Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
16 ŞUBAT 2007 CUMA bilim/vaziyet Doğum tarihimiz akıl sağlığımızın belirleyicisi mi? M Reyhan OKSAY ılın hangi döneminde doğduğunuz depresyon, şizofreni ve anoreksiya nevroza gibi hastalıklara yakalanma riski ile ilgili küçük fakat önemli ipuçları verir. Burada sorun mevsimlerin zihinsel sağlığınızı etkileyip etkilememesi değil, nasıl etkilediğidir. Bu sorunun yanıtlanması, zihinsel hastalıkların önlenmesi veya tedavisinin yolunu açabilir. Doğum tarihinin insan sağlığı üzerindeki etkisi, ilk kez 1929 yılında İsviçreli psikolog Moritz Tramer’in kış mevsiminin sonlarına doğru doğan insanların şizofreniye yakalanma eğilimlerinin daha yüksek olduğunu tespit etmesiyle fark edildi. Bugün kuzey ÜNEŞ IŞIĞININ ROLÜ yarıkürede şubat, mart ve nisan ayında doğanlarda, yılın diğer aylarında doğanlara oranla şizofreniye yakalanma riskinin yüzde 510 daha yüksek olduğu biliniyor. Bu etki son yıllarda yapılan çaKış enfeksiyonlarının etki yaratmadığına inanan McGrath, mevlışmalarda da doğrulandı ve bu etkinin küçümsenmeyecek boyutsimsel güneş ışığı azlığının etkilerine odaklanmayı tercih etti. Yağta olduğu görüldü. Danimarka’daki Aarhus Üniversitesi Hastamur mevsiminden sonraki üç aylarda doğan insanlarda şizofreni nesi’nin yürüttüğü bir çalışma, şizofreni hastalığı söz konusu olvakalarının daha sık görüldüğünü ortaya çıkartan Baltimore’daduğunda, kış aylarında doğmanın yol açtığı riskin, şizofren anki Maryland Psikiyatrik Araştırma Merkene/baba veya kardeşe sahip olmanın yol zi’nden Erickde Messias’ın yaptığı çalışmadan açtığı riskin iki katı olduğunu ortaya kove ekvatora yakın ülkelerden kuzeye göç eden yuyor. koyu derili insanlarda şizofreninin daha fazla Hangi mevsimde doğduğunuz diğer görülmesini ortaya çıkartan çalışmadan esinlehastalıklarda da etkisini gösteriyor. İngilnen McGrath, Queensland’de görülen şizofretere’deki 25.000 intihar vakası üzerinde ni vakaları ile kış aylarındaki doğumlar arasınyapılan son bir çalışma, doğum günleri nidaki bağlantıyı çözmeye uğraştı. san, mayıs ve haziran aylarında olan intiGüneş ışığı, D vitamini üretimini tetikleyerek har girişimci sayısının, yılın diğer aylarınvücudu etkiler. Fetüsün beyin gelişimi için D vida doğanlara göre yüzde 17 oranında dataminine ihtiyacı vardır. Ancak burada sorun ha fazla olduğunu ortaya çıkarttı. Bu dökuzey yarıkürede kış aylarında yeterli miktarda nem, kuzey yarıkürede ilkbaharın sonu, güneş ışığının bulunmamasıdır. McGrath Londra’da yaşayan insanlar ile ilgili gözlemleyaz mevsiminin başına denk geliyor. Benrini şöyle açıklıyor: "Londra 51 derece kuzey zer şekilde kuzey yarıkürede anoreksiya enleminde olduğu için bütün gün çıplak dolaşhastası insanların nisan ve haziran ayları sanız dahi, kış aylarında yeterli miktarda D viarasında doğmuş olma olasılığı yılın diğer tamini üretemezsiniz." aylarında doğma olasılığından yüzde 13 McGrath, D vitamini eksikliği ile doğum tadaha fazla. Ancak bütün bunlar yılın son rihi bağlantısının sonuçta şizofreni riskini artıaylarında doğmanın daha iyi olduğu anlaran bir olgu olduğunu düşünüyor. Sinir bilimmına gelmemeli. Sonbahar aylarında doğci Darryl Eyles ile birlikte çalışan McGrath, hamak ise panik atak hastalığına yakalanma milelik döneminde D vitamininden gerektiği riskini yüzde 8 oranında arttırıyor. Ayrıca kadar yararlanamayan farelerin beyinlerinin lasonbahar doğumlu erkeklerin alkolizm tuteral ventricle denilen bölgesinin anormal ölçüzağına düşme olasılığı daha yüksek. lerde geliştiğini ortaya çıkarttı. Şizofreni hastaDeğişik mevsimlerde doğmanın, değişik larında da lateral ventricle bölgesi anormal psikiyatrik hastalıklara yakalanma risKişiliğimizin, doğduğumuz büyümüştür. Lateral ventricle bölgeleri bükiyle bağlantılı olması epidemiyologlayümüş olan fareler normal farelere oüranla zaman etkisi altında rın yıllardır üzerinde durdukları bir daha fazla koşuşturur. Bu davranış, antipsikonu. Son zamanlara kadar kış ve ilkolduğumuz yıldız tarafından kotik bir ilaç olan haloperidol ile dengelebahar aylarındaki doğumların, şizofrebelirlendiği gibi bir iddiayı nir. Haloperidol, dopamin nörotransmiterini ve anoreksiya riskini artırmasının çoğumuz, bilimsel bir temele ni önler ve şizofreniyi tedavi eder. McGrath, nedenlerini araştırmak için yapılan çaD Vitamini eksikliği ile sinir gelişimi anordayanmadığı gerekçesiyle lışmalar, daha çok annenin hamilelik malliklerinin en azından farelerde birbisırasındaki sağlığı üzerine odaklanıyorsafsata olarak kabul ederiz. rine bağlı olduğunu söylüyor. Aynı ilişki indu. Bu çalışmalara göre, bebeğin gelisanlarda da geçerli midir? Bu soruyu yanıtşimindeki kritik süreçte annenin geçirlamak için ellerinde yeterli veri olmadığını belirten Grath, "Hediği viral bir hastalık bebeğin beyinsel gelişimini olumsuz yönde nüz bu konu üzerinde çalışıyoruz" diyor. etkileyebiliyor. 1980’li yılların başlarında yapılan çalışmalar ise, grip ve kızaEN FAALİYETLERİNİN ARAŞTIRILMASI mık gibi viral hastalık salgınlarını izleyen aylarda doğan insanların ileri yaşlarda şizofreniye yakalanma riskinin arttığını gösteriyordu. Ne var ki başta Atina Georgia Üniversitesi’nden Stephen Bu basit açıklamanın mevsimlerin zihinsel sağlık üzerindeki etMiller’in yaptığı araştırma olmak üzere 1999 yılında yapılan gekileri için yeterli olup olmadığı bilinmese de nihai hedef, mevsimniş kapsamlı araştırmalar 750.000 kişi üzerinde viral hastalık sel trendlerin altında yatan moleküler mekanizmayı ortaya çıkartsalgınları ve şizofreni vakaları arasında anlamlı bir ilişkinin oldumak ve buna bağlı olarak yeni tedavi yöntemleri geliştirmektir. ğunu doğrulamadı. McGrath’a göre D vitamini hücre çekirdeğindeki genleri açıp kapatma becerisine sahip olduğu için, bunun eksikliği kişinin önemELATONİN HORMONUNUN ROLÜ li proteinlere sahip olup olamamasına ve şizofreni riskinin artmasına yol açabilir. İsveç’teki Umea Üniversitesi’nden Jayanti Chotai, duyguduruEnfeksiyonların fetüsün gelişmekte olan beynini etkilediği fikmu ile ilgili nörotransmiterleri kodlayan genlerin faaliyetinin nari, bazı bilim adamları tarafından hâlâ destek görüyor. Ancak son sıl değişeceği gibi daha geniş kapsamlı bir soru üzerinde kafa yoçalışmalarda ilgi, annenin sağlığı üzerine odaklanıyor. Örneğin haruyor. Chotai ve meslektaşları, daha çok ortak genlerin üç varyasmile kadının ne kadar güneş ışığına maruz kaldığı veya sıcaklığın yonu ile ilgileniyor. Bunlar: anne üzerinde etkileri araştırılıyor. • Triptofan hidroksilaz (TPH): Serotoninin sentezini sınırlar Güneş ışığı, uykuuyanıklık döngüsünü düzenleyen melatonin ve tek kutuplu depresyonun ve intiharın tetikleyicisi olarak dehormonunu baskılar. İngiltere, Merseyside’daki Peasley Cross ğerlendirilir Hastanesi’nden psikiyatrist Emad Salib, bu hormonun hamile• Serotonin (5hidroksitriptamin) taşıyıcı gen (5HTT): Deplikte veya doğumda çok önemli bir rol oynadığını söylüyor. İlkresyon ve iki kutuplu bozukluğa yol açar. bahar mevsiminin sonlarında doğmak ile intihar eğilimi arasın• Dopamin D4 reseptör geni (DRD4): Bunun bir versiyonu da yakın bir ilişki olduğunu ortaya koyan bir çalışmanın yazarlapsikoza yol açar. rından biri olan Salib, bu çalışmayı geçen yıl British Journal of Chotai bütün bu çalışmalardan elde ettiği bulguları şöyle açıkPsychiatry isimli dergide yayımladı. Diğer başka çalışmalar da lıyor: "Bir insanı akıl hastalığına yatkın hale getiren spesifik bir intiharın kendisinin de mevsimsel bir trend izlediğini gösteriyor. gen varyantı söz konusu ise ve o kişinin doğum tarihi ve anne karBu trend, gün ışığının maksimum değerlere ulaştığı aylarda zirnındaki dönemi ile ilgili bir etmen bu geni faal hale getiriyorsa, ve yapıyor. Salib bunu şöyle açıklıyor: "Nisan, mayıs, haziran aybelirli bir dönemde doğan hastalarda bu gen varyantından bol larında dünyaya gelen insanlar temmuz, ağustos ve eylül aylarınmiktarda bulunması çok büyük bir olasılıktır." Chotai ve meslekda anne karnına düşer. Dolayısıyla gelişmelerinin kritik aylarıntaşları 950 şizofreni, tek kutuplu veya çift kutuplu depresyon hasda melatonin düzeyi yükseklerde seyreder. Bu da beyinde bazı tası üzerinde yaptıkları çalışmalarda bu çıkarıma uygun sonuçlar değişiklikler yaratır. Bu değişiklikler yaşamın ileri evrelerinde inelde ettiler. Depresyondaki bir hastanın, doğum tarihine uygun tiharı körükleyebilir." bir şekilde serotonin geninde –çoğunluğu ocak ayında doğmuşmutasyon saptanırken, benzer şekilde bir şizofreni hastasının doAVA SICAKLIĞININ ROLÜ pamin geninde –çoğunluğu ekim ayında, çok azı nisan ayında doğmuş değişikliklere rastlanmış. Londra’daki St.Georges Hastanesi Tıp Fakültesi’nden yeme Chotai ayrıca doğum mevsimi ile serotonin, dopamin ve noradbozuklukları uzmanı Beth Watkins, anoreksiya ile doğum mevsirenalin düzeyi arasında da bir bağlantı olduğunu ileri sürüyor. Ve mi arasındaki ilişkiyi daha farklı bir açıdan ele alıyor. Watkins’e "yenilik peşinde" ve "ödüle bağımlı" gibi birtakım kişilik özellikgöre mevsimler fetüs üzerinde değişiklikler yaratmaz; ancak mevlerine göre bunlardan bir harita oluşturuyor. Bütün bu çalışmasimsel etkiler, yeme bozukluğuna yatkın olan bebeklerin, yılın benın sonucunda oldukça uyumlu eşleşmeler ortaya çıkıyor. Örnelirli dönemlerinde doğmasını kolaylaştırır. Anoreksi hastalarında, ğin serotonin metabolit düzeyi (5HIAA) düşük olan insanların aynı hastalığa yakalanmış anne/baba veya kardeşe sahip olma olaşubat ile nisan ayları arasında doğmuş olmaları daha büyük bir sılığı, genel nüfusa oranla 8 mislidir. Bu yakının, çoğunlukla anolasılıktır. Aynı şekilde duygudurum bozuklukları yaşayanlar da nenin olması Watkins’in farklı düşünmesine yol açtı. Aşırı zayıf bu aylarda doğmuş olabilirler. Yenilik peşinde koşanların da niannelerde mevsimlere bağlı olarak değişen ne olabilir? "Bu insansan ile mayıs ayında doğanları sayıca daha fazladır. Chotai’ye göların doğurganlığı bıçak sırtındadır" diye konuşan Watkins, "Anore doğum tarihi, genlerin faaliyetini veya ifadesini değiştirerek tereksiya eğilimi ile ilişkili aylarda doğan bebekler, temmuz ile eymel kişilik özelliklerini etkiliyor. Ancak bu yönde anahtar çevre lül ayları arasında döllenmiştir. Yüksek sıcaklık, anoreksik bir anfaktörünün ne olduğu henüz bilinmiyor. nenin doğurganlığını artıran bir faktör olmasın?" diye soruyor. Bu konuda daha bilinmeyen çok şey var. Örneğin kritik Watkins ve meslektaşı Kate Willoughby, İngiltedeğişikliğin döllenme ile başlayan hamilelik süresi re’de anoreksiya hastası ve diğer yeme bozukluiçinde ne zaman oluştuğu da bilinmiyor. ğu olan yaklaşık 400 kadını izledi. İngiltere’de, Bütün bu bilinmeyenler göz önünde bulunortalama sıcaklık yalnızca temmuz ve ağusdurulursa, bu alanda yapılan çalışmalardan tos aylarında 15 derecenin (santigrat) elde edilen sonuçlar, anne adaylarının aiüzerine çıkar. Bu aylarda daha fazla sale planlarını değiştirmelerine yol açacak yıda anoreksiya hastası kadının hamikadar belirleyici değil. Bilim adamlarıle kaldığı belirtiliyor. Bu da Watnın bu konuda söyleyebilecekleri tek kins’in iddiasını güçlendiren bir olguşey, kış bebeklerinin pek çoğunun şidur. İki bilim insanı, daha sonra, çazofreniden uzak bir yaşam sürecekleri lışmalarını Avustralya’daki 200 hasta ve bahar bebeklerinin yeme bozukluküzerinde sürdürdü. Sydney civarında larıyla baş etmek zorunda kalmayacakhaziran, temmuz ve ağustos aylarında ları yönünde kuvvetli bulguların bulun–kış mevsimi ortalama sıcaklık 15 deması. Gelecekte zihinsel bozukluklar ile recenin altına düşer. Beklenildiği üzere doğum mevsimi arasındaki ilişkinin biyobu dönemde daha az sayıda kadının halojik temelleri anlaşıldığı anda bu bozuklukmile kaldığı tespit edildi. Nihai olarak bilim ların nasıl onarılacağı da anlaşılmış olacak. adamları yıl içinde sıcaklığın ortalama 25 derecede seyrettiği Singapur’daki anoreksiyalı kaKaynak: New Scientist, 27 Ocak 2007 Yağmur Ekim C 104. madde maddesinden söz ediyordu. Anayasayı açıp Cumhurbaşkanına yasama ile ilgili olarak verilen yetkilerden birinin altını çizerek bir kez daha okumuştuk: “Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar vermek.” Soru çok açık: Meclis kararı olmaksızın, Cumhurbaşkanı seçim kararı alabilir mi? Erol Toy’un görüşü; alabilir! Tartışmalı bir konu ama bir de şu soruyu sormak gerek: Cumhurbaşkanı, Yüksek Seçim Kurulu’na seçimlerin yenilenmesine karar verdiğini bildiren bir yazı gönderebilir mi? Göndermesini engelleyen bir durum söz konusu olmadığına göre gönderebilir. Eskiden dağa taşa slogan yazardı, şimdi reklamlara slogan yazıyor! 17 Erdoğan: “Çomağı soktuk, rahatsız olan bağırıyor!” Bir de “çelik” irade... Olur size çelikçomak! Y dınları izlediler. Burada doğum tarihine bağlı olarak belirgin bir hastalık artışı görülmedi. Watkins sıcaklık etkisi olarak algılanan gelişmelerin, doğum öncesi güneş ışığına maruz kalma etkisi olarak da değerlendirilebileceğine dikkat çekiyor. Bu da şizofrenidoğum mevsimi konusunda bugün en fazla kabul gören varsayımdır. 2005 yılında Avustralya’daki Queensland Akıl Sağlığı Araştırmaları Merkezi’nden John McGrath, enlem yükseldikçe, kış aylarında doğan çocukların şizofreniye yakalanma eğiliminin o kadar yüksek olduğunu söylüyor. Kuzeyde 30 ile 60 dereceler arasında bu risk yüzde 5, 60 dereceden sonra yüzde 10’dur. G ECLİS Başkanı Bülent Arınç, Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin bir şeyler söylerken Cumhurbaşkanının yetkilerine ilişkin bazı değerlendirmeler de yaptı ve “Yedi yıl içinde çok büyük yetkiler kullanılıyor. Olağanüstü, süpermen gibi. Yargıya ayrı, yasamaya ayrı, yürütmeye ayrı yetkileri var. Peki sorumluluk var mı? Sıfır sorumluluk. Bunların hepsini yapabilir ama sorumsuzluğu var” dedi. Arınç, “süpermen” tanımını yaparken, Cumhurbaşkanının seçime gitme yetkisinden de söz etti. Sevgili Erol Toy ağabey, haftada bir gün bizim gazeteye uğrar. Dereden tepeden konuşuruz. Erol ağabey bir süredir Anayasa’nın Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini belirleyen 104. Anayasa’nın 77. maddesi milletvekili seçimlerinin beş yılda bir yapılacağını belirtirken “Meclis, bu süre dolmadan seçimin yenilenmesine karar verebileceği gibi, Anayasada belirtilen şartlar altında Cumhurbaşkanınca verilecek karara göre de seçimler yenilenir” diyor. Ne diyor; “Cumhurbaşkanınca verilecek karara göre” diyor! Ama cümlenin başı var diyeceksiniz: Anayasada belirtilen şartlar altında! Nedir bu şartlar? Cumhurbaşkanının görevini belirleyen 104. madde “Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir” diyor. Bir düşünün bakalım: Bugün devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalıştığını söyleyebilir misiniz? Eğer söyleyebiliyorsanız Hrant Dink cinayetini neden çözemiyorsunuz! Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Saf M. Kemal Sağtürk: “Gül, Washington’u mahcup görmüş. Biz de kendisini çok saf gördük!” Derinlik DERİN devlet tartışmaları üzerine Prof. Dr. Özer Ozankaya’nın da bir çift sözü var: “Bugün ‘derin devlet sensin, yok asıl sensin’ kavgasını verenler, Türk ulusunun bağımsızlığını, özgürlüğünü ve çağdaş uygarlık düzeyinde onurla yaşamasını sağlayan dünyaya örnek Türk Devrimi’ni yıllarca ‘milli, manevi mukaddeslerimize saldırı’ demagojisiyle karalayanlardır. Milyonlarca yurttaşa Cumhuriyet aydınlığının ulaşmasını engelleyerek onları cahil, meslek ve sanattan yoksun, yoksul bırakanlardır. Ulusun gerçek gücünün bilimce, teknikçe ve ahlakça güçlü olmaya bağlı olduğunu göz ardı eden ve ettirenlerdir. Yıllarca ‘Türkİslam Sentezciliği’ kılıfı altında Devlete yardımcı oluyorum’ diye cinayet dahil her türlü hukuk ve yasadışı eylemlerde bulunabilenler; şeyhler, tarikatçılar ve aşiret ağalarıyla kol kola girerek ‘İslami sermaye’ soygunculuğu yapıp en yüksek mevkilere gelebilenlerle sıkı fıkı olabilenler; ‘sosyal uyanış ekonomik gelişmenin önünde gidiyor’ gibi saçma bir gerekçeyle Cumhuriyet aydınlanmasının önünü kesenlerdir. Partilerinin içinde demokrasiyi ortadan kaldırıp tutkal gibi parti yönetim koltuklarında oturarak yurttaşı siyasal sürecin dışına itenlerdir. G M Oysa Türkiye Cumhuriyeti, daha kuruluşu sırasında İslamcılığın da, Turancılığın da baskıcı maskesini indirmiş, Türk ulusuna yıkımdan başka bir şey getirmediğini sergilemiş, aynı zamanda hiç kimseye, hangi gerekçeyle olursa olsun yasa ve hukuk dışı yetki verilemeyeceğini, böyle bir durumda ortada devlet kalmayacağını, anarşi olacağını açık açık ilan etmiş, siyaset adamlarının yükümlülüklerini de açıkça belirtmiş, tüm bunları yeni kuşaklara bir siyasal kültür olarak bırakmıştır. Bunun aksini düşünenler buyursunlar Atatürk’ü dinlesinler ve yapabiliyorlarsa özeleştirilerini yapsınlar. Susurluk’taki kamyonla perdesi bir ölçüde yırtılabilen bu ‘derin devlet’ yıkımlarından ulusu ve yurdu korumak için, ‘devlete yardımcı olmak’ demagojisiyle devlet yetkilerinin yasa ve hukuk dışı kullanılmasının doğuracağı tehlikeler konusunda Atatürk’ün şu sözlerini anımsasınlar: ‘Bir yurttaş ülke savunmasında başına toplayabileceği birtakım kimselerle başlı başına harekette bulunmaya yetkili değildir. Bir yurttaş kendi özgürlük hakkını kendi maddi gücüne dayanarak sağlamaya kalkışamaz. Bu hususlar bireylerin güçleri ve girişimleri ile değil, ulusun istencini taşıyan devletin güç ve etkisiyle sağlanabilir.’ Parti içi demokrasiyi ortadan kaldırarak ulusal egemenliği işlemez kılan siyasetçilere Atatürk’ün verdiği ders bugün en güncel değerdedir.” Yedi Can Sözer: “Almanya’da camilerden çalınan paralara ne oldu? Kanal yedi, kanal yedi...” Aranıyor İlker Çamkır: “Katillerin arkasındaki örgütlenmeyi ortaya çıkaracak bir İçişleri Bakanı aranmaktadır. Görenlerin insaniyet namına Türk halkına bildirmesi önemle rica olunur.” Misyon Gülhan Elmas: “RTE başbakanlık misyonu bittiği için cumhurbaşkanı olmak istiyormuş. Satacak bir şey kalmadı diye düşünüyor galiba!” Kılıf Ahmet Önen: “Yarın; ‘Kuzey Kıbrıs’ı sattın’ diyenlere, bugünden hazırlanmış güzel bir kılıf: Orada bir devlet var, cumhurbaşkanı var, hükümet var. Bize de saygı duymak düştü!” Anıtkabir Zeynel Polat: “Anıtkabir’deki müzenin ‘Devrim Tarihi’ bölümünde Atatürk’ün altı ilkesinin sıralandığı panoda laiklik varken, panonun İngilizcesinde laiklik neden yok?” H Neslimiz tehlikede... imayei Etfal Cemiyeti reisi, Kırklareli mebusu Dr. Fuat Bey’in, Himayei Etfal Cemiyeti tarafından Ankara’da neşredilen Gürbüz Türk Çocuğu mecmuasında “Milli Facia” ve “Çocuklarımızın %70’i Ölüyor” serlevhası (başlığı) altında bir makalesi intişar etti. Bu makale korkunçtur, fakat dehşeti nisbetinde de ibret vericidir. Rakamlara, binaenaleyh feci bir hakikate dayanan makaleyi okuyup da neslimizin tehlikede olduğunu ve istikbali kurtarmak için doğan çocukları ölümden korumak ve bunun için de ilim ve fen dairesinde bir mücadele açmak ihtiyacını hissetmemek mümkün değildir. Dr. Fuat Bey makalesinde evvela İstatistik Umumi Müdürü Dr. Camile Jacquart’ın Kalecik’te yaptığı bir anketten bahsediyor. 14.504 nüfusu bulunan Kalecik’te ankete 789 vâlide iştirak etmiş. Bu kadınlar hayatlarında 3469 canlı çocuk doğurmuşlar, bu yavrulardan 1686’sı ölmüş, 1883’ü hayattadır. Doğumlar ile ölümler arasındaki nisbet (oran) %48.6’dır. Doğumlar ile hayatta kalanlar arasındaki nisbet %51.3’tür. Sakatlar H hesaba dahil değildir. Mösyö Jacquart’ın yaptığı tecrübe anketinde ölenler arasında büyükler de vardır. Bunları %10 kabul etsek, neticede çocuk ölümleri yine %43’ten fazladır… Fuat Bey, Ankara civarında 12 köyde ve 222 aile arasında da tahkikat icra etmiş. İşte netice: Bu 222 ailenin 1334 çocuğu dünyaya gelmiş, 757’si ölmüş, 577’si hayatta. Hayattakilerden de 51’i sıtmalıdır. Çocuk ölümlerinin nisbeti %58’dir. Hayatta olanlardan sıtmalı ve bir yaşındaki çocukların bir kısmı da elbette ölecektir. Binaenaleyh ölenlerin nisbeti olan %58, daha çoğalacaktır. Fuat Bey’in görüştüğü ihtiyarlardan aldığı malumata göre bu 12 köyün içinde 50 sene zarfında nüfusu çoğalmış bir tek köy yoktur. Bilakis nüfus azalmış, mezarlıklar çoğalmıştır. Fuat Bey, çocuk ölümlerinin bazı yerlerde %70’e kadar çıktığı hakkındaki iddiasını isbat için yukarıdaki rakamı zikrettikten sonra diyor ki; “Türk kadını veluddur (doğurgandır), 16 çocuklu valideler epeycedir. Yapılan anketlerde kadın başına vasati (ortalama) 56 çocuk isabet etmektedir. Kadınları bu kadar velud olan bir milletin çoğalması kadar tabii bir şey yoktur. Doğan çocukları yaşatmak, maksadı temine kâfidir. Çocuklarımızı yaşatmak için de şiddet ve süratle icap eden mücadele tertibatını almaya ve ictimai seferberlik ilânına kanaat hasıl olmuştur… 4 Şubat 1927 Cuma