01 Temmuz 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

6 St Y ASFT 84 Bir zamanlar Balkan İLBER ORTAYLI " Şubat 1934 günü Yunanistan, Türkiye, Yugoslavya ve Romanya Dışişleri Bakanları, Atina Akademisi'nin tören salonuna girdıklerinde, şehir baştanbaşa Balkan ülkelerinin bayraklarıyla donanmıştı ve halk caddclcrde saatlerden beri sabırsızlıkla bekliyordu. Tam öğle vakti dört devletin ulusal marşları pcşpeşe çalındı. Akademi'nin tören salonundan içeri giren Dışişleri Bakanlarını; diplomatlar, generaller ve Yunan Başbakanı'nın da aralannda bulunduğu davctlilcr karşıladı. Davetlilerin içindc bir gözde kişi daha vardı: Balkan Paktı'nın gerçckleşmesi için çaba sarfedenlerden eski Başbakan Papanastasiou.. Tören kısa sürdü: Tevfik Rüşlü (Aras) Dcmeler Maximos (Yunanistan) Nicolai Tilulescu (Rumanya) vc Bogoliub Yevtlç (Yugoslavya) nıelni imzaladılar. Birdcn bütün Atina paktın ilanını kutlamaya başlamıştı. Bu paktın ömrü kısa sürdü, ama o gün kutlanan bu olaydan sonra Balkan Ulkeleri bir daha birbiriyle savaşmadılar. Falih Rıfkı (Atay) Hakimiyeli Milliye'de (Ulus) şöyle yazıyordu: "Balkan sorunu 19. yiizyılda Balkanlı olmayanlar larafından yaralılınışlı; ama artık Balkanlılar sorunlarını kendileri çözecekler. (10.2.1939). Balkan Paktı'nın başlıca mimarı yeni TUrkiye idi. Paktın öncesi ve sonrasında Balkan ulkeleri arasındaki sorunları çözmek için cn etkin rolü Türkiye oynamıştı. Yeryüzü haritasında Balkanlar denen bölge geniş bir yer kaplamaz. Tuna nehri ile Adriyatik Denizi arasında kalmış geniş bölge (ki buraya Güncydoğu Avrupa da denir) kültürel ve coğrafi bir birlik olarak böyle adlandırılır. Ancak Balkan kültürünün ve hayat tarzının alanı ycr ycr Tuna'nın kuzeyine, Ege adalarına, Küçük Asya ve Karadeniz kıyılarına kadar uzanır. Dünyanın hiçbir bölgesinde bu kadar dil, din vc allabc bir arada bulunmaz. Üstelik bu dillerin vc kültürlerin uygarlık tarihinde yeri önemlidir. Balkanlar çokulusludur, ama bu çok uluslu bölgemizin insanları ortak özelliklerc sahiptirler. Halk edebiyatındaki, müziğindeki, nefis mutfağındaki ve yaşam tarzındaki ö/.clliklcrlc Balkanlı kendine özgü bir tiptir. lyi yaşamayı seven, iyi yiyen; acıyla hievi bir arada sürdürcn duygusal insanların dünyası olarak bilinir Balkanlar.. Bir Tütkle Bulgar, Sırpla Yunanlı, kim ne derse desin; bir Fransızla Alman'dan, Hollandalıyla Belçikalı'dan daha iyi anlaşıp kaynaşırlar. Bunda yaşanan anın ve geçmişin ortak örgüsünün payı vardır. Balkan uluslarının her biri imparatorluklar kurmuşlardır: Bizans, Bulgar Çarlığı, Stefan Duşan'ın Sırp Çarlığı, Osmanlı tmparatorluğu... Arnavutlar daha gerçekçi idiler. Bu imparatorlukların yönetici sınıfını ve komutanlarını yetiştirmişlerdir. Kısacası hiçbir Balkan ulusu, diğerini hükmetmekle, istilâcılıkla suçlayacak durumda değildir. Balkan dillerinin yazılı edebiyat ve bürokraside kullanılışi, birçok Avrupa dillerinden daha eskiye uzanır. Balkanlar diğer yandan Avrupa dünyasından da kopuk yaşamışlardır. Batı Avrupalı yakın zamanlara kadar Balkan uluslarını birbirine karıştırdı. 18. yüzyıla ait bir Avusturya halk resminde Avrupa halklarıııa ait tipler betimlenirken, Türkle Yunanlının aynı tip halinde gösterildiğini belirtelim (Tirck oder Griech). 18. ve 19. yüzyıl, Balkan uluslarının arasında ulusal bilincin ve nefret duygularının büyüdüğü donem oldu. Bu diişmanlık sadecc cgcmen Osmanlı yönetimine yönelik değildi. Balkanlı Hıristiyan uluslar arasındaki çatışma bir yerde daha büyük boyutlara ulaşmıştı. Fener Patrikhanesi Bulgar ulusal uyanışıyla karşı karşıya gelmişti. Arnavutlar, karşı. Balkan savaşı sonunda Balkanlılar birbirlerine düştükleri gibi, I. Dünya Savaşı'na büyük devletlerin peşine takılarak girdiler ve birbirlcriyle olan hesaplaşmalarını sUrdürdUler. Savaş bittikten sonra da kozlar paylaşılamamıştı. Kısacası 1920 ve 1930'lar Balkanlar için huzurlu yıllar değildi. Yeni Türkiye ise kendisine galiplerin dikte ettiği ağır şartlan kabuilenmemiş ve haklarını savaşla elde etmişti. Şimdi tarih intikamcı hiçbir emeli olınayan bu yeni devleti Balkanlarda barış ve ittifakın kurulmasında görevlendirecekti. 1926'dan sonra TUrkiye, dış politikasında kuzeyde Sovyetler Birliği ile iyi ilişkilerini sürdürmeye devam ettiği gibi, Yakın Doğu ve Balkan devletleriyle de ittifaklar politikası yolıına girdi. 18Temmuz 1932'de Türkiye MilletlerCemiyeti'ne alındı. Üyelik teklifini yapan Yunanistan'dı. Türkiye Balkanlarda sorunları olan tek ülkeyle de iyi ilişkiler dönemine girmişti. Bulgaristan'la ise genç Cumhuriyetin daha Kurtuluş Savaşı sırasında iyi ilişkiler kurduğu görülüyor. Bulgaristan kendisine dikte edilen Neuilly barış antlaşmasının ağır koşullarına ve yasaklamalarına rağmen Anadolu'daki direnişi destekliyordu. Anadolu lıükümetinin Trakya kıtalarına destek gösterdiği gibi, kaçak silâh yardımı yapıyordu. Stanbuliski'nin çiftçi hükümeti Ankara'ya galip devletlerin denetimden gizli olarak gözlemci elçi de gOndermişti. Kurtuluş Savaşı kazanıldığı gün Stanbuliskl bunu kutladı ve Bulgarların da aynı örneği izleyip Neuilly hükümlerini kaldıracakları günün yakın olduğunu söyledi. Stanbuliski ile yeni Türkiye devleti arasındaki ilişkiler 1923'ten sonra da devam etti. Alatürk'ün Balkan Paktı'nın gerçekleştirilmesinde, günlük politik cndişelerin dışında geleceğe yönelik bir beraberliği özleyen ve buna gayret eden bir devlet başkanı olarak hareket ettiğine şüphe yoktur. Bir lider olarak Balkan Paktı'na sadece ülkenin güvenliği ve komşu devletlerle olan diplomatik ilişkileri berkitmek açısından bakmadığı anlaşılıyor. Cumhuriyet döneminin ilk yönetici kuşağında egemen olan özelliğe o da sahipti. Selanik'te doğmuş; Manastır'da okumuş; Balkanların ateş ve barut sınavından geçtiği günleri yaşamıştı. Küçük devletler, varlıklarını büyük devletlere hissettirmişlerdi Eyi ama bu adamlar nasıl anlaşacaklar? Kimi Türkçe, kimi Sırpca, kimi de Çekçe konuşuyor. Aralannda Avrupaca konuşan yok ki! Nebelspalter/Bern Karikatür, 12 Ekim 1933 tarihli. Karikatürün üzerinde "Gene mi konferans?" ibaresi var. Sırplar ve Yunanlılar birbirlerine karşı hiç de dostane duygular beslemiyordu. Nihayet Makedonya sorunu bu biriken nefretin örgütlendiği ve somutlaştığı bir alan oldu. Balkan uluslarının bu yeni dönetni kan ve ateş sözcükleriyle anlatılabilir. Çatışmanın çıkardığı sarsıntı ihtiyar Osmanlı Imparatorluğu'nun da çöküntüsünü hızlandırdı. Tarihten gelen birlik, bu kavgada hızla erirken, öte yandan Balkan uluslarının içinde bazı gruplar vc diplomatlar yeni bir ittifak aramaya giriştilcr. Sultan II. Abdiilhamit de, herkes gibi, Berlin Kongresi'nin bir sonun başlangıcı olduğunu sezmiş gibiydi. Balkanlarda artık yeni devletler vardı ve Osmanlı devleti onlarla birlikte yaşamak zorundaydı. Balkan devletleriyle kurulacak bir ittifak, büyük devletlerin Balkanlardaki etkinliğini azaltabilir ve hatta Osmanlı etkisinin Balkanlardaki restorasyonuna yardım edebilirdi. Padişah böyle bir ittifakın siyasi, askeri ve iktisadi nitelikte olmasını arzu ediyordu. 1897 ve 1907'de iki defa, sonuçsuz kalan diplomatik girişimlerde bulundu. İki girişim de aslında Avrupa'nın küçük Balkan dcvlctleri üzetinde etki kurduğunu ve Balkanlıların kendi aralarında anlaşmaya yetenekli olduğunu göstermiştir. Mabeyn kâtibi Ali Fuat (Tiirkgeldi) ve Tevfik Paşa'ya göre, 1897 Osmanlı Yunan savaşından sonra Sultan Abdiilhamit Bulgaristan, Sırbistan ve Romanya ile ittifak kurma yollarını aranuş ve ilk anda bu ülkelerin kilise örgütlerine ilişkin sorunlarını çözmek ve iyi niyetini göstermckle işe başlamıştır. Bulgar eksarhlığının durumu, kiliselerin metropolitlik alanları, Sırp vc Romen kiliselerinin Babı Âlî'ylc ilgiü sorunları süratle ve iyiniyetlc çözüme bağlanmış ve Bulgaristan prensliğinin (gerçekte artık bağımsız bir krallık gibiydi) gümrükler ve ticarete ilişkin talepleri de karşılanmıştı. Padişah beş tane nazırdan kurduğu bir konıisyonu bu konuda somut öneriler getirmeklegörevlendirmişti. (B. Sıtkı Baykal, " I I . Abdülhamit'in Balkan Birliği Amacı" SBF Uluslararası lllşkller Türk Yıllıgı 1973/XIII). Komisyon 4 Ağustos 1897'de tasarlanan ittifak için şu onerileri getirmişti: 1) Küçük Balkan devletlerini yabancı etkisinden kurtarmak için her türlü yola başvurulacak. 2) Sırp, Bulgar ve Romenlerin istekleri yerine getirilccektir. Bu politikanın ana niteliği Avrupa etkisine ve Yunanistan'a duyulan kuşkuya dayanıyordu. öbür Balkan devletlerinin dc Yunanistanlaşması istenmiyordu ve Imparatorluğun güvenliği böyle bir politika izlenmesi ve ittifak sayesinde sağlanır diye düşünülüyordu. II. Abdiilhamit ilk başarısızlığa rağmen 1907'de Miinir Paşa'yi gizli bir görevle Belgrad ve Bükreş'e yolladı. Belgrad'da Miinir Paşa Umit veren bir havayla karşılaştı. Ama Romanya Kralı; AvusturyaMacaristan'ın böyle bir paktı hoş karşılamayacağını bildirmeicle yetindi. Paşa'nın Paris'te görüştüğü Yunan Kralı ise bazı koşullar öne sürdü. Makedonya'daki Bulgar çetelerinin faaliyetinin önlenmesi (ama Yunanistan'ın kendisi de bölgede çetecilik faaliyetlerini örgütlüyordu); Girit sorununun çözümü ve Osmanlı demiryollarırun YenişehirLarissa'ya kadar uzatılması... tlk iki koşulun yerine getirilmesi mümkün değildi. Bu sefer Yunanistan da ittifak için düşünülmüştü ama girişim gene basarısızlıkla sonuçlandı. 1908'de meşrutiyet ilan cdildiğinde, devrimi yapan grubun ortak bir özelliği vardı. Hemen hepsi Balkanların siyasalkültürel ortamında yetişmişlerdi. Balkanlardaki Osmanlı uyruklarının kardeşliği iç politikadaki sloganlarıydı ve Balkan ulusları arasında yakınlık kurmak onlar için dış politika alanında bir manevra olmaktan çok, idcolojilerinde yeri olan bir amaçtı. Ama olayların gelişimi litihad ve Terakki iktidarıru başlangıçtaki idcal vc özlemlerinin tamamen tersi bir yola itti. Balkan ulusları imparatorluktan zaten kopmuşlardı. Imparatorluğun son on yılında Rumeli'nin son parçalarını da kopardılar. Bir Balkan ittifakı da kuruldu; ama Osmanlı'ya Kurtuluş Savaşındaki "diişman" devlet adamı Venizelos 193O'da Türkiye'ye resmi ziyaretini yaptı ve hararetle karşılandı. Dönüştc Yunan muhalefetinin şiddetli elcştirilcrine şöyle cevap veriyordu: "Muhalcfet beni Küçük Asya'daki Yunan ordusunun kurbanlarını unutmak ve Ankara'yı ziyarct ctmckle sucluyor. Seyahatim sırasında j;evtiftlm Anadolu yaylası savasın izlerini halen laşıyordu. Türkiye buna rağmen doslluk istegini belirtmişse; biz ne için olanları ıınulmayalım." (Atatürk'ün Milli Dış Politikası) C. II, belge 20, s. 185 vd. Atina elçimizin raporundan) Venizelos Balkan Paktı'nın imzasından bir ay önce, Atatürk'U Nobel Barış Komitesi'ne ödül için aday olarak önerdi. 1933 yılını tstanbul ve Ankara, Balkanlar, Yakın Doğu vc Orta Avrupa ülkelerinden gelen hükümdarlar, başbakanlar ve dışişleri bakanlarını misafir etmekle geçirdi. Basında her gün ya Macaristan başbakanı, ya Yugoslayya kralı selamlanıyor, uluslar arasındaki larilıi ilişkiler ve kardeşlikle ilgili sayfalar dolusu yazı ve makaleler yer alıyordu. 23 Eylül 1933'te TürkiyeBulgaristan tarafsızlık ve saldırmazlık antlaşması uzatıldı. 4 ekimde Yugoslavya Kralı Alexander lstanbul'a geldi ve 17 ekimde iki Ulke arasında bir dostluk anlaşması imzalandı. Aynı gün Romanya ile de böyle bir antlaşma yapıldı. 18 ekimde bir Sovyet filosu lstanbul'u ziyaret etti, 23 ekimde Macar başvekili Gömbös ve dışbakan Kania geldiler. Ertcsi gün Macarlarla varolan saldırmazhk antlaşması uzatıldı. Aynı gün
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear