28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

23 MAYIS 2008 CUMA bilim/vaziyet C Yağmur Deniz 17 Kök hücre teknolojisinde dev adım: Yitirilen uzuvlar ve bozuk organlar yeniden üretilebilecek Reyhan OKSAY anayi presinde bir işçinin üç parmağını yitirmesi, gazete haberi olarak çok fazla dikkat çekmeyebilir. Ancak bu işçinin parmaklarının kertenkele veya semender gibi yeniden çıkmaya başlaması bilim dünyasında bomba etkisi yaratır. İşte kök hücre konusundaki son gelişmeler, böyle bir tedavinin artık hayal olmaktan çıktığını gösteriyor. Vücut parçalarını yeniden üretme fikri, bilim dünyasında bugüne dek bilim kurgu malzemesi olmaktan öteye geçememiştir. Ancak son günlerde bazı somut gelişmeler bu rüyanın gerçek olabileceğini gösteriyor. Bu heyecan verici gelişmenin merkezinde, deri hücrelerinin yeniden embriyonik hücreye dönüştürülmesi yatıyor. Böylece bu hücreler vücutta herhangi bir hücrenin yerine geçebilecek ve bu da kopuk parmaklardan, işlevini yitirmiş kalp kaslarının onarımına dek çok çeşitli tedavilerde kullanılabilecek. Devrim niteliğindeki bu gelişme, bir deri hücresinin embriyonik kök hücreye dönüştürülebilmesi, herhangi bir özel hücrenin doğrudan başka bir hücreye dönüştürülebilmesi anlamın geliyor. Başka bir deyişle bu gelişme, hücrenin gelişim saatini geriye döndürme gereksinimini ortadan kaldırabilir. Bu durumda semenderlere özgü, vücuttaki bozuk parçaları onarma yeteneğini kazandıran bazı mekanizmaları –insanlarda uyumakta olan veya çalışması engellenmiş olan mekanizmalar harekete geçirmek mümkün olabilir. Harvard Üniversitesi’nden kök hücre biyoloğu Doug Melton, “Vücudumuzdaki bazı parçaları niçin yeniden üretmeyelim?” diyerek bu konunun artık bilim kurgu malzemesi olmaktan çıktığına dikkat çekiyor. Bu heyecan verici gelişmeye konu olan yeniden programlanmış deri hücrelerinin, birkaç günlük insan embriyonik kök hücreleriyle (EKH) aynı özelliklere sahip olduğu görülüyor. EKH’ler gibi bu hücreler de vücuttaki herhangi bir dokuya dönüşme becerisine sahip. Örneğin bu hücreler beyni hasarlı kişilerde yeni nöronlara, kalp krizi geçirmiş insanlarda yeni kalp kası hücrelerine dönüşebilir. Bu konuda en kritik nokta, bu hücrelerin mükemmel bir genetik uyum sağlaması. Bu uyumun olmaması durumunda hastanın bağışıklık sistemi büyük bir olasılıkla bu hücreleri reddedecektir. Bilim adamları bugüne dek genetik olarak uyumlu hücre üretmenin tek yolunun terapötik klonlama olduğunu düşünüyordu. Bunun için yetişkin bir hasta hücresinden çıkartılan çekirdek, kromozomlarından arındırılmış bir yumurta hücresinin içine yerleştirilir. Bu işlemin sonucunda ortaya çıkan klonlanmış embriyodan EKH’ler ayıklanır. Ancak bu uygulama 2005 yılında büyük bir darbe aldı. Güney Koreli Woo suk Hwank’ın klonlanmış insan EKH’leri yarattığı haberi bilim dünyasında deprem yarattı. Ancak kısa bir süre sonra bu buluşunun tümüyle bir kandırmaca olduğu ortaya çıkınca büyük bir hayal kırıklığı yaşandı. Herkes Anayasa Mahkemesi’ni izlemeli dedik. Emniyet yanlış anladı! S ARASINDAKİ BENZERLİK EKH İLE iPS HÜCRELERİ Ancak yasal ve teknolojik engellere bağlı olarak konvansiyonel EKH ile istedikleri gibi ilgilenemeyen bazı bilim adamları iPS hücrelerinin EKH’ne olan benzerliğinden büyük ölçüde etkilenmiş durumdalar. Massachusetts, Cambridge’deki Whitehead Biyomedikal Araştırma Enstitüsü’nden Rudolf Jaenisch ve ekibi, nisan ayında iPS hücrelerinden türetilen nöronlarla tedavi edilen Parkinsonlu farelerde, hastalığın belirtilerinin azaldığını duyurdular. Jaenisch ve ekibi bu sonuca ulaşmak için önce farenin deri hücrelerinden iPS hücreleri ürettiler. iPS hücreleri daha sonra dopamin üreten nöronlara dönüştürüldü ve sıçanların beyinlerine yerleştirildi. Bu farelerde Parkinson hastalığının belirtilerinin ortaya çıkması için daha önce dopamin üreten hücreleri öldürülmüştü. Dört hafta sonra tedavi edilmiş sıçanlarda, kontrol grubundaki sıçanlara oranla belirgin iyileşme olduğu görüldü. Bu, iPS hücrelerinin kullanılabilirliğine ilişkin ilk ve tek deney değil. Geçen aralık ayında Jaenisch ve ekibi orak hücreli anemi hastası bir sıçanı da iPS hücreleriyle tedavi ettiklerini bildirmişlerdi. Kandaki kök hücrelerden türettikleri iPS hücrelerinin yardımıyla hastalığa neden olan geni düzeltmeyi başarmışlardı. Melton bütün bu sonuçları şöyle değerlendiriyor: “Yamanaka’nın bulguları muazzam bir potansiyel içeriyor. Bence bu Varolan yöntem Deri Hücreleri ilave etmeden hücreleri programlamayı başardı. Ayrıca sıçanlarda karaciğer ve mideden alınan hücrelerin programlandıktan sonra kanserleşme riskinin deriden alınan hücrelere göre daha az olduğunu ortaya çıkarttı. Ancak bu aşamada hücreleri retrovirüsler olmadan programlayabilmek gerekiyor. Ayrıca aynı aşamada genlerin ekstra kopyalarını genom içinde bırakmamak da önem kazanıyor. Bu sonuca ulaşmak için iki ana yol mevcut. Bunlardan biri genleri hücreye yerleştirirken genoma entegre olmayacak şekilde yönlendirmek. Halihazırda Kaliforniya’da bulunan PrimeGen isimli bir şirket, iPS hücreleri üretirken programlama genleriyle kaplı karbon nanotüpler kullanıyor. Ancak bu çalışmalardan henüz sonuç alınmış değil. Diğer bir seçenek de gen ilave etmek yerine, doğrudan hücreye kodlayan proteinlerden veya aynı etkiye sahip küçük moleküllerden yararlanmak. Kaliforniya’daki Scripps Araştırma Enstitüsü’nden Sheng Ding, kütüphanesindeki 100.000 küçük molekül arasından uygun olanı seçmek için tarama işlemlerinden geçiriyor. Ding bir veya iki genin yanı sıra bir veya iki ilaca benzer molekül kullanarak iPS hücreleri yaratabileceğini iddia ediyor. BİR zamanlar birtakım işbirlikçiler, Türkiye’nin Türklerin yönetimine bırakılamayacak denli önemli bir ülke olduğunu söylemişti. Celal Durgun ise “Türkiye, Türkiye’den yönetilmelidir” diyor: “Bir ülkenin hükümeti kendi halkına, kendi yasalarına, kendi egemenliğine, bağımsızlığına dayanarak ayakta kalmayı yeğlemek yerine, başka ülkelerin, başka devletlerin desteğine ihtiyaç duyuyorsa, vay o ülkesin haline! Bir ülkenin yöneticileri, başka ülkelerin yöneticilerini arkalarına alarak iktidarını sürdüreceğine inanıyorsa, vay o milletin istikbaline! Türk devleti ve Türk halkı tam da böyle bir vurdumduymazlığın, aymazlığın içine doğru hızla ilerlemektedir. Elin adamı, yummuş gözünü açmış ağzını veryansın konuşuyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkelerine, var oluş kurallarına Önemli saldırıyor. ‘Hey, dur bakalım, sana ne oluyor, hangi hakla böyle konuşuyorsun’ sorularını soran, Türk ulusunun onuruna, Türk devletinin bağımsızlığına sahip çıkması gereken hükümetten ne bir itiraz, ne de bir ses duyuyoruz! Utanıyorum. Benim hükümetim, benim devletimi ‘muz cumhuriyeti’ yerine koyan açıklamaları yapanların ağızlarının paylarını vermeliydi! Vermedi. Vermezsen ne olur? Bugünkü gibi olur! Biz de Avrupa Birliği’ni daha yakından tanımış oluruz: Siz, onların insan hak ve özgürlüklerinden yana nutuklarına bakmayın! Eşitlik, kardeşlik, birlik, dayanışma sözlerine kanmayın! Demokrasi de, özgürlük de onların elinde birer maşadır. Sadece bugün değil, yüzyıllar öncesinde de aynı aldatma oyununu oynadıklarına tarih tanıktır. Avrupa bencildir, çıkarcıdır. Avrupa, sömürücüdür, emperyalist politikaların uygulayıcısıdır. Avrupa almaya, sömürmeye alışmıştır. Irak’ta, kadınerkek, sivilasker demeden milyonlarca suçsuz insanın ölümüne ve sakat kalmasına neden olan ABD işgaline sesini soluğunu çıkarmayan Avrupa mı demokrasiye, insan haklarına saygı gösterecek? Sırtını AB’ye dayamaya çalışan AKP’ye önerim; Avrupa’nın ikiyüzlü, bencil, çıkarcı politikalarını doğru tahlil etmesidir. Bugün, AKP’ye sahip çıkıyor gibi görünenlerin, yarın AKP’yi yüzüstü bırakacağını düşünmelidirler. Kaldı ki Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlıkla yaşatılması, AKP’nin yaşatılmasından çok daha önemlidir!” Yüksek Yerilim Hattı erdincutku@yahoo.com AMANAKA’NIN YÖNTEMİNE ALTERNATİF OLASILIKLAR Bilim adamları daha güvenli iPS’ler yaratmanın yollarını araştırırken, bazıları YamaGüvenli yaklaşım Y Bana arkadaşını söyle, onu da “facebook”a ekleyelim! Satis¸ Sami Aktaş: “Binde 5 olan yabancıya toprak satışının iptalinden sonra, yeni teklif yüzde 40 olarak geliyormuş. Kafaya koymuşlar; bu ülkeyi satacaklar!” Akıllar başa TÜRKİYE Cumhuriyeti Devleti’nin yönetim kademelerinde oturanların Irak’ın kuzeyine bakışında bir değişiklik seziliyor. Türkiye’deki İslamcı iktidarın Irak’ın kuzeyindeki yerel yöneticilerle diplomatik temasları arttırma ve düzeyini yükseltme girişimleri dikkati çekiyor. Emekli General Naci Beştepe, son gelişmeleri şöyle değerlendiriyor: “AKP yandaşı basın ve başta TRT olmak üzere dinci televizyonlarda yeni bir söylem başlatıldı. Verilen mesajlarda özetle ‘Kuzey Irak yerel yöneticileri ile PKK’ye karşı tam bir işbirliği sağlandı. Terör örgütü tasfiye edilecek. Zaten dağdan inme başlatıldı’ deniyor. Komiser Kolombo benzeri bir yorumcu da “ezber bozma” adına dağdan inenlerin sayısına ilişkin birler hanesine kadar kesin rakamlar veriyor. ‘Kuzey Irak, federasyon veya konfederasyon çatısı altında Türkiye’ye katılacak. Iraklı Kürtler en iyi geleceği bu çözümde görüyorlar’ yorumları yapılıyor. Türkiye, Körfez Harekâtı sırasında Irak’ın üç bölgeye ayrılmasına destek verdi. Bu yeni oyun kabul edilirse Irak’ın parçalanmasına da en büyük Deri Hücreleri Küçük molekül protein hücreyi dönüştürür Çekirdek Retrovirüs Çekirdek Ekstra genler hücreyi gönüştürür Nöron (Kullanımı güvenli değil) Küçük molekül veya protein Nöron iPS hücresi iPS hücresi TEDAVİ OLANAĞI: Yetişkin hücreler iPS hücrelerine dönüştürülebilir. Bunlar daha sonra hastalıkların tedavisinde kullanılacak spesifik hücreler haline gelebilirler. Ancak iPS hücreleri yaratma yöntemi halihazırda güvenli değil, çünkü kanser riskini artırıyor. Daha güvenli bir yöntem için ilaçlardan ve proteinlerden yararlanmak gerekir. buluş tıpta ve biyolojide devrim yaratacak.” Kuramsal olarak iPS hücreleri kişiye özel tedavilerin yolunu açabilir. Buradaki mantık son derece sağlam: Eğer hastaları kendi dokularına genetik açıdan benzeyen dokuları kullanarak tedavi edebilirseniz, bağışıklık sisteminin kesin olarak sorun yaratmaması gerekir. Oysa uygulamada bu yöntem, sağlık hizmetleri ekonomisinin acımasız gerçeğine tosluyor. Birkaç sıçanın Parkinson hastalığını tedavi etmek başka, çeşitli hastalıkları olan milyonlarca hastayı özel tedavi yöntemleriyle iyileştirmeye çalışmak başka. Örneğin halihazırda tek bir insan iPS hücresi yaratmak bir ayı bulabiliyor. Kaldı ki her hastanın ihtiyacı olduğu hücre tipinin türetilmesi için de haftalarca beklemek gerekebilir. Hastalar bu bekleme süresine razı olsalar dahi –hastalıklarının da izin vermesi koşulu ile işlemin çok karmaşık olması ve çok sayıda yetişmiş elemana ihtiyaç duyulması maliyetlerin tavan yapmasına yol açabilir. Bütün bunlardan başka sağlık müfettişlerini bu yöntemin güvenilir ve kalıcı olduğuna ikna etmek de düşünüldüğü kadar kolay olmayabilir. EKH üretimi üzerine faaliyet gösteren Geron’un CEO’su Okarma, “Bu yöntem komik derecede pahallı. Ayrıca çok sayıda hastaya tek tek uygulanması pratik açıdan neredeyse imkânsız” diyor. San Francisco’daki Kaliforniya Rejeneratif Tıp Enstitüsü’nden Alan Trounson da aynı fikirde: “Kök hücre üretimi başlı başına pahallı bir işlem. Bir de bunu kişiye özel uygularsanız işin içinden çıkamazsınız.” Biyologların tahminlerine göre iPS hücreleri gelecekte tedaviden çok tedavi aracı olarak kullanılacak. Yeniden programlama sayesinde genetik içerikli hastalıklara yakalanmış insanlardan iPS hücreleri türetmek mümkün olacak. Bu hücrelerin incelenmesi, gelişmekte olan hastalığa yol açan spesifik gen varyasyonu hakkında ayrıntılı bilgi verebilecek. Dolayısıyla yararlı olma potansiyeli olan ilaçların denenmesi mümkün olacak. Ancak biyologlar iPS hücrelerinin kliniklerde kullanılması fikrinden vazgeçmiş değiller. Yeniden programlanmış hücreler, kişiye özel kök hücre bankalarının yaratılmasında kullanılabilir. Böylece bağışıklık sisteminin reddetmesi riski minimum düzeye indirilebilir. Bütün bunlardan başka büyük bir sorun daha söz konusu. Yamanaka’nın tekniğinde ekstra genlerin hücrelere ilave edilmesi sırasında retrovirüslerden yararlanılıyor. Bu da çifte kanser riski anlamına geliyor. Retrovirüsler ekstra gen kopyalarını hücrelerin kromozomlarına entegre eder ve bunlar yanlış yere ilişirlerse, kanser tetiklenir. Dahası bu şekilde ilave edilmiş genler sürekli olarak açık konumda kalırlar. Bu da tümör riskini artırır çünkü bu genler büyüme ile ilgili etkilere sahiptir. Yamanaka bu riskleri azaltmak için, dört genin içinde en riskli olan cMyc adlı geni naka’nın başarısından farklı şekillerde yararlanmanın yollarını araştırıyor. “Bu çalışmalarda amaç, bir hücre tipini başka bir hücre tipine dönüştürmekse başlangıca geri dönmenin anlamı ne?” diye soran Melton, Yamanaka’nın yöntemine benzer yöntemlerle ensülin üreten pankreatik beta hücreleri yaratabildiğini iddia ediyor. Üstelik bunu yaparken başka bir tip yetişkin hücresi kullandığını ve embriyonik aşamaya geri dönmeye gerek kalmadığını belirtiyor. Aslında bu tür çalışmalar bundan birkaç yıl önce de yapılıyordu. “Transdifferentiation” adı verilen bir yöntemi deneyen bazı biyologlar, beyin hücrelerini kan hücrelerine ve kemik iliğine dönüştürdüklerini iddia ediyorlardı. Bu deneylerin pek çoğu tekrarlanabilme özelliğinden yoksun olduğu için rafa kaldırılmışlardı. Melton, transdifferentiation yönteminin hatalı deneylere dayandırılmış olduğu kabul ederek, bu kez yere daha sağlam bastığına inanıyor: “Bu yolda yapılan deneylerin bilimsel yönü çok zayıf olduğu için eleştirileri hak ediyordu. Ancak bu deneylerin hatalarının düzeltilerek yeniden ele alınmayacağı anlamına gelmez.” Hücrenin kaderini değiştirmeye yönelik olasılıklar Ding ve meslektaşlarının hevesini kamçılıyor. Seattle’da Fate Therapeutics isimli bir şirket kuran Ding ve arkadaşları daha güvenli iPS’ler yaratmak için çabalıyor. Hedefleri spesifik bir gelişim yolu (pathway) üzerinde hücreleri ilerigeri hareket ettirebilen ilaçlar geliştirmek. Fate Therapeutics’in üzerinde çalıştığı projelerden birinde kişileştirilmiş kan yapıcı kök hücreleri yaratmak. Bu hücreler bazı kanser türlerine yakalanmış hastalar üzerinde denenecek. Bu yöntem, genellikle ciddi yan etkileri olan kemik iliği nakillerine gerek bırakmayacak. Şirketin bir diğer hedefi de hastalık veya kaza sonucu zarar gören dokuları yeniden üretmek için yetişkin kök hücrelerini vücut içinde uyarmak. Bu, insanları semender veya kertenkeleye benzer hale getirmek anlamına gelse de gerçekçi hedef travmatik kazalarda yitirilen uzuvların yeniden üretimi için uyarı mekanizmasını harekete geçirmek. Melton ve Fate Therapeutics’in kurucuları doğru yolda iseler, yeni bir “hücresel simya” dönemine giriyoruz demektir. Bu dönemde biyologlar temel hücreleri “terapötik altın”a nasıl çevrileceğini öğrenecekler. Bir sıçanın deri hücreleriyle Japonya’da bir laboratuarda başlatılan çalışmalar, insanın içindeki uyuyan semenderi uyandırma olasılığını yaşama geçirebilir. Gelecekte acil servislerde şu konuşmalara tanık olabiliriz: “Parmaklarınız mı koptu? Hiç merak etmeyin. En kısa zamanda yerlerine yenilerini çıkartmak için gereken müdahaleyi yapacağız.” Kaynak: New Scientist, 3 Mayıs 2008 www.sciam.com, www.msnbc.com www.sciencedaily.com, www.nature.com ENİDEN PROGRAMLANAN KÖK HÜCRELER Ancak Kyoto Üniversitesi’nden hücre biyoloğu Shinya Yamanaka embriyonik kök hücre etme yolunda başka bir yöntem daha olduğunu ortaya çıkarttı. Yamanaka, klonlama sırasında yetişkin çekirdeğin, yumurta hücresinin içindeki bazı faktörle yeniden programlanması gerektiğini biliyordu. Bu faktörlerin hangi genleri faal hale getirdiğini keşfederse, klonlamaya gerek kalmadan aynı sonucu elde edebileceğini düşündü. Böylece aday olarak seçtiği 24 gen üzerinde çalışmalarına başladı. Haziran 2006 tarihinde Yamanaka deneylerinden başarılı sonuçlar aldığını açıkladı. Fare deri hücrelerine dört genin ekstra kopyalarını ilave ederek, hücreleri yeniden programladı ve vücutta başka bir hücre ve dokuya dönüşebilecek hale gelmelerini sağladı. “Uyarılmış Çok Potansiyelli Kök HücreiPSinduced pluripotent stem cells” adını verdiği bu hücrelerin yaratılmış olması tıp dünyasında büyük yankı buldu. Yamanaka bir yıl içinde ilk insan iPS hücrelerini yaratmayı başardı. Bu amaçla dört genin insan versiyonlarını kullandı. WisconsinMadison Üniversitesi’nden James Thomson önderliğinde bir başka bilim ekibi de biraz daha farklı gen takımı kullanarak aynı sonuçlara ulaştı. Dünyada çok sayıda grup şimdi iPS hücreleri yaratarak bu konudaki araştırmaları derinleştirmek istiyor. Çekirdeği yumurta hücresinin içine yerleştirmek için mikro boyutta işlemlerin gerekli olduğu klonlamadan farklı olarak, Yamanaka’nın kullandığı genetik modifikasyon yöntemleri standart bir laboratuarda gerçekleştirilebilir. “Bu, klonlamaya göre çok daha kolay bir yöntem” diye konuşan Boston’daki Massachusetts General Hospital’dan Konrad Hochedlinger, “EKH konusunda biraz tecrübesi olan bir laboratuar, iPS hücreleri yaratabilir” diyor. Embryonik kök hücrelerinin dönüşebilme özelliğinden yararlanmak isteyen bilim adamları, ilk kez etik sorunlara yol açma olasılığı olmayan bir hücre türüne sahip oldular. Yine de bu hücrelerin sahip olduğu potansiyel konusunda herkes tam olarak ikna olmuş değil. Örneğin EKH tedavi yöntemlerine milyonlarda dolar yatırım yapmış Geron isimli biyoteknoloji şirketinin başkanı Tom Okarma bu konudaki kuşkularını şöyle dile getiriyor: “Bu hücreler doğal embriyonik kök hücrelerinin kötü bir taklidi. Hiçbir zaman işe yarayacaklarını sanmıyorum.” Y destek verilmiş olacak. Irak’tan Kürt bölgesinin kopmasını Sünni ve Şii Arapların ayrılması takip edecek, böylece ABD planının önemli bir aşaması gerçekleşecek. Sonraki aşamayı tahmin etmek zor değil. ABD, Körfez Savaşı ve son beş yıldır da Irak’ın işgali ile dolarlarını ve insanının kanlarını ne için döktü? MusulKerkük petrollerini Türkiye’ye kazandırmak için değil herhalde. O halde, planın devamı, federasyon veya başka bir isimle birleştirilmiş Kürt bölgesinin bağımsızlığını ilan edivermek olacaktır. Çok mu zor diyorsunuz. PKK’nin 25 yıldır kan dökerek yapmak istediğinden zor olmayacaktır! Başbakan’ın, Cumhurbaşkanı’nın imalı konuşmalarına (PKK’nin terör örgütü olduğunu şimdi herkes kabul ediyormuş, Irak Kürtleri kötü niyetimiz olmadığını anlamışlar) karşılık Barzani‘nin, çatışmada taraf olmayacakları yönündeki açıklamaları, dinci basın ve AKP’nin kendi kendine çalıp oynadığı izlenimini de yaratıyor. Dilerim o kadarla kalır. Yoksa Körfez Savaşı sırasındaki tarikatçı Cumhurbaşkanı’nın bir koyup üç alma planlarının üçün birini bile alamamakla sonuçlanmasından daha vahim neticelerle karşılaşabiliriz. Herkes aklını başına toplamalı.” Pirinc¸ Aydın Türkaydın: “Çin ve Myanmar’daki felaketlerden sonra dünya pirinç fiyatları yükseliyormuş. Bizimkiler ise felaketleri iki ay önceden hesapladı!” Siralama Nermin Aktaş: “RTE; ‘Ayaktakımı hariç ortalama Türk’ demek istedi herhalde. Zira dünya sıralamasında yedinci olmazdı!” Sermaye M. Alpaslan Yener: “İktidar bebelerinin servetini Dünya Bankası açıkladı: Çokuluslu şirketlerin rüşvete ayırdığı pay işçi maliyetinin 7.5 katına çıktı.” Turizm Doğan Kapkıner: “Bir imam camiye Atatürk rozetiyle gelinmemesini istemiş. İmam deyip geçmeyin, en kötüsü bakan, başbakan oluyor.” Kapatma Turizm Sokrat Vahdi Bingöl: “AB zurnalarının söylediklerinin Türkçesi şudur: AKP bizim kapatmamızdır, siz kapatamazsınız!” Işık İşgüden: “Bu kadar tecavüz karşısında yetkililer, turist hanımları birer bekâret kemeri hediye etmeli!” İlhami Hakverdioğlu: “RTE, ulemayı bırakıp Sokrates’e sarıldı. Tanrı Atinalıları korusun!” RTE’nin korumaları işçi dövmüş... “1 Mayıs alışkanlığı!” Nüfus araştırmaları 70 bin yıl önce dünya nüfusu ikibindi S on araştırmalara göre kötü iklim koşulları yüzünden 70.000 yıl önce dünyada sadece 2000 kişi yaşıyordu. American Journal of Human Genetics dergisinde yayımlanan araştırma çerçevesinde 200.000 yıl önce yaşayan bir kadının kalıtımını incelenmiş. Söz konusu kadının DNA’sından Afrika kıtasındaki ilk göçün başladığı zamana kadar yaşayan insanlar gelişmiş. İsrail Ramban Tıp Merkezi’nden Doron Behar ve New York IBM Bilim Merkezi’nden Saharon Rosset, bundan 135.00090.000 yıl öncesine kadar Doğu Afrika’da şiddetli bir kuraklığın yaşandığını söylüyor. Bu iklim koşulları yüzünden küçük gruplara ayrılan insanlar neredeyse yok olma durumuna gelmişler. Yaklaşık olarak 40.000 yıl önce insanlar tekrar bir araya gelerek, Afrika’dan dünyanın çeşitli bölgelerine göçmeye başlamışlar. Araştırma, genetiğin insanlık tarihinin aydınlatılmasındaki önemini vurgulamakta, diyor araştırmayı kısmen finanse eden National Geographic Birliği’nden Spencer Wells. “ DNA’mıza yazılanlar gerçek bir kahramanlık öyküsü. Soyu tükenmekte olan insan, tüm dünyaya yayılarak 6,6 milyarlık bir nüfusa ulaşmıştır.”
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear