28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

8 Dr. Nejat TARAKÇI İzmir Eko. Üniv. UAİ ve AB Bölümü Rumlar; ABD, AB, BM ve Rusya’yı farklı bir yaklaşımla ele almayı amaçlıyor. AB TEHDİT EDİYOR amaçları için kullanıyorlar… C S TRATEJİ T ürkiye, Soğuk Savaş sonrası dünyadaki ve bölgemizdeki radikal jeopolitik değişiklikler nedeniyle AB’ye davet edildi. Avrupa’nın ABD’ye karşı oluşturmak istediği " Küresel Güç Olma" projesi kapsamında Türkiye’nin katkılarının büyük olacağı değerlendirildi. Ancak 2001 yılından sonra değişen ABD politikaları nedeniyle, AB’nin bu projesi gerçekleşme şansını yitirdi. Bu nedenle AB’nin Türkiye’ye olan gereksinimleri giderek azalıyor ve sadece AB’nin enerji ve savunma alanlarındaki güvenliği üzerinde odaklaşıyor. Bu durum, Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayınlanan raporda açıkça belirtiliyor.(1) Buna göre 1020 yıllık bir perspektifte, Enerji Güvenliği, Yaşlanan Nüfus ve Jeopolitik Riskler alanlarında ortaya çıkabilecek sorunların çözülmesinde, Türkiye’nin Avrupa’ya önemli katkılarda bulunabileceği açıklanıyor. Buna rağmen, ABD’nin tarihsel ve vazgeçilmez ortağı İngiltere dışındaki AB’nin birinci sınıf ülkeleri olan Almanya, Fransa, Danimarka ve Hollanda, Avrupa’nın Türkiye ve Türklere karşı 500 yıllık geçmişe sahip şartlanmış davranışları içindedirler. Bu şartlanma, Avrupa’nın hiç bir zaman Türkiye’ye ve Türklere muhtaç olmama stratejisi üzerinde yoğunlaşıyor. Bu nedenle giderek stratejik önemi yeniden öne çıkan Kıbrıs’ta Türkiye’nin politik ve askeri kontrolüne son verilmesi uygun bir çözüm olacaktır. Hedef Kıbrıs’taki Türk askeri konumu ile Kıbrıs oluşturuyor. AB, Kıbrıs’ın Avrupa tarafından kontrolüne, ABD ve İngiltere ise ortak kullandıkları İngiliz üslerinin varlığının devamına öncelik veriyorlar. Bu nedenle ABD ve İngiltere adadaki iki kesimin varlığının devamını, hem üslerinin güvenliği hem de, yeni üs seçenekleri açısından değerlendiriyorlar. GKRY’nin Rusya ile olan yakın ilişkileri de ABD ve İngiltere’yi Rumlar ve Türklere karşı daha dengeli bir politika izlemeye zorluyor. ABDRusya rekabetine gelince, Soğuk Savaş’ın keskin çizgilerine ulaşmasa da, küresel ekonomik sistemin kurallarına uygun olarak giderek artıyor. Bu değişken jeopolitik ortamda, Türkiye’nin önemi de yeniden artıyor. Çünkü, Türkiye’nin coğrafi konumu ve jeopolitik durumu, yukarda belirtilen sorunlu tüm alanlardaki ilişkileri etkileme özelliğine sahip. Bu durum kaçınılmaz olarak, Türkiye’nin ABD, AB ve Rusya ile olan bire bir ilişkilerini de zorlaştırıyor. Bu yazı, genel dengeleri de dikkate alarak, Kasım 2006 da yayınlanan İlerleme Raporu çerçevesinde, Kıbrıs sorununu Talat ve Solana Kıbrıs, Ege’deki Türkiye aleyhine gelişen koşullar, Karadeniz’deki Pontus iddiaları ve Doğu Akdeniz’deki egemenlik alanı nedeniyle kilit konumda bulunuyor. 1999 Helsinki Zirvesi ile Kıbrıs sorununa AB de dahil edilmişti. Bugün yedi yıl sonra gelinen noktada, AB, son İlerleme Raporu ve Stratejik Belge’de yer alan ifadelerle, Türkiye’yi GKRY’ye liman ve hava alanlarını açmadığı için, açıkça tehdit ediyor. Türkiye ise, AB’nin ambargo ve izolasyonları kaldırmasını istiyor. Her iki tarafın talepleri arkasında farklı nedenler ve yaklaşımlar bulunuyor. Metin Münir, 14 Kasım 2006 tarihli Milliyet gazetesindeki yazısında bu durumu gerçekçi bir şekilde şöyle açıkladı; "Kıbrıslı Türklere ambargo uygulayan AB değil, Kıbrıs Rum Hükümeti’dir. Türkiye 1974’de adaya asker çıkardıktan sonra Rumlar Türk kontrolündeki limanları kapattı. Türkiye dışındaki bütün dünya devletleri (ABD, Rusya, Çin, Azerbaycan dahil) bu karara uyuyor. Sadece AB ülkeleri değil. Rumların koyduğu ambargoyu Rumlar kaldıramaz. Rumlar da kaldırmayacaklar. Çünkü limanların kontrolü egemenlik haklarıyla ilgilidir. Bu durumda Türkiye’nin ambargo ve izolasyonların kaldırılmasını sadece AB’den değil diğer ülkelerden de talep etmesi gerekmez mi? KIBRIS KİMİN SORUNU? İlerleme Raporu, Türkiye’nin Avrupa hukuk ve değerlerine ters düşen laiklik uygulamaları, cari açık, yüksek dış borç, işsizlik, düşük ücretler, yetersiz sağlık hizmetleri ve emeklilik gibi temel sorunlarına hiç değinmiyor. AB Kıbrıs sorununu kendisi yarattı.Güney Kıbrıs anlaşmalara aykırı olarak birliğe alındı. Şu nokta çok iyi bilinmelidir ki, Kıbrıs sorunu; BM, AB, ABD, Rusya’da dahil olmak üzere kimsenin öncelikli sorunu değil. Bunu sorun haline getiren Yunanistan ve Kıbrıs Rumlarıdır. Kıbrıs sorunu ayrı bir sorun da değildir, aynı zamanda doğu Akdeniz ve Ege hakimiyeti sorunudur. İngiltere 350 yıl önce topraklarına kattığı Cebelitarık’ta varlığını sürdürüyor. Cebelitarık Boğazı’nın bugünkü jeostratejik önemi aynen devam ediyor. Kıbrıs da aynı önemdedir. AB ÇÖZÜLÜYOR AB bugün politik ve ekonomik yönden olmak üzere iki yönden bir bölünmüşlük içinde ve giderek çözülüyor. Birincisi, ABD’ye karşı her alanda doğrudan ve/veya dolaylı bir mücadele ve rekabeti savunanlar ve ABD’yi destekleyenler olmak üzere politik bölünmedir. İkincisi ise AB’nin 12 çekirdek ülkesi ile diğer ülkeler arsında yaşanıyor. AB’nin birinci sınıf olarak kabul edebileceğimiz 12 çekirdek üyesi dışında kalan ülkeler, başta serbest dolaşım yasağı olmak üzere ekonomik açıdan büyük sıkıntı içindedirler. On iki çekirdek ülke dışındaki ülkeler ise, ikinci sınıf bir üyelik statüsüne razı oldular ve hiç bir zaman birinci sınıf olamayacaklar. Çünkü, AB’nin finansmanını sağlayan birinci sınıf ülkeler, egemenliklerini ve ulus devlet statülerini bu sistem içinde diğer üye devletleri kullanarak devam ettiriyorlar. Avrupa’nın bu politik ve ekonomik bölünmüşlüğü ABD’ye Avrupa ve Ortadoğu’da büyük bir hareket serbestisi yaratıyor. ABDAB politik mücadele alanlarından en önemlisini şüphesiz, Doğu Akdeniz, Ortadoğu ve Süveyş Kanalı’nın kontrolünü sağlayan eşsiz stratejik BAŞKA DEVLETLERİ KULLANMAK Bu nedenle, dünyanın her tarafına kök salmış ve aynı ülkü yönünde indoktrine olmuş Yunanlılar, "Megali İdea"nın Anadolu dışındaki son toprağı olan Kıbrıs’ı da ele geçirmek için büyük bir mücadele içindeler. İki asırlık klasik strateji ve politikalarında hiç bir değişiklik yoktur. Daima Türkiye üzerinde etkili başka devletleri kullanarak hedeflerini ele geçirdiler ve topraklarını genişlettiler. Sorunu getirdikleri bu noktada, ABD, BM ve Rusya’dan sonra AB’yi de soruna dahil etmeyi başardılar. Rumlar, AB üyesi devletlerin bir çoğunun politikalarını, bireysel ve özel ilişkilerle etkiliyorlar. Bu konuda Yunanlı yazar Faturos’un değerlendirmesi çok ilginçtir(2): Küçük bir devlet, uluslararası koşulları ve müttefiklerini kullanarak kendinden kat ve kat üstün olan bir ülkeye karşı sıkça zafer kazanma imkanına sahiptir. Biz Yunanlılar bu hususta çok şeyler biliyoruz ve başarılıyız da. Yunan Devletinin doğuşundan itibaren müttefiklerimizi uygun şekilde kullanarak ve büyük devletlerin de desteğini alarak tekrar tekrar sınırlarımızı genişlettik. Gerçekleri herkesin bilmesine rağmen Yunan diasporası ve AB içindeki Yunan lobisi o kadar etkilidir ki, GKRY ve Yunanistan en küçük bir ödüne yanaşmıyor. Kıbrıs’ta
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear