Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
C S netleşiyor Siyasal İslam’ı daha da güçlendirdi. Bu durum en fazla İran için fırsatlar yarattı. Aslında İran’ı istediği şekilde durduramayan ABD, İran’ın karşısına Ortadoğu’da bir "Sünni ekseni" çıkarmaya çalışıyor. Tabii bu durum Suudi Arabistan’ın da işine geliyor. Çünkü ABD bölgeye gelirken bölgedeki baskıcı yönetimlerin sona ermesi ve bölgeye demokrasinin gelmesi gerektiği yolunda çaba harcayacağını belirtmişti ama ABD’nin söylemi ile eylemi farklı oldu ve farklı sonuçlar ortaya çıktı. Irak’ta çıkmaza giren ABD, hem İran’ı durdurmak hem de bölgede etkinlik kurabilmek için her zaman yaptığı gibi demokrasi söylemini bir tarafa bırakarak, bölgedeki baskıcı yönetimlerle işbirliği yapmak zorunda kaldı. Kısacası idealizm realizme yenik düştü. Ortak düşman İran’a karşı harekete geçen başta Suudi Arabistan olmak üzere Mısır ve Ürdün bu arada ABD’nin muhtemel baskısından da kurtulmuş oldular. Aslında İran, ABD’nin bölgedeki politikalarına karşı çıkarak, bölgedeki baskıcı yönetimlerin de ömrünü uzatmış oldu. Ortadoğu’da karışıklığın her geçen gün artması, mevcut sorunların daha da çıkmaza girmesi, İran’ı ve Siyasal İslam’ı güçlendirmekle kalmadı aynı zaman da bölgedeki mevcut yönetimlerin meşruiyetlerini de tartışılır kıldı. Ortadoğu sorunlarına çözüm üretme konusunda tükenmiş olan Mısır ve Ürdün’ün de desteğini alan Suudi Arabistan, bölge sorunları konusunda inisiyatifler almak durumunda kaldı. Son olarak 7 Şubat’ta Filistin’de Hamas’la El Fetih arasında yaşanan çatışmalara son vermek için Mekke’de varılan anlaşmaya öncülük etti. Aslında bu anlaşma ile Suudi Arabistan sadece Filistinli iki grup arasındaki anlaşmazlığı sona erdirmedi. Bunun yanında İran’ın bölgede artan gücünü ve prestijini kırmaya çalıştı. Daha da önemlisi kendi bütünlüğünü ve bölgedeki etkisini korumak istedi. İki grup arasındaki görüşmenin başkent Riyad’da değil de bütün Müslümanlar için kutsal olan Mekke’de yapılması da önemlidir. Esad, Hamaney tarafından kabul edildi... TRATEJİ 13 eksenleri belirginleşti… İki lider soruları yanıtlıyor... İran, Suriye ile çıkarlarının örtüşmesi nedeniyle Ortadoğu’da Şii ekseni oluşturuyor. Karşısında Sünni ekseni yerini aldı. ABD, İsrail ve Kuzey Irak’la ortak yapı kurdu. Grupların dışında duran Türkiye, ilerde taraf seçmek zorunda kalabilir. Bugün gelinen noktaya baktığımızda, Suudi Arabistan’ın girişimlerinden de anlaşıldığı üzere, İran’ın karşısında bir Sünni blokun oluşmakta olduğu görülüyor. Bu oluşuma çıkarları gereği ABD de destek vermektedir. ne bölgesel ne de uluslararası meşruiyeti olan ABD, Afganistan ve Irak örneğinde olduğu gibi genel anlamda Ortadoğu’yu dünyanın en güvensiz bölgesi haline getirdi. İsrail ise yürüttüğü güç politikası ile bölgeyi çıkmaza sokuyor. Kuzey Irak’taki Kürt yapılanmasının başında olan Talabani/Barzani ikilisinin ABD ve İsrail destekli ölçüsüz politikaları Irak’ın kuzeyini içinden çıkılması zor bir istikrarsızlığa doğru sürüklüyor. Bugün itibari ile bölgeye baktığımızda Ortadoğu’da başta Irak olmak üzere, Filistin ve Irak’ın kuzeyi bölgesel güvenlik açısından önem arz eden sorunlar olarak ön plana çıkıyor. ABD ve İsrail kendilerini uluslararası ve bölgesel kamuoyuna "sorun çözücü" olarak sunsalar da, yürüttükleri askeri güce dayanan politikalarının sonuçları itibari ile "sorun yaratıcı" olarak ortaya çıkıyorlar. Kuzey Irak’taki Kürt liderler de ABD ve İsrail’i takip ediyorlar. Bölge devletleri ABD, İsrail ve Kuzey Iraklı Kürt liderlerin yürüttükleri politikaları bölgesel güvenliğe ve kendi güvenliklerine tehdit olarak görüyorlar. Fakat ABD Başkanı George Bush’un söylediği gibi "ya bizimlesiniz ya karşımızdasınız" yaklaşımının bir sonucu olarak bölge devletlerinden bazılarının ABD ile yaptıkları ittifaklar "gönüllü" ittifaklar değil, aksine "zorunlu" ittifaklardır. Güvene dayanmayan zorunlu ittifaklardan da olumlu bir sonuç çıkmasını beklemek doğru değildir. ABD’nin sadece İsrail’in güvenliğini ve bölgesel çıkarlarını dikkate alan politikalar izlemesi, Ortadoğu halklarının ve devletlerinin hassasiyetlerini dikkate almaması bölgede mevcut gerginliklerin daha da tırmanacağını gösteriyor. ABD’nin Ortadoğu’ya sadece kendi penceresinden bakması, kendini bölgenin "şefi" olarak görmesi ve bu doğrultuda askeri, siyasi ve ekonomik gücüne güvenerek hareket etmesinin bölgeyi daha fazla çıkmaza sokacağı aşikârdır. Tabii bu kötü durumdan kendi payına düşeni alması da kaçınılmazdır. Gelinen noktada şu açıkça ortaya çıktı. Bugün ABDİSRAİLKUZEY IRAK EKSENİ ABD Ortadoğu’ya demokrasi getirme söylemi ile gelmişti. Fakat günümüzde bölge devletleri ve bölgede doğrudan veya dolaylı çıkarları olan devletler, ABD, İsrail ve Kuzey Irak’taki Kürt yapılanmasının bozmuş olduğu "puzzle"ı tekrar kurmak için uğraşmaktadırlar. Bölgedeki varlığının