Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4 Mustafa ÖZBEK Türkiyem Topluluğu Sözcüsü ‘DOĞRU OKUMAK’ D ilimize yeni giren, girmekle kalmayıp yerleşme sürecini tamamlamakta olan deyimlerin en yenilerinden biridir. Birilerine anlattığınız şeyler karşısında, sizi dinleyen muhatabınız söylediklerinizi, iddialarınızı bir anlamda çürütmek üzereyse hemen kendisine " söylediklerimi, yaşanan olayları, gelişmeleri doğru okumakokuman gerekiyor" diyerek bilgiçlere mahsus bir zırh, bir savunma oluşturabilirsiniz. Bir gün mutlaka… C S TRATEJİ Başbakan'ın harekete geçmesinde önemli rol oynadı. Bugün geldiğimiz noktaya 'iyi' ve 'tarafsız' bakanlar, yaşadığımız süreci kimin iyi okuyamadığını görecektir. Numaracılar… Ama SABAH kalktıklarında STAR edasıyla daktilonun başına geçen, ZAMANe yazarları gibi Başbakan'ın uçağına binmeyi, onunla yolculuk etmeyi, ona şirin görünmek için 'yalakalık' etmeyi huy haline getirenler, kendisine izlediği politikaların doğruluğu konusunda telkinde bulunmaya devam edebilirler. Bu tabloda yer alanların, şimdi de PKK Terörü ve sınır ötesi harekat girişimlerini 'AKP'ye karşı bir harekat' olarak yorumlayabilecek şekilde rezilleşmesi de yadırganmamalıdır. Böylesine kiralık, satılık ağızlardan böylesine sesler çıkması normaldir. Bir günden bir güne sakın ola ki kimse bu insanların ağzından ulusal bütünlüğümüz, birliğimiz ve bağımsızlığımız konusunda 'olumlu sözler' çıkmasını beklemesin. Çünkü onlar gerek ABD gerekse AB'nin ağzından dökülen salyalarla susuzluklarını gidermeye alışmışlardır bir kere… Artık hem Başbakan, hem de hükümetin 'gerçekten çok kritik' olan bu süreci 'iyi okumak zorunluluğu' vardır. Dolayısıyla bundan sonra 'hata yapmak' lüksleri yoktur. Şimdi 35 tane yazarın, Amerika'nın uşaklığını yapacak derecede aşağılaşan iki peşmergeye olan yakınlıklarına aldanıp ta ‘onların peşinden koşma zamanı’ değildir. Başbakan, cumhuriyeti numaralandırarak ismini duyurmaya ve kamuoyusunun ilgisini çekmeye çalışanların medyatik kuşatmasından kendini kurtarmalıdır. Bunların gittiği yolun yol olmadığını, söylediklerinin Türkiye'nin 'lehine' tezahür etmediğini görmüş, anlamış olmalıdır. Annan Planı konusunda başta hükümet olmak üzere kamuoyu üzerinde manipulasyon fırtınası estiren bu kalemler, Kuzey Kıbrıs'ın bağımsızlığına gölge düşürenlerin başında gelmektedir. Onlar Kıbrıs'ta Avrupa'nın, Irak'ta ise Amerika'nın istediği bir yapılanmanın oluşmasını 'demokratik' bulacak, destekleyecek kadar gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içindedir. Çünkü onlar bağımsızlık duygusuna yabancıdır. SÜRECİ DOĞRU OKUMAYAN KİMMİŞ... Özellikle Başbakan'ın başvurduğu, sık kullandığı ifadelerden biridir bu... Türkiye'nin uluslararası platformlarda sürdürdüğü görüşmeler sırasında, ülkemizin sosyal ve ekonomik sorunlarını boşverip, siyasal yaşamındaki sözde eksikliklerini emir verircesine dile getiren, bunu yaparken de ulusal onurumuzu incitmeyi, bizi aşağılamayı alışkanlık haline getiren ABD ve AB'nin tavırlarından duyduğumuz rahatsızlığı, bu ülkeyi seven, bu ülkenin insanına ve bağımsızlığına saygı duyan kişi ve kuruluşlar olarak her fırsatta dile getirdik. Avrupa Birliği'nin, Amerika'nın Türkiye'ye karşı samimi olmadığını, bu ülkenin jeopolitik, jeostratejik ve jeo ekonomik avantajlarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalıştıklarını, hedefe ulaşmak için akibeti meçhul projelerde (AB ve BOP gibi) küçük roller vererek bizi 'uyutmaya' çalıştıklarını söyledik. Elbette ki 'falcı'değiliz. Ama bu ikikanunsuz gücün sahip olduğu geçmişe ve ilişkilerimize baktığımızda bize güven verecek, içimizi ısıtacak, bizi umutlandıracak 'dostluğa dair' doneleri göremedik. Bu nedenle izlenen 'resmi politikanın' yanı sıra hem ABD'yi hem de AB'yi acımasızca eleştirmekten, bu 'ikilinin' içyüzü ve niyetleri konusunda kamuoyunu aydınlatmaktan kaçınmadık. Zaman zaman bu yoldaki değerlendirmelerimize siyasi partiler de katıldı. Bizler bu eleştirileri Başbakan,cumhuriyeti numaralandırarak ismini duyurmaya ve kamuoyunun ilgisini çekmeye çalışanların medyatik kuşatmasından kendini kurtarmalıdır. Bunların gittiği yolun yol olmadığını, söylediklerinin Türkiye'nin 'lehine' tezahür etmediğini görmüş,anlamış olmalıdır.Annan Planı konusunda başta hükümet olmak üzere kamuoyu üzerinde manipulasyon fırtınası estiren bu kalemler, Kuzey Kıbrıs'ın bağımsızlığına gölge düşürenlerin başında gelmektedir. Onlar Kıbrıs'ta Avrupa'nın, Irak'ta ise Amerika'nın istediği bir yapılanmanın oluşmasını 'demokratik ' bulacak, destekleyecek kadar gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içindedir. Çünkü onlar bağımsızlık duygusuna yabancıdır. yaparken, Amerika'dan Avrupa'dan önce karşımıza 'soroszadeler' ve 'euroseverler' çıktı. O da yetmedi, ulusal birlik ve bütünlük konusunda 'kesin tavırlı' olan demokratik kuruluşların, ABD ve AB balonlarını söndürdüğünü gören Başbakan, "Özellikle içinden geçtiğimiz bu süreçte bütün dikkatimizi emeğe, dayanışmaya, rekabete, dünyadaki gelişmeleri doğru okumaya ayıralım" diyerek bizleri eleştirdi, hatta 'marjinal gruplar' olmakla suçladı. Tabii Amerika'lı yetkililerin 'Türkiye'de yükselen Amerikan aleyhtarlığı' konusundaki uyarıları da GÖRÜŞMENİN NE FAYDASI OLACAK?.. Şimdi bu 'numaracı takım' Başbakan'ı Amerika ile görüşmeye, neredeyse Irak’taki "iki uşak" ile muhatap etmeye çalışmaktadır. Başarılı olmaları halinde, Türkiye'nin yakın gelecekte Amerika'nın 'istikbaldeki müstemlekesi' olması yolunda bir adım daha atılmış olacaktır. Eğer Başbakan bunlara uyar, bu görüşmeleri yaparsa, süreci okuyamayan bir siyasetçi olduğunu göstermekle kalmayacak, milletin kendisine gösterdiği Güvenlik güçleri terör önlemlerini yoğunlaştırıyor...