Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Dr. Ali GÜLER TÜRKİYEM Topluluğu MYK ve ArGe Üyesi ağımızın devleti, modern devlet, bazı istisnalar bir yana bırakılırsa, "milli (ulus) devlet"tir. Diğer bir deyimle, günümüzde devletin "insan" unsuru "millet" adını alan topluluktur. Türkiye Cumhuriyeti, yerine kurulduğu Osmanlı Devleti gibi, "çok milletli" bir imparatorluk değildir. İnsan unsuru Türk Milleti’ne dayanan, tam anlamıyla milli bir devlettir. Türk çoğunluğun topraklarını hedefleyen "Misakı Milli" sınırları üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin bu temel özelliği, Lozan Antlaşması’yla uluslararası hukuk açısından da onaylanmıştır. Üniter (merkezi)/milli devlet özelliği, hem ülkenin, hem de milletin bölünmez birliğini ifade eder. Türkçe’nin resmi, devlet, eğitim ve yayın dili olması; hukukun tekliği; merkezi idare, kültürel ve siyasal bütünlük bunu tamamlar. Mevcut anayasamızın 3. ve 42. maddeleri milli devlet olma esasını; 126 ve 127. maddeleri de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin siyasicoğrafi düzeninin üniter devlet olduğu esasını getirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk ve arkadaşları tarafından kurulurken Türk unsuruna dayanan üniter/milli bir devlet şeklinde yapılandırılması bazılarının zannettiği gibi tesadüfen alınmış bir karar değildir. Çünkü Misakı Milli ile hedeflenen siyasi ve coğrafi alan, Lozan’da "azınlıklar" ile ilgili olarak belirlenen hukuki statü, mübadele, takip edilen idare, kültür ve eğitim siyaseti vs. hep bu merkezi/milli devlet esasını gerçekleştirmeye yönelik uygulamalardır. Atatürk’ün Milliyetçilik, Laiklik, Halkçılık ilkeleri başta olmak üzere bütün ilkeleri hep merkezi/milli devlet esasını gerçekleştirmek ve kökleştirmek hedefine yöneliktir. Bu nedenle merkezi/milli devlet esası Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün anayasalarında yer almıştır. bölgedeki illerde kurulacak "yatırım destek ofisi" adı Bölgesel Kalkınma verilen şubelere sahip olacak. Bütün bu kurullarda görevlileri, özel sektör temsilcileri, sivil toplum Ajansları’nın anımsattıkları… kamu örgütleri temsilcileri, yerel yöneticiler ve üniversite C S TRATEJİ 5 Ç Ulus devlete tehdit temel esaslarından süratle uzaklaştırılan ve kurucu antlaşması Lozan’ın oluşturduğu hukuktan koparılan Türkiye Cumhuriyeti, "Bölgesel Kalkınma Ajansları" adı altındaki yasal düzenlemeyle "merkezi" yapısından ödün vermeye zorlanmaktadır. AKP iktidarı tarafından 8 Şubat 2006 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe sokulan 5449 sayılı yasa ile Türkiye toprakları 12 ana, 26 alt bölgeye ayrıldı. Yasa, her bölgede birer "kalkınma ajansı" adı verilen yönetim birimi kurulmasını ABD’nin yeni dönemdeki hedefleri, AB’nin Türkiye’ye dayattıkları Atatürk’ün işlevsizleştirdiği Sevr’i anımsatıyor. Bölgesel Kalkınma Ajansları, üniter/ulus devlet SEVR’İ ANIMSATAN UYGULAMA sistemini hedef alıyor. Ekonomik bakımdan ülke kaynaklarının adeta temsilcileri yer alacaklar. Bunlar içlerinden birini kurul başkanlığına seçecekler. Yasaya göre sadece "yönetim kurulunun başkanı" valiler olacak. 5449 sayılı yasanın gerekçesi, kalkınma ajansları kurma işinin Türkiye’ye yaklaşık 700 trilyon Lira civarında maliyet getireceği belirlemektedir. AB bu maliyete katılmamakta, yük Türkiye tarafından üstlenilmektedir. Amacı, yabancı yatırımcıya "en ucuz işgücünü", "en ucuz toprağı", "sıfır maliyetli kamu işlemlerini" hızlı biçimde sunmak olarak tanımlanan bölge kalkınma ajanslarının ağır mali yükü de böylece fakir Türk milletinin sırtına yüklenmektedir. Kalkınma ajansları, ülkenin su kaynaklarını, madenlerini, topraklarıyla havasını, ülkenin halkıyla birlikte küresel sermayenin, dünya tekellerinin hesapsız ve sınırsız kullanımına vermektir. AKP Hükümeti bununla da yetinmemiş, 4 Temmuz 2006’da Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren "5323 Sayılı Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Kurulması Hakkında Kanun" isimli bir başka yasa ile de Bölge Kalkınma Ajanslarının "üst kurulu"nu oluşturmuştur. Üst Kurul’un görevi güya "yerli sermayeli yatırımlarla doğrudan yabancı yatırımları özendirmek"tir. Fakat yasa dikkatlice incelendiğinde bu merkezi üst kurulun, "ajans"ın esas amacının; bölge ajanslarının çalışmaları sonucu yabancı yatırımcının istediği biçimde sonuçlandırılamıyorsa yatırımcı adına engelleri ortadan kaldırmak olduğu anlaşılmaktadır. KÜLTÜREL AYRIŞTIRMA Bugün Türkiye’de Türk kimliği tartışmaya açılmış, hem ulusal hem de yerel televizyonlardan anadilde yayın hakkı verilmiş, çıkarılan bir takım ısmarlama yasalarla Türkiye’nin Lozan Hukuku bozulmuştur; koşar adım "kültürel bölünme" yolunda ilerlenmektedir. Bu kültürel ayrıştırma, siyasiidari düzenin ayrıştırılması yolunda atılan bazı adımlarla da pekiştirilmektedir. 1990’lardan itibaren ABD’nin emperyalist, yayılmacı politikası olarak hayata geçirilen "yeni dünya düzeni"nin ana amacının; milli devletleri dağıtarak, milletleri etnik gruplara, merkezi devletleri de yerelfederal yapılara evrimleştirerek başta petrol ve su olmak üzere enerji üretim, dağıtım, pazarlama süreçlerini kontrol altına almak olduğunu artık biliyoruz. Robert Strausz Hupe, bir makalesinde bunu çok açık bir şekilde ifade etmektedir: "Milliyetçilik bu yüzyılın en güçlü gerici kuvvetidir. O şiddet ve diktanın okulu olmuştur. Dar görüşlüdür. Modern teknolojinin istek ve vaatlerini ihmal eder, mal ve hizmetlerin serbest dolaşımını engeller, ekonomik ve kültürel gelişimi durdurur. Amerikan halkının misyonu, milli devletleri tarihe gömmek, onların kalan halklarını daha küçük birimlerde birleştirmek ve elindeki güç ile düzenin muhtemel sabotörlerini caydırmaktır. Önümüzdeki 50 yılda gelecek Amerika’nındır. Amerikan İmparatorluğu ve insanlık rakip değil, fakat barış ve mutluluk içindeki evrensel düzenin iki adı olacaktır." AB ilişkiler sürecindeki baskı ve dayatmalarla Türkiyeye yönelik Sevr emellerini de yansıtan harita... öngörmektedir. Bazı AB fonlarından yardım alınarak, bölgelerin kalkındırılması, kaynaklarının yabancı sermayeye daha iyi pazarlanması gibi bazı gerekçelerle süslenerek çıkarılan yasa ile Türk milleti kandırılmaktadır. Bu yasa ile öncelikle Türkiye’nin merkezi yönetim anlayışı kökünden değiştirilmekte; bölge yönetimlerinin her biri en çok 100 üyeli bir "kalkınma kurulu"na, üye sayıları bölgeden bölgeye değişecek bir "yönetim kurulu"na, bir "genel sekreter"e ve küresel sermayeye peşkeş çekilmesi anlamına gelen Bölge Kalkınma Ajanslarının, idari bakımdan da büyük sakıncalar taşıdığı görülmektedir. Bu yasal düzenleme ve uygulama ile Türkiye Cumhuriyeti’nin merkezi devlet yapısı bozulmakta, federasyon ve eyalet sistemine geçişin altyapısı oluşturulmakta, 26 adet yerel "derebeylik" yaratılmakta, milli devlet çözülmektedir. Nitekim 26 bölgeyi belirleyen İstatistikî birimlere bakıldığında 1’den 9’a kadar normal bir numarala sistemi kullanılırken; daha sonra A, B, C, başlıkları ile yeni bir numaralama sistemine geçilmektedir. Bu son üç bölge, "TRA: Kuzeydoğu Anadolu, TRB: Ortadoğu Anadolu ve TRC: Güneydoğu Anadolu" bölgeleridir. Türkiye haritasında bu bölgelere bakıldığında bunların Sevr’de planlandığı ve AB ile ABD kaynaklarında "Yeni Ortadoğu Haritaları" adı altında çizilen sözde "Ermenistan" ve sözde "Kürdistan" haritalarının bir benzeri olduğu hemen anlaşılıyor. Bölge Kalkınma Ajansları konusu; AB İlerleme Raporlarında, Zirve Kararlarında ve Müzakere Çerçeve Belgelerinde dile getirilen Fırat, Dicle gibi "sınır aşan sularımız" ile Ilısu Barajı gibi bazı barajlarımızın uluslararası bir komite tarafından yönetilmesi gerektiği dayatması ile birlikte düşünülmelidir. Yine bu konu, Osman Baydemir’in, "bölgedeki petrol ve su kaynaklarını biz kullanmalıyız, vali ve belediye başkanlığı birleştirilmeli ve halk seçmelidir" şeklindeki sözleri çerçevesinde ele alınmalıdır. Bu yasal düzenlemeler, dayatmalar ve bölücü talepler hem birlik ve bütünlüğümüzü, hem de bağımsızlığımızı tehdit ediyor. Türkiyem Topluluğu, ülkemizin bölünmesi ve kaynaklarımızın küresel sermayeye peşkeş çekilmesi anlamına gelen Bölgesel Kalkınma Ajansları yasalarının iptal edilerek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin merkezi/milli esasının ve bağımsızlığımızın sonuna kadar korunmasından yanadır.