Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6C haberler SÖZDEN YAZIYA GÜRAY ÖZ 23 MAYIS 2008 CUMA Tepki çeken vergileri uygulamaktan vazgeçip mali disiplini gevşeten AKP, belediyelerin elini güçlendiriyor Seçim ekonomisi zamanı Fatma KOŞAR AKP hükümeti, mali disiplini rafa kaldırarak hızla yerel seçimlere hazırlık için kaynak yaratmanın derdine düştü. Bir süre önce faiz dışı fazla (FDF) hedefini yüzde 4.2’den 3.5’e indirirken yatırımlara öncelik tanıyan hükümet, diğer yandan “Deli Dumrul” vergilerinden de vazgeçerek seçmene göz kırpıyor. Hükümetin bu yılın ikinci yarısında belediyelere 1.52 milyar YTL’lik ek kaynak aktarması bekleniyor. Yerel seçime bir yıldan az bir süre kala, harcamaları önemli oranda arttırmak üzere FDF’yi düşüren hükümet, buna GAP yatırımları, istihdam paketi ve mahalli idare reformunu gerekçe göstermişti. Bu gelişmeleri SSK ve BağKur’un toplam 23 milyar 433 milyon YTL tutarındaki prim alacaklarının yeniden yapılandırılması izledi. Hükümet kısa bir süre önce de “Deli Dumrul” vergileri olarak adlandırılan otomobili olana ek vergiler getirenn, emlak vergisinde büyük artışlar öngören yasa çalışmasından vazgeçti. Uzmanlar bu gelişmeleri Merkez Bankası’nın belirlediği para politikasının maliye politikasıyla desteklenmediği yönünde yorumlarken faiz artışlarının da yeterli olmayacağına işaret ediyorlar. AYAL KIRIKLIĞI YARATTI’ Enflasyonun yükseliş düzeyini sürdürmesi nedeniyle son PPK toplantısında, 22 ay aradan sonra faiz arttırımına gidilmişti. Mayıs ayı başında açıklanan ve IMF ile standby’ın devam etmeyecek olması nedeniyle yeni bir çıpa olarak sunulan “Orta Vadeli Mali Çerçeve”nin de değerlen Anlaşabiliyor muyuz? düklük nedeniyle izin verilmemiş, onlar da baskı, zorbalık altında ezildikleri için demokrasi ile sömürü arasındaki ilişkiyi, çelişkiyi anlamakta zorlanmış, “en iyi değil, en olabilir demokrasinin” ancak kendi örgütlülükleriyle gerçekleşebileceğini anlatamamışlardır. ??? Avrupa, Türkiye ile ilişkilerinde “demokrasi” kozuna ağırlık vermiştir. Çıkarlarının gerektirdiği isteklerini bu örtünün arkasına saklamaktadır. Ama aynı Avrupa, demokrasinin içeriğini tartışmaya yanaşmamaktadır. Çünkü Avrupa kendi içinde de konuyu neredeyse kesin biçimde “çözmüş”, serbest piyasayı ebedi düzen ilan etmiş, bunu neredeyse tüm siyasi yapıya kabul ettirmiştir. Bu nedenle Avrupalı dostlarımızla tartışırken küçük bir azınlık dışında farklı bir frekanstan konuşuyoruz artık. ??? ABD ise her türlü demokrasinin çok, ama çok uzağındadır. Çok dar ölçülerde biçimlendirdiği iki partili palyaço demokrasisi kendisi içindir. Kendisi dışındaki dünyanın, Avrupa dahil, esas olarak boyun eğmesi, en azından uyumlu davranması gerektiği kanısındadır. Klasik emperyalist tutum, varlığını hâlâ ABD üzerinden sürdürüyor. Bu tabiiyet ve uyum esaslı ilişkiyi Avrupalıların da büyük ölçüde içselleştirdiklerini görmek, günümüzün küresel dünyasını anlamayı kolaylaştırıyor. ??? Geçen hafta sonu Avrupalı ve Türk gazetecileri bir araya getiren Türkiye Araştırmalar Merkezi Vakfı, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü ve Friedrich Nauman Vakfı tarafından Antalya’da düzenlenen “TürkAvrupa Medya Diyaloğu – Birbirimizi Ne Kadar İyi Tanıyoruz?” konulu toplantıda bunları düşündüm, bunları anlattım. Söylediklerimin pek kabul görmediğini biliyorum. Yine de birkaç dostumun “Hayır, bunlar eski laflar, sen nerelerde kalmışsın” dememeleri, “Durum ümitsiz görünüyor, ama susmak kesinlikle doğru olmaz” diye konuşmaları beni mutlu etmeye yetti, diyebilirim. Çok kolay mutlu oluyorum ben. Bu iyi bir şey midir, doğrusu bilmiyorum! guray.oz?cumhuriyet.com.tr ‘H dirildiği “Turkish Bank Mayıs Ayı Ekonomik Raporu”nda, çerçeve programının hayal kırıklığı yarattığı dile getirildi. Raporda, “Son derece afaki rakamlarla doldurulmuş olan programdan akılda kalan tek şey, sıkı maliye politikası izlenmesinin önemli olduğu bugünlerde faiz dışı fazlanın 0.7 puan daha indirilmesi” denildi. Raporda, mali çerçevede özelleştirme gelirleri dahil toplam bütçe gelirlerinin milli gelire oranının 2012 yılına kadar yüzde 21.5’ten 20.2’ye kadar azaltılacağının öngörüldüğü anımsatılarak “Hiçbir ülke böyle zavallı bir gelir beklentisiyle kalıcı bir hamle gerçekleştirimez” ifadesi yer aldı. ‘ÜRETEN KAYBEDİYOR’ Raporda ayrıca, faiz arttırımlarının sonuçları değerlendirilirken şu saptama ve uyarı yer aldı: “Borç veren değil de sürekli olarak borç alan bir merkez bankasının gecelik faizlerdeki küçük değişikliklerle ekonomik aktiviteye fazla bir etki yapması beklenmemelidir. Ayrıca normal şartlarda ekonomik aktiviteyi kısıtlayarak talep kaynaklı fiyat artışlarını azaltması beklenen faiz arttırımları, Türkiye’ye sıcak para girişine neden oluyor ve böylece ekonomi içindeki toplam para arzını arttırıyor. Bu da iç talebi canlı tutmakta, yani neredeyse istenenin tersi bir duruma neden olmaktadır. Bu sakat politika sonucunda ise kaybedenler, yurtiçine üretim yapan ve dövizle borçlanma imkânı kısıtlı olan üreticiler ve rekabetçi konumu sürdürebilmek adına reel ücretleri sürekli baskılanan çalışanlar. Kazananlar ise ithalatçılar olmaktadır.” Rus Anıtı Çanakkale’de açıldı 1917 devriminin ardından ülkesini terk edip Çanakkale’nin Gelibolu ilçesine yerleşen Rus Çarı’nın “Beyaz Ordusu”na mensup askerlerin anısına yaptırılan Rus Anıtı, açıldı. Aralarında Çar döneminin zenginlerinin de bulunduğu Beyaz Rusların Gelibolu’ya yerleşmesinin ardından 1921 yılında yaptırılan, ancak 1949 yılındaki Çanakkale depremiyle yıkılan anıtın yerine 59 yıl sonra yeniden yaptırılan anıtın açılışına, Putin’in en yakın adamlarından biri olarak bilinen Rus Ulusal Gurur Vakfı Onursal Konseyi Başkanı V.İ. Yakunin de katıldı. Törende Türkiye ise Kültür ve Turizm Bakanı Müsteşarı İsmet Yılmaz tarafından temsil edildi. ABD’li askerden Kuran’a hakaret Dış Haberler Servisi Irak’ta görevli bir Amerikan askeri, Kuranıkerim’e hakaret ettiği gerekçesiyle ülkeden gönderildi. Geçen hafta, başkent Bağdat yakınlarındaki bir atış sahasında, bir Kuranıkerim üzerinde mermi izleri ve karalamalar bulunduğunun fark edilmesi üzerine, söz konusu asker hakkında soruşturma başlatılmıştı. Mahir Çayan kitabına toplatma kararı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Çayan’ın ‘Toplu Yazılar’ ile ‘Devrimci Marşlar’ kitaplarının suç ve suçluyu övdüğüne, terör örgütleri propagandası yaptığına hükmetti İstanbul Haber Servisi İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Su Yayınları’ndan çıkan Mahir Çayan’ın ‘Toplu Yazılar’ ile devrimci türkü, ağıt ve şiirlerin derlendiği ‘Devrimci Marşlar’ kitapları hakkında toplatılma karar verdi. Su Yayınları karara itiraz etti. Mahkeme, pek çoğu anonim olan devrimci türkü, ağıt ve şiirlerin derlendiği ‘Devrimci Marşlar’ ve Mahir Çayan’ın yazılarının yer aldığı ‘Toplu Yazılar’ adlı kitaplar hakkında ‘Suç ve suçluyu övmek, yasadışı terör örgütlerinin propagandasını yapmak’ gerekçesiyle toplatılması kararını verdi. lendiren Kuşkonmaz, dilekçesinde şu ifadelere yer verdi: “Ülkemizde, bir cismani ceza olan, suçluların idam edilerek hayatlarına son verilmesi olan idam cezası kaldırılmıştır. Ancak bu kararda yer aldığı gibi, kitabın el konularak toplatılması, bir başka deyişle yasaklanması kitap açısından bir idam hükmü niteliğindedir. Mahir Çayan’ın yazmış olduğu kitabın içinde yer alan örgüt isimleri yakın siyasal tarihimizin özneleri haline gelmiştir. Bu örgütler yazıldıkları dönemle kaimdir. Bu itibarla bu örgütlerin adını anmak, terör örgütlerinin propagandasını yapmak anlamına gelmez. Yasaklanan bir diğer kitapta yer alan türkülerin büyük çoğunluğu neredeyse anonimleşmiş, kültür hayatımıza girmiş türkülerdir. Kitabın içinde yasadaki tanıma uygun örgüt isimleri de yer almamaktadır. Kan, silah, direniş teması ise sadece bu kitapta yer alan türkülerde değil, tüm halk türkülerinde sürekli işlenen temalardır.” Hayır! Anlaşamıyoruz. Türkiye ile Batı’nın; Avrupa ve ABD’nin ilişkileri anlaşmak üzerine kurulmamıştır. Aynı şekilde, Rusya’nın ve tüm Doğu dünyasının Batı ile ilişkisi de öyledir. Kuşkusuz bu tarihsel olarak kanıtlanmış yargıyı ülkeler, devletler arası ilişkilerin tümüne yaymak da olanaklıdır. Ülkeler, devletler, o devletlere hâkim olan egemen güçler için asıl yönlendirici olan çıkarlardır. Şimdi “küreselleşme çağı” adı verilen “yeni” bir dönem olduğundan ısrarla söz edilen zamanımızda, “bu genel kuralın değiştiği, devletlerin, ülkelerin etkisinin azaldığı, ulus devletlerin artık kendi toprakları üzerinde egemen olmadıkları, bu egemenliklerini başka güçlerle, özellikle uluslararası tekeller yoluyla biçimlenen yeni bir ilişkiler ağıyla paylaşmak durumunda oldukları” anlatılıyor. Gerçekten de uluslararası ağ, geçmişe göre teknik olarak daha etkin, daha buyurgandır. Yaptırımları daha sonuç alıcıdır. Kendi ülkemizin başına gelenlerden biliyoruz. Programlar sunuluyor, standby’lar yazılıyor, gizli açık istekler kimi zaman sabır taşını çatlatacak küstahlıkla iletiliyor. Tüm bunların karşısında çaresiz, eli kolu bağlı gibiyiz. ??? Çaresizliğimizin en önemli nedenlerinden birisi zaaflarımızın çokluğudur. “Demokrasi” konusunda sağlam bir fikre sahip olamadığımız, öngörülen şema konusunda eli kolu bağlı kaldığımız, bir türlü bu tuhaf demokrasiyi sınıfların gerçekçi dünyasına oturtamadığımız, var olan demokrasimiz çok güdük olduğu için, önerdikleri kurumsal olarak sınırlı demokrasiye, “öyle değil böyle” diye karşı çıkamadığımız için susup kalıyoruz. Zaaflarımızdan bir diğeri, kendi kültür dünyamızdaki çatışmaları nasıl savunacağımızı, nereye oturtacağımızı bilememekten kaynaklanıyor. Batı’ya karşı kazandığımız, temel hedefini “çağdaşlaşma”, “Batılılaşma” koyduğumuz mücadelemizin sağlam bir tahlilini hâlâ yapabilmiş değiliz. Aydınlanmayı aşma çabamız, kapitalizmin taşeronluğu seçmesi, kompradorlukla yetinmesi, hâlâ bunda ısrar etmesi nedeniyle yarıda kalmıştır. Demokrasiyi savunmaya yetenekli sınıfların örgütlenmesine, etkin olmasına ise yine aynı gü Karanlıktan Aydınlığa İnsanlık Müzesi Selahattin ŞAHİN NEVŞEHİR Nevşehir’in Hacıbektaş ilçe belediyesi Çilehane mevkiinde kurulacak kültür merkezinde “Karanlıktan Aydınlığa İnsanlık Müzesi” oluşturulacak. Müzede aydınlanma şehitleri Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Abdi İpekçi’nin heykelleri, çizerimiz Turhan Selçuk’un karikatürleri de yer alacak. Hacıbektaş Belediye Başkanı Ali Rıza Selmanpakoğlu, Çilehane mevkiinde bölgenin önemli kültür merkezlerinden birinin yapılacağını ve bunun için de 7 ayrı bölümden oluşan “Karanlıktan Aydınlığa İnsanlık Müzesi” oluşturulacağını açıkladı. Müzenin ilk bölümünde Sıvas katliamında yakılan 33 aydının fotoğrafları ile kullandıkları enstrümanlar, giysiler, sesli, görüntülü ve yazılı eserlerinin yer alacağını anlatan Selmanpakoğlu, “Müzede son ziyaretçiler için bir dinlenme ve karanlığı sorgulama odası da oluşturulacak” dedi. Bugüne dek Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan müze için 400 bin YTL destek aldıklarını ifade eden Selmanpakoğlu, “Merkez için yaklaşık 620 bin YTL’ lik bir harcama gerekiyor. Konuyu Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ’a ilettik. Destek bekliyoruz” dedi. KARARA İTİRAZ EDİLDİ Karara itiraz eden Su Yayınevi avukatı Sabri Kuşkonmaz, 12 Mayıs’ta 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne ilgili mahkemeye gönderilmek üzere itiraz dilekçesini verdi. Mahkemenin kararının ‘kitabın idamı’ olarak değer er ne kadar, bazıları yavaş yavaş kıvırtmaya başlasalar da Amerika ve Avrupa’dan Anayasa Mahkemesi’ni hedef alanların baskıları sürüyor. Öcü gösterip duruyorlar. Kimi ‘Kapatmanın çok ağır sonuçları olur’ diye tehdit savuruyor. Kimi ‘Endişe ile izliyoruz’ diyor. Avrupa Birliği’nin kurumsal ya da ülke temsilcileri, haftalardır işlerini güçlerini bıraktılar, bu konuyla ilgileniyorlar. Uçağa atlayıp gelen de aynı şeyi söylüyor, yerinde oturan da aynı şeyi söylüyor. Doğal olarak, bu sözler, bu tavırlar, AKP’nin kapatılmasını istemeyenleri çok sevindiriyor. Özellikle medya... Amerikan elçisinin ya da İngiliz Dışişleri Bakanı’nın ya da Avrupa Birliği bilmem ne komiserinin sözleri manşetlerden inmiyor. Öyle bir hava yaratılıyor ki, dava kapatmayla sonuçlanırsa kıyamet kopacak... Sanılıyor ki, bugün Anayasa Mahkemesi’ne tehditler savuran o insanlar, kılıçlarını çekecek, Trakya hu H GENİŞ AÇI HİKMET BİLA Sonrası da Var ‘Hay Allah, Türkiye’deki gelişmeleri doğru değerlendirememişiz.’ ‘Yargıya saygısızlık yapmışız.’ ‘Yanlış anlaşıldık.’ ‘Hukukun önemini fark etmemişiz.’ ‘Biz aslında parti kapatmalara ilke olarak karşı olduğumuzu söylemek istemiştik.’ ‘AKP de çok ileri gitmişti canım.’ ‘Neyse... O dönem artık geride kaldı. Önemli olan iki tarafın dostluğu.’ ‘İşbirliğimiz şimdi daha güçlü.’ ??? İşin tarihle ilgili tarafı işte bu. Var olan durumun değişmesini istemeyen, mevcut iktidarları sonuna dek savunan bu güçler, yeri gelir, yeni dudunu geçecekler. ??? Kapatma davası Anayasa Mahkemesi’nin işi. Hukuku ilgilendiriyor. Ne desek boşuna. Kararı yargıçlar verecek. Ama işin tarihle ilgili tarafı da var. Özellikle Ankara’ya doğru parmak sallayan Batı’lı dostlarının arkasına sığınanlar için.. Emin olunuz, bugün tehditler savuran o merkezler, o kişiler, o temsilciler, olur da AKP kapatılırsa, yerini alacak siyasal güçlerle bal gibi uzlaşırlar. Hatta öyle bir günah çıkarırlar ki, siz bile küçük dilinizi yutarsınız: durumlara da yeni iktidarlara da çok güzel ve çok kolay uyum sağlarlar. Tarih dedik ya... Menderes’le de 27 Mayıs iktidarıyla da çok güzel uyum sağlamadılar mı? 12 Mart Muhtırası’nı da 12 Eylül darbesini de sözümona yerden yere vurdular ama o dönemlerin yönetimleriyle de canciğer olmadılar mı? İşlerine gelmeyen iktidarları değiştirmek, işlerine geleni yerinde tutmak için ellerinden geleni yaparlar ama, başaramazlarsa, güzel güzel renk değiştirmesini de bilirler. İşte bu yüzden… Eloğlunun eline fazla bel bağlamamakta yarar var. Bel bağlayan arkadaşlar için… Dengeli, sağduyulu, mantıklı olmakta yarar var. Hep sarmaş dolaş olacağınızı sanırsınız, bakarsınız yanılmışsınız. Hani, meşhur, ‘Ayıyla yatağa girme’ meselesi… hikmet.bila?ntv.com.tr ‘Erdoğan sözlerini tutmadı’ NEW YORK (AA) ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Mark Parris, Wall Street Journal gazetesinde yayımlanan makalede, AKP hakkındaki davayla Türkiye’nin krize sürüklendiğini savundu. Parris, “Türk Mahkemeleri Halkın İradesine Saygı Duymalı” başlıklı makalesinde, davanın “stratejik öneme ve sınırsız potansiyele sahip Türkiye’nin zaman kaybetmesine neden olacağı” görüşünü dile getirdi. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da seçimlerden önce verdiği sözlerin aksine hareket ettiğini kaydeden Parris, hükümetin ekonomik ve siyasi reformlar ile yeni anayasa hakkında taahhütlerini yerine getirmediğini yazdı. Mahkemenin tavrının, anayasaya göre siyasi partilerin demokratik ve laik cumhuriyetin ilkelerini ihlal anlamında haklı görülebileceğini belirten Parris, bununla birlikte anayasanın askeri dönemden kalması nedeniyle eleştirildiğine işaret etti. ‘DAVA KRİZE SÜRÜKLEDİ’ “ABD’nin kilit müttefiklerinden ve Ortadoğu’nun en önemli demokrasilerinden biri krize sürükleniyor” ifadesini kullanan Parris, davanın Meclis ve bürokraside işlevsizlik, siyasi çalkalanma, dış yatırımcı güveninin azalması, ekonomide yavaşlama ve AB üyelik sürecinin zayıflaması gibi sonuçlar doğuracağını öne sürdü.