Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
haberdar etti. Ardından da deneme tüm dünyaya duyuruldu. Böylece, Kuzey Kore, nükleer silahlara sahip olan dokuzuncu ülke oldu. Denemenin yapılmasının duyulmasından sonra uluslararası toplumdan yoğun bir tepki geldi. BM Güvenlik Konseyi, gelişmeler üzerine 9 Ekim’de acil olarak toplandı. Güvenlik Konseyi'nin dönem başkanlığını yürüten Japonya'nın BM'deki daimi temsilcisi Kenzo Oşima, toplantının ardından verdiği demeçte, Güvenlik Konseyi üyelerinin Kuzey Kore'nin nükleer denemesini kınayarak, bu ülkeden Kore Yarımadası'ndaki nükleer sorunla ilgili Altılı Görüşmeler'e derhal geri dönmesini istediklerini kaydetti. BM Genel Sekreteri Kofi Annan da 9 Ekim’de bir açıklama yaparak, ilgili taraflardan Kuzey Kore'nin bu davranışına karşı yapıcı bir tutumla karşılık vermelerini, görüşmeleri Altılı Görüşmeler çerçevesinde yeniden başlatmalarını istedi. ABD Başkanı Bush da, Kuzey Kore'nin nükleer denemesini bir "provokasyon" ve uluslararası barış ve güvenliğe yönelik bir tehdit olarak niteledi. Rus lider Putin ise, Kuzey Kore'nin bu davranışının kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesi çalışmalarına "ciddi bir darbe" indirdiğini savundu. Finlandiya tarafından AB adına yapılan açıklamada, uluslararası toplumla yakın işbirliği içinde olup bu provokasyona karşı "kesin bir cevap verecekleri" kaydedildi. Ancak en büyük tepki Japonya’dan geldi. Japonya, Kuzey Kore’nin nükleer denemesinin affedilemez bir durum olduğunu söyleyerek, Kuzey Kore yönetiminin bölgeyi tehlikeye atmasını engelleyeceğini açıkladı. Çin devlet Başkanı Hu Jiantao ise, Kore Yarımadası'nın nükleer silahlardan arındırılmasını savunarak, nükleer silahların yayılmasına her zaman karşı olduklarını, Kore Yarımadası ve Kuzeydoğu Asya bölgesinin barış ve güvenliğini korumak için nükleer sorunun diyalog ve görüşme yoluyla barışçı şekilde çözülmesinden yana olduklarını açıkladı. Bu arada ABD ve Japonya’nın BM Güvenlik Konseyi’ne sundukları karar taslakları da şu şekildeydi: giderek artan tansiyonun ne yönde seyredeceğiydi. Abe gezisi öncesinde yaptığı konuşmada Çin’in ekonomik açıdan önemli olduğunu vurgulayarak, bir süreliğine zoraki işbirliği yapacakları mesajını verdi. Yoksa yeni kabinenin ve başbakanının öteden beri Çin’e yönelik düşünceleri bellidir. Özellikle ABD’nin Japonya ve Güney Kore’yi kastederek komşuların soruna (Kuzey Kore’ye) bir çare bulması gerektiğini söylemesi, Japonya için ulusal ordu kurması yönünde bir işarettir. Japon Başbakanının Kuzey Kore’nin bölgeyi tehlikeye atmasına izin vermeyeceği şeklindeki açıklaması, akıllara nükleer bir güce karşı Japonya’nın hangi silahla müdahale edeceği ve önleyeceği sorusunu getiriyor. Bu da, bir zamanlar Japonya’nın caydırıcılığını göstermek ve artırmak için "bir gecede atom bombası yaparız" sloganını anımsatıyor. Abe’nin öteden beri, anayasanın 9. maddesini değiştirmek istediği bilinen bir gerçektir. Ve bu yönde büyük bir kamuoyu desteği bulunuyor. Özellikle Japon gençleri, Asya’da giderek artan milliyetçilik akımına oldukça uyum sağlamış durumda. Yine de buna karşı halk arasında yoğun bir direnç de bulunuyor. Kuzey Kore’nin giderek somut bir şekilde tehdit oluşturması Japonya’nın yeni milliyetçi yönetiminin de işini kolaylaştırıyor. Rahat bir şekilde Kuzey Kore tehdidini öne sürerek nükleer caydırıcılığın da içinde bulunduğu yeni bir askeri konsept oluşturabilir. Bu yeni C S TRATEJİ 19 kullanan Çin, bugün yine aynı politikaya başvuracak. Büyük ihtimalle, Kuzey Kore’ye Çin insani ve ekonomik yardımları daha fazla artırarak Kuzey Kore yönetiminin ABD’nin ve Japonya’nın ekonomik yardım vaadine kanmamasını sağlayacaktır. Çin, son dönemlerde Kore yarımadasının nükleer silahlardan arındırılmasını ve Kuzey Kore’nin nükleer programından vazgeçmesini istiyor. Bu stratejik dönüşümün arkasında yatan temel unsur Kuzey Kore’nin nükleer silah geliştirme yönündeki çabalarının özellikle Japonya’yı askeri bir güç olma konusunda kışkırttığını düşünmesidir. Bu durum ise, dünya gücü olmaya soyunan Çin için tehlike oluşturuyor. Abe’nin, Çin’den sonra Güney Kore’ye gitmesi, Pekin yönetiminin endişelerinin artmasına neden oldu. Pekin, ekonomik büyümesinin ve ülkesinin kalkınması için bölgede bir kriz ve çatışma istemiyor; ama eğer çatışma kaçınılmaz olursa, buna karşı çok sert bir askeri güçle yanıt verebilecek yeteneği bulunuyor. Böyle bir durum, Japonya’dan İran’a kadar olan bir coğrafyada dengeleri tamamen altüst edebilir. ABD’NİN YAKLAŞIMI ABD tarafında ise, durum farklı yorumlanıyor. İran konusunda ve Kuzey Kore’de her defasında ortaya çıkan nükleer tehdit, elini güçlendiriyor. Bu nedenle ABD, dünya kamuoyunda ABD’ye karşı olan olumsuz görüşleri tetiklememek için Kuzey Kore’ye uzak duruyor, kışkırtıcı açıklamalarda bulunmaktan kaçınıyor. Onun yerine ABD, Japonya üzerinden Uzakdoğu’daki politikalarını yürütmeye çalışıyor. Ancak Kuzey Kore ile yaşanan her kriz ABD’nin elini güçlendirmiyor. Dünya kamuoyu şu günlerde elinde nükleer silah olduğunu ispatlayan Kuzey Kore’ye ABD’nin nasıl müdahale edeceğini merakla izliyor. ABD’nin elinde ispatlanmış her hangi bir nükleer silahı olmayan İran’a karşı uygulamış olduğu politikaları göz önüne alındığında, Kuzey Kore’ye de aynı tür politikalar beklemek yerinde olacaktır. Sonuçta Kuzey Kore’nin nükleer silah denemesi yapmasının arkasında yatan en önemli neden nükleer programından vazgeçmek ve müzakere masasına geri dönebilmektir. Geçen yıl fevri bir şekilde terk ettiği altılı görüşmelere Kuzey Kore tekrar dönmek istiyor. Ancak masadan çekilen taraf olduğu için ödün vermek zorunda kalacağını bildiği için nükleer krizi tırmandırarak Batı’yı kârlı bir pazarlık sürecine sokmayı planlıyor. Bu arada kulislerde konuşulan diğer bir neden ise, Güney Kore Dışişleri Bakanı Banki moon’un BM Genel Sekreterliği için Güvenlik Konseyi tarafından aday olarak gösterilmesine bir tepki olduğudur. Kuzey Kore’nin elindeki nükleer başlığı Japonya veya ABD’ye gönderecek balistik füzelere sahip olmadığını geçen Temmuz ayında yapılan başarısız denemelerde görülmüştü; ama bu demek değildir ki Kuzey Kore bunu üretemez. Unutulmaması gerekir ki İran’ın da elinde uzun menzilli balistik füzeler bulunuyor; fakat nükleer başlık bulunmuyor. Dolaysıyla Kuzey Kore yönetimi, kısa sürede bu sorunu lehine çözmesi gerektiğinin farkındadır. Tüm bu gelişmelerden olası kazançlı çıkacak bölgesel aktör Japonya’dır. JaponyaABD ikilisi, bu krizi iyi kullanırsa bölgede Çin’in işi oldukça zorlaşır. Ortadan kalkan dengeyi farklı şekilde kurmak için Çin, Kuzey Kore’nin sahip olmadığı balistik füze teknolojisinin "bir şekilde" el altından vermesi gündeme gelebilir. ABD ÖNERİLERİ Kuzey Kore'den sivil ve askeri nükleer programlarından vazgeçmesi talep edilen tasarı metninde, ülkeye şu alanlarda ambargo uygulanması öngörülüyor: * Silah ve buna bağlı malzeme * Nükleer teknolojiye veya füzelere ait malzeme * Lüks eşya Ekonomik kalkınmasını istikrar içinde sürdürebileceğine inanan Çin, şimdilik bir adım geriye düşmüş durumda. Pekin’in Japonya’ya karşı denge unsuru olarak gördüğü Kuzey Kore’ye desteğini artırması gündeme gelebilir. politikanın şüphesiz en büyük destekçisi ABD olacaktır. Rusya’nın Pasifik’te etkinlik arayışlarına güçlü bir Japon ordusu engel olabilir. Bu yolla aynı zamanda Çin de dengelenmiş olur. Çin açısından konuya bakıldığında ise, barışçı kalkınma modelini, dış politikasının en önemli açılımlarından birisi olarak benimsemiş olan Çin’in yanı başında Japonya’nın bir gecede nükleer güç olarak ortaya çıkmasına sessiz kalması düşünülemez. Japonya, bölgede askeri bir güç olarak ortaya çıkarsa, Çin’in öncelikle Tayvan sorununun barışçıl yollardan çözülmesi tehlikeye girecektir. Dolaysıyla Çin, kuvvet kullanarak Tayvan’ı Pekin’e bağlayabilir. Japonya, bölgede avantaj kazanmak için Tayvan’ı yanına çekmesi gerektiğini gayet iyi biliyor. Bu nedenle Çin, son krizde Kuzey Kore’ye, ciddi bir çağrıda bulunmadı; hatta nükleer deneme gerçekleştirdikten sonra da klasik diplomatik söylemlerin ötesine geçmedi. Önceki krizlerde daha sert ifadeler kullanan Çin, bu sefer üslubunu hafifletti. Bu da gösteriyor ki, geçmişte Kuzey Kore’yi hep bir tampon devlet olarak JAPONYA ÖNERİLERİ Pyongyang'a mali ve ekonomik yaptırımlar da öngören tasarı metnine göre, Kuzey Kore'ye zorunluluklarına uyması için 30 gün süre veriliyor. ABD tasarısına ek yapan ve katı önlemler içeren Japonya'nın önerileri de şöyle: * Kuzey Kore gemilerinin ve uçaklarının diğer ülkelerin limanlarına ve havaalanlarına girişine izin verilmemesi * Bu ülkeden ithalatın yasaklanması * Ülke yöneticilerinin dışarıya seyahatinin yasaklanması PASİFİK DENGELERİ Sonuç olarak, işbirliği ve ilişkilerin geliştirilmesi mesajlarının verildiği gezinin asıl yansıması bölgede