Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Sİ V \SK T 84 sonrası "Trust Terrilory of PacificPasifik Giiven Bölgesi" adıyla ABD'nin denetitnine girer. 1984 sonlarında şeklen son bulacak bu anlaşmanın ardından ortaya çıkan Belau, Mikronezya Federe Devletleri (Caroline Adalan), Marshall Adaları gibi devletçiklerde ABD'nin askeri varlığını bu kez, öngördüğü "Serbest Birlik Anlaşması" çerçevesinde de sürdürmesi söz konusu. Papua Yenl Gine, alan ve nüfus bakımından okyanusun cn büyük ülkesi. Adanın batısı Irian Jaya adıyla Eııdonezya'ya bağlı. Çoğu ilkel 700'c yakın kabilenin yaşadığı ülkenin kıyı kesimleri Avustralya'mn desteğinde üniversite de dahil olmak üzere belli bir değişime uğrarken, başkent Port Moresby'de gecc sokağa çıkmanın özellikle beyazlar için cesaret işi olduğu söyleniyor. Solomonlar, "Süleyman Adalan" anlamına gelmekte. 16. yüzyılda, "Pasifik'te bir yerlerde altından zengin topraklar bulunduğu" şeklinde eski bir lnka efsanesinden yola çıkan lspanyol denizci Mendana'nın, ada sahillerinde panldayan taş parçalarını uzaktan altın sanıp, "Hz. Süleyman kadar olduğu" sanısına kapılarak bu ismi vcrdiği anlatılır. Vanualu, eski adı Yeni Hebridler olan, 1980'e kadar Ingiltere ve Fransa tarafından ortaklaşa idare (condominium) edilen takımadalarıdır. Bu tarz yönetimin yeryüzündeki tek örneği oluşuyla ilgi toplamıştı. Bağımsızlık sırasında adaların birindcki oklu, yaylı bir ayrıhkçı hareket, böylcsi görüntülere yabancı olan Pasifik'te şaşkınlık uyandırmış. Ülke ve adalarından bir tanesi ilginç bir dünya rekorunu da elinde tutuyor. 130 bin nüfuslu Vanuatu'da 120, adası 2000 km'Mik 18 bin nüfuslu Malekula'da (bu satırların yazarının bulunduğu) birbirinden farklı 30 ayrı dil konuşulmakta. Yeni Kaledonya, Fransa'nın denizaşırı toprağı sayıhr. Dünya siyasi tarihine, Paris Komünü'nden sonra komüncülerin sürgüne gönderildiği ada olarak geçmiştir. Sosyalizm sözcüğünün pek bilinmediği, kullanılmadığı Pasifik'te, adanın bağımsızlığını savunanların başında "Sosyalist PartT'nin yer alışı, "komüncülerin sürgünde de boş durmadıklan" şeklinde mecazi yoruma yol açıyor, Fijl, ekonomik ve sosyal yönden Pasifik'in en gelişmiş ülkesi sayıhr. Nüfusunun yarıdan çoğunu geçen yüzyılda lngilizlerce tarlalarda çalıştırılmak üzere getirilen Hintlilerin torunları oluşturur. Bugün ticaretin önemli kısmını ellcrinde tutmaları yerli halkla gizli bir sürtüşmeye yol açıyorsa da görünürde her iki toplum eşit koşullarda ve barış içinde yaşamakta. Nauru, 21 km"lik 8 bin nüfuslu bir devletçik. Fosfat yataklan sayesinde kişi başına düşen yıllık gclir dikkate alındığında, 18 bin dolarla Kuveyt'i de geçerek "dünyamn en zengin ülkesi" sıfatını taşıyor. Halkın paraları harcayacak yer bulmada güçlük çekip sağa sola çarçur ettikleri, fazla abur cubur yemekten, iki adımlık yola bile lüks Japon arabalarıyla gittiklerinden olsa gerek, damar sertliği, şişmanlık, yüksek tansiyon gibi hastalıkların arttığı belirtilmekte. Tahitili kadınlann güzelliği ve o zamanki toplumsal yapılarından kaynaklanan "serbest" davranış• İarı nedeniyle buralara ilk gelen Avrupalı gemicilerce adı "cennef'e çıkmışsa da, yıllardır süren "Tahiti'ye hiicum" sonucu "cennef'ten pek eser kalmadığı söylenegelir. Doğrusu ABD yönetimindc olan Balı Samoa Adalan'nda milletvekillerini halk değil, köyleri üzerinde tartışılmaz bir geleneksel yetkiye sahip "matal" denen 10 bin kadar köy reisi seçer. Tonga, Pasifik'in yegâne krallığıdır. tnsanlarının iriliğiyle bölgede Un yapmıştır (Kral 4. Taufahau Tupou'nun 230 kg. olduğu söylenir). Ulkede, Hıristiyanlığın Methodist kilisesine sıkı sıkıya bağlıhk nedeniyle pazar günü dinlenmek dışında herhangi bir işle uğraşmak yasaktır. Kitaplar, Niue Adası elektriğe ilk kez kavuştuğunda halkın " N e güzel şeymiş! Ciderse bir daha gelmeyebilir" endişesiyle birkaç gün düğmeleri kapatmaktan çekindiklerini yazıyor. Pitcairn, Okyanus'un belki de en ilginç öyküyc sahip adası. 1935'te Clark Gable, 1962'de Marlon Brando'nun oynadığı "Denizde Isyan" filmine konu olan olayların geçtiği yer. 1790'da tngiliz Kraliyet Donanması'ndan Bounty gemisi, Pasifik'te seyrederken gemide isyan çıkar. Isyancılar kaptan ve subayları bir tahlisiye sandalına koyup okyanusun ortasına bırakırlar. Kendileri de gözden kaybolacak bir ada peşine düşer. Zira devrin tngiliz yasalarına görc donanmada isyanın sonu kayıtsız şartsız idamdır. Kaptan ve beraberindekilerinanılmaz bir yolculuktan sonra kurtulurlar. 8 isyancı, Tahitili 6 erkek ve 12 kadınla 5 km'lik Pitcairn adasına sığınıp gemiyi de yakarlar. 20 yıl sonra tngilizler bunların izini bulrnuşlarsa da isyancılar affedilirlcr. lşte bugün, ara sıra ikmal gemisinin uğradığı bu adada yaşayan 65 kişi, o tarihte yerleşenlerin torunlarıdır ve ada erkcklerinin hemen hepsi isyanın elebaşısı Christian Adam'ın adını taşır. F.aster (Paskalya) Adası'ndaki 10 metrelik 600 kadar dev heykel, antropologların ilgisini çekiyor. "Kimler tarafından ve nasıl yapılmıştır?, "Hangi uygarlığın izleridir?" Norveçli araştırıcı Thor Hyerdahl, "Konliki" teorisiyle, Güney Amerika'dan sallarla gelen lnkalarla ilgıli olabileceğini ileri sürerken, Daniken'in "Tannlann Arabalan" işi uzaydan gelen yaratıklara bağlar! Galapagoslar, dev sürüngenlerin, kaplumbağaların, iguanaların yaşadığı efsanevi adalardır. durumun önemini kavrayan baa Ulkcler, halka balık tutmasını öğretmek ve teşvik etmek amacıyla Kanada'dan balıkçı getirme yoluna da gidiyorlar. Yerli halk, genelinde para hırsından uzak, saz kulübelerinde sakin vc yavaş bir yaşam sürüp, doğanın verdikleriyle yetinmeye çalışıyor. Tüm Pasifık ülkelerinde dış yardım hatırı sayılır boyutlara varmakta, hatta bazılan için " D ı ş yardımsız ayakta durmaları olanaksızdır" deniyor. Yardımsever ülkelerin başında Avustralya ilk sırayı alırken, "bölgenin yeni agabeyi" sıfatını da ustlenmiş görünmekte. Turizm, Fiji ve Tahiti gibi bir iki ülke dışında oldukça kısıtlı. Sanayii, bir kolu küçük fabrika (Fiji ve Papuar Yeni Gine'de şeker, çimcnto ve kereste gibi) ile ufak tefek imalathancden öteye geçemiyor. Pasifik'te yeraltı kaynakları yönünden üç ülkeden başka (Papua Yeni Gine'de bakır, Yeni Kaledonya'da nikel ve kobalt, Nauru'da fosfat) şanslı olan yok. Son yıllarda bazı araştırıcıların Fiji'dc, hindistancevizi yağından taşıtlarda benzin yerine geçebilecek bir yakıt elde etmeyi başardıkları bildirilmekte. Ancak uygulama alanına aktarılabilirliği konusu pek aydınhğa kavuşmamış. tnsan duyunca ister 11 rumun korunmasından yana oy kullandığı ortaya çıktı. Dünyadaki gelişmeler Pasifik ülkelerini dc kendi aralarında örgütlenmeyc ve dayanışmaya itmekte. Ekonomik, sosyal ve teknik konularda işbirliğini amaçlayan ve yalnızca bağımsız ülkeleri kapsamına alan "Ekonomik Kalkınma İçin Güney Pasifik Bürosu" (merkezi Fiji'nin başkenti Suva'da) ile tüm bölgc Ulkelerinin temsil edildiği daha çok kültürel ve sosyal çalışmalara ağırlık veren "Güney Pasifik Komisyonu" (merkezi Yeni Kaledonya'nın başkenti Numea'da) bu kuruluşların önde gelenleri. Bugün Pasifik Ülkelerini kaygılandıran en önemli konu nüklecr denemeler. Son yıllarda Fransa'nın Polinezya'da, ABD'nin Mikronezya'da patlattıkları bombalar tüm bölgeye "NUkleer denemelerden vc artıklardan annmış Pasifik" sloganı altında biıieşme çağrısı olmuştur. Bu amaçla geçen yılın temmuz ayında Vanuatu'nun başkenti Vila'da düzenlenen konferansta ülkenin başbakan yardımcısı "Nüklecr denemelerden vc sömürgeciliklen annmış bir Pasifik, bölgcdeki lüm Ulkelerin orlak dilegidir" diycrek Okyanus'un en önemli güncel sorununu dile getirirken, Avustralya'da yayınlanan "Pacific Islands Monlhly" dergisi Marl84 sayısında "Pasifik'te Yeni Bir Grenada'ya S o n " başlıkh kapak yazısıyla '.ngiltere, Avustralya ve Yeni Zelanda'mn bölgcdeki "Britanya Milletler Toplultığu" üyesi bir ülkeye olabilecek "Grenada modeli i$gale" karşı "Çcvik Kuvvet" kurma hazırhklan içinde olduklarım yazıyordu. "Grenada modeli işgal"den kasıt "ABD'nin haklı müdahalesine" yol açan "Küba modeli oldubitliler"di... Pasifik Ulkeleri AET ile de ilişkiler kurma çabasında. Bu yılın temmuz ayında, bir Batı Afrika ülkesi olan Togo'nun başkenti Lomc'de ikincisi yapılan toplantıda, AET, aralarında Pasifik bölgesinin de yer aldığı 64 gelişmekte olan ülkeyle ekonomik ve ticari işbirliğini geliştirme olanaklannı arıyordu. Bu arada, "Pacific Islands M o n l h l y " dergisinin Haziran84 sayısı, AET temsilcilerinin Fiji'de yaptıkları başka bir toplantı sırasında Yunan delegesinin, Türkiye'nin Pasifik'teki bazı devletlerle diplomatik ilişki kurmuş olduğunu öğrenince "Vay! Türkler kurmuş, biz kuramamifiz. BM'deki Kıbns oylamalarında lâzım olabilir" mantığıyla harekete geçişine, ayın ilginç olayları köşesinde yer veriyordu.. Sovyetlerle ilişkiler açısından, tüm Pasifik'in çekingen davrandığı söylenebilir. Diplomatik ilişki kuranların sayısı da biri ikiyi geçmiyor. önceki yıl Vanuatu'nun Küba ile diplomatik ilişkiler kurması Malenezya bölgesindeki diğer ülkelerde kuşkuyla karşılandıysa da diplomatik tanımamn ötesine gcçilmesinin sözkonusu olamayacağının anlatılmasıyla tepkiler yerini sessiz gözleme bıraktı. Kültüre gelince, Pasifik'te her ülkenin kendine özgü ilginç bir kültürel mirasa sahip olmasının yanında, bu birikimin Batıda.ı özellikle misyonerlik kültüründen yoğun bir şekilde etkilendiği görülmekte. Ancak, son yıllarda filizlenmeye başlayan çağdaş Pasifik kültür ve edebiyatı, genç nesil sanatçılarınının sıklıkla işleyegeldikleri "Pasifik insanımn kendini arayışı", "kpndi özüne dönme" temalarıyla bu etkiden sıyrılmaya çalışıyor. Söz konusu çabaların öncülüğünü "Yeni Okyanusya" diyerek, Fijili Subramani ö ç , Unü giderek artan Sambali genç yazar Albert Wendt gibi edebiyatçılar yapmakta. Magcllan'ın okyanusa neden bu ismi verdiği pek belli değil. RUzgârsız ve dalgasız bir zamanda geçtiğinden mi, yoksa insanlarının yaşam biçimlerindeki rahatlığından dolayı mı, kesin birşey söylemek zor. Şimdi, bilinen bir olgu varsa o da, dünyanın öbür bölgcleriyle kıyaslanamasa da, Pasifik'in bütünüyle "pasif" olmadığıdır. Hele hele, islimi üstünde yanardağları, zaman zaman yayılan nükleer bulutları, kasımnisan arası yağmur ve fırtınaları, köpekbalıklarırun cirit attığı denizi ve meyvesinin kafasına düşen kişiyi rahathkla komaya sokabildiği hindistancevizlerinin altı kesinlikle "pasif" değil. Ama tüm bunlar, Pasifik'teki yaşamm çekiciliğini şimdilik hiç etkilemiyor. San Francisco Los Angele: r A.B.D HAVAİ Honolulu MARIANAS • GUAM MARSHALL ADL. CORÖÜNE.ADL MİKRONEZYA ;KIR'IBATI NAURU TUVALU^ Ekvator OALAPAOOS rf* SOLOMON PortTtoresby " '\ ^ YENİ VANUATU \ \BATI SAMOASI t *' fflAI ^^jK'AMERİKAN Suva 7 SAMÖASI'POUNE "Q\ **&£}. ' ro ^ C O OK iMEZYA )/• * 30°J iydney 'Cariberra . ^ . a V^uckland YENİZELANDA /JPvVellington PASİFIK ADALARI Adı tspanyolca "kaplumbaga" anlamına gelen adaların bu doğal hayvan örtüsü Darvvin'in ünlü "Türlerin Kökeni" teorisinc ışık tutmuştur. Ekonomik ve kültürel yapı 14 milyonluk Avustralya ve 3.5 milyonluk Yeni Zelanda hesaba katılmazsa, Pasifik'in toplam nüfusu 4.8 milyon kadardır. Bunun 3 milyonunun da Papua Yeni Gine'de bulunduğu dikkate alınırsa, okyanusa dağılmış binlerce adada ancak 1.8 milyon insanın yaşadığı görülür. Uçsuz bucaksız bu maviliğe serpilmiş karaların toplam yüzölçümünün 97 bin km 1 olduğu (yukarıda sözü edilen üç ülke dışında) göz önüne alındığında adaların ummanda birer nokta oldukları daha da belirginleşir. Görünüşü büyük, aslı küçük bu bölgenin ekonomisi yerel tarım ürünlerine dayanıyor. En önemli geçim kaynağı "kopra" denilen, kurutulmuş hindistancevizi içi qlup, yağından margarin ve sabunculukta yararlanılır. Ananas, muz, kakao, kahve ile yaın, taro ve manyok gibi nişastadan zengin patatesgillerden kök sebzeler ana ürünler. Her evde bol bulunan domuz ve hindistancevizi, çiftliklehnde beslenen et sığırları dışında hayvancılık pek var sayılmaz. Balıkçılığın kıyı halkının yaşamında sınırlı bir yeri varsa da adalardaki küçük bakkal dükkânlarının raflarında Avustralya'dan, Japonya'dan ve hatta Fransa'dan ithal edilen balık konservelerine bolca rastlamak olası. Son zamanlarda, istemez "Ahh! Bir tutarsa" demekten kcndini alamıyor. Körfez'in yerini Pasifik alabilir mi? Pek ihtimal verilmemekle birlikte bunu herhalde zaman gösterecek. Her şeye karşın belirli oranda da olsa kalkınma çabalarının gözlendiği Pasifik'te, karşılaşılan eııgcllcrin başında mali kaynakların yetersizliği, pazar sorunu, yetişkin yerli teknik eleman azlığı ve kabile toplumlarının pazar ekonomisine henüz yabancı olması geliyor. Pasifik toplumlarında siyaset bilinci hızla gelişmekte. Bağımsız dcvletlerin Tonga dışındakilerinde cumhuriyet yönetimi söz konusu. Aralarında bazı farklıhklar olsa da genel anlamda, cumhurbaşkanı, başbakan, parlamento, siyasi partiler ve kabile reisleri konseyinden oluşan bir yönetim mekanizması işliyor. Diğer Üçüncü Dünya ülkelerinden değişik bir yön de, insanımn "sakinliglnden" mi yoksa çoğunda askeri güç bulunmayışından mıdır bilinmez, darbelerin görülmeyişi... Sömürgc durumunda olan bölge ülkelerinde konumlarını değiştirme çabaları yer yer göze çarpmakta. örneğin, Yeni Gine'nin batısındaki Irian Jaya'nın Endonezya'dan, Yeni Kaledonya'nın Fransa'dan, Mikronezya adalarının ABD'nin askeri denetiminden ayrılma arzuları gündemde. Fransız Polinezyası'nda ise yerli halk Fransız vatandaşı statüsünden ve bir Fransızla eşit haklara sahip oluşundan hoşnut olmalı ki bağımsızlığı savunan bazı gruplar varsa da gcçen yıllarda yapılan halk oylamasında çoğunluğun bugünkü du