27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

TUNCER GÜVENÇ A x ) pv Scnato Dış İlişkiler Komisyo/ \ r > U n u ' n u n 19151923 yılları arasında Türkiye'nin 2500 yıllık Ermeni vatanını ortadan kaldırmak ve 11.5 milyon Ermeni'yi öldürmekle suçlayan kararı ülkemizde çeşitli tepkiler yaratmışlır. Bu iftiranın geçerliliğinin tartışılması ayrı bir konudur. Tepkiler basına aksettiği kadarı ile resmi ağızlarda, "heniiz kesinlesmemiş bir tasan", "işi büyiitmeyelim", "seçim dönemi hafifligi", "ilişkilerin bozulmadan düzelecegini umarız", "teröre ve yeni vabşi cinayetlere zemin oluşturacak bir ortama yardımcılık" gıbi; kararm önemini, ağırlığını ve ileriye dönük tehlikelerini düşünmeden olayın ne derece hafife alındığını göstermektedir. Ulusun tepkisi ise birkaç yazar dışında yazılı ve sözlü basında pek görülmemektedir. ABD Temsilciler Meclisi ve yasama organı komisyonları Türkiye'yi resmen Ermeni soykırımı ile suçlamaktadır. Soykırım iddiasının karşıt delilleri ABD, tngiltere, Fransa vc Rusya Dışişleri arşivlerinde bolca vardır. Ermeni sorununu belgeleri ile şimdiye kadar ortaya çıkarmamamız da bizlerin önemli bir ihmali ve hatasıdır. Ermenilerin Doğu Ana. dolu'dan, savaş bölgesinden sürülmelerinin sorumluları aynı güçlerdir. Ama "yavuz hırsız ev sahibini bastınr" sözüne uyarak Fransa'dan sonra ABD, resmen ve açıktan devreye girmektedir. Gerçekte soykırım suçu, bir Ulkeye yapılabilecek en agır ve en korkunç bir suçlamadır. Bir insanlık suçudur. ABD "dost ve müttefik" diye bilinen ABD, bununla Türkiye'yi resmen ve meclis kararları ile, iftira ile suçlamaktadır. Ermeni meselesi Osmanlı lmparatorluğu'nun paylaşılması sorunu ile soykırım masallarından çok önce 19. yüzyılda başlamıştır. ABD'nin ilgisi de yine bu döneme raslar. Misyonlar ve misyonerler göndermek, azınlık olan bölgelerde bunları aldatarak ve kendi politikaları için ortam hazırlamak da yine Yahudi Siyonist hareketin başlatılması dönemine rastlar. Birinci Dünya Savaşı sonunda ikinci bir Ermeni dcvleti kurmak çabası yine ABD meclislerinin ve başkanının politikası olarak ortaya atılır. Sevr'de önümüze konulan ABD güdümünde ve Türk topraklarında ikinci bir Ermenistan'dır. Ya Türkiye üzerindeki ABD mandası projesi!.. 1984'te NATO ve ikili anlaşmalar çerçevesinde verilecek yardım her zamanki gibi alışılan senaryo (Yasama Yönetim ikilemesi) ile meclislerde kısılır. özellikle askeri yardımın azaltılmasındaki amaç nedir? Bununla da yetinilmez. ABD elçisi bir yuksek komiser edası ile bir bakana mektup yaıar. Hangi NATO ülkesinde ABD elçisi böyle davranabilir? Arkadan Temsilciler Meclisi'nin soykırım savı ve suçlaması gelir. Artık yüzyıllık bir politikanın yeni koşullar altında uygulanma programı başlatılmıştır. ABD'nin Ermeni politikasının kökleri 100 yıl öncesinde tulmuştur. Temsilciler Meclisi ve Kongre kayıtlan incelenırse 20. yüzyılda Ermeni sorunu ABD yasama organlarında sürekli yaşatıldığı görülür. Başkan VVİlson ilk dcfa uluslararası duzeyde ABD yönetiminde ve Türk toprakları üzerinde ikinci bir Krmenistan kurulmasını ortaya atmıştır. Wilson'un rüyaları gerçeklcsmemiş ve Sevr'e katılan ABD, Lozan Konferansı'na katılmamış, fakat misyonlar göndererek konferansı bu yönde etkilemeye çalışmıştır. Başkan Carter 1978'de resmen Ermeni soykırımını kabul etmiştir. Başkan Reagan 1983'te resmen Ermeni soykınmını dile getirmiştir. Şimdi aynı başkanın soykırım suçlamasını Kongre'den geçirmemesi için göstereceği çabalara bel bağlayanlar bulunmaktadır. Sorun artık Kongre veya Reagan'ın ne yapacağı değildir. Artık bunun önemi de yoktıır. Takke son defa yine düşmüş ve kel artık bütün çıplaklığı ile görülmüştür. bızi ctkilemektedir. Kıbrıs'ta Türkiye'ye bir şeyler kabul ettirilmek istenmektedir. Ege'de hep bizden ödün istenmektedir. Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli olan Lozan Anlaşması'nı hiçe sayan "dost ve mutlefiklerimizin" sayısı artmaktadır. Israil Meclisinde Israil'in güvenliğinin Toroslarda başladığı dile getirilmekte ve Ermeni soykırım suçlamaları ABD meclis ve başkanları tarafından ortaya atılmaktadır. Bu arada biz ne yapıyoruz? Lübnan'da Filistinlilerin ve Müslümanların kırımına en azından seyirci kalıyoruz. Arap ülkeleri ile ilişkilerimizi geliştirirken, bazı TBMM üyelerini lsrail'de resmi gezilerde görüyoruz. Ermeni soykırım iddiaları ABD meclis ve komisyonlannda görüşülürken büyükelçilerimiz bulundukları ülkenin başkentinden uzakta konferans veriyor ve yine bu soykırım suçlamaları hazırlanırken, Ermeni tedhiş orgütlerinin simgesi olarak seçilen Ağrı Dagı'nda ABD Dcniz Akademisi, Michigan ve Stanford Üniversiteleri mezunu, havacılık yüksek mühendisi, şerefli SlY \SET 84 13 dırıp aldatıp kendi emelleri için harcayanlar sırayla Ermeni koruyuculuğunu üstleniyorlar? Kendi suçlarını başkalannın ustlerine atıp yeniden aynı senaryoyu oynatmaya kalkıyorlar? Şimdi Ermeni soykırımı ıftırasını atan yasama organlarının üyelerine soralım. Sizler Komançıleri, Apaçileri, Pavnillcrı, Siyu ve Çeyenleri, Krovları, İrikuvaları, Çerokileri, Semniyolleri ne yaptınız? Söyleyelim. "En iyi kızılderili ölü kızılderilidir" deyip soykırım yaptmız. Bunlardan bazılarının geriye kalanlarını "rezerv" dedığiniz gettolara hapsettiniz ve turistik z.iyarete açtınız. Dinlerinden ettiniz, dillerinden, kiiltürlerinden ettiniz. Şimdi bu halklardan hangileri hangi sayıda kaldılar ve dinleri nedir ve hangi dili konuşuyorlar? Bırakın bunları Vietnam'da ne yaplınız? Hangi yüzle iftira atabiliyorsunuz? tŞTE SOYH1RIM Cesetler kamyonda... Görülüyor ki, bir yüzyıllık stratejide bir degişiklik yoktur. Türkiye'ye karşı davranışlar uluslararası durumun ve ABD'nin sorunlannın koşullarına bağlıdır. llişkilere gerek görüldüğünde dosyalar rafa kaldırılmakta ve Türkiye'ye bir şeyler kabul ettirmek gerektiğinde yavaş yavaş uygulamaya konulmaktadır. Yahudi, Ermeni ve Rum lobilerine yeşil ışık yakılmaktadır. Bizce, hatamız taktik ve stratejiyi kanştırmamızdadır. Bu kararın Kongre'den geçmesini engellemek veya Reagan'ın vetosunu elde etmek neyi değiştirir? Bunlar işin taktik safhalarıdır. Asıl ABD'nin Türkiye stratejisini nasıl değiştirebiliriz sorusu üzerinde düşünmemiz gerekir. Temsilciler Meclisi'nin kararı, Carter ve Reagan'ın beyanatlarının VVilson geleneğinde olduğu ve boyutlarının anlaşılamadığı görülmektedir. Bugün Türkiye bir dönüm noktasına gelmiştir. Güneydoğumuzda savaş ister istemez bizi etkilemektedir. Burada Hatay ve Musul sorunlarından önce de denenen ayaklanma provaları yapılıyor. Lübnan'daki durum, ABDfsrail yörüngesinde bir Hıristiyan devlctin kurulma hazırlıkları paye ile bilim doktoru unvanı almış, Apollo programı için astronot olarak seçilmiş bir Amerikan albayına; bilimi, jeolojiyi, mantığı ve hatta en basit coğrafya hesabını inkâr eden bu Amerikah albaya Nuh'un gemisini arama izni veriyoruz ve renkli basında bedava propagandasını yapıyoruz. Kimse "Hayatta en hakiki mürsit ilimdir" sözünü ilke edinen bir ülkcde bu albay ya sahtekâr ya da klinik bir vakadır demiyor ve kimse Agrı Dagının dini propagundusının kimin ve kinılerin işine yarayacağını düşünmiiyor. Bir ay geçmeden Türkiye soykırım suçlaması ile karsı karşıya geliyor. Soykırım suçlamasını yapan ülkeler Ermenileri, misyonerleri ile kışkırtan para ve silah veren, isyan ettiren, Müslüman Türkleri katlettiren ve hatta kendi ordularında kendi üniformaları altında Ermeni birlikleri kurup Türkiye'ye karşı savaştıranlar değil midir? Neden Ermeniler 11. yüzyıldan beri sürülmemistir. Aynı dönemde ABD ve Fransa'da hiç zenci, kızılderili, Kuzey Afrikalı, ÇinHintli, Madagaskarlı bakan, general, elçi var mıdır? Ermenilere bu kadar kötülük edcnler, onları kan Taktik ve strateji tşin aslına bakarsak Temsilciler Meclisi'nin kararı ne yeni bir şeydir ve ne de bir sürprizdir. Bu suçlama iki yıldır Temsilciler Meclisi'nde görüşülmektedir. Kongre gündemine gelince kamuoyuna yansımıştır. Bu sırada NVashington Büyükelçimiz Washinton'da değil de Chicago'dadır ve konferans vermektedir. Ama iki yıldır ne yapmıştır? ABD'nin Ermeni sorununa ilgisi yüzytldır süregelmektedir. Bu ilgi hem yasama organlarının ve hem de yönetimin, başkanlarının ilgisidir. Strateji, Müslüman Ortadoğu'da ABD politikasını uygulayacak Yahudi devletinden başka bir de ikinci bir Ermeni devleti kurmaktır. özellikle Ermenistan Cumhuriyeti'nin Sovyetler Birliği'ne katılmasından sonra ikinci bir Ermenistan fikri daima beslenmiş ve dosyası açık tu Kimler suçlu? Neler oluyor? ABD tarafından yapılan suçlama belirttiğimiz gibi bir Ulkeye yapılabilccck en ağır ve en korkunç bir suçlamadır. Gerçeklere dayanmadığı ve iftira olduğu için de iğrençtir. ABD dost olmamız gereken bir ülkedir. Fakat bu dostluk Şarklı duygusallığı ve zihniyeti içinde yürütülmemelidir. Ülkeler arasındaki dostluk karşıhklı bazı saygı ve çıkarlara dayanır. Fakat ilerde Türkiye'nin toprak bütünlügüne karşı hedef alan bir politikaya sahip ülke, ya bu politikadan ya da bu dostluktan resmen vazgeçer. Kendimizi aldatmayalım. Lozan Anlaşması'nın komşulanmız ve dostlarımız tarafından hiçe sayılmaya başlandığını ve korkunç iftiralarla karşı karşıya olduğumuzu kabul edelim. Karşımızda dost ve müttefiklerimizin akıl almaz davranışlarından başka ortaya sürdükleri Rum, Ermeni, Yahudi kuruluşları bulunmaktadır. Bundan başka son birkaç yıldır Batı Avrupa'da, uluslararası kuruluşlarda Türkiye'ye karşı alınmaya başlanan tavrın da bir raslantı olduğunu düşünme saflığında bulunmayahm. ABD ile dostluk için artık bazı gerçeklerin ABD'nin hem yasama ve hem de yürütme organlarınca resmen kabul edilmesi gerekmektedir. Eğer olay örtülür veya geçiştirilirse bundan 10, 20, 30 yıl sonra doğacak olaylardan bugünkü nesil lanetlenebilir. Her şeyden önce ABD'den resmen sorulması gereken hususlar şunlardır. ABD Türkiye'nin dogu sınırlarını belirleyen Kars, Gümrü ve Moskova anlaşmalarını lanıyor mu? ABD Lozan Anlaşmasını ve bunu tamamlayan Montrö Anlaşmasını tanıyor mu? Eğer bunlara resmen olumlu cevap alı nabiliyorsa, ABD'nin yapacağı ya.saına ve yürütme organlarında Ermeni soykırım savlarının gerçeğe dayanmadığını karar altına alıp beyan etmesidir. Böyle bir istek Türkiye'nin gücünün üzerinde bir istek degildir ve hakkıdır. Türkiye'nin de elinde kozları vardır. Dostluk için dostlarımızın Türkiye Cumhuriyeti'nin temel taşlarını tammaları gerekir. Yoksa ne ikili anlaşmalar ve ne de savunma anlaşma ve paktları bir anlam taşır, ölü metinler olmaya mahkumdurlar. Bugün TBMM Hükümetinin ABD tarafından suçlanan 1920 1923 dönemini ve ruhunu düşünelim ve Mustafa KemaPi kendi ağzından okuduktan sonra bu sorunu tekrar düşunelim. Şimdi görev Türkiye Büyük Millet Meclisi'nindir ve TBMM en önemli sınavını verecektir. Alaeağı kararlardan gelecek kuşaklann gurur duymasım umarız. Sonuç
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear