Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Days
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ANILARINA Ustalara saygı kuşağı S SVEN NYKVIST: GÖRÜNTÜ BÜYÜcüsü UNGU ÇAPAN zun yıllar süresince nerdeyse özdeşleştiği yönetmen Ingmar Bergman’ın ayrılmaz kameramanı olarak tanınıp Polanski, Malle, Refelson ve Woody Allen gibi yönetmenlerle de çalışan ve 2006’da 84 yaşında ölen, İsveçli, ünlü görüntü yönetmeni Sven Nykvist (19222006) de Bergman’ın 3 saatlik son başyapıtı Fanny ve Alexander’le (1983) anılıyor festivalde. Bergman’ın siyahbeyaz ilk dönem filmlerinin değişmez kameramanı Gunnar Ficsher’in yerini alarak 1959 yapımı Kaynak’tan itibaren en önmeli Bergman filmlerinin çoğunu görüntüleyen Nykvist, 1965’te Lianbron yapımı Asma Köprü adlı fimle yönetmenliği de denedi, çoğu Afrika’nın doğası üstüne çeşitli kısa filmler de çekti: Işıklandırmada, filtre kullanımında özel yetenek sahibi, tam bir kamera cambazı olan Nykvist’in (siyahbeyaz ya da renkli olsun, fark etmez) görüntüleri, her zaman pırıl pırıl ve ona özgü bir berraklıktadır. Bergman’ın çocukluk anılarıyla kaynaştırılmış, belli başlı tema motifleriyle çeşitli takıntı ve kaygılarının toplamı nitelindeki (5 saati aşkın bir televizyon versiyonu da olan) Fanny ve Alexander, 1984 Oscar’larının dördünü (en iyi yabancı film, en iyi görüntü, sanat yönetimi, kostüm ödüllerini) ve Venedik Festivali’nin FIPRESCI ödülünü kazanmış, BergmanNykvist işbirliğinin en parlak örneklerinden biri, belki de birincisidir. Sven Nykvist, American Society of CinematographersAmerikalı Görüntü Yönetmenleri Birliği’nin de sayılı Avrupalı üyelerindendi. U li’nde Altın Aslan’ı alan, Fransa’da gösterilmesi yıllarca yasaklanan başyapıtı Cezayir Savaşı’ndaki, işgalci Fransız ordusuyla direnişçi Cezayirlilerin mücadelesni gerçekçi ve nesnel bir tavırla ve soluk kesici bir polisiye gerilim temposunda anlattı. Sömürgeciliğe karşı Üçüncü Dünya ülkelerinden yükselen bir isyan çığlığı sayılacak Queimada İsyan’daysa, 1845’te Portekiz’e ait Karayipler’de bulunan Queimada Adası’ndaki şeker ticaretini ele geçirmek isteyen Büyük Britanya tarafından görevlendirilmiş gizli ajan Sir William Walker’ın (Marlon Brando en iyi rollerinden birinde) çevirdiği dolapları ve şekerkamışı çiftliklerinde çalıştırılan karaderili köleleri kışkırtmasıyla patlak veren kanlı isyanı perdeye taşıdı, Ennio Morricone müziği eşliğinde. Günümüzün Amerikan emperyalizmine yaptığı göndermelerle yüklü İsyan, sömürgecilik, ırkçılık, başkaldırı ve devrim üstüne görmemiş sinemaseverlere hararetle salık verilecek türden, sarsıcı ve destansı bir siyasal sinema klasiğidir kuşkusuz. Pontecorvo terörizm üstüne de bir film yaptı 1980’de: Ogro. Ama Ogro operasyonu, La Battaglia di Algeri’yle Queimada kadar başarılı olamadı. HOEI IMAMURA: EN JAPON SİNEMACI 1997’de Cannes’da Yılan Balığı’yla ikinci Altın Palmiye’sini alan (ilkini festivalin Anıları bölümünde gösterilecek olan Narayama Türküsü’yle 1983’te almıştı) Japon yönetmen Shohei Imamura (1926 2006), ustası Ozu’ya yakınlaştırıldığı gibi ‘Japon sinemacıların en Japon’u ve öncü ışığı olageldi 40 yıldır. Savaş sonrasının gangsterliğe, karaborsaya ve fuhşa teslim olmuş, yenik Japonya’sında zorlu bir gençlik dönemi geçirdikten, üniversitede edebiyat okuyup çeşitli işlere girip çıktıktan sonra Ozu’ya 3 filminde asistanlık yaparak 1950’lerde bulaştığı sinemada, Japon toplumunun genellikle az temsil edilmiş alt sınıflarının portrelerini çizdi durdu.45 yıllık meslek yaşamında. 1958’deki ilk filmi Çalınan Arzu’dan 2002 yapımı Kızıl Köprünün Altından Akan Ilık Sular ’a kadar toplam 18 f ilm imzalayan Imamura, Batı’da çok tanınan Nagisa Oshima, Kon Ichikawa gibi yönetmenler çıkarmış, 1960’lı yıllarda ortaya çıkmış Japon Yeni Dalgasının hak ettiğince bilinmeyen en ilginç kişiliklerinden biridir. 2006’da 80 yaşında ölen Imamura’nın, doğayla uyum içinde çalışan, onun gücünü kabul eden ve gaddar olabilen, acımasız geleneklerini sürdüren, 19. yüzyıl Japon köylülerini yansıttığı, kişisel ve karmaşık stilini, zengin sinemasını 1983 Cannes Festivali’nde Batı’ya tanıtan Altın Palmiyeli Narayama Türküsü, 19. yüzyıl sonlarında, Narayama Dağı’nın dibinde, yoksulluk ve açlık nedeniyle fazla çocukların yok edildiği ve yetmişine gelen bütün yaşlıların da dağın doruğuna taşınıp yılkı atları gibi ölmeye bırakıldığı, küçük, ıssız bir köyde geçen, yer yer rahatsız edici ve seyri zor bir filmdir. S ATIF YILMAZ: HER DEM TAZE VE GENÇ 2006’da 80’inde kaybettiğimiz sinemamızın 55 yıllık usta yönetmeni Atıf Yılmaz, enerjisini hiç yitirmeden çeşitli türleri, eğilimleri ve biçim arayışlarını sürekli kendini yenileyerek denediği uzun meslek yaşamına, çeşitli edebiyat uyarlamaları, melodramlar tarihsel filmler, folklorayerel geleneklere dayanan kırkasaba güldürüleri, taşlamayergiler, Müjde Ar’lı, kadın özgürlüğüne yönelik feminist yapımlar, fantastik ve toplumsal gerçekçi filmler sığdırdı yarım yüzyıl süresince. Her dem taze, kalıcı ve genç kalmayı başaran Atıf Yılmaz, Yılmaz Güney’in hapse girmesiyle tamamladığı Zavallılar (1975) UNESCO’nun 2007’yi Mevlana yılı ilan etmesi münasebetiyle Mevlana (1973), sosyal içerikli fantastik denemesi Aaahh Belinda! (1986) ve gerçek aşk, sevgi, babalık kavramlarını sorguladığı, klasikleşmiş, unutulmaz Selvi Boylum Al Yazmalım (1977) gibi filmleriyle anılıyor festivalde. ILLO PONTECORVO: ÜÇÜNCÜ DÜNYANIN SESİ Siyasal sinemanın yıllardır en görkemli doruğu saydığımız Cezayir Savaşı’nın yönetmeni olarak 40 yıldır adını bellediğimiz, geçen yıl 87 yaşında ölen İtalyan yönetmen Gillo (Gilberto) Pontecorvo (1919 2006) da, festivalin Anılarına bölümünde, gelmiş geçmiş en başarılı siyasal filmlerden İsyan’ıyla yer alıyor. Savaştan sonra Yenigerçekçi filmlerin etkisiyle gönül düşürdüğü sinemaya Mario Monicelli’ye, Yves Allegret’ye asistanlık ederek başlayıp 1953’ten sonra belgeseller çekerek yönetmenliğe hazırlanan Pontecorvo’nun ilk filmi, Franco Solinas’ın romanından Maleno Malenotti’yle birlikte uyarladığı Büyük Mavi Yol (1957). Nazi toplama kamplarının dehşetengiz atmosferini yansıtan Kapo’dan (1960) 6 yıl sonra Venedik Festiva G 30 SAYFA 26. ULUSLARARASI İSTANBUL FİLM FESTİVALİ