23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

etmeme arzusu da eklenince bu olasılık artıyor. Ancak ABD’nin Ortadoğu’daki dengeleri bozup yeni sorunlar çıkarabilecek olası bir saldırıdan önce diplomatik yollarla sorunu çözme konusunda ısrar etmesi çok daha akılcı olacak. Esasen dünya kamuoyunda ve BM’de bu konuda ABD’ye yardımcı olacak belirtiler ortaya çıktı. Geçtiğimiz Aralık ayının son günlerinde BM Güvenlik Konseyi 1737 sayılı kararıyla ilk kez İran’dan talep yerine, emredici şekilde nükleer çalışmalarını sınırlamasını istedi. Bu bağlamda 10 kuruluş ve 12 kişiye çeşitli yaptırımlar uygulanması kararlaştırıldı. Ayrıca İran’ın uranyum zenginleştirme ve plütonyum üretme çalışmalarına 60 gün zarfında ara vermemesi halinde ek yaptırımların gündeme geleceği açıklandı. Bu süre 21 Şubat 2007 itibari ile doldu ancak şu ana kadar gözüken husus İran’ın bunlara boyun Irak’ta bombalı eğmeyeceği yönünde. saldırı sonrası... Hâlbuki İran’ın bu yaptırımlardan kaybedeceği çok şey var çünkü büyük ve tüketici olarak alışkanlıkları yüksek bir nüfusu var. İran’ın BM tarafından uygulanacak yasaklara ne kadar tahammül edeceği ve özellikle iş bekleyen genç nüfusun ihtiyacı olan yatırımları ne kadar erteleyebileceği de İran için büyük bir soru(n) işareti. Bu nedenle önümüzdeki süreçte İran’dan izolasyonlar ve yeni olası ağır yaptırımların dayanılmazlığı karşısında geri adım atması beklenebilir. Nükleer teknoloji konusunda geri döndürülme noktasını geçen İran’ın 2012 yılında nükleer başlık üretebileceği varsayılıyor. Mevcut İran’ın yetenekleri göz önüne alındığında etkili saldırı yapabilmesi de zor görünüyor. olması engellense bile söz konusu "tehlikenin" tamamen ortadan kaldırılması İran’da köklü bir rejim değişikliği olmadıkça olası değildir. Şu anda zamanlama açısından İran’ın nükleer tesislerini tamamen yok etme imkanı yok olmuş gibi gözükmektedir. İran bir kere kara saldırıları bir yana hava saldırıları açısından bile çok geniş bir yüzeye sahip bir ülkedir. Bu geniş yüzeyde, geçmişte bir kısmı (Isfahan örneği) yer üzerinde C S TRATEJİ 9 Amerikan tesis ve güçlerine yönelebilir. Böylesine bir operasyon dünya ekonomisi ve siyaseti açısından başka kaçınılmaz sonuçları da ortaya çıkabilecektir. Bunları şöyle sıralayabiliriz: ? İran Hürmüz Boğazı'nı kapatır, elindeki yeni, gelişmiş TORM1, HAWK, SA2, SA5, Rapier, RBS70, Tigercat, SA16, SA7, SA6 ve SA300 gibi uçaksavar füze sistemlerini ve 1700 kadar uçaksavar topunu bilinçli şekilde kullanabilirse Amerikan hava saldırı unsurları ağır kayıp verir. ? Ukrayna'dan alınmış güçlü 3M80 SSN22 Sunburn gemisavar füzeleri, Çin mayınları, denize doğru kıyıdan harekete geçirilebilecek mayınlar ve kendi yaptığı başka füzeler Körfez’deki Amerikan donanmasını zorlayacaktır. ? İran’ın yeniden organize ettiği söylenen, Şahap3 ve Şahap4’lere sahip "15. Ghaem Füze Tugayı" ve Şahap3 ve Şahap4’lere teçhiz edilmiş "5. Ra’ad Füze Tugayı’ndaki orta menzilli füzelerle İsrail’i vurması söz konusudur. ? "ScudC ve D’lerle teçhiz edilmiş "7. ELHadid Füze Tugayı", ELNaze ve Zelzal güdümsüz roketlerine sahip "19. Zülfikar Roket Tugayı" ile son dönemde sayısını 3’den 5 Roket Tugayına çıkaran "İran Devrim Muhafızları Gücü" Körfez’de etkin bir şekilde özellikle ABD güçlerini hedefleyebilecektir. ? İran, sadece Amerikan gemilerini hedeflemek yerine dünyada petrol paniği başlatmak için tankerleri de batırabilir. ? Savaşın hızla denetimden çıkması ile tam tersine ABD'nin İran'ın uçaksavar sistemleri ve askeri altyapısını yok etme planı, petrol yükleme ve nakliye tesislerini yıkmaya da dönüşebilir. Bu, dünya petrol piyasasının uzun bir süre milyonlarca varil petrolden yoksun kalması demektir. Daha da kötüsü, İran misilleme olarak Suudi Arabistan, Kuveyt ve Körfez ülkelerinin petrol tesislerine saldırabilir. Bütün bunların olma riski bile dünyayı kaygılandırmalıdır. Bu gelişmelerden sonra petrol kısa süre içinde yeniden akmaya başlamazsa ABD dahil bütün dünya ekonomileri büyük darbe alır. Ayrıca siyasi gelişmeler çerçevesinde çeşitli ülkelerdeki ABD yurttaşları ve şirketleri İranlı ya da Müslüman militanların hedefi haline gelebilir. Saldırılarda taktik nükleer silah kullanılması halinde ise, İslam dünyasının ABD'ye yönelik nefreti daha da artar. Diplomatik cephede savaş, Rusya'yı Avrupa karşısında güçlendirir. Avrupa'nın Rus enerji kaynaklarına bağımlılığı artar. Başka bir deyişle savaş, dünyadaki dengeleri değiştirebilir, ABD’nin dünya politikasındaki etkinliğini azaltabilir. Değişen dengeler dünyada ekonomik bir resesyona neden olabilir. Bütün bunların içinde bulunduğumuz bölgeye daha büyük zararlar vermemesi temennimizdir. Ayrıca dış politika konusunda ciddi zafiyet ve zigzagları olan iktidarın hiç olmazsa bu konuda daha ciddi planlarla hazırlıklı olması, gelişmelerden özellikle yarar sağlanabilecek hususları şimdiden değerlendirebilmesi ülkemizin esenliği ve çıkarları açısından hayati bir önem taşımaktadır. NÜKLEER İRAN Yıllardır nükleer güç olma hevesinden vazgeçmeyen İran’ın bu konudaki ısrarı, planlı çalışmalarının artık olgunlaşma sürecine geldiğini gösteriyor. İran’ın nükleer bombaya sahip olması açısından öngörülen takvim çoğu kuruluşça 2012 olarak dile getiriliyor ise de bunun çok daha da yakın olması mümkün. Pakistan’ın aniden bir nükleer güç olarak ortaya çıktığı düşünülürse, mali kaynakları daha zengin ve teknik insan gücü küçümsenmeyecek düzeyde olan İran’ın "bomba"ya 2009’da bile sahip olabileceğini söz konusu etmekte. Şu günlerde 164 kadar enterkonnekte zenginleştirme santrifüjüyle deneysel miktarda birkaç gram da olsa zenginleştirilmiş uranyum elde etmeyi başarmış olan İran’ın, bu miktarı özellikle Natanz’da kurulmakta olduğu iddia edilen 3000 kadar santrifüjle hızla arttırabileceği bilinmekte. Bir nükleer bomba imalinin yaklaşık 45 kg. zenginleştirilmiş(en az yüzde 90 oranında uranyum U235) ile mümkün olduğu düşünülürse İran’ın bunu başarma yolunda şimdilik bu kilolarca zenginleştirilmiş uranyumu üretmesiyle ilgili sürenin olası uzunluğu dışında bir sorunu yok gibi gözükmektedir. bulunan tesislerin artık tamamen yeraltına indirildiği bilinmektedir. Natanz zenginleştirme tesisleri örneğinde olduğu gibi bir çok tesis yerin 1520 metre altına ve hatta İran’ın dağlık bölgelerindeki sığınaklara yerleştirilmiştir. Bu tür yeraltına indiği bilinen tesis sayısının 18, bilinmeyen nükleer tesis sayısının ise 70 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Kaldı ki bu tesisleri ABD’nin elindeki derine nüfuz eden özel bombalarla imha etmek bir yana İran’ın gün geçtikçe geliştirdiği hava savunma sistemlerini aşmak da ABD hava güçleri açısından ayrı bir sorun olacaktır. ABD’nin İran’a karşı, geçmişte yaşanan bir rehine kurtarma operasyonundaki gibi bir harekâta girişip, bu tesisleri karadan Özel Kuvvetlerle imhası ise hesaba katılamayacak kadar zordur. Çünkü İran geniş bir ülkedir ve böyle bir harekât sahası lojistik ve harekât süresi açısından sıkıntılar çıkarmaya son derece açıktır. Kaldı ki olası bir kara harekâtında ABD güçlerinin bu tesisleri bertaraf edecek kadar yeterli zamanı olup olamayacağı da ayrı bir sorundur. OLASI SALDIRININ SONUÇLARI İran’a karşı bir operasyonun ABD, İsrail, genel olarak Ortadoğu ve hatta dünya açısından ağır bedelleri olabilir. Devletlerarasındaki SünniŞii anlaşmazlığına karşın, SünniŞii bütün Müslüman ülkelerin halklarının ABD ve İsrail aleyhine tepkileri, hükümetlerini zorlayacak düzeylere erişebilir. Ayrıca bizzat bu konuda İran’ın vereceği tepkiler yalnız Irak ve Ortadoğu’yla sınırlı kalmaz, bütün dünyadaki ve özellikle Afganistan’daki ENGELLEME SEÇENEKLERİ BM Güvenlik Konseyi’nin yaptırımlarının sonuç vermesi durumunda İran üzerine olası bir saldırı söz konusu ise de bunun artık ABD için bile zor olacağı ve İran’ı bu yoldan kimsenin vazgeçiremeyeceği açıktır. Belki bir süre İran’ın atom bombasına sahip
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear