişmiş ülkelerin düzeyiyle aynı olacaktır. Bu gelişme sürecinde de biz ne ABD’yle ne de başka bir gelişmiş ülkeyle kendimizi kıyaslayacağız. Biz kendi kendimizle yarışacağız. Bu gelişme yolu çok uzundur. Bu yolda kimi zaman pürüzlerle karşılaşılabilir. Çünkü bu gelişmenin önünde engel olarak çıkacak unsurlar olabilir. Nedir bu unsurlar? Örneğin bazı kişiler Çin’in geliştiğini görmek istemiyorlar. Çin’de sosyalist sistemin devam etmesine karşı çıkıyorlar. Çin Komünist Partisi’nin liderliği altında olan Çin’in böyle bir gelişme kaydetmesi onlara ters geliyor. Geçenlerde dünya çapında yapılan Çin Olimpiyat Oyunları meşale koşusunda ortaya çıkan olaylar buna bir örnek. Ülkemiz bölücülük, terorizm ve aşırı radikalizmle, yani bu üç şer güçle, mücadele etmektedir. Dolayısıyla da önümüzde daha çok uzun bir gelişme yolu bulunmaktadır. Başka ülkelere kıyasla çok daha fazla çaba harcamalıyız. Bu gelişme yolunda Çin halkının öz güvenini korumak önde gelen bir konudur. ABD’yle Çin arasında büyük hacimli bir finansal ortaklık olduğu biliniyor. Amerikan kâğıtlarıyla büyük paralar döndüğü haberleri basına yansıyor. Çin’de önemli Amerikan yatırımları var. En son aldığım bir habere göre de Çin’in ABD’yle ortaklaşa 8’er milyar dolarlık iki nükleer santral inşa edeceği. Çin, ABD’nin desteğiyle nükleer bir güç olma yolunda mı ilerliyor? ABD dünyanın en gelişmiş ülkesi. Çin ise dünyanın en büyük gelişmekte olan ülkesi. Bu iki büyük ülke arasında normal işbirliği ilişkileri kurulması iki ülkenin de ortak çıkarlarına uygundur. ABD ve Çin arasındaki bu ekonomik ilişkilerin karşılıklı, tamamlayıcı bir niteliği bulunmaktadır. Uluslararası işbirliği karşılıklı yarar temeline dayanıyor. Çin Devlet Başkanı Hu Jintao Çin Komünist Partisi’nin 17. ulusal kongresindeki konuşmasında iki cümle söyledi. “Çin, dünyadan soyutlanmış biçimde gelişemez. Dünya da Çin’den soyutlanmış biçimde gelişemez” dedi. Dolayısıyla uluslararası işbirliğinde karşılıklı yarar sağlama ilkesi temeldir. Tabii ki ABD’nin Çin’de büyük yatırımları var. Bu da “kazankazan” ilkesine çok uygundur. Siz somut işbirliği projelerinden söz ettiniz. Ben bu konuyu pek iyi bilmiyorum. Ama aramızda güçlü bir işbirliği olduğuna göre mutlaka böyle somut projeler vardır. Bakın, işbirliği yapılabilmesi için bir tarafın ihtiyacının olması öbür tarafın da bu ihtiyaca cevap verecek güce sahip bulunmasıdır. Karşılıklı ve yararlı işbirliklerinin uluslararası alanda artacağına inanıyorum. Gittikçe artan enerji ihtiyacı ülkeler arasında çatışmalar yaratabilir Kömür kullanımında ortaya çıkan hava ve çevre kirliliği konusunda neler yapılıyor? Bunun önlenmesi için çeşitli önlemler var. Örneğin tamamıyla kapalı bir termik santralın inşası çalışmaları var. Başka enerji kaynakları için yeni teknolojileri kullanmaya çalışıyoruz. Bu da yatırım anlamına geliyor ki yapılması gerek. Öte yandan enerji tasarrufu konusunda ne gerekiyorsa yapacağız. Hidroelektrik santralları da çok önemli. Çin’de elektriğin yüzde 10’u hidroelektrik santrallarında üretiliyor. Bu da temiz bir enerji kaynağıdır. Burada nükleer enerjinin de çok önemli olduğunu söylemem lazım. Bu uluslararası alanda gelişme yönüdür. Gelişmiş ülkelerde yüzde 6070 dolayında enerji nükleer santrallardan sağlanıyor. Biz daha bu düzeye ulaşmadık. Ama geliştirmeye çalışıyoruz. Gelecek onlarca yıl boyunca bence Çin’deki nükleer santral sayısı artacaktır. Bunların dışında rüzgâr enerjisinden de yararlanıyoruz. Bu yeni bir enerji kaynağı. Bu konuda da çalışmalar yapıyoruz. Bioenerjiden de yararlanma yolundayız. Bu da yenilenebilir bir enerji kaynağıdır. Ama şu anda maliyeti yüksek. Şu noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Gittikçe artan enerji ihtiyacı nedeniyle ülkeler arasında çatışma olabilir. Bu çatışmayı önlemek için bizim bulduğumuz formül enerji kaynaklarını çeşitlendirmek. Yeni bir enerji kaynağı bulmaya çalışıyoruz. Bu gerçekleştiği zaman petrol ve doğalgaza olan bağımlılık da düşecektir. İyi de şu anda çok ciddi bir petrol ve doğal gaz paylaşımı konusunda uluslararası alanda çekişmeler var. Bunların nasıl üstesinden gelinecek? Bu konuda uluslararası alanda işbirliği yapılmasını, ülkeler arasında temaslar olmasını öneriyoruz. Dünyada petrol fiyatları inanılmaz düzeylere doğru gidiyor. Şu anda varili 150 dolar dolayında olan petrolün yakın gelecekte 200 dolara fırlayacağı hesaplanıyor. Bu durumda da dünya ekonomilerinin çökebileceği var sayılıyor. Başta ABD ekonomisi olmak üzere dünyanın bütün ekonomileri sizin de dediğiniz gibi petrol ve doğalgaza bağımlı. Dünya petrol ve doğalgaza bu kadar bağımlıyken fiyatları sizce kimler yükseltiyor? S.G. Petrol fiyatlarının inanılmaz biçimde artmasının birden fazla nedeni var. Suudi Arabistan’da bir süre önce ABD’nin ve Çin’in de katıldığı uluslararası bir enerji konferansı yapıldı. Petrol fiyatının yükselişi sorununa çözüm bulmak için fikir alışverişinde bulunuldu. Umarız dünyanın gelişmiş ekonomileri enerji sorununa en iyi çözümü bulabilirler. Bu sorunun çözülmesi zor. Dünya ülkelerinin ortak çıkarlarına uygun bir çözüm bulunmasını istiyoruz. Şanghay İşbirliği Örgütü önümüzdeki orta ya da uzun vadede stratejik küresel bir aktör olabilir mi? Şanghay İşbirliği Örgütü’nün amacı üye ülkeler arasındaki işbirliğini sağlamaktır. Biliyorsunuz bu örgüt başta Çin, Rusya ve Orta Asya ülkelerinden oluşuyor. Bu örgütün bütün dünyanın ilgisini çektiği hiç kuşkusuzdur. Örgüt ilk kurulduğu zaman üç şer güçle mücadele kararı alınmıştı. Bunlar terorizm, aşırıcılık ve bölücülükle mücadeledir. Çünkü örgüt üyesi bütün ülkeler bu üç şer güç tehlikesiyle karşı karşıyadır. Dolayısıyla üye ülkeler arasında bu mücadelelerde uyum ve işbirliği sağlanması amacı güdülüyor. Zaman geçtikçe Şanghay İşbirliği Örgütü’nün kapsamı da genişletiliyor. Örneğin ekonomik ve kültürel işbirliği konuları da ele alınıyor. Ama örgüt herhangi bir üçüncü ülke ya da uluslararası örgütü hedef almamaktadır. Bu tür işbirliği gerek Şanghay İşbirliği ülkelerine gerekse bölgenin ve dünyanın çıkarlarına uygundur. Biz barış istiyoruz ABD’de Bush yönetimi görev süresi sona ermeden İran’a saldırı kararı alır mı? S.G. Bence bu soruyu ABD Büyükelçisi’ne sormalısınız. Biz Çin olarak dünyada her zaman savaş olmamasını, barış istiyoruz. Dünyada ülkeler arasında çeşitli sorunlar var. Bu sorunlar hep savaşla çözülmeye çalışılacaksa o zaman dünya altüst olacaktır. Çin’in felsefesi sorunlar ne kadar büyük olursa olsun her zaman barışın ön plana çıkarılmasıdır. Dünya tarihi de savaşla hiçbir sorunun kökten çözülemediğini kanıtlıyor. Biz her zaman sorunların barış yoluyla çözülmesini bekliyoruz. Son bir soru. AKP’ye Anayasa Mahkemesi’nde kapatma davası açılmasını nasıl karşıladınız? S.G. Çin’in dış politika ilkesi başka bir ülkenin iç işlerine karışmamaktır. Bu konuda bir değerlendirme yapılamaz. Türkiye’nin dostu bir ülke olarak Çin, Türkiye’nin siyasetini ilgiyle izlemektedir. Biz ancak bilgi topluyoruz. Tabii ki biz her zaman Türkiye’nin istikrarlı bir ülke olmasını isteriz. Deneyimlerimize göre bir ülke ancak istikrarlı olduğu zaman ekonomisi gelişebilir. Türk halkının bu sorunu çözebilecek yetenek ve zekâya sahip olduğuna inanıyoruz.