23 Kasım 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Hayvancılık aşamalı olarak tüketildi Doç. Dr. Sevinç TÜRKER Veteriner Hekim A tatürk’ün imzasıyla 4 Mart 1937 tarih 6107 sayılı Bakanlar kurulu kararında ‘…kalkınma planı içinde önemli bir yer tutan hayvancılığın uğradığı iktisadi güçlükleri düzeltmek maksadıyla doğu ve güneydoğu vilayetlerinde şimdilik yalnız koyun ve sığır ihracı işleri ile meşgul olmak üzere Tacir Birlikleri kurulması gerekli görülmüştür…. ’ ifadesi bulunmaktadır. Canlı hayvan yetiştiriciliği ve ticareti dışında hayvancılığın yan ürünleri ile ilgili olarak da Türkiye’de cumhuriyet yıllarında sektöre gerekli önem verilmiş, örneğin 1943 yılında Almanya ile imzalanan ikinci Clodius anlaşması çerçevesinde Türkiye’den Almanya’ya düzenli olarak yapağı ve tiftik satışı yapılmıştır. 1937 yılından 2007 yılına gelindiğinde karşılaştığımız durum ise, ülkede sektöre verilen emek, değer, öncelik gibi hususların artık tamamen farklı alanlara kaydığı, dışarı satış yerine kendimizi besleyecek hayvansal ürünleri dahi çeşitli şekillerde ithal ettiğimizdir. Türkiye’de hayvancılık sektörübir anda bu yıkıma uğramamış aşamalı olarak tüketilmiştir. Örneğin, gümrük birliğine girerken sektör dışlanmış üreticinin kalan son teşviği ve yatırım olanağı olan kaynak kullanımı destekleme fonu ile süt ve et teşvikleri kaldırılmış, kemiksiz lop et ithalatına izin verilmiş, kesimlik ve besilik ithalatından alınan fonlar 800 dolardan 100 dolara düşürülmüş ve daha sonra sıfırlanmıştır. (1995 ŞubatEylül ) Oysa bütün dünyada ve özellikle kalkınma sürecini çok hızlı tamamlayan ülkeler de sanayi, ağırlıklı olarak üretim, istihdam ve ekonomik boyutu açısından güçlü olan sektörlerin üzerine inşa edilmiş hayvancılık sektörü gibi mal, hizmet, gelir kaynağı üreten veya sağlayan üretim dallarında yoğunlaşmıştır. Türkiye de ise bunun tersi uygulanmış bu kesim tamamen ihmal edilmiştir. Oysa sektörün mevcut durumu bilinmekte, ama sorunların çözümü için radikal uygulamalar gerçekleştirilememektedir. Konuyu bir kez daha özetleyecek olursak hayvancılık sektöründe önce sağlıklı rakamlara ulaşmamız gerekmektedir. Biz bu sayıları bilmediğimiz gibi niteliklerini de bilmiyoruz dolayısıyla verime ait somut değerlere ulaşamıyoruz. Hayvancılık sektörünün en önemli girdisi olan yem ve mera sorunumuzu henüz aşamamış durumdayız. Yemin yetersizliği buna ilaveten maliyetinin yüksekliği besiciyi çaresiz bırakmaktadır. Islah sorunu, birim başına verim düşüklüğü, hayvan hastalıklarının koruyucu ve tedavi edici hususlarda ki yetişilememe durumu, işletmelerin yapısal sorunu, pazarlama sorunu ve diğerleri sektörün istenen noktaya ulaşmasındaki engelleri oluşturmaktadır. Bu sorunlar 1937 yılında da bilinen sorunlar olup günümüze kadar ne yazık ki artarak gelmiştir. Önemli olan sorunların sürekli yinelenmesi değil, çözüm üreterek hay vancılık sektörünün Türkiye için olması geren yere çekilmesidir. Bunun için önce elimizdeki varlığı tüm özellikleri ile doğru olarak saptamamız gerekmektedir. 5.Beş Yıllık Kalkınma Planı'ndan bu yana hayvan sayımı gündemde olup günümüze kadar sağlıklı verilere ulaşılamamıştır. Yapılan sağlıksız sayımlarla ya farklı rakamlar açıklanmış ya da sonuçlar sevindirici olmadığı için açıklanmamıştır. Bu nedenle biz öncelikle bu veriye doğru olarak ulaşmalıyız ve buna göre çözüm üretmeliyiz. Böyle bir gerçek sayımda hayvancılıkla uğraşan kesimin de haritası, alt yapı özellikleri, sağlık sorunları, bölgesel yapı özelliği gibi veriler saptanmış olacaktır. Ancak bu noktadan sonra sektörün kayıt altına alınması, hayvancılıkla uğraşan küçük işletmelerin ekonomik kimliklerinin kazandırılması, hayvanlardan insanlara bulaşan (zoonoz) bugün için sayıları 250 olan hastalık etkeni ile önleyici önlemlerin alınarak insan sağlığının korunması sağlanabilecektir. Bugün ne yazık ki dışardan hayvansal ürünleri alma durumundayız veya buna çok yakınız, çünkü ifade edilen ve artarak devam eden hayvansal ürün açığımız ürkütücü boyuttadır. Bunun için sektörün ülke vizyonunun belirlenmesi, ARGE'ye dayalı ileri teknoloji gücünün kullanılması, iç pazarlardan sonra dış pazarları hedefleyen üretimtüketim yansımalarına yönelik üretim planlarının yapılması şarttır. Bugün girmek için aşırı özverilerde bulunduğumuz AB’de tarım bütçesinin garantili bölümünde hayvancılığa ayrılan pay yüzde 27'dir. Türkiye’de ise bu değer yüzde 5'ler civarındadır. Bu nedenle uluslararası ortamda, uyum sağlama telaşı ile değil bugüne kadar yapmamız gerekip de yapmadığımız uygulamaları sektör için yapmalıyız. Günümüzde 185 milyon Afrikalının yetersiz beslenmeden dolayı ölüm riski altında yaşadığı artık mutlak bilinen bir husustur. Toplumumuzun ‘fakirim’ ya da ‘açım' dememesi için ülkemizin zorunlu sektörü olan hayvancılığı bulunması gereken yere getirme hususunun ilgili ve bilgililerince yerine getirilmesi, Türkiye için olmazsa olmaz koşuldur. Alçakgönüllü bir aydın: Uzman Veteriner Hekim Bülent Vural Mücteba BİNİCİ Uzman Veteriner Hekim nadolu toprakları üzerinde beş bin yıldan bu yana yaşamın olduğu bilinmektedir. Bu topraklarda Hititler, Frigyalılar, Urartular, Likyalılar, Romalılar, Bizanslılar ve Osmanlılar uygarlıklar ya da devletler kurmuşlardır. Şu an üzerinde yaşadığımız Türkiye Cumhuriyeti yüce Atatürk ve silah arkadaşları tarafından kurulmuş ve sonsuza kadar varlığı devam edecektir. Anadolu toprakları kendisi gibi alçakgönüllü, yaratıcı, çalışkan, sessiz, dürüst, sade bir yaşam süren birçok adsız kahraman yetiştirmiştir. Bu kahramanlar için öncelik kendileri, aileleri, çocukları ve akrabalarının yedi kuşak geleceklerini sağlayacak çıkarları değil, öncelik ülkenin çıkarları, toplumun mutluluğu, refahı ve huzuru, adaletli ve adil bir yaşam, insanlığın yararına hiçbir karşılık beklemeden sessizce, reklam yapmadan dürüst bir şekilde öğrenerek ve öğreterek yaşamaktır. Anadolu’da böyle adsız kahramanlardan her kesimden her meslekten onlarca, yüzlerce, binlerce insan vardır. Onlar yaşamlarının sonuna kadar onurlarından hiçbir ödün vermeden çalışırlar, yasaları uygularlar, yaşarlar ve bir gün sessiz bir şekilde aramızdan ayrılırlar. Kimseyi üzmeden, yormadan fakat arkalarında onurlu bir yaşam bırakarak, yakınlarını ve dostlarını üzerek. Maalesef bu kahraman insanlar aramızdan ayrıldıktan sonra anımsanmamakta, bazen akıllarda kalıcı bir takım çalışmalar yapılmakta fakat bu çalışmalar cılız kalmakta ve bu kahramanlar zaman içerisinde unutulmaktadır. Hal A buki üst düzeyde çalışmış, görev yapmış (subay, doktor, yargı üyesi, avukat, veteriner hekim, mühendis, öğretim üyesi, öğretmen v. s) insanlarımız emekli olduktan sonra devlet içerisinde oluşturulacak strateji yada think thank(düşünce) kurumlarında çalışmaları ülkemizin geleceğinin oluşmasında oldukça önemlidir. Bu uygulama gelişmiş ülkelerde var iken ülkemizde tam anlamı ile henüz yaşama geçirilememiştir. Ülkemizde böyle kahramanlar emekli olduktan sonra zamanlarını ya evlerinde ya kahvehanelerde yada arkadaş ziyareti ile geçirmektedirler. İnsanlara değer vermenin en önemli yollarından birisi de onun deneyim ve birikiminden yararlanmaktır. Bu bireyler deneyim ve birikimlerini vererek gelecek kuşakların daha donanımlı yetişmesini sağlar hem de deneyim ve birikimlerin daha az pahalı olmasını sağlar. Gelişmiş ülkeler bu sessiz kahramanları ile beş, on, yirmi, elli hatta yüz yıllarını biçimlendirecek çalışmalar, projeler yapmakta ve hedefler belirlemektedir. Bunun bugün için birçok örneği verilebilir. Bu sessiz kahramanlardan birisi de Uzm. Vet. Hekim Bülent Vural’dır. O 1972 yılında Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesini bitirdikten sonra Binğöl ve Tunceli’de Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü'nde veteriner hekim olarak çalışmıştır. Bu illerde hayvan hastalıklarının önlenmesi, verimliliğin arttırılması, bölgenin geri kalmışlık yazgısının ortadan kalkması için köylerde çalışmalar yapmış, halk ile işbirliğini arttırmış, bu işbirliğini bürokrasi ile bütünleştirerek köylerin bilimin ışığından yararlanması için tüm gücünü vermiştir. Bingöl ve Tunceli’nin en uzak dağ köylerine kadar ulaşmış, hayvancılıkla yaşamlarını sürdüren bu özverili insanlara yaşam standartlarını arttıracak her türlü bilgiyi ver miştir. Organize olmayan bir devletin organize bir bireyi olarak ön plana çıkmıştır. 1976 yılında Etlik Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü'nün uzmanlık sınavını kazanarak burada çalışmaya başlamış ve tüberküloz konusunda uzmanlığını tamamlamıştır. Tüberküloz özellikle yoksul kesimleri vurduğu için bu konuda çalışmalarını sadece ulusal ölçekte değil uluslararası ortama taşıyarak hastalık hakkında eradikasyonun hızlanmasını sağlanmıştır. Enstitüde çalıştığı sürece bu işbirliğini tıp otoriteleri ile paylaşmış, laboratuvarda kendisinden sonra gelecek kuşakları yetiştirmeye devam etmiş ve ülkenin her yerinden gelen tüberküloz numunelerini dantel örer gibi sonuçlandırmış, sonuçları takip ederek tüberkülozun eradike (yok edilmesi) için çalışmıştır. Etlik Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü'nde yirmi yıl kadar çalıştıktan sonra 1996 yılında bu kurumdan emekli olmuştur. Emekli olduktan sonra tüberküloz konusunda çalışmalarını belli bir süre daha devam ettirmiştir. Bu arada zorunlu gereksinimlerini karşılamak için özel sektörde çalışmıştır. Özel sektörde çalıştığı sürede doğruları söylemeye, yasaları uygulamaya, nitelikli insan yetiştirmeye ve özellikle veteriner ilaç ve yem katkılarının üretiminin yurt içinde olması için büyük çaba harcamıştır. Bu konuda tüm bilgileri çalıştığı kurumlar ile paylaşmış ve bu konuda önemli adımların atılmasında ön ayak olmuştur. O herkese karşı eşit mesafedeydi, yasalara karşı saygılı, kendisini üzen ama karşısındakine saygıyı hiçbir zaman azaltmayan narin bir insandı. 18 Şubat 2006 günü sabaha karşı hiç kimseyi üzmeden ama arkasından aydınlığı almış insanları bırakarak aramızdan ayrıldı. Ruhu şad olsun. 20
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear