Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
C SPOR BOKS 17 HAZIRAN 2008 SALI BAKINCA Milli Takımlar ve Yabancılar S ER D AR KIZIK İsviçre’ye yenildiğimizi düşünün bir an. Ertesi gün gazete başlıkları nasıl olurdu? “Goller Türklerden, Türkiye kupa dışı...” “Türkler, Türkiye’yi evine gönderdi...” “Türklerin Terim’e futbol dersi...” “Türkün Türk’e ettiğini...” Daha da çoğaltabilirsiniz... Avrupa Şampiyonası’nın ilginç bir özelliği var. Yabancılar... Bir başka deyişle yabancı kökenliler... Şampiyonanın ana gündem maddelerinden biri... İlginç görüntüler oluşuyor. Düşünün, Avrupa Şampiyonası’nda gol atan bir sporcu nasıl olur da başarısının mutluluğunu doyasıya yaşayamaz. İsviçre’nin kalemize attığı golde iki Türk’ün imzası var. Hakan Yakın ve Eren Derdiyok. Bir de Gökhan İnler... Gördünüz, doğru dürüst sevinemediler bile. Bir başka durum söz konusu... Maçtan sonra “Biz, yüzde yüz Türk’üz” dediler. “Kırmızı Beyazlı, Ay Yıldızlı formayı giymek, en büyük düşümüz ve umudumuzdu. Bunu çok bekledik” dediler. Ulus bağlarının ne denli güçlü olduğunu dile getirdiler böylece. Ne yazık ki bu gençlerimizin yıllardır düşlerini kurdukları Kırmızı Beyazlı formamız, uluslararası spor malzemeleri üreten tekeller ve onun federasyonundaki yerli işbirlikçileri sayesinde turkuaz beyaz oldu ki bunu hiç bir zaman unutmamak ve yeniden aslına döndürmek hepimizin hedefi olsun. Bayrağımızın rengi değişmedikçe küresel sermayeyi elbet alt edeceğiz bir gün... Dönelim konumuza... Bazı İsveç gazeteleri maçtan sonra şovenist başlıklar kullandı. Milli takımlarındaki üç Türk’ü Truva atını bile benzettiler. Yayınlanan bir karikatürde gençlerimiz, Truva Atı’na bindirildi ve “Kapıyı açın, bunlar Türk” denildi. İşte, çağdaş değerler sistemine sahip Batı’nın yüzü... Başka örnekler de var. Alman medyasının milli takımlarında yer alan yabancı kökenli bir futbolcuya gol attıktan sonra “İşte şimdi gerçek Alman oldunuz” dediğine tanıktık da Polonya’da daha beteri yaşandı. Alman formasıyla Polonya’ya 2 gol atan Polonya asıllı Lukas Podolski ile aynı kökenden yıldız futbolcu Klose, hedef tahtasına kondu. Polonyalı bazı politikacılar ve gazeteler, iki başarılı oyuncuyu vatan haini yerine koyarak vatandaşlıktan atılmalarını istedi. Buna karşın Podolski, “Tepkileri anlayamıyorum. Ben üstelik çifte vatandaş bile değilim. Federasyon benimle hiç ilgilenmedi bile... Doğduğum ülkeye saygılıyım ve Polonya’yı ziyaret edeceğim” dedi… Artık milli takımların yapısı değişiyor… Bakar mısınız 6 Brezilya doğumlu futbolcu şimdi Avrupa Şampiyonası’nda Deco ve Pepe Portekiz, Mehmet Aurelio Türkiye, Marcos Senna İspanya, Roger Guerreiro Polonya, Kevin Kuranyi Almanya milli takımlarında forma giyiyor. İsviçre Milli takımında 3 Türk’le birlikte 6 ‘yabancı’ oyuncu yer alıyor. Fransız Milli futbolcularından 6’sı, eski kolonilerinde doğmuş oyuncular. Almanya Milli takımında, 8 yabancı kökenli futbolcu var. Hollanda’da da benzer bir durum. Almanya doğumlu Robert ve Niko Kovac kardeşler, Hırvatistan milli formasıyla oynuyor… Önemli olan insanların dünyevi çıkarlardan öte kendilerinin ne hissettikleri değil mi? Mili takımımızın kadro seçimine gelince doğru ve gerçekçi bir seçim mi yapıldı acaba? Terim’in kişisel istekleri mi belirleyici oldu yoksa ülkenin çıkarları mı? Şampiyonanın ardından alınacak sonuç ne olursa olsun bu soruyu irdelemekte yarar var. Adem Kılıççı, Yakup Kılıç, Furkan Ulaş Memiş ve Bahram Muzaffer hedeflerini yüksek tutuyor. GENÇ BOKSÖRLER OLİMPİYATLARA MADALYA İÇİN GİDİYOR Ringde hedef Pekin AHMET YAZICI T ehlikeli bir spor boks... Bazı çevreler şiddet içermesi nedeniyle “Boks yasaklanmalı” bile diyor. Ancak boksörlerimiz bu söylentilere aldırmadan ringde ülkemizi en iyi şekilde temsil etmek için çalışıyor. Evet, 2008 Pekin Olimpiyatları’na gidecek 4 sporcumuzdan bahsediyoruz. Bugünlere gelmek için çok çalıştıklarını belirten şampiyonlar, “Hak ettiğimiz değeri göremiyoruz. Yeri geldi, elimiz kırıldı. Yeri geldi, kırık burunla maça devam ettik. Başarılarımız hiçe sayılıyor” diyor. Olimpiyatlardaki madalya şanslarını sorunca da bir ağızdan, “Olimpiyatlara gezmek için değil, madalya için gidiyoruz” şeklinde konuşuyorlar. Boksörlerimizle 2008 Pekin Olimpiyatları öncesi duygularını ve beklentilerini konuştuk. ? FURKAN ULAŞ MEMİŞ: Boksa Trabzon’da başladım. Kısa sürede güzel başarılar elde ettim. Avrupa Gençler Boks Şampiyonası’nda 51 kiloda şampiyon oldum. Atina’da yapılan olimpiyat seçmelerinde Pekin’e gitmeyi garantiledim. Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdim. 17 yaşında olimpiyat vizesi alan en genç boksörüm. Genç olduğum için kendimi avantajlı görüyorum. Rakiplerimin yaşlı ve madalya kazanma şansım yüksek. Ayrıca lise son sınıf öğrencisi olarak olimpiyatlara gitmem çevremde şaşkınlık uyandırıyor. Omuzlarımda büyük bir yük var. 70 milyon için dövüşeceğim. Derece almadan dönmem. ? ADEM KILIÇÇI: 2000’de Ağrı’da boksa aktif olarak başladım. Şu an 22 yaşındayım ve 8 yılda birçok başarıya imza attım. Türkiye yıldız, gençler ve büyükler şampiyonu oldum. Avrupa Yıldızlar ve Üniversitelerarası Dünya Boks Şampiyonası’nda ikinciliği elde ettim. Geçen yıl Ahmet Cömert’te de şampiyonluğa ulaştım ve en teknik sporcu seçildim. ABD’deki Dünya Boks Şampiyonası’nda 69 kiloda 3. olarak 2008 Pekin Olimpiyatları vizesini aldım. 8 yıl bu duyguyu yaşamak için çalıştım. Her sporcunun başarabileceği bir şey değil. Ama ben bunu hak ettiğime inanıyorum. Ülkemi 2008 Pekin Olimpiyatları’nda en iyi şekilde temsil etmek için çalışacağım. Şu an kendi sıkletimde dünyada yenemeyeceğim sporcu yok. Ancak iyi günümde olmalıyım. Bronz madalyayı garantiledikten sonra üstümden büyük bir yük kalkacak. Eğer finale çıkarsam olimpiyat şampiyonu olarak ülkeme dönerim. Ruslar ve Kübalılar boksta önde gelen ülkeler... Çalışma şartlarımız aynı değil, aramızda çok fark var. Ülkemizde boksa ilgi yok. Aldığımız başarı hiçe sayılıyor. Bayrağımızı uluslararası arenada dalgalandırmak için yeri geldi, kırık elle maça çıktım. Yeri geldi, kırık burunla karşılaşmaya devam ettim. Hak ettiğimiz değeri görmek istiyoruz. ? YAKUP KILIÇ: 1996’da Elazığ’da boksa başladım. O zamanlar bugünlere geleceğimi hayal ediyordum. Şu an 22 yaşındayım. 12 yıl olimpiyatlara gitmek için çok çalıştım. ABD’de yapılan Dünya Boks Şampiyonası’nda 57 kiloda 3. oldum ve 2008 Pekin Olimpiyatları vizesini aldım. Birçok başarı elde ettim. 8 kez Türkiye şampiyonu, 1 kez de gençlerde Avrupa ikincisi oldum. Ancak olimpiyatlara gitmek anlatılmaz bir duygu. Pekin’den madalyayla döneceğim. ? BAHRAM MUZAFFER: Ağabeyimin ve babamın boksör olması nedeniyle bu spora yöneldim. Şu an Bursa Yıldırım Belediye Kulübü’nün sporcusuyum. İtalya’da yapılan seçmelerde olimpiyat biletini aldım. 21 yaşında olimpiyatlara gitmenin gururunu yaşıyorum. Olimpiyatlara gitmek bir sporcunun kariyerinde yakalayabileceği en büyük başarı... Dünyanın en iyi 10 bin 40 sporcusu arasında yer almak da onur verici. 2008 Pekin Olimpiyatları’nda madalya şansım çok yüksek. Kendi sıkletimdeki bazı önemli boksörler olimpiyatlara katılamadı. Altın madalya kazanacağıma inanıyorum. 4