Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Days
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Hastalıkla mücadele bilim ile yapılır Mücteba BİNİCİ (Uzman Veteriner Hekim) tatürk "Köylü milletin efendisidir’’ der iken Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndan çıkmış, savaş sırasında kağnıları ile cephane taşıyan, yoksulluğuna karşı tüm varlığını bu mücadeleye adayan, Ulusal Ant’ın (Misakı Milli) gerçekleşmesi için canını veren, ülke nüfusunun yüzde 8590’ı oluşturan, yaşamını sadece ilkel koşullarda tarım, hayvancılık ve ormancılık yaparak kazanmaya çalışan bu mazlum kesim için söylemiştir. Cumhuriyet kurulduğu süreden bugüne seksen üç yıl geçmesine karşılık gelişmiş ülkelerde köyde yaşayan nüfus oranı ABD’de yüzde 35, Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 67 olmasına karşılık ülkemizde yüzde 3540 civarlarındadır. Köyde yaşayan nüfusumuz yaşamını yine tarım, hayvancılık ve ormancılıktan kazanmaktadır. Bu arada ABD ve AB ülkelerinde köyde yaşayan insanların gayri safi yurt içi hasılada payları yüzde 30 civarlarında olurken bu oran ülkemizde yüzde 4 civarlarındadır. Ülkemizde 2 milyon 500 bin insan yaşamını tavukçuluktan (et ve yumurta tavukçuluğu) kazanmaktadır. Ülkemize toplam üç milyar dolar civarında bir katkısı olmaktadır. Bazı yerlerde arazilerin dağlık ve ormanlık olması nedeniyle tavukçuluk başlı başına bir geçim kaynağıdır. 1989 ile 1994 yılları arasında Bolu’nun Mudurnu ilçesinde bulunan Mudurnu Tavukçuluk A.Ş’de saha veteriner hekimi olarak çalıştım. Mudurnu’nun yetmiş iki köyünü işim nedeniyle görme olanağım oldu. Bu cefakar ve özverili insanlar, yaşamlarını sadece tavukçuluk ve ormancılıktan kazanıyorlardı. Büyükbaş hayvan işini ise sadece kendi gereksinimlerini karşılamak için yapıyorlardı. Tarım ise arazinin ormanlık olması nedeni ile mümkün değildi. Köylerde kümes ziyaretlerim sırasında kümeslerin etrafında et ya da yumurta gereksinimi için bulunan tavuklar için üreticilere ya bir kapalı ufak kümes yapmalarını ya da bu hayvanlarını kümesteki hayvanlara enfeksiyon bulaşmaması için kesmelerini öneriyordum. Fakat bunu tüm toplantılarda anlatmama, broşür yapmamıza rağmen ne ben anlatabildim ne bugüne kadar entegrasyonlar ne de devlet anlatabildi. Çünkü, kümes etraflarında beslenen bu tavuklar kümes içerisinde yaşayan tavuklardan daha uzun yaşadıklarından dolayı hastalıklara dirençleri artmakta ve bazı hastalıklar için taşıyıcı A olmaktadırlar. Bu da kümes içerisinde ekonomik bir kazanç için beslenen hayvanlar için tam bir hastalık kaynağı idi. Bu arada sık gitmesem de en son geçen yıl babamın köyü olan Bingöl’ün Kiğı ilçesine bağlı Altınevler (Şirnan) köyüne gittiğimde burada yapılan köy tavukçuluğu ile Mudurnu ‘da yapılan köy tavukçuluğu arasında hiçbir farkın olmadığını gördüm. Artık bu yaşam ülkemizde geleneksel bir hal almıştı. Kuş gribinin insanlara bulaştığına dair ilk olgu 1997 yılında HongKong’da görüldü. Daha sonra bu hastalık Uzak Doğu’da, Avrupa’da ve ABD’de görüldü. Yalnız hastalığın tipleri farklı idi. Gerek Birleşmiş Milletler ve gerek Dünya Sağlık Örgütü hastalık ile alınması gereken önlemler konusunda Kuş gribi nedeniyle entegre tavukçuluk yapan şirketlerin üretimleri yüzde 50’ye yakın oranda düştü.Yumurta tavukçuluğu yaparak geçimlerini sağlayan insanlar ekonomik olarak çöktü. dünyayı uyarmaya başlamışlardır. Alınacak önlemlerden en önemlisi köylerde yumurta ya da et gereksinimi için beslenen tavuklar ile göçmen kuşlar arasındaki iletişimin kesilmesi, açık tavuk ya da hindi besiciliğinden kapalı sisteme geçilmesi v.s, biyogüvenlik, hayvan hareketlerinin sınırlandırılması, göçmen kuşların uğradığı göl ve sulak alan etraflarındaki kümeslerde tavukçuluğun yasaklanması v.s’dir. Hollanda örneğine baktığımızda da hastalığın bir gölün yanında yapılan açık besi hindiciliğinden bulaştığı görülmüştür. Bu enfeksiyonu yok etmek için Hollanda 500 milyon Avro harcamıştır. Sağlık sistemimizin gelişmiş ülkelerden en önemli farkı hem insanlar hem de hayvanlar için koruyucu hekimlik değil tedavi hekimliğinin geçerli olmasıdır. Yapılacaklar bu hastalığı geçiren ülkelerde ne yapılmış ise ülkemizde de yapılmasıdır. Örneğin, dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde kuduz hastalığı yok edilmiş iken ülkemizde görülüyorsa, bundan tüm toplum kesimleri sorumludur. Bu tür hastalıklar ile mücadele, duygusal kararlar ile değil, bilimsel ve evrensel değerlerin çerçevesinde yapılmalıdır. Öte yandan yumurta ve et insanların protein gereksinimi sağlayan en önemli temel yapı taşlarıdır. İtlaf yerine farklı önlemler almayı sağlamak köyde yaşayan yoksul insanlarımızı az da olsa rahatlatacaktır. Fakat hastalığın böylesine hızlı geliştiği durumlarda da itlaftan başka çare yoktur. Barınak yapmak v.s tüm önlemlerin çok önceleri sağlanması gerekmekteydi ki maalesef bu konuda çok geç kalındı. Bu hastalığın ortaya çıkması nedeniyle entegre tavukçuluk yapan şirketlerin üretimleri yüzde 50’ye yakın oranda düşmüştür.Yumurta tavukçuluğu yaparak geçimlerini sağlayan insanlarımız ekonomik olarak tam bir çöküntüye girmiştir. Çünkü hem et hem yumurta tüketimi tamamen durmuştur. Sonuçta tüm olumsuzluklar yine köyde yaşayan insanlarımıza , yıllarca sermaye birikimi ile kurulmuş şirketlerimize ve bu şirketlerde çalışanlara olacaktır. Sözümü Prof. Dr. Mümtaz SOYSAL hocamın 21 Ocak 2006 günü Cumhuriyet gazetesinde çıkan ‘’Efendimizin Kümesleri’’ yazısına bırakmak istiyorum: ‘’Çağdaş kafalı hiç kimse bu ülkedeki köylülüğün olduğu gibi kalmasını istemez. Gelişmiş toplumlar yüzde on, hatta yüzde üç kırsal ya da çiftçi nufusla yaşarken yüzde 40 ya da 35 kırsal nüfusla ayakta duran bir Türkiye olamaz. Ama, köylü nüfusun sağlıklı bir kentliliğe dönüştürülmesi, ancak akıllıca bir planlamayla, doğru dürüst bir sınaileşmeyle, inceden inceye programlanmış bir kentleşme ile olur. Eğer ülkenin nüfus yapısındaki köylülük yüzde 80’den bugünkü oranlara düşmüşse, bunun sağlıklı bir düşüş olduğu söylenemez. Gecekondularla çevrili belediyeler, sırtta yorganla köy bırakıp büyük kentlerde işsiz gezinenler ve burjuvalaştığını sanıp bir kısmı hala hacıağa kültürü taşıyan bir orta sınıf; bunlar devrimci cumhuriyetin amaçladığı çağdaşlık değildir.’’ 19