26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

di bu gece saraydan ayrılmıştır” cümlesiyle padişahın bu yönde hareket ettiğini bildirdi. Aynı gün Meclis’te okunan bir mektup ile ona ekli bir bildiri de bu haberi şöyle veriyordu: “...Zatışahane, İngiltere’nin koruyuculuğuna sığınarak bir İngiliz harp gemisiyle İstanbul’dan ayrılmıştır... Resmen bildirilir ki, Zatışahane, bugünkü durum karşısında hürriyet ve hayatını tehlikede gördüğünden, bütün Müslümanların halifesi sıfatıyla İngiliz himayesini ve aynı zamanda İstanbul’dan başka bir yere götürülmesini istemiştir. Zatışahane’nin isteği bu sabah yerine getirilmiştir. Türkiye’deki İngiliz Kuvvetleri’nin Başkomutanı General Sir Charles Harrington, Zatışahane’yi almaya giderek bir İngiliz harp gemisine kadar kendisine eşlik etmiş ve Zatışahane, vapurda Akdeniz Filosu Genel Komutanı Amiral Sir De Brook tarafından karşılanmıştır. İngiliz Fevkalade Komiser Vekili Sir Newill Henderson, Zatışahane’yi gemide ziyaret ederek Kral Beşinci George’a bildirilmek üzere arzularını sormuştur.” Sultan Vahdeddin, ülkeyi terk etmeden kısa süre önce İstanbul’da. Vahdeddin’in ülkeden ayrılışı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce onun yerine Abdülmecid Efendi’nin halife seçilmesini beraberinde getirdi. Ancak 18 Kasım 1922 tarihli gizli oturumlarda geçen görüşmelerde özellikle hocalar, halifenin kaçması yüzünden Türkiye’de ve bütün İslam dünyasında bir karışıklık çıktığı yahut çıkacağı, bu konuda tedbirler almak gerektiği şeklinde endişelerini dile getiriyorlar, bazı konuşmacılar ise halife olacak kişinin sıfat ve yetkisinin ne olacağının tespit edilmesi gereğinden söz ediyorlardı. Bu endişelere karşılık tartışmalara katılan Mustafa Kemal Paşa, bu konunun fazlasıyla tartışılıp tahlil edilebileceğini, ancak, tartışma ve tahlillerde ne kadar ileri gidilirse, konunun çözüme bağlanmasında o kadar güçlük yaşanacağını ifade ederek, bu Meclis’in sıfat ve yetkilerinin yalnız ve ancak Türk halkının ve Türk vatanının varlığı ve kaderi ile ilgili olduğunu hatırlattı. Meclis, kendi kendine bütün İslam dünyasını içine alan bir güç ve kudrete sahip olamazdı. Bu konu dolayısıyla İslam dünyasında karışıklık yaşanacağına inanmak ise mümkün değildi. Mustafa Kemal Paşa bir saltanata ömrünü tamamlatan sözlerini şöyle tamamladı: “Bizim dünya gözündeki en büyük güç ve kudretimiz, yeni şekil ve mahiyetimizdir. Hilafet makamı esaret altında olabilir. Halife unvanını taşıyanlar, yabancılara sığınabilirler. Düşmanlar ve halifeler el ele verip her şeyi yapabilecek bir işbirliğine girişebilirler. Fakat yeni Türkiye’nin rejimini, politikasını ve kuvvetini hiçbir şekilde sarsamazlar. Türk halkının kayıtsız ve şartsız hâkimiyetine sahip olduğunu bir defa daha ve kesinlikle tekrar ediyorum. Hâkimiyet, hiçbir anlamda, hiçbir şekilde, hiçbir renk ve hiçbir kılavuzlukta ortaklık kabul etmez. Unvanı ister halife ister başka bir şey olsun, hiç kimse bu milletin kaderine ortak çıkamaz. Millet buna kesinlikle müsaade edemez. Bunu teklif edecek hiçbir milletvekili bulunamaz. Bunun içindir ki, kaçmış olan halifenin halifeliğine son verip yenisini seçmek ve bu konu ile ilgili bütün işlemlerde belirttiğim görüşler çerçevesinde hareket etmek zaruridir. Başka türlüsüne kesinlikle imkân yoktur.” Abdülmecid Efendi, kızı Dürrüşehvar Sultan ile. 314
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear