22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

10 ParisBerlin hattı AB kapısını Türkiye’ye kapatacak Osman ÇUTSAY C dış haberler ATİNA’DAN MURAT İLEM 11 MAYIS 2007 CUMA Sanal Kahraman bilirdi. Tabii ki bu kurallar fazla gecikmeden de değişti. Öcalan: Türkiye Cumhuriyeti yöneticileri, beni klasik önderlerle karıştırıp, irademin kırılacağını sanıyorlar. Bu, kesinlikle beni tanımadıklarını göstermektedir. Beni tanıdıklarını sanmaları kendileri için boş bir hayalden ibarettir. Bahtsevanis: Milletvekili Kostas Bantuvas (dönemin PSOK milletvekili) ve diğer bazı politikacılar geçmişte Öcalan’ı ziyaret etmişlerdi. Bunlardan bazıları Kürt sorununun (PKK ile mücadelenin) Türkiye’yi Yunanistan’la uğraşmaktan uzak tuttuğunu değerlendiriyorlardı. Aynı Yunan hükümetleri Kürt sorununa karşı dostane bir politika benimsemişlerdi. İlişkileri (Türkiye ile) kundaklamak isteyenler, “düşmanımın düşmanı benim dostumdur” ilkesini seçmişlerdi. Öcalan, dost ülke olması dışında, Yunanistan’ın kendisinin bir çeşit askeri müttefiki olduğuna inanıyordu. Suriye Başkanı Hafız Esad ona kapıyı gösterdiğinde, yolu çeşitli nedenlerden dolayı Yunanistan’a düştü. Kostas Batuvas (Eski PASOK milletvekili): Tam bu noktada Öcalan bana, sekreteri Rozalin’in aracılığıyla telefon açarak görmek istediğini, kimseye bir şey söylemememi ve acil olarak hemen gelmemi söyledi. Ben de hemen Şam’a gittim. Kırsal bir kesimde geçici bir süreliğine karargah haline döndürülmüş olan evde buluştuk. Suriyelilerin kendisine bir ültimatom gönderdiğini ve hemen, yani 24 saat içinde gitmezse, ya tutuklanıp Türkiye’ye iade edilmesi için baskıların başlayacağını ya da hükümetin kontrolü dışındaki bazı kişiler tarafından öldürülebileceğini söyledi. Ben kendisine Yunanistan’a gelmesinin tehlikeli olacağını, Simitis’in bunu kabul etmediğini ve etmeyeceğini ısrarla söyledim. Yunanistan’a gidip Başbakan’la konuşacağımı ve daha sonra kendisini arayacağımı söyledim. Gerçekten, ilk sabah uçağıyla Yunanistan’a döndüm. Döndüğümde Pangalos’la görüşmek istedim. Ancak Pangalos Öcalan’ın bu istemini öğrendiğinde ortalıktan kayboldu. O zaman Başbakan’a başvurdum. Kendisini sorun hakkında bilgilendirdim ve Öcalan’ın ne yapacağını bilmediğini, Yunanistan’a gelmesine karşı olmamıza rağmen büyük olasılıkla Öcalan’ın buna kalkışacağını ve Rusya’nın aslında onu kabul ettiğini söyledim. Daha sonra Başbakan Simistis bunu kullanarak, onu Rusya’ya yöneltti. Yani yasadışı bir şey yapmadık. Bahtsevanis: 9 Ekim 1998’de Öcalan, Kürt gerilla güçlerinin olduğu bölgelere gitme kararı yerine, Yunanistan’a gitme kararı alıyor. Neden mi? Bunun için üç teori bulunuyor. Çünkü Kürtlerin bulunduğu bölgelerde Türkler kendisini öldürmek için kimyasal silah kullanabilirdi. Yunan partilerinin ziyaretçileri kendilerini Öcalan’la bir bütün olarak gösterdiğinden dolayı Yunanistan’ın güvenli bir ülke olduğuna inanıyordu. Üçüncü teori ise Yunanistan’ı Türkiye’yle bir krize sokmayı amaçlaması ve Yunanistan’ı amaçları uğruna zoraki olarak müttefik yapmaktı. Sekreter Rozarin (Kod adı): Oradan (Şam’dan) dağlara gitmek istiyordu ancak alınan önlemler nedeniyle Başkan Apo’nun sınırı geçip dağlara gitmesi olanaksızdı. Yani tehlikeliydi. Daha sonra Yunanistan’ın en iyi seçenek olduğunu düşündü, yani Yunanistan’a gitmesi gerektiğine karar verdi. Bahtsevanis: Öcalan Yunanistan’a girmişti. Bunun ardından Suriyelilerin Türkiye’ye sorunun ortadan kalktığını bildirdikleri kesindi. Kürt lider onlarca yolcu ile birlikte tarifeli seferle uçarak Yunan topraklarına indi. Öcalan havaalanına indiği andan itibaren Yunanistan eline düşen “sıcak patatesleri” tutmak istemedi. Bu hem bir maceranın önsözü hem de bir tarihin sonudur. Yunanistan’a Öcalan’ı kendi girişimleriyle getirmekle suçlanan Kostas Batuvas (PASOK milletvekili) havaalanına gitmedi. Onun yerine havaalanına Yunan İstihbarat Teşkilatı (EYP) Başkanı Haralambos Stavrakakis, birlikte Türkçe bilen ve Kürt konusu uzmanı ajan Savas Kalenderidis geldi… ??? İşte hem Yunanistan hem de Öcalan için esas macera bu noktada başlıyor. Haftaya kod adı (Yunan istihbaratı bu isimle anıyordu) “nine” olan Apo’nun kaçış sürecindeki gelişmeleri aktaracağız. murilem@otenet.gr AB’de ipleri elinde tutan Fransa ve Almanya, Türkiye’yi birliğin dışında tutma konusunda hemfikirler. Sarkozy’nin seçim zaferinde, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı tutumuyla Royal’i sıkıştırmasının etkisi olduğu yorumu yapılıyor. FRANKFURT Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçiminden Nicolas Sarkozy’nin zaferle çıkması Berlin’deki Angela Merkel hükümetini çok memnun etti. Sarkozy’nin, seçim kampanyası süresince, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğine kesinlikle karşı çıkan bir politika önermesi ve Segolene Royal’i sürekli bu konuda sıkıştırması nedeniyle bu zafere ulaşıldığını savunan siyasal gözlemcilerin sayısı artıyor. Bu kesimlere göre, Berlin’den sonra Paris’in de devreye girmesiyle Türkiye için şu anda AB’ye tam üyelik kapısı tamamen kapatılmış bulunuyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel, Sarkozy ile “çok iyi bir işbirliği içinde’’ çalışacaklarını belirtirken, Federal İçişleri Bakanı ve Alman Hıristiyan Demokratlarının güçlü ismi Wolfgang Schaeuble, “Bu zafer, Avrupa’yı ileri götürme şansını daha da güçlendirmiştir’’ diye konuştu. Halen AB Başkanlığı görevini de yürüten Angela Merkel hükümetinin, reddedilen AB Anayasa tasarısının yeniden kabulü için Sarkozy cumhurbaşkanlığındaki Fransa ile yeni temas noktaları araması dikkat çeker ken, Schaeuble, yeni dönemde “bu hatadan geri dönüleceği umudunu taşıdığını’’ yineledi. NKARA İÇİN İŞLER GÜÇLEŞECEK Alman Bakan, Almanya ve Fransa gibi ülkelerin, birlikte, Avrupa’nın öncülüğü rolünü üstlenmesi gerektiğini vurgulayarak “Sarkozy, Türkiye’nin AB üyeliği tartışmalarında Hıristiyan Demokratlara benzer bir konumdadır’’ diye konuştu. İktidar partisi CDU’nun güçlü isimlerinden Peter Hintze de, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği yerine imtiyazlı ortaklığının gündeme gelmesinin mümkün olduğunu söyledi. Sarkozy’nin tüm seçim kampanyası boyunca ısrarla Türkiye’nin tam üyeliğine karşı çıkmasının Berlin’de olumlu yankılanmasıyla birlikte, yeni dönemde Ankara için işlerin güçleşeceği kesinlik kazanmış oldu. Birçok gözlemci Avrupa Birliği’nin motoru niteliğindeki bu iki ülkenin, AB Anayasası ve Türkiye’nin imtiyazlı ortaklığı gibi konularda işbirliğini yoğunlaştıracağına kesin gözüyle bakıyor. Paris ve Berlin’den yapılan üst düzey sorumluların açıklamaları da bu değerlendirmeleri destekliyor. Bu arada Türkiye’deki son gelişmeler üzerine yaptıkları açıklamalarda, Almanya’nın bir önceki ve sosyal demokrat başbakanı Gerhard Schröder ile Yeşiller’in muhtırayı reddederek AKP’nin seçimle geldiğini hatırlatmaları, Almanya’daki Türk kamuoyunda tepkiyle karşılandı. Cumartesi günü Frankfurt’ta yapılan A “Cumhuriyetine Sahip Çık’’ başlıklı bir toplantıya katılan Almanya Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federasyonu Başkanı Dursun Atılgan ile Sosyal Demokrat Halk Dernekleri Federasyonu (HDF) Başkanı Ahmet İyidirli, konuşmalarında, bu tür kolaycı değerlendirmelerin hatalı olduğuna dikkat çektiler. Dışişleri Bakanı, Türk girişimcileri ülkesinin coğrafi konumunun avantajlarını değerlendirmeye çağırdı Belarus: Ekonomi üssünüz olalım lir, ama bu süre içinde iki ülke ilişkileri önemli bir aşama kaydetti. Organize suçlar bu iki ükenin konumundan yararlandıkları için, bu alanda da işbirliği yapmamız gerekiyor. Son iki yıl içinde, ülkelerimiz arasındaki ticaret hacmi üç katına çıktı. Bunun bir nedeni, Türkiye’nin de Belarus gibi yüksek ilerleme kaydeden, gelişmiş bir ekonomiye sahip olması ise diğer neden de Türkiye ile Belarus ekonomilerinin rekabetçi değil, birbirini tamamlayan nitelikte olmasıdır. Türkiye’yi ziyaret eden Belaruslu turistlerin sayısı her geçen yıl artmakta. Belarus Ulusal Bilimler Akademisi ile TÜBİTAK arasındaki işbirliği, iki ülke ilişkilerinin önemli yönlerinden birini oluşturuyor. Ayrıca Belarus, fizik ve kimya alanındaki uzmanlaşma konusunda dünya çapında üne sahip. Belarus, Türk öğrencilere üniversite ve yüksek lisans öğrenimi açısından da büyük olanaklar sunuyor. İki ülke arasındaki ekonomik ilişki düzeyini nasıl değerlendiriyorsunuz? Belarus, sosyoekonomik alandaki gelişmişlik düzeyi ile gerek BDT ülkelerinden, gerekse dönüşüm ekonomisine sahip diğer ülkelerden belirgin bir farklılığa sahiptir. Ülkemizdeki işsizlik oranı, BDT ve Doğu Avrupa ülkeleri içindeki en düşük orandır. Belarus’un Türkiye’ye ihraç ettiği ürünler, petrokimya endüstrisi, hafif endüstri ve makine endüstrisi ürünlerinden oluşuyor. Türkiye’den de tarım ve tekstil ürünleri ithal ediyoruz. 2006 yılında, iki ülke arasındaki ticaret hacmi, 153 milyon dolara ulaştı. Orta vadede hedef 1 milyar dolar. Ülkemizdeki turizm altyapısı, tecrübeli Türk girişimcileri bekliyor. Belarus, Avrupa’nın ortasında, Türkiye’ye dostça yaklaşan bir ülke. Bu nedenle Türk girişimcilerine ülkemizin coğrafi konumunun avantajından yararlanmalarını ve burayı Türk ekonomi üssü olarak görmelerini tavsiye ediyoruz. Belarus makinelerinin Türkiye’de montaj üretimi yapılabilir. Biz, Türk girişimcilerine ülkemizin olanaklarını tanıtmak için, ağustos ayında İstanbul’da büyük bir ulusal sergi düzenlemeyi planlıyoruz. ASKIYLA BİR YERE VARILAMAZ ABD ve Avrupa Birliği, Devlet Başkanı Aleksandır Lukaşenko’nun ve diğer üst düzey bürokratların ülkelerine girmesini yasaklamış durumda. Bu açıdan, Batı ile olan krizi nasıl değerlendiriyorsunuz? Belarus’u “izole etme’’ gibi girişimlerden hiçbir sonuç elde etmeleri mümkün olmadığı gibi, bunun hiçbir mantıklı tarafı da yok. 1975 tarihli Helsinki Nihai Senedi, seyahat etme ve haberleşme özgürlüğünü de içeriyor. AB’ye giden petrolün yüzde 50’den fazlası ve doğalgazın yüzde 20’den fazlası, Belarus topraklarından geçiyor. İhracatımızın yüzde 46’sını AB’ye yapıyoruz. ABD ile ilişkiler konusunda da aynı şeyi söyleyebilirim. Burada tekrar ediyorum: Baskı yöntemleri, tehditler ve yaptırımlar, kimseye bir kazanç sağlamayacağı gibi, bu yöntemleri uygulayan ülkelerin kendi çıkarlarına ve ulusal imajlarına zarar verir. Rusya ile Belarus arasındaki son doğalgaz anlaşmazlığını göz önünde bulundurursak, iki ülke iliskilerinin mevcut durumunu ve “Birleşik Devlet” projesinin geleceğini nasıl degerlendiriyorsunuz? Gerek Belarus dış politikası, gerekse BelarusRusya ilişkileri, uzunca bir süredir Birleşik Devlet çerçevesinde bütünleşme sürecine dayalıydı. Ne var ki 2006 yılında, özellikle ekonomi alanında iki ülke arası ilişkilerde çok ciddi değişiklikler yaşandı. Bunun en önemli nedenlerinden biri, Belarus’un ithal ettiği enerji kaynaklarının fiyatlarında, Birleşik Devlet prensiplerine tamamen zıt bir biçimde artış yapılmasıydı. Biz hâlâ Ortak Devletin Kuruluşuna Dair Anlaşma’nın iki ülkenin ortaklığının temelini oluşturması gerektiğini düşünüyoruz. Ama ülkenin enerji alanındaki güvenliğini sağlamak için yoğun çaba da harcıyoruz. B Deniz BERKTAY Belarus Dışişleri Bakanı Sergey Martinov, Türkiye ile Belarus arasındaki diplomatik ilişkilerin kuruluşunun 15. yıldönümü nedeniyle iki ülke ilişkilerinin geldiği noktayı ve Belarus’un Batı ve Rusya ile olan ilişkilerini Cumhuriyet’e değerlendirdi. Türk girişimcileri ülkesinin coğrafi konumunun avantajından yararlanmaya çağıran Martinov, iki ülkenin çıkarlarının da çok yönlü bir dış politika gerektirdiğini söylüyor. BelarusTürkiye ilişkileri 15 yıl içinde nasıl bir noktaya geldi? SERGEY MARTİNOV Türkiye, Belarus’un bağımsızlığını tanıyan ve Minsk’te büyükelçilik açan ilk devletlerden biri. Bu nedenle Belarus diplomasi tarihinde özel bir öneme sahip. Gerek Belarus, gerek Türkiye, en büyük jeopolitik blokların, yani bir taraftan Avrupa ile Av Sergey Martinov, iki ülkenin çıkarlarının çok yönlü bir dış politika gerektirdiğini söylüyor. Martinov’a göre Belarus ve Türkiye’nin coğrafi konumları büyük fırsatlarla birlikte büyük sorunları da beraberinde getiriyor. rasya’nın, öte yandan da Avrupa ile Asya’nın birleşme noktalarında yer alan iki ülke. Böyle bir konumda olmak, global düzeyde gözlerin bu bölgelere çevrilmesine neden oluyor. Bu durum, devasa fırsatlar sunarken, önemli sorulara da neden oluyor. Dünyanın en büyük üreticilerinden en büyük tüketici toplumlara enerji taşımacılığı, bu iki ülkenin toprakları üzerinden yapılıyor. URTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ’... Çıkarlarımız çok yönlü bir dış politikayı gerektirmekte. Belarus, karşılıklı saygı ve ortaklık temelinde ilişki geliştirmek isteyen ülkelerle yakın ilişkiler kurma politikası gütmektedir; bu ülkelerden biri de Türkiye. Türkiye’nin, Atatürk’ün “Yurtta barış dünyada barış’’ ilkesine dayanan dengeli bir dış politikası var. On beş yıl kısa bir süre olabi ‘Y eçtiğimiz günlerde Yunan ALPHA televizyon kanalında “pandoranın kutusu” adlı haber program izledik. Keşke bu program Türkiye’de de yayınlansaydı. Öcalan’ın nasıl bir “sanal kahraman” olduğu, militanların liderlerini mutlu etmek için voleybol oyununun kurallarını bile değiştirdikleri, PKK ve Öcalan’a yıllarca büyük destek veren Yunanistan’da dönemin hükümet yetkilileri ile istihbarat örgütünün yaşadığı trajikomik olaylar, Öcalan’ın Şam’dan atılmasından sonra ülkeler arasındaki kaçış süreci gibi birçok konu ekrana taşındı. Programda PKK’ya yıllarca destek veren, bu örgüt ve liderini iyi tanıyan birçok kişi konuştu. Bana göre, konuşan kişiler bu alanda önemsenen, tanınan, bilinen şahıslar. Kimi gerçeği söyledi, kimi yaşananları rezillik ve acizlik olarak niteledi, kimisi ise Öcalan’ın yakalanma sürecine değinerek ŞamAtinaNairobi sürecinde Yunan hükümetinin tutumuna olan tepkisini dile getirdi. Ancak hiç kimse yıllarca destek verdikleri örgütün aynı süreçte Türkiye’de binlerce cana kıydığı konusunda üzüntüsünü dile getirmedi. Tamam çok fazla saf olmanın anlamı yok. Terör örgütüne silah veren, para veren, uluslararası alanda destekleyen kişilerden bunu beklemiyoruz ama, bir nebze de olsa belki vicdani anlamda kendilerini sorgularlar diye düşünmüştük, olmadı. Görüntülerle süslenen programdan sürekli notlar aldık. Programın yapımcısı ve sunucusu Kostas Bahtsevanis’in anlattıkları hem çok düşündürücü, hem de trajikomikti. Bu noktada yorumumu fazla uzatmadan sözü PKK destekçisi Yunanlılara bırakmak en iyisi, bakın “Türkiye’nin düşmanı, bizim dostumuzdur” diyen terör örgütü sempatizanları neler söylemişler. (Ttam çeviridir) ??? Programın yapımcı ve sunucusu Bahtsenavis: 15 Şubat 1999 yılında gururu kırılan Öcalan’ın zincire vurulmuş bu görüntüleri dünyayı dolaştı. Kürt lider Kenya hükümeti tarafından Türkiye’ye teslim edildi. Yunan hükümetinin olaya karıştığı biliniyor. Ancak bunun boyutu tam olarak bilinmiyor. Öcalan kaçış yolu ararken dört ay boyunca Ortadoğu, Asya, Avrupa ve Afrika’yı dolaştı. Bu yolculuğu kendisi mi yoksa partisinin mi tercih ettiği, büyük bir soru işaretidir. Aslında o, istihbarat teşkilatlarının, siyasi tecrübesizliğinin, devlet politikalarının ve Yunan unsurlarının olayı ele almadaki büyük becerisizliğinin bilinmeyen yollarında yolculuk yapıyordu. 1998 yılı yazında, aylarca süren güvenlik önlemleri ile ilgili çalışmalar sonrası yapılan yoğun hazırlıkla Abdullah Öcalan’ın kaçtığı Suriye’ye gittim. Şam yönetimi Kürtlerin liderine, Türkiye’yle karşı karşıya gelme pahasına yıllarca sığınak sağladı. Kürt liderin kaldığı karargah Şam’ın biraz dışında. Öcalan, kendi korumalarından oluşan çember ve Suriye yönetiminin sağladığı yüksek güvenlik önlemleri altında yaşadı. Kendisiyle yaptığımız görüşmede Öcalan, kendisini Türklerin yenilmez düşmanı olarak değerlendirdi ve Yunanistan’ı birleşik bir KürtYunan işbirliği yaratmaya davet etti. Öcalan: Şunu söylesinler benim varlığım, benim gelişmem, Grek halkının, buna Kıbrıs’ı da dahil ediyorum en başta tüm bu halkların güvencesi olacaktır. Bana sonuna kadar güvenebilirler ve mezarda da olsam bu böyledir. Sunucu Bahtsevanis: Kürt lider halkının haklarını savunmaktan, kendisini unutmuş gözüküyordu. Gerillaların cesaretini kendi cesareti olarak yorumluyordu. Gerilla savaşında tecrübeliydi, ancak siyasi oyunda acemiydi. Emrindeki bilgi toplama organlarına rağmen, aldığı kararların tüm sorumluluğunu üstlendiği açıkça belli oluyordu. Türklere karşı verdikleri savaşta deneyimli kişiler liderlerinin önünde askeri değil dini bir saygıyla duruyorlardı. Apo’yla yaptığımız mülakattan sonra bizden onunla birlikte voleybol oynamamızı istedi. İşte bu noktada dramatik bir “buluş” ortaya çıktı. Türklere karşı başarı (!) dolu savaşlar veren gerillalar, liderlerinin onları yenmesi için “voleybolun kurallarını” değiştirmişlerdi. Lider hiçbir zaman kaybetmemeliydi. Çevresi ona, sanal gerçeklikte yaşama olanağı sunuyor, o da bunu kabul ediyordu. Ancak, sadece koruma altındayken güçlü olan lider, oyunun kuralları değiştiğinde çok kolay bir şekilde güçsüzleşe G
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear