Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
12 C S TRATEJİ Orta Asya’da ‘renkli devrimlerden’ ABD’nin yeni Anar SOMUNCUOĞLU TUSAM RusyaUkrayna Araştırmaları Masası asomuncuoglu@tusam.net G eçen yazımızda (Cumhuriyet Strateji–160, "Renkli Devrimler" Sonrası ABD Türkistan Politikası: Büyük Orta Asya Projesi") "renkli devrimlerin" ardından Türkistan bölgesinde itibar kaybeden ABD’nin bölgeye yönelik olarak kalıplaşan yeni yaklaşımından bahsetmiştik. Bu yaklaşımda Türkistan bölgesinin Güney Asya bölgesiyle bütünleşmesi ve böylece Rusya ve Çin’in etkisinin zayıflatılması planlanmıştı. ABD’nin Asya Pasifik bölgesinde kurmaya çalıştığı güvenlik sisteminin içerisinde yer alan Japonya ve Güney Kore, ABD menfaatleriyle paralel olarak bölgede zaten aktif faaliyet içerisindeydi. Bu devletlerin faalliği giderek artarken, 2005’den sonra Hindistan ile "küresel stratejik ortaklık" kurmaya yönelen ABD, Afganistan’ı Türkistan bölgesine dahil ederek Türkistan ve Güney Asya’yı birbirlerine bağlayan projeleri ortaya atmaya başladı. Bu yeni yaklaşımın sonucunda 1990’lı yılların başından itibaren Doğu ve Batı’nın tarihi bağlantılarını vurgulamak için ele alınan İpek Yolu kavramı, ABD resmi yetkililerinin konuşmalarında KuzeyGüney bağlantısı olarak ele alınmaya başlandı. ABD’nin bölge politikasının Türkistan devletlerinin dış bağlantılarını etkileyen kısmını bu şekilde özetlemek mümkündür. ABD bölge politikasında meydana gelen değişimin Türkistan devletlerinin iç yapılarını ilgilendiren kısmı ise burada ele alınacaktır. BDT coğrafyasında ABD’nin ‘renkli devrim’ yaklaşımını terk ettiği gözleniyor. Gürcistan, Ukrayna ve Kırgızistan’da gündeme gelen hareketlerin Batı’ya herhangi bir yararı olmadığı gibi bölge güçleri ve dinamiklerinin direnciyle karşılaştığının anlaşılmasının ardından politika değişikliği yoğun olarak tartışıldı. demokratikleştirme faaliyetlerinin devam ettirilmesi konusuna da özel bir vurgu yapılıyor. Ancak "renkli devrimlerin" sonuçlarını ABD Kongresi olumsuz bir şekilde değerlendiriyor. Buna göre "Gürcistan’daki 2003 Gül Devrimi, Ukrayna’daki 2004 Turuncu Devrim ve Kırgızistan’daki 2005 Lale Devrimi, demokrasiye ve insan haklarına doğru sürekli ilerlemenin önemini gösterdi. Bu devrimler genellikle barışçıl protesto hareketleri yoluyla yolsuz ve etkinsiz rejimlerin uzaklaştırılması ile sonuçlandıysa da, güvenlik, iyi yönetim ve ekonomik büyüme gibi uzun vadeli menfaatler evrimsel demokratikleşme yoluyla daha iyi sağlanabilir." Tabii ki 2006 İpek Yolu Strateji belgesi birden ortaya çıkan bir tasarı değil, bölgede meydana gelen gelişmelerin ve bu gelişmelerin ABD uzmanları tarafından dikkatlice değerlendirilmesinin bir sonucudur. 2005 yılının yazına gelindiğinde ABD’nin benimsediği "rejim değişikliği" yaklaşımının çekiciliği sönmeye başladı. Gürcistan ve Ukrayna’daki iktidar değişikliklerinin ardından hüküm süren heyecan, Kırgızistan’daki "devrimin" ardından yerini kaygıya bıraktı. "Devrimin" gerçekleşme şekli ve akabindeki istikrarsızlık ABD’de "rejim değişikliği" yaklaşımının revizyonuna sebep olmaya başlamıştı. ABD’nin etkin düşünce kuruluşu RAND’ın 2005 yılında yayımladığı "Orta Asya’daki ABD Menfaatleri" çalışmasında sadece baskı yoluyla ekonomik ve siyasi reformları etkilemenin mümkün olmadığı vurgulandı. Çalışmada geçen aşağıdaki cümle özellikle anlamlıdır: "Andican olaylarından daha az olmayacak şekilde Kırgız devrimi, bağlantıların önemini ve bu ülkelerdeki iç durumun ne şekilde gelişebileceği konusunda bilginin gerekliliğini gösterdi." 2005 yılında Türkistan bölgesinde meydana gelen olaylar, yani Kırgızistan’daki "devrim", Andican olayları, Şangay İşbirliği Örgütü’nün bölgedeki askeri varlığını sorgulayan kararı, ABD’nin Özbekistan’daki Karşı Hanabad Üssü’nü ve bölgedeki itibarını kaybetmesi, ABD’de memnuniyetsizliğe yol açmıştı. Bu olayların çoğunlukla ABD’nin kendisinin hatalı davranışının sonucu ortaya çıktığı hissi ise memnuniyetsizliği daha da artırıyordu. karşılaşılan mukavemeti değerlendiren ve iç dinamikleri daha fazla dikkate alan yaklaşımlar ABD’de rağbet görmeye başladı. 2005’in sonunda demokratikleşme konusunda tabiri caizse "bardağa dolu tarafından bakma" yaklaşımı ABD’nin Türkistan politikasına hakim oldu. Bu yaklaşımın sonucu olarak ABD resmi yetkilileri Özbekistan ve Türkmenistan ile ilişkilerde yeni açılımın arayışına yöneldi. Bush yönetiminin devam eden demokratikleştirme politikasını ve demokrasi açısından çok eleştirilen bu ülkelerle açılım arayışlarını açıklamak için geliştirdiği söylem çok basitti: "uzaktan eleştirmenin hiç bir alemi yoktur." Buna göre bu ülkelerde bir etkiye sahip olabilmek için değişik konularda işbirliğinin sürdürülmesi şarttır. Sadece eleştiri ve baskıyla ise hiç bir yere ulaşılamaz. 2005’in sonunda ABD’nin Türkistan politikasında daha da ciddi değişim Kazakistan ile ilgili yaşandı. Ekonomik olarak hızla gelişen Kazakistan’ın bölgeye Rusya ve Çin’den bağımsız yatırımları sağlayabileceği dikkate alındı. Özbekistan’ı kaybeden ABD, Kazakistan ile ilişkileri geliştirmeye yönelirken, bölgede en uygun demokratikleşme modelinin Kazakistan’ın temsil ettiğini kabul etti. İlk bakışta ani gibi görünen bu kararın altı boş değildi. Birçok uzman hızlı demokratikleşmenin yerine daha yavaş, ancak sürekli değişimin daha olumlu olduğunu Kırgız "devrimi" patlak vermeden önce de belirtiyordu. Ancak bu görüşler o dönemde ABD’nin bölge politikasına yansımamıştı. "Lale devriminden" önce bölgeyle ilgili ABD’nin demokratikleşme politikasının değişmesi gerektiğini öne süren araştırmalar arasında National Committee on American Foreign Policy’nin Mayıs 2005’de yayımladığı "Orta Asya’da İstikrar: Kazakistan’ı Angaje Etmek. Orta Asya’daki ABD Menfaatleri ve ABDKazakistan İlişkileri Raporu (ve Politika Önerileri)" öne çıkıyor. DEVRİM YERİNE EVRİM ABD Kongresi’nin 2006 İpek Yolu Stratejisi Karar Tasarısı’nda 1999 İpek Yolu Stratejisi Kararı’nda olduğu gibi Türkistan bölgesi hala Güney Kafkasya ile birlikte anılıyor ve çoğunlukla DoğuBatı koridoru üzerinde duruluyordu. Ancak geçen süre içerisinde Türkistan ve Güney Kafkasya’daki değişiklikleri değerlendiren bu belgede yeni dönem ABD Türkistan politikasının ana hatları açıkça görünüyor. Her şeyden önce Afganistan operasyonunun bölgede yeni bir durum yarattığı ve bundan sonra Afganistan’ın Orta Asya (Türkistan) bölgesi içerisinde ele alınması gerektiği vurgulanıyor. Buna yönelik olarak kıta ulaştırma altyapısının oluşturulması gerektiğinden bahsediliyor. Belgede YIKICI DEĞİL YAPICI OLMAK Ortaya çıkan tablo sonucunda hızlandırılmış demokratikleşme yerine evrimsel süreci savunan bölge uzmanları ABD’de ağırlık kazanmaya başladı. Böylece bölgede Nazarbayev Kerimov