23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

C SPOR FUTBOL Capello. 10 S¸UBAT 2009 SALI TEKNİK DİREKTÖRLER futbolcular ve takımlar METİN TÜKENMEZ alt Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde teknik adamların futbolcularına ve dolayısıyla takıma katkısı tartışılır; bu tartışma her zaman güncelliğini korur. Hatta bazen sayısal verilerle de somutlaştırılmaya çalışılır bu tartışmalar. Teknik adamın takıma katkısı yüzde 10’la yüzde yüz arasında dolanıp durur. Oysa insan davranışlarına ve toplumsal yaşamına ilişkin tüm veriler soyuttur. Yani matematik, fizik, kimya gibi doğa bilimleri grubunu oluşturan bilimler somut, psikoloji, sosyoloji ve spor gibi toplumsal bilimler ise soyuttur. Yani sosyal araştırmadır. Bir toplum veya bir takım üzerine yapılan araştırmadan elde edilen verileri başka bir topluma yüzde yüz uyarlayamazsınız. Size fikir verebilir ama bir formül olarak kullanamazsınız. Buna karşın 2 kere 2 Türkiye’de de Patagonya’da da 4 eder. Teknik adamlara olağanüstü anlam ve değerler yüklemenin altında yatan gerçek nedir acaba? Hiçbir şey yoktan var olmuyor. Bizim buluş dediğimiz her şey aslında doğada var. Bilim insanları doğada varolan düzeneği ortaya çıkartıp insanlığın hizmetine sunuyor. Yüzlerce yıldır insanlığın yolunu aydınlatan buluşlar yapan mucitlerin bir futbolcu keşfeden antrenör kadar değeri yok ne yazık ki. Oysa teknik adam da hiçbir şeyi yoktan varetmiyor. Belli yetenekleri olan futbolcuların yeteneklerinin farkına varmasına yardımcı oluyor. Daha güncel bir değimle performans danışmanlığı yapan kişidir teknik adam. Teknik direktör saha kenarında mucize yaratan adam değildir. Bazen teknik direktör olmayınca da çok iyi sonuçlar alabilir takımlar. Örneğin pazar günkü Cumhuriyet’te küçük bir haber vardı. Bu haber küçüktü ama özünde çok şey anlatıyordu. Haber “Hoca hasta, takım iyi” başlığıyla verilmişti. Lider Sıvasspor’un maçı oynanmıştı; G.Saray, Kayserispor’a puan kaptırmıştı ama tek sayfa spor veren Cumhuriyet, bu habere yer bulabilmişti. Newcastle United Teknik Direktörü Joe Kinnear hastaneye kaldırılıyor. Takım West Bromwich Albion’la deplasmanda oynadığı halde yardımcı hoca Chris Hughton yönetiminde maçı 32 kazanıyor. Benzer durumları yıllar önce bizzat ben de yaşadım. Bundan tam 28 yıl önce henüz 24 yaşındayken beni yanına yardımcı hoca olarak alan Adnan Dinçer, yardımcılarına sorumluluk verir ve derdi ki... “Yardımcı hocanın kişiliğinin gelişmesi ve ileride iyi bir hoca olması için görev ve sorumlulukları paylaşması gerekir.” Ben de bu demokratik yaklaşım karşısında elimden geleni yapardım. Üstelik takımdaki futbolcuların yarısının yaşı benden büyüktü. Adnan hocamdan öğrendiğim bu gerçeği çalıştığım takımlarda hiç aklımdan çıkartmadım. Hatta daha da ileri gidip takımı iki kez yardımcı hocanın kurmasını ve yönetmesini istedim. Bunu yaparken takım şampiyonluk mücadelesi veren bir 3. Lig ekibiydi. İlkinde tribüne çıkıp seyircilerin arasına oturdum, takıma karışmadım. Maçı 51 kazandılar. İkincisinde ise görev yaptığım üniversitenin takımını Antalya’ya S götürdüm. Yine takımı yardımcı hocam kurup yönetti ve maçı 30 kazandılar. Şunu anlatmaya çalışıyorum: Teknik adamı olağanüstü işler yapan biri olarak görmek yerine bir meslek insanı şeklinde değerlendirirsek yaptıklarını daha iyi anlarız. Yani teknik direktör maç anında oyuna çok büyük katkılar yapan bir sihirbaz değil. Teknik direktör takımını günler, haftalar, aylar ve bazen yıllar süren çalışmalarla hazırlar. Sahada oynanan oyun bu hazırlıkların toplamıdır. Geçen ay Antalya’da yapılan Uluslararası Çalıştırıcı Gelişim Semineri’nde Capello da konuştu. Seminere katılan Lincoln. 1000’i aşkın teknik adam, İtalyan çalıştırıcıdan olağanüstü şeyler duymayı bekliyordu. Oysa o bizim ismi sanı duyulmamış bir teknik adamımız kadar bile konuşamadı. Sadece teknik direktörün takıma katkısının yüzde 20 olduğunu söyledi. Yüzde 20 çok büyük bir güçtür. Gerçekte bu güce sahip olan bir teknik direktör hiçbir maçını kaybetmez. Antalya’daki seminerde Middlesbrough ve İngiltere Ulusal Takımı’na yıllarca psikolojik danışmanlık yapmış ve şu anda futbola yaptığı katkılar dolayıyla ismi en üst sıralarda yer bulmuş Bill Beswick de konuştu. Hatta çoğu kişinin polemik yapabileceği matematiksel oranlar da verdi. Beswick’e göre performansın yüzde 50’si futbolcuların haftada 7 gün, 24 saat profesyonel yaşamasına bağlı. Bu futbolcular da sanıldığı gibi yıldız oyuncular değil. Takımın temelini oluşturan, bizde ‘düz futbolcu’ yakıştırmasıyla anılan oyunculardır. Böyle futbolcular hiçbir zaman performans dalgalanması yaşamaz, takım ruhunu hiç elden bırakmaz, kendileri için değil, daima takım için varolur. Eğer takım yenik durumdaysa ve sadece uzatma dakikaları kalmışsa bile kazanma arzusunu elden bırakmaz bu oyuncular. Bu oyuncular Lincoln gibi beklenmedik an takımını eksik bırakmaz. Yani karakterli, sağlam davranışlı ve ilkeli profesyonel futbolcular futbolun yarısıdır. Hücum organizasyonları yüzde 15, savunma organizasyonları yüzde 15 ve genel anlamda antrenmanlarda yüzde 15 katkı yapmakta futbola. Peki geriye kalan yüzde 5 nedir? O da özel oyuncuların yani herkesin olağanüstü yetenekler diye söz ettiği futbolcuların yaptığı katkıdır. Bill Beswick, hocaların özel oyunculara normal oyunculardan tam 7 kat daha fazla enerji harcadığını, bazen onları motive etmek için günlerce uğraştığını da söyledi. Ama biz Antalya’da bunları dinlerken ulusal medyamızda bu oranlar yer bulmadı. Beswick’in bufalo sürüsünün yavru bufaloyu aslanların pençesinden kurtarma dayanışmasının futbolda da zorda kalındığı an anımsanabileceğini söylemesi bir gazetemizde ‘teknik direktörler ineğe benzetildi’ şeklinde verildi. Bu da bizim futbola, futbolcuya, takıma ve insanlık meselelerine nasıl yaklaştığımızın bir göstergesi olsa gerek. eposta: tukenmezm@itu.edu.tr 10
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear