Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ADNAN DİNÇER’LE F U T B O L eposta:adnandincer@hotmail.com BIR ZAMANLAR NÜVİT TOKDEMİR Avrupa’da destan evcut koşullarda hiçbir takım futbolcularını iyi pazarlayan ama bana gruptan bu final engelleriyle dolu göre yenebileceğimiz bir takım... Onların zorluklardan sıyrılıp Viyana’ya inanç ve takım oyunu psikolojileri bizi yani yeni bir kuşatmaya gidemez... Bu çözmeye yetmez... Biz sıkışınca son bir ulusun özlemi, beklentisi, açlığı ve anda patlayan bir yanardağ gibiyiz. kararlılığıdır. Sürekli eleştirilen Bunu tüm dünya bilmelidir. Her alanda gençlerimizin isyanıdır ve kendi böyleyiz. Sevgili Fatih Terim; senin bir kimliklerini ortaya koymalarıdır. şeyi kanıtlamaya değil, ulusumuza en Bu takımın önemli iki gerçeği var. iyisini kazandırma görevin var. Bu sana Birincisi Fatih Hoca’nın bazı yenilikçi Tanrı’nın bir armağanıdır. Değerini düşüncelerini sahaya yansıtma isteğini bilmelisin. Artık daha sakin futbolcularımızın gerçekleştirememesi... düşüneblirsin. Arkanda 80 milyon insan Diğeri de baskılı, hür ve 442 sistemini var. Viyana’ya gidiyorsun. Avrupa iyi becerebildiğimiz... Fizik olarak Şampiyonası’nda ulusların nasıl kendi Avrupa’nın en güçlü takımlarından olan değerlerine sahip çıktıklarını sportif ve Çeklerin azgın boğalar gibi saldırdığı ilk kitlesel anlamda görüyoruz. “Yeniden yarı hiç unutulmamalıdır. Yenilme ve gol varız” diyenlere karşı Türk ulusunun yeme korkusu yaşayan takımımızın varlığını belki de hiç beceremediklerini dizilişteki sorunları da ortadan kalkınca sandıkları yeni bir futbol başarısıyla saldıran ve 20 yenikken son 3 dakikada ortaya koyabiliriz. İyi düşün... Son penaltıları dahi düşünmeden onları dakikada Arda’nın vuruşu önce İsviçre, aşmayı beceren psikolojileri ve inançları sonra da Çek Cumhuriyeti’ni eleyen tarihe geçmiştir. kaderde seni zafere götürdü. Bu mesaj Artık Avrupa’nın 8 takımı arasında iyi alınmalıdır. Bazıları bunu anlayamaz. olmanın gerçeğini yaşıyoruz . Bu Yaşamamışlara zorla bunu açıklamak patlama aynı zamanda Türk futboluna gerekmez. Hak verilmez, alınır. Bugünkü ve gençlerine dayatma olarak 6+2 geldiğin noktada sana özel bir görev engelini koyanlara da bir yanıttır. Terim verilmiştir. Kalesinin önünde paslaşarak bazen yanlış bazen inat ve belki de geçen Avrupa Kupası’nı alan ‘sıfır’ kendine olan güven sıkıntısını görse puanlı Yunanistan futboluyla dahi de doğruları ve şahsında bu bu kupa onlara gittiyse bizim zorlukları aşan 90 dakikaları futbolcularımız seninle ve yaşatması gerçeğinde Ay Yıldızlı formasıyla başarılıdır. Daha da şampiyon olabilir. başarılı olabilir. Belki Önce bu göreve ve çektiği bazı sakatlık gerçeğe kendini ve ona yansıyan kilitle. Başta kadro, sistem Servet olmak dizilişlerinin getirisi üzere (çünkü o olan karasızlıkları bir cengaver veya kararları örneği veriyor) eleştirilebilir. Ama tüm futbolcular asla bunları bir artık kupayı tehdit olarak değil, düşünün. Emin ol ülke futboluna haklı ki başaracaksın. eleştiri getirecek Ben kendi adıma boyutlarda o kötü oynadığımız algılamalıdır. Bu süreçleri dahi ülkenin futbolcuları uzun kabullenemedim. süreçte ve zor koşullarda Bilirim, bazen yalnız kendini ortaya kalınca nasıl ve neleri koyabilmektedir. düşündüğünü... Ama lütfen Çok zor bir grup mücadelesinden şu gerçeği de unutma... Sabri ve çıktık. Fransa, İtalya ve diğerlerini önündeki Hamit daha yararlı. Tek ön gördük. Hollanda ve kendi gerçeğimiz liberolu oyun daha başarılı ve bize şunu öğretmelidir artık... Ahkâm beceriyoruz. Çift forvetli oyun tam kesmek, kavga etmek yerine böylesine bizim çocuklara göre. Sadece tüm yetenekli, başarıya hazır bir futbolcu oyun süresince biz olmamız gerekiyor. ordusuna şu Rakipler şimdi daha çok öğretilmelidir: Maç 90 dikkat edecek bizim son dakikadır ve topu dakikalarımıza... İşi biraz NOT: Değerli okurlarım; kazanmak için rakip erkene almak lazım!.. Avrupa şampiyonası alanda savunma Haydi hayırlısı... Bu yapılmalı, rakibe oyun sayfadan sana son mesaj. öncesi bizler buradan alanı bırakılmamalıdır. Tüm okurlarım uzun sizlerle turkuaz forma Bizim futbolcularımız zamandan beri turkuaz hakkındaki azimli olduklarında bunu beyaz değil, kırmızı beyaz düşüncelerimizi hep başarmıştır. Hızlı klasik formamızı istiyor. aktardık. Sonuçta oyun, kalemize giren Başaracaksınız çocuklar... ulusal takım ilk maçını golden çok Çünkü futbol tanrısı bu formayla oynadı. atacaklarımızın önünüze çıkan engelleri Tribünlerde kırmızı becerisine ve güvenine aşmayı size acı ve heyecan beyaz bayraklarımızla motive olmuş kadromuz yaşatarak öğretiyor. ‘Çılgın desteklediğimiz her türlü yanlışı aşacak Türkler’ böyle destan takımımızın farklı bir niteliktedir. yazar. Geçmişteki başarılar formayla çıkmasına Herkes C.Ronaldo’yu hep savaşarak biraz yabancı kalabiliriz konuşuyor. Son iki maç kazanılmıştır. Şimdi futbol ama yine de Ay Yıldızlı onlara Arda’yı arenasında kutsal teriniz ve gücü orada yaşamak hatırlatacaktır. kanınız, canınızla istiyoruz. Önümüzdeki rakip başarıyorsunuz. Yolunuz Hırvatistan’dır. Yani açık olsun... Yaşamı Futbol ve Altay Olan İnsan: ALİ RIZA ŞENOL “1942 yılında Üsküp’e bağlı Kekova’da doğdum. Babam çiftçilikle uğraşırdı. O günün koşullarında ailenin işi buydu. Küçük yaşta futbol oynamaya başlamıştım. 12 yaşıma geldiğimde Üsküp’ün Vardar takımının seçmelerine gittim. Sol ayağım çalışmıyordu. Seçici hocamız ‘sol ayağın ne işe yarar’ diye sorunca, ‘yürümeye’ karşılığını verdim ve müthiş bir tokat yiyerek kovuldum. Ağlaya ağlaya eve döndüm. Bu kez hırslanarak, sağ ayağımı kitleyip, sürekli sol ayağımla çalıştım. Bir süre sonra tekrar çağrıldık. Yine aynı hoca vardı ve sol ayağımı da kullandığımı görünce, ‘sen benimle dalga mı geçiyorsun’ diyerek bir tokat daha attı ve dışarı çıkıp beklememi söyledi. Yine ağlamaya başladım. Beklerken, denemeyi bitiren hoca beni odaya çağırdı ve bir meyve suyu ikram ettikten sonra, ‘sen işi bitirmişsin evlat’ diyerek adımı liste başına yazdı...” Küçük yaşta bir çocuğun futbola olan ilgisi, onu daha sonra yaşamının büyük bölümünde içinde tutacak bu olaya başlangıç böyleydi işte. O insan; daha sonra Türkiye’ye gelip döneminin en iyi liberolarından biri olacak Altaylı Ali Rıza Şenol’du... Vardar takımına seçilmişti ama çok kısa bir süre sonra babası koşullar gereği Türkiye’ye gitmeleri gerektiğini söyledi ve İstanbul’a yerleştiler. Bir yıl Eyüp’te amatör oynadıktan sonra, Fenerbahçeli Ali İhsan, babasından izin alarak onu Alibeyköyspor’a götürdü. 1956 yılında Denizgücü’nü 21 yenip İstanbul şampiyonu olduklarında göze battı. Daha sonra da Cihat Arman’ın çalıştırdığı Yeşildirek’e transfer oldu. Burada 2 yıl oynadıktan sonra 1962 yılında Arman, Ankara PTT’ye giderken Şenol’u da götürmek ister. Öngörüşmenin ardından İstanbul’a dönen Şenol’u evde bir sürpriz beklemektedir. Unutulmaz kalecilerimizden Varol Ürkmez kendisini alır ve Şişli’de bir otele götürür. Otelde Altay’ın simge isimleri Mazhar Zorlu, Rıdvan Burteçin, Esin Özgener ve Erdoğan Tözge’yi karşısında gören Ali Rıza Şenol, şaşırır kalır. Zorlu, “Neredesin sen? Yoksa anlaştın mı? Ne kadar verdiler?” diye sorar. Şenol, “Hayır anlaşmadım. 100 bin lira istedim, 60 bin lira peşin verdiler” der. “Git oğlum” karşılığını alınca da, Altay’a gelmeye hazır olduğunu, boş mukaveleye imza atabileceğini söyler. Bu sözlerin karşılığı da, “30 bin lira verelim, eğer ilk 8 maç oynarsan her birimiz sana 10’ar bin lira daha vereceğiz” olur ve Şenol 2 yıllık sözleşmeye imza atar. 8 maçı aşıp da kadroda sürekli kalınca verilen söz üzerine 40 bin lira ek ücreti de alır ve böylece transfer 70 bin lirayı bulur. O dönem Altay’ın teknik direktörü de Rio Martini’dir... Ali Rıza Şenol’un 1962’de Altay’a transferiyle birlikte ilginç anılar dizini de başlıyor. İşte bu anılardan biri: “1962 yılında Galatasaray ile Türkiye Kupası’nda finale kaldık. Maç öncesi Bursa Uludağ’da kampa girdik. Cumartesi günü oynayacağımız maç anlamadığımız bir şekilde pazara alındı. Galatasaray yönetimi o zaman federasyon üzerinde etkili tabii. Asker olan Talat ve Muzaffer’i oynatabilmek için böyle bir değişiklik yaptırılmış. Rahmetli Rıdvan Abi (Burteçin) küplere bindi; ‘Ben bu takımı sahaya çıkarmam karar değişmezse’ dedi ve yaptı. Takım maça çıkmadan İzmir’e döndü. Ben de İstanbul’a gittim ve maç saatinde Mithatpaşa Stadı’na geldiğimde tribünler tıklım tıklım, Altay’ı bekliyorlardı. Biz çıkmayınca hükmen kupanın sahibi oldular...” Ali Rıza Şenol, oynadığı başarılı futbolla göz doldururken ona, ‘Balkanların en iyi liberosu’ tanımlamasında bulunanlar da oluyor. Bu arada 196566’da Konya’da, 196667’de ise Belçika’da Ordu Milli Takımı ile kazandıkları Dünya Şampiyonlukları gözlerinin önünden bir film şeridi gibi geçiyor ve “Hele Belçika’da 20 kazandığımız maçta rahmetli Yusuf Tunaoğlu’nun oynadığı futbolu yaşamım boyunca unutamam” diyor... Bunlar unutulmaz da, kendisinin de yer aldığı Varol, Yılmaz, Zinnur, Enver, Ayfer, Aytekin, Ender, Feridun, Mahmut ve Aydın’ın da bulunduğu kadroyla Göztepe ile oynanan Türkiye Kupası finali unutulur mu hiç? O günleri de, “O sezon hocasız kalmıştık. Altyapıdan rahmetli Halil Bıçakçı hocamız bize ağabeylik yapıyordu. Göztepe’de iyiydi ama biz onları 10 yıldır yeniyorduk. Kalede Varol vardı ve maçın ilk yarısını hiçbirimizin anlamadığı bir şekilde 20 yenik kapattık. İkinci yarıda Ayfer ortaalandan aldığı topla gidip golü yaptı. Sonra Aytekin kısa boyundan beklenmeyecek bir sıçrayışla herkesin üstüne çıkıp 22 yaptı ve kurada kazanan biz olduk” diyerek anıyor Şenol. Altay’da aralıksız 14 yıl oynadıktan sonra, takımın zor günler yaşadığı günlerde kulübüne 240 bin lira kazandırarak Antalyaspor’a tranfer oluyor ama bir yıl sonra geriye dönüyor ve futbolu da bırakıyor. Sonrasında Ömeragic’in girişimleri ve Ayhan Nurhan Erkaya kardeşlerin desteğiyle Altay altyapısında göreve başlıyor. Arada birer sezonluğuna Sarıyer ve Antalyaspor’a teknik direktör olarak gittiği oluyor ama dönüş yine Altay ve altyapıdır. Yaklaşık 32 yıldır bu görevi sürdürüyor ve yaşadıkça da sürdürecek. Görev yaptığı yıllarda altyapıdan üstyapıya 350 futbolcu verdiklerini anlatırken dalıp gidiyor Ali Rıza Şenol. Nedenini sorunca da, “Nasıl dalmam? Üç yıl önce bir milli maç izliyorum. Baktım ilk 11’de İbrahim Akın, Necati Ateş ve Alpay. Üçü de Altay altyapısından. Bu A Milli Takım’a, ya Türkiye liglerinin diğer takımlarına bir bakın? Büyük bölümünde bizim futbolcularımız var” diyor... İşte size altyapının önemi ve onu anlatan yaşamı futbol olan bir Altaylı... Eposta: n.tokdemir@hotmail.com M 15