Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4 C letvekili Sedat Yurtdaş, “Sayın Öcalan” dediği derekçesiyle 6 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Mardin İl Başkanı Ferhan Türk, aynı konu nedeniyle tutuklanırken Hatay İl Başkanı Halis Yurtsever de aynı ifadeyi kullandığı gerekçesiyle ifade vermişti. RDOĞAN: MÜFLİS TÜCCARLARLA İŞİM YOK Bu arada Erdoğan, partisinin MYK toplantısı öncesi gazetecilerin “incelemeyi nasıl değerlendirdiği’’ sorusuna “Müflis tüccarlarla işim yok’’ yanıtını verdi. Erdoğan,yaptığı bir konuşmada konuyu gündeme getiren Deniz Baykal’ı, “Ana muhalefet lideri müflis tüccar gibi eski defterleri karıştırıyor” diye eleştirmişti. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, bir radyo programında terör örgütü PKK’nin lideri Abdullah Öcalan’a “sayın” diye hitap ettiğini yalanlayamadı. Başbakan Erdoğan’ın partisinin il başkanları toplantısında yaptığı açıklamalar özetle şöyle: Öcalan’a ‘Sayın’ hitabı:Türkiye’de Tayyip Erdoğan, teröristbaşıyla bölücüyle hangi tür bir yaklaşım içinde olabileceğini benim sevgili milletim çok iyi biliyor. Ve buna yaklaşmak suretiyle buralardan bir şey kapabilir miyiz mantığıyla bu işe yaklaşanlar boşuna kıvranıyor, oralardan bir şey çıkmaz. Baykal müflis tüccar: İşte ana muhalefet liderini izliyorsunuz, müflis tüccar gibi hep eski defterleri karıştırır durur, bu lider de maalesef müflis tüccar. Siyaset haberler Başbakan Erdoğan partisinin il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada bir radyo programında Abdullah Öcalan’a “Sayın” diye hitap ettiğini yalanlayamadı. “Ben sıfatlarla uğraşmam” diyen Erdoğan, “3 kırmızı çizgimiz var. Bunu söyleyen bir hareketin lideri terörist başıyla nasıl olur da aynı çizgiye düşebilir? Oralardan bir şey çıkaramazsınız” açıklamasını yaptı. Oğlu Burak Erdoğan’ın alnının teriyle çalıştığını anlatan Erdoğan, 2.5 milyon dolara banka kredisiyle alınan geminin 1617 yıllık eski bir koster olduğunu savundu. (Fotoğraf:AA) 30 MART 2007 CUMA BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ Irak İşgali 4 Yaşında... imzası olan bir nifaktır, bu. Dikkatli olmalıyız. Yıldızoğlu’nun söyleyişiyle, “ABD bölgeyi iki ucundan birden yaktı, ateş hızla ilerliyor. Türkiye ise tam ortalarda bir yerde...” ? Irak işgali ile beraber, bir nokta beni pek rahatsız etti. 1970’lerde Vietnam, ABD’nin saldırısına uğrayınca, bütün dünyada ve özellikle de aydın cepheden büyük tepkiler görüyorduk. Bu, bir sonuç da verdi. ABD’yi yargılamak için uluslararası bir aydınlar mahkemesi kuruldu. Başında ünlü İngiliz filozofu Bertrand Russell vardı. Onun yanı sıra Fransız filozof JeanPaul Sartre’ı görüyorduk. Daha başka saygın aydınlar yargıç olacaktır. Bize ayrıca onur veren bir isim Mehmet Ali Aybar da vardı o heyette. Gittiler, o cehennem ortamında mahkeme kurup ABD’yi mahkum ettiler. Etkisi de oldu. ABD, gerisingeri döndü. Ne var ki, Irak işgali başladığında, böyle bir tepki olmadı. Niçin? Vietnam olayında, Sovyetler Birliği ayaktaydı ve mahkemeye cesaret veriyordu. Belki. Peki, Sovyetler Birliği ortadan çekildiğinde, aydın dünyasında da bir kabuğuna çekilme mi ortaya çıktı? Ne olursa olsun, gerçek odur ki, dünya bundan sonra böyle gitmeyecektir: Tef alıp eline, “Tek kutuplu” bir dünya şarkıları çalanlar bilmeliler ki, bu tek kutuplu ezgi kulakları rahatsız ediyor. Şimdi, kulaklar “çift kutuplu” bir dünyaya çevrilmiştir... ‘Sayın’ incelemesi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Başbakan Tayyip Erdoğan hakkında, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’a “sayın” dediği konuşma nedeniyle inceleme başlattı. Cumhuriyet’in ortaya çıkardığı konuşmasında Erdoğan, “Sayın Öcalan düşüncelerinin değil şu anda almış olduğu kellelerin (şehitleri kastediyor) hesabını veriyor” demişti. Cumhuriyet, Erdoğan’ın 2000 yılında Avustralya’da bir radyo programında, Abdullah Öcalan’dan bahsederken “sayın” dediğini, şehitleri ise “kelle” olarak nitelendirdiğini 16 Mart Cuma günkü sayısında kamuoyuna duyurmuştu. Haberin ardından Erdoğan hakkında 10’u aşkın suç duyurusunda bulunuldu. Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekili Hikmet Önen, bu suç duyuruları üzerine inceleme başlattı. E KASETLER DİNLENECEK İnceleme kapsamında, konuşmaya ilişkin kasetler de incelenecek. İncelemenin TCY’nin “suçu ve suçluyu övmek’’ suçunu düzenleyen 215. maddesinden yürütüldüğü bildirildi. İnceleme soruşturmaya dönüşürse ve kasetlerde suç unsuru saptanırsa dokunulmazlığı nedeniyle Erdoğan hakkında gereği yapılmak üzere hazırlanacak fezleke TBMM’ye gönderilecek. Başsavcılık, suç unsuruna rastlamazsa takipsizlik kararı da verebilecek. Eski TCY’de “suçu ve suçluyu övmek” suçunu işleyenler hakkında suç duyurusunun ne zamana kadar yapılabileceği konusunda bir süre sınırlaması bulunmuyordu. Dolayısıyla suçlamanın öğrenildiği anda soruşturmaya geçilebiliyordu. Ancak AKP döneminde yenilenen TCY’de suç duyurusunda bulunma ve soruşturmaya başlamada süre sınırlaması getirildi. Yeni TCY’nin 11. maddesinde, “Suç, aşağı sınırı bir yıldan az hapis cezasını gerektirdiğinde yargılama yapılması zarar görenin veya yabancı hükümetin şikâyetine bağlıdır. Bu durumda şikâyet, vatandaşın Türkiye’ye girdiği tarihten itibaren altı ay içinde yapılmalıdır” hükmü öngörüldü. Erdoğan’ın söz konusu konuşmayı 2000’de yaptığı dikkate alındığında ise yeni yasaya göre 6 aylık süre sınırlaması dolduğu gerekçesiyle Başbakan hakkında takipsizlik kararı verilmesi güçlü olasılık olarak gösteriliyor. Geçen yılki 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Kürtçe bildiri dağıtan DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ve Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk, Siyasi Partiler Yasası’na muhalefet ettikleri ve Öcalan’ı övdükleri gerekçesiyle 1’er yıl 6’şar ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Tuğluk, partisinin son genel kurulunda da Öcalan’a “sayın” dediği için gözaltına alınmıştı. Eski DEP Mil hayatlarında tek başına bir kez iktidar yakalayamadılar, millet bir kez bunlara iktidar vermedi. Niye, güvenmiyor da onun için. Burak Erdoğan’ın gemisi: Bazıları da çıkmış çocuğumun şu anda kurduğu bir şirketle uğraşıyor. Bir şey bulamazsınız boşuna uğraşıyorsunuz. Alan belli satan belli. Benim oğlumun bir başka ortağıyla beraber iki ortaklı bir şirketi var, doğrudur. Aldıkları gemi 1617 yıllık ufak kosterdir. Fiyatı da 2.5 milyon dolar civarında bir gemi. 500 bin dolar peşinatla ve banka kredisiyle kısmen kendi sermayelerini ortaya koyarak aldıkları bir gemidir ve bundan sonra zaten gemi kendi kazancıyla bunun taksidini ödeyecek noktadadır. Benim kardeşimin, eniştemin şirketleri var. Ne yapacaklardı, oturup da bu ülkede geleni gideni mi seyreceklerdi veya daha öncekilerin yaptıkları gibi bir komisyonculuk şirketi açarak da oradan belli işleri yapanlara iş takibi mi yapacaklardı? Milletten talimat alırız: Demokrasi diyorlar ondan sonra sıkılmadan utanmadan, “Başbakan’a diyorlar bir yerlerden bir şeyler fısıldayacaklar”. O senin işin bizim işimiz değil, biz yüreğimizi koyduk bu işe. O sizin işiniz. Bizim nereden ne talimat alacağımız bellidir, o da millettir. Örtülü ödenek: Çok gizli damgası taşıyan bir evrakı önce Meclis’te bir milletvekili eline tutuşturmuş çıkıyor onu gösteriyor. Ben buradan savcılara suç duyurusunda bulunuyorum. Çok gizlilik damgasını taşıyan bir evrakı CHP nasıl eline geçirmiştir. Bunun cevabını versinler. rak işgali, her yönden derslerle doludur. Başta da, yalanlar üstüne kuruldu: Saldırıdan önce Bush yönetimi, Irak’ta kitle imha silahları tehdidinden, El Kaide üslerinden dem vuruyor; gelecek için umutlar dağıtıyordu: Saddam rejimi devrilince, tüm bölgeye demokrasi dalga dalga yayılacaktı. Onun diliyle dominolar teker teker devrilecekti. Bu yalanın yürüyüşünden, hepimizin bilgisi vardır. 21 Mart 2007 günlü gazetemizde, Ergin Yıldızoğlu’nun “Yangının Ortasında” adlı yazısı da hepimize yararlı olacaktır. ? Gerçekten, Saddam rejimi, dünyanın ateş gücü en yüksek ordusu önünde devrildi; ama bütün Irak halkı ezilirken, bütün bölge halkları da sarsıntı içine düştü. Ölü, yaralı bir milyona yakın bir yekun! Demokratikleşme bir yana, radikal İslam güçlendi, tarihsel dini düşmanlıklar yeniden alevlendi. Olan biten, insanlık adına silinemez bir yüz karasıdır... Demokrasi bir yalandı, petrol uğruna bir cinayetti. Başka örnekleri bir yana, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), bir “emperyalist devlet”tir. Haysiyetli bir insan, ondan bahsettiğinde, bu sıfatı esirgememeli. Ve bizler de, emperyalizmi çok önce tanıdığımızdan, ABD’nin yanında, dolayında olmamalıyız. Özellikle, bundan sonra... Gazetemiz okurları, son bir yıldır Ortadoğu için dolaştırılan uyduruk bir haritayı iyi hatırlar. Geleceğimizi, durup durup zehirleyecek bu harita olacaktır. Ortadoğu halklarının arasına sokulmuş ve altında emperyalizmin I CHP’li gençlerden destek ‘Tehlikenin farkındayız’ İstanbul Haber Servisi Cumhuriyet değerlerine sahip çıktıklarını belirten CHP Gençlik Kolları üyeleri, AKP’nin uygulamalarını ve basın üzerindeki baskılarını, Şişli’de bulunan gazetemiz binası önünde protesto etti. CHP’liler Cumhuriyet gazetesinin “Tehlikenin farkında mısınız” kampanyasına dikkat çekerek “Tehlikenin farkındayız ve yurtsever Türkiye halkını tehlikenin farkına varmaya davet ediyoruz” dediler. en büyük tehlikesidir” dedi. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine değinen Çevik, “Her fırsatta cumhuriyet değerleri ile kavga eden, sözde demokrasi savunuculuğu yaparak gerçek demokrasiyi işlemez hale getirmeye çalışan, bankaları ve en kârlı stratejik kurumlarımızı yabancılara satarak ulusal birikimlerimizi yok etmeye çalışan zihniyetin başı cumhurbaşkanlığına soyunmaktadır” diye konuştu. Cumhuriyet gazetesinin başlatmış olduğu “Tehlikenin farkında mısınız?” adlı reklam kampanyasıyla sorumluluğunu yerine getiren tek gazete olduğunu belirten Çevik, şöyle devam etti: “Söylenemeyenleri söyleyen, yazılamayanları yazan ve bu uğurda başta Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı ve Cavit Orhan Tütengil gibi birçok aydın yazarını kaybeden ama ilke ve görüşlerinden asla taviz vermeyerek yolunda devam eden Cumhuriyet, cesaretiyle halkımıza umut olmuştur. Cumhuriyet gazetesi ışığını yitirmeden yurttaşlarımızı aydınlatmaya ve cesaretlendirmeye devam etmektedir.” Erdoğan’a ‘hayır de’ çağrısı Dış Haberler Servisi İngiliz Financial Times (FT) gazetesi, Türkiye’nin modern bir Avrupa ülkesine dönüşüm sürecinin henüz sona ermediğini belirterek Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı görevine “hayır” demesi ve başbakanlığı sürdürmesi gerektiğini savundu. Erdoğan’ın Türkiye’nin son yıllardaki en istikrarlı hükümetine başkanlık ettiğini, istikrar, reformlar ve AB’ye yakınlaşmanın ülkenin ekonomik potansiyelini ortaya çıkardığını yazan Financial Times, Başbakan’ın önünde iki seçenek bulunduğunu, başbakanlığa devam edip partisini yeni bir seçim zaferine götürebileceğini, AKP’yi Türkiye’nin bugüne kadar görülmüş en güçlü siyasi partisi haline dönüştürebileceğini, ancak Cumhurbaşkanlığı’nı tercih ederse gerginliklerin ortaya çıkacağını savundu. ‘CUMHURİYET HALKIMIZA UMUT OLDU’ CHP Gençlik Kolları üyesi gençler, Cuhuriyet gazetesi önünde toplanarak “Tehlikenin farkında mısınız” kampanyasına desteklerini bildiler. Grup adına bir açıklama yapan Ümraniye Gençlik Kolları Başkanı Uğur Çevik, AKP’nin emperyalist güçlerle işbirliği içerisinde olduğunu belirterek “ulusalcılık” anlayışını yıkarak “ümmetçilik” politikalarını yaymayı hedeflediğini ifade etti. Çevik, “Laik, bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ‘dipsiz kuyu’ya atma çabaları tarihimizin Seçim yaklaşırken gözler Erdoğan’da. (AP) lmanya’daki Türk işadamlarının 2010 yılında cirolarının 95 milyar Avro’ya çıkmasının beklendiği ne anlama geliyor? TürkAlman Sanayi ve Ticaret Odası (TATSO) Başkanlığı’nı kısa bir süre önce Kemal Şahin’den devralan Rainhard Freiherr von Leoprechting, bu yüksek ekonomik potansiyeli değerlendirirken Almanya’nın Türklere uyguladığı vizeyi de gereksiz gördüğünü belirtti. 95 milyar Avro, yaklaşık 120 milyar dolar anlamına geliyor. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu Almanya’da 60 binin üzerinde Türk girişimci bulunduğunu, bu girişimcilerin Almanya’daki yatırımlarının 7.5 milyar Avro’ya ulaştığını ifade ettikten sonra şu noktalara dikkat çekmişti: “Almanya’daki Türk girişimcileri bugün 370 bin istihdam sağlıyor. Almanya’daki Türk girişimcilerinin sayısının 2010’da 100 bine ulaşarak 650 bin kişiye istihdam sağlaması ve 95 milyar Avro’luk iş hacmine ulaşması bekleniyor. Türk özel sektörü olarak 2006’da 23 milyar dolar olarak gerçekleşen iki ülke arasındaki ticaret hacminin orta vadede 50 milyar dolara ulaşmasını arzu ediyoruz. Bugün Türkiye’deki Alman yatırımcı sayısı 2 bine ulaşarak yabancı yatırımcılar arasında birinciliği sürdürmektedir.” ??? Almanya ile Türkiye arasındaki bu iliş A SIFIR NOKTASI ORAL ÇALIŞLAR Almanya’daki Türk İşadamları… caret hacminin 10 yıl gibi bir süre içinde 20 misline yakın artması ne gibi sonuçlar doğurur ya da doğuruyor, bir de o yanına bakmak gerekiyor. Bu kadar büyük bir alışveriş, tabii ki sosyal dokuyu da altüst edici etki yapıyor. Eski ilişkiler, eski ekonomik düzen, eski toplumsal düzen sarsıntıya uğruyor. Değerler değişiyor. Böylesine büyük bir “büyüme” içindeki bir ülkede artık eski düzeni ayakta tutmak; eski, içine kapalı sistemle işlerin yürüyebileceğini düşünmek hayal. Artık yeni bir değerler sistemi, yeni bir ilişki biçimi oluşuyor. ??? Bunlar iyi midir, kötü müdür, onu ayrıca tartışmak gerekiyor. Ama birçok şeyin değiştiği bir gerçek. Siyaseti de, toplumsal ilişkileri de bu büyük değişimin, bu büyük altüst oluşun gerçekliği içinde okumak ve değerlendirmek gerekiyor. Türkiye böylesine hızlı bir ticaretle ki üzerine değişik değerlendirmeler yapılabilir. Ben, gelişmeleri gümrük birliği öncesi ve sonrası diyerek değerlendirmekten yanayım. Türkiye, gümrük birliğine girdiği 1996 yılından bu yana dış ticaret hacmini neredeyse 20 misli artırdı. Toplam dış ticaret hacmi 10 milyar dolarlardan 200 milyar dolarlara ulaştı. Bunun mutlaka iyi tarafları da, sorunlu tarafları da bulunuyor. Çünkü Türkiye’nin ithalatı her zaman ihracatından fazla oluyor. Rakamlar arttıkça dış ticaret açığı da büyüyor. Bunlar Türkiye’nin hanesine borç olarak yazılıyor. Bu, sorunları artırıcı bir etki yapıyor. Türkiye’nin dışa bağımlılığı aşırı borçlu bir ülke olarak giderek daha fazla artıyor. Bir başka taraftan bakıldığında ise Türkiye’nin üretim kapasitesi gelişiyor. Yeni iş sahaları açılıyor. Ekonomi başka sorunlarla yüz yüze geliyor. Türkiye, dünyanın büyüyen ve gelişen ekonomilerinden birisi olarak dikkat çekiyor. ??? Bir ülkenin ekonomisinin ya da ti nereye gidebilir? Bu tip bir ekonomik tercih ne gibi sonuçlara yol açar? Bütün bunları düşünmek zorundayız. Türkiye’deki gerginliğin arkasında belki de böylesine büyük bir altüst oluş yatıyor. Taşlar tam anlamıyla yerinden oynamış durumda. Ancak. Türkiye’nin siyasi ve idari yapısı bu gelişmeye uymuyor. ??? Örneğin yüzde 10’luk seçim barajı, siyasi partilerin demokrasiye kapalı yönetim biçimleri bu gelişmelere tamamen ters. Bu ekonomik altüst oluş, yeni kimlik arayışlarını, yeni siyasi arayışları beraberinde getiriyor. Siyasi yapı ise buna cevap vermiyor. Ekonomide ortaya çıkan bu tabloyu yeniden okumak ve anlamak gerekir diye düşünüyorum. Bunun ne anlama geldiğini, nasıl sonuçlar doğurabileceğini tartışmak ve bunun üzerinden yeniden siyaset üretmek, idari yapılanmayı buna göre yeniden düzenlemek gerekmiyor mu? ??? Türkiye ile Almanya arasındaki 23 milyar dolarlık ticaret hacmi bile işin ne ölçüde başka boyutlara ulaştığını göstermiyor mu? Ne dersiniz?... oralcalislar?cumhuriyet.com.tr T Ü R K İ Ş : Açlık sınırı 629 YTL ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkİş, mart ayında açlık sınırının 629 YTL 48 Ykr’ye, yoksulluk sınırının ise 2 bin 50 YTL 42 Ykr’ye yükseldiğini açıkladı. Türkİş Araştırma Merkezi’nce yapılan araştırmaya göre mutfak enflasyonu aylık yüzde 0.12 oranında artarken, son 12 ay itibarıyla artış yüzde 10.57 ve yıllık artış da yüzde 10.63 oranında gerçekleşti. Dört kişilik bir ailenin mart ayında mutfak için yapması gereken harcama (açlık sınırı) 629 YTL 48 Ykr olarak hesaplanırken, zorunlu harcamalar için eve girmesi gereken toplam tutarın (yoksulluk sınırı) ise 2 bin 50 YTL 42 Ykr olduğu belirlendi. Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapılması gereken harcama tutarı geçen yılın mart ayına göre 60 YTL 18 Ykr arttı.