Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Dinleyin Gündoğarken’in yeni albümü Grup Gündoğarken, son albümü ‘Hayat Bu’ ile 21 Şubat Cumartesi akşamı Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde (NHKM) sahne alacak. Gökhan ve Burhan Şeşen’in birlikte var ettikleri yeni albüm ‘Hayat Bu’, konserin sonunda Şeşenler tarafından imzalanacak. 21 Şubat günü saat 18.30’da başlayacak konser NHKM’nin Ruhi Su Salonu’nda yapılacak. (0216 414 22 39) 4 21 ŞUBAT 2009 CUMARTESİ Yataktan ‘Bir şey yapmalı’ diye fırladım Onur Akın geçtiğimiz günlerde bir umut olarak gördüğü Kemal Kılıçdaroğlu’na seçim şarkısı yaptı. Üstelik de gecenin bir yarısı yatağından ‘bir şey yapmalı’ diye fırlayarak... Çünkü o ŞİRİN solun içinde bulunduğu GÜVEN karamsar durumdan şikayetçi ve bir umut arıyor. Solun kitleleri sarıp sarmalayacak, güven verecek, karizmatik ve dürüst bir lider çıkarması gerektiğine inanıyor ve bu liderin Kılıçdaroğlu olabileceğini düşünüyor. Akın’la onu Kılıçdaroğlu’na bir seçim şarkısı yapmaya iten koşulları ve tabii şarkısının ardından çıkan ‘çalıntı’ dedikodularını konuştuk. Bu arada tüm müzik marketlerde yerini almak üzere olan 12. albümünden bahsetmeyi de unutmadık. Kılıçdaroğlu’na bir seçim şarkısı yapmaya sizi ne itti? 1980’den bu yana sol kitle içerisinde ciddi bir karamsarlık söz konusu. 12 Eylül 1980’den beri her şey aleyhimize işliyor. Ne yapılsa, ne edilse olmuyor. Bir sürü partiler, insiyatifler kuruluyor, örgütlenmeler oluşuyor, sivil toplum örgütleri açılıyor ama bir türlü sol kitle kendine bir umut bulamıyor. Bir umutsuzluk, ümitsizlik var. 30 senedir sırtına vurulan bir kitle var. 1 Mayıs’ta yaşananları biliyorsunuz. Bu ülkede hâlâ solcular dayak yiyor. Hâlâ TKP’li ya da ÖDP’li üç, beş öğrenci bir araya geldiğinde dövülüyorlar. Hâlâ devlet de, polis de en acımasız yüzüyle davranıyor. Öbür taraf mağdur edebiyatı yapıyor, “Biz mağduruz” diyor ama aslında bu ülkenin 1930’lardan beri mağduru solcular, sosyalistler, ilericiler. 1970’lerde Ecevit’in yakaladığı bir umut ışığı oldu. ‘Halkçı Ecevit’, ‘Karaoğlan’... Onun dışında 68’den bu yana Deniz Gezmiş’lerin yarattığı bir umut ışığı var. Tam bağımsızlık isteyen bir devrimci gençlik hareketi... Ama 1980’den sonra ne yapılsa bir umut olamıyor. ‘Genç Bakış’ bitti ama ben uyuyamadım, yatakta kıvrandım durdum “Bir şey yapmalı” diye... Birden gece saat 04.00’te bu söz, müzik, melodi geldi aklıma ve yataktan fırladım. Hemen sazı aldım elime ve yaptım. Kılıçdaroğlu’na destek vermek isteyenler ve inananlarla birlikte çalıştık. O coşkuyla stüdyoya girdik ve bir günde bitirdik şarkıyı. Bir ‘a b c’si var mı insanları peşinden sürükleyen marş yapmanın? Biz devrimci kültürden geldiğimiz için marşları çok iyi biliriz. Yani insanları motive edecek, seçim alanında ya da konser alanında coşku yakalayacak melodiler nasıl olmalı çok iyi biliyorum. Sol kültür marşlar üzerine kuruludur. 1 Mayıs marşı bunun en önemli örneklerinden. İnsanların tempo tutabileceği, coşkulu, hızlı ve sloganı güçlü olan marşlar olmalı. Marşın nakaratı yani sloganı çok vurucu olmalı ki, herkes tarafından ezberlenebilsin. Sözler çok yalın, mesajı en doğru verecek ve sokaktaki herkesin anlayabileceği şekilde olmalı. Kılıçdaroğlu’na yaptığım şarkı muhalifleri sarstı bence ve nereden kurcalarız diye uğraşıp, ‘çalıntı’ dediler. Otto’da caz keyfi Otto Santral, her Çarşamba akşamı yemek saatinde caz ustalarını müzikseverlerle buluşturmaya devam ediyor. ‘OttoJazz’ saatleri isimli etkinlik kapsamında 25 Şubat Çarşamba akşamı Sarp Maden Quartet & Aydın Kahya konser verecek. Ülkemizin sevilen caz ve soul yorumcularından Aydın Kahya, Türkiye’nin en önemli gitaristlerinden Sarp Maden, birçok ünlü müzisyenle çalışan aranjör Genco Arı, Kangroove grubunun kurucularından gitarist Alp Ersönmez ve kendine has tarzı ile Türkiye’nin aranan davulcularından Turgut Alp Bekoğlu müzikseverlere unutulmaz saatler yaşatacak. (0212 427 18 89) Onur Akın, geçmişte şarkılarını isteyen bütün partileri büyük paralara rağmen geri çevirdi. Şarkılarının bir siyasi partiyle özdeşleşmesini istemiyordu, ta ki Kılıçdaroğlu CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olana kadar. Bu kez kendisi gönüllü olarak bir şarkı yapmaya karar verdi. RAKİPLER ZORLANDI Evet, cevap olarak ne diyorsunuz peki siz bu çalıntı iddialarına? Notalarını yan yana koyalım ve nota nota bakalım. Herhangi bir benzerlik varsa bugün müziği bırakırım. Sadece o coşku içerisinde yakalanan bir çağrışım var. Ses benzerliği var. Birinde ‘Dağlara doğru’, diğerinde ‘Kılıçdaroğlu’ deniyor. Bu ses benzerliğinin de yanıltması var bence. Benzerlik var denilen yer 2 ölçü bu arada, yani çok küçük bir kısım. Biz de sinek küçük ama mide bulandırmasın diyerek orayı değiştirdik. Zaten aynı sözlerin başka notalarla olan hali vardı, o halini koyduk 3 dakikalık bir işlemle. Şu an Kılıçdaroğlu marşı karşılarında bir karabasan gibi duruyor. Ben 300 tane beste yapmışım ve şimdiye kadar çalmamışım da şimdi mi çalmışım? İlk duyduğunuzda ne tepki verdiniz? Ben böyle şeylere alışık bir adam olmadığım için çok kızdım, çok üzüldüm. Siyasetin çok kirli bir alan olduğunu gördüm. Kılıçdaroğlu’nun rakipleri ona vurmak için onun çevresindeki herkese vuruyor tabii. Ama Kılıçdaroğlu ve Akın. Hiphop ve oryantal The Hall’ün kostümlü partileri ‘Style The Night’ kapsamında bu akşam Sultana sahneye çıkacak. Hip hop, R&B ve oryantal ritimleriyle müzikseverleri eğlendirecek Sultana, 2000 yılında Doublemoon’dan çıkan ‘Çerkez Kızı’ albümüyle dikkatleri üzerine çekmişti. Albümde yer alan ‘Kuşu Kalkmaz’ şarkısı dillerden düşmemişti. Sultana hiphop ritmini etnik öğlerle bezeyerek ve büyüleyici bir tınıyla harmanlayarak müziğe yeni bir boyut kazandırdı ve bu sayede Doğu ile Batıyı müzikal ve sanatsal açıdan birleştirip, müziğe evrensel bir yaklaşım getirdi. (0212 244 87 37, biletler 20 ve 15 TL) BEN İNANDIM Kılıçdaroğlu umut mu veriyor sizce? Evet, böyle bir umutsuzluk içerisinde bir tane adam temizlik ve dürüstlükten bahsediyor. Hayatın her alanında ciddi bir kirlenme var, artık halkın güveneceği hiçbir kurum kalmadı. Siyasetçilere ciddi bir güvensizlik var, siyasetçi eşittir kendi çıkarı için çalan, çırpan kişi durumunda. Bir de tüm bunların üstüne mahalle kabadayısı gibi Kasımpaşalı Recep Tayyip Erdoğan çıktı. Solun kesinlikle kitleleri sarıp sarmalayacak, güven verecek, karizmatik ve dürüst bir lidere ihtiyacı var ama bunca zaman çıkmadı. Bazen de liderler böyle kişilerin önlerini açmadılar bence. Sonra Kılıçdaroğlu diye bir adam çıktı ve Türkiye’de ‘belgeli siyaset’ diye bir şey ortaya koydu. Düellolar ile müthiş bir güven sağladı, sempati kazandı. CHP hiçbir şey yapmasa bile sırf Kılıçdaroğlu’nun belgeli siyaset tavrıyla %6 sıçrama yaptı. Hatta yapılan anketlerde Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanı olması için müthiş bir talep vardı. Yani son yıllarda solun çıkarttığı en dürüst, güvenilir, soğukkanlı ve geçmişi temiz adamı Kılıçdaroğlu. 8 yıl Türkiye’nin en büyük ekonomisi SSK’yı yönetmiş ama yine de o kadar uğraşmalarına rağmer çamur atamadılar. Mal varlığı ortada, hepsini açıklıyor. Ben inandım bu adama, Türkiye’de inandı. En son ‘Genç Bakış’ programındaydı ve çok inandırıcı ve dürüst konuştu. Eşim mutlaka destek olmak lazım Kılıçdaroğlu’na dedi. Benim desteğim ne olabilir? Sonuçta ben yıllardır türküler, şarkılar üreten bir ozanım. Desteğim de bu anlamda olabilir. Hayatım boyunca da hiç kimseye şarkı yapmış değlidim. Geçmişte benim şarkılarımı isteyen partiler oldu, çok büyük paralar da teklif edildi ama ben vermedim. Şarkılarım bir siyasi partiyle özdeşleşmesin diye vermedim çünkü o şarkıların insanların düşsel dünyalarında yarattığı şeyler var. Onları bozmak istemedim. Ki versem, çok büyük paralar da kazanabilirdim. Onurlu durmak adına yapmadım. Ama Kılıçdaroğlu’na yaptım. Karşılıksız olarak üstelik, çünkü içimden geldi. Arab Strap’in beyni Her ay merakla beklenen ‘City Star Nights by Converse’in 25 Şubat Çarşamba akşamı konuğu Malcolm Middleton. Dünya çapında birçok fanatiği bulunan ve İskoç alternatif müzik sahnesinin en önemli isimlerinden Arab Strap’ın beyni ve şarkı yazarı Malcolm Middleton, Arab Strap’in dağılmasından sonra solo kariyerine ağırlık verdi. 2007 yılında yayınladığı ‘A Brighter Beat’ albümüyle dikkatleri üzerine çekti. 2008’deki ‘Sleight of Heart’ çalışmasını yayınlayan Middleton sevenlerine unutulmaz bir gece yaşatacak. (0212 292 73 68, biletler 20 ve 15 TL) sirin.guven?gmail.com BİRİLERİ ben bunlara hiç alışık değilim. Ama buna çok alışık olan, bu işte kaşarlanmış ve sırf polemiklerle ayakta duran adamlar var. Zaten şarkının varisi olan Ahmet Kaya’nın karısı telefonda bana şöyle dedi: ‘Kızım bile bana çok büyütüyor bu medya anne dedi. Onur Amca’nın şarkısı babamınkine benzemiyor dedi’. Yan yana geldik çalıntı diyemeyiz ama esinlenme olabilir dedi bana. Ama tüm besteciler birbirinden esinlenir. Benim parçalarımdan esinlenen de bir dolu besteci var. Tabii ki bu ülkede üretilmiş bütün şarkılar ve türküler beni besler. Diğer partilerin seçim şarkılarını nasıl buluyorsunuz?Kılıçdaroğlu bence aralarından en şanslısı. Adına yepyeni bir beste yapılmış sonuçta. Diğerlerinin şarkıları sözleri değiştirilmiş eski parçalar. Bu anlamda da zorlandı rakipler bence. Müzik diliyle iletişim kuruyorum Yeni albümünüzden biraz bahseder misiniz? 1989 yılında ilk kasetim çıkmıştı. Grup BaranYediveren’in solisti ve kurucusuydum. Tüm besteler de bana aitti. Üniversite yıllarında Basın Yayın Gazetecilik okurken çıkarmıştık o albümü. Profesyonel olarak stüdyoyla tanıştığım günden bu güne 20 sene geçmiş. Yaşım 41, yani ömrümün yarısı bu işle geçti. Üniversitede gazetecilik eğitimi aldım ama gazeteciliğe yarım saat emeğim yoktur. Hep elim işte gözüm oynaşta oldu. Ama sonuçta İletişim Fakültesi mezunuyum ve o iletişimi insanlarla müzik diliyle sürdürüyorum. Yeni albümde 10 şarkı var. Yine edebi değeri olan şiirleri besteledim. Nazım Hikmet’in Piraye’ye Bursa Cezaevi’nden yazdığı ilk şiir ‘Altın Gözlü Çocuk’u besteledim mesela. 9 tane benim, bir tane de Mehmet Gümüş’ün bestesi var. Albümün adı da ‘Mor Bir Hüzün’. RİFAT MUTLU rifatmutlu?gmail.com “Rock and roll öldü mü?” Sürekli tarışılan bir sorudur bu... Kimisi “öldü” der, kimisi “Rock’n roll hep var olacak,” fikrini savunur. Ben, rock’n’ roll’un öldüğüne değil, form değiştirdiğine inananlardanım. Ama geçenlerde bu konuda okuduğum bir röportajda, benim de katıldığım düşünceleri dile getirip, “Rock’n’ roll öldü,” diyen bir yoruma rastladım. kzulal?yahoo.com Sözünü ettiğim röportaj, Amerikan Şarkı Yazarları Birliği’nin Başkanı Rick Carnes ile yapılmış olduğu için ayrıca ilginç. Dünya müzik endüstrisini yönlendiren bir ülkede, önemli bir konumdaki bir kişi böyle söylüyorsa, üzerinde durmak gerekir. Carnes’ın savunduğu düşünce şöyle: “Rock müziğin cazibesinin bir nedeni de, herkes tarafından çalınabilmesidir. Bu müzik, amatörler tarafından yazılıp, diğer müzik türlerinin gerektirdiği yıllarca süren zorlu bir eğitime sahip olmayan gençler tarafından çalınabilir. Ne yazık ki, mükemmel bir ‘ticari’ müzik olmasının nedeni de budur. Para kazanıp ailesine yardım etmek zorunda olmayan çocuklar bulunur ve hiçbir yetişkinin imzalamayacağı sözleşmeler imzalatılır. Böylece plak şirketleri, o sözleşmelerin sonuna kadar gençlerin haklarını sömürür. Sözleşme sonunda iş, koşulları yeniden görüşmeye gelince de, onların yerine yeni bir grup bulunur. Burada müziğin kolaylığı, büyük plak şirketlerinin müzisyenleri geçici işçi gibi değerlendirmesinin yolunu açıyor. Umarım ki, günümüzde bu sistemin çöküşüyle, sonunda yıkıcı ticari rotasından çıkan müzik, olması gereken yola girecektir.” Rick Carnes, rock and roll’un ölüşünü böyle açıklıyor. Aslında rock müziğin tür olarak öldüğünü değil, büyük plak şirketleri tarafından dayatılan sistemin sona erdiğini söylüyor... Müzik sektörü çökerken Bunun en iyi tarafı, aradan büyük plak şirketleri çıkınca, albüm fiyatlarının düşmesi... Sonuçta bu şirketler, artık geçmişte kazandıkları astronomik paralardan yoksun kalıyor. Fakat onların cebinden çıkan para, tam müzisyenlerin ve halkın cebine girecekken, bir başka bela ile boğuşuyor müzik dünyası: İnternet üzerinden yasa dışı müzik indirme... ZÜLAL KALKANDELEN YASADIŞI MÜZİK İNDİRMEK HIRSIZLIKTIR Son yıllarda, teknolojik gelişmelerin etkisiyle, müzik sektöründe çok önemli değişiklikler yaşandı. Bugün artık birçok müzisyen, internet sitelerinde kendi tanıtımını kendisi yapıyor, hayranlarıyla doğrudan iletişim kuruyor... Müziğin dijitalize olmasıyla, albümler internet üzerinden indirilebilir hale geldi. Bu durumda, albüm çıkarmak için büyük plak şirketleriyle sözleşme imzalamak, müzisyenler için hayati derecede önemli değil. Kendi seslerini duyurabilecekleri, internet gibi eşsiz bir platform var. Fakat internet bu eşsiz olanağı sağlarken bir yandan da büyük bir haksızlığa ortam yaratıyor. Şarkıların yasa dışı bir şekilde, hiçbir ücret ödemeden indirilmesi, müzik sektörüne öldürücü bir darbe indiriyor. Bu yüzden, hayatlarını albüm satışlarından elde ettikleri telif haklarıyla kazanan şarkı yazarları, bugünlerde işsiz... Şarkıcılar, çıktıkları ekstralar ve reklamlardan para kazanırken, onların söylediği şarkıları yazanlar, albüm satışı da olmayınca, ciddi şekilde mağdur oluyor. Çevremde çoğu kişinin, para ödeyip albüm almak yerine, sanal ortamda yasal olmayan dosya paylaşım siteleri üzerinden müziğe ulaştığını üzülerek izliyorum... Bu davranışlarına gerekçe olarak, albümlerin, özellikle yurtdışından ithal edilenlerin, çok pahalı olmasını gösteriyorlar. Yaptıklarının bir mağazadan CD çalmakla eşdeğer olduğunu söylediğinizde, “Herkes yapıyor, ben yapmasam ne değişir,” sözlerine sığınıp, kirlenmeye kılıf uyduruyorlar... Kapitalizmin toplumda yarattığı yozlaşma, bedavacılığı kışkırtıp, her türlü etik değeri altüst ediyor... “Birileri banka soyuyor diye sen de mi soyacaksın?” diye sorduğunuzda, “Aynı şey değil,” diyorlar; ama farkını da açıklayamıyorlar. Oysa korsan yazılımlarla sanat ürünlerinin kopyalanmasının hırsızlık olduğu çok açık... Bu yazdıklarım kimilerine ağır gelebilir; evi zor geçindiren insanların müziğe para ayıramadığını söyleyebilirler. Hiçbir gerekçe, bu tür bir keyfi hırsızlığı haklı kılmaz. Ben, Türkiye’de kendilerini yavaş yavaş öldüren sigara için daima para bulan insanların, isterlerse kültürel ürünler için de para bulabileceklerine inanıyorum... İnternet gibi, hayatımıza hız, eşitlik ve özgürlük getiren büyük bir platformu böyle yasa dışı işlere alet etmeyelim. Müziği seviyorsak ve daha kaliteli müzik dinlemek istiyorsak, sanatçıların haklarını yemeyelim. Albümlerin uzun çalışmaların ürünü olan sanat yapıtları olduğunu unutmayalım ve nasıl her şeye para ödeyip sahip oluyorsak, albümleri de satın alalım. Dijital olarak almak istiyorsak, yasal müzik sitelerinden yararlanalım. Tabii bu arada, asıl söylenmesi gerekeni de unutmayalım: İnternet Veri Merkezi (IDC)’nin son araştırmalarına göre, Türkiye’de korsan yazılım kullanma oranı, % 65’e çıktı. Türkiye Cumhuriyeti, bir hukuk devletiyse, sanat eserlerine yönelik bu yasa dışı faaliyetlerin üzerine gitmek ve etkili yasal yaptırımlar uygulamak zorundadır. Aksi halde, bunlar da, yapanın yanına kâr kalacak hukuksuzluklardan biri olacaktır... www.zulalkalkandelen.com C MY B C MY B