Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Anar SOMUNCUOĞLU TUSAM RusyaUkrayna Araştırmaları Masası asomuncuoglu@tusam.net Moskova, mücadele gücü ve istencine yeniden kavuşmuş görünüyor C S TRATEJİ 19 bu kuru ifade Rusya için yaşamsal bir anlam kazanmış durumunda. BDT coğrafyasını kendi ulusal güvenliğinin ön savunma hattı olarak gören Rusya, Güney Kafkasya, Moldova ve Ukrayna’dan çekilmek niyetinde olmadığını gösteriyor. Rusya, Batı yanlısı eski Sovyet ülkeleri üzerinde baskı kurma hakkının bulunduğunu ima ediyor. Ancak son dönemde Rusya’nın bu bölgelerdeki çıkarlarının sadece ABD çıkarlarına değil, Avrupa ülkelerinin çıkarlarına da tamamen zıt olduğu ortaya çıktı. ABD’den farklı olarak yavaş, ancak sağlam bir şekilde bu bölgelerle kalıcı bağlantılar kurmaya çalışan AB ve Rusya arasındaki çıkar çatışması, özellikle son bir yıl içerisinde su yüzüne çıktı. Uzun süredir konuşulan ABD’ye karşı AvrupaRusya işbirliği bir hayal veya cılız bir girişim olmaktan öteye gidemedi. Transatlantik bağlar önemli ölçüde yıpransa da, Rusya etrafında "kurtarılmış" bölgelerin oluşturulması gerektiği konusunda ABD ve AB hemfikirdir. Önceleri sık sık Avrupa ile bütünleşmeden bahseden Putin, bugün artık Avrupa’nın Rusya’ya karşı yeni "perde" ve "engeller" kurduğunu belirterek rahatsızlığını dile getiriyor. Avrupa ve Rusya arasında kurulan en sağlam işbirliği konusu olan enerji işbirliği bile bugünlerde karşılıklı şüphe ve güvensizlik konusuna dönüşmüş durumda. Rusya, giderek daha fazla oranda yüzünü Doğu’ya çeviriyor, Asya ülkeleriyle enerji başta olmak üzere işbirliğini geliştiriyor. Aslında bu yeni bir gelişme değil. Yeltsin döneminden beri Rusya, Çin ile ilişkilerini geliştirmekte, Putin’in ilk döneminden itibaren Asya Pasifik bölgesine verilen önem artmaktadır. Burada dikkat çeken yenilik, Rusya’nın işbirliği içerisinde olduğu ülkeler arasındaki sıralamadır. Artık dış politikayla ilgili Putin’in konuşmalarında ABD, sadece BDT ve AB’den sonra değil, Çin ve Hindistan’dan da sonra geliyor ve çoğunlukla olumsuz olarak anılıyor. Son dönemde küresel aktivitesini artıran Rusya’nın bazı bölgelerdeki faaliyetlerinin çeşitli sorunlarla karşılaşması, Rusya’yı engellemiyor, bilakis daha da hırslandırıyor. Irak’ta diplomatlarının kaçırılıp öldürülmesi olayı ile yara alan Rusya, hızlı ve kesin bir şekilde faturayı ABD’ye kesti. Irak’ta gün geçtikçe artan şiddet olaylarından işgalci güçleri sorumlu tutan Rusya meclisinin alt kanadı Duma, Irak kriziyle ilgili Rusya’nın izlediği politikanın izlenebilecek tek doğru politika olduğunu ve bu olaydan dolayı değişikliğe uğramayacağını belirtti. Üstelik bu olay, Rusya’nın Ortadoğu’daki istihbarat ağını tekrar aktifleştirmesi, güvenlik birimlerinin yurtdışındaki operasyonlara hazır hale getirilmesi ve genel olarak istihbarat birimlerinin güçlendirilmesi yönünde kullanılabilecek meşru bir zemin yarattı. Putin’in diplomatlara hitaben yaptığı dış politika program konuşmasının ana vurgusu, aktif dış politikanın ulusal gelişmenin önemli bir unsuru olmasıdır. Bu bağlamda Putin, Dışişlerinin alışılageldik şemaları aşmalarını istedi. Bu yaklaşım bir süreden beri Rus dış politikasında zaten uygulamadaydı. Putin, Rusya’nın Asya Pasifik, Ortadoğu, Latin Amerika ve Afrika gibi bölgelerde yeniden faaliyete geçeceğini belirtti. Putin döneminde siyasi araçların yanı sıra ekonomi, enerji, silah ve teknoloji gibi konular dış politikada öne çıkarılmıştı. Şimdi Putin, zayıf siyasi araçlara sahip olduğu bölgelerde belirtilen araçlara ağırlık vererek münhasır "etki alanı" kavramlarının tarihe karıştığını belirtiyor. Böylece G8 zirvesinin öncesinde pazarlık alanını genişleten Rusya, dünyanın değişik bölgelerinde ABD’nin hakimiyetini yıpratıcı faaliyetlerde bulunmaya devam edeceğini açıkça ortaya koydu. A BD’de bir süredir Moskova’ya yönelik politikanın sertleştirilmesi gerektiği konusunda yapılan hükümet dışı tartışmalar aracılığıyla Rusya üzerinde baskı kurulurken, tartışmalara paralel olarak Washington’un Rusya ile ilgili söylemi giderek sertleşiyor. Söz konusu tartışmalarda Rusya’nın G8’deki üyeliği sorgulanırken, iki tarafta da G8 zirvesine hazırlıklar tamamlanmak üzere. Bu hazırlıklar çerçevesinde 23 Haziran 2006 tarihinde ABD Başkanı George Bush, Beyaz Saray’a ABD’nin Rusya uzmanlarını çağırarak, görüşlerini aldı. Görüşmeyle ilgili bilgi veren Beyaz Saray sözcüsü, Irak, Kuzey Kore, İran ve diğer bir dizi konuda Rusya’nın kritik önemde bir aktör olduğunu belirtti. ABD uzmanlarına göre, Washington’un belirtilen konularda ve eski Sovyet alanıyla ilgili olarak tek istediği Rusya’nın "işbirliğidir." Ne var ki, "işbirliği" sözcüğüne ABD tarafından yüklenen anlam, Amerikan filmlerinde suçlunun üzerine çöken polisin talep ettiği "işbirliği"nden farksız. Rusya küresel mücadeleye dönüyor Sovyetlerin ardından duraklama, Putin’le birlikte toparlanma aşamasına girdiği değerlendirilen Rusya, artık ABD’nin çıkarlarını yıpratacağı mesajını vermeye başladı. Dış politikasındaki dönüşümü tamamlayan Moskova, Latin Amerika, Asya Pasifik, Afrika ve Ortadoğu’da eşit mücadeleye hazırlanıyor. döneminde "güçlü devlet, güçlü ordu, güçlü ekonomi" şeklinde özetlenebilecek hedefin büyük bir kısmı önemli ölçüde gerçekleşti. Bu hedefler gerçekleşmeden ABD ile cepheleşmekten kaçınan Putin, Afganistan operasyonuna verdiği destekle kendisine zaman kazandırmış oldu. Ancak ABD’nin Avrasya coğrafyasına büyük bir hızla girmesi, Rusya’yı bir anlamda hazırlıksız yakaladı. Böylece Rus yönetiminin istediği şekilde Rusya’nın dönüşümü tamamlanmasa da, Rusya ABD’ye karşılık verme durumunda kaldı. Putin’in ilk döneminde dünyadan elini ayağını çeken bu bağlamda, Vietnam ve Küba’daki izleme istasyonlarını kapatan, Balkanlardan ve Ortadoğu’dan neredeyse tamamen çekilen Rusya, bugün tekrar küresel oyun sahasına dönmeye çalışıyor. AKTİF DIŞ POLİTİKANIN SEÇENEKSİZLİĞİ Rusya, kendi zararına olduğu kesin olan "işbirliği"ne razı değil. Moskova, polisin ona eşitmiş gibi davranmasını, kendi çıkarlarını meşru olarak kabul etmesini istemiyor. Ne var ki, polis tarafından kıstırılmıştır ve yapabileceği tek şey polisin zaafını bulup, karşı koymaktır. ABD’nin sorun yaşadığı bölgelerde faaliyet göstermeye başlayan Rusya, özellikle İran konusunda aktif davranarak ABD’yi "çileden çıkarmaktadır". İran’a karşı hiçbir "kutsal ittifaka" katılmayacağını açıkça belirten Rusya, Latin Amerika’da liberal uluslararası düzene savaş açan "devrimci lider" Chavez’i silahlandırmaktan, Ortadoğu ülkelerinde yeniden varlık göstermeye kadar bir dizi faaliyette bulunuyor. 27 Haziran 2006 tarihinde Rus diplomatlarla iki yılda bir yaptığı dış politika değerlendirme toplantısında konuşan Putin, dünyada Rusya’nın aktif rolüne olan talebin giderek arttığını vurguladı. Buna bağlantılı olarak yıl sonuna kadar yeni dış politika konseptinin oluşturulması için Dışişleri Bakanlığı’na talimat veren Putin, bugünkü Rusya’nın dış politikasına olan bakışını özetledi. Putin ısrarla ABD ile ilişkilerini eşitlik temelinde yürütmek istediklerini belirtti. Aslında bu açıdan Putin’in dış politika söylemi, 1990’lardaki Yeltsin yönetiminin söyleminden pek farklı değil. İki dönem arasındaki başlıca fark, Rusya’nın çok fazla değişmiş olması ve en azından eski Sovyet alanındaki eşitlik için mücadele etme gücüne ve iradesine tekrar kavuşmasıdır. Diplomatlara konuşan Putin, bazı ülkelerin Rusya’nın bu kadar hızlı toparlanmasını beklemediklerini belirtti. Putin açısından Rus dış politikasını başkanlığının ilk dönüştüren, Putin DIŞ POLİTİKA ÖNCELİKLERİ 1990’lı yıllardan başlayarak Rus dış politikasının önceliği BDT coğrafyası olarak belirlense de, bugün