23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

C S sınırlar zorlanıyor… TRATEJİ 13 sinirler gergin kesinlikle Irak’ın toprak bütünlüğünü istiyordu, yine aynı kesinlikle kuzeyde kurulacak olan Kürt devletine karşı çıkıyordu ama aynı kesinlikle de Türkiye’nin sınır ötesi harekat ile Irak’ta söz sahibi olma olasılığından daha açık bir ifade ile Türkiye’nin Irak’ta İran’ın karşısına çıkacak yeni bir güç unsuru olmasından da ölesiye rahatsızlık duyuyordu. İşte bu güç dengesi sendromu nedeni ile İran Türkiye’nin sınır ötesi harekatına kesin bir dille karşı çıktı. ORTADOĞU’NUN AÇMAZLARI Türkiye’nin karşı karşıya olduğu çelişkiler İran ve Suriye ile sınırlı kalmadı. Körfez ülkeleri, Suudi Arabistan gibi Irak’ın diğer komşuları ve Lübnan, Ürdün, Mısır gibi Ortadoğu’nun diğer "hatırı sayılır" ülkeleri de tezkereye karşı muhalif tavırlar sergilediler. Özellikle Lübnan, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin yazılı basın organlarında Türkiye’nin sınır ötesi harekâtına ilişkin oldukça sert eleştiriler içeren makaleler yer aldı. (Bknz. Çeviri, Abdul Rahman EL Raşid, "Neden Türklere Karşı Koymalıyız?" El Şark’ul Esvat.) Ancak, Türkiye’yi eleştiren ve olası harekatı sert bir dille reddeden Arap ülkelerinin çoğunun hatta neredeyse hepsinin ABD ile siyasi ve ekonomik anlamda dirsek teması içerisinde oldukları hatta birçoğunun ABD ile özellikle Irak politikaları bağlamında sırt sırta verdikleri göz önünde bulundurulduğunda takınılan bu muhalif tavır hiç de şaşırtıcı gelmedi. Buradaki çelişki söylemlerin birbirini tutmamasından kaynaklandı. Irak’ın toprak bütünlüğünü savunduklarını ileri süren, bu bağlamda Irak’ta kendini gösteren mezhep çatışmalarından ve Kürtlerin kuzeydeki bağımsızlık çabalarından Türk Askeri araziyi tarıyor Arap basınında Türkiye’ye karşı ABD’nin devreye girmesi, terör destekçilerinin desteklenmesi yönünde değerlendirmeler çıkıyor. Bu değerlendirmeler Arap dünyası açısından yok edici bir çelişkiyi de bünyesinde barındırıyor. rahatsızlık duyduklarını dile getiren Arap ülkelerinin, Irak sanki bir istikrar timsaliymişçesine "Türkiye’nin müdahalesi Irak’ta istikrarsızlığa neden olur" şeklinde ortak bir söylemde bulunmaları Arap dünyasının yeni bir açmazın tam ortasında olduğunu gösterdi. Hatta kimi Arap basınında Türkiye’nin asıl amacının terör örgütü değil Irak’taki bölgesel Kürt yönetimi ve hatta daha da ileri gidilerek tüm Kürtler olduğu iddia edildi. Sürece ve duruma ilişkin yapılan yorumlar arasında Türkiye’nin asıl amacının "terör tehdidini bahane ederek" Ortadoğu’da "bir güç haline gelmek" olduğunu ileri sürenler de oldu. Hatta ve hatta Lübnan’da yayın yapan El Müstakbel gazetesinde yer alan yorumlarda olduğu üzere, Türkiye’nin amacının aynı bahaneyi kullanarak Irak’ın kuzeyindeki petrol yatakları olduğu bile iddia edildi. Arap basınındaki bu "panik havasının" ardında ise hiç kuşku yok bilinç altındaki "Osmanlı’nın hayaleti Ortadoğu’ya geri mi dönüyor" sorusu daha doğrusu korkusu vardı. Pek dilendirilmese de bölgenin sosyolojisine ve düşünsel yapısına hakim olanlar çok iyi bilirler ki, "Osmanlı Hayaleti" meselesi Türkiye her ne kadar bu sıfattan uzak dursa da, her daim kesinlikle böyle bir hevesi olmadığını ısrarla belirtse de karşı taraf hiç de böyle düşünmüyor… Görüldüğü üzere Türkiye’nin teröre karşı verdiği mücadeleye dünyanın birçok yerinden olduğu gibi, konuyla direk olarak bağlantısı olan Ortadoğu ülkelerinden de destek gelmiyor. Her birinin kendi açısından farklı hesapları olduğu su götürmez bir gerçek. Kimi "Irak’ta istikrarın bozulmasından (!) kimi de Türkiye’nin hedefinin terör örgütü değil tüm Kürtler olduğundan, kimi de Türkiye’nin Irak petrollerini ele geçirmesinden endişe ediyor kimi ise Türkiye’nin Osmanlı’nın hayaleti siluetinde bölgeye "egemen" olmaya çalışmasından rahatsızlık duyuyor. Ama asıl korkunun asıl endişenin Türkiye’nin sınır ötesi harekat ile Ortadoğu’daki mevcut güçler dengesini derinden sarsacak olması olduğu açıkça görülüyor. Sizler bu satırları okuduğunuz sıralarda harekete geçilmiş, harekat başlamış olur mu bilinmez ancak malum, Başbakan Erdoğan, Irak’ın egemen gücü ve Ortadoğu’nun kontrolörü olan ABD’de olacak. Washington’da neler konuşulacak, görüşmeden hangi kararlar, nasıl sonuçlar çıkacak şimdiden kestirmek güç ancak tarihin kristal küresi Türkiye’nin son derece hassas ve kritik bir döneme girdiğini açık ve net bir şekilde gösteriyor. Ortadoğu’da düşmek bilmeyen tansiyonun ve bölge ülkelerinin içerisinde bulunduğu kronik açmazların bu dönemi daha da ağırlaştıracağını görmek için kristal küreye gerek bile yok… Neden Türklere karşı durmalıyız? Abdul Rahman El Raşid El Şark’ul Esvat "Kürt asilerin" uyguladıkları yöntemler Irak’taki ve Ortadoğu’daki vahşi silahlı gruplarınkinden farklı olmadığı günden beri, Kürtlerin Türk Devleti’ne karşı silahlı eylemlerde bulunma haklarını savunmayı reddediyorum. Türkiye’nin kendi topraklarında terörizmle savaşması Türklerin hakkı; bu tartışılmaz bir olgu. Bununla beraber, son derece ciddi bir durum ile karşı karşıyayız. Yaşanan gelişmeler gösteriyor ki Türkiye her halükarda söz konusu militan Kürt grupları takip etme bahanesi altında Irak’taki Kürt federasyonunu yok etmeyi amaçlıyor. Irak’taki Kürt bölgesi, 1991’de Kuveyt’i özgürleştiren savaştan sonra otonom hale geldiğinden yani Irak’tan ayrıldığından beri Türkiye tarafından kabul görmüyor. Bu bağlamda sorulacak en yerinde soru şu: Arap dünyası olarak Irak içinde ve dışında tartışmalara neden olan Irak Kürdistan’ının kurtuluşu ile ilgilenecek miyiz? Biliyoruz ki Irak’taki Kürt modelinin yok edilmesi, herkesin Irak’ın bütünlüğünü muhafaza etmenin önemini tekrarladığı bir dönemde, Irak’taki siyasi ayaklanmaların ülkenin geri kalanına yayılmasına yol açacaktır. Kürdistan’ın yıkılması, Irak’ta göreli olarak istikrar içerisinde yaşayan tek bölgenin ve binlerce Iraklının ülkenin geri kalanını kirleten şiddetten kaçtığı tek sığınağın yıkılması anlamına gelecektir. Şimdi ise doğru denklemin, tam olarak, düzgün bir şekilde anlaşılmasının tam zamandır. Bizim, Kürtlerden bazı taleplerimiz var. Arap dünyası Kürtlerden Irak içerisinde kalmalarını ve Kürt bölgesinin bağımsızlığın eşiğinde olması gerçeğine rağmen Irak’tan ayrılmamalarını istiyor. Ayıca Irak bayrağını dalgalandırmalarını ve petrol gelirlerini Bağdat’a bırakmalarını istiyor. Silahlı peşmerge güçlerinin Bağdat’taki kurumların korunması görevine katılmalarını da talep ediyor. Dahası Kürtlerden devletin ve devlet kurumlarının karalarına saygılı olmalarını ve bağlı kalmalarını istiyoruz. Şimdi biz Araplar, Kürdistan’ın sorumluluklarını ortaya koyup sıraladığımız gibi Kürtlerin bir takım haklara sahip olduğunu da kanıtlamalıyız. Kürtler, Türk tanklarının üzerlerinden geçmesini önlemek için kendi yanlarında Türklere karşı durmamızı hak ediyorlar. Bizler ayrıca Irak ve Amerikan hükümetlerine, Bağdat’ı teröristlere karşı savundukları gibi Kürdistan’ı da savunmaları için baskı yapmalıyız. Pratik olarak konuşursak Türkiye’nin Kürt bölgesini yok etme kararı SünnilerŞiiler, komşu devletler ve uluslararası güçler arasındaki bitmek bilmeyen savaşa bulaşmış Irak için son darbe olacaktır. Irak Kürdistan’ı ülkedeki tek başarılı modeli ve yegane istikrarı temsil ediyor. Ayrıca Kürdistan örneğinden hareketle tüm Irak’ın da birliği ve istikrarı başarabileceği ümit ediliyor. Eğer Türklerin Kürdistan’ı ezmesine izin verilirse bu, İran’ın aynı şeyi bir savaş alanı olması yakın olan Güney Irak’a girmesi için yeşil ışık yakacaktır. Bu durum ise tüm komşu ve bölge ülkelerinin bütünlüğünü korumak için uğraş verdiği Irak’ın sonunu getirecektir…
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear