22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

18 GÜNCEL C haberlerin devamı Baykal, seçim öncesinde medyaya baskının sağlıklı olmadığını söyledi 6 NİSAN 2007 CUMA GÜNDEM MUSTAFA BALBAY CÜNEYT ARCAYÜREK Uyutma, Yutturmaca ve ‘Cibiliyet’ Üzerine Çankaya’ya nasıl siyasal bir kimliğin, nasıl bir karakterin taşınacağını kanıtlayan örnekleri bilimsel kimi araştırmalarla saptamaya gerek var. Çankaya’nın yedi yıl boyunca nasıl bir siyasal kimlik ve ne türden bir karakter barındıracağını kanıtlayan örnekleri bizzat RTE veriyor. Önce siyasal bir yutturmacadan söz edelim. RTE, aylarca önce kimin cumhurbaşkanı olacağını saptayabilmek için toplumun hemen her kesiminde tabii halk arasında anketler yaptıracağını ve ancak bu anketlerden çıkan sonuca göre AKP’nin “kendi içinden bir cumhurbaşkanı adayı saptayacağını” ilan etti. Tabii bütün saftorikler, yalaka yazar, politikacı hatta ilim bilimadamları RTE’nin uyutma yöntemini yuttular. AKP Genel Merkezi’nden sızdırılan haberlere göre, hazret “Çankaya’ya tırmanış sürecini” bu hafta resmen başlatıyor. ??? Uyutma dönemini aştı. Şimdi yutturma dönemini şu programla başlatıyor: Önce önümüzdeki günlerde (18 Nisan) Merkez Karar Yönetim Kurulu’nda bir anket uygulayacak ve zaten kimi (elbette RTE’yi) aday gösterecekleri aylar öncesinden belli olan üyelerin görüşünü öğrenecek. Sonra? Hazretin ülkeye ve halka hizmet yollarında başı kelleşmeye başladı. Ama hizmeti aksatmamak için “şayet programına uygun düşerse” AKP milletvekilleriyle 50’şer kişilik gruplar halinde ilk toplantısını gelecek hafta içinde yapacak. Sonra.. evet, sonra? Adayların (adaylığının) açıklanacağı güne kadar “partisinin bütün belediye, il, kadın ve gençlik kolları başkanlarını da Ankara’da toplayarak nabız ölçecek”. ??? Halkın, devletin önemli kurumlarının, hatta idarei maslahatçı olmadığı bilinen kimi sivil toplum örgütlerinin ve hepsinden önce, daha önemlisi halkın görüşünü alacağını ilan eyleyen RTE; bu yutturma anketlerle cumhurbaşkanı adayını saptamış olacak. Halka sormak mı? Devletin önemli kurumlarının görüşüne başvurmak mı? İdarei maslahatçı olmayan kimi sivil toplum örgütleriyle bir araya gelmek mi? Hayır, hayır. RTE, Çankaya’da temsil edeceği cumhurun yerine, halkın yerine: Adaylığına karşı çıkmayacağı dünden belli AKP milletvekilleri, Merkez Yönetim Kurulu üyeleri, belediye, il, kadın ve gençlik kolları başkanlarını koyuyor. Tabii onlardan kendi adına çıkacak sonucu halkın iradesi diye yutturmaya hazırlanıyor. Bir yandan kanun diye kanunları tepeliyor; şimdi de halk.. halk diye diye halkı bir yana iten, anket adını verdiği bu yutturmalarla Çankaya’ya çıkmaya hazırlanıyor. ??? RTE açıklamalarında aday ilanı tarihi üzerinde bir değişiklik yaptı. Ne ki, 16 Nisan’da AKP’nin adayını ilan edeceğini söylüyordu; adaylık için bir tarih olup olmadığı sorusunu: “Artık bırakın o da bize kalsın” diye yanıtladı. Bu ise 16 Nisan’daki açıklamayı daha ileri tarihlere bıraktığını gösteriyordu. Bu değişikliğe acaba hangi nedenler yol açmıştı? ??? Bu anketlerle, avucunun içine aldığı medyanın yardımıyla, halkın tepkisinin bir türlü yaşama geçirilemediği bir dönemde Çankaya’ya çıkması beklenen RTE; ılımlı veya hışımlı dinsel amaçlarını gerçekleştirme yolunda daha çoook mesafe alır. Grup olma kimliğini de yitiren Anavatan’ı, AKP’nin bir benzeri DYP’yi, Ecevit’lerden sonra gücünü de rengini de yitiren DSP’yi gündem dışı bırakarak, ana muhalefet partisine sormanın artık zamanı geldi. Bir ayağı Çankaya’da olduğuna inandığı RTE’nin (yerli yabancı sözlüklere göre “soysuz, sütü bozuk, kötü yaradılışlı soysuz kimse” anlamına gelen) “cibiliyetsiz” suçlamasını.. bu hakareti CHP: Bugün (örneğin Meclis grubunda) birtakım karşı sözler söylemekle yetinerek, bakalım dün dündür deyip unutacak; her şey bir yana, ağzı bozuk bir cumhurbaşkanını sineye çekip sindirecek mi? Ne yapacak? ‘Basın özgür değil’... ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, medyadaki son gelişmeleri değerlendirirken “Seçime giderken en büyük medya kuruluşunun 2.5 katrilyonluk bir mali kuşatma altında tutulduğunu biliyoruz. İkinci büyük kurum devletin eline geçmiş. Bunlar sağlıklı bir tablo değil” dedi. Baykal, “bugün Türkiye’de özgür bir basının varolduğundan söz edilemeyeceğini” bildirdi. Baykal, grup toplantısında yaptığı konuşmada medya haritasının değiştiğini vurgularken “Bunun arkasında Türkiye’nin bölge için, dünya için çok önemli bir ülke olması var. Türkiye’yi yönlendirebilmek artık kaba müdahalelerle, askeri haraketlerle savaşlarla olmuyor. Günümüzde bu işler, kamuoyunu şekillendirirken yürekleri, beyinleri, kalpleri oluştururken şekilleniyor. Medya herkese ne düşünmesi gerektiğini söylüyor” dedi. “Türkiye’yi yönetenler ilgisiz, önüne gelen istediğini yapıyor, ilginç bir medya tablosu şekilleniyor” diyen Baykal, şöyle konuştu: “Dikkatle izliyoruz. Gözcü Kıbrıs Gözlemleri: Ahh Be Annem! akkında sürekli yazıp çizdiğimiz topraklara ayak basınca gözlem yapmak ilk bakışta kolay gelse de pek öyle değil. Öncelikle Kıbrıs konusunun etekemiğe büründüğünü, karşınıza çok çeşitli kimlikler altında göründüğünü hissediyorsunuz. Gözlemlerim öncekilerden farklıydı. Ama önce yakın geçmiş. Türkiye’de AKP’nin iktidara gelmesinin ardından Kıbrıs’taki siyasi havanın renkleri de hızla değişmiş, AB’den esen rüzgârlar Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tümünü kaplamıştı. 2004 ve 2005’teki kısa süreli gidişlerimdeki hava şuydu: 1. Annan Planı ile birlikte KKTC’nin yıllar süren esareti bitecek. Dünyaya açılacak. AB’ye üyelik aylarla değil, günlerle sayılı bir süreç sonrasında gerçekleşecek. 2. KKTC’de yaşayanların ekonomik durumu bir anda birkaç kat artacak. Güneyle yarışır hale gelecek. 3. Adayı ikiye bölen hat kaldırılacak. Kıbrıslılık bilinci iki tarafı da etkisi altına alacak ve adil bir devlet kurulacak. 4. Bu zaman diliminde Türkiye’den gelenler de geri dönecek. Kıbrıs Kıbrıslılara kalacak. Komşu bir ülke olarak Türkiye ile iyi ilişkiler kurulacak. 5. Gelişmelerin devamında Türkiye asker çekecek. Kapılarını ada halkına sonuna kadar açacak olan Brüksel başlıca garantör olacak. Annan planına “Yes be annem” sloganlarıyla evet demek aynı zamanda AB’ye evet anlamına gelecek. ??? Bu havanın estiği günlerde farklı görüşlerden yorumcuların katıldığı tartışmalarda da aynı hava esmişti. Derin Kıbrıs yorumcuları; sorunun artık çözüldüğünü, 2006 yılına girildiğinde Türkiye’nin Kıbrıs diye bir sorunu kalmayacağını anlatıyordu. Son görünümü aktaralım: 1. Büyük beklentileri arkasına alarak iktidara gelen CTP, bunları karşılayacak durumda değil. Bunu kendi tabanı da kabul ediyor. 2. Annan Planı’na evet demekle geleceklerinin kurtulacağına inanan gençler artık sessiz. Doğal olarak yanılmışlığı da kabul etmiyorlar ama, mevcut iktidarla hayallerinin gerçekleşmeyeceğini görüyorlar. 3. CTP’nin yarattığı hayal kırıklığına karşılık, toplumu arkasından sürükleyebilecek başka bir hareket öne çıkmıyor. 4. KKTC’yi bu noktaya sürükleyen politikaların başlıca destekçisi olan AKP hükümetine yönelik tepkiler de başlamış durumda. 5. CTP, muhalefette iken kendisini destekleyen Rum siyasetçilerinin bugün tam olarak yanında olmamasının getirdiği hayal kırıklığını yaşıyor. Belki de bu hayal kırıklığı karşılıklı! ??? Saptamaları ve saplamaları burada kesip soralım: Ne yapmak gerekir? Şu sözlerin yararı yok: “Bakın işte biz dememiş miydik, işte siz de gördünüz; Rumlar adanın tümüyle kendilerine ait olduğunu düşünüyor, Türk varlığını tanımak istemiyor... Rum kesiminde yapılan anketlere bakın, bunca karşılıklı gelip gitme, kapı açıp misafir etmeden sonra adada AB istemlerine dayalı bir barışın yakın olduğuna inanan Rumların oranı yüzde 20’yi bile bulmuyor... Bunları zamanında söyledik, inanmadınız... Alın işte olacağı buydu...” Bunların yararı yoksa, neyin yararı var? Hey şeyden önce KKTC’de ders kitaplarından ekonomiye yeni bir ortak heyecan, yeni bir ortak gelecek ufku yaratmak gerekiyor. Eğer bir ülke gençliği, geleceğini başka bir ülkede arıyorsa, orada gelecek karanlık demektir. Eğer bir ülkede, bütün oklar içte birbirine dönük ise, orada ortak payda çıkarmak olanaksız demektir. KKTC’de bu tabloyu görüyoruz... Dünkü “yes be annem” bugün “ahh be annem” olmuş... Böyle giderse yarın şöyle olacak: Vah be annem! MESLEK ÖRGÜTLERİ KAYGILI İstanbul Haber Servisi Basın meslek örgütleri, Bilgin ve Merkez grubuna bağlı şirketlere TMSF tarafından el konulmasına tepki gösterdi. Gelişmelerin tedirginlik içinde izlendiği belirtilerek AKP’nin; fonun yetkilerini medyayı yerli ve yabancı sermaye arasında yeniden paylaştırılması ve tekelleşme için kullandığına dikkat çekildi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu’nca yapılan yazılı açıklamada, “Türkiye için büyük önem taşıyan iki seçimin arifesinde gerçekleşen el koymanın çoksesliliği engellemeyecek bir yaklaşımla ve kısa sürede sonuçlandırılması gerekiyor’’ denildi. gazetesi birdenbire kapandı. “Gazetelerin sahibi okurlardır” deniyor, okuyucuların o gazeteyi kapatmaya yönelik bir kararı mı var? Ekonomik şekilde çıkıyor, masraflı da değil, iktidara karşı etkili, doğru, halkın anlayacağı, toplumun kavrayacağı bir üslup içinde etkili bir muhalefet yapıyor. Bu gazetenin kapatılması, beni çok rahatsız ediyor. Aniden gazetelerin kapandığı bir ortamda demokrasi sağlıklı işliyor Açıklamada, önceki uygulamada görüldüğü gibi gazeteci tasfiyesine yol açmayacak bir yöntemi zorunlu izlenmesi gerektiği vurgulandı. Türkiye Gazeteciler Sendikası Yönetim Kurulu’ndan yapılan yazılı açıklamada, medya dışı ticari ilişkilerin, medya sahiplerinin, siyasi iktidarlar karşısındaki direncini zafiyete uğrattığı kaydedilerek “Bu durum, medya kuruluşlarını doğrudan doğruya siyasi iktidarların ve diğer güç odaklarının hedefi haline getirmektedir. Ne yazık ki tek parti siyasi iktidarı, medya sahiplerinin bu zayıflığını, basın özgürlüğünü tehdit eden birer malzeme olarak kullanmaktadır” denildi. Baykal, iktidarların “kendine bağımlı medya heveslerine” dikkat çekti. Baykal, “Bir eski başbakan kendisine bağlı medya kurmak gerekçesiyle yargılandı, DSP affı sayesinde cezaevine girmedi. Kaynaklar ortaya çıkıyor, adını duymadığınız insanlar gazeteci haline geliyor. Bu temel bir demokrasi problemidir. Bugün Türkiye’de özgür basının varolduğundan söz etmek mümkün değil” dedi. H denebilir mi? Demokrasi sadece azınlık hakları kavgası mı? Birdenbire Türkiye’nin en büyük iki medya kuruluşundan biri devletin eline geçiverdi. Olayın hukuki çerçevesine hiç değinmiyorum, sonuca bakıyorum. Seçime giderken en büyük medya kuruluşunun 2.5 katrilyonluk bir mali kuşatma altında tutulduğunu biliyoruz. İkinci büyük kurum devletin eline geçmiş. Bunlar sağlıklı bir tablo değil.” Dursun Uyar ve 10 şirket yöneticisi hakkında verilen cezanın düşmesine sadece 3 ay kaldı Yimpaş zamanaşımına koşuyor Aykut KÜÇÜKKAYA Almanya’nın “uluslararası tutuklama kararı’’ ile aradığı Yimpaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar ile 10 Yimpaş yöneticisi Türkiye’de “zamanaşımına” koşuyor. Uyar ve 10 Yimpaş yöneticisinin ikişer yıl hapis ve 10 bin YTL ağır hapis cezası aldığı davada “7.5 yıllık’’ zamanaşımı süresinin dolmasına yalnızca “3 ay’’ kaldı. Uyar’ın da aralarında bulunduğu 11 Yimpaş yöneticisi hakkında Yargıtay’a taşınan dava 30 Haziran’a kadar karara bağlanmazsa toplam 22 yıllık hapis cezası zamanaşımından düşecek. Yine Uyar ve 10 Yimpaş yöneticisi hakkında bir başka suçlamadan verilen 7 bin 605’er YTL adli para cezası davasında da zamanaşımı süresi aynı tarihte dolacak. Dursun Uyar ve 10 Yimpaş yöneticisinin Yargıtay’da görülmeyi bekleyen dava dosyasının “7 yıl 3 ayı” bulan süreci ilginç gelişmelere sahne oldu. Suç tarihinin “31 Aralık 1999” olarak yer aldığı davayı gören Yozgat 1. Asliye Ceza Mahkemesi Uyar ve 10 yönetim kurulu üyesi hakkında “22 Ekim 2002” tarihinde Sermaye Piyasası Kurulu’na Dursun Uyar’ın da aralarında bulunduğu 11 Yimpaş yöneticisi hakkında Yargıtay’a taşınan dava 30 Haziran’a kadar karara bağlanmazsa, toplam 22 yıllık hapis cezası zamanaşımından düşecek. kayıt yükümlülüğünü yerine getirmeden yasaya aykırı olarak yurttaşlardan para toplamak suçlamasıyla 3’er yıl hapis ve 15’er milyar lira para cezası verdi. Mahkeme, o dönem 11 Yimpaş yöneticisine verilen cezaları ertelemedi. Ve sanıkların kaçma ihtimalleri nazara alınarak yurtdışına çıkışlarına yasak konulmasını da karara bağladı. Bu karar sanıklar tarafından “26 Kasım 2002” tarihinde temyiz edildi. Ve dava dosyası Yargıtay’la Yozgat arasında 4 yıl boyunca gitti geldi. Yargıtay’ın “sanıkların savunmalarının kısıtlandığı” gerekçesiyle dosyayı yerel mahkemeye geri göndermesinin ardından dava Yozgat’ta yeniden görüldü. “26 Aralık 2006”da yapılan duruşmada karara varan Yozgat 1. Asliye Ceza Mahkemesi, 2002’de verdiği cezalarda yaklaşık 4 yıl sonra indirime gitti. Bu kez Dursun Uyar ve 10 Yimpaş yöneticisi 2’şer yıl hapis ve 10’ar bin YTL ağır para cezasına çarptırıldı. Kararda, cezanın infaz süresi tamamlanana kadar Uyar ve sanıkların yurtdışına çıkış yasaklarının devamına karar verildi. Bu karar da sanıklar tarafından temyiz edildi. Yimpaş İhtiyaç AŞ’nin, “izinsiz halka arz faaliyetinde bulunması’’ gerekçesiyle yönetim kurulu üyeleri Dursun Uyar, Mithat Erbek, Mehmet Ali Lekesiz, S. Metin Yücel, Mustafa Güleç, Mustafa Dağ, Atilla Çoban, Bayar Demir, Muti Yavuz, Tevfik Aslan ve Yaşar Keskin hakkında 26 Aralık 2006’da, 2’şer yıl hapis, 10’ar bin YTL adli para cezasına hükmedilen davada zamanaşımı süresi 30 Haziran 2007 tarihinde dolacak. Dava, zamanaşımına 3 ay kala Yargıtay 7. Dairesi’nde görülmeyi bekliyor. DLİ PARA CEZASI DA DÜŞEBİLİR... Yine Yimpaş İhtiyaç AŞ’nin, “sermaye artırımının izahnamede belirtilen esaslara uygun olarak yerine getirilmediği’’ gerekçesiyle Dursun Uyar’ın da aralarında bulunduğu 11 sanık hakkında, Yozgat Sulh Ceza Mahkemesi’nce 31 Ocak 2006 tarihinde verilen 7 bin 605’er YTL adli para cezası da Yimpaş tarafından temyiz edildi. Bu davada da zamanaşımı süresi aynı tarihte dolacak. A TMSF’nin pek çok grupla yaptığı farklı özellikteki anlaşmalar dikkat çekiyor Adamına göre uygulama Murat KIŞLALI ANKARA Sabah gazetesi ve atv’ye el koyan TMSF, şimdiye kadar borçlu gruplarla yaptığı protokollerde “faiz, vade, ödeme şekli ve yönetim olarak çok farklı uygulamalar” sergilerken bazı gruplarla da protokole yanaşmayarak “keyfi” davrandı. TMSF, borçlu gruplarla imzaladığı protokollerde 7 yıl ile 12 yıl arasında vade uyguladı. Yapılan prootokollerde Yaşar Grubu’nun borcunun bir kısmı 7 yıla, Garipoğlu’nun borcu 9 yıla, Bilgin ve Merkez Grubu ile Balkaner’in borçları 10 yıla, Korkmaz, Aksoy, Zeytinoğlu gruplarının borçları ise 12 yıla yayıldı. TMSF’nin ödeme şekilleri de gruptan gruba değişti. Genç Parti lideri Cem Uzan’ın ailesine ait İmar Bankası hâkim ortağı Uzan Grubu ile anlaşma yapmaya yanaşmayan TMSF’nin, pek çok grupla yaptığı yaptığı farklı özellik taşıyan anlaşmaları, konuyla ilgili açıklamalarına göre şöyle: Aksoy Grubu: 11+1 yılda ‘gayrimenkul projeleri ve şirket değerlerinin artmasıyla’. TMSF, İktisat Bankası’nın hâkim ortağı Erol Aksoy’a ait Aksoy Grubu ile 9 Mayıs 2006’da imzaladığı protokolle, grubun 31 Ekim 2005 tarihi itibarıyla birikmiş 945.094.678 dolar borç tutarını ve üçüncü şahıs bağlantılı işlemlerden oluşacak nakdi anapara borcunu ilk 11 yılı anapara, takip eden bir yılı da faizi olmak üzere 12 yılda geri ödemesini kabul etti. TMSF, grubun “gayrimenkul projelerinden sağlayacağı kaynaklarla ödemelerini gerçekleştireceğini, şirketlerin piyasa değerlerinin yükselmesinden sonra satılacağını ve satış tarihine kadar faaliyetlerini sürdürerek buradan da kaynak elde edeceklerini” bildirdi. Bilgin ve Merkez Grubu: 10 yılda 20 taksit. Fona devredilen Etibank’ın hâkim ortağı Medya Grubu şirketlerinden Satel Sabah Televizyon Prodüksiyon AŞ ve Bilgin Yayıncılık AŞ ile Merkez Grubu şirketleri ve TMSF arasında 3 Mayıs 2005 tarihinde imzalanan protokole göre, Merkez Grubu’nun 433 milyon dolarlık ödemeyi 6 aylık taksitler halinde 10 yılda tamamlayacağı, 18.5 milyon dolarlık peşinatı takiben ilk üç taksitte peşinat dahil 62.5 milyon dolar ödeyeceği, sonraki taksitlerin ise 19.5 milyon dolar olacağı kararlaştırıldı. Garipoğlu Grubu: 9 yıl libor artı yüzde 1. TMSF, Sümerbank’ın hâkim ortağı Garipoğlu ile grubun TMSF’ye olan borçlarının ödenmesine yönelik 12 Ağustos 2004’te imzaladığı protokole göre, Garipoğlu Grubu 31 Aralık 2003 itibarıyla TMSF’ye toplam 366.974.850 dolar nakdi borcunu 9 yılda libor artı 1 faiz oranı ile ödemeyi taahhüt etti. Korkmaz Yiğit Grubu: 10+2 yılda, libor artı yüzde 1. Grup ile 10 Nisan 2006’da imzalanan protokole göre, grubun fona olan toplam 554.876.859 dolarlık nakdi borcu 2006 yılından başlamak üzere ilk 10 yılı anapara, iki yılı faiz ve dolaylı sorumluluklarından kaynaklanan borçları olmak üzere toplam 12 yılda yıllık libor artı 1 faiz oranıyla ödemeyi taahhüt etti. Balkaner Grubu: 8+2 yıl, libor artı yüzde 1. Yurtbank hâkim ortağı grup ile 13 Haziran 2006’da imzalanan anlaşmaya göre, grubun fona 30 Haziran 2006 itibarıyla olan 571.477.101 dolarlık borcu, 2006’dan başlamak üzere ilk sekiz yılı anapara, iki yılı faiz ve dolaylı sorumluluklarından kaynaklanan borçları olmak üzere 10 yılda yıllık libor artı 1 faiz oranıyla ödemeyi taahhüt etti. Zeytinoğlu Grubu: 12 yılda libor artı yüzde 1. TMSF ile Esbank hâkim ortağı Zeytinoğlu Grubu arasında 25 Ocak 2005’te imzalanan protokole göre Zeytinoğlu Grubu, 30 Eylül 2004 itibarıyla TMSF’ye 625.852.251 dolar nakdi borcunu 2005’ten başlamak üzere 12 yılda, libor+1 faiz oranı ile ödemeyi taahhüt etti. Yaşar Grubu: 10 ve 7 yılda nakde indirgendi. Yaşarbank’ın hâkim ortağı olan Yaşar Grubu ile önceden 9 Ağustos 2002 ve 23 Aralık 2005’te 85.387.512 dolar ve 120.403.700 Avro’luk borçlarının 31 Aralık 2012’ye kadar tasfiyesini öngören protokoller, kısmi ödemelerden sonra, kalan borcun 2006 tarihli değere “indirgenerek” ve peşin 48.417.288 dolar ve 71.906.116 Avro ödenmesi suretiyle kapatıldı. ankcum?cumhuriyet.com.tr ABD ile Türkiye... Baştarafı 1. Sayfada tartışma götürmez bir gerçektir. Ancak bugünün gerçekleriyle dünün gerçeklerinin uyuşmadığı da hesaba katılmalıdır. ABD’nin Türkiye’yi Sovyetler’den ve komünizmden koruduğu savı ülkemizde geçerliydi. Bugün ABD Türkiye’yi hangi tehlikenin tehdidinden korumaktadır? Bu soru boşluktadır. ‘Stratejik ortaklık’ın bugün için anlamı nedir ya da anlamı kalmış mıdır? ABD Irak’taki öngörülerinde büyük ölçüde yanılmıştır. Türkiye’ye yönelik öngörülerinde yanılması olasılığının çok yüksek olabileceği hiç düşünülmüyor mu? C
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear